Φ politika Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2007 *Birgün,Istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düsersen,vazifeye atilmak icin,icinde bulunacagin vaziyetin imkan ve seraitini düsünmeyeceksin!* ATATÜRK Üc kitaya yayilmis koskoca Osmanli devletinde büyük elcilik yapabilecek tek bir Türk evladi yoktu!yoktu diyorum cünkü olmadigina asagidaki belge kanittir. OSMANLI'nin Büyükelcileri: LONDRA-Yanko Aziropula(1800-1802)Antonaki Ramadani(1818-1821),Mavroyani Efendi(1832-1834),Kalimaki bey(1846-1848),Kostaki Musurus pasa(1851-1856)Kostaki Antopula pasa(1895-1903)StefanikiMusurus pasa(1903-1908) ROMA-Yanko Fotoyadis,Serkis efendi,Aleksandr Karatodori efendi,Istefaniki Musurus bey,Yanko Fotoyadis(Ikinci defa) Viyana -Dibolto,Todorovic efendi,Mavroyani efendi,Kostaki pasa,Kalimaki bey,Aleko Vagorides pasa. Berlin-Kostaki bey,Aristaki bey. Petersburg-Komnibus bey. Washington-Blak bey,Ligoraki Aristaki bey,Mavroyani bey. Madrit-Vikont Kreckhore de Varent Atina-mUSURUS PASA;Yanko Fotiyadis pasa. Paris-Panoyataki efendi,Nikolai Mano efendi,Kalimaki bey,Naum pasa. Iste büyük Osmanlinin kisa bir özeti,Padisah analarininda kimler oldugunu baska bir gün yazarim. bunlari biz osmanliyiz osmanlinin torunlariyiz diyenlere ithaf ediyorum.Bugün hala Osmanlinin adini sayiklayanlara tek birsey söylemek istiyorum,Eger gercek olarak ifade etmek gerekirse Türklere soykirim uygulamasini ilk olarak Osmanli yapmistir.Tarih bilgisi olanlar bunu inkar etmezler.Osmanli ile büyüklük kompleksine kapilanlarin, tarihi ve TÜRKLERE yapilan mezalimi cok iyi ögrenmeleri gerekir. saygilarla Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2007 Bu mudur yani;bir kaç ırk fişlemesi;Osmanlı'nın artık kendi özünü kaybetmeye başladığı dönemden bir alıntı ve tekrar söylemek gerekir:ırk fişlemesiyle birlikte... Ne diyceksiniz:Kuyuculardan mı söz açacaksanız bu laflarıma karşılık; ben de o zaman hep aynı sorunları deşerek dış destekli isyan eden bazı grupları söylerim... Padişah eşlerine mi gelecek sıra;Müslüman olanların hakkını yemeyin diyeceğim... Türkiye'ye mi gelecek sıra;Osmanlı mirası olmasa buralarda yeni bir yapı oluşturulamazdı derim... Yapmayın lütfen;bu lafları duyuyoruz zaten;bu sahnelerin kini eskidi... Alıntı
Φ gizemnur29 Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2007 Iste büyük Osmanlinin kisa bir özeti,Padisah analarininda kimler oldugunu baska bir gün yazarim. bunlari biz osmanliyiz osmanlinin torunlariyiz diyenlere ithaf ediyorum.Bugün hala Osmanlinin adini sayiklayanlara tek birsey söylemek istiyorum,Eger gercek olarak ifade etmek gerekirse Türklere soykirim uygulamasini ilk olarak Osmanli yapmistir.Tarih bilgisi olanlar bunu inkar etmezler.Osmanli ile büyüklük kompleksine kapilanlarin, tarihi ve TÜRKLERE yapilan mezalimi cok iyi ögrenmeleri gerekir. saygilarla Osmanlıyı irdeliyecek olursak sonunu bulamayız arkadaşım. Osmanlı öyle bir osmanlı ki bir yerde okumuştum. Osmanlı anaları sayesinde çoktan avrupa birliğine girdik diyordu yazar. ben de aynı kanaatteyim. Ama bazılarımız milliyetçilik davasında osmanlı propogandası yapıyor. Bu insanlar ya tarihi bilmiyor ya da boş boş konuşuyor. Milliyetçilik yapacaklarsa Türk milliyetçiliği yapsınlar yoksa etnik ayırım yapmasınlar.... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2007 Olaylara ve Tarihe objektif bakmayi ögrenecegiz eger objektif kalmayip duygusal olursak gercekler degil biz gerceklerden kacmis oluruz.Tarihi bilmeyenler veya gercekleri görmek istemeyenler hep birseylerin arkasina saklanirlar.Bizdeki Osmanlicilarin yaptigi gibi.Osmanlinin biraktigi enkazin yikintilari altindan bir Cumhuriyet kuruldu,gercek budur.Bu gercegi kabul edemeyenler Osmanli diye sayiklama hastaligindan kurtulamazlar. saygilarla Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2007 OSMANLI TÜRK MÜ & OSMANLIYI TÜRKLER Mİ KURDU? Bilindiği üzere birçok tarihçi Osmanlı Türk mü, değil mi diye tartışır. Çoğunlukla Türk sayarlar, en çok da Türkiyedeki tarihçiler Osmanlıyı Türk kabul eder; fakat hakikat aslında öyle değildir. Bütün deliller ise tam tersini ıspatlamaktadır. Osmanlıya Türk dendiği özellikle son 100 yılda yazılmış kitaplarda görülür, daha öncesinde böyle birşey yoktur. Avrupa Türk kelimesini ırki manada kesinlikle kullanmamıştır. Osmanlı ise hiç bir zaman kendine ne Türk demiştir, nede Türklüğü kabul etmiştir. Osmanlı Devletinde kamu ile ilgili belgelerde, Türkçe sözcüğe 1876 Anayasasına değin rastlanmadı. Bu belgelerde Tek bir Türkçe kelime yoktur. Osmanlının Türk olmadığını maddelerle açıklayalım. 1. Osmanlının kayı boyundan olduğu söylenir fakat böyle bir delil veya ıspat yoktur. İlk Osmanlı parasında Kayı boyu tamgası olduğu tamamen uydurmadır. Olsaydı bile Osmanlıyı Türk saymak için kanıt sayılamaz. Osmanlı devletinin ilk parası: Kayı boyunun damgası nerede? Görebilen var mı? 1597’de Şerefhan tarafından yazılan Şerefname'de “Rum hükümdarı Fatih Sultan Mehmet” diye geçiyor. Yunan ve Rum tarihçilerde Fatih Sultan Mehmedin Rum kökenli olduğunu söylüyor. Rumların o dönemde nüfus olarak çoğunlukta olduğu belli oluyor. Demek ki Türkmenler azınlıkmış. Fatih Sultan Mehmet lakaplı Osmanlı Sultanı 2. Mehmet’in Müslüman değil, Hıristiyan olduğunu geçen yıl ünlü yazar Çetin Altan yazmıştı. Şu an Anadoludaki eski şehir, ilçe vs isimlerinin çoğu Cumhuriyetin ardından değiştirilip Türkçeleştirilmiştir. Mesela İstanbul’un resmi ismi 1930’lara kadar Konstantiniyye idi. Arapçada “Konstantin’in şehri” manasına gelir. Konstantiniye’nin adı 1930’da çıkarılan bir kanun ile değiştirilerek İstanbul yapılmışır. Osmanlı kayıtlarındada 1920lere kadar İstanbulun adı Konstantiniyye diye geçer. Ki zaten İstabul kelimeside Yunancadır. İstanbul: Grekçe; Eis Ten Polin (Şehire doğru), Osmanlının Constantinopoli feth edip İstanbul yapması tarihi bir yalandır. İstanbul adı 1930’da verilmiştir. 1a.Osmanlı hiç bir zaman Türkçe konuşmamıştır. Osmanlıca Arapça ve Farsça karışımı dildi. Bilinenin aksine Osmanlıca denen yapay dil Türkçe değildir. Türkçede çok fazla Arapça ve Farsça kelime olduğu için böyle sanılıyor. Osmanlıda saray dili Persçeydi. Osmanlının kullandığı alfabede Pers alfabesiydi. Arapça ve Farsça yazan, konuşan ediplerin, Türkçe konuşan ve yazanlardan daha üstün tutulmaları sebepsiz değildir. 2. Bütün kadın sultanlar, bütün padişah anaları, hep yabancı ırklardan alınan köle kadınlardan geldiler. Hanedanda bu kan yabancılığı, Osmanlı İmparatorluğu'nun son padişahına kadar devam etti. 3. Osmanlı şairlerinden Baki'nin, "Muhteşem Süleyman" olarak bilinen padişaha sunduğu bir şiirinin Türkçeleştirilmiş dizeleri şöyle: "Her taç yoksulluk ve yokluk ehline baş tacı olamaz. Ey hoca Türk toplumundan olanın başı kabadır. Türk, sultan olma yeteneğinden yoksundur." Yine bir Osmanlı şairi olan Nef'i ise; "Tanrı, Türke irfan çeşmesini yasaklamıştır" demiştir. Divan-ı Hümayun yazmanlarından Hafız Hamdi Çelebi 1499 yılında yazdığı şiirinde, "Baban da olsa Türkü öldür" nakaratını kullanmakta, üstelik bu sözün İslam Peygamberi Hz. Muhammet'e ait olduğunu vurgulamaktadır. Sadece bir kıtasını yineleyelim: Osmanlı sarayının devşirme yazarlarından Hafız Ahmet Çelebi'nin 1499 yılında yazdığı şiirin bir kıtası şöyledir: SAKIN TÜRK'Ü İNSAN SANMA BİR AN BİLE OLSA TÜRKLE OLMA TÜRK ELİNE ŞEKER OLSA,O ŞEKER ZEHİR OLUR TÜRK'ÜN BAŞINI KESERKEN SAKIN GAM YEME BABAN BİLE OLSA TÜRK'Ü ÖLDÜR. 