Φ katakuta Gönderi tarihi: 11 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2007 Kuranda bazı insanlaramümin, bazılarına ise kafir denildiğini biliyoruz. İnanan ve inanmayanlar.Ancak birde kuranda, münafık/iki yüzlü adında bir kavram varki,incelemeye değer bir konu.Hemde çok önemli bir konu. Ancak şunu baştan belirteyim,kurandaki münafık kavramı,kuran ayetlerini kendi hayallarinde ürettikleri şirin islama uydurmak isteyen tatlı su müslümanlarınin hiç hoşuna gitmeyecek.Zira münafık kavramı,muhammedin nasıl bir terör estirdiğine dair en çarpıcı delillerden en başta gelenidir. Şöyle bir soru ile başlayalım. Bir insan,eğer zorlama yoksa neden islama girip mümin görünmek istesinki.Bunun mantıklı bir açıklaması olabilirmi? Muhtemelen gelebilecek bir itirazı değerlendirelim Maddi çıkarları olabilir. Şimdi bu itirazın ne kadar gerçekleri yansıttığına değinelim.Bu anlayabilmek için kuranın hangi insanlara münafık damgası vurduğuna bakmamız gerekiyor Bakara suresinin en ağılıklı konusu israiloğullarıdır yani yahudiler. Bakara 75- Şimdi bunların, size hemen inanacaklarını ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir grup vardı ki, Allah'ın kelâmını işitirlerdi de sonra ona akılları yattığı halde bile bile onu tahrif ederlerdi. 76- Üstelik iman edenlere rastladıklarında inandık derler, birbirleriyle başbaşa kaldıkları zaman, "Rabbinizin huzurunda aleyhinize delil olarak kullansınlar diye mi tutup Allah'ın size açıkladığı gerçekleri onlara da söylüyorsunuz? Hiç aklınız yok mu be?" derlerdi. 77- Peki bilmezler mi ki, onlar neyi sır olarak saklar ve neyi açıkça söylerlerse Allah hepsini bilir. Üsteki ayetlerde görüldüğü gibi inanmış göründükleri halde,kendi aralarında ilken başka tavır aldıklarından bahsediliyor,yani münafıklıkla suçlanıyorlar Yahudiler nasıl bir millet şimdide ona bakalım.Neden bu kadar kuranın/muhammedin ilgi odağı olmuşlar ? Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettiği zaman, halkın hemen hemen yarısı Yahudi idi. Ancak Yahudilerin bu bölgeye gelişi hakkında açık bir bilgi yoktur. İslâmiyet ortaya çıktığı sırada, büyük çapta Araplaşmış görünüyorlardı; Arapça konuşuyorlar, çocuklarına Arap isimleri veriyorlar, kabileleri bile Arap isimleriyle çağrılıyordu (M. Hamîdullah, a.g.e., I, 405). Komşuları müşrik Araplar gibi Yahudiler de kabile halinde yaşıyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.s) tarafından oluşturulan Medine İslâm devleti anayasasında dokuz Yahudi kabilesinde söz ediliyor (Salih Tuğ, İslâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri, İstanbul 1969, s.31-40 vd.). Fakat tarihçiler bunları üç grupta topluyor. Kaynuka oğulları işte bu üç kabileden biridir. Diğerleri; Nadîr ve Kurayzaoğullarıdır (M. Hamîdullah, a.g.e., I, 405). Kaynuka; kuyumcu anlamına gelmektedir. Gerçekten de onlar İslâmiyet'in başlangıcında bu mesleği yapıyorlardı. Ayrıca umûmî ticaretle de meşgul oluyorlardı. "Sûk beni Kaynuka=Benî Kaynuka Çarşısı'nda hatıraları kalmıştır (M. Hamidullah, a.g.e. I, 405). Yiğidi öldür ama hakkını yeme diyen doğru söylemiş.Adamlar ticaret erbabı. Günümüzde olduğu gibi,o dönemdede onların zengin oldukları anlaşılıyor.Bu zenginliği kuran ayetlerinde de görmek mümkün. Tevbe 34- Ey iman edenler, şurası bir gerçektir ki, yahudi hahamları ile hıristiyan rahiplerinin bir çoğu insanların mallarını haksız yere yerler ve Allah yolundan saptırırlar. Bir de altın ve gümüşü hazineye doldurup, onları Allah yolunda sarfetmeyenleri bu yüzden acıklı bir azap ile müjdele! 