Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Burada eklediğim resimler Hollanda'nın ünlü lale bahçeleri, çok güzeller değil mi?

Güzel olmalarının yanı sıra bir başka özellikleri de Hollanda'nın bu çiçekle ülke ekonomilerine, hem turizm geliri hem ihracat geliri kazandırmakta... İşin bir yanıda laleleri Osmanlı'dan ithal etmiş olmaları... Bir döneme adını vermiş olan bu çiçek şimdi bizlerin bahçelerinde ve parklarında bir süs bitkisi olarak kaldı... Ama lale denilince bir dönem Osmanlı bilinirken şimdi Hollanda bu çiçekle anılır oldu... Bizden almış oldukları çiçeği bir gelir malzemesi olarak kullanmayı başaran Hollandalılar mı çok akıllı yoksa biz mi akılsızız yorum hepimizin...

 

lalebahesi2fd3.jpg

lalebahesiyb6.jpg

lalebahesi4qk5.jpg

lalebahesi6mj1.jpg

Gönderi tarihi:

Rüzgar tüccarı kelimesi benim icat ettiğim bir şey değil. Bu söylemin kökleri 300 yıl öncesine dayanıyor. 1630 yıllarında, Hollanda'da inanılmaz bir şey gerçekleşti. Öylesine ki, bu olay, Hollanda'da gerçekleşen en büyük ekonomik çöküntünün nedeni idi. Bu ekonomik çöküntünün ana kaynağı ne para, ne altın ne de borsa hisseleriydi. Bu ekonomik çöküntünün tek nedeni Osmanlı İmparatorluğundan ithal edilen lale soğanı idi.

 

1630'lu yıllarda, Hollanda, o dönemde çok popüler olan lale soğanı ihraç etmeye başladı ve birçok Hollandalı, bu güzel çiçeği bahçelerinde yetiştirip, satmaya başladı. Fakat o dönemde Hollanda'da yetiştirilen laleler, bir virüs nedeniyle hastalanmaya başladı. Ölümcül bir hastalık değildi bu hastalık. Tam tersine, bu virüs sayesinde, laleler renk değiştirmeye başladı ve o zamana kadar görülmemiş, rengarenk laleler yetişmeye başladı Hollanda'da. Bir nevi mutasyona uğradı Hollanda laleleri. İşte bu mutasyon, Hollanda'da görülecek en büyük ekonomik çöküntülerden birinin kapısını araladı. Birçok Hollandalı, o dönemde işini gücünü bırakıp, çok popüler olan lale soğanı alım-satım işine başladı. Öylesine ki, lale soğanı, o yıllarda en büyük, en pahalı yatırım kaynağı haline geldi. Birçok kişi, parasını, lale soğanına yatırmaya başladı. Bir anda lale, statü sembolü haline geldi. Ortalama yıllık gelirin 150 Florin olduğu bir ülkede, popüler bir lalenin soğanı, 1250 Florin gibi bir fiyata satılabiliyordu. Birçok kişi evini, hayvanlarını, arsasını satarak, parasını lale soğanına -yatırım amaçlı, yatırmaya başladı. Eğer o zamanda, başarılı bir lale brokeri iseniz, aylık geliriniz 5000 Florine yaklaşabiliyordu (örneğin, 1636 yılında Semper Augustus adı verilen en pahalı ve ender lale soğanı, 6000 Florine alıcı bulabiliyordu lale borsasında).

 

Fakat bütün bunlar 1637 yıllarının sonlarına doğru değişti. Lale soğanının fiyatı hızla düşmeye başladı. Birçok kişi, kasalarında sakladığı "yatırım kaynağı" lale soğanlarına ödedikleri paranın binde birini bile alamadılar. Hollanda büyük bir ekonomik çöküntü içine sürüklenmeye başladı. İşte bu döneme "Lale Balonu" ve yapılan ticarete ise "rüzgar ticareti" adı verildi. Bu çöküntünün kanımca en büyük nedeni, o dönemde bu ticarete katılan ve paralarını lale soğanına yatıran kişilerin, ellerindeki hammaddeyi tam anlayamamaları ve geleceği iyi görememelerinden kaynaklanıyor.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Güney Amerikalı yerlileri asırlar boyunca maymun avlamak için çok basit bir kapan kullandılar. Yerliler, küçük bir hindistancevizinin ucuna, bir maymunun elinizin girebileceği boyutta bir delik açıp, bu delikten, hindistancevizinin içine bir miktar pilav koyarlar. Daha sonra bu kapanı, maymunların ziyaret edebileceği ağaçlardan birine bağlarlar. Maymun gelir, pilavın kokusunu alır ve karnını doyurmak için elini bu delikten içeri sokar ve pilavı avuçlar. Kapanın en önemli noktası, maymunun boş elini sokup, pilavı tutan yumruğunu geri çıkartmaya çalışmasında yatıyor. Maymun, açlığın ve açgözlülüğün verdiği duygular içinde ve başına geleceklerden habersiz bir tavırda pilavı tutan yumruğunu, saatlerce bazen günlerce o kapandan çıkarmaya çalışır fakat hindistancevizinde bulunan delik, maymunun pilavı tutan yumruğunun çıkmasına izin vermeyecek kadar küçüktür ve bir müddet sonra, yerliler gelip, maymunu kolayca avlar.

 

alıntı Mehmet Doğan

Gönderi tarihi:

Lalenin tarihi

 

Bir toplumun ruh halini anlamak için, o toplumun uğraşlarına bakmak gayet mantıklı olabilir. Lâle sevgisinin özellikle Osmanlı Devleti’nin çöküş döneminin, en gösterişli zamanında bir tutku haline gelmesi sosyolojik açıdan değerlendirilmesi gereken bir konudur. Halk ve saray çevresinin bu çiçeğe karşı beslediği sevginin kaynağı, o dönemdeki iç ve dış durumlardan kaynaklanabilir. Artık Avrupa’daki topraklarını kaybetmeye başlayan Osmanlı Devleti Pasarofça anlaşmasıyla girdiği barış dönemini, Lâle Devri adıyla yaşamıştır. Bu dönemde padişah ve saray çevresi büyük bir israfa başlamış, halk bu dönemde ağır vergiler altında ezilmiştir. Bu döneme Lâle Devri denmesinin sebebi yeni yapılan bahçeler,saraylar, kasırların lâlelerle donatılmasıdır. Saray çevresi ve halkın bunaldıkları savaş ortamından bir nebze de olsa güzel ortamlara uzaklaşma istekleri de bu tutkuya neden olmuş olabilir. Sadrazam İbrahim Paşa bile kendi elleriyle lâle yetiştirmektedir.

