Darbe yap; haberini sakın yapma!

 

 

Nokta Dergisi’ne yapılan baskılar karşısında imtiyaz sahibi artık direnç gösteremeyip kapatma kararı aldı.

Konuyu Beytullah Emrah Önce yorumluyor:

 

2004 yılında iki darbe atlattığımızı öğrenince kimse şaşırmadı. Kızanlar ve sevinenler; karşı çıkanlar ve alkış tutanlar oldu gerçi ama şaşıran pek çıkmadı.

 

 

Herkes, kendi geleneğini oluşturan darbelere alışmış görünüyordu. Çünkü bu ülkede düşünmek, hele hele resmi ideolojinin kırmızı çizgilerinden taşan bir fiil olarak düşünmek ve üstüne üstlük bunu bir de ifade etmek, darbeden beter suç sayılıyor.

Bu gerçeği Kenan Evren’e dahi öğretebilmiş bir ülkede yaşadığımızı unutmayalım. Hatırlayın, hani Kenan Evren, bölge valiliklerinden bahsetmişti de, konu eyalet sistemi olarak telakki edilmiş ve Evren, Türkiye’yi bölmekle nitelenebilmişti yakın bir dönem. Dahası bugüne kadar hakkında darbecilikten, işkenceden, koyduğu yasaklardan ve sebep olduğu sair kötülükten dolayı yapılan onca suç duyurusunu inceleme gereği duymayan savcılar, Evren için inceleme bile başlatabilmişti, ne cesaretse?

 

Bir sonuç çıkmayacağı tahmin edilse bile, böyle bir incelemenin başlatılmış olması dahi acı bir ironiydi... Emekliliğinden sonra hep magazin haberleriyle gündeme gelen 12 Eylül darbesinin komutanı Evren, uzun zamandan sonra ilk kez siyasal nitelikli bir demeç vermişti ve neredeyse 301’lik olacaktı. Kendi elleriyle boğazını sıktığı ifade özgürlüğü, ilk defa kendisine gerekecekti.

 

Bu olay; düşüncesini söylemenin darbe yapmaktan daha kötü olduğu gerçeğini göstermişti Evren’e, ne sonuç çıkardı bilemiyoruz. Bildiğimiz bir şey varsa o da şudur: Bu ülkede darbe yapmak hâlâ suç değilse bile haberini yapmak kesinlikle suçtur!

 

İşte önümüzde Nokta Dergisi örneği. Ne yapmıştı bu dergi? Önce, Genelkurmay’ın medyayı tabi tuttuğu ayrımcılığı; bizzat 12 Eylül darbesi mirası anayasaya dahi aykırı olan bir uygulamayı haber yapmıştı. Sonra, 2004 yılında eşiğinden döndüğümüz darbe girişimlerini, günlükler ve sunular eşliğinde detaylarıyla birlikte kamuoyuyla paylaşmıştı. Hükümet’in ve savcılara çağrı yapan Başbakan’ın sesini ise kimse tınlamamıştı... Öyle ya, Şemdinli savcısını bir çırpıda kurban eden bir Hükümet’e, ortada bu kadar ağır iddialar varken hangi savcı, nasıl güvenebilirdi?

 

Son olarak da Nokta, TSK’nın sivil toplum kuruluşlarıyla nasıl bir işbirliği yürütmeyi planladığını gösteren bir belgeyi yayınlamıştı. Bardağı taşıran damla da bu oldu. İlk iki olayda cılız bir itiraz yükseltilmişti. Çünkü günlüklerin yüksek perdeden yalanlamayışı, gazete köşelerine yansıyan detaylar ve Hükümet ile bazı emekli komutanlardan gelen açıklamalar, haberleri doğrular nitelikteydi.

