Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2007 18 yıl İçtimai yapıda sanılır ki en önemli etken ekonomidir. Herşeyi ekonomi belirler. Peki ekonomiyi belirleyen birşey var mıdır ? Hemen cevap verelim. Ekonomiyi belirleyen insanlardır. İnsanların ihtiyaçları yada neyi ihtiyaç saydıkları ekonominin en önemli düşüncesi ve uğraşı alanıdır. Batı toplumunun (yada kültürünün diyelim) ihtiyaç saydığı şeylerin zevk almaya yönelik şeyler olması ve zevk olgusunu tüm dünyaya kapitalist mantıkla yaymak istemesi insanlığın başının belası olmuştur. Bir insanın sadece zevki sefayı düşünmesi durumunda diğerlerine zarar vermesi işten sayılmaz. Sadece zevkini, yani kendini tatmini düşünen insan başkalarını düşün/e/mez. Başkalarını düşünmeyen insan kendini tatmin ederken başkalarına zarar vermekten çekinmez. Dünyanın şu anki durumuna, kendi boğazları için, kendi dünyaları için tüm dünyayı kana bulayanlara bakarsak; insan işkembesinin ne menem bir bela olduğunu göreceğiz. İnsan ihtiyaçları sınırsızdır diyen iktisat öğretisi, insanı Allah'ın belası 380 kilo ağırlığında bir yamyam olarak tasavvur etmiştir. Hep daha, daha fazla mantığını insanın doğal ontolojik yaşam koşulu saymış ve çoğu zaman insanı da böyle koşullandırmıştır. Hatta hayatın kısalığının akla ziyan şekilde zihinlere oturtulması sonucu "hızlı yaşa genç öl" mantığıyla ve hatta madem kısa o halde tadını çıkar sendromuyla amiyane tabirle, dünyanın anasını ağlatmışlardır. Burada dine bir gönderme yapmak zorundayız. Dinler dünyayı bir imtihan alanı olarak tanımlarlar. Kapitalist mantıkla hareket eden insanlar ise dünyayı bir kazanç alanı varsayarlar. Böylelikle kapitalizm ve din arasında karşıt bir yapılanma vardır diyebiliriz ama bu bahsi diğer bir konudur. İnsanların bir kısmı bana verilen (Bazı insanlar ise buna benim sahip olduğum diyorlar) beden varlık/lar/dan zevk almaya meyilli yaratıldıysa neden ona karşı durayım diyorlar. Dünyayı salt acı saymak yanlışsa, dünyayı hazza münhasır kılmak ondan fazla yanlıştır.Temel tezimiz dünyadaki sosyal adaletsizliğin temelinin, herşeyi hazdan mündemiç zanneden buna göre davranan insanlardan kaynaklandığıdır. Ben yaratılmayı esas aldığım için şunu söylemeliyim. Bütün evren bir nizam (Sünnetullah) üzre yaratılmıştır. Ondaki bu düzeni bozan tüm faaliyetler yanlıştır. Dünyayı deneme alanı olarak gören din asıl önemli olanın öbür taraf (Cennet-Cehennem) olduğunu, bu dünyadaki iyilik ya da kötülüğün öbür tarafta ödülünü-cezasını alacağını belirtir. İşte bir seçim zorunda kalan aklı karışık bizler (özellikle müslümanlar) bu dünyanın sosyal nizamını bozan, adaletsizliği temin eden ve açı daha aç toku daha da şişmanlamaya iten davranış sirkülasyonuna cephe almalıyız. Mide meselesi; bize dayatılan değil, bizim yöneldiğimiz bir tercih meselesi. Ya Amerikanvari kültürü seçeceğiz ya da kendi öz kültürümüz olan Türk-İslam Kültürünü. Zaten bu kültürün yapı taşlarına sarılmakla tali olarak anti-amerikancı olacağız ama ilk elden amacımız bu değilde ben-in tatminini düşüncemizin temeli olmaktan kurtarmak. Dünyadaki bozukluğun, zengin-fakir arasındaki uçurumun neden olduğu adaletsizlik duygusunun menşeinde hazza olan uzaklık, yakınlık sorunu vardır. Yani (bazı zenginleri istisna tutuyorum) bir kısım zenginler dünyayı sadece buradan ibaret belleyip büyük bir iştiha ile kazanma ve kazandıklarıyla gününü gün etme hevesinde, bazı kesimler bunlara uymaya çalışarak kendini heba etmekte bazısı ulaşamadığı hazza sahip olanlara diş bilemekte, ben ise hangisine diş bileyeceğimi şaşırmakta. Bu bir tercih sorunudur demiştik. Hedonizm belasını def etmek