Misafir şevval Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2005 DİNLEYİN!.. Dinleyin ! Bu yıldızları böyle her gece niçin yakarlar ? Herhalde birisine gerekli diye? Herhalde yanmalarını isteyen birisi var? Ve herhalde birisi bu balgam parçalarını inci diye sayıklar? Ve zorlayıp bir öğle vakti kalkan toz borasını Tanrı katına varır geç kalmak korkusu yüreğinde yalvarır öper Tanrı' nın elini merhamet dilenerek ağlar - anlatır kendisine niçin bir yıldız gerektiğini - bu azaba yıldızsız katlanamayacağını Ve sonra o birisi gezdirir boğuntusunu diyar diyar sakin gözükmeğe çalışarak: "Şimdi daha iyisin değil mi?" diye sorar yoluna ilk çıkana "Korkmuyorsun artık değil mi?" Dinleyin! Yaktıklarına göre bu yıldızları böyle her gece Birisinin işine yaramaları şart öyle değil mi ve şart olsa gerek gene her gece hiç olmazsa bir yıldızın yanıp sönmesi.. Vladimir MAYAKOVSKI Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2005 ŞAİR İŞÇİDİR Bağırırlar şaire: "Bir de torna tezgâhı başında göreydik seni. Şiir de ne? Boş iş. Çalışmak, harcınız değil demek ki..." Doğrusu bizler için de en yüce değerdir çalışmak. Ve kendimi bir fabrika saymaktayım ben de. Ve eğer bacam yoksa İşim daha zor demektir bu. Bilirim hoşlanmazsınız boş lâftan kütük yontarsınız kan ter içinde, Fakat bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan: Kütükten kafaları yontarız biz de. Ve hiç kuşkusuz saygıdeğer bir iştir balık avlamak çekip çıkarmak ağı. Ve doyum olmaz tadına balıkla doluysa hele. Fakat daha da saygıdeğerdir şairin işi balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü. Ve doğrusu işlerin en zorlusu yanıp kavrularak demir ocağının ağzında su vermektir kızgın demire. Fakat kim aylak olduğumuzu söyleyerek sitem edebilir bize; Beyinleri perdahlıyorsak eğer dilimizin eğesiyle... Kim daha üstün, şair mi? yoksa insanlara Pratik yarar sağlayan teknisyen mi? İkisi de. Yürek de bir motordur çünkü ve ruh, onun çalıştırıcısı. Eşitiz bizler şairler ve teknisyenler. Vücut ve ruh emekçileriyiz aynı kavganın içinde Ve ancak ortak emeğimizle bezeriz evreni marşlarımızı gümbürdeterek Haydi! laf fırtınalarından ayıralım kendimizi bir dalgakıranla. İş başına! Canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu. Ve ağzıkalabalık söylevci takımı değirmene yollansın dosdoğru! Unculuğa! Değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla! Vladimir MAYAKOVSKI Alıntı
Φ Baumann Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2005 Öfkeli politik dilinin yanı sıra en duygulu aşk dizelerini yazmış, sıradanlaşmışların arasından sıyrılıp devrime yüz sürmüş ve devrimin misyonunu üstlenerek, kollektifin nabzını yakalamak amacı ile şiirlerinde sesini inadına yükseltmiştir. şimdi şiirlerindeki öfkeyi ve aşkı yarınlara taşımak baabında bir eşşek inadıyla direnmek gerekiyor, okuyarak okutarak, Mayakovski ve çeliğe su veren tüm ustaların.. Yazarla okurun arasında aracılar durur, ve aracının zevki en ortalamadır. Aracılar ordusunun bu ortalama zevkinden hem eleştiri hem düzelti binlercedir. Sen ne dersen de Aracı gene bildiğini okur: "Ben başka bir insanım. Nadson'un şiirlerini şimdiki gibi anımsıyorum... İşçiler kısa dizeleri sevmiyor. Ama