 

Lâle sadece Osmanlı Gerileme devrinde değil , Osmanlının bütün dönemlerinde gözdeliğini korumuştur. Anadolu’ya Türklerle birlikte gelen lâle Selçuklu Döneminden itibaren Türkler için bambaşka bir yer tutmuştur. Lâlenin diğer çiçeklerden sıyrılıp Türk ruhuna değişik bir şekilde hitap etmesinin sebebi hayli ilginçtir. Gerek şekli, gerek ismi onu farklı kılmıştır.

 

Lâlenin anavatanın Orta Asya olduğu yaygın bir görüştür. Beşir Ayvazoğlu Lâlenin Türkistan’ın bozkırlarında yabani bir çiçek olarak uç verip, Bulgar Türkleriyle İdil boyuna, Timuroğulları ile Hint’e, Selçuklularla İran’a ve Anadolu’ya geldiğini savunmaktadır. Lâleye yabani olarak Akdeniz’in kuzey kıyıları ve Japonya’da da rastlanmaktadır.

 

Çiçek kültürü Türkler de oldukça gelişmiş olup, lâlenin bu kültürde özel bir yeri vardır.Ayrı bir öneme sahip olan lâle motifi, tarihi kaynaklardaki örneklerden de anlaşılacağı üzere ilk olarak Orta Asya’da ortaya çıkmıştır. Sanat tarihçilerinin büyük bir kısmı Orta Asya sanatında veya 16. yüzyıla gelinceye kadar Türk sanatı süslemelerinde lâleden bahsetmezler. Lâle form benzerliğinden dolayı palmet grubu içerisinde değerlendirilir. Hun sanatına ait bilgilerin büyük çoğunluğunda ve kurganlarda çıkarılan buluntularda lâle motifinin yoğun bir şekilde kullanıldığı süs eşyalarına ve aksesuarlara rastlanmıştır. M.Ö. 5. ve 6. yüzyıllarla tarihlendirilen 1.Pazırık Kurganı’nda bulunan at koşum takımına ait ahşap malzemelerin ve eğer için kullanılan deriden kesilmiş parçaların, lâleye ait palmet motifleri olduğu görülmektedir. Uygurlar dönemi ile ilgili bir mezardan çıkarılan ipek kumaş üzerinde de lâle motifleri net bir şekilde görülmektedir.

 

İran Selçuklularının ve Büyük Selçukluların sanat eserlerinde, 12. Yüzyıldan itibaren, lâle motiflerine rastlanmaktadır.Anadolu Selçuklu devletinin başkenti Konya’da ki eserlerde de lale motiflerine rastlanır. Lale ve lâle kültürünün Anadolu’ya Türklerle birlikte geldiği kesindir.

 

İstanbul’un Fethi’nden sonra, şehir imar edilirken, bizzat Fatih’in emri ile yeniden düzenlenen bahçeler (parklar) lâlelerle süslenmiştir. Zaten Fatih Sultan Mehmet bir bahçıvandı.Bu meslekte çok önemli bir yeri vardı.Boş vakitlerinin çoğunu bunun için harcar ve bundan büyük bir haz duyardı.Seferler arasındaki boş zamanlarda Topkapı ve diğer sarayların bahçelerinde çalışmaktan da büyük zevk alırdı. Kanuni devrinde de, lâle türleri geliştirip çoğaltılmıştır.

Gönderi tarihi:

7 Ocak 2007’de TBMM’den geçirilen Türk Petrol Yasası, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin KKTC karasularında petrol araştırmalarına izin vermeye kalkışması ve Irak Milli Petrol Şirketi SOMO’nun küstah girişimi, Türkiye’de petrol ekseninde dönen olayları bir kez daha gündeme getirdi. Kerkük’te yaşanan gelişmeler ve Hırant Dink cinayeti ile gözden kaçan Türk Petrol Yasası konusunda özellikle MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural, ATO Başkanı Sinan Aygün, CHP Milletvekili Tacidar Seyhan, eski Devlet Bakanı Hikmet Uluğbay ve Petrol-İş Sendikası Başkanı Mustafa Öztaşkın’ın uyarıları, bu yasanın tekrar gözden geçirilmesini zorunlu hale getirdi. İşte Türkiye’de petrol ekseninde dönen oyunlar ve yeni Türk Petrol Yasası’ndaki tuzaklar:

 

Petrol yok diye kuyuları kapattılar

 

Dünyanın 7 dev petrol şirketi, yeni ülkelerde petrol araması yapmak için iktidarları yasal değişikliklere zorluyor.

 

1950’li yıllarda arama yapan yabancı şirketler, uzay teknolojisini de kullanarak Türkiye’nin sahip olduğu petrol rezervlerini saptadılar; ancak hiçbir yerde petrol çıkarmadılar Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu dönemlerde Atatürk, sosyal hayatla ilgili devrimlerin yanı sıra ekonomide de önemli adımlar atmak için mücadeleler yürütüyordu. Ekonomide Türkiye’nin yer altı kaynakları önemli bir yer tutuyordu. Atatürk de bu önemli konuda her zaman Türkiye’nin menfaatlerini ön planda tutarak politika üretiyordu. Özellikle petrol işletmeciliğini devlet tekeline alması, bu konuda attığı önemli adımların başında geliyordu.