bir tercih sorunudur. Tüm tercihler bir düşünme evresini gerektirir. Şimdi düşünmeye başlamanızı, düşündükçe midenizi unutmanızı, midenizi ancak diğer insanların açlığı ile hatırlamanızı, zalimin uçan kuşu zulmüne hedef ederken, zulmü kendine amaç değilde sadece ve nedensiz sırf göz zevki için kuşu vurduğunu hatırlamakta fayda var. Tüm dünyayı belirleyen insanların ihtiyaç saydıkları şeylerdir. İhtiyaçları belirlemek bir istikamet sorunudur ve istikamet sorununu çözemeyen insan ABD, İsrail, Fransa ya da demokrasi değil Dinlerin sorunudur. Özellikle son ve yanlıştan münezzeh olan İslam'ın ve İslam'a inananların sorunudur. İslam kardeşliği, komşuluğu, birbirine yardımı esas alan bir dindir. Bu dine müntesip olanların kendileri için istedikleri bir şeyi başkaları için de istemelerini şart koşar. Dünyayı zevk alanı değil imtihan alanı olarak betimler. Dünyanın imtihan alanı olduğunu sürekli olarak hatırda tutar ve ebedi hayatın dünyadaki iyilikler ve güzel ameller neticesinde güzel olacağını bildirir. Öyleyse müslümanın başkalarını sömürmesi mümkün değildir. Müslümanın kendi şahsi çıkarları için hile yapması caiz değildir... Konumuz: Müslüman sadece kendisini düşünebilir mi?Konuya ayet ve hadislerle devam edeceğiz inşaAllah...
Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2007 18 yıl İslam kardeşliği, komşuluğu, birbirine yardımı esas alan bir dindir. Bu dine müntesip olanların kendileri için istedikleri bir şeyi başkaları için de istemelerini şart koşar. Dünyayı zevk alanı değil imtihan alanı olarak betimler. Dünyanın imtihan alanı olduğunu sürekli olarak hatırda tutar ve ebedi hayatın dünyadaki iyilikler ve güzel ameller neticesinde güzel olacağını bildirir. Öyleyse müslümanın başkalarını sömürmesi mümkün değildir. Müslümanın kendi şahsi çıkarları için hile yapması caiz değildir... Konumuz: Müslüman sadece kendisini düşünebilir mi?Konuya ayet ve hadislerle devam edeceğiz inşaAllah... Size tekyönlü baktığınızdan dolayı katılmıyorum.. Tüm güzellikleri, ilişkileri, yardımı sadece müslümalığa mal edemezsin... Ne insanlar tanıyorum dinleri farklı farklı ama inanılmaz iyi, yardımsever, misafirperver ve paylaşımcı... Hiçbir zaman böyle bir standart yaratamazsınız.. Bu bence bir kompleks... Kaldı ki şöyle müslüman ülkelere de bir baktığımızda söylediklerinin tamamen tersi de görünmektedir... Sevgiyle kalın...
Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2007 18 yıl Yazar Size tekyönlü baktığınızdan dolayı katılmıyorum..Tüm güzellikleri, ilişkileri, yardımı sadece müslümalığa mal edemezsin... Ne insanlar tanıyorum dinleri farklı farklı ama inanılmaz iyi, yardımsever, misafirperver ve paylaşımcı... Hiçbir zaman böyle bir standart yaratamazsınız.. Bu bence bir kompleks... Kaldı ki şöyle müslüman ülkelere de bir baktığımızda söylediklerinin tamamen tersi de görünmektedir... Sevgiyle kalın... Dipnot, istersen yukardaki yazıma bir daha bak. Sonra bir daha bak. Tüm güzellikleri, yardımı müslümanlara mal eden yok. Dediğim, müslümanlığın bunları gerektirdiği. Hülya güzeldir dediğimde bu Müzeyyen'in veya Safinaz'ın çirkin olduğu anlamına gelmez. Şu adam iyidir dediğimde diğerleri kötü anlamına gelmez. Pekala şöyle şeyler de söyleyebilirdiniz: İslam bu kadar iyiliği emretmiş ama çok kötü,fesat, çıkarcı Müslümanlar da var. Böyle bir yaklaşıma evet haklısınız ama onların müslümanlığı sorunludur derdim. Çalıştığım işyerinde ateis olmakla beraber çok güzel (iyiliksever anlamında) insanlar mevcut. Demek istediğim; Dindar olduğunu söyleyen insanların inandıkları dinin gereklerine riayet etmeleri gerekir. Bu dinin gereklerini de