Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KÖRÜ KÖRÜNE YAŞAMAK... ("O olmazsa yaşayamam" demeyeceksin / demeyecaksin işte, / Yaşarsın çükü...


DİPNOT

Önerilen İletiler

TUT Kİ GECEDİR

 

tut ki gecedir

karanlık sıvaşır ellerine camlardan

birden kırmızıya döner

trafik ışıkları

kükürtlü dumanlar yükselir

korkuya batmış

camkırığı adamlardan

tehlikeye büyür sakalları

 

tut ki gecedir

ihbarlar birer sansar

bir telefondan bir telefona atlar

yeraltı örgütleri tetik üstünde

adres değiştirmiş silah kaçakçıları

fahişeler birbirinden kuşkulanıyor

 

tut ki gecedir

katiller huzursuz

hırsızlar sinirli

hainler ürkekçedir

elleri telefona kendiliğinden uzanıyor

ihanete gece müthiş bir gerekçedir

ihbarlar birer sansar

bir telefondan bir telefona atlar

 

ihanet bir bilmecedir

 

:clover:...ATTİLA İLHAN... :clover:

justlikemydaddybylilliabv0.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

____________________________________________________________

 

" Bir küçük oğlancık ". Yazarı Helen Buckley ,

İrlanda'da Dublin Üniversitesi'nde öğretim üyesi. Hem çocuk edebiyatı üzerine, hem yetişkinlere seslenen çocuk pedagojisi üzerine sayısız çalışması var. Toplumsal çalışmalarda yoğunlaşmış, üretken bir yazar. Kendini çocuk haklarına, çocukların her tür şiddetten, baskıdan korunmalarına ve onların toplumsal bireyler olarak yetişmesine adamış... İşte şiir olarak yazdığı öykü:

 

" Bir küçücük oğlancık bir gün okula başladı.

Pek mi pek akıllıydı.

Okulu da pek mi pek büyüktü.

Ama akıllı çocuk sınıfına dışarıdan kestirme bir yol buldu.

Buna çok sevindi.

Artık okul ona kocaman görünmüyordu.

 

Bir zaman sonra bir sabah

Dedi ki öğretmen

"Bugün resim yapacağız.."

"Ne güzel" diye düşündü çocuk.

Resim yapmayı çok severdi.

Her şeyin resmini yapardı:

Aslanlar, kaplanlar, tavuklar, inekler, trenler, gemiler.

Mum boyalarını çıkardı ve çizmeye başladı.

 

Ama öğretmen "Durun" dedi, "Henüz başlamayın!"

Ve herkes hazır görünene dek bekledi.

"Şimdi" dedi öğretmen,

"Çiçek çizmesini öğreneceğiz".

"Ne güzel" diye düşündü çocuk. Çiçek çizmeyi çok severdi.

Ve en güzellerini yapmaya başladı:

Pembe, mavi, kavuniçi mum boyalarıyla.

 

Ama öğretmen "Durun" dedi.

"Size nasıl çizileceğini göstereceğim". /

 

Yeşil saplı kırmızı bir çiçek çizdi.

"İşte" dedi öğretmen. "Şimdi başlayabilirsiniz".

Küçük çocuk bir öğretmenin çiçeğine baktı

Sonra kendi çiçeğine.

Kendi çiçeğini daha çok sevdi

Ama bunu söyleyemedi.

Defterinde sayfayı çevirip

Öğretmeninki gibi çizdi

Kırmızı bir çiçek sapı yeşil...

 

Bir başka gün

Dedi ki öğretmen:

"Bugün çamurdan bir şeyler yapacağız".

"Ne güzel" diye düşündü çocuk.

Çamurla oynamayı çok severdi

Her şeyi yapabilirdi çamurla:

Yılanlar, kardan adamlar, filler,

Fareler, arabalar, kamyonlar.

Başladı çamuru yoğurmaya /

 

Ama öğretmen "Durun" dedi, "Henüz başlamayın!"

Ve herkes hazır görünene kadar bekledi.

"Şimdi" dedi öğretmen, "Bir çanak yapmayı öğreneceğiz".

"Ne güzel" diye düşündü çocuk.

