Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Sayin BrainSlapper. Bu orneklere dayanaraktan:

 

İnsan Suresi-30: Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.

Tekvir Suresi-29 Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!

 

ve kadere inanaraktan edilen dua'larda gecersiz mi oluyor? E oyle ya, madem yazilmis bir kaderimiz var dua da neden.

 

Biz de bu çelişkiye dikkat çekiyoruz zaten.

Kader ile irade, (islami literatürde, cüzi irade) birbirine 180 derece zıt kavramlardır.

Aynı din içinde bulunabilemezler.

 

Yukarıda biryerde yazdım: Kader inancı, istismara son derece açık bir inançtır.

Duanın anlamlı hale gelebilmesi için, kader inancının olmaması gerekir.

 

Saygılar.

  • Cevaplar 263
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
Kader ile irade, (islami literatürde, cüzi irade) birbirine 180 derece zıt kavramlardır.

 

Yazılan kader olup bitmiş olandır..

Olmadan önce yazılan değildir..

Ancak bizim boyutumuzda olanları şu zamandan sonrakilerini henüz yaşamadık..

Olay zamansızlıkla ilgilidir..

Zamanın izafiliği anlaşıldığı an bu da anlaşılacaktır..

Madde gibi "zaman" da bir algıdır..

Sadece beynimizde algıladığımz bir algıdan ibarettir..

İnsan iredesine bir müdahale söz konusu değildir..

Allah'ın ilminde var olan kader bizim yaşadığımız, olup biten kaderdir..

Dünyadaki yaşanılan şekli ise kaza dır..

Kader ve kaza kavramları ayrı ayrı kavramlardır..

Derin ve ince bir konudur..

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Kuran'a göre öyle imiş.

 

Yunus Suresi

 

Ali Bulaç-100: Allah'ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine ********* bir pislik kılar.

Diyanet Vakfı-100: Allah'ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akıllarını kullanmayanları murdar (inkârcı) kılar.

Edip Yüksel-100: Hiçbir kişi ALLAH'ın izni olmadan inanamaz ve O, akıllarını kullanmayanları rezilliğe mahkum eder.

Elmalılı Hamdi Yazır-100: Allah'ın izni olmadıkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün değildir. Akıllarını güzelce kullanmayanları Allah pislik içinde bırakır!

Süleyman Ateş-100: Allah'ın izni olmadan hiç kimse inanmaz ve (Allah) pisliği (huzursuzluğu, azabı), akıllarını kullanmayanların üzerine kor.

Yaşar Nuri Öztürk-100: Allah'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.

 

Saygılar.

 

tamam da Allah neye göre seçiyor iman edenle iman etmeyenleri

nasıl seçiyor yani, kiriter nedir...bu sorular hakkında birşeyler soylemeniz lazım

 

dedigim gibi Kur'an'i kavramları bilmiyorsunuz

MEŞİET

 

İRADE

 

KAZA

 

KADER

 

bunlar üzerinde yogunlaşın derim ilkin

saygılar

 

Sayin BrainSlapper. Bu orneklere dayanaraktan:

 

İnsan Suresi-30: Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.

Tekvir Suresi-29 Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!

 

ve kadere inanaraktan edilen dua'larda gecersiz mi oluyor? E oyle ya, madem yazilmis bir kaderimiz var dua da neden.

 

sayın muki ;

siz Allah'ın bu ayetdeki dilemesinden ne anlıyorsunuz..

Gönderi tarihi:

Teşekkürler Sayın Bilimselci, en azından istediğim gibi bir cevap vermek istemişsiniz...

Lakin bazı eksikleri tamamlamamız gerekecek:

 

İnsanların başına gelecek olaylar, doğacakları, ölecekleri ve ne iş yapacakları gibi bütün bilgiler, levh-i mahfuz denilen bir kitaptadır. Bu kitaptaki bilgilere kader deniyor. Kader hakkında birçok ayet-i kerime vardır. Birkaçının meali şöyledir:

"Levh-i Mahfuz"da yazan şeylere "Kader" dendiği bilgisini nereden edindiniz?

Kader'in tanımı Kur'an, kullanıldığı yerlerde açık açık geçmektedir...

Örnekledim ve vereceğim de tekrar...

 

(Allah, onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir.) buyuruluyor. (Bakara 255)

BAKARA 225: Allah sizi, dil sürçmesi sonucu, lağv/lakırdı olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz; ama O sizi kalplerinizin kazandığınızdan hesaba çeker. Allah Gafûr'dur, çok affeder; Halîm'dir, çok yumuşak davranır.

 

*Ayetin aslı alıntıladığım gibidir ve içinde ne "Kader" kelimesi, ne de türevleri geçmemektedir.

(Ölümü Allahın iznine bağlı olmayan hiç kimse yoktur.) [A.İmran 145]

AL-İ İMRAN 145: Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kişi ölmez. Vakti belirlenmiş bir yazıdır o. Dünya çıkarını gözetene ondan veririz; âhiret yararını gözetene de ondan veririz. Şükredenleri ödüllendireceğiz biz.

 

*Ayetin aslı budur ve içinde, ayette geçen nitelemenin "Kader" demek olduğu, "Kader" kelimesi ve bu kelimenin türevlerinden herhangi birisi geçmez.

(Ölüm zamanını takdir eden ancak Allahtır.) [Enam 2]

EN'AM 2: Sizi bir balçıktan yaratmış olan O'dur. Sonra hüküm verip bir süre belirlemiştir. Belirlenmiş başka bir süre de onun katındadır. Bütün bunlardan sonra siz hâlâ kuşkulanıp duruyorsunuz.

 

*Ayetin aslı budur ve yine içinde nitelenen şeyin "Kader" demek olduğu geçmiyor.

(Yaptıkları küçük büyük her şey, satır satır kitaplarda yazılmıştır.) [Kamer 52, 53]

KAMER 52: Onların yapmış oldukları her şey defterlerdedir.

KAMER 53: Küçük-büyük tümü, satır satır yazılmıştır.

 

*Ayetin aslı budur ve yine "Kader" kelimesi ve türevi geçmiyor.

(Her ümmetin bir eceli vardır, gelince ne bir an geri kalır, ne de bir an ileri gider.) [Araf 34]

ARAF 34 Her ümmet için belirlenmiş bir süre vardır. Süreleri dolunca ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçerler.

 

*Yine içinde ve ardıl surelerde, söylenenle ilgili olarak "Kader" anlamında bir niteleme yok...