yukarda söyledim. Müslüman ülkeler tabiri de hoş olmamış. Din insanlara inmiştir devlete değil. Dolayısıyla müslüman ülke değil müslüman insan veya kısaca müslümanlar olabilir. Eğer kastınız islam devleti ise; "iki ayağı bir pabuçta olmak görgüsüzlük alamedir, telaşa gerek yok" demekle iktifa etsem iyi olur. Onlar rüyalarında hep batıya gidip de uyandıklarında kendilerini yataklarında bulan insanlardır. * Yani onların islam devleti olmak vasıfları yoktur. Tarihte gerçekten islam devleti (islamı bir öz olarak kabul edip uygulayan) vasfını kazabilmiş çok az yönetim vardır...Birileri kendine o adı verdi diye o adın içini dolduruyor değildir. Kendinize iyi bakın...Dediklerimi de lütfen dikkatle okuyun... *Murat Menteş’in yanılmıyorsam Aynalı Barikatler adlı kitabından iki söz
Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2007 18 yıl Yazar Muslumanlik araplardan dogduguna gore Araplarin bu ozellikteki tasvire kusursuz uymasi gerekmez mi?Oysa dinin yapisini olusturan bu milletin devletlerini,ulkelerini,insanlarini,insanlari,dogayi cevreyi somurdukleri ben gozum kapali derim hatta demeklede kalmam bunu icinde yasadigim toplumla ispatta ederim... Dinin yapisi bir kere temelsiz kurulmusken ikinci kata cikmak zor olsa gerek.... Dinin yapısını oluşturan Allah'ın emridir. Dinin kendisi odur. Müslümanlık araplardan doğmamıştır. Yanlış bilgiyle yapılan yorumlar yorumunda yanlışlığını sonuçlar. Din belli bir zümreye, ırka, soya inmemiştir. Dinin kaynağı beşeri değil.. Konu araplar ya da arap olmayanlar değil. Konu: Ben yukarda yazdım, işinizi kolaylaştırmayacağım, kusura bakmayınız. Dinin yapısının temelsiz kurulması ise amiyane tabirle sui-kuruntunuz veya suizannınızdır. Yukarda ayrıca belirttim. Din güzel olanı belirtmiş ve karşığılında cennet veya cehennem ateşinin olacağını işaret etmiştir. İslam kendi varlıklarına bir öz olarak yerleşmeyen insanlar şekle olarak islama bağlı kalarak her türlü ahlaksızlığı yapmışlardır. Pekiyi onlar Allah'ı kandırdıklarını mı sanıyorlar. Allah herşeyden hakkıyla haberdardır. Dine gerçekten inanan insan kendisini Allah'a yaklaştıran şeylerin peşinde koşacaktır. Hiçbir din kötülüğü emretmez. la boleme, dini dinsizden öğrenemeyeceğiniz gibi sadece araplara bakarak da islamın kötülüğüne hükmedemezsiniz. Peygamberin tebliğ ettiği dini esas alan çok sayıda müslüman var Allah'a şükürler olsun, birgün inşallah yolunuz onlarla birleşir. Belli mi olur bir Abdulhakim Arvasi de sizinle görüşür bir gün... Ne de olsa Allah kerimdir...vesselam..
Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2007 18 yıl Yazar Yolumuzu aydınlatacak ayet ve hadislerle devam ediyoruz. İnşaAllah daha sonra bu konularda açıklamamızı da yapacağız. Ey müminler, tıpkı Allah'a ve Ahiret gününe inanmadıkları halde başkalarına gösteriş olsun diye mallarını harcayanların yaptıkları gibi, sadakalarınızı başa kakarak ve onur kırma aracı haline getirerek boşa çıkarmayın. Böylesi, sağanak halindeki bir yağmura tutulunca, çır çıplak kalan toprakla örtülü bir kayaya benzer. Bunlar yaptıkları iyilikten hiçbir şey elde edemezler. Allah kâfir topluluğu doğru yola iletmez. (Bakara 264-Fizilal) Ey İman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye layıktır.