35- O gün o altın ve gümüşlerin üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak (onlara): "İşte bu kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir. Haydi şimdi tadın bakalım şu biriktirdiğiniz şeyin tadını!" denilecek. Bu duruma göre zaten zengin olan yahudilerin,çıkar maksatlı islam dinine girdikleri itirazı çöpe gidiyor. Altın ve gümüş,kuyumculuk.Muhammedin iştahını kabartan bir durum En baştaki sorumuza tekrar dönelim Bir insan,eğer zolma yoksa neden islama girip mümin görünmek istesiinki.Bunun mantıklı bir açıklaması olabilirmi? Bu sorunun cevabını kurandaki şu ayette görüyoruz Tevbe 29-- Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde Allah'a, ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimseleri alçalmış oldukları halde elleriyle cizye verecekleri hale gelinceye kadar öldürün. Kendilerine hayat hakkı tanınmayan bu insanlar,ne yapacaktı,ya açıkça islamı kabul edecekler yada cizye ( haraç) vereceklerdi.Hangi insan gönül rızası ile haraç vermeyi kabul ederki.Mutlaka bundan kurtulmanın yolllarını arar,aramasıda gayet doğal ve insani bir hakkıdır İşte yahudilerde haksız yere zorlanmalarından dolayı,çareyi müslüman görünmekte buldular.Bunda eleştirilecek,yadırganacak hiç şey yoktur.Eleştirilmesi gereken varsa onları buna zorlayandır.Şimdi bu haksız münafık suçlamasından başka bir örnek verelim. Tevbe 81- Savaştan geri kalan münafıklar, Resulullah'ın hilafına, onun savaşa gitmesine karşılık, oturup kalmalarıyla ferahladılar ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmekten hoşlanmadılar, üstelik "Bu sıcakta savaşa gitmeyin." dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır." Keşke anlayabilselerdi. Bu kadar abes bir suçlama olurmu ? Adamlar zaten hayatta kalabilmek ve müslümanlarla savaşmamak için istemeden müslüman olmuşlar. Şimdi niye inanmadıkları bir din için savaşa çıksınlarki ? Hem o insanlara ya islam yada cizye diye,hayat hakkı tanımayacaksın,sonrada bir açıklarını bulduğunda,savaştan kaçtılar diye fırça atacaksın. Düşünün ki adamın biri,kadının birini zorla alıkoyuyor ve onunla isteği dışında ilişkiye giriyor.Başka çaresi olmadığını anlayan o kadın bir müddet bu ilişkiye razı gibi görünüp sonrada bir fırsatını bulduğunda kaçtığında,o adamın; Vay ********* vay,benimle olan ilişkisinde samimi değilmiş diye hayıflandığını düşünün.Böyle söyleyen birine uygun bir yerinizle gülmezmisiniz? Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 11 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2007 BAKARA SURESİ. 75)ŞİMDİ, onların tebliğ ettiğiniz şeye inanacaklarını bekliyor musunuz? Aksine, birçoğu Allah'ın kelâmını dinler ama onu anladıktan sonra bile bile çarpıtırlar. 76) Nitekim, imana ermiş olanlarla buluştuklarında, "[sizin inandığınız gibi] inanıyoruz!" derler; ama birbirleriyle başbaşa kaldıklarında, "Rabbinizin kelâmını size karşı koz olarak kullansınlar diye mi Allah'ın size açıkladığı şeyleri onlara haber veriyorsunuz? Aklınızı başınıza toplamayacak mısınız?" derler. 77) Bilmezler mi ki Allah, açığa vurdukları şeylerden de, gizlediklerinden de haberdardır? 78) Onlar arasında ilahî kelâmın gerçek bilgisine sahip olmayan, kitap ile ilgisiz insanlar var; [ki bunlar] sadece birtakım kuruntular[a tâbi olurlar] ve zanna dayanırlar. 