 

Yabancılara imtiyaz

 

Türkiye’nin petrol politikalarını anlayabilmek için öncelikle 1954 yılında çıkarılan 6326 sayılı Petrol Kanunu’nu incelemek gerekiyor. Demokrat Parti Hükümeti’nin, uluslar arası petrol şirketlerinin temsilcisi olarak bilinen Max Ball’ın hazırladığı bu kanun çok büyük tepkileri beraberinde getiriyordu. İsmet Paşa, bu kanun ile ilgili olarak “Petrol Kanunu, bir kapitülasyon kanunudur” yorumunu yapıyordu. Ancak İsmet Paşa daha sonra bu görüşünden cayar ve iktidara geldiğinde bu kanuna dokunmaz. Metin Aydoğan, “Bitmeyen Oyun” kitabında bu kanunu “...petrol işletmeciliğini devlet tekelinden çıkarıyor ve yabancı şirketlere geniş imtiyazlar veriyordu. Şirketler, Türkiye’nin her yerinde arama yaptılar, uzay teknolojisini de kullanarak Türkiye’nin sahip olduğu petrol rezervlerini saptadılar; ancak hiçbir yerde petrol çıkarmadılar, açtıkları kuyuları petrol yok gerekçesiyle kapattılar” şeklinde tanımlıyor.

 

ABD’ye sözler verildi

 

Celal Bayar’ın, Ocak 1954 tarihinde yaptığı ABD gezisinin de etkili olduğu dile getiriliyor. Hatta bu gezide, Bayar’ın ABD’de petrol şirketleri temsilcileriyle yediği yemekte, “Petrol Kanunu’nun onların istedikleri biçimde, memlekete dönmeden önce Meclis’ten çıkacağını” söylediği de önemli iddialardan biridir. Petrolle ilgili çalışmalarıyla bilinen Devlet eski Bakanı Hikmet Uluğbay da, o yılları petrol bolluğunun yaşandığı yıllar olarak tanımlıyor:

 

“1954 tarihli Petrol Kanunu çıkarıldığında dünyada tam anlamı ile bir petrol bolluğu yaşanmaktaydı. Bu yıllar, petrol üretimindeki artışın talep büyümesinden çok daha hızlı olduğu dönemdir. Bu dönemde Suudi Arabistan’ın petrol yataklarının işletilmesi ivme kazanmaya başlamış, İran’da Başbakan Musaddık’ın petrolleri millileştirme girişimini baltalamak için alınan diğer önlemlerin yanında Irak’ın petrol yataklarının işletilmesine hız verilmiştir. Bu yıllar aynı zamanda, dünyanın 7 dev petrol şirketinin Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Venezuela, Meksika ve daha bir çok ülkenin düşük maliyetli ve yüksek kâr marjlı petrol varlıklarını işletme hakkını ellerinde tuttukları bir dönemdir. Dolayısı ile bu dönem 7 dev petrol şirketinin yeni ülkelerde petrol araması yapmak için nazlı davrandıkları ve yasal kuralları geniş ölçüde dikte ettikleri bir zaman dilimidir. İşte Türkiye, 1954 tarihli Petrol Kanunu’nu böyle bir petrol dünyası gerçekleri ortamında çıkarmıştır ve o dönemde yasanın ABD’li uzmanlarca hazırlandığı yönünde eleştiriler yapılmıştır.” Kanunun en önemli özelliği, yabancı şirketlere işletme ruhsatı verilmesiydi.

 

Milli menfaat vurgusu

 

“Kapitülasyon” olarak tanımlanan Petrol Kanunu’na, özellikle Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında yaşanan ambargo ile baş gösteren sıkıntılar nedeniyle bazı eklemeler yapıldı. Kanunun 2’nci maddesi, yapılan bir değişiklikle “Petrol kaynaklarının millî menfaatlere uygun olarak ... aranmasını, geliştirilmesini ve değerlendirilmesini” amaç olarak öngörmüştür. Bu bağlamda 13. maddenin birinci fıkrası şu hükmü içermekteydi:

 

“Petrol hakkı sahipleri, 1 Ocak 1980 tarihinden sonra keşfettikleri petrol sahalarında ürettikleri ham petrol ve tabiî gazın tamamı üzerinden, kara sahalarında yüzde 35 ini ve deniz sahalarında yüzde 45 ini ham veya mahsul olarak ihraç etme hakkına sahiptirler, geri kalan kısım ile 1 Ocak 1980 tarihinden önce bulunmuş sahalardan üretilen ham petrol ve tabiî gazın tamamı ve bunlardan elde edilen petrol mahsulleri memleket ihtiyacına ayrılır.”

 

Bu hüküm, 1983 yılında çıkarılan bir yasa ile Petrol Kanunu bünyesine dahil edilmişti. Çünkü Kıbrıs Barış Harekatı’nda yaşanan sıkıntılar henüz tazeydi. Özellikle Batı’lı ülkelerin uyguladığı ambargo nedeniyle, Türkiye, harekat sırasında uçaklarına akaryakıt ve yedek parça bulmakta çok zorlanmıştı. Bu bilgileri veren Uluğbay, ayrıca, şu önemli maddelere dikkat çekiyor: “78’inci maddeye göre üretilen petrolün veya doğal gazın yüzde 12.5 i Devlet Hissesi olarak alınacaktı. 95’inci maddeye göre, petrol ve doğal gaz sahalarını işletenlerin ödeyecekleri gelir vergileri kesintileri toplamı yüzde 55 i geçmeyecekti.”

 

TPAO’nun kuruluşu

 

1954 tarihli 6326 sayılı kanun çıktıktan hemen sonra da 6327 sayılı kanunla TPAO kuruldu. Ancak yıllardır TPAO’nun çalışmadığı, daha doğrusu çalıştırılmadığı iddiaları gündemdeki yerini korudu. Hakan Yılmaz Çebi’nin “Türkiye’nin Petrol Savaşları” kitabında yer alan iddiaya göre, “Milli (!) şirket TPAO kurulduğu gündem bu yana geçen süre içinde Türkiye’nin bir yıllık petrol tüketiminin ancak iki misli petrol üretebildi.”

