Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Birkac yil once, eski MIT mustesari Mahir Kaynak ile yapilan bir roportaji okumustum. Konu "Radikal Islam" idi. Mahir Kaynak, radikal Islam tanimi yapilirken onemli bir yanlisa dusuldugunu soyluyor ve ABD ile emperyalizm nazarinda Islam'in radikal olusunun daha farkli faktorlere tabi oldugunun altini ciziyordu: Iran da seriat ile yonetiliyor, Suudi Arabistan da. Her iki devletin uygulamalarina bakildiginda Suudi Arabistan'in Iran'dan daha radikal oldugu soylenebilir. Ornegin Suud'da hirsizlik yapan birisinin kolu omuzdan itibaren hemen kesilir. Iran'da ise hirsizlik yapanin kolunun kesilmesi icin uc kez hirsizlik sucunu islemesi gerekmektedir. Ayrica hirsizlik derecelendirilir ve hafifletici sebepler de aranir. El kesme yerine ilkin hapis, kirbac gibi cezalar verilir. Eger biri hirsizligi meslek edinmisse ve uc kez bu sucu islemisse o zaman dort parmagi kesilir. Sadece bu uygulama bile bize iki ulke arasindaki radikalizmin farklarini gostermeye yeter. Ama Amerika'nin gozunde Suudi Arabistan degil Iran radikaldir. Cunku Amerika kendisine karsi olan Islam'a karsidir. Kendisine karsi olmadigi muddetce ne kadar radikal olursa olsun, radikal olarak kabul gormez.

 

Ingiltere'nin Hindistan'a atadigi yeni vali, makamindaki ilk gununde ezan sesi duyar. Yanindakilere "Hani biz burda egemendik, bu ezan da neyin nesi" turunden yuklenir. Biri su cevabi verir: "Efendim bu ezanin devletimizin cikarlarina bir zarari yok." Vali ise soyle der: "O zaman birakin istedikleri kadar okusunlar."

 

Mekke'de Islam oncesi cok cesitli inanc sekillerine rastlamak mumkun. Gelirleri ticaret uzerine kurulu bir sehir elbette ki degisik yerlerden gelen farkli inanclara sahip insanlara karsi hosgorulu olmak zorundadir. Kabe'de bircok inanca sahip insanlarin temsili heykellerinin bulunusu buna ornektir. Bunca farkli inanc varken neden Islam'a karsi tavir alindi? Bunun nedeni Islam'in siyasi boyutunda gizlidir. Peygamber ibadetlerden olusmus salt bir inanc sistemi getirmiyordu ama ayni zamanda mevcut sistemi sorguluyor, inanclardan baslayarak hayatin her alanina itiraz yoneltiyor ve alternatif bir sistem oneriyordu. Yerlesik kabullere alternatif getirmek suretiyle de, toplumda kendilerini ezilmis olarak goren insanlari etkiliyordu. Bu Mekke ileri gelenleri icin buyuk bir tehditti ve yeni dine karsi cephe almalari gerekiyordu.

 

Islam'in Mekke icin en tehlikeli, radikal yonlerini soyle ozetleyebiliriz: Inanclari elestirerek ticari kazanclara sekte vurulacagindan endise ediliyordu; kolelige daha musamahakar yaklasarak toplumsal yapiyi tehdit ediyordu; kadinlara devrim niteliginde (eskisiyle kiyaslandiginda) haklar getiriyordu; Soylulugu kan bagindan ve servet sahibi olmaktan cikarip takva temeline oturtuyordu, bunun da takdirini insanlara degil Allah'a birakiyordu; fakirlere paylasima ve ekonomik adalete dair vaadler iceriyordu... Nereden bakarsaniz bakin, mevcut duzeni kokunden sarsan ve icinde koklu bir devrimi barindiran ozelliklere sahipti Islam. Kisa surede cok taraftar edinmesinin kokeninde cehaletten cok duzene icten ice isyan eden, haksizliga ugradigini dusunen insanlarin umutlarina hitap etmesi gosterilebilir.