(Allah her canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekanı bilir. Hepsi açık bir kitapta [levh-i mahfuzda] dır.) [Hud 6]

HUD 6: Yerde hiçbir debelenen yoktur ki, rızkı Allah'ın üzerinde olmasın. O, onun karar kıldığı noktayı da bilir, emanet edildiği yeri de. Herşey, apaçık bir Kitap'tadır.

 

*Yine "Kader" anlamında kullanılmış bir niteleme yok.

(Her olay ve başınıza gelen bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta [levh-i mahfuzda] yazmış olmayalım.) [Hadid 22]

HADİD 22 Yeryüzünde ve kendi benliklerinizde meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap'ta belirlenmiş olmasın. Bu, Allah için çok kolaydır.

 

*Yine "Kader" yada onun türevi bir kelime yok...

(Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey, Ondan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de, apaçık kitaptadır.) [Sebe 3]

SEBE 3: Küfre sapanlar şöyle dediler: "Kıyamet saati bize gelmez!" De ki: "Hayır, öyle değil! Gaybı bilen Rabbime yemin olsun ki, o size mutlaka ve mutlaka gelecektir! Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile Rabbimden gizli kalmaz. Zerreden daha küçük veya daha büyük hiçbir istisna olmamak üzere, her şey apaçık bir Kitap'ta belirlenmiştir;

 

*Elbette "Kader"i niteleyen bir anlam yada kelime burada da yok...

(Bir canlıya verilen ömür ve ömrünün azaltılması da mutlaka bir kitaptadır.) [Fatır 11]

FATIR 11: Allah sizi bir topraktan, sonra bir spermden yarattı; sonra sizi çiftler haline getirdi. O'nun ilmi dışında, bir dişi ne hamile olur ne de doğurur. Yaşayan bir varlığa daha çok ömür verilmesi de onun ömründen biraz azaltılması da mutlaka bir kitapta yazılıdır. Bu, Allah için gerçekten çok kolaydır.

 

*Yine yok, yine yok...

-------------------------------------

Geçelim "Kader" kelimesinin ve türevlerinin geçtiği bazı Ayetlere ve görelim hangi anlamlarda kullanılmışlar:

 

MÜMİNUN SURESİ : 18 Gökten bir KADERle/belli ÖLÇÜde bir su indirdik de onu yeryüzünde durdurduk. Elbette ki biz, onu gidermeye de gücü yetenleriz.

 

KAMER SURESI : 49 Şu bir gerçek ki, biz herşeyi bir ÖLÇÜye göre/bir KADERle yarattık.

 

KEHF SURESİ : 45 Dünya hayatının şu su örneği gibi olduğunu onlara anlat: "O suyu gökten indirdik. Yerin bitkisi onunla karıştı. Derken o bitki, rüzgârların savurup döllediği parçacıklara dönüştü. Allah her şey üzerinde muKteDiR'dir, gücü her şeye yeter.

 

YÛNUS SURESİ: 5 Güneş'i ısı ve ışık kaynağı; Ay'ı, hesabı ve yılların sayısını bilesiniz diye bir nur yapıp ona evreler taKDiR eden O'dur. Allah bütün bunları rastgele değil, şaşmaz ölçülere bağlı olarak yaratmıştır. Bilgiyle donanmış bir topluluk için ayetleri ayrıntılı kılıyor.

 

FURKAN SURESI : 2 Göklerin ve yerin mülk ve saltanatı yalnız O'nundur. Çocuk edinmemiştir O. Mülk ve saltanatında ortak yoktur O'na. Herşeyi yaratmış ve herşeye bir ölçü ve oluş tarzı taKDiR etmiştir.

 

VÂKIA SURESI : 60 Ölümü aranızda biz taKDiR ettik. Biz önüne geçilecekler değiliz.

 

-------------------------------------

Durum Nedir?

 

Kur'an-da "Tanrı"nın herşeyi belli bir ölçüde yaratması (Kader), kanun koyması (Muktedir), ve bunları tak "Yapıcı" olması (iktidar) nitelemelerini içeren ayetler bellidir... Açıktır... Ancak sizin verdiğiniz ayetlerde nitelediğiniz anlamların "Kader" olduğuna dair en ufak bir işaret, imge, ima dahi yoktur... Sizin anladığınız anlamdaki "Kader" uydurulmuş bir şeydir... Ve sizde bu uydurulmuş düşünceyi, herşey ortada iken bile savunabiliyorsunuz... Niye?

 

Tekrar ve ısrarla soruyorum: "Kader" tanımının "Tanrı'nın İnsan Fiillerini Daha Önceden Yazmış Olması, Belirlemiş Olması, Tespit Etmiş Olması" anlamını nereden çıkardınız?

"Kader"in İslam'da bu anlama geldiğini nereden öğrendiniz?

 

"Kur'an-ın Kendisinden" diyemezsiniz, çünkü Kur'an-ın kendisinde yok böyle birşey...

"İslamiyet'ten" de diyemezsiniz çünkü Kur'an-da geçmiyorsa "İslam"da nasıl olabiliyor?

Kur'an "Kader"i o anlama getirmemiş ki?

"Kader"i o anlamda nitelememiş ki?

 

Ancak şöyle diyebilirsiniz;

"Kuyuya Bakanlara Baktık, Ve Kuyuya Bakmadan Taşın Kuyuda Olmadığına Karar Verdik... Ve Kendi Halimize de Bakmada Kuyuya Bakanları Hafife Alıyoruz"

 

Yapılan bundan başka bir şey değildir...

 

Tekrar: "Bakmakla Görmek Arasında Fark Vardır"

Yapmak istediğim şey ukalalık değil kesinlikle, ancak apaçık ortada işte... Yani bunu yapılabilecek en uygun şekilde yapmaya çalışıyorum ve yine en uygun şekilde anlatmaya çalışıyorum... Sorularım ve KENDİMCE kanıtlarım ortadadır... İzlediğim yol ve yöntem ortadadır... Mantık olarak şöyle görüyorum ben bu "Kader" adının nitelendirilmesini;

 

Yani; Diyelim ki şöyle bir nitelememiz var elimizde ve belirtilen şeye bir isim koyacağız...

