Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Arnavutluk’u Hristiyanlaştırma Politikası Sürüyor..


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

avrupabirligisiyonizim.jpg600 yıllık bir İslam tarihinden sonra Arnavutluk’ta Hıristiyanlaştırma politikası 2002 yılında zirveye ulaştı..

 

Şu an devlet başkanı, içişleri bakanı, İstihbarat şefi, Tiran Valisi, Kütüphanenin, Yargının, Akademisyenlerin, Tarih araştırmacılarının üst düzey temsilcileri ve ülkeyi yöneten kişiler ve önde gelen kişilerin hepsi Hıristiyanlar. Yönetimde olan yüzde 20 oranındaki Hıristiyan, geri kalan yüzde 80 Müslüman Arnavut’a karşı üstünlük sağlamış durumdalar ve bu üstünlük halen devam ediyor. Geçmişinde Ortodokslukla alakası olmayan yöneticilere sahip olan Arnavutlar, bugün politik ve kültürel açıdan Katolik propagandasının istilası ile yüz yüzeler.

 

Arnavutluk, Avrupa’daki ilk Müslüman devlet olarak ortaya çıktığı 1913 yılından beri, Arnavut halkını Hıristiyanlaştırmak isteyen misyoner örgütler tarafından şiddetli ve sürekli bir saldırı altında tutuluyor.En kötü Hıristiyanlaştırma dalgası, komünist rejimin çöktüğü yıl olan 1991’den sonra yaşandı. İslam’ın kültürel ve dini altyapısına büyük zararlar veren komünistler, İslam’dan uzaklaştırılan Arnavutluk’un Hıristiyanlaştırılması için gerekli tüm imkânları sağlamış oldular.

 

Miranda Vickers’in “Balkan Kimliğine karşı Arnavutluk Anarşisi” kitabında değindiği gibi, 1990’ların Arnavutluk’u, Osmanlı Balkanlarından geri kalan Müslüman halkın Hıristiyanlaştırılması için çaba sarf eden birçok fundamentalist Hıristiyan teşkilatın savaş verdiği bir meydan haline geldi. Sırasıyla Haçlılar, Yehova Şahitleri, Adventistler, Mormonlar, Presbiteryanlar ve Hıristiyan Protestanlığın tüm kolları, bu arada birçok Batı Avrupa ülkesi gibi Amerika’nın da Arnavutluk’a taşıdığı Hıristiyan unsurlar Arnavutluk’u istila ettiler. Bununla birlikte Hıristiyanlaştırma faaliyetinde, Hıristiyanlığın Ortodoks ve Katolik merkezi olan, aynı zamanda Arnavutluk’a komşu bulunan Yunanistan ve İtalya en fazla rol oynayan ülkeler oldu.Hıristiyan örgütler, Arnavutları İsa’nın dinine döndürmek için; tarih kitaplarının yeniden yazılması, nefrete dayalı bir İslam karşıtı söyleminin yayılması, Yunanistan’da ikâmet izni isteyen Arnavutların zorla Ortodoksluğa döndürülmesi, politik gözdağı vermek ve kapı kapı dolaşarak tebliğ yapmak gibi metotlar kullandılar.

 

Edwin Jacque gibi Protestan misyonerler Arnavutluk’un Hıristiyanlığa dayalı tarihi üzerine çok satan kitaplar yazdılar, aynı şekilde Katolik ve Ortodoks kiliseleri birçok okul ve üniversite kurdular, radyo ve televizyon yayını yapmaya başladılar. Hıristiyanlığa geçenlere, Arnavutluk’ta faaliyet gösteren batı elçilikleri politik destek de sağlıyorlar. Amerika, Yunanistan ve İtalyan elçiliklerinde bu politikayı çok açık bir şekilde görebilmek mümkün. Amerikan elçiliğinde, elçilere yakın olan ve danışmanlık yapan A.N. gibi birçok Arnavut, yüksek mevkilerde iş bulabilmek için din değiştirdiler.

