Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Komünizm nedir?Neden komünist olunur?


HSNKLC

Önerilen İletiler

Benim yazdığım espri gerçek karışımı bir yazıydı.

Gerçek manada ;sosyalizm gibi ideolojiler, kültür emperyalizminin silahlarından biridir...

 

Beni anlamadınız galiba;ben de diyorum ki salt olarak sosyalizm toplumculuktur, toplum üzerine düşünmedir diyorum...

 

Birileri bunu sahiplenip kültür emperyalizmi yapıyor ya da ideolojsinin önemli taşı sayıyorsa bu sosyalizmin tanımı olacak değildir...

 

 

"Sosyalizm'in kültür emperyalizmi(!)" insana, emeğe, emeğin değerine ağırlık vermesi ve bu değerlerin kavranması için vardır.

Sosyalist kültürde sömürüye karşı, modern köleliğe karşı sosyal adalet kavramları öğretilir

 

Hatta benim tanımlamama göre bu söylenenler de yanlış;neden mi???Çünkü sosyalizm kime malolmuş da bir öğreti kabul edilsin, belki de toplum için en iyisi "modern köleliktir";tabakalaşma düzen için gerekli görülmüş olamaz mı???

 

O zaman şöyle daha da genel bir sonuç çıkarabiliriz:Toplumun olduğu yerde, topluluk üzerine düşünülür konuşulur; aslında siyasal ideolojilere malzeme olmuş milliyetçilik de toplumculuk da insanların birlikte oluşturacakları düzen için uğraşmaktır;bu yüzden de farklı kültür etkileriyle bir çok şekle girseler de asıl amaç "düzeyli bir ilişki"dir... :sorcerer:

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sadece BAHAR35040 in yazdiklarina cevap verebilmek icin uye oldum.

BAHAR35040 isimli uyenin yazdiklarina goruyorum da komunizm hakkinda atip tutan hic kimse dogru durust bir cevap bile yazamamis. Yazamaz tabiki cunku arkadasimizin yazdiklari okadar gercek ki, bu gercekler komunizm savunucularinin yuzune tokat gibi carpmis.

 

BAHAR35040 a kesinlikle katiliyorum. Komunizm, serbest rekabet ortaminda basarili olamamis, kendini ispatlayamamis, hayat mucadelesinde yenilmis ve kafasini sokacak bir yuva arayan, bireysel basariyi, özgür iradeyi, rekabeti kaldiramayan ****** ********* bir sacmaliktir. Aslinda bunlarin hepsi, bir birey olarak hayatta birsey elde edemeyip, ancak kucuk guruplar halinde bir araya gelip ayakta durmaya calisan, herkes esit olmali diyerek aslinda elde edemedikleri seylerin "armut pis agzima dus" gibi gelecegini sanan, ***********.

 

Diger arkadasimizin da dedigi gibi, hepinizin cok iyi becerebildigi sadece bir tek sey var.. o da uzun uzun dolambacli ve karmasik anlatimlarla, genc beyinleri komunizm sacmaligi ile koreltip kandirip, basaridan, kaliteli bir hayattan yoksun ediyorsunuz. Univesitelerde olusturdugunu topluluklarla, genc beyinleri yikamak ve kafa karistirmaktan baska bir isten anladiginiz yok.

 

Burdan tum Turk gencligine, hele hele 20 yasinda olup ta 10 yildir komunizm mi millete anlatmaya calistigini iddia eden arkadasa, soyleyecegim bir cift soz var.

 

Boyle sacma sapan seylere beyninizi yorup vaktinizi harcamayin. Kendinize, egitiminize, kariyerinize yatirim yapip kendinizi olabildigince gelistirin. Rekabetten, paradan, basaridan korkmayin ve kendinize rahat bir hayat kurun. Cok calisin, uretken olun. Siz bunlari yapabildikce digerleri; kiskancliklari, hayat korkulari, basarisizliklari ile herzaman geride kalip, ancak bu gibi forumlarda orda burda atip tutarak, sokaklarda orda burda ***** anlamsiz eylemler yaparak sizi icten ice kiskanmaya devam edeceklerdir.

 

Allah herkese akil fikir versin diyor, iyi gunler diliyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

komünel yaşamı bu kadar sert bi şekilde eleştirmen oldukça yanlş(hsnklc). ucunda din war fakat marks'ın hiç bir kitabında

'komünel yaşam dinsizlişktir' gibi bir ifade geçmiyor. üstelik darwin demişsin. türkler maymundan gelmiş hikayesi oldukça komik. türlerin kökeni diye bir eseri var bunu mu duydun okumadın ne ki kitabının hiç bir yerinde maymundan geldiğini belirtmiyor. aynı atadan gibi kavralar var ki burada türklere değil tüm insana 'TÜRLERE' yazılan bir kitap. sana tavsiyem başını biraz Kurandan kaldır ve iyi araştır. HY gibi adamlar okuma çünkü o adamın hiç bir bilimsel(ki bilimsel olamayan) düşüncesi yalanlandı ve bilimle alakasının olmağı ortaya kondu. ama tabi insanlar bilimle çıkarları aynı kefene koyarsa sonuç ne denli gülünç olduğu gayet ortada. komünel yaşamı da da tarafsızca birilerine danışarak değil önyargılarından kurtuldağunda baştan sona okumanı öneririm. bu öneriyi kaale alacağını da sanmıyorum ya...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