Örneğin: Dört ayaklı, üzerine bir şeyler koyulabilen, gerektiğinde üzerine çıkılabilen ve ancak aslında üzerinde yemek yemek için yapılmış olan bir gereç... Üzerinde genelde bir örtü, vazo veya çeşitli gereçler konulmuş olarak ilkokul kitaplarında resmedilir... vs vs vs...

İsim koyuyoruz: İskemle...

Ve yine tanımı biz yaptığımız için ekliyoruz: "Aynı zamanda ona "Masa"da denir..."

Halk: Masa ile İskemleyi aynı şey sanıyor artık... Ve İskemlenin üzerinde de yemek yemeye başlıyor...

 

Oldu mu şimdi bu?

 

Daha önce "Masa"yı görmemiş ve sadece İskemleyi görmüş bir insana bu şekilde anlattığınızda, size büyük ihtimalle tanımdaki bazı belirtilerden dolayı bu cevabı verebilir... Oysa bu cevap ne kadar doğrudur?

 

Kader'in ne olduğunu "Kur'an-ı" kendi dilinde okuyamayan ve anlamayan halka (yani masayı hiç görmemiş olan halka), siz yönetimi sorgulanamaz hale getirmek için (yani masada değilde, iskemlenin üzerinde yemek yedirmek için) Kader'in tanımını yüzyıllarca farklı bir anlam vererek öğretirseniz (İskemleyi Masa diye tanıtırsanız); değil Müslüman, o dini eleştirmeyi görev edinmiş kimseler bile neyin ne olduğunun farkına varamaz (İskemleyi masa sanmayadevam eder). Çünkü yüzyılların oluşturduğu kavramların gerçek anlamlarını kabullenmek zordur... Hele birde işine böylesi geliyorsa...

 

Uzun Yazımdan Rahatsız Olan Arkadaşlardan Özür Dilerim...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
sayın muki ;

siz Allah'ın bu ayetdeki dilemesinden ne anlıyorsunuz..

 

Anlamam icin herhagi bir islami kaynaga basvurmam gerekiyor mu yoksa kendimce de yorumlayabilir miyim...

 

Ben hangi konuda dilersem dileyeyim, ne dilersem dileyeyim, nasil dilersem dileyeyim, Allah benim icin uygun gormediyse avucumu yalarim.

Gönderi tarihi:
Sayın boşig,

 

Sana haklı olduğunda haklısın dedim. Kimse tarafkirlik falan da yapmıyor burda. Bir yanlış düşüncem olursa, TARAFSIZ bunu yazar, ben de onunkini yazarım. Yazmazsa bana iyilik etmiş olmaz, ben yazmazsam ben de ona iyilik etmiş olmam. Zira ikimiz de "akıl akıldan üstündür" anlayışıyla bu foruma bilgilerimizi düşüncelerimizi test ediyoruz. Eğer düşüncelerimiz, anti-tezlere dayanıksız ise, demekki yanlışmış deriz.

Seni itham etmiyoruz, bir durum tespiti yaptık o kadar. Yergi veya övgü değil. Müsterih ol.

İyi niyetiniz için teşekkür ederim Sayın BrainSlapper... Sayın Tarafsız biliyor; huyum kurusun, hiçte sevmiyorum bu huyumu ama, alınganımdır ben biraz... Özür dilerim :blushing::sweatingbullets:

 

Alınyazısı ve yazgı ne onu da ça istersen: Tanrı'nın uygun görmesi ile olan, olmakta olan, olacak olan.

İslam inancında Allah istemedikçe, uygun görmedikçe, takdir etmedikçe, hiçbirşey olmaz, OLABİLEMEZ.

 

Tanrı'nın "Takdir" etmesini, bir önceki iletimde yazdım Sayın BrainSlapper, okuyabilirsiniz...

Buna bağlı olarak "Alın Yazısı" denen şeyin uydurma olduğu ortadadır...

İslam'da aslında böyle bir şey yoktur...

Tanrı "Ölüm" gerçeğini koymuştur...

"Doğum" gerçeğini koymuştur...

"Varlık" gerçeğini ve bunun yasalarını koymuştur...

Yani "Tanrı" her şeyi bir "Kader/Ölçü" çerçevesinde yaratmıştır...

 

Bakın, bilmiyorum iletilerimi ne kadar okuyorsunuz yada ne kadar değer veriyorsunuz ancak hala söylediğimin aksinin ispatlanamadığı görüşündeyim...

Neyse, ben daha bir iletimi yazana kadar araya benimkiyle alakasız bir sürü ileti girdiğine göre pekte umursanmamış zaten söylediklerim...

Ben gerekli görürsem cevaplarımı vereceğim ancak anlaşılan o ki aşamayacağız bu konuyu bu gidişle...

Ben sadece sonuca götürmek istemiştim...

Daha sırada "Kaza" var, ondan sonra Sayın Tarafsız'ın soruları var...

 

Bakın görüyorsunuz; "Madde Düşünebilir mi?" adlı konuda da asıl konudan sapmamayı ve adım adım gitmeyi önermiştim ancak kabul görmemişti ve o konu hala yarıda kaldı, kimse bir fikir sağlayamadı...

Göreceksiniz bu konuda da o olacak...

 

Son Söz:

Kader, ne Müslüman çoğunluğun ne de Müslümanlığı eleştirenlerin anladığı gibi "Tanrı'nın İnsanların Yaptıklarını Yazmış Olması" değildir... Bu "Kendilerini Eleştirilemez Kılmak" isteyen Simsarların uydurdukları bir anlayıştır...

Kur'an-da bu anlamı içeren haliyle "Kader" kelimesini niteleyen tek bir ayet dahi yoktur...

"İçerdiği" iddia edilerek verilen hiç bir ayette ve sure bütününde "Kader" kelimesi, belirtilen anlamıyla kullanılmamıştır, tek bir örneği bile yoktur...

 

Söyleyeceklerim bu kadardır...

 

Herkese Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Anlamam icin herhagi bir islami kaynaga basvurmam gerekiyor mu yoksa kendimce de yorumlayabilir miyim...

 

Ben hangi konuda dilersem dileyeyim, ne dilersem dileyeyim, nasil dilersem dileyeyim, Allah benim icin uygun gormediyse avucumu yalarim.

 

peki şöyle sorayım ;

 

Müslümanların ''İnşa-Allah'' demesi size herhangi bir ip ucu veriyor mu ?

 

eger sadece kendi aklınızın önyargılarından hareket ederseniz size söyleyecek birşeyim olmaz..