(Bakara 267) Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık hayra sarfedenler var ya, onların mükafatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur, üzüntü de çekmezler (Bakara 274) Erginlik çağına erinceye kadar yetimin malına sadece niyetlerin en iyisi ile yaklaşınız. Ölçüde ve tartıda dürüst olunuz. Biz hiç kimseye kapasitesini aşan bir yük yüklemeyiz. Bir söz söylerken, söz konusu olan akrabanız bile olsa, doğru konuşunuz. Allah'a verdiğiniz sözü tutunuz. İşte Allah, ola ki düşünüp öğüt alırsınız diye size bu direktifleri veriyor. (En’am 152 Fizilal) Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı peygamber olarak gönderdik. Şuayb onlara dedi ki; 'Ey soydaşlarım, Allah'a kulluk ediniz, O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi. Ölçüde ve tartıda dürüst olunuz, insanların eşyalarını eksik vermeyiniz, yeryüzünde dirlik- düzen sağlandıktan sonra bozgunculuk çıkarmayınız. Eğer mümin iseniz, sizin için hayırlı olan tutum budur. (A’raf 85 Fizilal) Ey münafıklar, siz de sizden önce yaşamış ve sizden daha güçlü, daha zengin ve daha çok sayıda çocuklu olup paylarına düşen dünya nimetlerinin cazibesine kapılan kimseler gibi davrandınız, bu kimseler nasıl paylarına düşen dünya nimetlerinin cazibesine kapıldılar ise, siz de öylece payınıza düşen dünya nimetlerinin cazibesine kapıldınız, vaktiyle eğriliğe dalanlar gibi siz de eğriliğe daldınız. Onlar, yaptıkları dünyada ve ahirette boşa gitmiş kimselerdir. Onlar hüsrana uğramışların ta kendileridir. (Tevbe 69) Medyenoğulları'na da kardeşleri Şuayb'ı peygamber olarak gönderdik. Şuayb dedi ki; «Ey soydaşlarım, sadece Allah'a kulluk sununuz, O'ndan başka ilahınız yoktur. Birşey ölçer ya da tartarken eksik ölçüp tartmayınız. Bolluk içinde olduğunuzu görüyorum, ama sizin hesabınıza kıyamet gününün geniş kapsamlı azabından korkuyorum.» (Hud 84) Malının kendisini ölümsüzleştireceğini zannedene yazıklar olsun. (Hümeze 3) Yarım hurma (tasadduk) etmek suretiyle de olsa, cehennemden korunmaya çalışınız. (Buhari Edep 34) Her Allah’ın günü iki melek iner. Bunlardan biri: Allah’ım! Malını verene yenisini ver! diye duâ eder. Diğeri de: Allah’ım! Cimrilik edenin malını yok et! diye bedduâ eder. (Buhari Zekat 27) Allah’ın Peygamberi hiçbir zaman mal biriktirme sevdasıyla yaşamamış, ömrünü bu yolda harcamamıştır. O’nun hayatını bize aktaran eserlere baktığımızda, onun evinde bazen açlığını giderecek derecede herhangi bir yiyeceğin dahi bulunmadığı, açlık sebebiyle zaman zaman uyuyamadığını görürüz. (14, Bkz. Buhâri, E’tıme, 23, Rikâk, 17, Müslim, Zühd, 22, 28; İbn Hanbel, Müsned, III, 213; Kahdehlevî, Hayâtü’s-Sahabe, II, 732 vd.) Bu konuda gerekli bilgiler buralarda mevcut)
Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2007 18 yıl Ben hyatim boyunca iyilik yapacagim ama sadece maddeci oldugum icin ve gormedigim seyleri bilincli ve istekli reddetcegim icin cezalandiralacagim...Hani nerede ozgur bilinc?Hani Tanri herkezi ozgur yaratmisti?Bumu sizlerin ozgurluk anlayisi La boheme, bana göre çok haklısın, katılıyorum
Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2007 18 yıl Yazar Bunu da nereden çıkardınız. Özgür bilinç özgür yaratma. Özgürlük, öz-ü-gürlük. Öz ne. Öz, fıtrat demek. Fıtrat yaratıcının yaratmasına uygun olan demek. Öz-ü-gürlük fıtratın gürleşmesi, neşv-ü nema bulması, fışkırması demek. Dolayısıyla özgürlük, Rabbin insanı yaratışına uygun olarak yaşanmayla elde edilecektir. Yaşasın İsmet ÖZEL.. İslamın özgürlük anlayışı kula kul olmayı reddeden Allah'a kul olmayı dolasıyla Dünyadan aşkın bir hali insana veren bir anlayıştır. Yapıp ettiğiniz iyilikler güzeldir ancak Yaratıcının varlığını yok saymanız en başta yaratıcıya karşı zulm, cürüm, ihanettir. Hiç bir ihanet cezasız kalmaz. Yaratıcıya kul olmakla bizler özgürlüğümüze halel geldiğini düşünmüyoruz. Siz düşünüyor musunuz. Hiç sanmıyorum. Bir bedevi şöyle demiş. Ben Muhammed'in yap dediği bir şeye aklın yapma dediğini ve onun yapma dediği birşeye aklın yap dediğini görmedim. Aklına mukayyet olan insanlar: Rab, size iyiliği emredip, kötülükten yasak koyuyorken siz ondan yüz çeviriyorsunuz. Size hayat vermişken ondan yüz çeviriyorsunuz, Size koskoca bir dünya vermişken Yaratıca yoktur diyorsunuz ve ondan sonra da neden ben cehenneme gidecek mişim diye feryad-ı figan ediyorsunuz. Özgürlük anlayışıyla ilgili benim hayli uzun bir tartışmam vardı forumda. Özgürlük onun olmadığını hissettiğinizde olan birşeydir. Tam metni buraya aktaracağım. 