Aseyev aracılara hâlâ sövüyor. Ya noktalama imleri? Bir nokta sanki bir ben. Siz nokta ekerek şiirleri süslüyorsunuz. Yoldaş Mayakovski, yambla yazsaydınız, size her dize için yirmi kuruş fazla öderdim." Eleştirmen on milyonların bu iki temsilcisinin yanından geçerken duygulandı. Hiç bir ayrıcalıkları yoktur et ve kemik... İnsan insandır! Ama akşam oturup çay içerken övünür durur: "Ben bu işçi sınıfını iyi tanırım. Suskunluğunun nedenini bilir ruhunu okurum. Ne bozulur, ne umutsuzluğa düşer. Böyle bir sınıftan kim okunabilir? Yalnızca Gogol, yalnızca klasikler. Köylüler mi? onlar da aynı, hiç bir ayrımı yok. Şimdiki gibi anımsıyorum. İlkyazdı, yazlıktaydı..." Bizdeki yazarların böyle boşboğazları kitlelerin sık sık beynini bulandırıyor. Ve devrim öncesinin söz fırça ve keski sanatının bir sürü örnekleri dolaşıp duruyor ve aydın yetenekler kitlelere akıyor. Düşler, güller ve gitar sesleri. Ben korkudan benzi uçmuş yazarlardan yoksul şiirlerinden yakınmayı artık bırakmalarını rica ediyorum. O böyle birkaç bayatlamış masalı, saatlerce anlatır açıklar, bu umutsuz aydın her şeyde bir kusur bulur: "İşçiler ve köylüler sizi anlamıyorlar" der. Yazar suçlu suçlu boynunu büker. Ama bu en etkili eleştirmen köylüyü ilk kez savaştan önce, yazlıkta et alırken gördü. İşçileriyse, bundan daha az. İkisini birlikte bir su baskınında tesadüfen gördü. Bir köprüden çevreye, taşan sulara, yüzen buzlara bakıyorlardı. Çünkü yönetici sınıf artık sanattan da en az sizin kadar anlıyor Sen kitlelere yüksek kültürü götür! Böylesini ve benzerlerini. Size de, bana da, köylülere de, işçilere de iyi kitap gerekli, çünkü iyi kitap anlaşılır. VLADIMIR MAYAKOVSKI Alıntı
Φ asterix Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2005 BEN DE ÖYLE Filo bile sonunda limana döner, tren soluk soluğa koşar gara doğru, Bense ondan daha hızlı koşmaktayım sana -çünkü seviyorum- budur beni çeken, sürükleyip götüren. Cimri şövalyesi Puşkin'in, iner bodrumunu karıştırıp seyretmeye. Ben de, sevgilim döner dolaşır gelirim sana. Taparım, benim için çarpan o yüreğe. Sevinçlisinizdir evinize dönerken. Atarsınız tıraş olurken, yıkanırken, kirini pasını vücudunuzun. Ben de aynı sevinçle dönerim sana- evime dönmüyor muyum sana doğru koşarken? Yeryüzü insanları toprak ananın koynuna dönerler sonunda. Hepimiz döneriz en son yuvaya. Ben de öyle, bir şey var beni sana çeken daha ayrılır ayrılmaz, birbirimizden uzaklaşır uzaklaşmaz. Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2005 SON MEKTUP / (Şairin cesedinin yanında bulunmuştur.) Hepinize!.. İşte ölüyorum. Kimseyi suçlamayın bundan ötürü. Hele dedikodudan, unutmayın ki, merhum nefret ederdi. Anacığım, kardeşlerim, yoldaşlarım! Bağışlayın beni. İş değil bu, biliyorum (kimseye de ögütlemem), ama benim için başka bir çıkar yol kalmamıştı. Lili, beni sev. Hükümet Yoldaş! Ailem; Lili Brik, anam, kızkardeşlerim ve Veronika Vitoldovna Polonskaya'dan ibarettir; yaşamalarını sağlarsan, ne mutlu bana… Bitmemiş şiirleri Brik'lere verin. Ne lazımsa onlar yapar. "Bir varmış bir yokmuş" derler hani: Aşkın küçük sandalı hayat ırmağının akıntısına kafa tutabilir mi? Dayanamayıp parçalandı işte sonunda… Acıları mutsuzlukları karşılıklı haksızlıkları hatırlamağa bile değmez: Ödeşmiş durumdayız ***** felekle. Ve sizler mutlu olun yeter." MAYAKOVSKİ Alıntı