4. Anadolu’da öldürülen Türk sayısı, Yavuz Sultan Selim zamanında 50.000 kadardır. Bu gerçek Osmanlı İmparatorluğu'nun Türklükle alakası olmadığının açık bir kanıtıdır. 5. Osmanlı tarihçisi Naima aynı bilinç içinde şöyle yazmaktadır: "Türkmen çözülüp gitmesi yamandır, cem-ü iltiyamına derman yok.” Yani, Türk ulusu ve unsuru öylesine eriyip çözülecektir ki, bir daha birleşmesinin ve bütünleşmesinin ilacı ve dermanı olmayacaktır. Osmanlı tarihçisi Naima "Tarihi"nde Türkler için; nadan (kaba) Türk, idraksiz Türk, hilekâr Türk ifadelerini kullanmaktadır. 6. Aslında Türkler hakkındaki kötü yargılar Selçuklulardan beri yaygındır. Örneğin, Selçuklu yazar Aksaraylı Kerimeddin Mahmud, şunları yazmıştır: "Hunhar Türkler, köpek ve kurt gibidirler, ellerine fırsat geçerse yağmayı ganimet bilirler, fakat düşman kuvvetleri gelirse kaçarlar." 7. Osmanlı düşüncesinde, "kavmi necip" olarak görülen Araplar karşısında Türk ulusu aşağılanmıştır. 1912 yılında Sebilürreşt dergisinde çıkan bir yazıda; "Türk" deyiminin kullanılması, dinsizlik, kâfirlik sayılıyordu. "Türk hükümeti", "Türk ordusu", "Türk ülkesi" deyimlerinin Osmanlı halkı üzerinde rahatsızlık yarattığı biliniyordu. 8. Osmanlı Efendisine Türk demek hakaret sayılmış, "Türk" sözcüğü, Anadolu köylüleri için kullanılır olmuştur. Yani Türk kelimesi aşağılamak ve küfür yerine kullanılırmış. Irki bir anlam taşımıyor ve sadece cahil köylüleri aşağılamak söylenirdi. 9. İstanbul alındıktan sonra, Osmanlı yönetiminde, devletin en yüksek yürütme organları Türke kapalı tutulmuş, devlet adamlarının yetiştirildiği Enderun okullarına Türkler alınmamışlardır. 10a. Devlet-i Aliyye Devri'nde, Başbakanlara, Sadrazam deniyordu. 624 yıllık Osmanlı devrinde, 215 sadrazam oldu. Ve sadece 78'inin Türk asıllı olduğu iddia ediliyor. Yani en 197 sadrazam Türk soyundan değildi. Bu 78 Türk olduğu iddia edilen sadrazamlarda büyük olasılıkla uydurmadır. Böyle birşey gerçek değildir. Son yıllarda yazılan tarih kitaplarında yer alır ancak. Eski tarih kitaplarında böyle birşey yer almaz. 10b. Osmanlı vezirlerinin içinde tek bir Türk yoktur. 11. Osmanlı yönetiminin bu tutumuna karşın halk da kendi arasında birlik ve beraberlik içinde değildi. Anadoluda tarikatlar içinde, Türk kökenli olanları, doğal olarak Arap kültürü görmüş olan medreselilerce aşağılanmaya çalışıldı. "Kaba Türk", "Anlayışsız Türkler", "Pis Türkler" gibi önyargılar dönemin özelliklerinden oldu. 12. Osmanlı yönetiminde Türke yaklaşım o denli aşağılayıcıdır ki, o günlerden kalan aşağıdaki şiir bu yaklaşımı özetlemektedir: "Türk değil mi, Merzifon'un eş.ği, Eş.k değil, köp..ten de aşağı." 13. Osmanlı Devletinde kamu ile ilgili belgelerde, Türkçe sözcüğe 1876 Anayasasına değin rastlanmadı. Ne dini, ne dili, ne ırkı, ne davranışı Türklükle alakası olmayan Osmanlıya “Türk” demek kadar komik ve saçma birşey olamaz. Dünyada böyle birşey ne görülmüştür, nede duyulmuştur. 14. Osmanlı yönetimi, kendilerini Türk olarak görmedikleri için, Türk kökenliler "azınlık" konumunda kaldı. 1897 tarihinde, bir İngiliz gezgini şunları söylüyordu: "Türk adı nadiren kullanılır, onun iki yolda kullanıldığını işittim; ya bir ırkı ayırt eden deyim olarak, örneğin bir köyün 'Türk' veya Türkmen' olup olmadığını sorarsın, ya da bir hakaret deyimi olarak, örneğin İngilizce söyleyeceğin 'eşek kafalı' anlamında, 'Türk kafa' diye homurdanırsın. Büyük genetik araştırmaların hepsi Orta Asyadan Anadoluya gelmiş Türkmenlerin azınlık olduğunu ıspatlamıştır. BAKINIZ, ORTA ASYA’DAN ANADOLU’YA GELMİŞ TÜRK GENİ %9 Bu araştırma dünyanın en büyük 3. Üniversitesi olan Stanford Üniversitesi tarafından yayımlanmıştır. Son iki cümleyi okuyun. http://med.stanford.edu/profiles/frdAction...97&fid=3792 Daha detaylı versiyonu: %9 Türk http://hpgl.stanford.edu/publications/HG_2...14_p127-148.pdf Türkiyedeki Genetik uzmanlarıda Anadoluda Orta Asya kökenli gen taşıyanların çok az olduğunu söylüyor. http://www.milliyet.com.tr/2005/05/17/guncel/agun.html Dr. Wells: “Anadolu'da Türk dili ve kültürünün yayıldığını biliyoruz. Ancak genetik veriler, Selçuklu ile Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen Türk geninin burada fazla yayılmadığını gösteriyor. Kendinizi “Türk” sayabilirsiniz, ama kökleriniz başka yere uzanabilir”. 15. Yabancıların Türk imgesi ise Osmanlı'nın, Türke yaklaşımından farklı değildi. Avrupa Türk ismini aşagılamak için kullanırdı, Osmanlıda öyle. Önemle ifade edelim ki, yabancı tarihçiler Türk kelimesini Müslüman tabiri ile eş anlamlı olarak kullanmışlardır. Osmanlılardan bahsederken Türkler dedikleri gibi. Zamanla Türk ve Müslüman kelimeleri Müslüman dünyada da eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Nitekim şu anda Arnavutluk gibi Balkan Müslümanları, “Hangi dindensin?” sorusuna, “Elhamdülillah Türk’üm” cevabını vermektedirler. Pakistandaki sözlüklerde de, Türk kelimesi açıklanırken, “mahbûb ve müslim” kelimeleriyle açıklanmaktadır. Hatta Avrupalılar Türk kelimesini kullanırken Araplar dahil birçok müslüman halkı kastederek Türk demişlerdir. Yani Avrupa Türk derken müslümanları kastediyordu. Avrupa’lı bugün bile kuzey ve batıdaki Müslümanlara Boşnak da olsa, Bulgar da olsa, Makedon da olsa hepsine de “Türk” demektedir. Aslında “Türkler geliyor” derken müslümanları kastetmiştir. Bu Türkiye (Turchia) ismi Selçuklunun Anadoluyu almasından süregelmiş bir kelimedir. Anadolu’ya “Türkiye” denmesinin sebebi Selçuklu Türklerinin Anadoluda nüfus çoğunluğu olduğu için değildir, Anadoluyu hakimiyeti altına alıp kontrol etmelerinden dolayıdır çünkü Anadoluya Türkmen askerler gelmiş ve bu militer güçle Anadoluya hakim olmuşlar. Kim hakimse onların ülkesi denmiş, ama Türkler hiç bir zaman nüfus çoğunluğuna sahip olmamıştır. Halende öyledir. Türkmenler ise feth ettikleri yerlere Rumların ülkesi demeye devam etmiştir. Makedonya Kalkınma Partisi Genel Başkanı İdris Fatih Şahin; ''Makedonya’da Türk dendiği zaman Müslümanlık, Müslümanlık denince Türklük anlaşılır. Onun içindir Ki; “Türküm elhamdülillah” denildiği zaman, Müslüman’ım elhamdülillah denildiği anlaşılır. Balkanlarda Türklük ile Müslümanlık birbirinden ayrılmaz bir parçadır. Dünyada en çok asimile faaliyetlerinin Balkanlarda yapılması; bölgede yaşayan Arnavut, Boşnak, Makedon, kardeşlerimizin Müslüman oluşlarındandır. Müslüman denince Türk, Türk denince Müslüman anlaşıldığı için, Balkanlarda kıyım, zulüm, misyonerlik hat safhadadır.'' Avrupa’lı bugün bile kuzey ve batıdaki Müslümanlara Boşnak da olsa, Bulgar da olsa, Makedon da olsa hepsine de “Türk” demektedir. Aslında “Türkler geliyor” derken müslümanları kastetmiştir. Ama Osmanlı Türklüğü hiçbir zaman kabul etmemiştir çünkü Türk değildi. Osmanlı Türkmenlere “Etrak-ı bi idrak = anlama kaabiliyeti olmayan Türkmenler” (bu ibare, Osmanlı döneminde Türkmenler’e yakıştırılan bir ibaredir). Osmanlı Padişahına “Türk” dense, kendine hakaret edildi diye söyleyenin kafasını vurdururdu. 