Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

>>>İLYADA<<<


Önerilen İletiler

  • Cevaplar 126
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

Ne doğan güne hükmüm geçer,

Ne halden anlayan bulunur;

Ah aklımdan ölümüm geçer;

Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.

 

Ve gönül Tanrısına der ki:

- Pervam yok verdiğin elemden;

Her mihnet kabulüm, yeter ki

Gün eksilmesin penceremden!

C.S.Tarancı

 

Pencermizden gün eksilmemesi ümidi ile hep sevgiyle kal :clover:

Gönderi tarihi:

Ne doğan güne hükmüm geçer,

Ne halden anlayan bulunur;

Ah aklımdan ölümüm geçer;

Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.

 

Ve gönül Tanrısına der ki:

- Pervam yok verdiğin elemden;

Her mihnet kabulüm, yeter ki

Gün eksilmesin penceremden!

C.S.Tarancı

 

Pencermizden gün eksilmemesi ümidi ile hep sevgiyle kal :clover:

Teşekkürler, suheda...Benim de sevdiklerim için iki kelimelik sözüm vardır.., Sevgimle kal :clover: derim dostlarıma..

Şimdi zamanıdır suheda, sevgimle kal :clover:

Gönderi tarihi:

soğuk esti rüzgarlar

üstüme kırağıların yağdı...

hani!

buğularına yakalandığımız

seherlerin vardı / çiy kokan:

yapraklara ışıltı,

çiçeklere can,

gözlerimize fer...

şimdi donuklaştı.

 

şimdi kış vurgunu bakışlarımız,

şimdi aşk yorgunu,

şimdi özlem yolcusu,

geride sevgi dolu sözler kaldı..

 

ve ben kaldım / kuru bir dal!

dokuz bahar geçse de üstünden,

dokuz konsa da kuşlar,

kimsesizliğine ağladı..

 

hani sen!

'kimsesizliğimde kimimsin' diyordun

yalan mıydı?

yalan mıydı? ! ...

Gönderi tarihi:

Hoşgeldin, merhaba en sevdiğim kelimeler ama veda sözlerini hiç sevmiyorum

:(

Gidişler benden bir parça eksiltiyor hep.Dün gece ev öle sessizleşti ki -_-

Yanlız bildiğim bişey var ruhun ve dostluğun hep benimle.Seninle kucaklaşmak harikaydı :)

Seni seviyorummmmmmmmmmmmmmm :kiss:

 

 

Şimdi uzak bir kenttesin

Ve yağmur yağıyorsa,

düşüyorsam yüreğine tane tane

 

Gelirim, serilirim sular gibi kıyılarına

Gelirim, karışırım martıların çığlıklarına

Gelirim, sokulurum derin seher uykularına :clover:

 

Gönderi tarihi:

İlyada, redblack ve radya üçlüsünün tatili bitti :( ama geride her zaman konuşulacak çok şeyler bıraktı.... ;) sizinle olmak çokk güzeldi ve seni daha yakından tanımak da daha ayrı bir güzellik....

bende seni çok seviyorum ve öpüyorum.. :wub:

Gönderi tarihi:
509613fdb0.jpg

 

Sevgilerimle güzel yüreklim........

 

Kendi yüreciği güzel olmayan kimse, karşıdaki güzellikleri de farkedemez diye biliyorum.. ;) Suheda inceliğin için teşekkür ederim, dilerim herşey istediğin gibi olur hayatta... :wub::clover:

Gönderi tarihi:
soğuk esti rüzgarlar

üstüme kırağıların yağdı...

hani!

buğularına yakalandığımız

seherlerin vardı / çiy kokan:

yapraklara ışıltı,

çiçeklere can,

gözlerimize fer...

şimdi donuklaştı.

 

şimdi kış vurgunu bakışlarımız,

şimdi aşk yorgunu,

şimdi özlem yolcusu,

geride sevgi dolu sözler kaldı..

 

ve ben kaldım / kuru bir dal!

dokuz bahar geçse de üstünden,

dokuz konsa da kuşlar,

kimsesizliğine ağladı..

 

hani sen!