Ancak, bu konuda yalnızca TPAO’yu suçlamak doğru bir tutum olmaz. Bu konuların, Türkiye’de gelişen siyasi gelişmelerden bağımsız tutamayız. Türkiye’nin özellikle Soğuk Savaş döneminde özellikle ABD ile olan ilişkileri, Batı’ya bağımlılık sürecinin tetikleyici dönemini teşkil ediyor. Soğuk Savaş’ın son yıllarında yaşanan bir olay, petrol arama konularında yabancı şirketlere bağımlılığımıza önemli bir örnektir. 1980’lerin sonlarına doğru ABD’ye ait ARCO çokuluslu şirketi, Diyarbakır-Kayayolu sahasında incelemeler yaptı ve “petrol olmadığı” gerekçesiyle bu sahayı kapattı. Mart 1999’da TPAO’nun o bölgede yaptığı yeni çalışmalar sonucunda o sahada, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en zengin ve kaliteli petrol yatağı bulundu.

 

Gönderi tarihi:

petrol yasası ve laleler; çok alakasız değil mi?

 

aslında alakalı, bu el altından geçirilmeye çalışılan yasalarla dün lale soğanı sattığımız Hollanda'nın ekonomisi göz önüne alınırsa, topraklarımızdan çıkan petrolünde seyircisi olacağımız aşikar...

 

bir çiçekle bile ülke ekonomisini kalkındıran ülkeler ve ülkesinde yer altı ve yer üstü zenginliklerine sahip çıkamamış bir Türkiye... İşsizlik ve gelir adaletsizliği... bu kafalarla nasıl olmasın ki... yarın topraklarımızdan çıkan pertolün kimleri nasıl zengin ettiğini laleleri seyreder gibi seyredeceğiz...

 

ve önümüzde bir cumhurbaşkanlığı seçimi ve Çankaya'dan veto yemeden sessiz sedasız geçecek ne gibi yasalar ve satılan daha neler olacak belkide hiç bilemeyeceğiz... Akp yasa çıkartır, artık Çankaya'da kim oturursa Akp'den oda onaylar ve alınmış, babalar gibi satılmış ruhumuz duymaz...

 

hadi hayırlısı... (!)

Gönderi tarihi:

Hollanda'nın sadece lale pazarından elde ettiği gelir yıllık ortalama 150 milyon $... bunun yanında Türkiye'ye bakıyoruz tarım ülkesi Türkiye'nin kendi kendine yetebilen bir tarım üretiminden ithale dönük ve büyük bir pazar haline gelmekte olduğunu görüyoruz... Bir yanda laleler, bir yanda yetiştirdiği fındığı, buğdayı v.s. ve onu yetiştiren çiftçiyi bitiren politikalar... verimli topraklardan, çölleşen topraklara... kullanılamayan madenlerden, tüketilen deniz ürünlerine... her şeye rağmen ne kadar büyük bir devletmişiz ki yıkılmadık... maazallah...

 

bitkilere yerleşmiş virüsler gibi içten içe kendi kendimizi tüketiyoruz, hükümetler eliyle üstelik...

lalebahesi7ge3.jpg

Gönderi tarihi:

Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Sezer, yayımlanmasını uygun bulmadığı 5574 sayılı "Türk Petrol Kanunu'nun 2, 4, 19 ve geçici 1'inci maddelerinin bir kez daha görüşülmesi için TBMM Başkanlığı'na geri gönderdi.

 

TBMM tarafından 17 Ocak'ta kabul edilen kanunun, 1'inci maddesinde, yasanın amacında, eski yasada bulunan "amacın gerçekleştirilmesinde ulusal çıkarlara uygun olma" ölçütüne yer verilmediğini kaydeden Sezer, 3'üncü maddede, petrol hakkının elde edilmesi için yapılan başvurunun değerlendirilmesinde, istemin ulusal çıkarlara uygun olması gerektiğinin belirtilmediğini ifade etti.

 

Yasanın diğer maddelerinde de, ulusal çıkarların nasıl korunacağına ilişkin kurallara yer verilmediğini vurgulayan Sezer, Anayasa'nın 2'nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğunun belirtildiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

 

"Yasaların kamu yararı amacıyla çıkarılması ve uygulamada kamu yararının öncelikle gözetilmesi hukukun evrensel kurallarının ve hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Kamu yararının da, öncelikle ulusal çıkarları içerdiğinde kuşku bulunmamaktadır. Anayasa'nın 176'ncı maddesinde, Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri içeren Başlangıç bölümünün Anayasa metnine dahil olduğu; 2'nci maddesinde de, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Başlangıç bölümünde yer verilen temel ilkelere dayanan bir Devlet olduğu vurgulanmıştır.

 

Anayasa metnine dahil olan, temel görüş ve ilkeler içeren Başlangıç bölümünün beşinci paragrafında, hiçbir etkinliğin Türk ulusal çıkarları karşısında korunma göremeyeceği açıkça belirtilmiştir."

 

Anayasa'nın 11'inci maddesinde, Anayasa kurallarının yasama, yürütme, yargı organlarını, yönetimi, diğer kuruluş ve kişileri bağlayan üstün kurallar olduğu açıklandığına dikkat çeken Sezer, "Üstünlük ve bağlayıcılık özelliği, tüm anayasal kuralların, bu bağlamda ulusal çıkarların, uygulamada yürütme organı ve yönetimce, öncelikle ve özenle gözetilmesi gerekeceğini göstermektedir. Başka bir anlatımla, ulusal çıkarların korunacağının Yasa'da açıkça düzenlenmemiş olmasının, devlet organlarının, kamu kurum ve kuruluşlarının ve kamu görevlilerinin Anayasa'dan kaynaklanan yükümlülüklerini ve görevlerini ortadan kaldırmayacağı açıktır" dedi.

 

Bu organ, kurum, kuruluş ve görevlilerin, Anayasa tüm eylem ve işlemlerinde ulusal çıkarları ve kamu yararını önde tutmak, koruyup güçlendirmek yükümlülüğünde olduğunu belirten Sezer, "Petrol ve doğalgaz gibi stratejik önemi çok yüksek ürünler sözkonusu olduğunda bu yükümlülüğün daha da artacağı kuşkusuzdur" değerlendirmesini yaptı.