16. Ancak biz başa dönerek, Osmanlı yönetiminin birinci derecede yöneticisi konumunda olan padişahların kökenlerine bir kez göz atalım. İlk Osmanlı Padişahı Osman beyin annesinin Türk, Mo(n)gol veya Acem kökenli olduğuna dair rivayetler varsa da, bunlara ait bir kanıt bulunamamıştır. Osman bey denen birisinin olduğuda meçhul aslında. 1- Sözde Osman Beyin iki eşi vardı, Mal ve Bala Hatunlar. Her ikisininde Mogol asıllı olduğu iddia edilsede herhangi bir kanıt yok. 2- Sözde Orhan Bey: Osman Bey'in Mal Hatun isimli eşinden doğdu. Eşleri Rum asıllı Horofira (Nilüfer Sultan), Rum Asporçe ve Rum Teodora. 3- 1. Murad: Horofira'dan doğdu. Eşleri Bulgar-Yahudi melezi Marya ve Bulgar Tamar. 4- Yıldırım Beyazıd: Marya'dan doğdu. Eşleri: Sırp kökenli Olivera, Devlet Hatun, Bulgar Olga, Maria, Angelina ve Anita. 5- Çelebi Mehmed: Olga'dan doğdu. Eşleri: Sofia, Anna, Veronica. 6- 2'ci Murad: Veronica'dan doğdu. Eşleri: Nache de la Bazory (Fransız), Mara Despina, Stella. 7- Fatih: Sırp Mara Despina'dan doğdu. Eşleri: Rum Zaganoz paşanın kızı Kornelya, Anna, Helen, Tamara. 8- 2.ci Beyazıd: Kornelya'dan doğdu. Eşleri: Beti, Anita, Suzi, Liliana, Katherin, Nina, Martha ve Danilova. 9- Yavuz Sultan Selim: Pontus Rumundan doğdu (Beti, Anita, Suzi, Liliana, Katherin, Nina, Martha ve Danilova... tartışmalı). Eşleri: Polonyalı Helga (Havza Sultan), Sırp Aleksandra (Ayşe Sultan). 10- Kanuni Sultan Süleyman: Leh Yahudisi Polonya'lı Helga'dan doğdu. Eşleri: Bir Rus papazının kızı Roksalan (Hürrem Sultan), Sicilya'lı Rozaline (Gülfem Hatun). 11- 2'ci Selim (Sarı Selim): Yahudı asıllı Rus Roksalan'dan doğdu. 12- 3. Murat: Raşel'den doğdu. 130 cariyesinden 112 çocuğu oldu. Eşleri: Venedik'li Sofia Baffo (Safiye Sultan), Polonyalı Mona (Mihriban Sultan), Macar Ninuska (Nazperver Sultan), Rus Olga (Şahhüban Sultan), Romanyalı Meri (Fahriye Sultan). 13- 3'cü Mehmet: Sofia Baffo'dan doğdu. Eşi: Yunanlı Helen (Handan Sultan), İspanyol Sinderella Violetta (Mahpeyker Sultan). 14- 1'ci Ahmet: Helen'den doğdu. Eşleri: Rum Evdoksia (Mahfiruz Sultan), bir Rum Papazının kızı Anastasia (Mahpeyker Köşem Sultan). 15- 1'ci Mustafa (Deli Mustafa): 3'cü Mehmed'in eşi Sinderella Violetta'dan doğdu.. 16- 2'ci Osman (Genç Osman): Evdoksia'dan doğdu. 17- Tekrar Deli Mustafa (15. numarada konu edildi). 18- 4'cü Murad: Anastasya'dan doğdu. Eşleri:Keti, Anna (Atifet Sultan), Helena (Cihannüma Sultan). 19- 1.ci İbrahim (Deli İbrahim): 4'cü Murad'in kardeşi. 20- 4'cü Mehmet (Avcı Mehmet): Nadya'dan doğdu. Eşleri: Rum Evemia (Emetullah Gülnüs Sultan), Korsika'lı Bella (Afife Sultan), Romanyalı Cesika (Güner Sultan), Ermeni Flora (Gülbeyaz Sultan), Rum Helen (Hatice Sultan). 21- 2'ci Süleyman: Katrin'den doğdu: Eşleri: Yok. Cariyeler: çok. 22- 2'ci Ahmet: Lehistanli Yahudi Eva. Eşleri: Giritli Rum Yeremiye (Rebia Sultan), Mora'li Diana (Sayeste Sultan). 23- 2'ci Mustafa: Evemia'dan doğdu. Eşleri: Rus Vera (Mahfiruze Sultan), Sırp Mari (Hafize Sultan), Giritli Rum Aleksandra (Saliha Sultan). 24- 3'cü Ahmet: Rum Emevia'dan doğdu. 25- 1'ci Mahmut: Aleksandra'dan doğdu. Eşleri: Fransız Julienne (Hatem), Sicilyalı Lili (Raziya), Macar Maggi (Tiryal), Rus Olga (Verdinaz). 26- 3'cü Osman: Mari (Şehsuvar Sultan)'dan doğma. Eşleri: Sırp Olga (Ferhunde), Sicilyalı Olivya (Zerki). Cariyeler: Yok! 27- 3'cü Mustafa: Gürcü Janet (Mihrisah Sultan)'dan doğdu. 28- 1.ci Abdülhamid: İda (Rabia Sultan)'dan doğma). 29- 3'cü Selim: Gürcü Janet (Mihrisah), Eşleri: Patricia (Afitab), Linda (Nefizar), Berti (Pakize), Alis (Tabisefa), Lisa (Hüsnümah), Rosa (Nurisems), Anna (Rafet), Magdalena (Ziybifer). 30- 4'cü Mustafa: Bulgar Sonya (Seniyeperver Sultan)'dan doğma. Eşleri: Flora (Dilpezir), Adela (Seyyare), Sofi (Peykidil, Gloria (Sevkidil). 31- 2'ci Mahmut: Fransız Aimee (Naksidil)'den doğma. 32- 1. Abdülmecid: Rus Suzi (Bezmialem Sultan)'dan doğdu. Eşleri: Safiraz Ermeni, Bezmara (Bezmican) kökeni bilinmiyor, Fransız Vilma (Şevkefza), Ermeni Verjin (Tirimüjgan - Abdülhamid'in annesi), Rum Karoli. 33- Abdülaziz: Hamam natırı Çingene Besime'den doğma. Eşleri: Camelya (Dürrünev), Asporce (Gevher), Anna (Edadil), Adela (Hayranidil) ve Alis (Nesrin). 34- 5. Murat: Fransız Vilma (Şevkevza Sultan)'dan doğma. Eşleri: Carmen (Cananiyar), Marone (Elaru), Elfi (Filiztan), Clarissa (Gevheri), Henna (Reşan) v.b. 35- 2. Abdülhamid: Ermeni Verjin (Tirimüjgan Sultan)'dan doğma. 36- Mehmet Reşat: Rum Sofi (Gülcemal Sultan)'dan doğma. 37- Vahdeddin (5. Mehmet): Abdülmecid'in karısı Henriet (Gülüstü Sultan)'dan doğma. Eşleri: Emine Nasik Eda ve saray bahçıvanının kızı Nevzut. Kökeni bilinmiyor; Çerkez olduğu iddiaları var. GÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ TEK BİR TÜRK YOKTUR OSMANLININ İÇİNDE. 17. Osmanlının mutfak kültürü orta asyadan çok farklıdır. Osmanlıda zeytinyağlı yemeklerin neredeyse tamamı bizans mutfağıdır. 18. Türk musikisi, sanat müziği denilen şey bizans müziğidir. Kullanılan enstrümanlar hemen hemen aynıdır. Hatta “Musiki” kelimesi bile Yunancadır. 19. Sultan Selim’in 50.000 bin Türkmeni kestiğinide bilmezsiniz belki. Osmanlı devleti Türkleri teker teker kılıçtan geçirdiği halde nasıl olurda Osmanlı devleti'nin Türk soyundan geldiğini söylerler. 20. İlk 1481 yılından kurulan Galatasaray Lisesi 1868 yılında Abdülaziz tarafından Mekteb-i Sultani adında tekrar açıldı. Eğitim dili Fransızcaydı ve Türkçe yasaktı. Rumca, Ermenice, Latince, Fransızca, Almanca, Farsça, Arapça v.b. öğretilirdi. Kurulduğundan beri Türkmenler hiç bir zaman alınmamıştır bu mektebe.. Gördüğünüz gibi Mektebi Sultanide Rumca, Ermenice, Latince, Fransızca, Almanca, Farsça, Arapça v.b. öğretilirdi ama hiçbir zaman Türkçe öğretilmemiştir ve Türkmen öğrenciler hiçbir zaman bu mektebe alınmamıştır. Bu nasıl Osmanlı ki Türkçe yasak ve Türkmen öğrenciler bu mektebe alınmıyor? Tarihte böyle birşeye rastlanmamıştır. Osmanlının Türk olması mümkün değildir. 21. Osmanlı döneminde bir müslümanlaştırma politikası vardır, ancak Osmanlı devletinin Türkleştirme gibi bir politikası olmamıştır, çünkü Osmanlı zaten Türk değildi. 