Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Din-Bilim-Felsefe meseleleri...


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Bugün insanlar arasında en önemli tartışma hususlarındandır din-bilim-felsefenin birbiriyle olan ilişkileri...

 

Öncelikle tanımlar yapıp ilişkiyi kendimce ortaya koymaya çalışacağım;fazla özele inmeyeceğim çünkü bu ilimce ileri olmayı gerektirir kanımca...

 

DİN

 

Din hayattır demiştim bir ara, açayım izninizle.Kendi inandığım anlayışla anlatmaya çalışacağım doğal olarak ama bunu yaparken esas olan kendi içinde çelişki barındırmamaktır.Ben neye inanıyorum???Allah'a.Nasıl ve ne aracılığıyla???Kur'an, Peygamberlerden aktarılanlar, alimler, yeryüzü delilleri, akıl yoluyla sorgulama.Çok güzel.Peki ya Kur'an ne anlatıyor???Neredeyse her şeyin özünü.Onu anlayabilmek için ne var???Peygamberlerin ve özellikle son Peygamberimizin hayatı, yeryüzünü inceleten düzenli araştırma sistemi ve yoğurtan düşünce yetisi.Yani pratiği ve teoriği her şeyiyle yönelebilmek gerekiyor ki ona yönelmeye aday olunabilsin???Gibi bir şey.Kur'an neyi söyler???Gerçekleri, doğruları.Peygamberler neyi yaşar???Gerçekleri, doğruları.Yanılmadan ulaşılan sistemli doğa bilgisi ve türlü bilgiler neye yaklaştırır???Gerçeğe ve doğruya.Doğru düşünme ne içindir???Gerçek ve doğru.Gerçek ve doğru olan nedir???Gerçek ve doğru hayatın kendisidir, bizim belki de şu an anlayamadığımız daha bir çok şeyle birlikte gerçek gerçekliğin sebebidir, hayattır.Yani seni inancın neyle besliyor???Olan her şeyin gerçeğiyle, doğruyla, hayatın aslıyla...

 

Çok mu karmaşık oldu???Biraz mı???

 

İşte din gündelik olan ve vicdani denilerek bir kenara bırakılıp zamanı geldiğinde kullanılan bir "şey" değildir.Din insana gerçeğin bilgisini sunar yeterince, ona yöneltir, din hayattır...

 

FELSEFE VE BİLİM

 

Peki ya diğer ikisi???Felsefe anlam olarak bilgi sevgisidir;yani özünde bilgi isteği, gerçek isteği taşır.Bunun için doğruca akıl yürütmeyi gerekli görür, gerçeğin bilgisi için en gerekli olan düşünme yetisidir.Neyle düşüneceğiz peki???Elimizde ne olacak???Elimizde bilim olacak, elimizde gerçeğin bilgisini barındıran parçalar olacak yani.Nasıl???İşte bugün anladığımız manada bilimin temellerini görürüz felsefede başlarda, bilim doğayı daha iyi anlama ve onu kullanmda yarar sağladığı gibi barındırdığı çeşitli dallarla doğru düşünmeye ve düşünürek yola çıkılacak hayat kanunlarına ulaşmayı sağlar.Bu zamanla felsefeden daha bağımsızca ve daha özele indirgenerek yapılmaya başlansa da bilim felsefeden kolay kolay ayrılamaz.Öyle ki bugün dahi çokça tartışılan konu bilimin felsefeden gelen teori yanıyla alakalıdır;öngörü değeri taşır.Yani felsefe de bilim de "gerçek" ve "doğru" yu gözüne kestirmiştir...

 

Peki bunların dinle ilişkisi nasıldır...

 

Tarih boyunca İslam aleminde ve diğer inançlara sahip medeniyetlerde üzerine o kadar bol laf söylenmişki bu konuda, şöyle bir sıyrılarak kısaca bakabileceğim sadece...

 

Bir kere biz din için ne dedik???

 

Din hayattır...

 

Yani din hayatın gerçeklerini ve doğrularını taşır, insanı Allah'a ulaştıran yoldur...

 

Bilim-Felsefe ye ne görevi yükledik???

 

Gerçek ve Doğrunun peşinden koşma...

 

Yani...

 

Bilim ve Felsefe Din'i en iyi şekilde biz insanlara uygulamayı sağlayacak olan ve üstü örtülü hususları anlamaya yarayacak olan Dinden bağımsız düşünmeyen aksine yetersiz kalan insana onu anlama isteğinde yarar sağlayacak yöntemlerdir...

 

Yani Din Felsefe-Bilim 'i kapsar...

 

Önemli olan dini tabana koyup doğru düşünebilmek, elde edilebildiği kadarıyla gerçekten bilgiye ulaşmaktır...

 

Bu ise gerçekten çok zor olduğu gibi günümüz kavram anlayışıyla sınırlanan bakışla anlaşılması da zor bir husustur...

 

:zorro:

Gönderi tarihi:

Tabi tabi din bilmi kapsamaz olurmu ? Bu ******* kafirler öyle uyanık olmalıki müslümanlardan önce kurandaki bilimleri kapıveriyorlar.

 

Bence bunun tek çaresi var,müslümanlar bir an önce şu kuranı patentlesinlerde,kafirlerin bilim hırsılığı sona ersin yaw.Olacak şeymi yani, tam müslümanlar bir şeyler icad edecek,bakmışlarki kafirler çoktaaan onu kurandan çalmışlar bile.

 

**

Gönderi tarihi:

Tam olarak sorun nedir vatandaş???

 

Senin bahsettiğin ilim işi bir zamanlar İslam alemine de uğradı;dindar özellikli bir çok insan bu işle uğraştı(hatta diğer anlayışlardan da), he bunların din üzerine yorumları farklıdır o ayrı;ayrıca olay sadece nüfus cüzdanı dini anlayışla kısıtlı değil;bence sen yazıyı baştan sona bir daha oku...

 

Ben burada çağımızda gördüğün Müslümanları konuşmuyorum;ben burada insanla var olan İslam'ı anlamaya çalışıyorum...

 

Lütfen kişisel sorunlarınızı da üsluba yansıtmayın...

 

 

 

:zorro:

Gönderi tarihi:
Tam olarak sorun nedir vatandaş???

 

Senin bahsettiğin ilim işi bir zamanlar İslam alemine de uğradı;dindar özellikli bir çok insan bu işle uğraştı(hatta diğer anlayışlardan da), he bunların din üzerine yorumları farklıdır o ayrı;ayrıca olay sadece nüfus cüzdanı dini anlayışla kısıtlı değil;bence sen yazıyı baştan sona bir daha oku...

 

Ben burada çağımızda gördüğün Müslümanları konuşmuyorum;ben burada insanla var olan İslam'ı anlamaya çalışıyorum...

