Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Gelecekte deve kuşu yükseklere uzanmaya çalışırken kanatları gelişmiş ve uçmaya başlamış leyleğin atasıdır denir mi ?

Bence denmemeli ama diyenler çıkar..

Zürafaların atasını bir bulabilsek, zürafanın ara formuna bir ulaşabilsek arkadaşlara tam destek verecem ama, ne yazıkki kısa boylu bir zürafa fosili bulunamadı henüz..:)

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Göz değişik görevleri olan birçok farklı tabaka ve bölümden oluşur ve bir bütün olarak çalışır.

Tek bir tabakanın veya bölümün eksik olması gözü işe yaramaz bir et ve yağ yığını haline getirir.

Kornea, iris, göz merceği, retina, gözbebeği etrafındaki kaslar, göz içinde bulunan pigmentler, gözyaşı bezleri, gözyaşının içinde bulunan dezenfektan maddeler, retinayı oluşturan koni ve çubuk hücreleri, bu hücrelerden çıkan sinyalleri beyine ileten sinir ağları, beyinde bulunan son derece gelişmiş görme merkezi gibi birbirleriyle uyum içinde çalışan mekanizmalara aynı anda ihtiyaç vardır.....

HY sitelerindeki yalanları bu siteye taşıyorsun.

Göz, "indirgenemez karmaşıklıkta" değildir. Çok basit, merceksiz, korneasız, iris'siz, gözkapaksız, netlik ayarı olmayan, dışarıya açık ... yapılar göz işlevini görebilirler.

Gözün, "indirgenemez karmaşıklığı" uydurmadır.

 

Bilgilenmek isteyen:

google: ("gözün evrimi" gezgin).

Gönderi tarihi:
HY sitelerindeki yalanları bu siteye taşıyorsun.

 

Göz, "indirgenemez karmaşıklıkta" değildir. Çok basit, merceksiz, korneasız, iris'siz, gözkapaksız, netlik ayarı olmayan, dışarıya açık ... yapılar göz işlevini görebilirler.

Gözün, "indirgenemez karmaşıklığı" uydurmadır

 

Siz ateist sitelerden alıntı yaptığınızda biz neden şuradan alıntı yaptınız buradan alıntı yaptınız demiyoruz..?

Ayrıca altına alıntı diyede yazdım, çünkü göz konusu çok teknik bir konudur, göz mütehassısı değilim, gözle ilgilenen bilim adamıda değilim, sana gözün karmaşık yapınını göstererek bu kadar karmaşık ve sistemli yapının hücrelerdeki rastgele ışık görme arzusu ile açıklanamayacağını anlatmaya çalıştım...

e arkadaş ışığa duyarlı o hücreler irisi, pigmentleri gözdeki odaklamayı, beyindeki odaklamayı ne bileyim işte yazdık oraya bütün bunları nasıl yapsın, önce kendin inandınmı buna diye sormazlarmı..

Bu gün bu teknolojiye rağmen labaratuvarda dahi gözün bir tek hücresi yada pigmenti üretilmezken, akılsız hücrelere nasıl böyle bir misyon yüklersin..

Tesadüfmüş, ışığa duyarlıymış, indirgenemez karmaşıklıkmış..:)

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:

insanlarda neden HY takıntısı var ve bir insana neden ismi varken acayip bir şekilde hy denir? valla benim aklıma bu iki harfi yan yana görünce hep thy gibi okumak geliyor :)

kendi kanımca şunu söylemek isterim ki HY takma kimlikli bu şahsiyetin sitelerindeki çoğu yazılar alıntı. Buradan da bu tür konularda çok fazla bilgisi olmadığı fikri çıkabilir. Ama bence bir fikri eleştirirken kimin söylediğine değil ne söylediğine bakmak gerekir. HY isimli şahıs 2x2=4 demiş Albert Aienstien dese bile vay efendim harun yahyanın yalanlarından biri daha diyebilecek insan kitlesi oluşmuş görüyorum.

