Zıplanacak içerik

BlackCADY

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  1. Ali Okur şunu başlattı BlackCADY
  2. BlackCADY şunu başlattı Ali Okur
  3. nayapmalıim şunu başlattı BlackCADY
  4. adamlar saklanmıyorlar ki bulunamasınlar tsk nın bölgeye girmesine bile gerek yok aslında teknolojinin yardımıyla onları eliyle koymuş gibi bulur mağaraları bombalamaya gerek yok
  5. Sizce 20 yıldır sabreden bir milletin artık sabrının taşması normal değilmi? Evet istenmeyen şeyler oluyor ancak 20 yıldır teröre verdiğimiz kayıplar yanında bunlar devede kulak kalıyor. Eğer sizin gibilerde terörü desteklemiyorsa bayrak asmaktan ve tepki göstermekten kaçınmamalısınız. Ama görüyorumki siz tepkilerden rahatsız oluyorsunuz ama terörden değil.
  6. İsrail olmamız gerekmiyor ama İsrail kadar kendi çıkarlarımızı düşünerek kararlar alabilmemiz lazım. Amerikanın ve Kürtlerin çıkarına göre hareket edeceğimize önceliğimiz Türkiye Cumhuriyetinin temel hak ve özgürlükleri olmak zorunda. Milli güvenliğimizi tehlikeye atan her kişi ve örgüt gereğince cezalandırılmalıdır.
  7. BlackCADY şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Imf'ye olan borcumuzun 2002 yılından bu yana azalıp azalmadığını gerçekten bilen varmı? Hükümet bunu açıklamıyor ki zaten açıklayabileceği gibi her sene azalıyor olsaydı bunun reklamınıda şahane yaparlardı görüyorsunuz ki başkaban bu kanlı ve üzücü günlerde bile TOKİ'nin açılışlarını reklama dönüştürmeyi iyi biliyor.
  8. Bu hükümetin Türkiye Cumhuriyetinin ciddi sorunalarına ciddiyetle yaklaşacağını hiç kimse umut etmesin. Başbakanın ve bakanlarının gelişen son olaylar sonrasında Amerika'ya ve pkka ya yönelik söylemleri popilist söylemler. Vatandaşın nabzına göre şerbet vermekten ileri değil. Gerçek düşüncelerini sansür getirerek gösteriyorlar. Emin olun şuanki güçlerini arttırsınlar daha fazlasını yapacaklar. Onları geri tutan tek şey laik kesimdir kandıramayacakları tek kesim.
  9. PENCERE İLHAN SELÇUK Efendiler, Aracılar, Köleler.. Zenciler -ya da Karaderililer veya Afroamerikalılar Amerika'da artık Bakan olabiliyorlar.. Condoleezza Rice bunlardan biri.. Hem karaderili.. Hem kadın.. Bir kuşak öncesi böyle bir şey düşünülebilir miydi?.. ** ABD ''dinamik'' bir toplum.. Afrika'dan kaçırılıp gemi ambarlarında kırıla döküle Amerika'ya götürülen zenci kölelerin öykülerini kim bilmez!.. Amerika, beyazlar için demokratik, siyahlar için ırkçı bir toplumdu.. 1936 Olimpiyatları'ndaki ünlü öykü ilginç bir anıdır; Amerikan takımından zenci atlet Owens atletizmde 100 metre sürat yarışını, beyaz Alman atletlerini takarak, birincilikle bitirince Hitler şeref tribününü terk etmişti.. Demek ki Amerika, Almanya'dan daha az ırkçıydı.. Öyle miydi?.. Yoksa Amerika'da zencilere dönük ırkçılık, Almanya'da Yahudilere uygulanan ırkçılıkla yarışacak denli baskıcı mıydı?.. ** Ne olursa olsun, ABD ''dinamik'' bir toplum!.. Vaktiyle zencileri sporda kullanırdı.. Şimdi hükümette kullanıyor.. Dedesi köle olan Condoleezza Rice'ın dünkü efendileri adına Ortadoğu'da emperyalizmin diplomasi seferine çıkarak bu coğrafyaya nizam vermeye kalkışması, tarih adına ilginç bir mizah örneği oluşturuyor!.. Beyaz Amerikalı eskiden zenciyi tarlasında çalıştırırdı.. Şimdi hükümette çalıştırıyor.. ** Eskiden -bizim pek de demokratik olmayan çok partili