 

Lütfen kişisel sorunlarınızı da üsluba yansıtmayın...

:zorro:

 

 

Eeeee sonra ne olmuş,bu müslümanlarda iş yok ben en iyisi başka diyarlara gideymmi demiş? Söyleyin bakalım niye küstürdünüz bilimi? Zahmet etmiş ayağınıza kadar ne diye kötü davrandınız. Oda şimdi sizlerden intikam alıyor olmalı herhalde.Kafirlere gittiğine göre. :D

Gönderi tarihi:
Eeeee sonra ne olmuş,bu müslümanlarda iş yok ben en iyisi başka diyarlara gideymmi demiş? Söyleyin bakalım niye küstürdünüz bilimi? Zahmet etmiş ayağınıza kadar ne diye kötü davrandınız. Oda şimdi sizlerden intikam alıyor olmalı herhalde.Kafirlere gittiğine göre. :D

 

Toplumsal bir gerileme dönemi, siyasal bir gerileme dönemi ve bunları körükleyen Haçlı ve Moğol saldırıları(saldırılarda bir deniz kurutulmuş diyebiliriz);samimiyetin kaybı...

 

Biraz tarihe bakarsak rahatça bunları da açarız...

 

İntikam falan alındığında yok;başarılı Müslüman ilim adamları var, sorun daha alt düzeyde kalmış doğu toplumunda...

 

:zorro:

Gönderi tarihi:
Yani Din Felsefe-Bilim 'i kapsar...

 

Önemli olan dini tabana koyup doğru düşünebilmek, elde edilebildiği kadarıyla gerçekten bilgiye ulaşmaktır...

 

Bu ise gerçekten çok zor olduğu gibi günümüz kavram anlayışıyla sınırlanan bakışla anlaşılması da zor bir husustur...

 

 

Dini tabana koyupta doğru düşünebilen insanlar varmı?

 

Din bilimle uyuşurmu?

Gönderi tarihi:
Dini tabana koyupta doğru düşünebilen insanlar varmı?

 

Din bilimle uyuşurmu?

 

Vardır...

 

Uyuşur...

 

:zorro:

Gönderi tarihi:
.......Kur'an neyi söyler???Gerçekleri, doğruları.Peygamberler neyi yaşar???Gerçekleri, doğruları.........

:zorro:

 

Kuranın gerçekleri, doğruları söylediğini nereden biliyorsun?

Sana bunu kim söyledi?

Gönderi tarihi:
Kuranın gerçekleri, doğruları söylediğini nereden biliyorsun?

Sana bunu kim söyledi?

Din hayattır demiştim bir ara, açayım izninizle.Kendi inandığım anlayışla anlatmaya çalışacağım doğal olarak ama bunu yaparken esas olan kendi içinde çelişki barındırmamaktır.Ben neye inanıyorum???Allah'a.Nasıl ve ne aracılığıyla???Kur'an, Peygamberlerden aktarılanlar, alimler, yeryüzü delilleri, akıl yoluyla sorgulama.Çok güzel.Peki ya Kur'an ne anlatıyor???Neredeyse her şeyin özünü.Onu anlayabilmek için ne var???Peygamberlerin ve özellikle son Peygamberimizin hayatı, yeryüzünü inceleten düzenli araştırma sistemi ve yoğurtan düşünce yetisi.Yani pratiği ve teoriği her şeyiyle yönelebilmek gerekiyor ki ona yönelmeye aday olunabilsin???Gibi bir şey.Kur'an neyi söyler???Gerçekleri, doğruları.Peygamberler neyi yaşar???Gerçekleri, doğruları.Yanılmadan ulaşılan sistemli doğa bilgisi ve türlü bilgiler neye yaklaştırır???Gerçeğe ve doğruya.Doğru düşünme ne içindir???Gerçek ve doğru.Gerçek ve doğru olan nedir???Gerçek ve doğru hayatın kendisidir, bizim belki de şu an anlayamadığımız daha bir çok şeyle birlikte gerçek gerçekliğin sebebidir, hayattır.Yani seni inancın neyle besliyor???Olan her şeyin gerçeğiyle, doğruyla, hayatın aslıyla...

 

Gerçekleri içerir, yaratılmışın gerçeği olan Yaradana ulaşmada yol gösterir...

 

Ben gerçeğe sahip olamadım ki;hangimiz oldu ki;ama ondan bir haber var...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Gönderi tarihi:
Gerçekleri içerir, yaratılmışın gerçeği olan Yaradana ulaşmada yol gösterir...

 

Ben gerçeğe sahip olamadım ki;hangimiz oldu ki;ama ondan bir haber var...

 

Saygılar...

 

:zorro:

 

Cevabın beni tatmin etmedi. Kuranın sözlerinin gerçek olduğunu sadece peygamberin, sen ve müslümanlar söylüyor. Peygamberiniz sizleri o şekilde inandırmış. Müslüman olmayan diğer insanlar sizler gibi söylemiyor. Kurandaki gerçek diye bilinen kabullerin doğru olmadığı, tüm diğer inançlar tarafından da belirtilmektedir.

 

"Gerçek doğru hayattır." diyorsunda; bunun Kuranla ne ilgisi var. Kuranla gerçek hayatı özdeşleştirmeye çalışman, tüm insanlığın farklı yaşam gerçeklerini dar bir kalıba sokmak anlamına geliyor. Üstelik Kuranın doğruları, gerçek hayata, helede günümüz yaşamına hiçte uyum sağlamıyor.

 

Kuranı yazan kişi gerçek hayatı görmüş, kendi kültürel kabulleri ile onu anlatmaya, ona dayatma ile müdahaleye çalışmış. Ama gerçek hayat hiçbir zaman kuranın yazarını doğrulamıyor.

 

Gerçeklerin tarihsel kabullerine bakıldığında, kurandaki gerçekleri doğrulayan kendisinden başka hiç bir kaynak yok.

Gönderi tarihi:
Vardır...

 

Uyuşur...

 

:zorro:

 

Din bilimle asla uyuşmaz. Dini dogmalara kafasına esir etmiş bir insandan da düzgün düşünmesi beklenemez. Aksini iddia ediyorsanız dinin bilimle uyuştuğunu örneklerle açıklayın bende kendi örneklerimi vereyim. Konu iyice açılsın saygılarımla.

Gönderi tarihi:
Cevabın beni tatmin etmedi. Kuranın sözlerinin gerçek olduğunu sadece peygamberin, sen ve müslümanlar söylüyor. Peygamberiniz sizleri o şekilde inandırmış. Müslüman olmayan diğer insanlar sizler gibi söylemiyor. Kurandaki gerçek diye bilinen kabullerin doğru olmadığı, tüm diğer inançlar tarafından da belirtilmektedir.