Gönderi tarihi:

Olayı zamandan soyutlamaya bir bakarmısınız? Bakın bakalım zamandan soyutlanmışmı soyutlanmamışmı? Aşağıdaki iletiye dikkat edin; kaç tane zamanla ilgili vurgu var? Sonrada allah katında zaman olmaz deyip zamanı ortadan kaldırmaya uğraşılıyor. Hani zaman yoktu? hani allah katında öncesi ve sonrası yoktu?

Yazılan kader olup bitmiş olandır..

Olmadan önce yazılan değildir..

Ancak bizim boyutumuzda olanları şu zamandan sonrakilerini henüz yaşamadık..

Olay zamansızlıkla ilgilidir..

Zamanın izafiliği anlaşıldığı an bu da anlaşılacaktır..

 

Bir kere herkezin bilmesi gerekirki; zaman kavramı olmadan cennet ve cehennemde olamaz. Çünkü ceza ve ödül sisteminin gerçekleşebilmesi için ZAMAN ŞARTTIR. Zira; ödül ve ceza sisteminde işin öncesi ve sonrası olmalıdır. Çünkü önce imtihan yapılacak sonrada imtihana göre ceza veya ödül verilecek. bir işin öncesi ve sonrası varsa; ortada zaman kavramıda var demektir. İmtihan ve ceza zamansız yapılamayacağına göre; zaman kavramının olması zaten mecburidir. Aksi halde imtihan, ceza ve ödül olamaz. Olması için zamanlama şartır. Ayrıca bu zaman kavramı hem allah hemde kul için geçerli olmak zorundadır. Çünkü nasılki kul imtihan edilense allahda imtihan eden olarak işin içindedir. Allah önce imtihan etmek sonrada ceza-ödül yoluna gitmek zorundadır. Yani onun içinde işin öncesi ve sonrası olmak zorundadır. Bir işin içinde önce ve sonra kelimeleri geçiyorsa zaman denen şey var demektir. Zaman kavramını ortadan kaldırmak veya allah katında zaman olmaz demek, sorulardan kaçmak olduğu gibi aynı zamanda insanın kendi kendisinden de kaçmasıdır.

Saygılarımla

Gönderi tarihi:
peki şöyle sorayım ;

 

Müslümanların ''İnşa-Allah'' demesi size herhangi bir ip ucu veriyor mu ?

 

eger sadece kendi aklınızın önyargılarından hareket ederseniz size söyleyecek birşeyim olmaz..

 

TDK da bu yaziyor: "Tanrı dilerse, Tanrı nasip ettiyse" anlamlarında dilek anlatan bir söz:

 

TDK ya bakmadan da sunlari soyleyebilirdim: Allah dilerse.

Gönderi tarihi:

merhaba,

 

kader iki kısıma ayrılır, kader-i mutlak ve kader-i muallak..

kader-i mutlak: insan iradesi nin dışında işleyen ve ortaya çıkış anına ise "kaza" denilen kaderdir.

kader-i muallak: allah ın birkaç yol tayin ederek, kaza yı insanın iradesine bırakması halidir.

 

bu şekilde araştırılırsa daha net fikir edinilebilir.

 

kitap tavsiye: ömer nesefi/ akaid.

Gönderi tarihi:
Olayı zamandan soyutlamaya bir bakarmısınız? Bakın bakalım zamandan soyutlanmışmı soyutlanmamışmı? Aşağıdaki iletiye dikkat edin; kaç tane zamanla ilgili vurgu var? Sonrada allah katında zaman olmaz deyip zamanı ortadan kaldırmaya uğraşılıyor. Hani zaman yoktu? hani allah katında öncesi ve sonrası yoktu?

Bir kere herkezin bilmesi gerekirki; zaman kavramı olmadan cennet ve cehennemde olamaz. Çünkü ceza ve ödül sisteminin gerçekleşebilmesi için ZAMAN ŞARTTIR. Zira; ödül ve ceza sisteminde işin öncesi ve sonrası olmalıdır. Çünkü önce imtihan yapılacak sonrada imtihana göre ceza veya ödül verilecek. bir işin öncesi ve sonrası varsa; ortada zaman kavramıda var demektir. İmtihan ve ceza zamansız yapılamayacağına göre; zaman kavramının olması zaten mecburidir. Aksi halde imtihan, ceza ve ödül olamaz. Olması için zamanlama şartır. Ayrıca bu zaman kavramı hem allah hemde kul için geçerli olmak zorundadır. Çünkü nasılki kul imtihan edilense allahda imtihan eden olarak işin içindedir. Allah önce imtihan etmek sonrada ceza-ödül yoluna gitmek zorundadır. Yani onun içinde işin öncesi ve sonrası olmak zorundadır. Bir işin içinde önce ve sonra kelimeleri geçiyorsa zaman denen şey var demektir. Zaman kavramını ortadan kaldırmak veya allah katında zaman olmaz demek, sorulardan kaçmak olduğu gibi aynı zamanda insanın kendi kendisinden de kaçmasıdır.

Saygılarımla

 

:clover::clover:

 

Tanrı ve "zamandan ve mekandan" münezzehlik kavramı bizzat İslam'ın diğer inanç unsurları ile çelişir. Sevgili forsa bunu da burada bir güzel göstermiş.

 

Hep söylüyorum: İmtihan ve kader anlayışı aynı dinde bulunamaz. Bulunuyorsa şayet (ki İslam'da bulunuyor) bu bbirbirleri ile çelişen eski putperest inançların meczinden başka birşey değildir.

 

Öte yandan zamansızlık kavramı da imtihan inancı ile uyuşmaz. Kuran'ın/Tevrat'ın yaratılış hikayesi ile uyuşmaz. Bing Bang'cı müslümanların inancı ile uyuşmaz.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Tanrı'nın "Takdir" etmesini, bir önceki iletimde yazdım Sayın BrainSlapper, okuyabilirsiniz...

Buna bağlı olarak "Alın Yazısı" denen şeyin uydurma olduğu ortadadır...

İslam'da aslında böyle bir şey yoktur...

Tanrı "Ölüm" gerçeğini koymuştur...

"Doğum" gerçeğini koymuştur...

"Varlık" gerçeğini ve bunun yasalarını koymuştur...

Yani "Tanrı" her şeyi bir "Kader/Ölçü" çerçevesinde yaratmıştır...

 

Bakın, bilmiyorum iletilerimi ne kadar okuyorsunuz yada ne kadar değer veriyorsunuz ancak hala söylediğimin aksinin ispatlanamadığı görüşündeyim...