Çanak yapmayı çok severdi.

Ve başladı yapmaya

Boy boy, şekil şekil çanakları.

 

Ama öğretmen "Durun" dedi.

"Size nasıl yapılacağını göstereceğim".

 

Ve de gösterdi herkese bir büyük çanağın nasıl yapılacağını.

"İşte" dedi öğretmen. "Şimdi başlayabilirsiniz".

Küçük çocuk bir öğretmenin çanağına baktı

Bir de kendi çanağına.

Kendi çanağını daha çok sevdi

Ama bunu söyleyemedi.

Çamur topağını yuvarlayıp yeniden

Yaptı öğretmeninki gibi derin bir çanak.

 

Ve çok geçmeden

Küçük çocuk

öğrendi beklemeyi, izlemeyi,

Ve her şeyi öğretmen gibi yapmayı.

Ve çok geçmeden

Başladı kendiliğinden hiçbir şey yapmamaya

 

Ama birdenbire

Taşınıverdiler başka bir eve,

Başka bir şehirde

Ve çocuk gitti başka bir okula.

Bu okul daha da büyüktü öbüründen.

Kestirme yolu da yoktu dışarıdan

Büyük basamakları çıkmak

Ve uzun koridorlardan geçmek gerekiyordu sınıfa kadar.

 

Ve daha ilk gün

Dedi ki öğretmen:

"Simdi resim yapacağız".

"Ne güzel" diye içinden geçirdi çocuk.

Ve başladı beklemeye

Öğretmenin, ne yapmasını söylemesini beklemeye.

Ama öğretmen hiçbir şey söylemedi

başladı sınıfta dolaşmaya.

 

Küçük çocuğa gelince durup sordu:

"Resim yapmak istemiyor musun?"

"İstiyorum" dedi çocuk.

"Ama ne resmi yapacağız?"

"Ne resmi istersen" dedi öğretmen

"Nasıl çizmeliyim?" diye sordu çocuk

"Nasıl istersen" dedi öğretmen

"İstediğim renk mi?" diye sordu çocuk.

"İstediğin renk" dedi öğretmen,

"Eğer herkes aynı resmi yaparsa ve aynı renkleri kullanırsa

kimin neyi yaptığını ve neyin ne olduğunu nasıl anlarım ben?"

 

"Bilmem", dedi çocuk.

Ve başladı çizmeye:

Kırmızı bir çiçek, sapı yeşil..."

 

Hepinize sevgiler... :clover::)

pl010petitparisienposteru3.jpg

 

ne güzel anlatmış Helen Buckley..bu şiiri okuyunca aklıma kızım geldi..o kadar yetenekliki resme..bugüne kadar hiç bir çizimi ben göstermedim ona hep dedimki sen çiz bakalım ...ve hep harikalar yarattı...teşekkürler bu anlamlı paylaşım için sevgili dipnot...ve tabiki ince zevkinin yansımalarını bizimle paylaştığın içinde :clover:

 

özgür bırakın hayalleriyle çocukları..neler yaratırlar asla bilemezsiniz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ne güzel anlatmış Helen Buckley..bu şiiri okuyunca aklıma kızım geldi..o kadar yetenekliki resme..bugüne kadar hiç bir çizimi ben göstermedim ona hep dedimki sen çiz bakalım ...ve hep harikalar yarattı...teşekkürler bu anlamlı paylaşım için sevgili dipnot...ve tabiki ince zevkinin yansımalarını bizimle paylaştığın içinde :clover:

 

özgür bırakın hayalleriyle çocukları..neler yaratırlar asla bilemezsiniz...

:clover:

 

glmsemepd1.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mayısta bir gün...

 

Ben,

ne diyeceğim çocuğuma

uyandığında?

Özür dileyeceğim son on yılın günahını üstlenip:

Tepkisiz ve pısırık

bir muhalif olduğum için

ve partimin beceriksiz önderlerini yana itip

yeterince kafa tutamadığım için bu yakışıksıza!

Bir milletvekilliği düşlediğimden

sadece küçük odalarda ve kısık sesle

konuşmuş olduğumu anlatamayacağım;

gidişatı soranları,

yuvarlak sözlerle yanıltmış olduğumu da

saklayacağım herhalde.