 

Gunumuzde de emperyalizme karsi konumlanmis, insanliga adalet vaad eden, kendisini mevcut medeniyete karsi alternatif olarak sunan bir Islam anlayisi vardir. Bu anlayistir aslinda radikal olarak kabul edilen. Emperyalizme karsi oldugu halde kendi halkini ezen dusunceleri bir tarafa birakirsak, ozunde her acidan yenilenmeyi ve cagin gerekliliklerini karsilamayi barindiran, bu sekliyle haksizliga, somuruye, katliamlara karsi cikan Islami anlayislarin onyargilardan bagimsiz olarak degerlendirilmesi gerektigini dusunuyorum. "Bunlarin inandigiyla Islam farkli seylerdir, Kur'an boyle demiyor, Islam'i istedikleri gibi yorumluyorlar..." turunden elestirilerden cok insanlik yararina haksizlik karsisindaki duruslari uzerinde durmak gerekiyor. Muhammed Abduh, Cemaleddin Afgani, Muhammed Ikbal, Ali Seriati, Seyyid Huseyin Nasr... gibi musluman dusunurlerin goruslerine de bu yuzden deger veriyorum. Oldukca nitelikli yaklasimlari, elestirileri, cozum onerilerini ilgiyle karsilamak gerekiyor.

 

Buna isteyen reform der, isteyen tahrif ama yeryuzunun ezilen halklarini cikis noktasi olarak almis her dusunceye acik biri olarak bu yeni Islam anlayisini da onemsiyorum.

 

Selam ile..

Gönderi tarihi:

Evet, bu işine gelememe meselesine özellikle katılıyorum, bu toplumu anlamış insanların da sonudur;misal:Sokrates'in cezalandırılması...

 

İnsanlar dünyaya öyle bağlı hale gelip, açgözlüce arzularını öyle besler olmuşlardır ki birileri, hatta çok üst birileri çıkınca ortaya ve deyince onlara:Bakın şöyle, gördükleri mucizelere rağmen reddetmişler ve sapkın yollarında kalmışlardır;istisnalar ise onların sapkınlıklarıyla savaşmışlar ve hayatlarını buna adamışlardır...

 

İslami kesimde çokça yorum vardır;bahsettiklerinizinki de bir başka açıdır...

 

Bence gerçek çağdaş düşünebilen bu "yeni" cilere yakın olabileceği gibi bizim "dogmatik" deyip belki de anlayamadığımızdan laf söylediğimiz insanlara da yakın olabilir...

 

Saygılar...

 

Sevgiler...

 

:zorro:

Gönderi tarihi:

namaz kılmanız, oruç tutmanız, vb. ibadetleri yapmanız egemen sistemler tarafından rahatsız edici olarak kabul edilmezler, hatta belki belli zamanlarda destekde bulabilir..

 

ne zaman ki egemen sistemi eleştiriye tabi tutarsanız o zaman radikal olursunuz, köktenci olursunuz vb..

bu, egemen sistemin sadece İslama degil kendisi dışındaki her sisteme uyguladıgı bir taktikdir, insanların büyük bir kısmı sadece bakar ve zahmete girmekden çekinir.

 

degilmi ki Muhammed(as) ne zaman Kureyşin sistemini eleştiriye tabi tutdu, hemen 'bölücülükle' suçlanmaya başlandı.

eger ki Kureyşe Arapları bir araya getirmek istiyorum deseydi destek bile bulabilirdi ileri gelenler tarafından.

 

güneşin altında degişen hiç bir şey yok...gerisi işin teferruatı...

 

selametler.

Gönderi tarihi:

Mahir Kaynak zeki bir insandır. Öyle olmasa MİT mensubu olmazdı zaten. Söyledikleri de tabii ki doğrudur.

 

Her oluşumu kendi koşulları içerisinde ele almak zorundayız. Antep Fransızlarca işgal edildiğinde Fransız askerlerin kadınların örtüsüne saldırdıkları haberinin halkı ayaklandırma potansiyeli en yüksek olay olduğunu belirlemişseniz, işgale karşı bir kalkışma başlatmak istiyorsanız, Fransız askerlerin kadınların başlarındaki örtüye saldırdıklarını halk arasında yayacaksınız. Böyle bir olay olduysa zaten ne ala... Olmadıysa gerekirse Fransız askeri kılığına girip yapacaksınız. Bunu yapamıyorsanız söylenti yayacaksınız. Ne yapıp edip Fransız askerlerin kadınların örtüsüne saldırdığı haberinin yayılmasını sağlayacaksınız. Çünkü halkı ayaklandırmanın yolu bundan geçiyor.