 

Bu tür olaylara Amerikan elçiliğinde sıkça rastlamak mümkün. A.N. ve bunun gibi İslam’dan dönerek Hıristiyan Protestanlar için çalışmaya başlayan kişiler, Amerikan elçilerinin en çok güvendikleri danışmanlar haline geldiler. Bu kişiler elçiliğin bütün toplantılarına katılıyorlar. Böylelikle Arnavut politikacıları ve politik desteğini yanına alan elçilik daha da güçleniyor. Bununla birlikte işsizliğe yönelik siyaset tek örnek değil. Birleşik Devletler elçiliğinin dini propagandasının başka bir örneğini de; Amerikan vaizlerin desteği ile elçiliğin zaman zaman Arnavut politikacılarıyla, başkanlarla ve devlet başkanıyla bir arada düzenlediği sabah ayinleri organizasyonunda görebilmek mümkün. Amerikalıların haricinde İtalyanlar ve Yunanlılar da ülkede Hıristiyanlık propagandasını destekleyenler arasında üst sıralarda yer alıyorlar. 23 Ekim 2005 tarihinde İtalyan büyükelçiliğin organize ettiği Rahibe Teresa Maratonu gibi faaliyetlerle İtalyanlar birçok kez Vatikan’ın sesinin Tiran’da duyulmasını sağladılar.

 

Yunanlılar, İslam’a karşı ülkede şiddetli propaganda yapan başpiskopos Yanolatos’un sürekli arkasında oldular. Yunan konsoloslukları, Korça gibi yerlerde Ortodoks kiliseleri inşa ettiler. Yunan elçiliğinin düzenlediği her programın arkasında sürekli Yunan piskoposlar yer aldı.

 

Aynı şeyler kilise inşaatlarını destekleyen, birçok Katolik dini programların sponsorluğunu yaparak Katolik kültürün propagandasını yapan enstitülere arka çıkan İtalyanlar için de söylenebilir. Bir kişi Tiran’daki elçiliğe vize işlemleri için gittiği zaman duvarların Vatikan azizlerinin büyük portreleriyle ne şekilde kaplanmış olduğunu görebilir. Arnavutluk’taki misyonerler, var güçleriyle Müslüman ve Bektaşi toplulukların kıyasını yapmakla meşguller. “Varlık ve Yokluk arasında Arnavutlar ve İslam” isimli makalemde ülkede bu kişilerin ne tür bir oyun oynadıklarına dair bilgi vermiştim. Milyon dolarlarla ifade edilen ve her yıl sağlanan maddi destekle neredeyse ülkenin her kasaba ve köyünde kiliseler ve Hıristiyanlık Merkezleri inşa ettiler. Dev bütçeleriyle, programlar düzenlemek ve bu programlara iştirak etmek amacıyla, Tiran yönetiminin bile gidemeyeceği kadar uzak yerlere ulaşımı sağlamak üzere helikopterler bile aldılar.

 

600 yıllık bir İslam tarihinden sonra Arnavutluk’ta Hıristiyanlaştırma politikası 2002 yılında zirveye ulaştı. Şu an devlet başkanı, içişleri bakanı, İstihbarat şefi, Tiran Valisi, Kütüphanenin, Yargının, Akademisyenlerin, Tarih araştırmacılarının üst düzey temsilcileri ve ülkeyi yöneten kişiler ve önde gelen kişilerin hepsi Hıristiyanlar. Yönetimde olan yüzde 20 oranındaki Hıristiyan, geri kalan yüzde 80 Müslüman Arnavut’a karşı üstünlük sağlamış durumdalar ve bu üstünlük halen devam ediyor. Geçmişinde Ortodokslukla alakası olmayan yöneticilere sahip olan Arnavutlar, bugün politik ve kültürel açıdan Katolik propagandasının istilası ile yüz yüzeler.