79) O halde, yazıklar olsun onlara ki, kendi elleriyle, ilahî kelâm[dan olduğunu iddia ettikleri hususlar]ı kaydettikten sonra, az bir kazanç elde etmek için, "Bu Allah'tandır!" derler. (Böyle diyerek) kendi elleriyle kaydettiklerinden ötürü yazıklar olsan onlara! Ve yine bütün o kazandıklarından ötürü yazıklar olsun böylelerine! AÇIKLAMA. Burada Ayetlere bakıldığında “Yahudilere” neden (Münafik) denildiği gayet açık fazla izahata gerek yok. TEVBE SURESİ. 34) Siz ey imana erişenler! Bilin ki, hahamların, rahiplerin çoğu, insanların mallarını, haksızcasına yiyip yutuyor ve [onları] Allah'ın yolundan alıkoyuyorlar. Fakat bütün o altın ve gümüşü toplayıp Allah yolunda harcamayanlar var ya, (işte) onlara [sonraki hayat için] çok çetin azabı müjdele; 35) Bu [toplanıp saklanan altının, gümüşün] cehennem ateşinde kızdırılıp onların alınlarının, böğürlerinin ve sırtlarının damgalanacağı Gün, [bu günahkarlara]: "İşte, kendiniz için topladığınız hazineler!" denecek, "Şimdi tadın bakalım, sarılıp sakladığınız hazinelerin [başınıza açtığı belanın] tadını!” AÇIKLAMA. Yukarıdaki Ayetler (Yahudilerin) Paraya Altına tamahlarını Ahirette karşılaşacakları durumu anlatıyor (Yahudilerin) Zorla “Müslüman” yapma durumu söz konusu değil. Birde Peygamber efendimizi a.s.v. Parayla,Altınla anmak abesle iştigaldir detaya gerek yok. TEVBE SURESİ. 29) [Ve] kendilerine [çok önceden] vahiy bahşedilmiş olduğu halde [gerçek anlamda] Allah'a da, ahiret gününe de inanmayan, Allah ve O'nun Elçisi'nin yasakladığını yasak saymayan, ve böylece [Allah'ın onlar için din olarak seçtiği] hak dini din olarak benimseyip ona uymayan kimselerle savaşın; tâ ki, [savaş yoluyla] baş eğdirilip kendi elleriyle bağışıklık vergisi ödeyinceye kadar. AÇIKLAMA. Lafzen, "kendilerine [önceden] vahiy/kitap verilmiş olup da inanmayanlarla ..." yahut: "kendilerine [önceden] kitap verilen kimseler içinden inanmayanlarla bu ayetin de, savaşın ancak savunma amacıyla caiz olduğu yolundaki açık seçik Kur'ânî ilkenin ışığı altında okunması, değerlendirilmesi gerekir. Başka bir deyişle, yukarıdaki savaş buyruğu ancak, Müslümanlar cemaatine ya da devletine karşı girişilen bir saldırı yahut onun güvenliğini açıkça ve tereddüte yer bırakmayacak biçimde tehlikeye sokan bir tehdidin mevcudiyeti halinde geçerlidir.(BAKARA-190. Ayet SİZE savaş açanlara karşı Allah yolunda savaşın, ama (amacınızı aşıp) saldırganlık yapmayın; doğrusu Allah saldırganları sevmez.) Zımnen, "İslamî devletin hüküm ve yönetimi altına alınıp ...". cizye gayrimüslim tebaa (ehl-i zimmet, lafzen, "andlaşmalı" [ya da "koruma altındaki"] tebaa", yani güvenlikleri hukuken Müslüman tebaa tarafından sağlanan gayrimüslimler) üzerine özel bir vergi yüklenmiştir. Bu itibarla, cizye, ne eksik ne fazla, askerî hizmetten bağışıklık vergisidir ve İslamî yönetimin bu durumdaki uyruklarıyla akdettiği "koruma sözleşmesinin" (zimmet) hukukî bedeli ya da karşılığıdır. (Terimin kendisi, ceza, yani, "tazminat ya da bedel olarak [bir şey] ödedi" fiilinden türemiştir. a) Kadınlar, ( ergenlik yaşına gelmemiş erkekler, © yaşlı erkekler, (d) hasta ve sakat erkekler, (e) rahipler, keşişler, ayrıca askerî hizmet için gönüllü olan bütün gayrimüslimler de, doğal olarak cizye yükümlülüğünün dışındadırlar. Aslında daha uzun yazılabilirdide İnsanlar okusun diye kısa oluyor. TEVBE SURESİ. 