 

Celal Bayar da halkı Milli mücadeleye destek vermeye çağırmak için din adamı kılığında Anadolu'yu gezmişti.

 

Hizbullah örgütüne de bazı PKK lıları temizlemesi karşılığında devlet desteği sağlanmıştı.

 

Mehmet Akif cuma cemaatine "siz ne cuması kılıyorsunuz, esirsiniz, işgal altındasınız" demişti. Ben de Hintli olsam "avanak gibi ezan okuyup dininizi yerine getirdiğinizi zannedeceğinize, İngilizlere karşı ayaklanın, Allah cihadı emrediyor" diyebilirdim yani. Bilmiyorum da, o koşullar içinde olmak gerek.

 

Bu olayların farklı bakış açılarından bir çok yorumu yapılabilir. El, kol, ayak kesmenin kendi içinde bir mantığı olabilir. Çok tanrıya veya tek tanrıya inanmanın da, puta tapmanın ya da tapmamanın da, dinli ya da dinsiz olmanın da kendi içinde birer mantığı vardır. Her süreci kendi koşulları içinde bir mantık sürecine bağlayabilirsiniz. Bir suçu işleyen biri bile, "benim sürecim buydu, koşullarım bunu gerektirdi, yaptım" biçiminde kendince bir mantık üretebilir.

 

Ancak insanlık nezdinde değer taşıyan bir önesürüm yapmanız için evrensel değerlere uyumlu olmanız gerek. Örneğin evrensel olarak kabul görmüş olan, bir insanın beden bütünlüğünü bozucu herhangi bir ceza verilemeyeceği kuralına uymak gereklidir. Bir insan üç yaşındaki çocuklara tecavüz edip öldürmüş bile olsa onu işkenceyle öldüremezsiniz. Bu adamı yakalarken polisin infaz etmesi bence hayırlıdır. Bunu hakim karşısına çıkarmak bile insan yerine koymak anlamına gelir. Polis olsam da gerçekten öldüğüne emin oluncaya kadar delik deşik ederim yâni. Kaçmaya çalıştı der, yaparım. Ama bu benim kişisel fikrim. Ola ki yanlış bir adamı vurmuş ve gerçek suçlunun ortaya çıkmasını önlemek gibi korkunç bir şeye yol açmış olayım.

 

Televizyonda bir tecavüz suçlusunu polisin korumasını izlerken bazen sabrımız taşar, niye bırakmıyorlar linç etsinler diye öfkelendiğimiz olur. Ancak bütün bunlar evrensel geçerliği olmayan kişisel duygularımızdır. Bir insan suçta ısrar ediyorsa, ömür boyu hapisten çıkamayacak şekilde cezasını ağırlaştırmaktır yapılacak olan. Elini kesemeyiz. Elini kesip insanların içine bırakmak daha kötüdür. Bu insanın toplumdan öç almak düşüncesine saplanıp cinayet işlemeyeceğini, terörist, canlı bomba olmayacağını nereden biliyorsunuz? Ağırlaşmış suçlar konusunda bunu Selçuklular benimsemişti. Selçuklu başkenti Konya'da Zindankale diye bir kale vardı. Ağır suçlular toplumun içinde bir daha görülmez, ömürleri bu kalenin duvarları arasında noktalanırdı. Bu tür defeatle suç işleyenler infaz da edilmez, buraya kapatılırdı.

 

Tabii yorumda İran bu bakımdan övülmüş olarak algılamadım ama, algılayanlar olabilir. Yani diyeceğim, evrensel normlar belli. Ama elimizde sihirli bir değnek yok, bu normları tüm şart ve süreçlere harfiyen uygulayacak...

 

Her oluşum kendi nedenselliği içerisinde devinerek kendi sürecini oluşturuyor. Biz insanlar var olduğumuzdan beri tüm süreçleri denetimimiz altına almanın hayalini kurduk. Hatta bu uğurda yaktık, yıktık, öldürdük, yok ettik. Kendimizi çok haklı gördüğümüz de oldu bunları yaparken.

 

Bir çok süreç hâlen kontrolümüz dışında gelişiyor. Gelecek de bu yüzden belirsiz zaten. Belki de bütün süreçleri denetliyor olmamız bir felakete yol açardı...

Gönderi tarihi:

Sayin Demirefe, oyle saniyorum ki konuyu farkli yerlerden kavramisiz.