 

"Gerçek doğru hayattır." diyorsunda; bunun Kuranla ne ilgisi var. Kuranla gerçek hayatı özdeşleştirmeye çalışman, tüm insanlığın farklı yaşam gerçeklerini dar bir kalıba sokmak anlamına geliyor. Üstelik Kuranın doğruları, gerçek hayata, helede günümüz yaşamına hiçte uyum sağlamıyor.

 

Kuranı yazan kişi gerçek hayatı görmüş, kendi kültürel kabulleri ile onu anlatmaya, ona dayatma ile müdahaleye çalışmış. Ama gerçek hayat hiçbir zaman kuranın yazarını doğrulamıyor.

 

Gerçeklerin tarihsel kabullerine bakıldığında, kurandaki gerçekleri doğrulayan kendisinden başka hiç bir kaynak yok.

 

Vardır...

 

Ayrıca tarihsel süreç bir çok farklı yaklaşımı barındırır ki evrensel ahlaka karşı olan da vardır...

 

Kur'an'da bulup hayatta bulamadığınız ne var???

 

Misallerle konuşursanız daha rahat bağ kurarız, şu anlayışlar hakkında Kur'an'a karşı neler buldunuz onları da paylaşın lütfen;bana deyin ki Platonun görüşü bunu yıkıyor, şu bilimsel buluş her şeyi ortadan kaldırdı;denilemez, neden mi???Çünkü onlar da sadece yolda olanlar...

 

:zorro:

Gönderi tarihi:
Din bilimle asla uyuşmaz. Dini dogmalara kafasına esir etmiş bir insandan da düzgün düşünmesi beklenemez. Aksini iddia ediyorsanız dinin bilimle uyuştuğunu örneklerle açıklayın bende kendi örneklerimi vereyim. Konu iyice açılsın saygılarımla.

 

1)Din hayattır;bilim hayattadır;yani uyuşurlar, hatta bu zorunlu bir bağdır...

 

2)Her türlü görüşü dogmatik yürüten değişken süreçlerde yetersiz kalır...

 

Siz kendi örneklerinizi öncelikle verebilirsiniz;çünkü beklediğim cevabınız din şöyle buyurdu bu konuda bilim şöyle diyor gibi bir şey;ama ben diyorum ki bilim gözlemlediğini gözlemler sistemlice, yine sistemlice diyen felsefesidir, temelde de hayat görüşü(benimki İslam) vardır...

 

:zorro:

Gönderi tarihi:
Vardır...

 

.............Kur'an'da bulup hayatta bulamadığınız ne var???

 

Misallerle konuşursanız daha rahat bağ kurarız, şu anlayışlar hakkında Kur'an'a karşı neler buldunuz onları da paylaşın lütfen;............

 

:zorro:

 

İnsan sevgisi:

Medeni yaşamda tüm farklı kültürdeki insanlara saygılı olmak istenir.

Kuran ise farklı kültür ve inançlar için bırak saygılı olmayı, intikam almayı, öldürmeyi emreder.

 

Özgür yaşam :

Medeni yaşamda insan özü gereği başkasının da özgürlüğüne değmeden özgür yaşamak ister.

Kuranda ise belli kalıplar dışı yaşamanın bu yaşamda ve diğer yaşamda akıl almaz şekilde cezası vardır.

 

Farklı fikirlere saygı:

Yaşamda farklı fikirler saygıyla karşılanır. Tartışılır, yöntemlerle mutabık kalınır, doğrular bulunur.

Kuranda tek doğru kendi kalıplarıdır. Kalıplar dışında doğru bulgular kabullenilmez.

 

Nesnellik:

Yaşamda her şey nesneldir. Doğa ve doğayla yaşam nesnelliğin ispatıdır. Tüm ihtiyaçlar nesnel olarak karşılanır.

Kuran nesnellikten çok görünmeyenlerden, bilinmeyenlerden bahseder. Bunlar ispatlanamaz öznel düşüncedir. İhtiyaçlar için de görünmezlerden yardım istenir.

 

Güncellik:

Yaşamda gelişen düşünce ve ona bağlı teknolojik gelişmeler, yaşam şartlarını da değiştirerek, üretim tüketim ve paylaşım ahlakını da değiştirir. Böylece kültürün ve ahlakın değişme , güncellenme zorunluluğu doğar.

Kuranda üretim, tüketim, paylaşım ahlakı ilk günkü gibidir değişmez. Zira Allah’ın kanunudur. (?)

 

Cinsel fark:

Yaşamda cinsellik farkı düşünülmez. Kadın, erkek eşittir.

Kuranda kadın erkekten sonra gelen cinsiyettir. Her şeyiyle ona tabidir.

 

Laik kavram:

Yaşam tüm dinleri tarihsel inanç olgusu görür, yaşama müdahalelerini istemeksizin var olmalarını kabullenir.

Kuran için islamiyetten başka tüm dinler yanlıştır. Yaşamasını isteyenler de şiddetle cezalandırılır.

Gönderi tarihi:
İnsan sevgisi:

Medeni yaşamda tüm farklı kültürdeki insanlara saygılı olmak istenir.

Kuran ise farklı kültür ve inançlar için bırak saygılı olmayı, intikam almayı, öldürmeyi emreder.

 

Özgür yaşam :

Medeni yaşamda insan özü gereği başkasının da özgürlüğüne değmeden özgür yaşamak ister.

Kuranda ise belli kalıplar dışı yaşamanın bu yaşamda ve diğer yaşamda akıl almaz şekilde cezası vardır.

 

Farklı fikirlere saygı:

Yaşamda farklı fikirler saygıyla karşılanır. Tartışılır, yöntemlerle mutabık kalınır, doğrular bulunur.

Kuranda tek doğru kendi kalıplarıdır. Kalıplar dışında doğru bulgular kabullenilmez.

 

Nesnellik:

Yaşamda her şey nesneldir. Doğa ve doğayla yaşam nesnelliğin ispatıdır. Tüm ihtiyaçlar nesnel olarak karşılanır.

Kuran nesnellikten çok görünmeyenlerden, bilinmeyenlerden bahseder. Bunlar ispatlanamaz öznel düşüncedir. İhtiyaçlar için de görünmezlerden yardım istenir.

 

Güncellik:

Yaşamda gelişen düşünce ve ona bağlı teknolojik gelişmeler, yaşam şartlarını da değiştirerek, üretim tüketim ve paylaşım ahlakını da değiştirir. Böylece kültürün ve ahlakın değişme , güncellenme zorunluluğu doğar.

Kuranda üretim, tüketim, paylaşım ahlakı ilk günkü gibidir değişmez. Zira Allah’ın kanunudur. (?)

 

Cinsel fark:

Yaşamda cinsellik farkı düşünülmez. Kadın, erkek eşittir.