LÜTFEN HY SEMPATİZANI OLDUĞUM DÜŞÜNÜLMESİN.

bunu büyük harflerle söylüyorum çünkü yine yazının ne demek istediğini anlamadan HY ismi geçiyor diye hemen öyle düşünülecektir.

 

Ben de xlark tades arkadaşın dediğine katılıyorum. isteyen istediği yerden alıntı yapabilir. alıntı yapılan fikri kimin söylediği değil alıntıdaki konunun doğruluğu, yanlışlığı, ispatlanabilirliği, geçerliliği tartışılmalıdır.

 

saygılar,

 

konu dışı olduğu için de özür dilerim.

Gönderi tarihi:
insanlarda neden HY takıntısı var ve bir insana neden ismi varken acayip bir şekilde hy denir? valla benim aklıma bu iki harfi yan yana görünce hep thy gibi okumak geliyor

kendi kanımca şunu söylemek isterim ki HY takma kimlikli bu şahsiyetin sitelerindeki çoğu yazılar alıntı. Buradan da bu tür konularda çok fazla bilgisi olmadığı fikri çıkabilir. Ama bence bir fikri eleştirirken kimin söylediğine değil ne söylediğine bakmak gerekir. HY isimli şahıs 2x2=4 demiş....

buyur:

HY sitelerinde nasıl dayanaksız, gülünç bir mantıkla Evrim kuramına saldırılıyor.

 

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...t=0#entry464997

.

Gönderi tarihi:
buyur:

HY sitelerinde nasıl dayanaksız, gülünç bir mantıkla Evrim kuramına saldırılıyor

 

Arkadaşım çok teşekkür ediyorum..

Keşke tıklasınlarda okusun arkadaşlarımız..

H.Y nin kişiliği beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor fakat o linkini verdiğin sitede çok güzel bilgiler var ve kaynaklarıyla birlikte verilmiş..

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Arkadaşım çok teşekkür ediyorum..

Keşke tıklasınlarda okusun arkadaşlarımız..

H.Y nin kişiliği beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor fakat o linkini verdiğin sitede çok güzel bilgiler var ve kaynaklarıyla birlikte verilmiş..

Saygılar..

Senin böyle düşündüğünü biliyordum zaten xlark. Yanlış düşünüyorsun. HY nın kişliğinle hiçbir alıp veremediğim yok. Bana ne.

 

Sitede yazanlara bak:

"550 bin yıllık bu taş aletin, bu derece düzgün kesilip biçimlendirilebilmesi için demir veya çelik gibi sağlam metallerden yapılmış aletler kullanılması gerekir."

 

Bu fikrin ne kadar mantıksız, hatta gülünç olduğunu görmüyor musun?

 

Adamlarda demir çelik teknolojisi varmış, demir çelik teknolojisini kullanarak aletler yapıp onlarla taş bıçaklar yapmışlar.

.... demir-çelik bıçak yapacaklarına.

 

Bu "bilim kaynağı" siteler halkımızı kandırmaktadır. Yazanlar safsatalardan öteye gitmiyor.

 

Görmüyor musun?

 

Gönderi tarihi:
Görmüyor musun?

 

Boşuna uğraşmayın sayın gezgin95... Ben amiyane tabirle gözlerine soktum, yine görmezden geldiler.

 

Demir çelik teknolojisini kullanarak taş aletler yapmak ha... :P İnanın hiç güleceğim yoktu. Asıl trajikomik olan ise, 5 yaşındaki bir çocuğu kandırmak için kullanılabilecek böylesine gülünç bir iddianın, son derece yararlı bilgi olarak lanse edilebilmesidir.

 

Eğer senin birikimlerin bu örnekte olduğu gibi son derece yararlı (!) bilgilerden oluşuyor ise, vah ki ne vah kralx....