 

Iran ve Suudi Arabistan'in karsilastirilmasi ornegi Mahir Kaynak'a aittir. Bu yolla 'siyasi' acidan radikal Islam'in tarifini yapmis oluyor. Emperyalistler icin radikal olmanin din kurallarini tavizsiz ve kokten uygulanmasiyla degil, kendilerine karsi durusun sekliyle ilgili oldugunun altini ciziyor. Sizin de kabul ettiginiz gibi, Iran'in sevimli gosterilmesi turunden bir sonucu hedeflemiyor. Dogrusu o sekilde algilanabilecegini de dusunmemistim. Cunku konunun anlasilmasina dair kiyas yapilmis.

 

Ben de yanlis algilanabilecek bir hususa degineyim: Herhangi bir saldiri veya tehlike sozkonusu oldugunda halkin, inanclarindan hareketle, tehdide karsi koymalarinin saglanmasi her zaman olan bir durumdur. Ozellikle "kutsallar"a yonelen saldirilar halki daha kararli ve cesur kilar. Bir halki, onun diliyle konusarak, uyarmaya, uyandirmaya calismak duygularin kullanilmasi olarak algilanmamali. Ayrica mucadele azmini salt kutsallar etrafinda aramamak gerekiyor, inancin kendisi de, bicimselligi asan sekilde dikkate alinmali.

 

Izninizle bir de Turkiye'deki Hizbullah ile ilgili bir bilgi vereyim cunku Radikal Islam konumuzu kapsiyor: Uzun yillar Kurd Halki iki tercih arasinda birakildi. Ya PKK ya da Devlet. Halk hem PKK'nin teror eylemlerinden hem de devletin otoriter politikasindan ve haksizliklardan oturu bunalmis duruma getirildi. Bir anda siyasal Islam kendisini "PKK = Devlet" sloganiyla ortaya koydu. Zulumlerden usanmis halkin yogun ilgisiyle karsilasti ve kisa surede guclu bir alternatif olma yoluna girdi. Metotlarini devlet veya PKK ile catismaktan uzak durup halki bilgilendirme ve taraftar bulma uzerine kurdular. Amaclari konusunda net bir sey soyleyemem ama bu yeni akimin devlet nezdinde PKK'den de tehlikeli oldugunu sonraki asamalarda gormus olduk. Yani aslinda Hizbullah PKK'yi degil Islamcilari tasfiye etmek icin kullanildi ve buyuk bir basari da saglandi. PKK'ye karsi tutumu taban bulmaya yonelik bir taktik idi ancak bu taktik de sonucta baska bir amaca, PKK'nin hirpalanmasi amacina hizmet etti. Kisacasi bir tasla iki kus. Istenirse konuyla ilgili ayri bir baslikta daha detayli bilgi alisverisinde bulunulabilir.

 

Evrensel degerleri demokrasiye inanmis her insan savunmali ve bunlara sahip cikmalidir. Insanoglu tarihsel tecrubelerine ve bilimsel verilere dayanarak, yeri geldiginde dini disiplinlere de basvurarak, tartisarak, surekli bir yenilenme ve pozitif degisim esliginde ortak degerlerini olusturmalidir. Ancak her donemin kendisine ait onceliklerinin varligini da yadsiyamayiz. Ben bu bakimdan, zulme ugratilmis halklarin hangi dusunce veya inancin onderliginde olursa olsun, mucadelelerini daha oncelikli buluyorum. Guya zulmun karsisinda durup kendisi zulmedeni cemberin disinda tutmakla da onemli bir kriterin altini ciziyorum. Onerdikleri sistemlerin evrenselligini elbette sorguluyorum ama daha cok dunyaya ve insanin yararina dair ortaya koyduklari samimiyetin olcusunu oncelliyorum. Samimiyetin evrensel olana da goturecegine inancim ise son derece guclu. Bu inancin mukemmeliyet kriterleri ise her yeni onceligin kendisini hissettirmesiyle dogru orantilidir.

