Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Ben bütün aşk çeşitlerini...kadın, erkek, ulus, yurt, baba, oğul, kişi, Tanrı...sevgilerini kapsayan bir bilgilik dizininde aradıkça aradım, gönlümün yıllardır tanıyor olduğu aşkı bulamadım."Kişiden doğma"biricik aşk budur işte! Öteki bütün aşklar doğanın yüklemesi, yaratılışın gereğidir.Bütün bu sevgilileri doğa belirliyor bizim için! -Onun görevlisi olan- içgüdü bizi, kendimizde olmadan, sevmeye götürüyor. O kişisel "özgün, özgür, içten ben"in yanı sıra o kendi kendimizin, doğanın yükleyiciliği ile yapının, çıkarın, yararın gerektiriciliği olmadan "seçtiği" biricik aşk, birbirlerinden -kaynağı başka gezegende olan-ilginç bir yakınlığın gizemli tadını tadan, birbirlerinin yüzlerinde doğaötesel soydaşlık rengi gören, iki yurtdaş gibi, yaşamın bu yabancı ülkesinde, bir rastlantı sonucu karşılaşan, daha ilk bakışta birbirlerini "yeniden tanıyan", apaçık tanışıklık ile yakınlık çizgileri okuyan...iki ruhun arasında varolan gizemli bir çekimdir. İşte böyle bir bağlılık, hümanist olan Erich From'un düşündüğü aşklara benzemez. Bir ruhun bir ruha olan aşkı olduğunu ...nerden bilsin? Yanız, güzel, tatlı, varlıklı bir ruha gereksinim duyan bir ruh...böcekler gibi yeraltından bitip bir bir bu "günlük yaşama"a bir "çıkar" uğruna bulaşarak, kıvranıp ölen bu toplumsal yığınlar içinde!Ona da "aşk" adını vermeye kıyamadım. Ozanlar onu da bulandırmış. Ona "sevgi" demek istedim.Tanışık iki ruhun aşkı, sevgisi ile inanışı demek istiyorum. Doğanın değil, yaratılışın değil, tersine yakın iki yalnızın arasındaki yalnızlığın oluşturmuş olduğu bir bağlılık...Ne diyeceğimi bilemiyorum!?

 

Bana Sevginin aşktan üstün olduğunu öğreten odur.

Çünkü:

 

Aşk, görme engelli bir coşku, görmezlikten kaynaklanan bir bağdır.

Oysa sevgi, bilinçlice bir bağ; apaçık, duru bir görmenin sonucudur.

 

Aşk, genellikle içgüdüden su içer, içgüdüden kaynaklanmayan başka bütün olgular değersizdir.

Oysa sevgi ruhun içinden doğar, bir ruhun yükselebileceği bütün yerlere, sevgi de onunla birlikte doruğa tırmanır.

 

Aşk, gönüllerin genelinde benzer biçimler ve renklerde gözlenmekte olup, ortak nitelik, durum ile nitelikler taşır.

Oysa sevgi her ruhta kendine özgü bir albeni taşır.Ruhun kendinden rengini alır. Ruhlar da içgüdülerin tersine kendilerine özgü ayrı ayrı renk, tırmanış, boyut, tat ile kokular taşıdığından; ruhların sayısınca sevgiler olduğu söylenebilir.

 

Aşk, kimlikle ilişkisiz değildir. Dönemlerin ve yılların ilerleyişinden etkilenir.

Oysa sevgi; yaş, zaman ve kişiliğin ötesinde yaşar. Onun yüksek yuvasına günün, çağın eli yetişmez.

 

Aşk, her renkte, her düzeyde, somut güzellikle, gizli-açık bağlantılıdır. Schopenhauer'ın deyişiyle: "Sevgilinizin yaşına bir yirmi yıl daha ekleyin de onun duygularınızda bıraktığı doğrudan etkileri gözlemleyin."