1- Bir insanın bilincinin 18 yaşından evvel oluşamayacağını bile bile, okullarda zorunlu din dersleri koyuluyor.Bu hareket, kişinin özgürlüğüne müdahele olduğu gibi, iradesine tacizdir, ve hatta özgürlüğünü gasp etmektir. Böyle denilmiş, aşağıdaki de benim cevabımdır. ASLINDA BURADA BAŞKA BİR YÖNDEN YAKLAŞIMDA BULUNABİLİRİZ. NE GİBİ…KİŞİLER, İYİ İLE DOĞRU ARASINDAKİ AYRIMI REŞİT OLDUKLARINDA YAPABİLİYORLARSA, O YAŞA VEYA O ZAMANA KADAR ONA DİNİ EĞİTİM VERİLSE VE ONDAN SONRA İSTEĞİNİ SEÇSE…Belki bu daha demokratik olur…Komik değil mi? Mesela Türkiyede diyelim ki kişiler ancak 18 yaşında reşit olurlar. O halde 18 yaşına kadar bu kişiye dini eğitim verilmesi onun seçme hakkına bir engel değildir zira seçme hakkının ne olduğunu dahi bilmiyordur. Bu sebeple onun seçme hakkının ne olduğunu bilebileceği zamana kadar ona dini eğitim verilse bu demokrasiye, özgürlüğe aykırı mı olur. Çocuk özgürlükten ne anlar…Bu da garip bir soru değil mi? Ne mi diyorum. Baskı altında olmak için baskının farkına varmak gerekir. Bana baskı yapıldığının farkında değilsem, bu benim için bir baskı olmaktan çıkar. Biraz evvel çocukların18 yaşından evvel bilincinin oluşamayacağını kabul etmiştik o halde bilinçsiz bir insanın baskının farkına varması da mümkün değildir. Böyle bir insan ancak acıkmış olduğunun farkına varabilir. Dolayısıyla 18 yaşından küçük birine (TCK anlamında çocuk sayılıyorlar) din eğitimi vermekle vermemek arasında onun hürriyetinı sağlama anlamında fark yoktur. Hürriyet fark edilebilen bir şeydir. Hürriyetinizin sınırlandırıldığını fark ettiğinizde hürriyetiniz sınırlandırılmıştır. Hapishane hürriyetlerin sınırlandırıldığı alanlardır ve çocuklar ne kadar kötü davranışlarda bulunursa bulunsun davranışlarının ve mahpusluğun anlamını bilmedikten sonra onlara ceza verilmez. Hapishaneyi dışardan daha güzel bulan biri için hapishaneye atılmak hürriyeti engelleyen bir yer değildir. Dolayısıyla hürriyetin engellenebilmesi için insanın hürriyetinin engellediğini düşünmesi gerekir. Düşünebilmesi gerekir. 18 yaşından küçüklerin anlamlandırma sorunu yaşamadığını din eğitimi verilirken düşünüyoruz da hürriyettin anlamını bilemeyeceklerini noktasında da düşünemeyecek miyiz. Ki hürriyet daha teferruatlı bir mevzudur. Yani ki özgürlük hissedilen birşeydir. Kendinizi sınırlı hissettiğinizde özgürlüğünüz kaybolur. Sınırlı hissetmediğinizde ise en özgür insan sizsinizdir. Yaratıcının emir ve yasaklarına itimat etmem benim özgürlüğüme engel olmuyor. Konuya cevap verenlere cevap vermek yükümlülüktür. Yerine getirdiğimize konunun özüne dönsek iyi olur. Bu arada özgürlük ve hürriyet kavramları arasında büyük farklar olmakla beraber şu anda bunlarla uğraşmak istemiyorum.
Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2007 18 yıl Yazar Bir müslüman işkembesinden başka birşey düşünmemezlik edebilir mi? Böyle nasıl müslüman olunur? Yarın inşaAllah Peygamber'in örnek hayatını göreceğiz. O ne kadar midesi ve rahatlığı için çaba sarfetmiş buna bakacağız. Bu arada öldüğünde onun mal varlığı ile ilgili hadisleri de ayrıca göreceğiz. Allah nasip eder umarım...
Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2007 18 yıl Bir müslüman işkembesinden başka birşey düşünmemezlik edebilir mi? Böyle nasıl müslüman olunur? Yarın inşaAllah Peygamber'in örnek hayatını göreceğiz. O ne kadar midesi ve rahatlığı için çaba sarfetmiş buna bakacağız. Bu arada öldüğünde onun mal varlığı ile ilgili hadisleri de ayrıca göreceğiz. Allah nasip eder umarım... Siz zahmet etmeyin Evinde 2-3 ay aş için ateş yanmadığı; bu evde su ve hurmadan başka yiyecek bulunmadığı yolunda patetik hadisler nakledilmiştir. Bu hadislerin Buhari'de yer alma konusu başka bir tartışma konusudur, çok da uzun sürer. Başka hakikatlere bakalım-bırakalım tenakuz olarak kalsın-: *Çok zengin bir kadın olan Hatice'den miras kalanlar *Ebubekir'in sağladığı mallar *Medinelilerin sağladığı mallar *Düşünülemeyecek kadar çok ganimetler: Medine yakınlarındaki Hurmalıklar; Hayber Hurmalıkları; Fedek Hurmalıkları bkz:( Sahih-i Buhari tecrid: 1288 nolu hadis ve Kamil Mirasın açıklamaları) *Humus (savaş ganimetinin beşte bir payı) *Ayetnip (Bazı savaş ganimetlerin tümü. Örnek: Nadiroğullarından Fedek Halkından elde edilen ganimet böyle olmuştur. F.Razi: 29/284; Kurtubi 18/19 ) *Ayetnip hakkında nüzul olan HAŞR SURESİ 6.AYET:6 - Allah'ın, onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince siz onun üzerine ne at, ne de deve sürmediniz. Fakat Allah peygamberini, dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeye kadirdir. Haşr Suresi 6. ayetin Tefsiri: Elde edilmesinde zorluk olmayan ganimete de fey' adı verilmiştir. Şer'an da fey', kâfirlerin mallarından müslümanlara dönen ganimet ve haraç gibi gelirler demektir. Denilmiştir ki ganimet, harb esnasında kâfirlerden üstünlük ve galibiyyetle alınan şeylerdir. Hükmü, Enfâl Sûresi'nde geçen "Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'a, Resulüne..." (Enfâl, 8/41) âyeti gereğince beşte birdir. Fey' ise harp bittikten ve feth edilen yer Dar-ı İslâm olduktan sonra onlardan alınan mallardır. Hükmü, beşe bölünmeksizin hepsi müslümanların menfaatlarına uygun olan yönlere sarf edilir." âyette geçen zamirinden maksat, yurtlarından sürülen kâfirler, yani Benî Nadir'dir. Onlardan Resulullah (s.a.v)'a ganimet olarak verilenler de, bırakmış oldukları taşınır ve taşınmaz malların ganimet olmak üzere Resulullah'ın eline verilmesi ve tasarrufuna geçirilmesi demektir. SÜNNETE BAKALIM: Nadir Oğulları'nın malları, elde edilmesinde fazla zorluk çekilmeyen ganimet kabilinden bir fey' olarak kalmıştı. Sahâbîler bunun, Bedir'de olduğu gibi Enfâl Sûresi'de bulunan âyetlerin hükmü gereğince beşe bölünerek kalanın taksim edileceğini sanmışlardı. İşte bu âyetle bunun bilhassa Resulullah'a aid bir fey' olduğu beyan edilerek buyuruluyor ki, Allah'ın yurtlarından çıkarmakla perişan ettiği o kâfirlerden fey' olarak Resulü'ne iâde buyurduğu mala gelince siz ona ne at oynattınız ne de deve. HADİSE BAKALIM TEKRAR: Buharî, Müslim Tirmizî, Nesaî ve diğer kaynaklarda rivayet edildiğine göre, Hz.