 

Ilk iletimde birkac isimden bahsetmistim. Ictenlikleriyle on plana cikmis, ozgurlugu, zenginligi, bilgiyi, erdemli olmayi hedeflemis, cehalete, kolelige, bilgisizlige, yozlasmaya karsi kendi yontemlerince karsi durmus Islam'in icinden cikardigi sahsiyetler. Ozellikle yakin tarihimizden ornek vermek istemistim. Bu insanlar farkli alanlarda mucadele etmisler ve 'insan'i merkeze koyan bir anlayisla tavir belirlemislerdir. Ister sosyalizmin, ister ulus temelli dusunceden, isterse dinin kendisinden olsun, bunlara ait soylemlerin onemsenmesi gerektigini vurguluyorum. Bakiniz, ornegin Sartre, Ali Seriati hakkinda ne demisti: "Hicbir dine inanmiyorum. Ama birini secmek durumunda kalsaydim bu Seriatinin dini olurdu." Cunku Seriati kendisini hicbir kalibin icine hapsetmeden gordugu her tur (Islam kaynakli olanlar basta) haksizliga karsi olaganustu cesur bir dille haykiriyordu ve muslumandi. Muhammed Ikbal batida egitim almis, orda yasamis bir filozoftu ama kendi doneminin cellatlarina, somurgecilerine karsi tipki Fanon gibi cephe aliyordu. Seyyid Huseyin Nasr hala yasayan bir tasavvuf insanidir ve toplumun ahlaki yozlasmasini on plana alan, son derece insani kavrayisiyla gunumuz insanina cagin sorunlariyla bas edebilmeleri icin rehberlik etmeye calisiyor. Cevre kirliligini calismalarinin ana temasi yapmis cagdas bir musluman... Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh Islam halklarina bulasmis cahili adet ve yasantilari gundeme getirmisler ve Islami dusuncenin yenilenmesine calismislardir. Amaclari hurafelerle uyusmus musluman halklari emperyalizme karsi uyanik tutmakti. Yine merkezde 'insan' vardi... Ornekler coktur. Herbiri kendi donemlerinin onceliklerine gore benimsedikleri Islami tavri almislardir. Yanlislari mutlaka vardir, benimsemeyecegimiz dusunceleri mutlaka olacaktir fakat bu onlarin duruslarindaki asaleti bozacak bir durum degildir.

 

Radikal Islam tanimiyla bu duruma dikkat etmeye calistim. Onyargilardan kurtularak ornegin Seriati'nin de Che'nin de fikirlerini ayni anda onemsemek gerekiyor. Omer Muhtar'in mucadelesi de Fanon'un mucadelesi de onemlidir... Kendi halklarinin icinden cikmislar ve samimiyet temelinde hareket etmislerdir. Kisacasi; dini dusunce ortalikta gezinen, ne idugu aslinda oldukca belli talibanvari dusuncelerden ibaret degildir. Ortak paydada bulusmus diger musluman siyaset ve fikir adamlarinin da dogru okunmasi gerekiyor diye dusunuyorum.

 

Selam ile..

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Bazen sonuçlar her şeyi açıkça ortaya seriyor. Hangi haberde "radikal İslamCI" lafı işitsem ertesi gün İslam'a ve müntesiplerine bir sürü eleştiri yağıyor. Zemini hazırlayanlar "radikal İslamCI"lar. Bu zeminde at koşturanlar "radikal İslamCI"ların en sevmediği (?) kesimler. Üstelik defalarca aynı zemin aynı zenginlikte(!) aynı kitleye cömertçe sunuluyor.

 

Amerika'da düzenlenen pek çok katliam girişimlerini de "radikal İslamCI"lar yapmış. İşin ilginç yanı buna ülkem aydınları(?) bir bir onay verirken ve hatta bu İslam bombardımanına sevgiyle(?) kucak açarken; Amerikalıların tüm dünyaya duyurdukları filmlerde bu işlerin böyle olmadığı, işi Amerika'nın bizzat kendine yaptığı vurgulandı.

 

Yıllardır Irak'ı işgal altında sömüren Amerika veya İngiltere'ye hiçbir "radikal" etiketi yapıştırılmaması da ilginç. (radikal emperyalist, radikal petrolcü vs)

 

Asıl takıldığım husus biz bize yapıştırılmaya çalışılan bunca sıfatı (radikal, ılımlı, postmodern vs) bu kadar kolay ve çabuk benimserken; neden onlara aynı şekilde bakamıyoruz?

 

Vurguladığınız isimlere ek olarak, Rasim Özdenören'i de belirtmek isterim. Günümüz yazarlarından önemli bir müslüman düşünür...

 

Saygılarımla...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.