rejimimizde- Türkiye Amerika'nın ''ileri karakolu'' idi... Varsayıma göre bir komünist saldırısında ilk hedef görünen Türkiye'de en önemli Amerikan üssü 'İncirlik' ti... Şimdi iş değişti.. ABD bu kez İncirlik'i tam anlamında kullanmak istiyor... Kime karşı?.. Rivayet muhtelif.. Kimine göre İslamcı teröre karşı.. Kimine göre Amerikanizme başkaldıran Müslümanlara karşı.. Hangisi doğru?.. ** Vallahi bu iş biraz karışık!.. Condoleezza Rice, efendilerinin politikasını Ortadoğu'da cuk oturtmak için İncirlik'i isterken açık seçik söylemiyor; ama, bu kez üs Anadolu'ya karşı kullanılacak... Daha açık deyişle Türkiye'ye... Kimsenin bundan kuşkusu olmasın!.. Not: Türkiye'nin okur yazar oranı belli okuduğunu sananlarında ne okuduğunu bilenler biliyor. Okuma yelpazesi geniş olanlar tek taraflı okuyup tek taraflı düşünmezler. İlhan Selçuk'a Amerikancı diyen kendisinin kaç yazısını okumuş öğrenmek isterim. Hatta eğer isterse İlhan Selçuğun antiamerikancı yazılarında dile getirdiklerini kaç Zaman gazetesi yazarı yazmıştır irdeleyelim. Artık bıkmadınızmı masallarla avunmaktan dünya nerede siz neredesiniz?
  10. Türk Subayı Hakan Evrensel emekli bir subaydır. Güneydoğu Anadolu''da terörle mücadele etmiştir. Evrensel daha sonra istifa ederek, Güneydoğu Öyküleri-1,2,3 adlı üç kitap yayınlamıştır. Bu kitapta subay, doktor, hakim, savcı, er Güneydoğu Anadolu''da emperyalizmin işbirlikçisi PKK''ya karşı mücadele edenlerin mücadele anıları anlatılır. Üç kitapta defalarca basılmıştır. Şimdi üç cilt bir arada "Güneydoğu Öyküleri" adı ile yayınlandı. Oğullarının yiğitliğini anlamak isteyen bir milletin okuması gereken bir kitaptır Evrensel'in kitabı. Bütün kitapçılarda bulmak mümkün. Bugün size bu kitaptan bir hakimin anılarını aktarmak istiyorum. Güneydoğu''nun küçük bir ilçesinde görev yapan hakim ilçe dışındaki lojmanından görünen karakolun bir gecesini şöyle anlatır: "Lojmanımızın balkonundan o karakol görünürdü. Yaklaşık bir aydır her istihbarat kaynağından karakolun basılacağı haberi geliyordu. Üstelik baskının şimdiye kadar yapılanlardan çok daha büyük olacağı söyleniyordu. Yakın birliklerden timler getirildi, karakolun etrafına mayınlar döşendi, ağır silahlarla takviyeler yapıldı ve baskın beklenmeye başlandı." "En son gelen istihbaratta baskının saati ve baskına katılacak terörist sayısı bile veriliyordu. 22.10, beş yüz terörist. Karakol o gün basılmadı." "Bir gün sonra, bildirilen saatte cehennem başladı. Balkonumuzdan izlediğim dehşet dolu manzarada, daire haline gelmiş teröristlerin, dairenin ortasına, gecenin karanlığında ateşleri parıldayan silahları ateşlediklerini görüyordum. Karakolun, havan ve roket mermilerinin patladığı yerde olduğunu biliyorduk. Tam anlamıyla çember içine almışlardı. Lojmandan ayrılıp doğruca jandarmanın binasına gittik. Karakolun merkezi, telsizle, sürekli timlerden durumlarını bildirmelerini istiyor; dış emniyette bulunan timler de bu çağrılara cevap veriyor, havan ve uçaksavar ateşi istedikleri yerleri de tarif ediyorlardı." "Bir süre sonra telsiz konuşmaları, timlerden birinin üzerine yoğunlaştı. Timden bir türlü cevap alınamıyordu. Üst üste, defalarca çağrı yapılıyor ancak bir türlü timle irtibata geçilemiyordu. Konuşmaları takip eden askerler timden ümitlerini kesmişlerdi. Ama bir yandan da çağrılar devam