Şimdi ona,

"Göreceksin o artık tahteravanla gidecek uçmaya" diyerek,

"Gümüş zurna neyine?" diyerek,

ya da "Bak aç tavuk şimdi arpa ambarına atandı" diyerek,

yani işi alaya vurarak mı

geçiştireceğim?

Yoksa,

"Sadece iki şeyin sonu yoktur: Evrenin ve görgüsüzlüğün diyen

yazardan aktarmalar yaparak,

ardından,

"Boş ver, o sadece aç ruhunu doyurmak için çalardı"

diyerek mi avutacağım?

Korkarım çocuk ergeç,

bizim bu zaman içinde,

sadece mum yaktığımızı,

bayrak çektiğimizi,

and içtiğimizi

ve bunların yeteceğini varsaydığımızı,

günlerimizi başkalarından medet umarak ve zırva oturumlar

izleyip fal bakarak

geçirdiğimizi

anlayacaktır..

***

Çocuğum şimdi ayıplamasa bile beni,

Onun,

büyüdüğünde ve aklı erdiğinde,

düşüneceklerinden çok ama çok utanıyorum!

:clover: Selçuk Erez....:clover:

h050400hy3.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

vekuvvetlisindayaniklispt7.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

DİP...

 

bütün acılar kuyunun dibinde

 

çekecek ne kova var

 

ne de ip

 

 

yaşamaksa

 

her gece

 

fondip

Omer Akşahan... :clover:

620dce1d9e.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

ÜÇ KEZ SENİ SEVİYORUM DİYE UYANDIM...

Üç kez seni seviyorum diye uyandım

Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim

Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.

Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.

 

Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim

Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum-

Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.

Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.

Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım

Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim

Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.

 

Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.

 

Deniz Eskisi

 

İlhan BERK... :clover:

 

 

634eefc0f1ff8f37f7312ae5e744d69e92c.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yaşamak birine bağlı olmadan da oluyor,hayatın her zerresini tenine sığdırarak yaşamak.hayat kötü değil çünkü o bir kavram güzelleştiren insan.çoğu duyguyu kaybetmiş insanların çirkinleştirdiği hayatlar olmasın nihayetinde tükensin.sevgi gözlerdeki ışıltıda dildeki sözcükte ve bir dokunuşta kalsın ,elim sen de arkadaşım güzel kalbin ve insanlığın için ve bu şiir için teşekkür ederim

art niyetsiz insanların ve değerlerin çoğalması dileğiyle sevgiler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Her insan kendi adasında yaşar

Takırdatarak dişlerini ya da terleyerek.

Gözyaşları, içer

Şeytanın edebiyat bilgilerini

Onun dişlerini takırdatması

Kimseyi yerinden kıpırdatmaz.

 

Her insan kendi dilinde konuşur

Ve hiç kimse anlamaz ne söylediğini

Kafasındakı ışığın.

Sonra iyi olarak da anlaşılmaz.

Düşkırıklığı ve incinmedir

Gerçek utanmazlıklar.

Bertolt Brecht

 

 

bu şiirin anlamı çok güzel umarım beğenirsiniz,sizlerle paylaşmak istedim

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayal libaslı akşam

 

Her bakışında bir kuş konar

o dilsiz çig damlasına

ve sarhoş bir duman

huruç eder güneşten sana

hüzün buluttan iner ve yığılır

hayal libaslı akşamlara

ki akşam

bir yansımadır müphem sularda

 

ve akşam

güllerden ateş yakan sağır

bir uyku olup bana sırnaşır

işte o zaman ben

çıkarım aşkın burçlarına

bir ok çekip kıskançlık sadağımdan

kahkahayla fırlatırım sana

ve tutunarak öfkenin eteğine

çıktım sanırım gizemli patikaya

 

ne zaman ki

kristal bir vazonun kırılışı gibi

kaybolunca sarhoşluğun ayak izleri

ve zaman süt verince

ak kanatlarıyla emekleyen bebeğe

ağlamak denilen bir orduyla çarpıştım.

 

 

Adem Özbay

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Güzel yüreğinin dillenen fısıltılarını şiir ve düşüncelerinizle burada bizimle baylaşman mutluluk verici...