Neyse, ben daha bir iletimi yazana kadar araya benimkiyle alakasız bir sürü ileti girdiğine göre pekte umursanmamış zaten söylediklerim...

 

Sayın boşig,

 

Bütün yazılarını okuyorum, herkesin yazılarını okuyorum. Kes-yapıştır yapanların sıkıcı uzun yazılarını da okuyorum. Okumamışsam sylüyorum.

 

Sayın bilimselci'ye verdiğin yanıtı da okudum. Onun alıntıladığı ayetlerde KaDeR kelimesi geçmiyor diye tutturmuşsun.

Kader kelimesi geçmemesi, İslam inancındaki "Allah istemedikçe, uygun görmedikçe, takdir etmedikçe, hiçbirşey olmaz, OLABİLEMEZ" inanışını ilga etmiyor.

 

İçinde kader kelimesi geçmemesine rağmmen, Allah'ın izni, takdiri, isteği, dileği olmadıkça insanların hiçbirşey yapamayacaklarına ilişkin ayetleri alıntıladım sana. İslam'daki kader, yazgı anlayışının kaynağıdır o ayetler.

 

"İçerdiği" iddia edilerek verilen hiç bir ayette ve sure bütününde "Kader" kelimesi, belirtilen anlamıyla kullanılmamıştır, tek bir örneği bile yoktur...

 

Kelime üzerinde takılıp kaldın. Benim yazımı, özellikle renklendirilmiş, koyulaştırılmış bölümleri yeniden okumanı rica edeceğim.

 

***

 

Bu arada, bizim sana "Müslüman değilsin" dememiz de aslında senin yararın için.

 

Nedeni de şu: Senin olmayan bir inancı savunmak için, kendini bu kadar paralamanın, mantıksızlıkları mantıklı imiş gibi göstermeye çabalamanın, rasyonelleştirmeye çalışmanın gereği yok.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

tengeriin boşig

 

şunu anlatamıyoruz

 

bizim bildiğimiz manada KADER kelimesi var

 

bir de Kur'anda geçen manada KADER kelimesi var

 

ikisi birbirinden çok farklı anlamlarda değil ama, mana olarak Kur'andaki kader diğer anlamlarıyla geçer

 

Kader kelimesinin anlamı, Kur'anda değişiktir, yada senin dediğin gibidir

 

Bizim bahsettiğimiz Kader kelimesini ise olayların anlatılış oluş şekillerinden anlıyoruz

 

Umarım buraya kadar anlamışsındır.

 

Yani Kader kelimesi Kur'an da ölçü/denge/plan anlamında geçiyor, bunu anlıyoruz.

 

Tamam burada haklısın, hangi ayeti okursak anlam böyle geçiyor.

 

Ama birde bizim kullandığımız dildeki Kader anlamı vardır.

 

Yani Kader = Alın Yazısıdır Kader = denge/plan/ölçüdür

 

Bu iki anlamada gelebilir ki Kur'anda senin dediğin anlamda geçmiştir

 

Örnek vermiştim sana, "Ahmet trafik kazası geçirip öldüğünde, onun kaderi böylemiş" dediğimizde, saçmalamış mı oluyoruz ?

 

Yada Allahın herşeyi bilipte, insanların Allahı'n bildiğini bilememesi, insanların bunu ancak yaşayıp gördüklerinde Allah'ın bildiğini bilmesine, ne ad verilir ? bunun tek kelimeyle basıl tanımlarız ?

 

Dediğim gibi Kader Kur'anda alınyazısı tanım olarak geçmez, ama Kaderin bir çok anlamı vardır. Fakat bu anlamlar birbirine zıt değildir. Yani denge, ölçü anlamınada gelir, alınyazısı anlamınada gelir yada bunlara benzer başka anlamlarada gelir. Ama Kur'anda denge/ölçü anlamındadır, diğer tanımınıda Kur'anaki olaylara anlatımlara bakarak anlayabiliyoruz.

 

Umarım artık anlayabilmişsinidir, tengeriin boşig

Gönderi tarihi:
Sayın bilimselci'ye verdiğin yanıtı da okudum. Onun alıntıladığı ayetlerde KaDeR kelimesi geçmiyor diye tutturmuşsun.

Kader kelimesi geçmemesi, İslam inancındaki "Allah istemedikçe, uygun görmedikçe, takdir etmedikçe, hiçbirşey olmaz, OLABİLEMEZ" inanışını ilga etmiyor.

Bizim bahsettiğimiz Kader kelimesini ise olayların anlatılış oluş şekillerinden anlıyoruz

Sayın BrainSlapper, "Kader" kelimesinde tutturmamın nedeni:

-Konu başlığımız zaten "Kader"

-"Kader"in ve "Kaza"nın ne olduğunu anlamadan, gerçek anlamlarını anlamadan "Tanrı Takdir Etmedikçe Hiç Bir Şey Olamaz" mantığını çözmemiz yada anlamamız mümkün değil...

Ve bu yanlış "Adlandırmalar" yüzünden olmuyor ne yazık ki...

 

İçinde kader kelimesi geçmemesine rağmmen, Allah'ın izni, takdiri, isteği, dileği olmadıkça insanların hiçbirşey yapamayacaklarına ilişkin ayetleri alıntıladım sana. İslam'daki kader, yazgı anlayışının kaynağıdır o ayetler.

Bakın, bir isim bulmuşsunuz ki; "Yazgı"... Buna dokunmuyorum...

Öncelikle; Kur'an-da geçtiği söylenen "Tanrı İnsan Fiillerini Önceden Belirlemiştir" nitelemesinin "Kader" anlamına gelmediğini bilmemiz gerekiyor.

Yani siz burada "Tanrı'nın İnsan Fiillerini Belirlemesi Kader"dir derken, aslında gerçek anlamda "Kader"i tartışmıyorsunuz...

Uydurulmuş bir ismi tartışıyorsunuz...

 

Kelime üzerinde takılıp kaldın. Benim yazımı, özellikle renklendirilmiş, koyulaştırılmış bölümleri yeniden okumanı rica edeceğim.

Kelime üzerinde niye takıldığımı söyledim. Koyulaştırılmış yerleri okudum ve diyorum ki, o söylenenler "Kader" denilen şey değildir.