Ömer demiştir ki, "Nadir Oğulları'nın malları, Allah Teâlâ'nın, Resulü'ne ganimet olarak verdiği, elde edilmesi hususunda müslümanların ne at ne de deve sürmediği ganimet malı idi ve Resulullah'a mahsustu. Hz.Peyamber bu maldan ehlinin bir senelik nafakasını ayırdı, kalanını silah ve hayvanat ile Allah yolunda hazırlanmak için sarfetti. Nadir Oğulları'na karşı yapılan kıtal da ehemmiyetsizdir." (sÜNNET VE hADİS DIŞINDA yukarıdaki Ayet tefsiri Elmalılı Hamdi Yazırdan alıntılandı) * "De ki, ganimetler Allah ve Peygambere aittir. (Enfal, 8/1), *Muhammedin şahsi zengiliğinin DİĞER işaretleri: 60'tan fazla kölesi, 20 cariyesi; Karılarından Ayşe'nin bir andını bozması üzerine KENDİSİNE AİT OLANLARDAN 40 köle birden AZAD etmesi (Buhari; tecrid hadis no: 699 ve devamına dair kamil Miras'ın İzahı) *Veda Haccı öncesinde kendi hazinesinden 100 deve kuban kestiren, hatta bir kısmını da kendi kesen; bir kısmını da damadı Ali'ye kestirEBİLECEK bir dünyalığa sahip olması (Buhari ve Müslim'de Kitabu'l-hac'ca bkz). *Rukye: Nefes etme ve okuma sonucu Teda vi ettiği-yani E't-Tıbbün-nebevi'yi uyguladığı vakalarla doludur Kütub-u Sitte. Her defasında Rukye adı altında ücret aldığın: koyun sürüleri, kurutulmuş, yoğurt, et artık 'Şifa bulan'ın gönlünden ne koparsa, gücü ne kadarsa ÜCRET almıştır Muhammed (s.a.v). Uhruc duası ile (''Uhruc adevullah, ene resullullah!'') diyerek Cin çıkaran da bu Muhammed Mustafa'dır * El-Müellefetül Kulüb ve ganimetlerin büyüklüğüne örnek: Hevazin-Huneyn savaşında ganimet olarak elde edilenler Buhari'nin e's-Sahih'inde sayılıp dökülür: 6 bin kadın; 24 bin deve; 40 bin davar; 4 bin okiyye gümüş. Taberi ve Ceziri'ye göre düpedüz RÜŞVET VEREREK kabilenin ileri gelenlerinin Kalplerine İslama Isındıran (Yaşar Nuri terminolojisi ile) da bu Zat. EbuSüfyan'dan-Hars oğlu Ala'ya kadar 15 kişilik putataparlara İslama gelsinler diye 100'ER (YÜZ'ER) deve verende O. Kurana El-Müellefetül Kulüb diye de girmiş bu olay. Sahihi Buhari'de ve İbni İshak'da Cabir b. Abdullah rivayetine göre şunları okuyoruz: ''Benden evvel hiç kimseye (diğer nebilere) verilmedik beş şey, hep birden bana verilmiştir: 1-) Düşmanın kalbine korku salmak 2-) Yeryüzü bana namazgah kılındı 3-) Cihad yolu ile bana ganimet helal edildi (''Ganaim bana helal edildi'' Halbuki benden evvelki Nebilere helal değildi) 4-) Bana Şafaahat verildi 5-) Bütün kavimlerin peygamberi sayılmak (''Benden evvel her nebi hassaten kendi kavmine ba's olunurken; ben umum-ı nasa ba's olundum'') Buhari c.II s. 223 * Enfal suresi: 1 - Sana ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten mümin kimseler iseniz Allah'tan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin. Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. (Elmalılı Meali) * De ki; enfâl (ganimet), Allah ve Resulünündür. Yani enfâl hakkında hüküm vermek Allah'a ve Resul'e mahsustur. Bunda kimsenin oyu ve onayı yoktur. Allah nasıl emrederse Resul de onu öylece tebliğ ve icra eder (Elmalılı Tefsiri) * Enfal suresi: 41- Şunu da biliniz ki, ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah içindir. O da peygambere ve ona yakınlığı olanlara, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmışlara aittir. Eğer siz Allah'a iman etmiş, hak ile batılın ayrıldığı o gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği o (Bedir) günü kulumuza indirdiğimiz âyetlere iman getirmiş iseniz bunu böyle biliniz. Ve biliniz ki, Allah, herşeye kâdirdir. (Elmalılı Meali) Kendi payından 1/5'den fakir fukara & garip gurebayı doyurmakla mükellef iken Seyyid-i Kainat genellikle bunları kendisine ve aile efradına sarfederdi: Örnek 1-) Hayber fetinden sonra hayber arazisinden çıkan bütün meyve, hububat cinsi ürünlerin önemli bir kısmını (Öksüz, yoksul, fakir ve gariplere d e ğ i l) Hane-i saadetine -kadınlarına kullanımlık- için göndertmiştir. Buhari: e's-Sahihlerden Abdullah İbn Ömer rivayetidir C VII Hadis no: 