 

Sezer, incelenen yasanın amacını düzenleyen 1'inci maddesi ile başvuruların değerlendirilmesine ilişkin kurallar içeren 3'üncü maddesinde, ulusal çıkarların korunacağına ilişkin açık kural bulunmamasının, bu konuda yapılacak uygulamalarda ulusal çıkar ve kamu yararının gözetilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırdığını vurguladı.

 

Üretilen petrol ve doğalgaz ürünlerinin ne kadarının ülke gereksinimi için kullanılacağı ne kadarının dışsatım konusu yapılabileceğinin yasada düzenlenmediğini bildiren Sezer, "Başka bir anlatımla, Yasa'da, ülkemizde üretilen petrol ve doğalgazın bir bölümünün, ulusal güvenlik ve ulusal çıkarlar gereği ülke gereksinimi için ayrılmasını zorunlu kılan bir kurala yer verilmediği saptanmıştır" dedi. Bu hükme yer verilmemesinin de Anayasa'ya aykırı olduğunu kaydeden Sezer, "İncelenen yasada, devletin petrol ve doğalgaz arama ve işletme hakkından vazgeçerek bunu yerli ya da yabancı gerçek ya da tüzelkişiler eliyle yapma amacında olduğu anlaşılmaktadır. Durum böyle olunca, ülkemizde üretilen petrol ve doğalgazın bir kısmının ülke gereksinimi için ayrılmasının, ulusal çıkarlar yönünden önemi daha da belirginlik kazanmaktadır" değerlendirmesini yaptı.

 

Petrolün, dünyanın stratejik değere sahip en önemli ürünlerinden biri olduğunu; dünyadaki tüm anlaşmazlıklar, çatışmalar ve savaşların enerji kaynaklarına egemen olabilmek için yapıldığını anlatan Sezer, eski yasada bulunan düzenlemeye şöyle dikkat çekti:

 

"Dünyadaki gelişmeler, petrol kaynaklarındaki rezervlerin giderek azalması ve enerji kaynaklarına olan gereksinimin artması petrolün stratejik önemini daha da artırmaktadır.

 

Ülkemizde üretilen petrolün yarıdan fazlasının ülke gereksinimi için ayrılmasına ilişkin kural, önemli bir uluslararası gelişmenin sonucunda 6326 sayılı Petrol Yasası'na konulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs Barış Harekatı sırasında ve sonrasında, uygulanan ambargo nedeniyle uçaklarına yakıt bulmakta zorlanınca, ulusal çıkarlarını korumak için 28.03.1983 günlü, 2808 sayılı Yasa'yla yukarıda açıklanan düzenlemeleri yapmak zorunluluğunu duymuştur.

 

Stratejik önemi bu kadar yüksek olan petrolün, tümüyle dışsatım konusu yapılabilmesini olanaklı kılan düzenlemelerin ulusal güvenlik yönünden risk taşıdığı ortadadır."

Gönderi tarihi:

Cumhurbaşkanımızın tespitleri çok yerinde ve oldukça önemli konular. Bu yasanın nelere mal olacağını hükümet gayet iyi biliyor ancak emir ve yetkileri dışarıdan aldıkları için çıkarttıkları yasalar ülke çıkarları ile ters düşüyor. Ve ben şimdi iddia ediyorum ki, Nisandaki Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından piyasayı rahatlatacaklar, sıcak para sokacaklar, el kadı gibi adamların sayesinde ve bunu bir seçim yatırımı olarak yapacaklar. Kasım seçimlerine kadar da hangi yasaları el altından geçirirler göreceğiz.

 

selametle

Gönderi tarihi:

by x men evet laleler çok güzel petrolde çok güzel ben ikisini bağdaştırdım. :)

petrol büyük paralar demek, lalede petrol kadar olmasa da endüstriyel halde Hollandada kazanç malzemesi.

bizde ise tarım gittikçe bitirilme yolunda, biz okullarda okurken Türkiye kendi kendisine yetebilen bir tarım ve hayvancılık sanayine sahiptir diye öğretilirdi. şimdi çiftçi perişan. kotalar, dışarıdan alınan tohumlar, yanlış sulama, üreticinin her alanda zarara uğramasına sebep oluyor zaten az kazanan Türk tarımcısının yanında Hollanda lalelerle tarımsal sanayisini büyütüyor.

 

aklı başında herkesi rahatsız edecek bir yanlış politika izliyor ülkemiz. 10 yıl sonrasında nasıl sıkıntılar çekilebileceğini tahmin etmek zor değil eğer bu kafalar ve zihniyet değişmezse...

 

selamlar

Gönderi tarihi:

Petrol-İş Başkanı Öztaşkın, Petrol Yasası'nı veto ettiği için Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e teşekkür ederken, yasanın sakıncaları nedeniyle bütünüyle baştan ele alınması gerektiğini söyledi.

 

Öztaşkın, Cumhurbaşkanı Sezer'in Petrol Yasası vetosunu değerlendirdi. Sezer'e teşekkür eden Öztaşkın, yasanın içeriğine ilişkin eleştirilerinin dikkate alınıp, iptal gerekçesi yapıldığını söyledi. Yasanın ülke menfaatlerine aykırı olduğunu belirten Öztaşkın; memleket ihtiyacı olan petrolün ayrıştırılma zorunluluğunun kaldırıldığını, yabancı şirketlere vergi muafiyeti sağlandığını, işletme ruhsatı sürelerinin 30 yıla kadar çıkarıldığını, Türkiye'nin kara ve deniz olmak üzere iki ruhsat bölgesine bölündüğünü anımsattı.

 

Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün yetkilerinin kısıtlandığını, bu nedenle sektörde faaliyet gösteren şirketlerin denetim dışı kalma durumunun ortaya çıktığını kaydeden Öztaşkın, yargı açısından sadece tahkime bağlı olunacağı için Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına tabiiyetin ortadan kaldırıldığını vurguladı.