 

bizim bildiğimiz manada KADER kelimesi var

bir de Kur'anda geçen manada KADER kelimesi var

ikisi birbirinden çok farklı anlamlarda değil ama, mana olarak Kur'andaki kader diğer anlamlarıyla geçer

Bizim bildiğimiz manadaki Kader kelimesi uydurmadır.

Ve ikisi birbirinden çok farklıdır.

Somutlaştırırsak "Kuantum Kanunu" (Kader) terimi ile "Anı Defteri" (Levh-i Mahfuz) terimini aynı anlamda kullanmak gibi bir şeydir. Tanrı'nın bir Defterdar Dairesi yoktur ne yazık ki... Ya da Vergi Levhası falanda kullanmıyor... Herşeyi dosyalayacak olsa bence Bilgisayar kullanırdı...

 

Yada Allahın herşeyi bilipte, insanların Allahı'n bildiğini bilememesi, insanların bunu ancak yaşayıp gördüklerinde Allah'ın bildiğini bilmesine, ne ad verilir? bunun tek kelimeyle basıl tanımlarız?

: İrade... (Sıfat)

 

Dediğim gibi Kader Kur'anda alınyazısı tanım olarak geçmez, ama Kaderin bir çok anlamı vardır. Fakat bu anlamlar birbirine zıt değildir. Yani denge, ölçü anlamınada gelir, alınyazısı anlamınada gelir yada bunlara benzer başka anlamlarada gelir. Ama Kur'anda denge/ölçü anlamındadır, diğer tanımınıda Kur'anaki olaylara anlatımlara bakarak anlayabiliyoruz.

Biz "Kader" kelimesi "Kur'an-da nasıl geçtiyse, ne ile alakalı olarak geçtiyse o anlamda kullanmak zorundayız...

Çünkü nitelediği tümceler hep o "Ölçü" anlamı üzerinde durmuş, başka bir anlamda kullanılışı yok...

Ayrıca bizim anladığımız anlamdaki "Kader" kelimesinin uydurma olduğunu yine "Kader" kelimesinin türevi olan "Mikdar" (Türkçesi: Miktar) kelimesinden de anlayabilirsiniz...

Sizce "Mikdar" kelimesinin anlamı nedir?

 

Neyse, Karşımıza iki kelime çıktı: Yazgı ve İrade...

 

"Kader" Kelimesinin anlamının anlaşıldığını düşünerek "Kaza" kelimesini kısaca açıklamak istiyorum.

"Kaza" en basit anlamıyla bildiğimiz gibi "Kader"in meydana gelmesidir...

Yani, belirlenmiş çeylerin, belirli bir ölçü dahilinde Meydana Gelmesi, oluşması, vukuu bulması "Kaza"dır...

Yani bir taş attığınızda, taşın yere düşmesi...

Öldürücü bir yara aldığınızda ölmeniz...

Gözünüzü oyduğunuzda, artık işleyebilecek fonksiyonları kalmadığı için görememeniz...

vs... vs... vs...

 

"Kaza" kelimesinin öğrenildiğini düşünerek "İrade" konusunu tartışmak istiyorum...

Şimdi şu iki soru var:

"Tanrı İnsan Fiillerini Belirlemiş mi?" yoksa

"Tanrı İnsan Fiillerini Biliyor mu?"

Gönderi tarihi:
"Kaza" kelimesinin öğrenildiğini düşünerek "İrade" konusunu tartışmak istiyorum...

 

Kader kelimesini bir kaç anlamda düşünebildiğimiz için, öğrenme diye bir durum söz konusu değil

 

Kimse uydurma bir anlam yüklemiyor

 

örneğin ben dedim ki

 

"Ahmet trafik kazası geçirip öldüğünde, onun kaderi böylemiş" dediğimizde, saçmalamış mı oluyoruz ? bu olaya ne denir

 

sende bunun adına "irade" dedin

 

o zaman cümle şöyle mi olursa mantıklı olacak

 

 

"Ahmet trafik kazası geçirip öldüğünde, onun iradesi böylemiş" diyeceğiz

 

demekki sana göre doğru olan kelime buymuş bu cümlede

Gönderi tarihi:
TDK da bu yaziyor: "Tanrı dilerse, Tanrı nasip ettiyse" anlamlarında dilek anlatan bir söz:

 

TDK ya bakmadan da sunlari soyleyebilirdim: Allah dilerse.

 

size sözlük anlamını sormuyorum ya da siz yanlış anlıyorsunuz İnşaAllah kelimesinin açılımını yapmanızı istedim

 

Kusura kalmayın da Dini, İslamı TDK göre yorumluyorsanız kolay gelsin

 

uzatmanın anlamı yok

Gönderi tarihi:
size sözlük anlamını sormuyorum ya da siz yanlış anlıyorsunuz İnşaAllah kelimesinin açılımını yapmanızı istedim

 

Kusura kalmayın da Dini, İslamı TDK göre yorumluyorsanız kolay gelsin

 

uzatmanın anlamı yok

 

Pardon ama sizi sevindiremeyecegim zira, ne din'i ne de islami TDK ya gore yorumluyorum.

Gönderi tarihi:
o zaman cümle şöyle mi olursa mantıklı olacak

"Ahmet trafik kazası geçirip öldüğünde, onun iradesi böylemiş" diyeceğiz

 

demekki sana göre doğru olan kelime buymuş bu cümlede

 

"Tanrı'nın İradesi"nden bahsetmek istemiştim...

 

"Kader"

"Kaza"

"İrade"

"Tanrı"

 

Konunun gidişatına göre söyleyeceğim görüşlerim kişisel anlayışımadayalı olacaktır...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
şimdi biri geçim sıkntısı veya intahara sürükleyecek sorunu war bu kişi cıksa apartmanın tepesine bu beim kaderim dese intahar etse gercek ten bu kişinin kader mıdır?
hayır

 

insanların kaderden haberi olmaz.

 

 

"Tanrı'nın İradesi"nden bahsetmek istemiştim...

 

tengeriin boşig

 

ama ben öyle demek istememiştim ve öyle demek istemediğimi belirten cümle kurmuştum.

 

"Ahmet trafik kazası geçirip öldüğünde, onun iradesi böylemiş" diyeceğiz, çünkü tengeriin boşig tanımlamasına göre doğru kelime iradedir.

Gönderi tarihi:
tengeriin boşig

 

ama ben öyle demek istememiştim ve öyle demek istemediğimi belirten cümle kurmuştum.