'kimsesizliğimde kimimsin' diyordun

yalan mıydı?

yalan mıydı? ! ...

egzomm, şiir çok güzel;)eline emeğine sağlık :clover:

Gönderi tarihi:
teşekkürler güzel çiçeğin ve tüm güzel dileklerin için

sen herkese bir aynasın .tüm güzellikler seninle olsun .sevgiler..:)

 

wewewewe2tflj4.gif

Murti bitanesin sen;) epeydir denk gelmiyoruz yine:)) saklanıyor musun yoksa :D

Gönderi tarihi:
merhabalar bu seferlik eliboş geldim bir dahakine güzel bir şiirle geleceğim... :hug:

 

Misafir gelmiş hoş gelmiş, baklava tepsisi boş gelmiş demeyeceğim elbette :P

Eli boş, dolu her halinle başımın üzerinde yerin var Sardunyacığım :wub:

Benden sana gelsin bu şiir o zaman...

 

A ve B Monologları

 

A :

O zaman bırak ipsiz uçurtmanı,

mavisinden kopmuş bir göğün savrukluğuna.

Odanda dağınık kalsın iklimler.

Bir parça haziran yeter bize.

Ne bileyim belki bir avuç mayıs.

Ama altısını es geçelim.

Yoruldum tüm mayıslarda ölümlerden...

Ve yoruldu tüm ölümler mayıslarda bana susamaktan.

Boynumda bir yağmur izi gibidir sicim...

Bir şarkı uzunluğunda gecelerimiz olsun,

içini temmuzlarla, ağustoslarla dolduralım.

 

 

 

B :

Asamam zaten uçurtmayı gökyüzüne.

Ki cama değen yağmurda bile sancır içim.

Adımlarım nisanlara alışkın benim.

Mayıslarda, haziranlara takılırım.

Yağmurlar saklarım gölgelerimde.

Ellerim şiir...

Ellerim öykü...

Kağıtlara sığmıyor darağacı.

Ve cümleler boğulmuyor

bir idam sehpasında...

A :

 

Oysa her toprak altında kalan bedenin

söylenmemiş sözleri vardır.

Senden midir,

nisan sokaklarında gezerken

dudaklarımdan dökülen yağmurun nedeni?

Islıklarıma sinen meltemlerin,

o titrekliği senden midir?

Benimse ellerim türkü...

Mızrap filizlenir parmaklarım.

Perdeler kelepçe tutmaz.

Tiz bir çığlık kaplar suskunluğumu...

 

B :

Değil misinki sen,

bir dalganın sahile her konuşunda

türküler fısıldayan?

Kaç deniz fenerinde zincire vuruldu oysa yakamoz...

Gemilerde kaç mavi esir edildi ambarlarda;

ve satıldı kurak denizlere...

 

A :

Hiçbir dalga konmadı ki bir mavinin ağacına da

dallarımdan nisanlarına vurayım.

Hiçbir dalga konmadı ki gecenin penceresine de

aralayıp sükunetini mavilerimde emzireyim.

Bir bavul dolusu öyküm var benim.

Hangi kaleme sığındıysa

kağıtlarda gözaltına alındı.

 

B :

Benimse bir düş dolusu şiirlerim var.

Hangi kağıda sığınsa imgeler kuşattı etrafını.

"Teslim ol" çağrıları savruldu,

hücrelerinde şafağı bekleyen satırlardan.

Oysa ben noktasız ve virgülsüzdüm...

Teslim olmadım ilhamlara...

Ve vurmadım kalemimi

başka lisanlara alışkın kağıtlara...

 

A :

Oysa ben imla hatalarıyla devrilirken gözlerinde,

özgün bir kahverenginde yazabildim tek şiirimi.

İsimsiz ve imzasız.

Yersiz ve yurtsuz...

Öylece terkettim,

gözlerinin

kahverengi

bebeklerini

emzirdiğin

şiirlerine...

 

B :

Doyamayışlarımı getirdin hatırıma.

Öksüz kaldığım şiirleri getirdin aklıma.

Ben ki gözlerime her "gör" deyişimde

bir mısra unutuldu

kahverengi tebessümlerde...

Öyleyse sevgini sayıkla bana...

Tek rengi olsun sevgin

yüreğimdeki gökkuşağın.

 

A :

Çok cümle kurdum.

Pek çok cümlede de sustum.

Çok defa sustum.

Pek çok suskunluğumda da

bağıra bağıra konuştum.

Ve çok defa sevdim.

Ama pek çoğunda sevgisizliği sevdim.

Sendeyse sevmeyi değil, seni sevdim...