Oysa sevgi, ruhun içine öyle bir dalgınlıkla dalar; ruhun güzelliklerine öyle tutulup kendinden geçer; somut güzellikleri bambaşka bir biçimde görür.

 

Aşk; tufan, dalga, coşku, hindi niteliğindedir.

Oysa sevgi durgun, dayanıklı, ağırbaşlı, arılıkla dolup taşar bir durumdadır.

 

Aşk, uzaklık ve yakınlığa göre değişir.Uzaklık uzun sürecek olursa azalır.İlişki sürecek olursa değerini yitirir.Ancak korku,umut,sarsıntı ile acı çekimin yanısıra "görüşüm-uzaklaşım"la diri,güçlü kalabilir.

Oysa sevgi bu durumları bilmez.Dünyası başka bir dünyadır. .

 

Aşk,bir yönlü coşkudur.Sevgilinin kim olduğunu düşünmez."Öznel bir özcoşu"dur.İşte bu yüzden hep yanlışlık yapar.Seçimde hızlı sürçer.Ya da hep bir yönlü kalır.Yinede yer yer benzeşmeyen iki yabancının arasında bir aşk kıvılcımlanır, olay karanlıklar içinde geçip birbirlerini görmediklerini ancak bu yıldırımın düşüşünden sonra onun ışıgında birbirlerini görebilirler.İşte burada aşkın kıvılcımlaşımından sonra seven ve sevilen birbirlerinin yüzüne bakınca birbirlerini tanımadıklarını anlarlar.-Önemsiz bir sorun olmayan-aşktan sonra gelen yabancılıklar ile anlaşmazlıklar çoktur.

Oysa sevgi aydınlıkta kök salar.Işıgın gölgesinde yeşerir,büyür.İşte hep bu yüzden tanışıklıktan sonra ortaya çıkar.Gerçekte,başlangıçta,iki ruh birbirinin yüzünden tanıma çizgilerini okur."biz"oluşları ise"tanışım"dan sonra olur,İki ruh,iki kişi değil-bir anda iki kişi nin gerektirimler sonra biz olma duygusunu taşımaları olasıdır.Bu durum ise öyle duyarlı öyle uçucudur;duyumun ve anlayışın eli altından kolayca kaçabilmektedir.-daha sonraları;birbirlerine söz ,davranış ve konuşma biçiminden yakınlığın tadını,yakınlığın kokusunu,yakınlığın sıcaklığını duyumsarlar.

 

Aşk, çılgınlıktır.Çılgınlık ise "anlayış" ile "düşünüş"ün bozulmuş ve yıpranmışlığından başka bir şey değildir.

Oysa sevgi, tırmanışın doruğunda, beyin ötesini aşar; anlamayı ve düşünmeyi de yerden çekip, doğuşun doruğuna götürür.

 

Aşk, sevgilide içinin çektiği güzellikleri yaratır.

Oysa sevgi; sonsuz, salt, dosdoğru, içten bir doğruluktur.

 

Aşk, denizin içinde boğulmaktır.

Oysa sevgi, denizin içinde yüzmektir.

 

Aşk, görme duyumunu alır; oysa sevgi veriri.

 

Aşk, kabadır, şiddetlidir. Bununla birlikte dayanıksız, güvensidir.

Oysa sevgi, tatlıdır, yumuşaktır. Bunun yanısıra dayanıklı, güven içindedir.

 

Aşk, hep kuşkuyla bulunur.

Oysa sevgi baştan başa kesin inançlıdır. Kuşkuya yer vermez.

 

Aşktan içtikçe kanarız, sevgiden içtikçe susarız.

 

Aşk korundukça eskir.

Oysa sevgi yenilenir.

 

Aşk, sevenin içinde varolan bir güçtür.Kendisini sevgiliye çeker.

Oysa sevgi sevilende varolan bir albenidir. Seveni sevilene götürür.

 

Aşk, sevgiliye egemenliktir.

Oysa sevgi, sevilende yok olma susuzluğudur.