 

Sezer'in uyarılarına dikkat edilmeli

 

Cumhurbaşkanı Sezer'in ülke güvenliği ve çıkarları konusundaki uyarılarına işaret eden Öztaşkın, "Yapılması gereken, sadece iptal edilen dört maddenin değil, yasanın bütününün yeniden tartışılmasıdır" dedi.

 

Yeni düzenlemenin sendika, oda ve siyasi partileri de içeren bir toplumsal uzlaşma ile çıkarılması gerektiğini belirten Öztaşkın, şöyle konuştu:

 

"Petrol gibi 70 milyon insanın geleceğini ilgilendiren bir yasa, şirketlerin kar-zarar ilişkileri üzerine oturtularak çıkarılamaz. Türkiye'nin kısıtlı petrol kaynakları üzerinde yabancı şirketlerin hakimiyet kuracakları bir yasa düşünülemez. Türkiye'nin petrol rezervleri üzerinde tasarruf yetkisine birkaç şirketin sahip olmasını sağlayacak bir yasa çıkmamalıdır. Petrol hem dünyanın hem Türkiye'nin en stratejik ürünüdür. Böyle bir yasa ancak ve ancak toplumsal uzlaşı içerisinde çıkarılabilir. Ülke ve toplum yararı bu yasada hakim olmalıdır."

 

alıntı

Gönderi tarihi:
Petrol-İş Başkanı Öztaşkın, Petrol Yasası'nı veto ettiği için Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e teşekkür ederken, yasanın sakıncaları nedeniyle bütünüyle baştan ele alınması gerektiğini söyledi.

 

Öztaşkın, Cumhurbaşkanı Sezer'in Petrol Yasası vetosunu değerlendirdi. Sezer'e teşekkür eden Öztaşkın, yasanın içeriğine ilişkin eleştirilerinin dikkate alınıp, iptal gerekçesi yapıldığını söyledi. Yasanın ülke menfaatlerine aykırı olduğunu belirten Öztaşkın; memleket ihtiyacı olan petrolün ayrıştırılma zorunluluğunun kaldırıldığını, yabancı şirketlere vergi muafiyeti sağlandığını, işletme ruhsatı sürelerinin 30 yıla kadar çıkarıldığını, Türkiye'nin kara ve deniz olmak üzere iki ruhsat bölgesine bölündüğünü anımsattı.

 

Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün yetkilerinin kısıtlandığını, bu nedenle sektörde faaliyet gösteren şirketlerin denetim dışı kalma durumunun ortaya çıktığını kaydeden Öztaşkın, yargı açısından sadece tahkime bağlı olunacağı için Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına tabiiyetin ortadan kaldırıldığını vurguladı.

 

Sezer'in uyarılarına dikkat edilmeli

 

Cumhurbaşkanı Sezer'in ülke güvenliği ve çıkarları konusundaki uyarılarına işaret eden Öztaşkın, "Yapılması gereken, sadece iptal edilen dört maddenin değil, yasanın bütününün yeniden tartışılmasıdır" dedi.

 

Yeni düzenlemenin sendika, oda ve siyasi partileri de içeren bir toplumsal uzlaşma ile çıkarılması gerektiğini belirten Öztaşkın, şöyle konuştu:

 

"Petrol gibi 70 milyon insanın geleceğini ilgilendiren bir yasa, şirketlerin kar-zarar ilişkileri üzerine oturtularak çıkarılamaz. Türkiye'nin kısıtlı petrol kaynakları üzerinde yabancı şirketlerin hakimiyet kuracakları bir yasa düşünülemez. Türkiye'nin petrol rezervleri üzerinde tasarruf yetkisine birkaç şirketin sahip olmasını sağlayacak bir yasa çıkmamalıdır. Petrol hem dünyanın hem Türkiye'nin en stratejik ürünüdür. Böyle bir yasa ancak ve ancak toplumsal uzlaşı içerisinde çıkarılabilir. Ülke ve toplum yararı bu yasada hakim olmalıdır."

 

alıntı

 

sevgili sardunyam güller ile petrol benzetmesi çok güzel bir örnek....

aslında burada verdiğiniz mesajda gayet açık...

bildiğiniz gibi yabancıların türkiye'de mal almaları inanılmayacak kadar kolaylaştırıldı...

çıkartılan bu yasa hiçbir ülkede yok....

bir alman vatandaşı gelip türk vatandaşı ile aynı haklara, kanuna sahip oluyor,oysa bir türk vatandaşı almanya'da FARKI KANUNA tabi oluyorlar...

korkarım petrolde güller gibi olacak....

onlar'mı yoksa biz'mi sorusuna ise (ikinci seçenek olarak, alkıştutan aydınlar)diyorum....

saygılar

Gönderi tarihi:
sevgili sardunyam güller ile petrol benzetmesi çok güzel bir örnek....

aslında burada verdiğiniz mesajda gayet açık...

bildiğiniz gibi yabancıların türkiye'de mal almaları inanılmayacak kadar kolaylaştırıldı...

çıkartılan bu yasa hiçbir ülkede yok....

bir alman vatandaşı gelip türk vatandaşı ile aynı haklara, kanuna sahip oluyor,oysa bir türk vatandaşı almanya'da FARKI KANUNA tabi oluyorlar...

korkarım petrolde güller gibi olacak....

onlar'mı yoksa biz'mi sorusuna ise (ikinci seçenek olarak, alkıştutan aydınlar)diyorum....

saygılar

 

evet laleler şimdi hollandanın sembolü bir zamanlar osmanlıyla anılırdı... onlar laleyi bizden ithal alarak borca girdiler ama şimdi lale ile ekonomilerine katkı sağlıyorlar...