 

Andıç ve darbe günlüklerinden tutturulamayan gerekçe, STK belgeleriyle sağlanmak istendi ve askeri savcılık kararı ile Nokta’ya ağır bir polis baskını gerçekleşti. Derginin editörü, mesleğin doğasından ve yasalardan doğan hakkı kullanarak kaynağını deşifre etmemiş, belgeleri ise ancak mahkemeye sunabileceğini söylemişti. İkna olmayan askeri savcılık, Nokta için tam teşekküllü bir arama emri çıkarttırdı. Bu bahaneyle derginin tüm arşivlerine, belgelerine ve çalışanlarının özel eşyalarına varana kadar her şeyi arama, kopyalama ve gerekli görülenlere el koyma yetkisi alınmıştı.

 

Yapılan basın yasaldı, peki haklı mıydı? Adil ve ahlaki miydi? Basın özgürlüğüne sığıyor muydu?

 

Elbette Türkiye söz konusuysa, bu soruların bir anlamı kalmıyordu. Emir yukarıdandı, uygulanması gerekiyordu, süratle uygulandı... Nokta Dergisi ve çalışanlarına yapılan baskından ziyade baskıydı. Ve bu olay, ne kadar çarpık bir hukuk sistemine sahip bir ülkede yaşadığımızı bir kez daha gösterdi.

 

Ortaya çıkan görüntü ise iç karartıcıydı: Darbe girişimleri hakkında hiçbir soruşturma açılmamış ama darbe girişimlerini haber yapan Nokta dergisi cezalandırılmıştı. Bunun anlamı “Darbe yap, haberini yapma!” oldu. “Darbe yap ama düşünme, düşündüğünü ifade etme!” oldu.

 

Şimdi Nokta Dergisi, önemli bir karar aşamasında. Derginin patronu, dergiye yönelik baskıların sonucunda “ya tamam ya devam” diyecek. Ama karar sadece bir dergi meselesi değil artık, bir hak ve özgürlük meselesi...

 

Şayet bu süreçte olanlara sessiz kalırsak, sivil muhalefet sesini yükseltemezse, darbe ve baskı geleneğinin kendine güveni biraz daha artacak. Her yaptığını zor ve güç ile örtbas etme alışkanlığını pekiştirecek. Gücünü haklılığının gerekçesi olarak sunmaya devam edebilecek. Toplum ise adalet ve özgürlük adına bir kez daha çok şey kaybetmiş olacak.

Sakarya Başörtüsü Platformu basın açıklaması;

 

Militarizm sorgulanmadan adalet ve huzur gelir mi?

 

Militarizmin boğduğu Türkiye’de; siyaset, basın, medya ve sivil toplum bizzat militarist güçler tarafından tüketiliyor, kirletiliyor. Hukuk sistemi iğdiş edilerek baştan aşağı militarist zihniyete uygun bir hale getiriliyor. Askeri vesayetin sorgulanamaz ve yargılanamaz olarak algılanması ve kabul edilmesi için yapılmadık hokkabazlık kalmıyor. Militarist zihniyetin bütün bir toplum tarafından kanıksanması için çalışılıyor.

 

On yıllardır militarist darbeci bir zihniyetle ülkeyi idare edenlerin son dönemde kullandıkları argüman cumhurbaşkanlığı makamı ya da başka bir deyişle cumhurbaşkanının kimin olacağı. Andıçları, Sarıkızları sorgulayamayan, sorgulanması hayal bile edilmeyen ülkede Cumhurbaşkanı olmasına kesin gözü ile bakılan Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın başörtüsü ile Çankaya’ya çıkmasının imkansız olduğuna dair onlarca yazı ve yorum yayınlanabiliyor. Emekli darbeci Kenan Evren “Emine Erdoğan başörtüsünü çıkartarak Köşk’e çıkarsa çok büyük bir takdir toplar” diyecek kadar küstahlaşıyor, yüzsüzleşiyor. Kıymeti resimleriyle menkul bu darbeci paşa bıraksın başörtüsü ile uğraşmayı da başörtüsüne özgürlük için haftalardır, aylardır, hatta yıllardır meydanlardan seslerini yükseltenlerin seslerine kulak versin , açıklamalarını okusun. Dünyayı kendi dar çevrelerinden ibaret sayan bu anlayışın , militarist zihniyetin tipik bir uzantısı olduğunu anlamak hiçte zor değil.