Kuranda kadın erkekten sonra gelen cinsiyettir. Her şeyiyle ona tabidir.

 

Laik kavram:

Yaşam tüm dinleri tarihsel inanç olgusu görür, yaşama müdahalelerini istemeksizin var olmalarını kabullenir.

Kuran için islamiyetten başka tüm dinler yanlıştır. Yaşamasını isteyenler de şiddetle cezalandırılır.

 

İnsan sevgisi vardır, Allah adaleti emreder, kul hakkı İslam'da önemli bir husustur...

 

Özgür yaşam bir çok düşünce sistemince de yok edilir;özgürlük her şeyi besleyeceği için kötülüğü de besler böylece bir insan özgür olmaktan çok erdemli olmalıdır;hayat disiplinlerinin çoğunda bu iş böyledir...

 

Kur'an'da tek kalıp yoktur, bu düşünce Kur'an'dan anlaşılabilir, Allah'ın farklılıklar arasında adaletle karar vereceğini bir ayette okumuştum mesela;ve daha bir çok husus da okunarak anlaşılır bu durumda;gerçekle alakası olmayanlar da zaten yalandır...

 

Öznel kişiye has olandır;Kur'an kişinin çok üzerinde bir güçten gelmektedir, gerçekeleri içermektedir...

 

Kur'an'da çekirdek yer alır, sizin anlattıklarınız kabuktur, zaten tüm teferruatlar kapsansa ciltleri sayamayız;temele İslam alınarak gayet rahat aşılabilirler, ayrıca değişmeyen gerçek zaten güncellenemez, güncellenen o gerçeklikten gelenin şeklidir...

 

Cinsel fark he;eşcinsellik toplumsal normlara uygun mu mesela???Ya da fizyoloji ilmi ne diyor kadın-erkek hususunda???Ben feminist olmak zorunda hissetmiyorum kendimi ilim ışığında...

 

Laiklik dinsiliktir, laiklik devlet için mümkün olabilir; ama bir insan yaşamını sürdürmek için zorunlu olarak hayat görüşüne sahip olacaktır...

 

Evet, sorun yok bence...

 

Ayırca biz kısıtlı olanlar olarak diyemeyiz ki bu verdikleriniz gerçektir, içinde tamamen gerçek kapsar diye...

 

 

 

 

 

 

:zorro:

Gönderi tarihi:

Dinin bilim anlayisi, cevredeki olay ve olgulari gozlemlemek suretiyle Yaratici'nin kudretini gormeye cagridan ibarettir.

 

Bilim dogruya ve gercege varmayi hedeflemez. Kendine ozgu metotlarla bilinemeyeni arastirir ve surekli olarak vardigi sonuclari sorgular, kendine karsi tezler ileri surup kendi kendini curutmeye calisir. Nihai gercek diye bir problemi yoktur bilimin. Boyle olsaydi; bir yerde tikanip kalir, sonraki adimlari atamazdi.

 

Felsefe ile din arasinda da direkt bir baglanti kurulamaz. Din kaynagini ilahi olandan alir ve ilahi olan uzerinde dusunmeyi tesvik eder. Yani ortada bir gercegi vardir dinin ve bu gercegin kabul edilip nicin dogru ve gercek oldugu uzerinde dusunulmesini ister. Dini dusuncede inkar ve isyan kinanir, dolayisiyla on kabuller vardir. Ozetlemek gerekirse: Sayet din bir seye "A" demisse, siz o seyin zaten "A" oldugunu kabul edip onun nicin "A" oldugu konusunda dusunursunuz, o seyin "A" olamayabilecegine dair dusunsel bir acilim yapamazsiniz. Felsefede ise boyle bir kisitlama yoktur. O din gibi onceden verilen cevaplarin hikmetini degil, bizzat cevaplarin ne olabilecegi uzerinde dusunur, onu bulmaya calisir.

 

Selam ile..

Gönderi tarihi:
Dinin bilim anlayisi, cevredeki olay ve olgulari gozlemlemek suretiyle Yaratici'nin kudretini gormeye cagridan ibarettir.

 

Bilim dogruya ve gercege varmayi hedeflemez. Kendine ozgu metotlarla bilinemeyeni arastirir ve surekli olarak vardigi sonuclari sorgular, kendine karsi tezler ileri surup kendi kendini curutmeye calisir. Nihai gercek diye bir problemi yoktur bilimin. Boyle olsaydi; bir yerde tikanip kalir, sonraki adimlari atamazdi.

 

Felsefe ile din arasinda da direkt bir baglanti kurulamaz. Din kaynagini ilahi olandan alir ve ilahi olan uzerinde dusunmeyi tesvik eder. Yani ortada bir gercegi vardir dinin ve bu gercegin kabul edilip nicin dogru ve gercek oldugu uzerinde dusunulmesini ister. Dini dusuncede inkar ve isyan kinanir, dolayisiyla on kabuller vardir. Ozetlemek gerekirse: Sayet din bir seye "A" demisse, siz o seyin zaten "A" oldugunu kabul edip onun nicin "A" oldugu konusunda dusunursunuz, o seyin "A" olamayabilecegine dair dusunsel bir acilim yapamazsiniz. Felsefede ise boyle bir kisitlama yoktur. O din gibi onceden verilen cevaplarin hikmetini degil, bizzat cevaplarin ne olabilecegi uzerinde dusunur, onu bulmaya calisir.

 

Selam ile..

 

Sayin restpektif, 'Din kaynagini ilahi olandan alir ve ilahi olan uzerinde dusunmeyi tesvik eder. Yani ortada bir gercegi vardir dinin ve bu gercegin kabul

edilip nicin dogru ve gercek oldugu uzerinde dusunulmesini ister.' demissiniz. Fakat din dusunmeyi tesvik etmez, aksine bir insanin bilincli dusuncesi bloke edilir. Sizin dediginiz gibi, dini dusuncede inkar ve isyan kinanir, cunku inkar ve isyan edersen sonun Cehennemdir. Boyle bir korkuyla da bir insanin sorgulamak yerine kuzu kuzu kabul etmesi gerekir.

Gönderi tarihi:
Dinin bilim anlayisi, cevredeki olay ve olgulari gozlemlemek suretiyle Yaratici'nin kudretini gormeye cagridan ibarettir.

 

Bilim dogruya ve gercege varmayi hedeflemez. Kendine ozgu metotlarla bilinemeyeni arastirir ve surekli olarak vardigi sonuclari sorgular, kendine karsi tezler ileri surup kendi kendini curutmeye calisir. Nihai gercek diye bir problemi yoktur bilimin. Boyle olsaydi; bir yerde tikanip kalir, sonraki adimlari atamazdi.