Sizden devamını bekliyor ve Çok teşekkür ediyorum...

Sevgi ve saygılar.. :):clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gökkuşağı, Yakamoz ve İçimdeki Çocuk

 

Önce ilkbahar dolandı eteklerime

 

Saçlarımda papatyalardan kristal bir taç

 

Sonra avuçlarıma doldu rengarenk kelebekler

 

Ve gül yaprakları yağdı,

 

Sağanak sağanak üstüme.

 

Ardından yavaş yavaş düştü gölgesi

 

Yedi renk gökkuşağının

 

Yeşili gözlerime,

 

Sarısı saçlarıma,

 

Pembesi hayallerime vurdu

 

Ve maviye boyadım umudu.

 

Denizde yakamozlar, dağda kekik kokusu

 

Bahçede erik ağacı,

 

Pencerede sardunyalar,

 

Dudağımda bir ıslık

 

Ve ellerimde bir kumru

 

Tut tutabilirsen içimdeki çocuğu!....

 

Melike ÇAM HUBAR

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili zühre...

Böyle güzel bir şiiri bizimle paylaşmış olmanız bize mutluluk verdi...

Teşekkür ediyor ve devamını diliyoruz..

Sevgi, şiir ve dostça kalın.. :):clover:

 

rifatilgazerih9.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aşk Tutku Değildir...

 

 

Yanarak soğuktan buza kesmiş ter , bir çığlık, bir haykırış...

 

Gördüğümüz bir düş mü ne?

 

Gizli, el değmemiş bir çimen. Kenarları dingin akan bir ırmak. Bir aşk, fırtınalarla büyüyen.

 

Nedir varlığın anahtarı bilir misiniz? Özgürlüğün simgesi nedir, anlatır mısınız?

 

Yüreklerde esen çılgın kasırga, dalgalı bir okyanus...

 

Ben bilmek istiyorum taşın neden tüy olmadığını... Ya da yüreğin narin bir ağaç...

 

İki nehrin arasında ölen küçük kız neden her gemi gibi denize açılmaz?

 

Vicente Aeixandre , köpürüp akan o ırmağın kıyısında oraya sessizce yerleştirilmiş sabahın içinde , neden derin ince bir sızıyı içinde duyar?

 

Uzanmış yatarken koyaklarda esen yellere karşın neden bir yaprak kımıldamaz?

 

Philippe Soupault 'un dizelerinde bir pişmanlık, bir özlem vardır, bilinir...

 

Bir tutku büyür, aşk sanılır...

 

Herkes için yükselir bu ses , bak bütün insanların kulağı sende. Kendilerini duyarlar, kendilerini bulurlar bir tek seste...

 

Söylediğin türkünün gücü kuvveti onlardır.

 

Bir ırmak gibidirler...

 

İnsanların adımları üstünden geçer onun, onlar. Çiğner ve bedenlerinden izler bırakırlar.

 

Ses dağılır, verir kendini ve kalabalık akar, akar; yüreğe ulaşır, bir yoldur bu, dağ gibi.

 

Bir iç çekiş, sessizlik...

 

O bin yıllık yalnızlık...

 

Aşk, tutku değil tutuşmaktır. Koyvermek kendini, gökyüzüne ulaşmaktır.

 

7801Flower_Girls_by_lorraine_schleter.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

DESEM Kİ

Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,

Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,

Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,

Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,

Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,

Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,

Sende tattım yemişlerin cümlesini.

 

Desem ki sen benim için,

Hava kadar lazım, Ekmek kadar mübarek,

Su gibi aziz bir şeysin; Nimettensin, nimettensin!

Desem ki...

İnan bana sevgilim inan,

Evimde şenliksin, bahçemde bahar;

Ve soframda en eski şarap.

Ben sende yaşıyorum,

Sen bende hüküm sürmektesin.

Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,

Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.

Günlerden sonra bir gün,

Şayet sesimi farkedemezsen,

Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,Bil ki ölmüşüm.

Fakat yine üzülme, müsterih ol;

Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,

Ve neden sonra

Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,

Hatırla ki mahşer günüdür

Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

______________

h090400wj2.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.