 

Evet! Militarist yapı Cumhurbaşkanlığı tartışmaları üzerinden şahlandırılmaya çalışılıyor. Atatürkçü Düşünce Derneği adlı Ahmet Necdet Sezer’in finansörlüğünde semirtilen darbeci yapılanma, bütün medya ve basını arkasına alarak mitingler düzenliyor. Topu topu kırk-ellibin kişinin katıldığı miting, tarihin en büyük toplantısı olarak lanse ediliyor ve bunun üzerinden Hükümet Kanadına, Başbakan’a ve dolaylı olarak da Müslüman halka gözdağı verilmeye çalışılıyor.

 

“Soğukkanlı yaklaşımlarla”, ”Gerilim politikalarında uzak olma” tutumlarıyla halk üzerinde tedavisi güç bir yılgınlık oluşturan Akparti Hükümeti ise; olan biteni seyretmenin yanında cesur ve kararlı bir profil çizemiyor ve buna ilişkin söz ve davranışlarda bulunamıyor.

 

Son dönemde artırılan darbe tartışmaları ve darbeci kesimlerin büyük bir utanmazlık ve cüretkarlıkla askeri müdahale beklentisi içerisinde olduklarını açıkça beyan etmeleri Hükümet Kanadının uyanmasına yetmiyor ve Başbakan: ”Bir sivil toplum örgütü demokratik hakkını kullanmıştır” diyebilecek kadar duyarsızlaşabiliyor.

 

Şayet gelinen bu noktada oligarşik çevrelerin dayatma ve baskılarına boyun eğilip taviz verilecek olursa inandırıcılık ve tutarlılığın bir daha bulunamayacak şekilde kaybedileceği açıktır ve ortadadır. Siyasetin normalleşmesi ve militarist zihniyetin geriletilemese dahi duraksatılması noktasında Tayip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı önemli bir fırsat niteliği taşıyor olsa da, kendisinin kişisel ihtirasını ne şekilde besleyeceği konusunda da çok ciddi soru işaretlerini taşıyor. Ancak kışlacı zihniyet ve yapılanmanın zayıflatılmasına yapılacak olan her hamle çok büyük önem arz ediyor.

 

Biz Sakarya Başörtüsü Platformu olarak; kim tarafından yapılırsa yapılsın nerden ve ne şekilde gelirse gelsin zulmün her türüne, uzlaşmacılığın her şekline karşı olduğumuzu bir kez daha ilan ederken, pragmatik ve gündelik politikaların az bir faydası yanında çok büyük zararlarının olduğunu vurgulamak istiyoruz. Militarist zihniyete verilecek olan her tavizin, geriye yasak olarak, baskı olarak, tuzak olarak, işkence ve tahakküm altında yaşama mecburiyeti olarak döneceğinin bilinmesi herkes için faydalı olacaktır....

Darbe haberleri zaten gercek disiydi,Noktanin noktalanmasi cok yerinde olmustur,cünkü insanlari Orduya karsi kiskirtan bir derginin noktalanmamasi sasirtici olurdu.

Sakarya basörtüsü platformu neyin savunmasini yapiyor,militarizm derken resmen ordu düsmanligini körüklüyor.Neymis militarizm kim söylüyor bunlari.Avrupadan alinma sözlerle Türk ulusunun ordusuna hakaret etmek ne dindarliga sigar nede insanliga.

Gercek olan sudur ki Genel kurmayin attigi oltaya ilk sarilan Nokta dergisi oldu,nokta dergisi Fetullah Gülenden icazet alarak yazar.Fetullah Gülen'in amaci ve metodlari da artik herkesce biliniyor.inkar edenler ise Fetullah Gülenciler.