Öyle bir sen ki,

sevmek için çabalamaya gerek yok.

Yıllar sonra hatıra gelen şarkı gibi...

Birden...

Apansız...

Ve bomboş kağıdı dolduran şiir gibi...

yazılmak için doğru zamanı bekleyen..

 

B :

Ya sevginde de susarsan?

Ya yazılacak bu şiiri

sırf kelimelerle doldurur da

beni sensiz bırakırsan...

 

A :

Sevgi suskunluğun iki kişilik halidir.

Aşksa iki kişinin yalnızlığıdır...

Sana dair yazılacak her şiirde

kelimelerim zaten seninle dolu olacaktır.

Sen benim varoluş nedenimsin.

Seni bunca zaman sonra bulmuşken

ölmeye niyetim yok...

 

B :

Ölümlerimizle terkedelim birbirimizi.

Hiçbir ayrılık değmesin gözlerimize.

Hiçbir veda karşılmasın bizi hüzünlerde.

Yaşlar şarkılara olsun.

Biz şarkı olmayalım...

Sadece

birbirimizin dudakları mırıldansın

doğaçlamalarımızı...

A :

Ölüm bile aşık olur

birbirimizi sevmemize.

 

Not: Sevgili demiş ki "B'de kendimi gördüm sanki." Oysa biz hem A'yız hem de B...İsmimiz sevgimizdir.Birbirimizdir bizim adımız. Diyorum ya "Biz hem A'yız hem de B" birbirimizden ayrılamayız biz. Kimileri sevgiyle bağlıdır birbirine. Sevgiyse bizimle bağlıdır hayata...

 

metamorphosis

Gönderi tarihi:

AL BU ŞİİRİ YAK

 

Tirse gözlü bir çingene elleri nergis

Kuş evleri dar geliyor güvercinlere

 

Yüzünde bıçak yarası dişinde yaldız

Çillerini satıyor çocuk elleri

 

Çipil ışık dallarında karga tüneği

Köşede küçük ayaklı kızlar kösgeri

 

Ak benekler konuyor kirpiklerine

Elinde kırık kopuk sevgilerin gergefi

 

Ört perdeleri açsın çiçeğim vakti bahardır

Zincirli hamam kubbesi sütunları mermer

 

Kaş koymuş kaf üstüne simin varak işler

Su sızmaz arasından çak camı cama koyver

 

Kan damlamış kar üstüne inci gülüşünden

Çöz zemheri aynalara sedef düğmeleri

 

Baş kaldırarak koş çıplak ayak

Sen bir yana savrul sevdan bir yana

 

Sarhoş gecenin yollarına yağmur çiselerken

Beynim geme gelmez yüreğim dörtnal

 

Uçsun kelebekler daldan dala gün ağarırken

Tef vuruyor fır dönerek çalparanı çal

 

Derde dermandır efendim al bu şiiri yak

Üç hazan beklet ayazda şerbetlere kat

 

AYDIN HATİPOĞLU

Gönderi tarihi:

IMG21R6VFCODX.jpg_thumb.jpg

 

Son halim :wacko::P

 

İçmişim başım dönüyor dönüyor

Ayrılanlar hep dönüyor dönüyor

Yanlız dönmeyen bana sensin

Bekliyorum hep sen neredesin....

Gönderi tarihi:
AL BU ŞİİRİ YAK

 

Tirse gözlü bir çingene elleri nergis

Kuş evleri dar geliyor güvercinlere

 

Yüzünde bıçak yarası dişinde yaldız

Çillerini satıyor çocuk elleri

 

Çipil ışık dallarında karga tüneği

Köşede küçük ayaklı kızlar kösgeri

 

Ak benekler konuyor kirpiklerine

Elinde kırık kopuk sevgilerin gergefi

 

Ört perdeleri açsın çiçeğim vakti bahardır

Zincirli hamam kubbesi sütunları mermer

 

Kaş koymuş kaf üstüne simin varak işler

Su sızmaz arasından çak camı cama koyver

 

Kan damlamış kar üstüne inci gülüşünden

Çöz zemheri aynalara sedef düğmeleri

 

Baş kaldırarak koş çıplak ayak

Sen bir yana savrul sevdan bir yana

 

Sarhoş gecenin yollarına yağmur çiselerken

Beynim geme gelmez yüreğim dörtnal

 