22. Osmanlının kuruluş yeri Bileciktir. Edirne Fetret Devri'nden sonra Osmanlı'nın başkenti olmuştur, 1413'den önce (daha doğrusu 1402'den önce) Osmanlı'nın başkenti Bursa'dır, Edirne 1413'e kadar sadece Osmanlı'nın Rumeli Beğlerbeğliği'nin merkezliğini yapmıştır. Edirne'nin başkent olması Osmanlı'nın Rumeli'ye verdiği önemi, Rumeli'nin Osmanlı'nın anavatanı olduğu tezini doğruluyor. Osmanlının kökeni Rumelidedir. Zira bir batılı tarihçinin de dediği gibi Rumeli'deki toprakları Osmanlı İmparatorluğu için bir varlık nedeniydi, toprakları kaybedince o da çöktü tezi doğruluk payı içermektedir. (Balkan Savaşları ve sonrası) Osmanlının başkentleri: Bursa (1335-1365) Edirne (1365-1453) İstanbul (1453-1922) Görüldüğü gibi başkentler Rumların nüfus olarak çoğunluk olduğu yerde kurulmuş. Başkentlerin Rumelide kurulması herşeyi anlatıyor. Osmanlı sadece Saraybosnada 232 han, 18 kervansaray, 10 bedeste ve 42 köprü yaptırmış diğer medreseler, binalar hariç. Yatırımlarda ve zenginlikte Rumeli her zaman Anadolunun ilerisindeydi. Osmanlı Anadoluya pek yatırım yapmamıştır. Ne büyük çelişki. 23. Fatih Sultan Mehmed Hanın, Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan ile, 11 Ağustos 1473’te, Otlukbeli mevkiinde büyük meydan muharebe yapmıştır. Halbuki bunların ikisininde Türk olduğu iddia ediliyor. Neden iki Türk savaş yapsın ki? Demekki Fatih Sultan Mehmet Türk değil. Osmanlı tarihinde çok saygın bir konumu olan Fatih bile, Otlukbeli Savaşından dönerken, elinde bıçak olan birisine ne yaptığını sorduğunda; öldürülen Türkmenlerin kulaklarını keserek küpelerini topladığını öğrenmiş ve "İşine devam et" demiştir. Sonuç Osmanlı’nın kesinlikle Türk olmadığı bellidir. Osmanlı kendini Türk olarak nitelendirmemiştir hatta Türk kelimesinin anlamı Osmanlı için bir aşağılama terimiydi. Osmanlı Şairleri Türkleri aşağılayan şiirler yazmıştır. Osmanlı sadrazamlarının hiçbiri Türk değildir. Osmanlı Türkçe konuşmamıştır. Osmanlı okullarına Türkler alınmamıştır. Saray dili ve alfabesi Persçeydi. Osmanlı Türkleri kesmiştir. Osmanlı Padişahlarının anneleri Türk değildir. Görünen o ki kurucusuda Türk değildir. Prof. Dr. Aslıhan Tolun, “Anadoludaki Türklerin gen yapısı Asya'daki Türkçe konuşan toplumlardan çok, Anadolulu çıkıyor. Genetik yapı olarak, Orta Asya'dan çok Yunanistan, Bulgaristan gibi komşularımıza benziyoruz. NOT: Bu yazı bütün uyduruk ve yapay türk tarih kitaplarını değiştirecektir. ==Dipnotlar== 1) Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya'dan... C.2, s.440. 2) Burhan Oğuz'dan aktaran, Şakir Keçeli, a.g.y., s. 118. 3) Aktaran, Şakir Keçeli, a.g.y., s. 121. 4) Çetin Yetkin, Türk Halkı... s.161. 5) Naima Mustafa Efendi, Tarih-i Naima, Türkçeleştiren: Zuhuri Danışman, İstanbul, C.1, s.168, 238, C.2 s.536. C.3, s.1180, C.4 s.169. 6) Aktaran, Çetin Yetkin, a.g.y., s.12. 7) Mustafa Coşturoğlu, a.g.y., s.278, 279. 8) Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, s.22, 23, Cahen'den aktaran, Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu, s.1. 9) Hikmet Bayur, a.g.y., s.15. 10) Hikmet Bayur, a.g.y., s.17. 11) Özer Ozankaya, Türkiye'de Laiklik, İstanbul, 1990, s. 253. 12) Özer Ozankaya, a.g.y., s.121. 13) Warshew'den aktaran, Bozkurt Güvenç, a.g.y., s. 311. 14) Bozkurt Güvenç, a.g.y., s.26. 15) Aktaran, Çetin Yetkin, a.g.y., s.145. 16) Esat Kamil Erkut, a.g.y., s.63. 17) M.Rauf İnan, Atatürk'ün Evrenselliği, Önder Kişiliği, Eğitimci Kişiliği ve Amaçları, Ankara, 1983, s.198. 18) Ramsay'dan aktaran, Bernard Lewis, a.g.y., s.331. 19) Türkoloji uzmanı Cahun'dan aktaran, Bozkurt Güvenç, a.g.y., s.308. 20) Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk, İstanbul, 1971, s.24, 25. Alintidir Bu yazilanlarin hangisine saygi duyup da Osmanli'yi sevmemiz gerek anlamiyorum Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2007 Öne sürülen Irk temelliyse öne sürülen Irkçılıktan doğmadır... Adaletle hükmettiği dönemde büyük işler başaran Osmanlı'ya tekrar tekrar saygılarımı sunuyor ve onu seviğimi salt "ırk"çı söylemleri gördükçe daha da bir yüksek sesle söylüyorum... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2007 Insan ergenlikte kendine bazi idoller edinir. Bir sure bu idollerin pesinden gittikten sonra bu idolleri terk eder, cunku artik ergenlikten cikmistir. Ancak ergenlikten cikmayan insanlar bu idollerin pesinden bir omur boyu gitmeyi yeglerler. Bunlar cocuk kalmis veya kalmak isteyen yetiskinlerdir. Oglum ergenlik doneminde hip-hop'cuydu. Pantolonlarinin agi yerleri supuruyordu. Ergenlikten ciktiktan sonra o pantolonlari giymedi ve "ya anne ben bu pantolonlari nasil giymisim" dedi. Ergenlikten ciktip kisiligini buldugu icin mutluyum. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2007 Osmanlı benim tarihim olduğu için mutluyum... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2007 Öne sürülen Irk temelliyse öne sürülen Irkçılıktan doğmadır... Adaletle hükmettiği dönemde büyük işler başaran Osmanlı'ya tekrar tekrar saygılarımı sunuyor ve onu seviğimi salt "ırk"çı söylemleri gördükçe daha da bir yüksek sesle söylüyorum... Siz sevmeye devam edin,ben Osmanli ile gururlanamiyorum helede Türklere uyguladigisoykirimi okudukca. saygilarla *...Yeryüzünün halifesi!denizlerin ve karalarin padisahi etrafinda,üfürükcüler,büyücüler,KUVVET HAPI mütehassizlari ve ZEVK-Ü SEFA organizatörleri en yakin halkayi olusturuyor...* NECIP FAZIL KISAKÜREK-YENICERI kitabi Osmanli Islam merkezli bir idari yapida gözükmesine ragmen Islam merkezine en uzak bir noktaya itilmisti...Hem Türk'ten,hem Türkce'den hemde bilimden kopmustu.Taassup adeta altin cagini yasiyordu.Devletin yapmasi gereken isler Allah'a havale ediliyordu.En müskül durumlarda dahi care falcilar,üfürükcüler veya müneccimlerde aranir bir hale gelmisti.iste buna carpici bir örnek; Osmanli padisahi III.Mustafa, Avusturya imparatoru büyük Frederike elci yollayarak iyi bir münecim göndermesini ister.Bu istek karsisinda Imparator Frederik,Osmanli padisahi III.Mustafa'ya ülkesinde müneccim olmadigini bildirir ve söyle devam eder. *Ilim en büyük Müneccimdir.* iste Osmanlinin icler acisi durumu buydu. *Birtakim seyhlerin,dedelerin,seyidlerin,celebilerin,babalarin,dervislerin arkasindan sürüklenen ve falcilara büyücülere,muskacilara,talih ve hayatlarini emniyet eden insanlardan mürekkep bir kitleye uygar ulus gözüyle bakilabilir mi?* Mustafa Kemal ATATÜRK saygilarla Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Koskoca Osmanli'da ne vardi sorarim size? Altyapi varmiydi? Yol varmiydi? Bayindirlik varmiydi? Dogru durust okul varmiydi? (1924'te baslayan 'Atatürk Kültür Hareketi'nin onemli bir parcasi ve devamliliginin simgesi' olan Istanbul Universitesi, 1 Agustos 1933'de yeni bir kadro ve yapiyla acildi. Cumhuriyet 10. yilini kutlarken 1 Kasim 1933'de Istanbul Universitesi "ilk ve tek" universite olarak egitime basladi.) Topraklarda yasayan halkin haklari varmiydi, yoksa Padisah'in kullarimiydi bu insanlar? Dogru duzgun medeni hukuk varmiydi? Halk icin ac, susuz, ***** birakilmaktan baska ne vardi? (Ilk matbaa 18.yy) Sanli Osmanli'mi? Sayet sanli olsaydi, Cumhuriyet kurulmasina ragmen, sembolik olarak dahi olsa, basimizda bir Padisah olurdu. Alıntı