 

saygilarla

Darbe haberleri zaten gercek disiydi,Noktanin noktalanmasi cok yerinde olmustur,cünkü insanlari Orduya karsi kiskirtan bir derginin noktalanmamasi sasirtici olurdu.

Sakarya basörtüsü platformu neyin savunmasini yapiyor,militarizm derken resmen ordu düsmanligini körüklüyor.Neymis militarizm kim söylüyor bunlari.Avrupadan alinma sözlerle Türk ulusunun ordusuna hakaret etmek ne dindarliga sigar nede insanliga.

Gercek olan sudur ki Genel kurmayin attigi oltaya ilk sarilan Nokta dergisi oldu,nokta dergisi Fetullah Gülenden icazet alarak yazar.Fetullah Gülen'in amaci ve metodlari da artik herkesce biliniyor.inkar edenler ise Fetullah Gülenciler.

 

saygilarla

 

 

kaç tane nokta dergisi alıp okudunuz.

her şeyi bilir bilmez Fettullah ile irtibatlandırmanız gerekmez.

 

Fettullahın hangi fikirlerini savunuyor mesela..

.

kaç tane nokta dergisi alıp okudunuz.

her şeyi bilir bilmez Fettullah ile irtibatlandırmanız gerekmez.

 

Fettullahın hangi fikirlerini savunuyor mesela..

.

Benimle neden kelime oyunlarina giriyorsunuz ki,gercekler günlerce aciklandi ve Nokta dergisinin gizli yüzü ortaya cikarildi.

Derginin Fetullahin fikirlerini savunup savunmamasi ölcü degildir taktiktir sadece.Ölcü olan okuru kime karsi kiskirttigidir.

 

saygilarla

Benimle neden kelime oyunlarina giriyorsunuz ki,gercekler günlerce aciklandi ve Nokta dergisinin gizli yüzü ortaya cikarildi.

Derginin Fetullahin fikirlerini savunup savunmamasi ölcü degildir taktiktir sadece.Ölcü olan okuru kime karsi kiskirttigidir.

 

saygilarla

 

ne kelime oyunu sayın politika.

 

yapmayın lütfen.

 

Baskın yedi ve ardından hemen dergi kapatıldı. tabi baskınla alakası yoktur !!

 

yok öle burası Türkiye.

 

'darbeler cumhuriyeti'

 

demokrasinin bir ülkede var olmasının, varlıgının olmasının en büyük delillerinden biride saydamlıkdır, şeffaflıkdır.

 

öyle vaya böyle askeri savcılıgın yolladıgı polis baskınından hemen sonra kapatma kararı alması enteresan bir tevafuk oldu.

 

selamlar.

Nokta dergisi kapatilmadi sadece,bu haftaki sayisina ara verildi.ha siz bunu nasil algilarsiniz bu sizin sorununuz..

 

saygilarla

Darbe haberleri zaten gercek disiydi,Noktanin noktalanmasi cok yerinde olmustur,cünkü insanlari Orduya karsi kiskirtan bir derginin noktalanmamasi sasirtici olurdu.

Sakarya basörtüsü platformu neyin savunmasini yapiyor,militarizm derken resmen ordu düsmanligini körüklüyor.Neymis militarizm kim söylüyor bunlari.Avrupadan alinma sözlerle Türk ulusunun ordusuna hakaret etmek ne dindarliga sigar nede insanliga.

Gercek olan sudur ki Genel kurmayin attigi oltaya ilk sarilan Nokta dergisi oldu,nokta dergisi Fetullah Gülenden icazet alarak yazar.Fetullah Gülen'in amaci ve metodlari da artik herkesce biliniyor.inkar edenler ise Fetullah Gülenciler.

 

saygilarla

 

 

Fişlemelere devam he;ne güzel demokrasi anlayışı; tam politik bir tavır...

 

Meslegimiz ne olursa olsun karekterimiz degismez,.,