Gönderi tarihi:
Boşuna uğraşmayın sayın gezgin95... Ben amiyane tabirle gözlerine soktum, yine görmezden geldiler.

 

Demir çelik teknolojisini kullanarak taş aletler yapmak ha... :P İnanın hiç güleceğim yoktu. Asıl trajikomik olan ise, 5 yaşındaki bir çocuğu kandırmak için kullanılabilecek böylesine gülünç bir iddianın, son derece yararlı bilgi olarak lanse edilebilmesidir.

 

Eğer senin birikimlerin bu örnekte olduğu gibi son derece yararlı (!) bilgilerden oluşuyor ise, vah ki ne vah kralx....

 

Ben soru sormayı seviyorum, o yüzden soru soracağım:

 

Şimdi şu açıdan haklı olabilir ismi geçen şahır; hiç mermercilikle falan uğraştınız mı bilmiyorum yada granit ile ilgilendiniz mi hiç... Ama şu var bir taşı, kendisinden daha yumuşak bir taşla yontamazsınız. Yani graniti "mermer" kullanarak şekillendiremezsiniz mesela. Öyleyse bu granitler nasıl şekillendirildi? O küçük aletler nasıl üretildi?

 

Şimdi bunu sorunca aklıma da şu geliyor; ya bu adamlar madem graniti şekillendirecek bir çelik bilgisine sahiptiler, niye taşı "ok ucu" "balta" "bilezik" "keser" vs vs vs aletlerde kullandılar ki? Çelik granitten daha sağlam olduğuna ve o kadar da şekillendirilebildiğine göre, niye illa ki graniti yada taşı ok ucu yaptılar. Bilindiği gibi demir, ok ucu olarak çok daha kullanışlıdır taştan...

 

Bir heykeltraştaki aletleri görmelisiniz. İnce yapıdadırlar. Ayrıntı verebilmek için taşa... Yani demek ki o taşlara çizilen şekiller, basit bir mantıkla düşünecek olursak "İnce Yapılı" ve sert metalden yapılmış aletlerdi. E tamam, buna bişey demiyorum da, be adam madem bu kadar ince alet yapabiliyodun, bunu ok'un ucunda kullanmayı mı akıl edemedin? Bir sürü balta var o dönemlere ait bulunmuş ve taştan hepsi. Yav o kadar ince figürleri granite resmedecek ve graniti şekillendirecek aletleri yaptında, o aletleri "keser" "ok ucu" vs olarak kullanmayı niye akıl edemedin. Hadi diyelim ki öyle ince aletler yoktu, peki o sert maddeleri nasıl işledin?

 

Bence bizimle dalga geçmek için yapmış olabililer. "Ulan o kadar çelik sanayimiz gelişti, ama gelin biz taştan ok, keser, balta falan yapalım, gelecek nesillerin kafaları karışsın, oturmasınlar boş boş..." demişlerdir belki de...

 

Ben ne Hy.yi desteklemek için yazdım, ne de diğer ve karşıt arkadaşları... Sadece bu konu üzerinde konuşabilecek tek otorite Arkeolojidir demek istiyorum. Gidin bir arkeoloji müzesine, orada aletlerin nasıl işlendiğine yada yapıldıklarına dair bilgiler, edinilebildiği kadar vardır...

 

Ancak alet yapımında şunları unutmayınız:

-Bir aleti, yine başka bir alet kullanarak yaparsınız. Taşı yontmak için taş kullanırsanız, yine o alettir.

-Bir maddeyi, kendisinden daha sert bir madde ile yontabilirsiniz.

-Bir "döküm" elde etmek için mutlaka ve mutlaka kalıba ihtiyacınız vardır. Dökeceğiniz kalıp, eriteceğiniz kalıptan daha dayanıklı olmalıdır ısıya karşı.

-Bir taşa detaylı bir resim çizmek için ince yapılı aletlere ihtiyacınız vardır.