ediyordu. Bir saat kadar sonra, telsizden bitkin bir ses duyuldu: "Yaralılarım var, yaralılarımı alın." Tüylerimiz diken diken olmuştu. Hemen cevap verildi. "Tamam Suat 3, sakin olun, az sonra birlik çıkacak." İlk yaralı haberi, bu saatlerdir aranan timden gelmişti. Tim komutanı konuşurken arkadan silah sesleri duyuluyordu. Herkes bu sözler üzerine yorum yapıyordu. Telsizin başındaki tim komutanlarından biri, bu timde şehit olduğundan emindi. Merkezden tekrar çağrı yapıldı. "Suat 3 , irtibatı kesme. Sakin olun!" Cevapta bir değişiklik olmadı : "Yaralılarım var. Kan kaybediyorlar. Yaralılarımı alın!" "Ve tam bir buçuk saat, beşer dakika arayla Suat 3 kodlu timle muhabere aynen bu sözlerle sürdü : "Yaralılarımı alın" , "Sakin olun, geliyoruz." Hepimiz o time kimsenin yardıma gidemeyeceğini çok iyi biliyorduk. Karakola düşen mermi sayısında azalma olmuyor, aksine, takviye alan teröristler baskının şiddetini gittikçe artırıyorlardı. Kimsenin, değil karakolun dışına çıkmak, mevzi değiştirebilecek fırsatı dahi olmadığı apaçıktı." "Bir süre sonra, Suat 3''ün telsizinden hırs dolu kelimelerini işittik: "Hemen gelip yaralılarımı almazsanız, karakola dönüp bölüğü tarayacağım." Hepimiz şok olmuştuk. Hemen tabur komutanı devreye girdi. Hemen hemen aynı sözcüklerle tim komutanına sakin olma çağrısı yaptı. Ama işe yaramıyordu. Tim komutanı "Yaralılarımı alın!" dışında başka bir şey demiyordu. Tabur komutanının da telsizi bırakmasıyla, bir saat kadar daha tim komutanından ses çıkmadı. Birer dakika arayla yapılan yoğun çağrılara cevap vermedi. Hepimiz tim komutanının da şehit olduğunu düşünüyorduk. İçim burkuluyor, başım dönüyor, tanık olduğum bu anlardan nefret ediyordum. Telsizin başına tim komutanının okuldan devre arkadaşı geldi. Son bir ümitle eline mikrofonu alıp, cevap beklemeden, telsizin kodlarını da kullanmadan, konuşmaya aşladı : "Devrem ben Hüseyin. Geçmiş olsun devrem. Biraz daha dayan olur mu? Bak destek timleri yola çıktı. Sana doğru geliyorlar. Devrem aman pes etme olur mu?" "Telsizin mandalını bırakıp beklemeye başladı. Hepimiz Motorola marka, duvara monteli telsiz cihazının hoparlör kısmına gözlerimizi dikmiş bekliyorduk. Ve konuştu : "Devrem, bölük komutanı nerde?" Hepimiz derin bir "Oh!" çektik. Telsizden, "İzinde devrem" yanıtı verildi. Suat 3 , artık tükenen bir sesle konuşmayı sürdürdü : "Ne olur yaralılarımı alın. Bende yaralıyım." "O ana kadar kendisinin de yaralı olduğunu söylememişti. Hepimiz donup kalmıştık. Telsizin başındaki devre arkadaşı da bu sözü üzerine mikrofonu fırlattı ve odadan çıktı. Ben kapının hemen eşiğinde ayakta duruyor, duyduklarım ve gördüklerimle bir tarihe tanıklık ettiğimi düşünüyordum. "Ben de yaralıyım" dan sonra yine ses kesildi. Sabaha kadar hiç konuşmadı Yüzlerce kez yapılan çağrılara cevap vermedi. Artık onun şehit olduğuna ben de inanmıştım." "Gün ağarırken hepimiz yorgun düşmüş, telsizden yapılan "Suat 3, Konuşan Suat, Cevap ver!" çağrısından bıkmış halde bir köşede yığılmışken, birden telsizin mandalına basıldığını fark ettik. Telsizden silah sesleri geliyordu. Ve on on beş saniye sonra hayatım boyunca unutamayacağım bir İstiklal Marşı dinlemeye başladım. MAndala sürekli basıldığı için bütün telsizlerin konuşma imkanı durmuştu." "Çatışmanın altında yaralı bir tim komutanının, makamıyla söylediği