 

Aşk, onun baskısı altında kalabilmek için sevgiliyi belirsiz, kimliksiz olarak ister. Aşk, kişinin bencilliği ile alım-satımsal, hayvansal ruhun bir çekiciliğidir.

Oysa sevgi, sevileni sevgili, değerli olarak ister.

 

Kevir'den alintidir..

Gönderi tarihi:

Çok güzel bir yazı :clover:

AŞk bir anlık beğeni ile oluşur ve kişi karşısındakı ile zaman geçirdikçe olumsuz yonleri gördukçe bu duygular biter hatta nefrete dönüşür.(Hatta bazı hormonların mıktarında oynama yapılarak aşk tedavi bile edılebılıyor :stuart: )Fakat kişi ile zaman geçirdikçe ve tanıdıkça bazı güzel yonler keşfedıldıkçe bu duygular sevgiye dönüşür ve bi ömür sürebilir.

Buna dair sevdiğim bir şiir vardır.

 

Sevmek; farkında olmaksa yaşadığının

 

Sevmek; bakmak değil görmekse eğer

 

Aklın başından gitmesi değil,

 

Duymak ve bilmekse eşit olarak;

 

Yemeden, içmeden kesilmeden

 

Çoğalmaksa sevmek eksilmeden,

 

Çağına tanıklık ederek

 

Ve kahrolmamaksa arabeske inat.

 

İçin içine sığmamaksa

 

Bir coşku, bir şenlik, bir erdemse sevmek;

 

İnsanları, çocukları, kuşları unutmadan

 

Verem olmamaksa sevmek senin aşkından

 

Daha sağlam basıyorsam toprağıma,

 

Unutmak, şaşkınlık, azap değilse;

 

Bilinç, öğreti ve sevinçse,

 

Paylaşılan bir ekmek gibiyse sevgi;

 

SENİ SEVİYORUM

  • 7 ay sonra...
Gönderi tarihi:
Aşk, görme engelli bir coşku, görmezlikten kaynaklanan bir bağdır.

Oysa sevgi, bilinçlice bir bağ; apaçık, duru bir görmenin sonucudur.

 

Aşk, genellikle içgüdüden su içer, içgüdüden kaynaklanmayan başka bütün olgular değersizdir.

Oysa sevgi ruhun içinden doğar, bir ruhun yükselebileceği bütün yerlere, sevgi de onunla birlikte doruğa tırmanır.

 

Aşk, gönüllerin genelinde benzer biçimler ve renklerde gözlenmekte olup, ortak nitelik, durum ile nitelikler taşır.

Oysa sevgi her ruhta kendine özgü bir albeni taşır.Ruhun kendinden rengini alır. Ruhlar da içgüdülerin tersine kendilerine özgü ayrı ayrı renk, tırmanış, boyut, tat ile kokular taşıdığından; ruhların sayısınca sevgiler olduğu söylenebilir.

 

Aşk, kimlikle ilişkisiz değildir. Dönemlerin ve yılların ilerleyişinden etkilenir.

Oysa sevgi; yaş, zaman ve kişiliğin ötesinde yaşar. Onun yüksek yuvasına günün, çağın eli yetişmez.

 

Aşk, her renkte, her düzeyde, somut güzellikle, gizli-açık bağlantılıdır. Schopenhauer'ın deyişiyle: "Sevgilinizin yaşına bir yirmi yıl daha ekleyin de onun duygularınızda bıraktığı doğrudan etkileri gözlemleyin."

Oysa sevgi, ruhun içine öyle bir dalgınlıkla dalar; ruhun güzelliklerine öyle tutulup kendinden geçer; somut güzellikleri bambaşka bir biçimde görür.

 

Aşk; tufan, dalga, coşku, hindi niteliğindedir.

Oysa sevgi durgun, dayanıklı, ağırbaşlı, arılıkla dolup taşar bir durumdadır.