 

evet ingilterede yerlisi ya da yabancısı mülk sahibi olamıyor, bırakın dönümlerce araziyi çünkü mülk kraliyete ait... bizde ise sudan ucuz... yahu toprak satıyorsun, satacak başka birşeyin kalmadı çünkü... tarımsal ürün, madensel ürün, sanayi ürünü, satmıyoruz toprak satıyoruz... birileride demez mi dünyanın heryerinde herkes alıyor... singapurda bile yabancılara mülk satılmıyor, bırakın gelişmiş ülkeleri... çünkü büyük paylar içeren toprak satışları ileride başımızı ağrıtır, sorun yaratır... en önemli örnek Filistindir... bunları görüp birşey olmaz demek aymazlıktır...

 

petrolümüzüde yabancılar bulacak, onlar çıkartacak, onlar işleyecek biz % 6 kar alacağız... kendi petrolünden % 6... akılla izahı mümkün değil... bu kadar teslimiyetçi zihniyet görülmüş şey değil... ve Cevizkabuğunda Akpli vekil sorulan soruların çoğuna cevap veremedi, yalan söyledi... Cevizoğlu yalanını gördü, hemen çevir kazı yanmasın... adam kanunu imzalamış ama okumamış... öyle bir göz atmış... ülkenin petrolünü yabancılaştırıyorsun ama kanunu okumuyorsun, başbakan imzala diyor imzalıyorsun... işte vekillerimiz... bizim haklarımızı savunmak üzere o meclise gönderilen adamlar nelerin altına imza atıyorlar haberleri yok... demokrasi anlayışı olmayan zihniyet aşiret gibi yönetir, yönetilir... lider ne derse vekil imzalar, o zaman sen o koltukta şeklen mi duruyorsun demezler mi?

Gönderi tarihi:

Petrol yasasını protesto etmek isteyen arkadaşlar eklediğim liste vekillerin e-posta adresleri onlara kimin vekaletini taşıdıklarını hatırlatmak isterseniz adreslere birer ileti postalayabilirsiniz. bu yasa milli çıkarlara ters düşen bir yasadır, milletin vekilleri farkında olmaya bilir. :excl:

 

 

**********

  • 2 hafta sonra...
  • 2 hafta sonra...
  • 5 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Kürt Federasyonu

 

Neval Kavcar

 

“*Kurt Federasyonuna Hazirlik”, Petrol Yasasi

*19 Ocak 2007 Cuma 12:00

 

Eski MIT mustesarlari ortaya cikiyor, kutsanmis kisilikleri ile toplumu

aydinlatiyorlar. MIT baskaninin 80. yil aciklamasi ile “Kuresellesmenin

karsisina” dikilmenin imkânsizligini anladik. Eski MIT mustesari simdi ki

Bagdat Buyuk elcisi Sonmez Koksal’a gore “Kurt Devletini kabul

etmeliymisiz”. Sirada “MIT’in duayeni” var efendim. Eski MIT mustesar

yardimcisi Cevat Ones diyor ki:

 

“*PKK’li da bizim vatandasimiz. Elestirmeli, ozelestiri yapmali, ama dogruyu

bulmaliyiz. PKK, 3 bin militandan ibaret degil. Politikalarimiz basarisiz

oldu*.”( Milliyet- 18.01.2007)

 

Turkiye tam bir taarruz altindadir. DYP Genel Baskani Agar’in “Duz Ova

Siyaseti” ni temel alan gorusler, birbirisi arkasinca dokuluyor. Temel

unsur, “Kurt Varliginin kabulu”dur. Koksal “Kurt realitesine hizmet

etmeyecek olsa idi, Bagdat Buyuk elciligine atanir miydi?

 

Amerikan politikasinin “Kurtculuk” uzerinde bugun geldigi nokta, “Turkiye

Cumhuriyeti” ne “Kurt Varligini ” kabul ettirmektir. Iste baris istiyorlar,

PKK 1 Ekimde ateskes ilân etti, ABD Mahmur kampini basti gelismelerinin

nihai hedefi budur. Mahur Kampi baskini danisIkli dogustur ve neticesi koca

bir hictir. Simdi Gul, Mahur Kampinin bosaltilmasini istiyor, bosaltirlar.

 

MIT’in duayeni efendim, “PKK vatandasimizdir” diyor. Turkiye Cumhuriyeti PKK

yi orgutledi, TSK ne mi saldirtiyor anlamaliyiz yoksa iste bunlar Kurt

vatandasi ama PKK liysa “Kurt varligini” kabul etmeliyiz mantigini mi?

Duayenden sonra sirada MIT koordinatoru, ombudsmani var mi bekleyip gorelim.

Mehmet Agar’i yalniz birakacak degiller ya. Bu ulke kimlere gorev vermis ve

milletinin hizmetinde zannetmis, tek tek arzi endam ediyorlar karsimizda.

 

Basbakan Erdogan secim havasina kasimda yaptirdigi, AKP nin yerlerde

surundugu kamuoyu yoklamasi neticesinde girmisti aslinda. 2007 Ocak ile

birlikte icraatlar hizlandi. “Vatandasa” bedavadan dagitilan hatta THY da

seyahat edenlerin okumasi saglanan “Bugun Gazetesi” ile AKP nin ne muhtesem

bir iktidar oldugunu terennum ediyoruz. Erdogan cikardigi “tasarruf

genelgesi “ile “kamu kurum ve kuruluslari, hizmet binasi, lojman, kamp,

kres, egitim ve dinlenme tesisi satin almayacak, kiralamayacak” diyor.

 

Bunlarin alimina dort yildir alinmaya devam ediyordu, secim yili geldi

yasaklandi oyle mi? Basbakan Erdogan milletvekilleri ile ilk toplantisinda “

Lojmanlara girmeyiniz “diyordu”. Etkileyici bir konusma idi. “Iste milleti

icin kollari sivayan ” bir basbakan dendi. Ne oldu? TBMM ne ait lojmanlara

girilmedi, satis icin Milli Emlaka devredildi derken henuz bir neticeye

ulasmamistir. Lojmanlara giremeyen vekiller, kamuya ait misafirhaneler ve

benzeri yerleri her zaman ki gibi kullandilar.