 

Neyse... Sonuçta Tarih hala bir çok bilinmezlere sahne. Ne kadar doğru bunu zaman gösterir ancak geçmişte ileri ve gelişmiş uygarlıklar yaşamışta olabilir. Atlantis, Mu vs vs vs... Belki vardılar ve belki yoklar...

Gönderi tarihi:
Ben amiyane tabirle gözlerine soktum

Gerçektende amiyane olmuş..

Önce tartışma üslubunu ve ahlakını öğrenmek lazım değilmi..?

Neyse seviyemi düşürmüyorum ve bu sözünü Admine havale ediyorum..

Konuya gelince;

Tengerin boşig arkadaşımız gerekenleri yazmış, üzerine çok fazkla bişi ekleme ihtiyacı hissetmiyorum..

Bence dünya tarihi tarafsız bilim adamlarınca tekrar gözden geçirilmeli..

Klasik ilkokul bilgisi olan yontma taş devri, cilalı taş devri gibi bilgiler aşılmalı..

Henüz firavunlar dönemindeki bilim kültür ve sanata akıl erdiremeyen bir bilim bize milyonlarca yıl öncesinden nasıl bilgi getirebilir..?

Oysa firavunlar döneminin şuradaki geçmişi 4-5 bin yıl...

Dülşündürücü..!

O hade düşünelim..

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Hastahanelerde artık hiçbir antibiyotiğin öldüremediği bakterilerin cirit atması da mütasyonlar sonucu bakterilerin antibiyotiklere direnç kazanmasıdır.

 

İyiye doğru (daha iyi çoğalabilene doğru) evrimleşmenin olasılığı %100, yani kaçınılmaz.

 

Yalnız karıştırdığınız çok küçük bir ayrıntı var Sayın Arkadaşım... Mesela Grip Virüsü her zaman yeniler kendisini değil mi? Hastahanedeki o bahsettiğiniz bakterilerde bağışıklık kazanır... Bunlar bir yana insan organizması da hastalıklara karşı bağışıklık kazanır, antikor üretir... de... Ben bunun "Evrim" ile olan alakasını anlayamadım? Bu bir "Gelişim"dir... Evrim değildir.

 

Evrim bu söylediğinizden çok farklı bir süreç...

 

Yaptığınız örneklemler bir yana, şu "%1lik iyi mutasyonun, %99luk kötü mutasyonu yok edebilmesi" olayını bir daha açarsanız sevinirim... Mesela "Zararsız Mutasyon" kötü mutasyonu nasıl yok eder? Yada "İyi Mutasyon"dan kastınız nedir? Kötü mutasyonu yok etmesi için ne özellikte olması gerekir?

 

Ben önceden söyleyeyim, "Tür İçi Evrim" olabilir ki bu zaten kesindir; Uyum denen bir olgu vardır... Lakin "Tür Değişimi"ne kadar varacak bir Evrim olasılığına nasıl "Kesinlik" kazandırabildiniz anlayamadım...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Yalnız karıştırdığınız çok küçük bir ayrıntı var Sayın Arkadaşım... Mesela Grip Virüsü her zaman yeniler kendisini değil mi? Hastahanedeki o bahsettiğiniz bakterilerde bağışıklık kazanır... Bunlar bir yana insan organizması da hastalıklara karşı bağışıklık kazanır, antikor üretir... de... Ben bunun "Evrim" ile olan alakasını anlayamadım? Bu bir "Gelişim"dir... Evrim değildir.

Evrim bu söylediğinizden çok farklı bir süreç...

Yaptığınız örneklemler bir yana, şu "%1lik iyi mutasyonun, %99luk kötü mutasyonu yok edebilmesi" olayını bir daha açarsanız sevinirim... Mesela "Zararsız Mutasyon" kötü mutasyonu nasıl yok eder? Yada "İyi Mutasyon"dan kastınız nedir? Kötü mutasyonu yok etmesi için ne özellikte olması gerekir?