''İnsanlık her zaman çözebilecegi sorunları önune koymustur..hep sunu göruruz ki,sorunun kendısı ancak,o sorunun çözumunun maddı koşulları zaten varoldugu yada en azından olusmaya basladıgı zaman ortaya cıkar'' der marx ve toplumun geleneksel ve uretıcı alanlardakı farklı degısım parkurlarını anlamakta fydalı olmustur.... populer kultur hıcbırsey veremedıgıne gore ınsanlara tabı sanatı bunun dısında bırakıyorum...kendılerını komunıst ılan edenler var ama once anlamanı ve savundugu seyı ogrenmelerı lazım bence en azından dyandıkları kaynakları gercekten bılerek olmalı ama herkesın kanında bırazcık var komunıstlık bence............ -_-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...
  • 1 ay sonra...

Tekrardan Merhaba arkadaşlar..

Yazımdan sonra ilginç yorumların geldiğini gördüm,tabi cevap hakkı düştü birşeyler yazmak gerekir kanısındayım..

 

Dünya üzerinde iki rejimde insanlar mutlu olabilirler..Komünizm veya Şeriat..

Şimdiden, “ne alaka?” diyenleri duyar gibiyim..Bahsetmiş olduğum kıyaslama ülkenin ekonomi rejmini ilgilendiren kısmı ile alakalıdır..Komünizm ve Şeriat tabanda zıt ancak işleyişte birbirine yakın rejimlerdir..

 

Diğer yönetim biçimlerine toplu olarak baktığımız zaman ne görüyoruz peki,kendimden örneklendireyim:

 

Odtü Bilgisayar Mühendisliğinden birkaç sene önce mezun oldum.Şuanda istanbulda bir ISS (Internet Servis Sağlayıcı) şirketinde sistem yöneticisi olarak çalışıyorum.Beşiktaş’ta oturuyorum çalıştığım firmada Beşiktaş’ta..Bu semtte oturmamı,savunduğum rejim açısından “-“ (eksi) olarak kullanarak malzeme yapacak arkadaşlar var ise hemen söyleyeyim ,”dedemin babasından” kalma 250metre kare alan içersine babamın işçi maaşı ile annemin el işleri ile 22 senede yaptıkları tek katlı müstakil bir evdir….Şimdi bizim bu evimiz olmasaydı benim Beşiktaş’ta oturmama ve bu firmada çalışmama imkan olmazdı..Olurdu,ancak aldığım maaşın (1.450YTL) 3/2 sini kiraya vererek olurdu..Başka semtte otursam işyerine gidemem araç parası çıkacak,başka bir semtte otururken başka bir iş yapsam bu kadar maaş alamam alsamda yine kira problemi Sosyal Hayat “0.1”

 

Ancak benim şuanda çalıştığım firmama aylık kazandırdığım bütçe ortalamada maaşımın 15-20 katı..Düşündüm,ya ben açsam şu firmayı dedim önüme 7.5 milyon YTL lik bir sermaye çıktı..NE eksik Nede fazla..Masa sandalyeden kısarsan biraz düşebilir!

Peki ben ev imkanına sahibim,olmayan ne yapıyor ? Diyarbakır dan okumaya gelmiş öğrenci arkadaşımız nasıl hayat şartlarını düzenliyor nasıl gelecek sağlıyor kendine? Konya da ünv. Mezunu olmuş arkadaşımız izmirde hangi şartlarda yaşıyor ?

 

Ortalama da 1.500YTL maaş alan bir insan %70’ini giderlerine verdikten sonra nasıl kendine gelecek sağlayacak ? Tabi bu dediklerimiz sadece ünv.bitirmiş kariyer sahibi olmaya çalışan kesim ile alakalı sorunlar..Ancak geride kalan ülkenin %85 lik bölümü var..Ne 1.500YTL si ya,millet 500YTL maaş ile ile ev geçindiriyor,kira ödüyor,sağlık giderlerini sosyal faaliyetlerini (Öyle bir şey yok ama neyse) karşılıyor….Ne diyelim ? ŞÜKÜRLER OLSUN demek yeterlimi ? Tabiki şükür önemli bir kavramdır ancak yaşadığın dünyayı tanıyacaksın birşeylere Neden? Ne oluyor ? diyeceksin..Hakkını arayacaksın..Daha iyi şartlarda yaşamak isteyeceksin..

Ancak maalesef millet olarak OLABİLDİĞİNCE duyarsız olduğumuz,herşeye “aman be ne yapayım biz ekmek mücadelesindeyiz” dediğimiz için kaybediyoruz..

Peki bu sistemlerde bunun önüne geçilebiliniyormu? Heryerden bir açık var,ama her yerden..Ya devlet bozuk Ya sistem bozuk ya yargı bozuk ya ordu bozuk..Kanallar ortak bir noktada hiçbir şekilde buluşmuyor..