Uçsun kelebekler daldan dala gün ağarırken

Tef vuruyor fır dönerek çalparanı çal

 

Derde dermandır efendim al bu şiiri yak

Üç hazan beklet ayazda şerbetlere kat

 

AYDIN HATİPOĞLU

Çok güzel bir şiirle , yine çok güzel bir konuk gelmiş defterime...frozen ellerin dert görmesin:) :clover::clover::clover:

Gönderi tarihi:

 

Bir Yelin Mor Ezgisi

 

Sükunetin kıyısındaydı rüzgar. Bir ateşin kıvılcımına değdi sureti. Ne çok masala değmişti kim bilir cümleleri. Aniden soyunup dizelerden engin kağıtlara bıraktı düşlerini. Evvela düşlerini kokladı. Nisan yağmurları gibiydi. Sonra arındı ellerinde mevsimleri. Bir çizgi misali uzandı eskizlere. Ve peşi sıra şiirdi gece…Deniz ürkek, deniz çocuktu. Mavileri yara bere içinde.

 

Ve dile geldi adam;

 

Nasır bağlamış gökyüzü;

sıktıkça geceden yarasını,

irin halinde yıldızlar savrulur.

Fışkırır sancısı bir rahimden;

göbeğinde darağacı,

soluksuz bir yaşam gerilir şahdamarın çarmıhına,

ölümü doğumundan önce bir düşüm,

sür beni rüyalarının en derin uçurumlarına.

 

Apansız giyinirim yolları.

Kaç defa eskittim bu tarihi bilemezsin.

Topraklarımda kafileler halinde

köleleştirilmiş yalnızlıklar.

Satılır bir kağıda yazılmayan şiirin pahasında.

Haritalarda tozar gölgelerim.

Kendimi unutmuşum ardımda.

Terkedilmiş öykülerin yırtık sayfalarında eksiltirim mazimi. Tüm patikalarda çocukluğumu yitiririm.

Kaybolmuş yüzüm rüzgarlarda.

Başka lisanların coğrafyalarında unuturum tebessümlerimi.

 

Tanrılardan çaldığı cümleleri serdi kağıtlara. Dağlarda eşkıya olmuş ölümleri. Kol gezer Olimpos’un mabetlerinde şimdi.

 

Ve Yel süzüldü cümlelerin iklimine;

 

Akbabaların sofrasında yem şimdi gönlüm..

Hangi mitoloji sayıklar beni sayfalarda.

Ey Homeros kaçıncı susuşun bana?

Bu kaçıncı sükunetin mor şiirlerime.

Kaç ateşe sürgün edildi gölgem;

Prometyus’un yüreğinde yaradır suskunluğum.

 

 

Adam eğdi beyazlarını kirlenmiş kağıtlarına. Arındırdı şiirlerini bir aforozun korkusunda. Sonra düştü soluğu bir cümlenin imlasına ;

 

 

Parçalanır göğsüm bir yıldızın düşüşünde...

Doldururum ceplerime gökkuşağını,

doldururum gözlerime yağmurları…

Çoktan kaybetmişken onca tufanı,

Merih’den habersiz giyerim kıyametten kaftanı…

 

Yel, sürdü gözlerini uykularına. Teninde diaspora…Ve yağmalanır Babil’in göğe eren bahçeleri. Hypatia’nın dudaklarından süzülür Yel’in düşleri ;

 

Düşüşümde akan kan-yaşlarım var artık düşümde;

Ne bir gece bilir sığınmaya, ne de bir gündüz doğmaya.

Zemherilerim titrer aynaların kırıklığında.

Şiirleri talan edilmiş bir şairin gözyaşı,

isyanı lanetlenmiş bir filozofun idamı,

aklına gelebilecek her hüznün Araf’ıyım ben…

 

 

Sorguya çekilince gölgeler, bir, bir sürüldü bedenlerden. Çelik minberler gerildi vaizlerin dualarına. Devamında zincirlendi denizler. Ve mil çekildi gökyüzüne. Maviye kanayınca denizler Adam ağladı cümlelere;

 

 

Düşmeye görsün, defalarca zincirlerim uçurumlarımı.

Bir rüyanın seyrinde sükunetine terk ederim dizelerimi.

Yaşayabileceğin son yalnızlığım ben...

Ben sabahlarımı gecelere terk ettim.

Yalnız bıraktım uykularımı sensizliğimle.