Φ gizemnur29 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Koskoca Osmanli'da ne vardi sorarim size? Altyapi varmiydi? Yol varmiydi? Bayindirlik varmiydi? Dogru durust okul varmiydi? (1924'te baslayan 'Atatürk Kültür Hareketi'nin onemli bir parcasi ve devamliliginin simgesi' olan Istanbul Universitesi, 1 Agustos 1933'de yeni bir kadro ve yapiyla acildi. Cumhuriyet 10. yilini kutlarken 1 Kasim 1933'de Istanbul Universitesi "ilk ve tek" universite olarak egitime basladi.) Topraklarda yasayan halkin haklari varmiydi, yoksa Padisah'in kullarimiydi bu insanlar? Dogru duzgun medeni hukuk varmiydi? Halk icin ac, susuz, ***** birakilmaktan baska ne vardi? (Ilk matbaa 18.yy) Sanli Osmanli'mi? Sayet sanli olsaydi, Cumhuriyet kurulmasina ragmen, sembolik olarak dahi olsa, basimizda bir Padisah olurdu. Dile getirmeye çalışıp ta yazamadıklarımı söylediğin için teşekkür ediyorum. Osmanlı sadece sömürücü bir devletti. Günümüz medeni Amerikasının değişik bir versiyonu. Biz millet olarak osmanlıyı Türk devleti olarak benimsemekte neden bu kadar ısrarcıyız? Aslında bir çok sebebi var ama dile getirmek bana göre kendimizi alçaltır diye düşünüyorum. Belli bir kesimin rahat ve huzur içinde yaşadığı diğer halkın ezildiği bir devlet yıkılmaya mahkumdur ve Osmanlı devride kapanmıştır. Biz Türkiye olarak değerlerimize sahip çıkıp geleceğe bakmalıyız... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Osmanli da kardes ve akraba cinayetleri ve digerleri: 1-(1298-1326) Osman Bey- Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu.Amcası Dündar Bey'i öldürttü. 2-(1326-1359) Orhan Bey- bilinen bir cinayeti kayıtlarda yok 3-(1359-1389) I.Murad- (Hüdagendivar)-Sırpsındığı ,Kosova savaşlarını kazanan padişah.Oğlu Savcıbey ile kardeşleri Halil ile İbrahim'i öldürttü. 4-(1389-1402) I.Bayezid- (Yıldırım) Niğbolu savaşını kazandı.Kardeşi Yakub'u öldürdü. Ankara savaşında Timur'a yenilince tahttan indirildi. 5-(1402-1421) I.Mehmed- Kardeşi İsa Çelebi'yi boğdurttu, Şeyh Bedrettin'i idam ettirdi. 6-(1421-1451) II.Murad- Varna ve II.Kosova savaşları kahramanı. Kardeşi Mustafa'yı öldürttü. 7-(1451-1481) II.Mehmed (Fatih)- En çok övündüğümüz padişahlardan.. 1453 te İstanbul'u fethetti, 1472 Otlukbeli savaşını kazandı. 2 yaşındaki kardeşi Ahmed'i, Sadrazamlar Çandarlı Halil Paşa ile Mahmut Paşa'yı öldürttü. 8-(1481-1512) II.Bayezid- Kardeşi Cem Sultan ile savaş yaptı. Cem Sultan Rodosta 13 yıl tutsak yaşadı. Veziri Gedik Ahmet Paşa'yı öldürttü. Kendiside , oğlu Selim tarafından öldürüldü. 9-(1512-1520) I.Selim (Yavuz)- Mısır fatihi bu padişahimiz halifeliği İstanbul'a getirmiş, Mercidabık, Ridaniye savaşlarını yönetmiştir. Çaldıran seferine giderken 30 bin Aleviyi kılıçtan geçirmiş, ayrıca.. babasını, 2 kardeşini, 3 yeğenini, 3 vezirini öldürterek tarihteki yerini almıştır. 10-(1520-1566) I.Süleyman (Kanuni)- En uzun süre tahtta kalan padişahtır.. 46 yıl. Belgrad, Rodos, Cezayir, Trablusgarp bu dönemde alınmış, Viyana kapılarına dayanılmış, Preveze Deniz Savaşı kazanılmıştır. Mimar Sinan, Barbaros Hayrettin, Hürrem Sultan bu dönemin ünlüleridir. Damat Rüstem Paşa, Lala Paşa çekişmesi ve dedikodular sonucu 2 oğlu ile torunlarını boğdurttu. Ayrıca Vezirleri Makbul İbrahim Paşa ile Kara Ahmet Paşa'yı öldürttü. 11-(1566-1574) II.Selim (Sarı/Sarhoş)- Bütün gün şarap içip sarhoş gezmesiyle tanınan bu padişahımızın döneminde imparatorluk geri vitesine takıyor. İnebahtı deniz savaşında tüm Osmanlı Donanması yakıldı. 12-(1574-1595) Murad- Kendisine rakip olmasın diye 5 kardeşini öldürttü. Kadınlara düşkünlüğü ile tanınan sultanımızın tam 110 çocuğu olmuştur. Karısı Safiye, Yeni Camii yaptırmıştır. 13-(1595-1603) Mehmed- Kardeş öldürme rekorunu elinde bulundurmaktadır. Tam 19 kardeşini ve bir oğlunu öldürmek zorunda kaldı. Korktuğu için Haçova savaşından kaçmak istedi.. Şeyhülislam tarafından zor ikna edildi. 1597 de Tırnakçı Hasan Paşa'yıboğdurttu. O zamanlar hazine tamtakır olduğu için, Yemişçi Hasan Paşa'dan, Tırnakçı Hasan Paşa'nın giysilerinin satılarak para bulunmasını istedi. 14-(1603-1617) I.Ahmed- Tahta çıktığında henüz sünnet olmamıştı. Avusturya'ya gereksiz savaş ilan etti.. başarılı olamayınca 1606 Zitvatorok Anlaşması'nı imzaladı. Bu dönemde devam etmekte olan Celali İsyanları'nı bastırmak için Kuyucu Murad Paşa, doğuda 30 bin kişiyi kılıçtan geçirerek kuyulara gömdü. Sultan Ahmet Camii, bu padişahın adını taşır. 15-(1617-1618) (1622-1623) I.Mustafa- İki ayrı dönemde 2 yıl saltanat sürdü. Döneminde Abasa Paşa isyanı ile Sipahiler ayaklandı. Akıl hastası olduğundan tahttan erken indirildi. 16-(1618-1622) II.Osman (Genç)- 12 yaşında tahta çıktı, kardeşini öldürttü. 16 yaşında iken tahttan indirildi, Yeniçeriler tarafından ırzına geçildikten sonra öldürüldü. 17-(1622-1639) IV.Murad- 11 yaşında tahta çıkarken 3 kardeşini öldürttü. Tütün içenleri öldürtmesiyle bilinir. Ancak bu sıralarda Şeyhülislam Yahya Efendi, meyhane öven şiirler yazıyordu. 1635 Revan, 1638 Bağdat seferleri bu dönemde yapılmış olup, 17 yıllık iktidarında öldürttüğü 6 sadrazam şunlardır. Mere Hüseyin, Kemenkeş Kara Ali, Gürcü Mehmed, Boşnak Hüsrev, Topal Recep, Tabanı Yassı Memed. 18-(1639-1648) I.İbrahim (Deli)- Balıklara yem olarak altın atmasıyla bilinir. Askeri darbeyle tahttan indirildi, öldürüldü. 19-(1648-1687) IV. Mehmed (Avcı)- Tahta çıktığında sadece 5 yaşındaydı. Döneminde yeniçeri ve celali isyanları oldu. Köprülüler bu dönemin sadrazamlarıdır. Öldürttükleri ünlüler Kösem Sultan ile Merzifonlu Kara Mustafa Paşadır. 20-(1687-1691) II.Süleyman- Padişah olduğu 46 yaşına kadar zindandaydı. Padişahlığı sırasında yeniçerililer İstanbul'u yağmaladılar. Ünlü Sadrazam Köprülü Fazıl Mustafa Paşa bu dönemdendir. Olumlu olayı Eğriboz zaferidir. 21-(1691-1695) II.Ahmed- 48 yaşına kadar hapis yattıktan sonra tahta çıktı. 4 yıllık iktidarında, Salkamen Bozgunu, Sakız Kalesi kaybı, Sadrazam Arabacı Ali Paşa'nın öldürülmesi önemli olaylardandır. 22-(1695-1703) II.Mustafa- 1683 te Viyana'ya yürüdü, bozguna uğradı. 1699 da imzaladığı Karlofça anlaşmasıyla Maceristan yitirildi. I.Edirne vakası, Şeyhülislam Feyzullah'ın öldürülmesi bu döneme rastlar. Askeri darbeyle tahttan indirilmiştir. 23-(1703-1730) Ahmed- 1725' te Rus Çarı Deli Petro Tebriz'i aldı. Bir şeyler yapması gerekiyordu.. fakat savaşa gitmeyi göze alamadı. İstanbul'dan orduları hazırlayıp savaşa gidiliyor süsü verip yarı yoldan dönerek halkını kandıran bir padişah olarak tarihte yerini aldı. Lale Devri diye de bilinen dönemin diğer unutulmayanları; 1718 Pasarofça Anlaşması, icadından 3,5 asır sonra matbaanın getirilmesi, meşhur Baltacı-Katarina olayının yaşandığı Purut Savaşı dır. Halktan sallandırdıklarının sayısı bilinmemekle birlikte, Şehzade İbrahim ile Sadrazamlardan; Hoca İbrahim Paşa, Damat İbrahim Paşa, Çorlulu Ali Paşa, Yusuf Paşa, Süleyman Paşa... bilinen öldürttükleridir. Kendileri de Patrona Halil isyanıyla tahttan indirilmiştir. 