 

Felsefe ile din arasinda da direkt bir baglanti kurulamaz. Din kaynagini ilahi olandan alir ve ilahi olan uzerinde dusunmeyi tesvik eder. Yani ortada bir gercegi vardir dinin ve bu gercegin kabul edilip nicin dogru ve gercek oldugu uzerinde dusunulmesini ister. Dini dusuncede inkar ve isyan kinanir, dolayisiyla on kabuller vardir. Ozetlemek gerekirse: Sayet din bir seye "A" demisse, siz o seyin zaten "A" oldugunu kabul edip onun nicin "A" oldugu konusunda dusunursunuz, o seyin "A" olamayabilecegine dair dusunsel bir acilim yapamazsiniz. Felsefede ise boyle bir kisitlama yoktur. O din gibi onceden verilen cevaplarin hikmetini degil, bizzat cevaplarin ne olabilecegi uzerinde dusunur, onu bulmaya calisir.

 

Selam ile..

 

Benim anlatmaya çalıştığım husus ise şudur:

 

Din bir şeye A demişse bu özünde A olandan yola çıkılarak alfabeye ulaşmak gerekir; bunun için de sistematik araştırma yani bilim ve doğru düşünebilmeyle felsefe gerekir.Bunlar kendi özlerinde gerçeği arar sayın Restpektif, yoksa bilim niye nesnel olasun, niye felsefe kendi içinde çelişmemeye önem versin???

 

Ve ben size daha rahat düşünmemizi sağlayacak bir bağ kurayım mesela:

 

Her şeyin yaratıcısı Allah'tır...

 

Allah Kur'an'da her şeyin çekirdeğini sunmuştur ama bize bunların yeri geldi mi kabuğa büründüğü ve sistemiyle bizim çok üzerimizde bir mekanda olduğumuz hayat vermiştir...

 

Bu hayat içinde eğer A kesin olarak bulunursa zaten onu da inancımıza göre Allah yaratmıştır...

 

Yani yine Allah'a ulaşırız bu konuda...

 

Ama zaten sizin de belirttiğiniz gibi bilim ve felsefe bize net bir gerçeklik sunamayacağı gibi benim yazımda da özellikle belirttiğim gibi yolda kullanabileceğimiz araçlardır;bu açıdan amaca ters düşmeleri söz konusu değildir...

 

Saygılar...

 

Sevgiler...

 

:zorro:

Gönderi tarihi:
Benim anlatmaya çalıştığım husus ise şudur:

 

Din bir şeye A demişse bu özünde A olandan yola çıkılarak alfabeye ulaşmak gerekir; bunun için de sistematik araştırma yani bilim ve doğru düşünebilmeyle felsefe gerekir.Bunlar kendi özlerinde gerçeği arar sayın Restpektif, yoksa bilim niye nesnel olasun, niye felsefe kendi içinde çelişmemeye önem versin???

 

Ve ben size daha rahat düşünmemizi sağlayacak bir bağ kurayım mesela:

 

Her şeyin yaratıcısı Allah'tır...

 

Allah Kur'an'da her şeyin çekirdeğini sunmuştur ama bize bunların yeri geldi mi kabuğa büründüğü ve sistemiyle bizim çok üzerimizde bir mekanda olduğumuz hayat vermiştir...

 

Bu hayat içinde eğer A kesin olarak bulunursa zaten onu da inancımıza göre Allah yaratmıştır...

 

Yani yine Allah'a ulaşırız bu konuda...

 

Ama zaten sizin de belirttiğiniz gibi bilim ve felsefe bize net bir gerçeklik sunamayacağı gibi benim yazımda da özellikle belirttiğim gibi yolda kullanabileceğimiz araçlardır;bu açıdan amaca ters düşmeleri söz konusu değildir...

 

Sayin Ali, bilim dinin onceden belirlenmis on kabullerini hareket noktasi olarak alamaz. "Hersey bizi tek gercege goturur" dusuncesi sadece manevi olani kapsar. Yani oznel bir yorumdur. Sayet varsa, boyle bir gercege ulasmanin yolu da bireysel cabadan gecer. Muhammed Ikbal'in tecrubi bilgi gorusune getirdigim acilimda bu konuya deginmistim. Dinin gercekligi ile bilimin degisken gerceklerini birbirine karistirmamak lazim.

 

Felsefe konusunda soylediklerim ise gayet acikti. Baska sekilde ifade edeyim: Felsefi dusuncede her turlu sonuc mumkundur. Dusuneyim de Allah'in belirttigi su gercege ulasayim demez. Ama siz diyorsunuz ki; her ne olursa olsun "o gercege" goturur hersey bizi. Ben de bunun nesnel olamayacagini soyluyorum. Dusuncenizi baz aldigimizda, bilim ile felsefenin dinle uyusmayan tum bulgularini red etmek durumunda kaliriz. Dolayisiyla, ornegin bilimi sadece bizim dogrularimizi seslendirdigi olcude ciddiye aliriz ki, bu durumda bilimi dinin hizmetine veririz.

 

Ozetle; din ne bilimi ne felsefeyi ne de baska bir alani kapsar. Dinler birer disiplindir. Diger alanlari kapsayarak sinirlayamaz ama disipline eder. Yani ahlaki bir temele oturtmaya calisir. Bulgularin insanlik lehine kullanilmasini ongorur ve yontemleri etik sinirlar icine tasimaya calisir. Bunun otesinde bilimsel alana mudahale eden ve onlari kendi dogrularina yonlendiren din ve dusunceler gelisimi sekteye ugratir. Sonuc ortacag hristiyanliginin tecrubesine goturur bizi. Cunku bilimin dinle celisen bulgularini once gormezden, tanimazdan gelir, sonra isin cigirindan ciktigini dusunup herseyin zaten kutsal kitabimizda oldugunu soyleyerek isi noktalariz. Ancak kitabimizdaki dogrulari tasdik edene izin veririz.

 

Din ile bilim ve felsefe illa ki celisir demiyorum. Lakin kutsal kitaplar sadece birer disiplindir ve oguttur. Hicbir sey bizi tek bir gercege goturmez. Kisiyi nihai gercege goturen seyler dis cevresiyle sinirli degildir, bireysel farkliliklar da onemlidir.

 

Selam ile..

Gönderi tarihi:

İnsanların genelde bilim ve felsefe konularından çok din konusunda tartışmaya eğilimli olduklarını görüyorum. Açık söylemek gerekirse bilim başlıkları altında güzel tartışmalar vardı ama hepsi eskimiş. Ama dini başlıklarda güncel tartışma sürüyor.

 

Neden dinden konuşmaktan hoşlanılıyor? Çünkü soyut bir konu. Desteksiz atmasyon kolay ve sınırsız. Bir delil istenirse meal açıp bakar, sure ayet numaraları verirsin, çok da literatür görünür.