 

Bir kısım insanın Rahibe Teresa’nın Arnavut olduğuna inanmaya başlamasından bu yana ülkede Teresa’nın şahsi özellikleri ve kültü şiddetli bir şekilde destekleniyor ve yaşatılmaya çalışılıyor. Eğitim ve Kültür Bakanları, Teresa’yı anmak için Arnavut öğrencilere zorla şarap ve ekmek ayinleri düzenletiyorlar. Bu ayinler Vatikan ve İtalyan elçiliğince destekleniyor. Şu an Arnavutluk’un tek havaalanının adı Katolik Azize olan Rahibe Teresa’nın adını taşıyor. Tiran’ın en büyük bulvarının adı “Rahibe Teresa Bulvarı”, en büyük hastanesinin adı “Rahibe Teresa Hastanesi”. Aynı şekilde ülkedeki birçok sokak, klinik, okul ve üniversite vs. adları Katolik Azizlerinin adlarıyla anılmaya başlandı. Konulan yeni isimlere örnek olarak Don Bosko sokağı, Parde Luigi Monti Kliniği, İyilik Kontu Leydisi Üniversitesi gibi isimleri saymak mümkün. Arnavutların zorla Katolik yapılmaya çalışılması politikasına sıcak bir örnek 19 Ekim 2005 tarihinde yaşandı. Arnavut öğrenciler, Rahibe Teresa’nın Vatikan tarafından kutsandığı gün olan ve resmi tatil edilen bu günde Rahibe Teresa’yı anma törenine katılmaya zorlandılar. (Çeviri: Bilal Koldaş-Saaf)

 

Boston Globe Gazetesi: Dış Yardım Hristiyan mıdır

ABD’nin dış yardımları insani amaçlar ve ulusun dış politika hedeflerine ilerlemek için kullanılmalı. Fakat Bush yönetimi yardım paralarının büyük bölümünü Hıristiyan gruplara yönlendirerek her iki amaç konusunda da hileli davranıyor.Bu grupların birçoğu çok iyi işler yapıyor ve hükümet on yıllardır onlara, özellikle de acil durumlarda sırtını dayıyor. Fakat hepsinin öncelikli bir amacı var, insanları Hıristiyanlığa döndürmek ve hükümet, parayı dağıtırken bir yandan da onlara kuşkuyla bakma ihtiyacı duyuyor. Öte yandan Başkan George W. Bush, göreve geldiği ilk günlerde dini grupların dış yardım bağışları toplamalarını teşvik etmek için özel emirler çıkardı. Artık dini faaliyetleri, federal yardımla desteklenen işlerden ayrı bir bölümde tutmaları gerekmeyecekti ve hizmet alanlara, dini faaliyetlere katılımın isteğe bağlı olduğunu söylemek zorunda kalmayacaklardı.

 

Bush’un verdiği mesaj, yardım ile din değiştirtmenin birbirine karışabileceğiydi. Bush göreve geldiğinden bu yana, dış yardımlardan dini gruplara giden paranın yüzde değeri iki katına çıkarak %19,9’a yükseldi ve beş yılda toplam 1,72 milyon doları buldu.Bu politika değişikliğinin zamanlaması kötüydü. Dünya çapında Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında karşı karşıya gelme olasılığını arttıran 11 Eylül saldırılarına denk geldi. Teorik olarak herhangi bir dini grubun yardım alması uygun, ama 2001’den 2005’e, yardımın %98,3’ü Hıristiyan örgütlere aktarıldı. Amerika’nın, Hıristiyanlık ile İslam’ın yan yana yaşadığı Kenya gibi ülkeler konusunda hassas olması gerekiyor. Halen Bush yönetimi, ağırlıkla Müslümanların bulunduğu kıyı kesiminde bulunan Mombasa’da, Michigan menşeli bir Hıristiyan gurubu olan ve oradaki şubesi Hıristiyanlara kredi sunarken Müslümanları dışlayan Partners Worldwide’a yardım ediyor. ABD fonları Partners Worldwide’ın kredileri için değil personel masrafları için kullanılıyor fakat ABD Mombasalılar’a, Hıristiyanları kayırdığı mesajını veriyor.

 

Globe dizisinde bugün yayınlanan en son makale tıp misyonerlerinin önemini ele alıyor.ABD, din ile devletin birbirine karışmasına izin vermek yerine, başka ülkelere bu ikisinin ayrılması konusundaki tarihsel ısrarını yaymalı. (Amerikan Boston Globe gazetesi -11 Ekim 2006)

 

Olsi Jazexhi

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.