24-(1730-1754) I.Mahmud- İsyancılar tarafından tahta çıkarılmış, o da isyancıların her dediğini yapmıştır. 25-(1754-1757) Osman- 3 yıllık iktidarı sırasındaki en önemli olay, Cezayir de ki egemenliğin bitmesidir. 26-(1757-1774) Mustafa- Ülkeyi yıldız falına bakarak yönetirdi. Kürkçüler çok para kazanıyor diye ülkede kürk satışlarını yasakladı. Kürkçüler haraç ödeyince satışlar tekrar serbestleşti. Sadece! 2 sadrazamını öldürtmüştür. 27-(1774-1789) I.Abdülhamid- Bilinen vukuatı, Küçük Kaynarca Anlaşması ile Kırım'ın verilmesidir. 28-(1789-1807) Selim- Kayıplarla dolu Ziştovi ve Yaş Anlaşmalarını imzaladı. Nizam-ı Cedid Reformlarını yapmak istediğinde, şeriatçıların başlattığı Kabakçı Mustafa İsyanı ile tahttan indirildi. IV. Mustafa tarafından öldürülmüştür. 29-(1807-1808) IV.Mustafa- Nizam-ı Cedidçilerden çok korktuğundan, taraftarlarının görüldüğü yerde öldürülmelerini emretmişti. Yinede ancak 1 yıl hükümdarlık yaptı, Alemdar Mustafa Paşa tarafından askeri darbeyle tahttan indirildi. 30-(1808-1839) II. Mahmud- Vukuatı en fazla olan padişahlardandır. İşe , ağabeyi IV.Mustafa'yı öldürerek başladı. Dönemin diğer olayları; Mora, Sırp, Kavalalı İsyanları; donanmanın yakıldığı Novarin olayı; osmanlının, kendi valileri ile savaşıp, kaybetmeleri; Kaptan-ı Derya Ahmed Paşa'nın, donanmayı olduğu gibi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya teslim etmesi; 1826 yeniçeriliği kaldırma operasyonu sırasında kendi ordusundan 140 bin kişinin kılıçtan geçirilmesi, olarak sayılabilir. II.Mahmud'un, Balkanlarda uyguladığı kanlı operasyonlar sonucunda Balkan Ayaklanması başladı. Dış baskılar gelince "Tanzimat Fermanı" ilan etmek zorunda bırakıldı. 31-(1839-1861) Abdülmecit- Dönemin önemli olayları.. Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, Kırım Savaşı.. 32-(1861-1876) Abdülaziz- Karadağ İsyanı, 1875 Balkan Hareketlenmesi, Belgrad'ın kaybı bu döneme denk düşer. Vukela Heyeti tarafından tahttan indirilmiştir. 33-(1876-1876) V Murad- İki rekoru vardır. En kısa tahtta kalma rekoru.. sadece 3 ay. Tahttan indikten sonra en uzun yaşayan padişah.. 28 yıl.. Tahtı elinden alınan padişahlarımızdandır. 34-(1876-1909) II. Abdülhamit- 31 Mart olayı, 93 Harbi, tam bir çöküntü olan Ayestefanos Anlaşması... unutulmayanlardandır. Kıbrıs, Mısır, Tunus, Doğu Rumeli, Bosna, Girit kaybettikleridir. Zamanında ayaklanmaları önlemek için Filibe'de bolca katliamlar yapılmıştır. Batıya borçlar ödenmediğinden "Duyun-u Umumiye"ye kurmak zorunda kalmıştır. Mebusan kararıyla demokratik bir şekilde tahttan indirildi. 35-(1909-1918) Mehmed Reşad- Bilinen bir cinayeti kayıtlarda yok 36-(1918-1922) Vahdettin- Vahdettin, Osmanlının 36., tahttan indirilende 14. Padişahıdır. Kendileri tatlı canlarını kurtarmak için İngilizlere sığınmıştır. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Osmanli ile Türkleri anlatan asagidaki kissadan belki bir hisse cikarilabilir. Atatürk'ün arsivlerde gecen anilarindan birinde *Benim cevap veremedigim tek insan*diye bir anisi vardir; Atatürk,Mersin'e yaptigi seyahatlerin birinde,sehirde gördügü görkemli binalari isaret ederek sormus: -Bu kösk kimin? -Kirkor'un, -Ya su koca bina? -Yorgo'nun, -Ya su ? -Salamon'un. Atatürk sinirlenerek sormus: -Onlar bu binalari yaparken ya siz nerde idiniz? Toplanan kalabalik arasindan bir köylünün sesi duyulur: -Bizmi nerede idik? -Biz Yemende,Tuna boylarinda,Balkanlarda,Arnavutluk daglarinda,Kafkaslarda,Canakkalede,Sakaryada bunlarin akrabalari ile savasiyorduk Pasam!.. Atatürk bu hatirasini anlatirken: -Hayatimda cevap veremedigim yegane insan bu aksakalli ihtiyar olmustur*dedi. Hilmi Yücebas,Atatürk'ün N.F.Hatiralari s.18 Evet iste Osmanli'dan bir sahne ..fazla söze hacet varmi bilmem! Alıntı
Φ avniler Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Yukarıdaki yazıları dikkatli okudum kafam karıştı, bu ülkede yaşayan ve kendini türk bilen ben soruyorum ben neyi siz nesiniz sokaktaki bayrak sallayan insanlar ne, bizi yönetenler neçi brokratlarımız kimler? Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Osmanlı'da bayındırlık vardı;okul da vardı;yeterli miydi;tartışılır;ama değişime ayak uyduramamakla ilgili bu.Hatta buna rağmen de kendi çapında iyi işler başarmıştır bu devlet... Altyapıyı sorgulayanlar;Abdulhamid dönemi demiryolu faaliyetlerini iyi anlasınlar önce;onca cami, kütüphane ve düzenli şehri görsünler geçmişte ki şimdi arkasından ağıtlar yakılan... Yaptığınız alıntılarda da zaten artık değişime uyamayan ve rehavete kapılan devletin can çekişmesi anlatılıyor;yani bunlar zaten Osmanlıseverlerin de rahatlıkla söyleyebileceği şeyler... Siz dönemleri de karıştırdınız anlaşılan... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Demiryolu konusu: Cumhuriyet Öncesi (1856 - 1922) Dünyada ilk kez 1825 yılında İngiltere’de başlayan ve 25 yıl içinde tüm Avrupa’ya yayılan demiryolu ulaşımının, toprakları 3 kıtaya yayılan Osmanlı İmparatorluğu'na girişi diğer birçok teknolojik yeniliğe göre çok erken olur, ne var ki, 1866 yılında Osmanlı'nın geniş toprakları üzerindeki demiryolu hattının uzunluğu sadece 519 km'dir. Üstelik bu hattın sadece 1/3'lük yani 130 km'lik bölümü Anadolu toprakları üzerinde, geri kalan 389 km'lik bölümü Köstence-Tuna ile Varna-Rusçuk arasında yer alır. Anadolu topraklarındaki demiryolu tarihi 23 Eylül 1856 yılında ilk demiryolu hattı olan 130 km'lik İzmir-Aydın hattının imtiyaz verilmiş bir İngiliz girişimci Wilkin ve dört arkadaşının firmasının ilk kazmayı vurmasıyla başlar. İmtiyaz İzmir Valisi Mustafa Paşa zamanında, 1857 yılında "İzmir'den Aydın'a Osmanlı Demiryolu" kumpanyasına devredilmiştir. 130 km uzunluğundaki bu hattın seçilmesinin nedeni bu tarihte Aydın ve İzmir yöresinin diğer yörelere göre daha kalabalık olması ve bundan ötürü de ticari potansiyelinin daha yüksek olmasıdır. Aynı zamanda bu yöre İngiliz pazarı olmaya uygun etnik unsurların yaşadığı bir bölgedir ve İngiliz sanayisinin gereksinim duyduğu hammaddeler açısından da stratejik bir öneme sahiptir. Böylece Anadolu topraklarındaki ilk demiryolu hattı olan 130 km'lik bu hat tam 10 yıl süren bir çalışmayla 1866 yılında Abdülaziz zamanında tamamlandı. İzmir Aydın demiryolu inşaatında çalışan işçiler 1850'lerin sonu 1860'ların başı İngilizler açısından bu bölge özellikle de Süveyş Kanalı'nın 1869 yılında açılmış olması sonrasında bu bölge İngilizlerin stratejik açıdan Hindistan yollarını denetim altına alması yönünden de önemliydi. Osmanlı'da demiryolu imtiyazı verilen İngiliz, Fransız ve Almanların ayrı ayrı etki alanları olumuştur. Fransa, Kuzey Yunanistan, Batı ve Güney Anadolu ile Suriye'de; İngiltere, Romanya, Batı Anadolu, Irak ve Basra Körfezinde; Almanya, Trakya, İç Anadolu, ve Mezopotamya'da etki alanları oluşturmuştur. Hatta bazı tarihçiler