 

"Ahmet trafik kazası geçirip öldüğünde, onun iradesi böylemiş" diyeceğiz, çünkü tengeriin boşig tanımlamasına göre doğru kelime iradedir.

 

Bakıni burada kastettiğiniz "İrade" kimin iradesi?

Ahmet'in mi?

Tanrı'nın mı?

 

"Ahmet'e Araba Çarpıp Ölmesi..."

 

Bakın buradaki tanımlamaları açmalıyız...

 

"Ölüm": Tanrı "Her canlı ölümü tadacaktır/zevk edecektir" diyor... Bunun "Kader" ile olan ilgisi şöyle: Bildiğiniz gibi "Yaşam"ın bir dengesi var. Yani sizin bedeninizin faaileyetleri dengede, düzende olduğu sürece yaşarsınız. Bu denge onarılamaz derecede bozulduğu zaman ölüm muhakkaktır. Bu olmasa bile, yaşayan her canlı için "Ölüm" bir gerçektir. Kaçınılmazdır... İşte "Ölçü" anlamında "Ölüm" gerçeği "Kader"dir... "Kişinin Ölmesi" olayının meydana gelmesi ise "Kaza"dır...

 

"Arabanın Çarpması": Bakın, bu da "Kader" gibi... Yani nasıl ki "Kader"e başka anlam yüklemişsek, arabanın çarpmasına da "Kaza" diyerek yanlış değil pek ama farklı bir anlam yüklemişiz... Burada Arabayı kullanan şahıs, hataları ile bir olaya sebebiyet veriyor... Bu...

 

"Ahmet": Ahmet olayın mağduru... Araba Çarpıyor ve yaşam fonksiyonlarını kaybediyor... Ölüm gerçeğini yaşıyor...

 

İrade bunun neresinde peki?

 

"Kader" (Ölüm) gerçekleşiyor, "Kaza" gerçekleşiyor ve Bunların olacağını Tanrı görüyor... Bunların toplamı Tanrı'nın İrade'sini oluşturuyor...

 

En kısa şekilde böyle anlatabiliyorum...

 

İnsanın iradesi ise farklı...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

İslam'daki Kader Anlayışının ve Tanrı'nın isteğinin herşeyden üstün hale gelmesinin Mısır'daki kökeni

 

Mısır'da "Ma'at" adı verilen bir kavram vardı.

Bu kavram "gerçeklik, doğruluk, adalet, kozmik denge" anlamına geliyordu.

Bugün dilimizde "ilahi adalet" veya "evrensel ahlak" olarak adlandırdığımız kavram idi kısacası.

Bu kavrama ilahlar ve insanlar, yani bütün mevcudat uymakla yükümlüydü.

 

Ölümden sonra hem ilahların, hem fravunların, hem de sıradan insanların "ma'at" a uyup uymadıkları konusunda yargılanacaklarına inanıylıyordu. Orada yapılan yargılamayı geçen ebedi huzura ulaşıyordu, geçemeyen yok oluyordu.

 

Sonraları bu kavram bir kadın figürü ile sembolleştirildi, Tanrıça Maat olarak sembolleştirildi. Ama bu tanrıça'nın diğer ilahlara göre konumu hep farklı idi. hiyerarşiye tabi değildi. İlahların üstünde değildi, ama yaratıcı ilah dahil, bütün ilahlar da maat'a uymakla yükümlüydüler.

 

Firavunlar ve idaresi de maat'a uyulmasını sağlamakla yükümlü idi.

 

Bugünkü durumla karşılaştıracak olursak, kanunu yönetim şekline göre, meclis, ral, başkan, konsey, devrim lideri gibi kişi ve kurumlar yapar. Anacak yapılan bu kanuna onlar da tabidirler, kanun yapıcılar, kanunun üstünde değildirler yani.

 

(Bazı Batı ülkelerinin Adalet Bakanlıklarının sembolü olarak seçilen gözü bağlı, eli terazili kadın figürü Maat'ı temsil eder. Yargılanacak olan kişinin, ister cumhurbaşkanı olsun, ister çoban olsun kimliğine bakılmayacağı, kişinin eylemlerinin yargılanacağını vurgular bu figür)

 

Maat kavramının ve sonradan tanrıça figürü ile sembolleştirilen Maat'ın konumu eski mısırda bu idi.

 

Teorik olarak bir insanın maat'a (ilahi adalete, evrensel ahlaka) uygun yaşayabileceğine inanılıyordu.

 

Ancak tecrübe gösterdi ki, maat'a uyulmasını sağlamakla yükümlü olanların bile maat'ı ihlal ettikleri anlaşıldı.

 

İnsan mükemmel değildi. Bu nedenle maat'a uygun yaşaması mümkün değildi.

 

Bu durumda ne olacaktı ? Yani hiçkimse ebedi huzura kavuşamayacakmıydı? Bir çözüm olmalıydı.

 

Bu durumda Yaratıcı Tanrı'nın, "dilediğini" ebedi huzura kavuşturabileceği inancı yayıldı.

 

Bu gelişme inanç sisteminde bir kırılma noktası oluşturdu.

 

Zira önceden ilahlar dahil, herkes, maat'a uymakla yükümlü iken, ebedi huzura kavuşmanın tek yolu bu maat'a uygun yaşamak iken, artık insanlar "maat"a uyup uymamalarına göre değil, Tanrı'nın rızasına, takdirine göre ebedi huzura kavuşabilme olanağına kavuştular.

 

Bu inancın tamamlayıcısı da maat'a uyma yeteneğinin doğuşta Tanrı taafından insanlara verildiğine veya verilmediğine ilişkin inançtı.

Bu inançla birlikte, insanın ölümden sonra huzura kavuşmasının tamamen Taqnrı'nın elinde olduğu anlayışı hakim duruma geldi.

 

Bu gelişme kırılma noktası oluşturdu çünkü, bundan sonra Yargılamayı yapan İlah veya ilahların "beğenisi kazanmak" ön plana çıktı.

 

"Tanrı'ya ibadet etmek, Tanrı'yı memnun etmek" ebedi huzura kavuşmanın tek yolu haline geldi. Maat'uymak önemini kaybetmedi, ancak, edebi huzura kavuşmanın tek yolu olmaktan çıktı, ikincil pozisyona düştü, Tanrı'nın isteği, dileği, edebi huzura kavuşmanın başlıca, hatta tek yolu oldu.