 

Ancak soyut konulardan konuşmanın sonu gelmez. Bilimden konuşmak için ise kanıtlanmış deneysel verilere ihtiyaç var. Bunlar ise uzun ve zahmetli araştırmalar sonucu elde ediliyor ve açtıkları pencere kısıtlı, çoğu insanı tatmin etmiyor. Çoğu kez konuya küçük bir ışık ancak tutabiliyor. Allah ise göklerin ve yerin nuru! Projektör gibi tuttun mu her konu aydınlanıveriyor.

 

Bilimi bu yüzden din tartışmalarının dışında tutmak gerekiyor. Skolastik dönemde, felsefe (ve o dönemde ondan ayrımsanmayan bilim) dinin önesürümlerini kanıtlama görevi ile görevlendirilmişti. Felsefe (ve bilim) bu amaçla yapılırdı. Bu anlayış, İslam felsefesine de sirayet etmiş ve hiç çıkmamıştır, hâlen bizim İslamcı felsefecilerin amacı budur. batı ise bu ayrımı çoktan yapmış, bilim felsefe ile yollarını batıda ayırmış, bilim kendi işine bakar olmuştur. Bizim felsefecilerin ateist olan kısmı da tam tersine felsefe (ve bilimi) tanrının olmadığını kanıtlamak için kullanırlar.

 

Felsefenin batıda ya da bizde, tanrının olup olmadığını tatışması gayet doğaldır. Felsefe bunu da tartışmazsa neyi tartışacak? Ama bilimi bundan ayırmak zorundayız. Tanrının varlığını kanıtlamak ya da çürütmek isteyenler felsefede enine boyuna tartışabilir. Ama bilimi bu tartışmanın dışında tutmak şarttır. Ne bilinçli tasarım yoluyla, ne natüralist ateizm yoluyla bu savlamalara kalkışmak bilime bir katkı yapar. Tam tersine bilimin tarafsız veri üretme ve yol gösterici vasfına zarar verir.

 

Felsefe yaparken tabii ki bilimsel verileri kullanacağız. Yani ateist de tanrıcı da bilimsel verileri kullanacak. Fakat çok düşülen bir yanlışa dikkat çekiyorum: Bilim, dine karşı veri üretiyor ya da bilim tanrıyı ispatlıyor türü yaklaşımların ikisi de spekülatiftir.

 

İnsanlık kültürünün en önemli ve güvenilir çekirdeği bilimdir. Fakat bilimin her yanıtı veremediği kuşku götürmez. İnsanlar da "bilmiyoruz, bilim yüz yıl sonra bunu yanıtlayacak" deyip beklemeyi sevmezler. Bu yüzden felsefeye başvururuz. Felsefi çıkarımlar bizi biraz daha ileri götürür ama ileri gittiğimiz oranda alacakaranlık artar. Felsefi çıkarımlar aydınlatmaz, karanlığı azaltır. Bununla da yetinemeyen en sabırsızlar dine başvurur. Neden dışavurumcu, sabırsız, tepkili coğrafyalarda dinin önemli bir figür olduğunu düşünün, anlarsınız. Sabırlı, soğukkanlı, mantıkçı toplumlar dine önem vermez. Bu durum ister istemez bir din - bilim çatışması gündeme getiriyor. Fakat bu görünüme aldanıp bilim dini çürütme misyonunu yüklenmiştir diye bir zanna kapılmamalıyız.

 

Tabii ki yöntem olarak bilimle din taban tabana zıttır. Bunu determinist ilke ile açıklayabiliriz. Şimdi uzatmamak için girmiyorum. Bir önerim de var: Uzun açıklamalar, alıntılarla iyice uzatılmış yazılar verimli olmuyor. Zaten yukarda bulunan diğer yorumu alıntılayarak yorumu iyice uzatmak, smililerle yazının bütünlüğünü bozmak iyi olmuyor. Kısa öz ve kendi cümlelerimizi, düşüncelerimizi aktarmamız gerekiyor.

 

Önerim: Bilimi bu vesayetten kurtarmak ve dini doğrulamak ya da yanlışlamak için kullanmamak. Seküler bilimi öneriyorum. Ya da bu üçlü (din-bilim-felsefe) arasındaki ilişkileri yeniden düzenleme yanlısıyım.

Gönderi tarihi:
Sayin Ali, bilim dinin onceden belirlenmis on kabullerini hareket noktasi olarak alamaz. "Hersey bizi tek gercege goturur" dusuncesi sadece manevi olani kapsar. Yani oznel bir yorumdur. Sayet varsa, boyle bir gercege ulasmanin yolu da bireysel cabadan gecer. Muhammed Ikbal'in tecrubi bilgi gorusune getirdigim acilimda bu konuya deginmistim. Dinin gercekligi ile bilimin degisken gerceklerini birbirine karistirmamak lazim.

 

Felsefe konusunda soylediklerim ise gayet acikti. Baska sekilde ifade edeyim: Felsefi dusuncede her turlu sonuc mumkundur. Dusuneyim de Allah'in belirttigi su gercege ulasayim demez. Ama siz diyorsunuz ki; her ne olursa olsun "o gercege" goturur hersey bizi. Ben de bunun nesnel olamayacagini soyluyorum. Dusuncenizi baz aldigimizda, bilim ile felsefenin dinle uyusmayan tum bulgularini red etmek durumunda kaliriz. Dolayisiyla, ornegin bilimi sadece bizim dogrularimizi seslendirdigi olcude ciddiye aliriz ki, bu durumda bilimi dinin hizmetine veririz.

 

Ozetle; din ne bilimi ne felsefeyi ne de baska bir alani kapsar. Dinler birer disiplindir. Diger alanlari kapsayarak sinirlayamaz ama disipline eder. Yani ahlaki bir temele oturtmaya calisir. Bulgularin insanlik lehine kullanilmasini ongorur ve yontemleri etik sinirlar icine tasimaya calisir. Bunun otesinde bilimsel alana mudahale eden ve onlari kendi dogrularina yonlendiren din ve dusunceler gelisimi sekteye ugratir. Sonuc ortacag hristiyanliginin tecrubesine goturur bizi. Cunku bilimin dinle celisen bulgularini once gormezden, tanimazdan gelir, sonra isin cigirindan ciktigini dusunup herseyin zaten kutsal kitabimizda oldugunu soyleyerek isi noktalariz. Ancak kitabimizdaki dogrulari tasdik edene izin veririz.

 

Din ile bilim ve felsefe illa ki celisir demiyorum. Lakin kutsal kitaplar sadece birer disiplindir ve oguttur. Hicbir sey bizi tek bir gercege goturmez. Kisiyi nihai gercege goturen seyler dis cevresiyle sinirli degildir, bireysel farkliliklar da onemlidir.