İngilizlerin demiryolu imtiyazını almasını ve İzmir-Aydın hattını inşa etmeye başlamasını emperyalizmin Osmanlı'ya ilk girişi olarak kabul etmektedirler. Buna kanıt olarak verilebilecek en güzel örneklerden biri; İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi Lord Stratford de Redcliffe’in Alsancak İstasyonunun temel atma töreninde yaptığı ve 16 Kasım 1858 tarihli Times Dergisinde yayınlanan şu sözleridir: "Bu demiryolunun, sanayi ürünlerimizin Türkiye’ye girişini kolaylaştıracak faydalı bir sermaye yatırımı olacağını umuyoruz. Hepinizin bildigi gibi Osmanlı’nın yeniden canlandırılmasında Avrupa’nın her zamankinden daha çok çıkarı vardır. Batı uygarlığı Levant kapılarına geldi dayandı. Şimdiye kadar geçmeyi pek başaramadığımız bu kapılar ardına kadar açılmazsa, kendi çıkarlarımız doğrultusunda, zor kullanarak bu kapıları açacak ve isteklerimizi kabul ettirecek güce, hatta daha fazlasına sahip olduğumuzu herkesin bilmesini isterim. Anadolu’nun damarlarına yeni ve taze kan aşılayacak olan bu demiryolu gibi üretken girişimleri desteklemek, hükümetimizin en başta gelen görevleri arasındadır." 1871 yılında saraydan çıkarılan bir irade ile Haydarpaşa-İzmit hattının devlet tarafından yapımına başlanır ve 91 km'lik hat 1873 yılında bitirilir. Ancak maddi olanaksızlıklar nedeniyle Anadolu Demiryolları ile Bağdat ve Cenup demiryollarının yapımları Alman sermayesi ile gerçekleştirilir. İmtiyaz verilen başka bir İngiliz şirketi de İzmir-Turgutlu-Afyon hattı ile Manisa-Bandırma hattının 98 km'lik kısmını 1865 yılında tamamlar. 1896 yılında yapım imtiyazı Baron Hirsch’e verilmiş olan 2000 km'lik şark demiryollarının milli sınırlar içerisinde kalan 336 km'lik İstanbul-Edirne ve Kırklareli-Alpulu kesiminin 1888’de bitirilerek işletmeye açılmasıyla da İstanbul, Avrupa demiryollarına bağlanmış olur. 1876 yılından 1909 yılına kadar 33 yıl Osmanlı Padişahı olan Sultan II. Abdülhamid hatıralarında şunları ifade eder; “ Bütün kuvvetimle Anadolu Demiryollarının inşasına hız verdim. Bu yolun gayesi Mezopotamya ve Bağdat'ı, Anadolu'ya bağlamak, İran Körfezine kadar ulaşmaktır. Alman yardımı sayesinde bu başarılmıştır. Eskiden tarlalarda çürüyen hububat şimdi iyi sürüm bulmaktadır, madenlerimiz dünya piyasasına arzedilmektedir. Anadolu için iyi bir istikbal hazırlanmıştır. İmparatorluğumuz dahilindeki demiryollarının inşaatı mevzusunda büyük devletler arasındaki rekabet çok garip ve şüphe davet edicidir. Her ne kadar büyük devletler itiraf etmek istemiyorlarsa da bu demiryollarının ehemmiyeti yalnızca iktisadi değil, aynı zamanda siyasidir.” Osmanlı İmparatorluğu, demiryolu konusunda, ekonomik durumun kendisine verdiği zafiyetten dolayı çok büyük sorunlarla karşılaşmıştır. Tamamıyla bir içişleri konusu olması lazım gelen demiryolu siyaseti maalesef devletlerarası bir konu durumuna gelmiştir. Wikipedia Evet durum boyle... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Evet Wikipedia'da durum böyleymiş;hem kötü bir yan da yok, yıkılmakta olan bir devletin her şeye rağmen varolabilme çabasını görüyoruz rahatça... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Ve... Cumhuriyet sonrası dönem Demiryolu ağırlıklı dönem (1923- 1950) Atılım dönemi (1923 - 1940) Demiryolları 1923-1940 yılları arasında bir anlamda atılım çağı yaşar. Bu dönemde 1923 yılı itibarı ile 4559 km olan demiryolu 1940 yılına kadar gerçekleştirilen çalışmalarla 8637 km'ye ulaşır. Bu dönemde demiryoluna yapılan yatırım ve ilgi o kadar büyüktür ki, özel olarak hazırlanmış olan Onuncu Yıl Marşı'nda bile bu durumdan bahsedilmiş ve Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan dizesine yer verilmiştir. Cumhuriyet sonrası dönemde ulusal çıkarlar doğrultusunda yapılandırılmış, kendine yeterli "milli ekonomi"nin yaratılması amaçlanarak, demiryollarının ülke kaynaklarını harekete geçirmesi hedeflenmiştir. Bu dönemin belirgin özelliği, 1932 ve 1936 yıllarında hazırlanan 1. ve 2. Beş Yıllık Sanayileşme Planlarında, demir-çelik, kömür ve makina gibi temel sanayilere öncelik verilmiş olmasıdır. Bu tür kitlesel yüklerin en ucuz ve güvenli biçimde taşınabilmesi açısından demiryolu yatırımlarına ağırlık verilmiştir. Bu nedenle, demiryolu hatları milli kaynaklara yönlendirilmiş, sanayinin yurt geneline yayılma sürecinde yer seçiminin belirlenmesinde yönlendirici olmuştur. Atatürk bir trenin penceresinden dışarı bakarkenİsmet İnönü, 30 Ağustos 1930'da Sivas'da yaptığı konuşmada, 1920'de Mustafa Kemal Atatürk'ün başkanlığı altında toplanan hükümetin ilk proğramına atıfta bulunarak şunları söylüyordu: “Dünyanın bütün ateşleri başına yağarken, yarınki mevcudiyeti hazin bir şüphe altında iken, vatandaşlar yalın ayak ve sopa ile müstevlilere karşı koymaya çalışırken, bütün membaları elinden gitmişken ve hazinesinde bir tek lira yok iken, ilan ettiği ilk programında; Ankara'dan Yahşihana kadar şimendifer (tren) temdit edeceğini söylüyordu.” Atatürk de Millet Meclisinin 1 Mart 1922 tarihli toplantısında: “İktisad hayatının faaliyet ve zindegisi ancak münakale vasıtalarının, yolların, şimendiferlerin, limanların hali ve derecesiyle mütenasiptir.” Yine Atatürk aynı tarihlerde gazetelere verdiği demeçte: “Memleketin bütün merkezleri yekdiğerine az zamanla şimendiferle bağlanacaktır. Mühim maden hazineleri açılacaktır. Memleketimizin baştan nihayete kadar harap manzarasını mamureye tahvil etmekten ibaret olan gayenin temel taşları her yerde gözleri tesrir edecektir.” Yukardaki aktarımlardan da anlaşılacağı gibi Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ilk iki devlet başkanı Atatürk ve İnönü demiryollarına büyük önem vermişlerdir. İlk yıllarda milli bir ekonomi yaratma ve genç Cumhuriyeti kurma politikaları ulaşım politikasına şu şekilde yansımış, Demiryollarının şu hedefleri gerçekleştirmesi amaçlanmıştır: Potansiyel üretim merkezlerine, doğal kaynaklara ulaşması amaçlanmıştır. Örneğin; Ergani'ye ulaşan demiryolu bakır, Ereğli kömür havzasına ulaşan demir, Adana ve Çetinkaya hatları pamuk ve demir hatları olarak adlandırılmaktadır. Üretim ve tüketim merkezleri ile özellikle limanlar ile ard bölgeler arası ilişkileri kurması amaçlanmıştır. Kalın-Samsun, Irmak ve Zonguldak hatları ile demiryolu ulaşan limanlar 6 'dan 8'e yükseltilmiştir. Samsun ve Zonguldak hatları ile İç ve Doğu Anadolu'nun deniz bağlantısı pekiştirilmiştir. Ekonomik gelişmenin ülke düzeyinde yayılmasını sağlamak amacı ile özellikle az gelişmiş bölgelere ulaşması amaçlanmıştır. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte politik merkez Batı'dan Orta Anadolu'ya kayarken, ulaşılabilirlik de Batı'dan Orta Anadolu'ya, Doğu ve Güney Doğu Anadolu'ya yaygınlaştırılmıştır. Bu politikaya göre; 1927'de Kayseri, 1930'da Sivas, 1931'de Malatya, 1933'de Niğde, 1934 Elazığ, 1935 Diyarbakır, 1939'da Erzurum demiryolu ağına bağlanmıştır. Milli güvenlik ve bütünlüğün sağlanması amacına dönük olarak ülkeyi sarması hedeflenmiştir. Savaş yılları ve duraklama dönemi (1940-1950) 1940-1950 yılları ise "Durgunluk Dönemi"dir. Gerçekten de onca kıtlığa, imkansızlıklara rağmen, demiryolu yapımı İkinci Dünya Savaşı'na kadar büyük bir hızla sürdürüldü. Savaş nedeniyle 1940'dan sonra yavaşladı. 