1052 Örnek 2-) Beni Nazır yahudilerindenele geçirdiği malları kendi ailesinin geçimine ayırmıştır. Sahih-i Buhari Cilt VII. S 332. * Cihad etmeden (at sürmeden) ele geçirilen ganimetleri HİÇ PAYLAŞMAZ DI: Haşr suresi: 6 - Allah'ın, onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince siz onun üzerine ne at, ne de deve sürmediniz. Fakat Allah peygamberini, dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeye kadirdir. (Meali) Haşr 6:. Buharî, Müslim Tirmizî, Nesaî ve diğer kaynaklarda rivayet edildiğine göre, Hz.Ömer demiştir ki, "Nadir Oğulları'nın malları, Allah Teâlâ'nın, Resulü'ne ganimet olarak verdiği, elde edilmesi hususunda müslümanların ne at ne de deve sürmediği ganimet malı idi ve Resulullah'a mahsustu. Hz.Peyamber bu maldan ehlinin b i r s e n e l i k nafakasını ayırdı, kalanını silah ve hayvanat ile Allah yolunda hazırlanmak için sarfetti." (Alusi Tefsiri) * Savaşa katılmış olan k a d ı n l a r a ganimetten (Ganaim) pay ayrılmaz (!). Bu konuda kadınlara hak tanınmamıştır. Buna karşılık savaşa katılan a t l a r a hak tanınmıştır. Örnek: Abdullah İbn-i Ömerden rivayetine göre Muhammed ganimet alınan mallardan her bir süvariye bir ''sehm'' (pay); ve süvarinin sahip bulunduğu ''AT'' için ise 2 ''sehm'' (pay) ayrılmasını öngörmüştür; böylece süvarilere 3 pay üzere ''nasib'' kılınmalarını sağlamıştır. Sahih-i Buhari Hadis no: 1635. C: X. * Bu ganimet konusu çok hassas bir mevzuudur: Bu ''Ganimet Siyaseti'' İslama taraftar ve saha kazandırmak açısından son derece yararlı olmuştur. Muhammed taraftarları Çete saldırıları, baskın, Mukatele ve Kıyımda meşruiyet ve ç ı k a r görerek kılıç sallamışlardır. * Ganimet derken tam olarak ne kastediliyor ve bu savaş ve Kıyımlar sonunda üleştirilen nedir. Bakalım neymiş: _Köle (Kadın ve çocuklar) _Cariye _Hurmalıklar, verimli-verimsiz bütün topraklar _ deve, at, koyun, kuzu ve her türlü davar _ gümüş - altın - gibi tüm mücevheratlar _Ele geçirilen silahlar * ''Hicri 3. yılda Muhayrık adındaki Sahabisi Muhammede vasiyet yoluyla 7 (y e d i ) Hurma bahçesi bağışlar'' (Muhammed Hamidullah; İslam peyga mberi) Bunları beyt-ül Mal'e (devlet bütçesine katıp fakir fukara-garip gurebayı doyuracak yerde, Kullanımı hane-i saadetine devretmiştir. Kadınları ve ev ahalisi ve kendisi bundan sebeplenmiştir. * Mealen bu yazılanlara Hilafen rivayet edilmiş Hadislerden Örnekler: 1-) ''Peygamber öldüğünde, zırhı, bir yahudi'de 30 dirhem karşılığında rehin imiş'' Sahih-i Buhari 2-) ''Biz peygamber karılarının evinde 2-3 ay bazen geçerdi de evde ateş yanmaz, sıcak aş pişmez idi. '' E's-Sahihlerde Hz Ayşe'den rivayet edeilir. 3-) ''İki kara nesne ile yaşıyorduk: Hurma ve su. Peygamberin Medineli komşuları vardı bunların sağılan koyunları vardı. Sağdıkları koyun sütünden Nebiiye armağan gönderirlerdi. Peygamber bize de içirirdi. (Buhariden yine Hz Aişe rivayet eder). Bunları okuyan, işitenler ağlarlar . peki sormak gereekmez mi veda Haccında 100 deve kişisel servetinden kestiren; Bayramlarda 2şer koç kestiren bir Nebii nasıl oluyorda yarı aç-yarı ,tok yaşar ve karnına ''açlıktan taş basarmış''... * E's-Sahihlerden (Buhari hadislerinden) son çarpıcı bir örnek: ''Adamın biri peygambere gelip isstekte, yardım talebinde bulunuyor. Peygamberde o kişiye '' i k i d a ğ ı n'' arasını dolduracak kadar çok koyun verdi'' Bu bonkörlüğün sebebi: 'ganaim'. Haydan gelen (mal-mülk); Huy'a gider
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.