 

Selam ile..

Gerçeğe ulaşabileceğimizi söyleyen kim zaten sevgili restpektif???

 

Bakınız hep aynı yaklaşımla karşılaşıyorum aslında ve yazımın son cümlesinde belirttiğim gibi çağın baskını altında anlayabilmek çok güç zaten...

 

Kur'an'da sonradan sonuca bağlanacak hususlara işaret edildiğini daha önce söylemiştim ve yine çekirdeğin aynı kabuğun farklı olduğunu da; işte bilim-felsefe de zaten bu kabukla ilgilenmektedir ki temelinde din vardır, insan isterse otuz farklı teori çıkaracak olsun yine kendini aşan hususlarda asla sonuca ulaşamaz değil mi, yaptığı nedir; yaptığı zaten paradigmlara göre yerleşik düşüncelere göre yol çizmektir;işte bu en gerçekçi İslamla yapılır demekteyim ben...

 

He bu din nasıl bir şeydir;kimi kendine göre sizin bahsettiğiniz disiplini alır, kimisi de ben özgürüm der ama çağa açıktır ve deneyimleri de yine yönlendiricisidir;yerleşik kalıplarla düşünür...

 

Misal:Uzaydan gelme görüşü; bugün bir çok insan verileri buna göre değerlendirip her adımda uzayı aramakta değil midir;he zaten verileri toplama süreci asıl sistematik araştırma sürecidir;sonrası felsefeye girer ki o da kendine temel almadığında doğru düşünebilme gerçekleşemez; çünkü düşünme eylemi de disiplinle olur...

 

Hayat kendi düzeni içindeyken zaten disiplinsizce ona yaklaşırsak bir yerden B, bir yerden C alırız, sonra bir anda B kaybolur A gelir yerine;sonuç:Koca bir "hiç"...

 

Saygılar...

 

Sevgiler...

 

:zorro:

Gönderi tarihi:
İnsanların genelde bilim ve felsefe konularından çok din konusunda tartışmaya eğilimli olduklarını görüyorum. Açık söylemek gerekirse bilim başlıkları altında güzel tartışmalar vardı ama hepsi eskimiş. Ama dini başlıklarda güncel tartışma sürüyor.

 

Neden dinden konuşmaktan hoşlanılıyor? Çünkü soyut bir konu. Desteksiz atmasyon kolay ve sınırsız. Bir delil istenirse meal açıp bakar, sure ayet numaraları verirsin, çok da literatür görünür.

 

Ancak soyut konulardan konuşmanın sonu gelmez. Bilimden konuşmak için ise kanıtlanmış deneysel verilere ihtiyaç var. Bunlar ise uzun ve zahmetli araştırmalar sonucu elde ediliyor ve açtıkları pencere kısıtlı, çoğu insanı tatmin etmiyor. Çoğu kez konuya küçük bir ışık ancak tutabiliyor. Allah ise göklerin ve yerin nuru! Projektör gibi tuttun mu her konu aydınlanıveriyor.

 

Bilimi bu yüzden din tartışmalarının dışında tutmak gerekiyor. Skolastik dönemde, felsefe (ve o dönemde ondan ayrımsanmayan bilim) dinin önesürümlerini kanıtlama görevi ile görevlendirilmişti. Felsefe (ve bilim) bu amaçla yapılırdı. Bu anlayış, İslam felsefesine de sirayet etmiş ve hiç çıkmamıştır, hâlen bizim İslamcı felsefecilerin amacı budur. batı ise bu ayrımı çoktan yapmış, bilim felsefe ile yollarını batıda ayırmış, bilim kendi işine bakar olmuştur. Bizim felsefecilerin ateist olan kısmı da tam tersine felsefe (ve bilimi) tanrının olmadığını kanıtlamak için kullanırlar.

 

Felsefenin batıda ya da bizde, tanrının olup olmadığını tatışması gayet doğaldır. Felsefe bunu da tartışmazsa neyi tartışacak? Ama bilimi bundan ayırmak zorundayız. Tanrının varlığını kanıtlamak ya da çürütmek isteyenler felsefede enine boyuna tartışabilir. Ama bilimi bu tartışmanın dışında tutmak şarttır. Ne bilinçli tasarım yoluyla, ne natüralist ateizm yoluyla bu savlamalara kalkışmak bilime bir katkı yapar. Tam tersine bilimin tarafsız veri üretme ve yol gösterici vasfına zarar verir.

 

Felsefe yaparken tabii ki bilimsel verileri kullanacağız. Yani ateist de tanrıcı da bilimsel verileri kullanacak. Fakat çok düşülen bir yanlışa dikkat çekiyorum: Bilim, dine karşı veri üretiyor ya da bilim tanrıyı ispatlıyor türü yaklaşımların ikisi de spekülatiftir.

 

İnsanlık kültürünün en önemli ve güvenilir çekirdeği bilimdir. Fakat bilimin her yanıtı veremediği kuşku götürmez. İnsanlar da "bilmiyoruz, bilim yüz yıl sonra bunu yanıtlayacak" deyip beklemeyi sevmezler. Bu yüzden felsefeye başvururuz. Felsefi çıkarımlar bizi biraz daha ileri götürür ama ileri gittiğimiz oranda alacakaranlık artar. Felsefi çıkarımlar aydınlatmaz, karanlığı azaltır. Bununla da yetinemeyen en sabırsızlar dine başvurur. Neden dışavurumcu, sabırsız, tepkili coğrafyalarda dinin önemli bir figür olduğunu düşünün, anlarsınız. Sabırlı, soğukkanlı, mantıkçı toplumlar dine önem vermez. Bu durum ister istemez bir din - bilim çatışması gündeme getiriyor. Fakat bu görünüme aldanıp bilim dini çürütme misyonunu yüklenmiştir diye bir zanna kapılmamalıyız.

 

Tabii ki yöntem olarak bilimle din taban tabana zıttır. Bunu determinist ilke ile açıklayabiliriz. Şimdi uzatmamak için girmiyorum. Bir önerim de var: Uzun açıklamalar, alıntılarla iyice uzatılmış yazılar verimli olmuyor. Zaten yukarda bulunan diğer yorumu alıntılayarak yorumu iyice uzatmak, smililerle yazının bütünlüğünü bozmak iyi olmuyor. Kısa öz ve kendi cümlelerimizi, düşüncelerimizi aktarmamız gerekiyor.

 

Önerim: Bilimi bu vesayetten kurtarmak ve dini doğrulamak ya da yanlışlamak için kullanmamak. Seküler bilimi öneriyorum. Ya da bu üçlü (din-bilim-felsefe) arasındaki ilişkileri yeniden düzenleme yanlısıyım.