Φ sebla Gönderi tarihi: 27 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 27 Kasım , 2005 BİLİRİM GÜCÜNÜ SÖZCÜKLERİN Bilirim gücünü sözcüklerin, o çınlayan sözcüklerin ben; onların değil, o yığınları coşturan, kendinden geçiren, başka sözcüklerin gücünü, çıkarıp ölüleri topraktan tabutları meşeden adımlarla götürenlerin her zaman. Gün olur okunmadan, basılmadan atılırlar da sepete, bir çıktıları mı oradan gemi azıya alırlar elbette, gümgüm öterler yüzyıllar boyu, tırmanıp gelen trenlerdir öpüp yalamağa nasır tutmuş ellerini şiirin bir bir. Bilirim gücünü sözcüklerin. Esip geçmiş de bir rüzgâr bir halayın topraklarına düşmüş taçyapraklarıdır bunlar. İnsandır bütün ruhu, dudakları ve bütün iskeletiyle. MAYAKOVSKİ Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 LİLİ'CİĞİM Tütün dumanı kemiriyor havayı. Oda Kruçyonıh'ın Cehennem' inden bir bölüm gibi. Anımsıyor musun İlk kez ardında bu pencerenin tutkudan çıldırmışçasına okşamıştım ellerini. Şimdi oturuyorsun aynı yerde, yüreğin demirden bir kılıf içinde. Ve yarın paralayan sözlerle kovacaksın belki beni Ve loş antrede uzun süre titreyişlerle sarsılan bir kol bulamayacak ceketteki yerini. Çıkacağım, ezilmiş. Fırlatacağım vücudumu sokağa. Yabanıl çılgın umutsuzlukla paramparça. Hayır gerek yok buna, sevgilim, biriciğim, gel vedalaşalım şimdiden. Ağır bir gülle gibi aşkım nereye kaçarsan kaç asılıdır sana nasıl olsa. Bırak son bir haykırışla uluyayım horlanmışlığın acı yankısını. Çalışmaktan anası ağladığında öküzün gider salar kendini soğuk sulara. Aşkından başka deniz yok bana, ve gözyaşları da bir erinç koparamıyor ondan. Yorgun fil sessizliği aradığında yatar kızgın kumlara saltanatla. Aşkından başka güneş yok bana. Ve bilmiyorum bile neredesin şimdi ve kiminle. Eğer bir başka şair olsaydı böylesine üzdüğün, onarırdı acısını parayla ve ünle. Fakat sevinç vermiyor bana hiçbir çınıltı senin sevgili adının çınıltısından başka. Atmayacağım bir boşluğa kendimi, zehir içmeyeceğim. Ve dayayıp şakağıma namluyu çekmeyeceğim tetiği. Ağzı hiçbir bıçağın bakışların kadar senin kesemez beni. Yarın unutacaksın seni taçlandırdığımı, ve yakıp tükettiğimi çiçeklenmiş bir ruhu aşkla. Ve uçarı günlerin fırtınalı karnavalı dağıtacak sayfalarını kitaplarımın. Sözlerimin kurumuş yaprakları mı durduracak seni çırpınan soluğuyla. Bırak hiç değilse son bir sevgi dalgası sereyim beni bırakıp giden adımlarının altına. MAYAKOVSKİ Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 26 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 26 Şubat , 2006 Sen gerçekten varsan Tanrı, Tanrım benim, yıldızların halısını sen dokuyorsan, günden güne büyüyen bu ağrı, bu acı bir armağanınsa, Tanrım, senin, yargıçlık zincirini takın da sana uğramamı bekle. Gelirim ben tam zamanında, gecikmem bir gün bile. Dinle biraz ulu işkenceci! Sımsıkı bastırırım dudaklarımı, Tek bir çığlık bile çıkmaz kanatıncaya dek ısırdığım ağzımdan. Bir kuyruklu yıldıza bağla beni, bağlar gibi kuyruğuna bir atın, bas kırbacı. Yıldızların sipsivri uçlarında parçalansın bedenim. "Misteria Buff", Satira Tiyatrosu, 1957 Ya da; ruhum göçüp de dünyadan artık çıkınca senin mahkemi kübrana şaşkın, suratı asık, bir darağacı kur bana samanyolundan, as bir eşkiya gibi. Yap aklına geleni, istersen atlara bağla beni, kopsun kolum bacağım. Yalnız -duyuyorsun ya beni!