Ben önceden söyleyeyim, "Tür İçi Evrim" olabilir ki bu zaten kesindir; Uyum denen bir olgu vardır... Lakin "Tür Değişimi"ne kadar varacak bir Evrim olasılığına nasıl "Kesinlik" kazandırabildiniz anlayamadım...

Saygılarımla...

Tabii ki bakterilerin ilaçlara bağışıklık kazanması türleşme değil. Sadece doğal seçilimin oynadığı rolü gösteriyor. Canlı üzerinde baskı kurulan bir ortamda, faydalı mütasyon geçiren canlılarkalıyor, öbürleri eleniyor.

 

İyi mütasyonun da zararlı mütasyonu yok etmesi diye bir şey yok.

Zararlı mütasyonlar zamanla elenir, iyi ve zararsız mütasyonlar zamanla birikir.

 

Türleşmeye gelince, türleşme, aralarında çiftleşen bir grubun yavaş yavaş değişmesiyle olur.

Şöyle:

 

Bir türden bir grup, doğal sebeplerden ötürü öteki türdaşlarından ayrı kalıp kendi aralarında çiftleşirse, DNAlarda biriken mütasyonlardan ötürü bu iki gruptaki DNAlar yavaş yavaş birbirine uyumsuz hale gelir. Mütasyonlar tamamen rastlantısal oldukları için de bu iki gruptaki mütasyonların aynı olmasına imkan yoktur. Yani birbirinden ayrı kalan aynı türden iki grubun, onbinlerce, yüzbinlerce yıl sonra iki ayrı tür oluşturması kaçınılmazdır.

 

Onbinlerce, yüzbinlerce yıl sonra, bu birbiriyle uzun zamandır DNA alışverişi yapmayan iki gruptan bireylerin çiftleşmeye kalktığını düşünelim. Yavrularda genlerin yarısı erkekten yarısı dişiden geldiği, ve bu iki yarım DNA kümesi birbirleriyle uyumsuz olduğu için yavru oluşamaz, yaşayamaz, veya kısır olur.

Artık bunlar iki ayrı türdür. Örneğin, At-eşek, kurt-köpek yeni birbirinden ayrılan türler.

 

Bir canlı türünden bir grubu ne gibi bir sebep ana gruptan ayırabilir?

- Bir grup karayla ilişkisi kesilen bir adada kalabilir.

- Tektonik hareketlerden ötürü bir kara parçası, dağlar, faylar, yanardağlarla ikiye bölünebilir,

- Bir gölün taşıp geniş bir nehir oluşturmasıyla yüzemeyen canlılar için bir sınır oluşabilir....

- veya insanlar, vahşi bir türden bir grubu evcilleştirip, bunları hep kendi aralarında çiftleştirerek 15000 yılda yeni bir tür yaratabilir (kurt-köpek),

....

 

Bu arada, 2. olarak saydığım "tektonik hareketlerden ötürü bir kıtanın dağlar, faylar, yanardağlarla ikiye bölünmesi" şıkkı, afrikanın doğusundaki "büyük rift" fay hattıyla afrikanın 2ye bölünmesini anlatır. Doğuda kalan bölgede, ormanların bozkıra dönüşmesiyle primatlardan insan türü ortaya çıktı.

 

Bu doğu bölgesinde, yeni oluşan dağ sıraları yüzünden iklim değişmiş, ormanlar yavaş yavaş savan ve bozkıra dönüşmüştür. Önceleri ağaçta yaşayan primatlar ağaçtan inmeye mecbur kalmışlar, yırtıcı hayvanları uzaktan görebilmek için ayağa kalmışlar (ayağa kalkamayanlar aslana kaplana daha çok yem olmuş), ayağa kalkanlar ellerini kullanabilmişler, alet kullanabilmişler, alet yapabilmişler, ellerini kullanınca beyinleri gelişmiş, beyinleri gelişince konuşmaya başlamışlar ....

 

İnsanlığın kısa öyküsü.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.