İstiklal Marşı'nı dinliyordum. Gözlerim dolmuştu. O ana kadar duyduğum en güzel İstiklal Marşı''ydı. Birinci dörtlüğü bitirdi. İkinci dörtlükte sesi çatallaştı. Kelimeler uzadı. Ama marşı söylemeyi bırakmadı. Bozuk bir ses tonuyla, kendini zorlayarak okumaya devam etti. Marşı bitirdiğinde, ben de bitmiştim. Hemen orayı terk ettim." "Bir daha onun sesini hiç duymadım. Toplam 22 şehidin verildiği o baskın gecesinde, vücuduna saplanmış 7 merminin acısıyla söylediği İstiklal Marşı''nı ruhuma işleten tim komutanının ölmediğine ise hala inanamıyorum." Hakimin anıları burada sona eriyor. İşte benim Türk subayından anladığım budur. Vücudunda yedi mermi olduğu halde makamı ile istiklal Marşı söyleyen adamdır. Vatan Toprağı Kutsaldır,Kaderine Terk Edilemez
  11. BlackCADY şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Akp döneminde hangi ekonomik iyileşme ve gelişme oldu bunu biri açıklayabilirmi? İç ve dış borç azalıyorsa neden elektiriğe, suya, benzine ve vergiye sürekli zam yapılıyor? Bu adamların yaptıkları ekonomik çalışmanın adı kamu mallarını satmak. İnşaat sektörü hareketlendi onuda Albayrak Holding götürüyor, konut almayı kolaylaştırdılar, araba almayı kolaylaştırdılar ve insanlar bankalara borçlandı ancak bütün bunlara karşı Türkiye'de hiçbir çalışanın sosyal güvencesi gelişmiş ülkelerdeki gibi değil. Yani işten çıkarılmalar olduğunda borçlanmış olduğu krediyi ödeyecek bir sigorta yok. Bunun adı gelişmemi yoksa risk almakmı? Akp bol miktarda otel, motel ve konaklama merkezi açarak Arab sermayesi çektiğini idda ediyor, alternatif tatilciler büyük sevinç içindeler. Bir kaç otel restore edildi ve hizmete sunuldu adı ekonomik girişim. Hani istihdam? Devlet ihalelerine giren adamlar belli haksız ihalelerle çalışıyorlar. Kaç fabrika açıldı Akp döneminde, ithalat ne kadar artış gösterdi, ihracat ne kadar artış gösterdi. Kaç fabrika ve kaç atolye kapandı? Ortada kriz yok diyorsunuz ama aslında çok büyük bir kriz var üstelik bu krizi tutan sıcak para çekildiğinde asıl patlama o zaman olacak. Ekonomik ve mali çalışmadan vergi artışı ve kamu malı satışını anlayan ve gündemi böyle götüren siyasi iradenin kalıcı ve istikrar sağlayıcı girişimi olmamış. Elinizde avucunuzda ne varsa satarak geçinmeye çalışırsanız birgün gelir satacak şey bulamaz ve aldığınız borçlar yüzünden icralık olursunuz.
  12. Mustafa Kemal'e yaptığımız ihanetin bedelini ödüyoruz. Halkını özellikle cahil bırakan, aç bırakan, kurda kuşa muhtac bırakan siyasi iradesizliğin Kemalizmle savaştığı kadar Türkiye'nin aydınlık geleceği için savaşmadığı için ödüyoruz bu bedelleri. Kadınları, kızları askerlik şubelerinde bizide alın askere diyor şimdi milletin çok onurlu bir davranış ihtiyaç olduğunda hepimiz Mehmediz. Ama şapkayı önümüze alıp düşünmek zorundayız bu ödenen bedellerde bugünün ve dünün siyasileri hesap vermek zorunda değilmi? Türban sorununa eğidikleri kadar, laiklikle uğraştıkları kadar, hatta laik cumhuriyeti dillerine doladıkları kadar terörü ve terörün kaynaklarını konuşmayan konuşturmayan bir siyasi irade yönetiyor şimdi bizi. Ve hiç zannetmeyin bu adamlar bu konuda sizin bizim kadar samimi değil. Onlar başkanları Bush'tan izin almadan tek bir adım atmazlar ve türlü bahanelerle hepimizi oyalarlar ve bizde unuturuz bu günleri dünleri unuttuğumuz gibi.