- al götür başımdan bana sevgili diye verdiğin baş belasını! Geniş adımlarıma dayanmıyor yolların uzunluğu. Nereye gitsem ki içimdeki bu cehennemle? Hangi göksel Hoffman tasarlayabilir seni olmaz olası! MAYAKOVSKİ Alıntı
Φ sara k Gönderi tarihi: 2 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 2 Haziran , 2006 bu mayakovski bukowski değil Alıntı
Φ ılgın_ülküm Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2006 omurganın kavalı dumanlar içinde mavi olmayı unutan gökyüzü, paçavralar giyinmiş sığıntı gibi bulutlar, son aşkımla tutuşacaksınız bütün! sevinç çığlıklarımla bastıracağım ordular gürültünüzü! siz ki bir yuvanın sıcaklığını unutmuşsunuz, dinleyin ! ve çıkın artık siperlerden: bitirmeseniz de olur savaşı.. ne en korkunç dövüşlerin, ne de kan tüten yaraların en derini solduramaz aşk sözlerini! bilmez olur muyum hiç sevgili almanlar! dudaklarınızın ucunda hep goethe'nin gretchen'i var... ama o, yüzyıllardır sayıkladığınız tombul pembe tenli kız, neme gerek benim! seni söylüyorum türkülerimde şimdi ben, makyajlı kızıl saçlı sevgilim! bu kasatura uçları gibi sivri günlerden, yaşadığımız, yüzyılların sakalı ağardığında kalacak olan sensin yalnız! bir de ben... o kentten bu kente... senin ardında! londra'nın kalın sisinde yitirsem seni, alev dudaklarıyla gece lambalarının gene de uzanır öperim.. ............................................ dalgın ve hüzünlü, köprüden geçsen: "aşağısı da güzel" diye düşünerek, "ve ölmek de belki güzeldir !" diyerek, bil ki benim köprünün altında akan, benim la seine, benim çağıran seni çürümüş dişlerini göstererek.. ............................................... güçlüyüm ben, gerekliyim çünkü onlara. "sıran geldi!" deseler günün birinde, savaşa itseler beni, vurulsam: kan değil adın fışkırır yırtık dudaklarımdan.. ister taç giydirsinler, ister - se sainte - hélène 'e sürsünler: hayat fırtınalarının dalgalarını gene de ben mühürlerim! ellerim kelepçelidir evet ama evrenin tahtıdır yerim! siz ürkek çocukları hüznün, ve siz gökyüzünün mavi olduğunu unutanlar! dinleyin artık susun da! belki de son aşkıdır bu gökyüzünün: onulmaz yarası kanar da kanar veremli ciğerlerimin dokusunda. Alıntı
Φ EmiLY_pandora Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2007 Sonsöz Sizi düşündüm de yazdım Bütün bunları Bahtıkara sıçanlar !. Acıdım evet size.. Göğsümde meme yok.. Yoksa bir sütana gibi emzirirdim sizleri. Kupkuru kesildim işte: Vücutsuz bir vücudum tüm zaferlerimle. Ama bu karşı-vücud’a karşı Kim Hangi çağ ve hangi ülkede Bu insanüstü hür gelişmeyi Sundu düşüncelere? Ben. Diktim gökyüzüne parmağımı İki kere iki dört eder gibi ispat ettim: “Tanrı bir hırsızdır !” Bazen bana Bir Hollanda horozu olmuşum gibi gelir Yada Pskov kentinde bir hükümdar yada Çar. Ama bazan da Bütün bunlardan çok daha fazla hoşuma giden bir isimdir Kendi ismim: Vladimir Mayakovski Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.