81) GERİDE bırakılan bu [münafık] kimseler, Allah Elçisi'nin [sefer için ayrılmasının] ardından kendilerinin savaştan uzak kalmalarına sevindiler; çünkü, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşmak düşüncesi bunların hoşuna gitmiyor ve [hatta birbirlerine] "Bu sıcakta savaşa çıkmayın!" diyorlardı.De ki: "Cehennem ateşi çok daha sıcaktır!" Tabii, eğer bu gerçeği kavrayabilirlerse! AÇIKLAMA. Tevbe suresi 81. Ayette geçen kişiler (YAHUDİ) değildir ve (İSLAM)da zorlama yoktur bu kişiler “Münafik” tırlar ve başlarıda Abdullah b. Ubey dir. Şimdi inananlar uygun yerleri ile gülerler (AĞIZ) başka kişilerinde kendilerinde olan gülme yerlerinede karışmazlar nereleri ise demekki bayağı bir marifetli imişler. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2007 Tevbe 81- Savaştan geri kalan münafıklar, Resulullah'ın hilafına, onun savaşa gitmesine karşılık, oturup kalmalarıyla ferahladılar ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmekten hoşlanmadılar, üstelik "Bu sıcakta savaşa gitmeyin." dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır." Keşke anlayabilselerdi. Bu kadar abes bir suçlama olurmu ? Adamlar zaten hayatta kalabilmek ve müslümanlarla savaşmamak için istemeden müslüman olmuşlar. Şimdi niye inanmadıkları bir din için savaşa çıksınlarki ? yahudi kabileleri top yekün munafık mı olmuş dedin sen şimdi munafıkları müslümanların tanıdıklarınımı söylemek istiyorsun. kim biliyor kim munafık diye Allah biliyor bu kesin sayın katakuta Tevbe 81. ayeti yanlış yorumluyor Tebük savaşına katılmadıkları için sevinenlerin, cihat etmeyi kötü gördükleri için, katılmak istemedikleri için özür beyan etmeleri ve bunda kendilerini başarılı hissedip övünmeleri kınanmıştır. Bunlar yani savaşa gitmemek için mazaret üretenler munafıklar lakin müslümanlar bunu bilmiyor, zaten munafıkları Peygamberden başka tek bir sahabe biliyor kimlerin munafık oldugunu. Katakuta gene bilmemezligini konuşturup Tevbe süresindeki ayeti yahudilerle açıklamaya çalışıyor. Her şeyden önce kimse kimin munafık oldugunu bilmiyor ve en azından bu tür mazaretler öncesinde bilmiyor ve zahire göre müslüman sayılıyorlar. Bu gün farklı mı? hayır bugünde aynı, kim bilecek kimin munafık oldugunu, biri alenen çıkıp söylese zaten küfrünü açıkladıgı için kafir olur, yok söylemedigi müddetçe munafıkda olsa müslüman muamelesi görür. Bizim yanımaz gelip müslümanız diyorlarsa, bizde elimizde kati deliller olmadıgı müddetçe müslüman saymak durumundayız. bu yorumlar bugüne has degil, munafıklar genelde mevcut güç karşısında zuhur ederler. katakuta gene sapla samanı birbirine karıştırmış. Tevbe 81. ayeti iyi etüt et derim ben ... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 katakuta eline sağlık, güzel bir yazı olmuş. Bu sorunun cevabı verilmelidir: Zorlama yoksa insanlar neden "müslüman görünsünler" ki? Saygılar. Alıntı
Φ suheda Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 katakuta eline sağlık, güzel bir yazı olmuş. Bu sorunun cevabı verilmelidir: Zorlama yoksa insanlar neden "müslüman görünsünler" ki? Saygılar. İki yüzlü riyakar diye bir tabir vardır bilirsin bunu kimler için neden kullanırlar??? Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 Bu konuda yeterli bilgi ve donanıma sahip uzman bir arkadaşın verdiği cevap Safvan b. Ümeyye der ki: “Huneyn muharebesinde Hz. Peygamber (s.a.s), bana ganimet mallarından bir pay verdi. Halbuki o benim en sevmediğim kimse idi. Bana vermeye devam etti; sonunda insanlar içinde en sevdiğim kimse oldu” (Tirmizî, III, 27).) İslam'a girmiş gibi görünme (münafıklık) adıyla bahsedilen bu konu çeşitli sebeplerle ele alınabilir: a) Zor, baskı, şiddet, tehdit b- Esirlikten ve kölelikten kurtulma isteği veya kendi esirlerini Muhammed'in elinden kurtarma isteği (Huneyn savaşından sonra Hevazin kabilesinin liderlerinin Muhammed'e gelip müslüman oluklarını söylemesi ve 6 bin esirin bırakılmasını istemesi gibi) c) Makam, mevki, statü elde etme isteği (Muhammed'in azılı düşmanı Ebu Süfyan Mekke'nin fethinden sonra müslüman oldu ve daha sonra Curaş valiliğine atandı) d) Muhammed'in askeri olarak güçlendiği dönemlerde onun yanında savaşarak elde edilen ganimetlerden pay sahibi olma isteği (ganimetlerin 4/5'i savaşçılar arasında atlı-yaya oluşuna göre eşit dağıtılırdı) e) Savaşlara katılmadan maddi imkanlara sahip olma ve müellef-i kulp (kalpleri ısındırılanlar) uygulamasından pay alma isteği. (Özellikle Huneyn savaşından sonra) vb... Kuran'da münafılık konusu başlı başına bir sureye bile ad vermiştir o da 63. sıraadaki Münafıkın suresidir. Bu surede bahsedilen Münafıklar ise aslında Muhammed'e Medine'de oldukça fazla faydası dokunan ve ona kol kanat geren Abdullah ibn Ubey ve onun adamlarıdır. Muhammed'den önce Ubey'in Medine'de oldukça falza itibarı vardı ve neredeyse Medine'nin başkanı olacaktı ama Muhammed'in gelişi ile birlikte onun bütün bu hayalleri de suya düştü çünkü Muhammed'in kısa sürede çok fazla taraftar toplaması yüzünden hesapları altüst oldu. Ubey, münafıkların Medine'deki başı diye bilinir ama Muhammed ile birlikte yahudi Mustalıkoğullarına karşı düzenlenen gazveye bile katılmış hatta Hudeybiye sulhünden önce Kuryeşliler ona Hac için imtiyaz tanımışlar ama o Muhammed hac etmediği sürece hac etmeyeceğini söyleyerek teklifi geri çevirip Muhammed'in yanında yer almıştı. O Bakara suresindeki münafıklarda İslam'a yeni giren Medineli müslümanlardı ama bunlar önce Muhammed'i dinlemişler ve kısmen onun peygamberliğine inanmışlar ama sonra yahudilere gidip sormuşlar ve yahudilerde Muhammed'in Tevrat'ta bahsi geçmediğini ve onun peygamber olmadığını söyledikleri için şüpheye düşmüşler ve Muhammed'in peygamberliğini onaylamamamışlar ama Muhammed'in yüzüne karşıda pek belli etmemeye çalışmışlardı. Bir bakıma münafıklardan hiç bir zaman yahudiler kastedilmez çünkü yahudiler ve hristiyanlar Kuran'da "ehli-kitap" olarak ayrıca bahsedilir, belki sonradan müslüman olan bir kaç yahudi kastedilmiştir ama ben onların da eskiden yahudi olabileceklerini pek zannetmiyorum. Muhtemeldir ki, burada Ubey ve adamları kastedilmiş olabilir. Sonuçta herşey siyasi bir boyutta cereyan ediyor. Genel eğilim "güçlünün yanında yer almak" şeklinde gelişiyor ve peygamberlik daha çok bir "siyasi liderlik" gibi algılanıyor. Aslında o dönemde kendi ashabı dışında kimsenin Muhammed'in peygamberliğini tınladığı falan yok, sadece bazı çıkar ilişkileri ve canları ile mallarını onun elinden kurtarabilme isteği bu "münafıklık"ta belirleyici oluyor. Zaten başka neden "müslümanmış gibi" yapsınlar ki ? Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 katakuta eline sağlık, güzel bir yazı olmuş. Bu sorunun cevabı verilmelidir: Zorlama yoksa insanlar neden "müslüman görünsünler" ki? Saygılar. bunu munafıklara sorman lazım. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 13 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 13 Mart , 2007 İki yüzlü riyakar diye bir tabir vardır bilirsin bunu kimler için neden kullanırlar??? Bir insan neden iki yüzlü olur? Buna gerekçesi nedir? A şahsı B şahsına, yüzyüzeyken "ben seni çok seviyorum" diyor ve B şahsının olmadığı yerde "bu adamdan nefret ediyorum" derse iki yüzlüdür. Peki neden bu davranışı sergiler? 1. B şahsından korkuyordur veya onunla ilgili bir korkusu vardır, yüzüne karşı gerçek duygularını ifade edemez. 2. B şahsından bir çıkarı vardır, nefretini dile getirmesi çıkarını tehdit edecektir. Dürüst olmamak, kişiliği oturmamışlık, zayıf karakterlilik vs, yukarıdaki iki nedenden birisi öeröeveswinde yapılan eylem sonucunda yapıştırılan sıfattır. "Taraftarlık" unsurunun öne çıktığı alanlarda (inanç, ideoloji, kavga, savaş, vs), özellikle can ve mal tehlikesi sözkonusu olduğu zamanlarda ikiyüzlülük/münafıklık/takiyyecilik had safaya çıkar. İslam'ın yayılmaya başladığı dönem, medine ve çevresinin can ve mal pazarına dönüştüğü bir dönemdir. Bu dönemde canı ve malı kurtarmak ve korumak için, insanlar akıllarından geçen gerçek duyguları/inançları/düşünceleri saklama ve rol yapma gereği duymuşlardır. Münafıklık sadece islama özgü bir durum değildir. Can ve mal pazarına dönüşen her zaman ve mekanda münafıklık artar. Tarihte en çok bilinen örneklerden biri, Galileo'nun engizisyon mahkemesinde "Dünya yuvarlaktır" iddiasını reddetmesi ve "Siz ne kadar yuvarlak değildir deseniz de, dünya yuvarlaktır ve dönüyor" diyerek iddiasını gizli gizli sürdürmesidir. Aksi takdirde engizisyon kellesini kesecektir. Tarihte en çok bilinen örneklerden diğeri ise, Sabatay Sevi'nin Mesihlik iddiasından vazgeçip, Müslüman olduğunu açıklaması, ancak Musevi inancını ve Mesihlik iddiasını korumasıdır. Aksi takdirde onun da kellesi kesilecekti. Saygılar. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 13 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 13 Mart , 2007 Bu konuda yeterli bilgi ve donanıma sahip uzman bir arkadaşın verdiği cevap güçsüzlük ve çıkar aynı yerdeyse munafıklık olabilir, yani oldugu gibi görünmek, yapmak istediklerini yapamamak demekdir aslında munafıklık, siyasal, sosyal, ekonomik falan filan neyse munafıklıgın ne oldugunu ögrendikde sayın katakutanın bu başlıgı neden açtıgını anlayamadık. zaten Tevbe 81. ayeti yanlış anlamış ve anlatmış, işin dogrusu ben neyi iddia ettiginide unuttum, tekrar bir hatırlatsa Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Tarihte en çok bilinen örneklerden diğeri ise, Sabatay Sevi'nin Mesihlik iddiasından vazgeçip, Müslüman olduğunu açıklaması, ancak Musevi inancını ve Mesihlik iddiasını korumasıdır. Aksi takdirde onun da kellesi kesilecekti. Yukardaki yazı Brainslapper'den alıntıdır. Teşekkür ederim. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Tarihte en çok bilinen örneklerden diğeri ise, Sabatay Sevi'nin Mesihlik iddiasından vazgeçip, Müslüman olduğunu açıklaması, ancak Musevi inancını ve Mesihlik iddiasını korumasıdır. Aksi takdirde onun da kellesi kesilecekti.Yukardaki yazı Brainslapper'den alıntıdır. Teşekkür ederim. Birşey değil Münafıklığın çıkar nedeniyle veya korku nedeniyle olduğunu örnekleriyle gösteriyoruz sadece. Saygılar. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.