1923-1950 yılları arasında yapılan 3.578 km'lik demiryolunun 3.208 km'si, 1940 yılına kadar tamamlandı. Wikipedia Evet Cumhuriyet oncesi ve Cumhuriyet sonrasina goz attiktan sonra siz karar verin Osmanli'nin demiryollarina ne kadar onem verdigini ve kendi ic meselesi olmasi gereken bir isi nasil baskalarina biraktigini. Kendi agzi ile de su sozleri soylemis oldugunu. Eh artik sizler degerlendirin! "İmparatorluğumuz dahilindeki demiryollarının inşaatı mevzusunda büyük devletler arasındaki rekabet çok garip ve şüphe davet edicidir. Her ne kadar büyük devletler itiraf etmek istemiyorlarsa da bu demiryollarının ehemmiyeti yalnızca iktisadi değil, aynı zamanda siyasidir.” Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Sonuna gelen bir İmparatorluktan bahsediyor değil mi;ve sonradan bir savaş sonrası taze devlet... Dünya'da yeni bir yıkıntı ortamı ki Osmanlı'nın içinde bulunduğu farklı cephelerin diş bilediği ortam gibi değil... Doğal olarak atılım olacaktır ve bu atılım olurken dışarıya daha fazlaca taviz verilebilecektir... Osmanlı elinden geldiğnce bu işe eğilmiştir;bunu aslında siz de görmüşsünüz ki siyasi siyasi diye tutturuyorsunuz;iyi de Osmanlı'nın son dönemi zaten "denge politikası" ile geçmiştir ve zaten siyaset-ekonomi ayrılmaz parçalardır... Bu da yetmedi değil mi koca bir tarihi karalamanıza!!! Osmanlı'nın çöküş nedenlerini zaten konuşuruz arkadaş;sorun "karalayıcılar"... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Osmanli Imparatorlugu'nun cokus nedenleri: 1- Din isleriyle devlet islerinin birbirine karistirilmasi. 2- Bati devletleri, karanlik cagdan cikip aydinlik caga yani bilimin, ilmin one ciktigi caga ulasmisken Osmanli Devletinin bilim ve teknolojiden uzak kalmasi. 3- Ekonomik ve mali durumun bozulmasi, ekonomik guclenmeyi ve diger Avrupa devletleriyle rekabet ortami saglayacak yapinin olmamasi. 4- Ordudaki disiplinin bozulmasi, egitimsizlik ve harp silah araclarinda yeniliklerin takip edilmemesi. 5- Devlet adamlarinin iyi yetismis olmamalari. 6- Dis guclerin mudahaleleri ve kendi cikarlari dogrultusunda cesitli vaadlerle, yanlis ve buyumeyi engelleyici yonde yonlendirmeleri. 7- Tarihi degerler ve tecrubelere dayali oz dusuncelere deger ve onem verilmemesi ve ileriye yonelik orijinal dusunceler ve sistemler olusturulmamasi. 8- Iktidar mucadeleleri, sahsi ihtiraslarda israr ve bencillik. 9- Osmanli devletini bilincsiz kurtarma cabalari. Osmanli acaba yikilabilecegini hic mi hesaba katmadi? Onca yuzyil armut mu topladi bunlar? Hani bir Atasozu vardir ya; "Ayagini yorganina gore uzat". Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Osmanli Imparatorlugu'nun cokus nedenleri: 1- Din isleriyle devlet islerinin birbirine karistirilmasi. 2- Bati devletleri, karanlik cagdan cikip aydinlik caga yani bilimin, ilmin one ciktigi caga ulasmisken Osmanli Devletinin bilim ve teknolojiden uzak kalmasi. 3- Ekonomik ve mali durumun bozulmasi, ekonomik guclenmeyi ve diger Avrupa devletleriyle rekabet ortami saglayacak yapinin olmamasi. 4- Ordudaki disiplinin bozulmasi, egitimsizlik ve harp silah araclarinda yeniliklerin takip edilmemesi. 5- Devlet adamlarinin iyi yetismis olmamalari. 6- Dis guclerin mudahaleleri ve kendi cikarlari dogrultusunda cesitli vaadlerle, yanlis ve buyumeyi engelleyici yonde yonlendirmeleri. 7- Tarihi degerler ve tecrubelere dayali oz dusuncelere deger ve onem verilmemesi ve ileriye yonelik orijinal dusunceler ve sistemler olusturulmamasi. 8- Iktidar mucadeleleri, sahsi ihtiraslarda israr ve bencillik. 9- Osmanli devletini bilincsiz kurtarma cabalari. Osmanli acaba yikilabilecegini hic mi hesaba katmadi? Onca yuzyil armut mu topladi bunlar? Hani bir Atasozu vardir ya; "Ayagini yorganina gore uzat". 1)Bu konuda aksini düşünüyorum;kuruluşunda manevi bir heyecan taşıyan Osmanlı ileriki dönemde samimiyetini kaybetmiş din konusunda bence;zaten dini hoşgörüsü ile uzun süre azınlıklara da hakim olabilmiştir... 2)Batı aydınlanırken Doğu ışık kaybetmiş;evet;bunu önemli ölçüde rehavete ve "doğal" değişimlere bağlayabiliriz... 3)Coğrafi keşifler deyince akan sular durmuş zaten;yeni "para" düzeninen ayak uyduramamış Osmanlı;bunda kendine biraz fazla güvenin de etkisi var... 4)Ordudaki bozulma evlere şenlik zaten... 5)Devlet adamlarının da değil sadece;babadan oğula meslekten söz ediliyor düşünün... 6)Dış güç müdahalesi ötekilerin sonucu gibi bir şey aslında... 7)Bunu zaten hep söylüyoruz;katılıyorum... 8)İktidar mücadeleleri bambaşka bir olay yine;Balkan Savaşlarında rakip görüşlü komutana içi boş cephane sandığı gönderen bir başka görüşlü komutandan bahsediyordu hocamız;bunu daha öncesinde de görmek mümkün... 9)Bilinçsiz kurtarma çabalarına "kötü bilinç"li bazı çabaları da katarım ben;misal;2.Abdulhamid'in tahttan indirilmesi... Her oluşum sorun yaşar;Osman Bey öldü de Osmanlı mı yıkılmayacaktı??? Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Sultanlar kendi sonlarini ve bir imparatorlugun sonunu kendi elleriyle hazirladilar ve bu sadece imparatorlugun son donemlerinde degil, her doneminde; kendilerini sahsi ihtiraslara kaptirmasaydilar, akilli olup, milleti ve bu milletin gelecegini dusunseydiler, ileri goruslu olsaydilar, ilime ve bilime gereken onemi verseydiler, onun bunun kuklasi olmasaydilar, dedigim gibi; nasil ki bazi bati toplumlarinda sembolik bir kral veya kralice varsa, bugun bizim de sembolik olarak bir sultanimiz olurdu. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Sultanlar kendi sonlarini ve bir imparatorlugun sonunu kendi elleriyle hazirladilar ve bu sadece imparatorlugun son donemlerinde degil, her doneminde; kendilerini sahsi ihtiraslara kaptirmasaydilar, akilli olup, milleti ve bu milletin gelecegini dusunseydiler, ileri goruslu olsaydilar, ilime ve bilime gereken onemi verseydiler, onun bunun kuklasi olmasaydilar, dedigim gibi; nasil ki bazi bati toplumlarinda sembolik bir kral veya kralice varsa, bugun bizim de sembolik olarak bir sultanimiz olurdu. İlk dönemler bilim ve teknik konusunda sorun yoktu;burada anlaşalım artık... Öyle ki laleler hakkında hangi türün özelliği nedir ayrıntılarıyla ele alınmış bir çok kitap varmış;ben bunu bir belgeselde öğrendim;bakınız daha batılı laleyi yeni yeni kullanırken Osmanlı'da bu ilmi yönü nasıl gelişmiş... Yine denizcilik;top dökümü gibi uğraşılar... Ama elden ne gelir ki Haçlı ve Moğol görmüş İslam coğrafyası;yakılan ve yağmalanan değerler demek bu;yine Endülüs ve Ortadoğu mirasına konan ve yükselen bir batı... Kolay değil;bu kadar sert olmayın lütfen... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.