  13. BlackCADY şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Ekonomik kaynakları devamlılık arz edecek şekilde kullanmayı bilmiyorlar bu adamlar acemi çünkü almış oldukları eğitimin kökeni belli. Ve tek bir amaçları var oda Türkiye'yi kendi istedikleri şekilde yönetilen bir ülke haline getirmek. profesyonel askeri gündeme getirmek bu işten sıyrılmaya çalışmanın bir yolu. Türkiye'nin o kadar zamanı yok üstelik TSK terörle mücadelede çok tecrübeli. Ne diyor başbakan bölgeyi helikopterle dolaşmak bile zor bu mazeret değilde ne? Türkiye savaş halinde profesyonel asker düşüncesi başbakanın kalkanıdır. Şehit cenazelerinin kaldırıldığı gün başbakan İngilterede, Babacan, Irak'ta teröristlerle görüşmekte, Cumhurbaşkanı nerede? Şehit cenazelerine neden katılmıyorlar? Tv'lerde şehit cenazelerinin gösterilmesine bile sansür getirdiler, sorumluluktan kaçmanın bir yoluda sorundan kaçmaktır. Halkın karşısına çıkacak yüzleri bile yok. Sanırım borç para aramakla meşguller.
  14. Efendi Türkler şunu başlattı BlackCADY
  15. BlackCADY şunu başlattı muki
  16. BlackCADY şunu başlattı Efendi Türkler
  17. Her ülke önce kendi yerli sermayesi ile kalkınması gerektiğini ve bunun hayati önem taşıdığını bilmelidir. bilenler biliyor zaten. biz imf bize borç veriyor diye gururlanan başbakanların ülkesinde yaşıyoruz. borç yiğidin kamçısıdır diyor başbakan biz kamçılanmaktan bi doğrulamadık ama bunun önemi yok biz büyük ülke olmasaymışız bize borç vermezmiş imf başbakan öyle diyor. yerli yatırımcının her alanda önünü kesiyorlar yabancı sermayeyi çekicez yalanıyla ekonomimizi tamamen emperyalistlerin eline teslim ediyorlar vatandaşlarda bununla gurur duyuyor. oysa kalkınma adına yapılmış kalıcı ve istikrarlı bir yatırım yok. otel yapıyorlar yaptıkları oteli yatırım olarak gösteriyorlar. sanayi yatırımı yok, ziraat yatırımı yok, sanat yatırımı yok, kültür yatırımı yok, göz boyayan boş işleri iş diye yutturma var.
  18. BlackCADY şurada cevap verdi: bradost başlık Güncel Konular
    Olabilir ama Akp artan terör olaylarında ve bugüne kadar ortaya koyduğu Kürtçü söylemlerle kendi tabanından bile tepki almaya başlamıştı yani tezkereyi çıkarmaktan başka altarnatifleri kalmadı zaten göreceğiz ilerleyen günlerde tezkerenin neler getireceğini. Akp kürtçü söylemleri destekleyen etnik ayrılıkları dile getirerek oy alan bir partidir onları pkk ya terör örgütü demeleri bişey değiştirmiyor sonuçta pkk ile aynı söylemlerde bulunanlar ve en stratejik alanlara kürt milliyetçilerini getirenlerde aynı adamlar. Bunlar göz boyama ve aldatmaca ama bu göz boyama kendi tabanı için yapılıyor zaten Akp karşıtı olan bizler bu oyunun farkındayız onların cambaz gösterileri bizim bakış açımızı değiştirmez.