 

Tayyib Erdogan’in 2003 yilinda ki “lojman cikisi”nin sadece milletvekilleri

ile sinirli kalmasi tam bir hayal kirikligi yaratmistir. “Lojman “devletin

ulasmakta zorlandigi ya da guvenlik gerekcesi ile yapilmasi disinda ki tum

lojmanlar kaldirilmali iken bunun yapilmadigini goruyoruz. Lojmanin gorev

basinda ki ilin kodamanlari icin yapilmasi ve az sayida ki gorevlinin

bindigi, “saltanat kayigina ” benzetmek olasidir. Bu ulke de issiz sayisi %

15 lere gelmis iken ve milyonlarca kisi “asgari ucrete” talim ediyorken

devlet kesesinden “lojman ve benzeri “yerlere devam edilmesi, kotu yonetim

demektir. Gelecek hukumetin ilk icraati lojman ve benzeri yerleri elden

cikarmak olmalidir. Buralarda gidilmesi ongorulen tasarruf, devletin uzerine

binmis yukte yapilacak indirim gibi “anlamsiz bir secim yatirimi” manasini

tasir.

 

*TBMM de “Petrol Yasasi” kanunlasirken, cikan petrolun belirli bir miktari

Batman Ozel idaresi olmak uzere bolge illerine aktarimi olmak uzere ilerde

neye donusecegi apacik belli olan bir yasa kabul edildi*. Simdiye kadar

hangi ilde cikan madenden yuzde o ile verilmistir. Devlet hissesinin %50

sinin o ile birakilmasinin mantigi nedir?

 

Cikarilan “Petrol Yasasin” da ki tek garabet bu degildir elbette ki? .”

Yabancilarin petrol aramasi icin Bakanlar kurulunun verdigi izin

kaldirilmis, onceki yasada yer alan “milli menfaatlerin korunmasi” maddesi

de kaldirilmistir. Son dort yilda cikan tum yasalarin tekrar gozden

gecirilmesi, “devletin menfaati” noktasinda sart olmustur.

 

Kuresellesme denilerek, “Turkiye’nin zenginliklerine ve gelecegine” sahip

cikan zihniyete paravanlik yapan AKP Hukumetinin dort yil icinde cikardigi

tum yasalar, “Petrol Yasasi” benzeridir. Devletin kontrolunu ve payini

ortadan kaldiran, “Eskiya Yasalaridir” resmen. AKP iktidarinin tek basina

cikardigi bu yasalarin sorumlulari, AKP milletvekilleridir. Yarin “soyleneni

yaptik” cumlesi aklanmalarina yetmeyecektir.

 

Bugun Turkiye’de PKK’dan daha cok, PKK dusunceli Bati piyonlarinin hareket

tarzlari tehlike arz etmeye baslamistir. PKK nin temsilciligine soyunan eski

Mit cilerin, PKK yi Kurt hareketinin oncusu gibi gosteren kose yazarlarinin

ve hatta AKP icinde TBMM catisi altinda yuvalanmis “PKK”li

milletvekillerinin soylemleri ile ABD nin “Kurt” hareketine bakisi

cakismistir.

 

*Kerkuk konusunda “Kanimiza Dokunuyor” , “Kurban Olam Ay yildizina ” diyen

Erdogan’in, “PKK Teror Orgutunu”, “Kurt Sorununa” cevirmesine ve Kurtcu

faaliyetlere yesil isIk yakmasina bakarak, ” kan uyusmazligi”nin soz konusu

oldugunu belirtiyorum*.

 

AKP Diyarbakir Milletvekili Ihsan Arslan’in, sicilli Kurtculer ile birlikte

hazirladigi “Kurt Sorusturmasi” adli kitapta yer alan:

 

“Kisa vadede alinmasi gerekli yegâne onlemin (ayni zamanda yegâne cozumun)

Turkiye’nin tamamina uygulanacak yeni bir “Eyalet Sistemi” oldugunu

hatirlatmak isterim.” (Kurt Sorusturmasi)

 

Peki, Tayyib Erdogan, “Muteahhitlikle kose olmus” bu milletvekilini uyardigi

duyulmus mudur? Hakkinda sorusturma acilmis midir? Diger AKP li vekillerden

sIkâyet gelip bu konudan rahatsizliklarini dile getirmisler midir? Hicbirisi

olmamistir.

 

*Tayyib Erdogan’in AKP si, “Eyalet Sistemi” manasina gelen “Yerel Yonetimler

Yasasi”nin cikarilmasini secim sonrasina birakmistir*. Bu yasanin ilk ve tek

hedefi G. Dogu ve petrol havzalaridir. Eyalet sistemi icinde bolge halki

iyice bilinclenirken Turkiye’nin geri kalan bolgeleri de birbirinden kopuk,

sehir devletleri haline donusecektir. Bati Sevr ile yapamadigini, AKP eli

ile gerceklestirmek uzeredir.

 

AKP iktidari varken Bati emperyalizminin topla tufekle isgale gelmesine

gerek kalmamistir. Ulkeyi cozmeye yarayacak ve savunma refleksini kiracak

tum yasalar, tek partilik cunta gibi AKP iktidarinca

cikarilmaktadir.Hukumetin “Millî hassasiyeti” yoktur. Bunu kabul ettikleri

yasalarda “millî menfaatlerin korunmasi” maddesini cikarmalari ile de

gostermektedirler.

 

Bir daha iktidar olmalari mumkun degildir. Fakat yaptiklari yanlarina kâr

kalmamali hesabi kendilerinden mutlaka sorulmalidir.

 

Su anda ellerinde ki belediyeleri de kullanarak, “komur, gida” yardimlari

yapilmakta, cemaat ve tarikatlar yolu ile insanlara “Erdogan Hukumetinin” ne

kadar Musluman oldugu anlatilmaktadir. KIT leri zarar ediyor diye

ozellestiren hukumet bu yil kamu gorevi icin binlerce kisiyi tahsis etmeyi

planlamaktadir.

 

*”Kanimiza Dokunuyor” diyen Erdogan’in kani geregi yaptiklari artik bardagi

tasirmistir.*

 

19 Ocak 2007

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.