 

Böylece insanın bu dünyada başarılı sayılması ile maat'a uyum arasındaki bağ koptu, yerine Tanrı'nın arzusuna uymak, Tanrı'nın arzusuna göre yaşamak insanın dünyadaki başarısının ölçütü haline geldi.

 

Bu yazının, bugün bu forumda tartışılan cennet, cehennem, kader, ibadet vs gibi tartışmalara yeni bir boyut ekleyeceğini ümit ediyorum.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
İslam'daki Kader Anlayışının ve Tanrı'nın isteğinin herşeyden üstün hale gelmesinin Mısır'daki kökeni

 

Sayın BrainSlapper; İslam, Hıristiyanlık, Musevilik...

 

Bunların inanç nüvelerinin kökenlerini "Mısır"a bağlamanız konusunda size herhangi bir karşıtlığım olmadı, eğer bu anlamda yazışmalarımızı incelerseniz yazmıştım bir kaç fikir...

 

Hatta; Hz. Musa Osiris rahiplerince yetiştirilmişti firavunla beraber...

Hz. İsa'da memleketinden ayrıldığ yıllarda belki oralarda gitmiş olmalı... olmasa bile Yahudilik zaten Hz. Musa ile şekillendi...

Kur'an-da zaten İncil2in ve Tevrat'in söylediklerini "Hakk" olarak kabul eder...

 

Bu açıdan farklı bir anlayışta değiliz sanırım...

 

Ancak, "İnanılan Şeyin" sembolleştirilmesi ve kurumsallaştırılması; asıl inanca mal edilmemeli diye düşünüyorum...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Bakıni burada kastettiğiniz "İrade" kimin iradesi?

Ahmet'in mi?

Tanrı'nın mı?

 

tengeriin boşig, senin bunca açıklamalarından ve sorduğum soruların cevaplarından dolayı, şöyle bir sonuç çıkıyor.

 

Ahmet trafik kazası geçirip öldüğünde,

 

"Ahmet'in kaderi böylemiş"

 

değil

 

"Ahmet'in iradesi böyleymiş"

 

diyececeğiz artık

 

demekki "Ahmet'in kaderi böylemiş" dersek, yanlış kelime kullanmış olacağız, sana göre

Gönderi tarihi:
tengeriin boşig, senin bunca açıklamalarından ve sorduğum soruların cevaplarından dolayı, şöyle bir sonuç çıkıyor.

Ahmet trafik kazası geçirip öldüğünde,

"Ahmet'in kaderi böylemiş"

değil

"Ahmet'in iradesi böyleymiş"

diyececeğiz artık

demekki "Ahmet'in kaderiböylemiş" dersek, yanlış kelime kullanmış olacağız, sana göre

 

Sayın Tarafsız... "Kader"in asıl manasını anlattım...

Söylediklerimden öyle bir sonuç çıkmıyor...

"Ahmet'in Kaderi Böylemiş" derken zaten yanlış bir tanımlama yapmış oluyoruz... Bu zaten hatalı bir tanımlama...

 

Bakın bir filolog olmanıza gerek yok;

"Kader"in türevlerine bakalım, göreceksiniz "Ahmet'in Kaderi Böyleymiş" tanımındaki hatayı:

 

Muktedir: "Bir şeyi yapmaya, başarmaya gücü yeten, erkli" demektir. Tanrı'nın adı olarak ise "Kanun(ölçü/yasa) Koyan/Yaratan" anlamına gelir. Ve "KDR" kökünden "Kader" kelimesinin türevidir...

Takdir: "Tanrı'nın uygun görmesi, Tanrı'nın isteği, kader." Yine diğer türevlerine ve kök anlamından yola çıkarsak "Takdir" kelimesi de, konulan Kanun/Ölçü/Yasa'ların Tanrı tarafından uygun görülüpte konulmuş olması anlamını içerir... Ayrıca: Beğenme, beğenip belirtme, değer verme.

İktidar: "Bir işi yapabilme gücü, erk, °kudret" anlamına gelir... Yine kök kelimesinin anlamına bağlı olarak "Bir Kanun Koyucu Olarak" Tanrı'nın Yetkili olduğunu niteler. Yani "Kanunları/Ölçüleri/Yasaları Koyan Tanrı" anlamındadır...

Mikdar: (Miktar) : Bir şeyin ölçülebilen, sayılabilen ya da azalıp çoğalabilen durumu, nicelik.

 

Bakınız "Kader"in tüm türevleri "Ölçü" ve "Kanun/Yasa" ile ilgili... Yani bir "Değer Verme" "Ölçüsünü Koyma" "Kanun Yapma" "Yasalarını Belirleme" gibi anlamları var...

 

Lakin "Ahmet'in Kaderi Böyleymiş" dediğimizde;

"Ahmet'in Ölçüsü/Değeri/Pahası/Ederi/Getirisi/Kanunu/Yasası Böyleymiş" gibi bir anlama geliyor...

 

Ha sizin bu anlamda kullanmadığınız aşikar...

Siz "Yazılmış Bir Yaşam/Fiil/Eylem" anlamında kullanıyorsunuz...

Oysa ki "Kader"in karşılığı bu olmadığı için, tümcedeki "Kader" yerine başka bir kelime koymalıyız...

 

Oraya "İrade"yi de koyamayız... Çünkü sizin söylediğiniz şu idi:

Yada Allahın herşeyi bilipte, insanların Allahı'n bildiğini bilememesi, insanların bunu ancak yaşayıp gördüklerinde Allah'ın bildiğini bilmesine, ne ad verilir? bunun tek kelimeyle basıl tanımlarız?
: İrade... (Sıfat)

 

Yani belirttim orada özellikle "Sıfat" diye...

 

Söylediğiniz şey; yani Tanrının bilmesi ve insanın yaşaması "Tanrı"nın Sıfatından ileri gelir...

Tanrı'nın Bilmesi: Kader değildir...

Bir insanın oturduğu yerden kalkıp birine tokat atması, küfretmesi: Kader değildir...

Bir kimseye araba çarpması: Kader değildir...

 

Bunların oluşlarının "Tanrı" tarafından bilinmesi Tanrı'nın İradesidir...

 

Yoksa "Ahmet'in Kaderi Böyleymiş" gibi bir tümce zaten mantıksız olduğu gibi,

"Ahmet'in İradesi Böyleymiş" tümcesi iyice mantıksız oluyor...

 

Saygılarımla...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.