  19. Müslümanların çoğunlukta olduğu bütün diğer ülkeler arasında kadın en çok Türkiye'de özgür ifade ve özgür irade hakkına sahip. Yada eskiden öyleydi diyelim yani Atatürk Türkiye'sinde bu böyleydi. Zaten bu hakların hepsini Atatürk sayesinde kazandı bütün kadınlar Türkiye'yi Atatürk ilkelerinden uzaklaştırmayı amaç edinen tarikatçi zihniyet kadınları İran'daki kadınlara benzetme çabasında ve bir çok kadında bundan rahatsızlık duymuyor aksine bu uğurda çaba gösteriyor. Erkeğin iki adım gerisinden yürüyen erkek söz vermeden söz söyleyemeyen kadınlar müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde var. Yani bazı kesimlerinde. Fethullah Gülen hareketinde kadının yeri isimli bir röportaj okumuştum ekliyorum. Fethullah Gülen Son yıllarda Amerika'da taban oluşturmaya çalışan Fethullah Gülen ve taraftarları kadına nasıl bakıyor. Indiana Üniversitesi’nde düzenlenen, "İslam ve Politika: Fethullah Gülen Hareketi" konulu konferansta oluşumun kadına bakışıyla ilgili bir konuşma yapan Massachussetts eyaletindeki Hampshire Üniversitesi öğretim üyelerinden Berna Turam, hareketin kadınları kendi özel yaşam alanlarına ittiğini söyledi. Türkiye'deki İslami hareketlerle ilgili çalışmaları bulunan Berna Turam'a göre, Gülen hareketinde kadınların erkek merkezli karar mekanizmalarına girmeleri çok zor görünüyor. Toplantının içeriği ve İslami çevrelerin kadına bakışıyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Turam’la Özge Övün konuştu. Berna Turam ile yaptığımız söyleşiyi yukarıdaki linkten dinleyebilirsiniz. RÖPOTAJIN TAM METNİ Özge Övün: Sizin çalışmalarınız ve deneyimlerinize göre Gülen hareketinde kadının yeri nedir? Berna Turam: Hareketin kamu alanındaki aktivitelerine baktığımızda, birçok çevreden çok sayıda kadın katılımcı oluyor. Kadınları özellikle kamusal alana davet eden bir yönü var cemaatin. Ama aslında bu çok da göz önünde olan kamu alanı biraz yanıltıcı. Çünkü bu alanda yer alan kadınların çoğu cemaatin içinden değil. Toplantılarda, laik çevrelerden, film aktörlerine, akademisyenlere, hatta pop şarkıcılarına kadar farklı farklı kadın katılımcılar oluyor. Ama hareketin gerçek taraftarı kadınlar, mesela erkek taraftarların eşleri ve kızları daha çok arka planda, yani özel alanda kalıyor. Ve özel alana, kadınların özel hayatına baktığımda, kadınlar ve erkeklerin günlük hayatlarının çok kesin hatlarla ayrıldığını gördüm. Kadınlar, kadınlarla sosyalize oluyorlar Gülen hareketinde. Özellikle Türkiye sınırları içerisinde cemaat hala haremlik selamlık şeklinde organize oluyor. Kadın taraftarlar arasında toplum hayatında aktif olanlar yok değil. Ama kadınların bu katılımı, kadınları erkek merkezli güç mekanizmalarının bir parçası yapmaktan çok uzak. Refah ile karşılaştırmak ilginç olabilir bunu. Refah partisinin politik olarak aktif olan kadınlarının tam tersine cemaatin kadınlarının arasında pek bir feminist bilinç, aksiyon falan gelişmiş değil. Bu kadınların büyük çoğunluğu kendi çıkar ve haklarını, hareketin dava ve amaçlarından farklı görmüyorlar. Özge Övün: Kadın hakları ve kadın-erkek eşitliğine daha geniş çerçeveden baktığınızda, kadının toplumda erkeğe oranla geri planda kalmasını ne gibi etkenlere bağlıyorsunuz? Berna Turam: Cemaatin bazı kadın politikaları Türk devletinin kurucularının kadın konusundaki davranışlarını çok anımsatıyor bana. Cumhuriyetin erken dönemlerinde Atatürk ve etrafındaki erkek elit çemberi de bu şekilde kadınları kamu ve poliltik alanda paylaşıma davet etmişlerdi. Halen birçok kesimde bu davranış feminist bir aksiyon olarak yorumlanıyor. Fakat biraz dikkatli bakıldığında, erken Cumhuriyet döneminde bu kadınların çoğunun karar verme mekanizmalarında ve kurumsal politik yapılanmada güçlenmesine imkan verilmediğini görüyoruz. Tıpkı cemaatin kadın taraftarları gibi, Cumhuriyet’in ya