 

Aslında benimle aynı tabanda düşünüyorsunuz gördüğüm kadarıyla ama bir eksik var ki o da dini tam tanımadan hem de salt batının baskın karanlık kilisesi tasvirinde düşünülmesi...

 

Maddeleyelim:

 

1)Kilise aslında başlarda Aristocudur; sonradan gittikçe dogmatikleşmiştir(yani görüldüğü gibi din tam anlamıyla kalıp değildir aslında)...

 

2)Batıda olan olaylar zaten çoğunlukla yerleşik anlayışlara karşı çıkan(mistikler, dinsizler vs.) insanların önderliğinde ve fikrinde olmuştur;bugünkü şekilde dünyayı görmemizin sebebi de bu olsa gerek...

 

3)Bilim kendi içinde Tanrıya zaten ulaşamaz, ben de ona böyle bir anlam yüklemiyor ve diyorum ki bilimin elede ettikleri sizin de yorumladığınız gibi aklılla, doğru düşünceyle(felsefe) yoğurulur bu doğru düşünme işleminde de insan doğası gereği temeline bağlı kalır;bana bir insan gösterilsin ki bilinçaltını yok edip, düşünebilme yetisinin üstüne çıkıp, hayatını silip her şeye tepeden öylece bakabilsin."Yoktur"...

 

4)Bilimle din aynı görevi üstlenmediği için birbirine zıtlığı söz konusu değildir; bilim kendi yetebildiği kadarıyla araştırmaya olanak sağlar ve asıl amaç olan dine felsefeyle yoğrularak elde edilenleri sunar...

 

İşte ben burada temele İslam'ı koyuyorum; bir başkası gider "oluşum" koyar, birileri "hiç" kabul eder...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Gönderi tarihi:

Dini tam tanımamış olduğumu söylerseniz bu bir önyargı olur. Böyle olduğunu nerden bilebilirsiniz ki?

 

"asıl amaç olan dine felsefeyle yoğrularak elde edilenleri sunar" ve "ben burada temele İslam'ı koyuyorum" dedğiniz zaman bakış açılarımız ayrılıyor. Ben hatırlarsanız bilime bu işlevin yüklenmemesini, seküler bilim anlayışını savunmuştum.

 

Bu durumda aynı tabanda düşünmemiş oluyoruz. Tabii zararı yok bunun. Oturup cici cici aynı fikirde olduklarımızla görüş paylaşacağız diye bir şart yok. Hepimizin bir diğerimizin bakış açılarını öğrenmeye ihtiyacımız var.

 

Burada benim düşünce biçimime yakın duran restpektif oluyor. Aranızdaki tartışmaya biraz maydanozluk yapacak olursam: "Salt gerçek" e ulaşma iddiası ne dinde, ne bilimde vardır. Bu konuda haklısınız. Ancak bir buna ulaşma çabası vardır. Bu çabanın yegane temeli bilimdir. Bunun dışında hiç bir araçla gerçeği yakalayamaz, ancak spekülasyon yapabilirsiniz.

 

Bilim gerçeği bulduğunu veya bulabileceğini iddia etmez. Kimse de edemez zaten. Gerçeğin bir betimlemesini yapmaya çalışırız ve ne oranda başarmış olduğumuzdan da emin olamayız aslında. "Gerçek" derken son, nihai, saf ve salt gerçeği kastediyorum.

 

Fakat dinin iddiası korkarım sizinki kadar mütevazi değil. Din, sunduğu "gerçek"lerden şüphe etmeyi dahi yasaklar. O bakımdan bilimle dinin "zıtlığı söz konusu" korkarım!..

Gönderi tarihi:
Dini tam tanımamış olduğumu söylerseniz bu bir önyargı olur. Böyle olduğunu nerden bilebilirsiniz ki?

 

"asıl amaç olan dine felsefeyle yoğrularak elde edilenleri sunar" ve "ben burada temele İslam'ı koyuyorum" dedğiniz zaman bakış açılarımız ayrılıyor. Ben hatırlarsanız bilime bu işlevin yüklenmemesini, seküler bilim anlayışını savunmuştum.

 

Bu durumda aynı tabanda düşünmemiş oluyoruz. Tabii zararı yok bunun. Oturup cici cici aynı fikirde olduklarımızla görüş paylaşacağız diye bir şart yok. Hepimizin bir diğerimizin bakış açılarını öğrenmeye ihtiyacımız var.

 

Burada benim düşünce biçimime yakın duran restpektif oluyor. Aranızdaki tartışmaya biraz maydanozluk yapacak olursam: "Salt gerçek" e ulaşma iddiası ne dinde, ne bilimde vardır. Bu konuda haklısınız. Ancak bir buna ulaşma çabası vardır. Bu çabanın yegane temeli bilimdir. Bunun dışında hiç bir araçla gerçeği yakalayamaz, ancak spekülasyon yapabilirsiniz.

 

Bilim gerçeği bulduğunu veya bulabileceğini iddia etmez. Kimse de edemez zaten. Gerçeğin bir betimlemesini yapmaya çalışırız ve ne oranda başarmış olduğumuzdan da emin olamayız aslında. "Gerçek" derken son, nihai, saf ve salt gerçeği kastediyorum.

 

Fakat dinin iddiası korkarım sizinki kadar mütevazi değil. Din, sunduğu "gerçek"lerden şüphe etmeyi dahi yasaklar. O bakımdan bilimle dinin "zıtlığı söz konusu" korkarım!..

 

Evet;en azından gerçeğe ulaşma olayında hemfikiriz...

 

Sevgili Restpektifle konuşurken söylediğim bir şeye de dikkat etmişsinizdir o zaman:

 

Kur'an'da sonradan sonuca bağlanacak hususlara işaret edildiğini daha önce söylemiştim ve yine çekirdeğin aynı kabuğun farklı olduğunu da; işte bilim-felsefe de zaten bu kabukla ilgilenmektedir ki temelinde din vardır, insan isterse otuz farklı teori çıkaracak olsun yine kendini aşan hususlarda asla sonuca ulaşamaz değil mi, yaptığı nedir; yaptığı zaten paradigmlara göre yerleşik düşüncelere göre yol çizmektir;işte bu en gerçekçi İslamla yapılır demekteyim ben...

 

Yani bilimin konumu dinin konumunun altındadır ve din asla bir dogma olarak çıkmaz karşımıza; öyle ki Kur'an hükümleri dışında Peygamberimizin davranışlarında söz edilir, bu davranışlar üzerinden de farklı farklı yorumlarla bir çok anlayış çıkar değil mi???Bir kere sadece günlük yaşam için bile türlü türlü anlayış söz konusu...

 

Eğer okumadıysanız size Kur'an'ın mealini tam olarak okumanızı öneririm; okuduysanız da sorun olarak görüleni aktarabilirsiniz...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.