 

Yel savruldu çocukluğa. Oyunlar savurdu caddelere.Sokaklarda saklanmakta haylazlıkları. Ve şiiri yutup, düş püskürdü ;

 

Hokkabaz yalnızlıkların rahmine düşmüşüm..

anadan doğma çocuk bir düşmüşüm..

tozlarından arınıp sevdalığa gömülmüş

benden büyük yalnızlığa bürünmüşüm..

yazdım, yazdım sildim..

içim üşüyor sanki,

şiirler kağıtlarda zemheride mi ne?

Buğulu camlara yazıyorum düşlerimi;

tatmin etmiyor yine…

Dün konuştuk bugün kafiye yaptım;

Dün sustuk bugün devrik halde cümlelerim.

 

Kaybolunca çocuklar panayırlarda, bir ince telaş dolanır bayram sabahlarına. Sonrasında uğurlanır kentten bahar. Ve Adam sallar mendilini bir şiirin vedasına;

 

Her sirkin hengamesinde kaybolan sükutum ben.

süslü yüzlerin ardına bakma

ince bir ruj lekesinde kalan tadım ben...

hangi yaşamdan kaldığı muğlak

isminde tüm tarihi gizli anım ben...

 

Şimdi kınından çekilmekte fırtına.

Ay ışığı sürmüş ordularını talan eder mavileri.

Sahilde yara bere içinde kumdan kalelerde sığınır deniz.

Daha kaç kılıç darbesi sinecek yakamoza?

Daha kaç hançeri indirecek dalgaların bağrına?

Ve daha kaç okyanus tükenecek bu seferde?

 

Yel, kazıyınca şafağını nöbet tutan gölgelerin uykusuzluğuna, parmak uçlarında terhis edildi masalları. Sonrası şiir…Sonrası öykü… Ve yel yirmi dokuz harfi uyandırmadan geçti şiirin başucuna;

 

 

aslında..

Uyanmıştı gecelerim…

Sokak lambasında görülürken düşlerim

beyinsel bir fırtına esareti,

çelişki bölüğünde bir asker künyesi..

şafak sadece gün ağarırken vuruyor pencereme..

Benim değil, göğün yüzünün şafağı..

 

 

 

Ve adam dokundu Yel’in şaraptan şiirlerine. Uyanırken masalları bir sarhoşluğun mahmurluğundan, kazara çarptı kalemi Yel’in bir mısrasına ;

 

 

Pencerene çentiklediğin yüzünü anlat.

Bir yağmurun yağışına sakladığın şarkılarını,.

Veya bir saksıda keşfettiğin coğrafyaları anlat.

Akvaryumunda fırtınalar kopuyor baksana;

bir şiirin enkazında soluksuz halde mesafelerin...

 

Ve Yel yağmura soyundu. Nisandı…Ve hatta geceydi… Açıp pencerenin rüyaya bakan kısmını usulca sığındı bir poyrazın hiç de uzak olmayan iklimine;

 

Anlatılacak ne varsa susar şimdi.

Adı özlem mi?

Hasret mi?

Artık her sahne bahara açılıyor.

Ve perdelerde yeşermekte begonyalar.

Bense uyumaktaki bir çocuğun kulağında yankılanıyorum;

adım ninni olmuş…

Fabl’lar yazılmışken incitmeden sustuğum şiirlerime,

söyler misin hangi şairin derinliğinden çıkartabilirim denizlerimi…

Hayatı kattık, yıpranmışlıklarıyla cümlelere..

Sonra doldurup bir şişeye, engin bir yüreğin özgürlüğüne saldık..

 

 

metamorphosis--moRyEL_

 

 

Gönderi tarihi:

Birgün belki hayattan

Geçmişteki günlerden

Bir teselli ararsın

Bak o zaman resmime

Gör akan o yaşları

 

Benden sana son kalan

Bir küçük resim şimdi

Cevap veremez ama

Ağlar yalnızlığına

 

Ve işte arda kalan

Bir avuç anı şimdi

Koyup da bir başına

Bırakıp gittin beni

 

Sen yalnız değilsin

Biliyorum neredesin

Bu üzerdi beni

Yaşasaydın ve görseydin

 

Birgün belki hayattan

Geçmişteki günlerden

Bir teselli arasın

Bak o zaman resmime

Gör akan o yaşları

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.