 

Aşk, uzaklık ve yakınlığa göre değişir.Uzaklık uzun sürecek olursa azalır.İlişki sürecek olursa değerini yitirir.Ancak korku,umut,sarsıntı ile acı çekimin yanısıra "görüşüm-uzaklaşım"la diri,güçlü kalabilir.

Oysa sevgi bu durumları bilmez.Dünyası başka bir dünyadır. .

 

Aşk,bir yönlü coşkudur.Sevgilinin kim olduğunu düşünmez."Öznel bir özcoşu"dur.İşte bu yüzden hep yanlışlık yapar.Seçimde hızlı sürçer.Ya da hep bir yönlü kalır.Yinede yer yer benzeşmeyen iki yabancının arasında bir aşk kıvılcımlanır, olay karanlıklar içinde geçip birbirlerini görmediklerini ancak bu yıldırımın düşüşünden sonra onun ışıgında birbirlerini görebilirler.İşte burada aşkın kıvılcımlaşımından sonra seven ve sevilen birbirlerinin yüzüne bakınca birbirlerini tanımadıklarını anlarlar.-Önemsiz bir sorun olmayan-aşktan sonra gelen yabancılıklar ile anlaşmazlıklar çoktur.

Oysa sevgi aydınlıkta kök salar.Işıgın gölgesinde yeşerir,büyür.İşte hep bu yüzden tanışıklıktan sonra ortaya çıkar.Gerçekte,başlangıçta,iki ruh birbirinin yüzünden tanıma çizgilerini okur."biz"oluşları ise"tanışım"dan sonra olur,İki ruh,iki kişi değil-bir anda iki kişi nin gerektirimler sonra biz olma duygusunu taşımaları olasıdır.Bu durum ise öyle duyarlı öyle uçucudur;duyumun ve anlayışın eli altından kolayca kaçabilmektedir.-daha sonraları;birbirlerine söz ,davranış ve konuşma biçiminden yakınlığın tadını,yakınlığın kokusunu,yakınlığın sıcaklığını duyumsarlar.

 

Aşk, çılgınlıktır.Çılgınlık ise "anlayış" ile "düşünüş"ün bozulmuş ve yıpranmışlığından başka bir şey değildir.

Oysa sevgi, tırmanışın doruğunda, beyin ötesini aşar; anlamayı ve düşünmeyi de yerden çekip, doğuşun doruğuna götürür.

 

Aşk, sevgilide içinin çektiği güzellikleri yaratır.

Oysa sevgi; sonsuz, salt, dosdoğru, içten bir doğruluktur.

 

Aşk, denizin içinde boğulmaktır.

Oysa sevgi, denizin içinde yüzmektir.

 

Aşk, görme duyumunu alır; oysa sevgi veriri.

 

Aşk, kabadır, şiddetlidir. Bununla birlikte dayanıksız, güvensidir.

Oysa sevgi, tatlıdır, yumuşaktır. Bunun yanısıra dayanıklı, güven içindedir.

 

Aşk, hep kuşkuyla bulunur.

Oysa sevgi baştan başa kesin inançlıdır. Kuşkuya yer vermez.

 

Aşktan içtikçe kanarız, sevgiden içtikçe susarız.

 

Aşk korundukça eskir.

Oysa sevgi yenilenir.

 

Aşk, sevenin içinde varolan bir güçtür.Kendisini sevgiliye çeker.

Oysa sevgi sevilende varolan bir albenidir. Seveni sevilene götürür.

 

Aşk, sevgiliye egemenliktir.

Oysa sevgi, sevilende yok olma susuzluğudur.

 

Aşk, onun baskısı altında kalabilmek için sevgiliyi belirsiz, kimliksiz olarak ister. Aşk, kişinin bencilliği ile alım-satımsal, hayvansal ruhun bir çekiciliğidir.

Oysa sevgi, sevileni sevgili, değerli olarak ister.

 

Kevir'den alintidir..

:clover::clover::clover:

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.