da aydınlanmanın kadınları kendi hak, hürriyet ve çıkarlarını millet ve devlet kurma projesinden ayrı görmemişlerdi. Bu nedenle kadınlar konusunda erkeklerinin ön ayak olduğu, reformcu gibi gözüken yaklaşıma eleştirel bakabilmemiz lazım. Yani, Türkiye’deki kadın politikalarının bir uzantısı aslında cemaatin kadın düzeni. Özge Övün: Kadının gerek çalışma hayatında gerekse sosyal yaşamın diğer alanlarında –siyasette örneğin- bir takım sorunlarla karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Bu sorunları ve temel nedenlerini kısaca açıklayabilir misiniz? Berna Turam: Bence önce sorunun ne olduğuna parmak basmak lazım. Aslında bence yine Türkiye’de kadın arka planda kalıyor demek yanlış. Çünkü, tam tersine, kadınlar stratejik bir şekilde en gözüken ön plana, vitrine çıkarılıyor. Türkiye’de her alanda kadın var. Akademi, Tıp, Finans hatta hukuk alanında bile.. Fakat kadınların bu şatafatlı ön planlardaki görünürlüğü onları güç çevrelerinin içine almaya yetmiyor. Tam tersine kadınlar ne kadar kamusallaşırsalar erkek merkezli güç mekanizmalarının dışına itilmeleri o kadar daha az göze batıyor ya da o kadar kolayca ört pas edilebiliyor. Özge Övün: Her ne kadar kadınlar bu sorunlarla dünyanın her yerinde karşılaşıyor olsalar da, özellikle Müslüman ülkelerde kadının yerinin daha da kötü olduğu, daha kötü muamele gördüğü belirtiliyor. Ve maalesef bunun örneklerini de birçok Arap ülkesinde görebiliyoruz. Müslüman ülkelerde kadının ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesi İslamiyete bağlanabilir mi? Berna Turam: Böyle bir kanı var. Ama benim çalışmam buna şüphe getiriyor. İslamın politika ve politik gücün her alanını her ülkede farklı etkilediğini görüyoruz. Türkiye ile İran’ı karşılaştırmak çok zor kadın konusunda. Bazı sosyal bilimciler İslam’ın kadını özgürleştirici, güçlendirici yönlerini vurguladılar, bazıları da kadınlar üzerindeki tam zıttı etkilerini vurguladılar. Ben bu tartışmada iki safta da yer almıyor. Diğer tek tanrılı bütün dinler gibi İslam da kadın hakları ya da kadının toplumdaki yerini savunmak gibi bir amaç gütmüyor. Bu konuda İslam’ın Hıristiyanlık ya da Musevilik’ten çok bir farkı yok. Bu dinlerin feminist olmadıkları aşikar. Fakat kadının durumunu her ülkede farklı olarak etkileyen başka bir faktör var. O da İslam’ın o ülkenin devleti ve politik kurumlarıyla olan ilişkisi. Bu yüzden, bir İslami cemaatteki kadın sorunsalıyla Cumhuriyet’in erken dönemindeki kadınlara ilişkin reformlar arasında bir bağ görmek hiç de şaşırtıcı değil.
  20. Bugüne kadar eğitim bu ülkenin öncelikli meselesi olmadı. şuanda değil devlet okul yaptırmıyor okulallara hizmetli bile atamıyor düşünün böyle bir devlet politikası olabilirmi? Dünyanın en geri kalmış ülkelerinde (sömürü ülkeleri dahil) ingilizce yada sömürü yapan ülke hangisiyse onun dili hakim ancak bizim çocuklarımız yabancı dil bilmiyor bilsede iyi konuşamıyor. okullar yetersiz, öğretmenler hem bilgi bakımından yetersiz hem idealsiz hemde sayıca yetersiz, ve sınıflar çok kalabalık. sağlıksız koşullarda eğitimden ve öğretimden uzak çocuklar yetiştiriyorlar. devletin eğitime ayırdığı bütçe bu konudaki politikasını ortaya koyuyor. hala kız çocuklarını okula göndermeyen aileler ortaokula gönderen daha az liseye giden dahada az. gerçi giden çocukların eğitim koşullarıda ortada. bu trajik bir konu ama ciddi bir konu. düzeleceğini hiç sanmıyorum. her mahalleye bir cami her semte bir okul düşüyor camiler imamsız kalmıyor ama öğretmensiz okul çok. hristiyanlarda dinlerine düşkün ve yayılımcılar ama onlar aynı zamanda eğitimede önem veriyor. bizim sistemimiz çoktan çöktü şimdi tümden Cumhuriyet çöküyor.
  21. okuyun okuyun her yazı okumaya değer okumakla gelişecek bu ülke okumaya değer ne varsa okuyalım

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.