 

iLLuminati,diye bir şey var..Acaba çok merak ediyorum şu kelimenin ne anlamana geldiğini burdan copy google ye paste yapmadan kaç kişi biliyor? Siyonizm’in Dünya üzerindeki oyunlarının ne kadar çok olduğunu yediğimiz içtiğimiz gezdiğimiz seyrettiğimiz mücadelesini verdiğimiz herşey ama HERŞEYDE bu kişilerin izleri olduğunu ne kadar biliyoruz..? Aydınlanmışlar..Tek Dünya Tek Patronların Yönettiği Bir dünya….Bu kişiler isterse şuanda dolar 5ytl olur isterlerse 10kuruş olur..

IMF’nin ne olduğunu ne anlama geldiğini kaçımız biliyor? Bilenlerin çoğu ne biliyor "çok zengin sermayeli bir banka ve dünya çapında bir finans kurumu" şeklinde tanımaktadır. Oysa IMF'in asıl işlevi ve özelliği "aracı kefalet kurumu, tefeci ve komisyoncu" olmasıdır.Bu işi de ağırlıklı olarak Dünya Bankası'nın veya Amerika'daki siyonist lobiye mensup kişilerin elindeki finans kurumlarının kasalarını kullanarak yapar. Böylece hem geri kalmış ülkelerin yönetimlerinin ayaklarına pranga takmış ve

onları Gizli Dünya Devleti'nin güdümüne sokmuş hem de yahudi sermaye sahiplerinin paralarının işlemesini, onların büyükmiktarlarda faiz gelirleri kazanmalarını sağlamış olur.

 

IMF'nin kredi sağlama konusunda izlediği metot da yeterince bilinmemektedir. Sürekli "kredi aldık, kredi verdi" ibareleri kullanıldığından insanların zihinlerinde, açıklanan rakamlara tekabül eden miktarlarda paranın kredi alan devletin hazinesine aktarıldığı şeklinde bir kanaat oluşmaktadır. Oysa IMF'in yaptığı sadece kalem oynatmaktan ve kağıt karalamaktan ibarettir.

Bunun karşılığında muhatap devlet adına belirlenen miktarda para, IMF yetkilileri tarafından kabul edilen resmi veya özerk kurumların hesaplarına, yine belirlenen amaçlar doğrultusunda kullanılmak şartıyla aktarılır..

Durum vaziyet bu şekilde iken,içinde bulunduğumuz LAİK DEMOKRASİ sistemde kim bu ülkeyi yöneten zenginlere..: Yeter artık,sen bu parayı nerden nasıl buldun bu para ahksız elde edildi ! diyebilir ? Kimse diyemez..

 

Sonuç: Ünv.mezun olan arkadaşlar şayet ÇOK iyi derecede okulu bitirirlerse büyük yerlerde çalışabilirler (Büyük yer neresi oluyor!?) bu arkadaşların maaşları ev kiralarına ve ufak tefek sosyal ihtiyaçlarına yetecektir diğer arkadaşlar Çok daha kısıtlı bir bütçe ile yaşayacaklar,işçimiz esnafımız ise açlık sınırında boğuşacak duracak..maddi problemlerin getirdiği ailevi sorunlar ayrılmalar intaharlar vs.vs.vs.vs. herşey hep aynı olacak..Bir üstadın dediği gibi; “asker hep 20 yaşındadır”..

 

Şeriat bu durumda şöyle diyor (Tabi bu şeriat şuanki iran da şiilerin yaşadığı,arabistan da vahabilerin yaşadığı şeriaat değil..KURAN-I KERİM de geçen şeriat) : Bir mümin Mal varlığının 40’da birini Zekat verirse sorun kalmaz diyor…Buna ilk zamanlar bir anlam veremedim ancak geçenlerde başka bir portalda Türkiyedeki gelir dağılımını ortalamda hesaplayarak Zekat hesaplaması yapmış..Ve buna göre bugün başlasa bu sistem herkez bu şekilde zekat verse 10 sene sonra bugün kimsenin maddi bir problemi kalmıyor..Ama sorun şu,şimdi XHolding kalkıpta 365.000.000 $ 2007 yılı NET KAARININ (tabi bu sitelerinde böle yazıyor,fındık reklamındaki gibi YERSEN) 40 da 1 ini verirmi ? Aklıma bu soruya verilecek bir cevap geliyor ancak uygun olmaz düşüncesindeyim..heralde vermezler diye üşünüyorum..

Dini rejimi ters bulan arkadaş lara Komünizm ne diyor onu söyleyelim: Rejime gelinen çalışma gününde bu ve bunun gibi firmalara nerden buldunuz? Denilecek (tabi rejim işleyişe geçmeden onlar çoktan pramit’in etrafında toplanacaklar) cevap gelmeyince idam masaları kurulacak..Çok sert bir çözüm gibi görülüyor ancak başka türlü bunun çözümüm OLAMAZ..Hapise atsa komünizm fazlalık olarak zarar olarak görür bu gibi sistem insanlarını..Tabi bu bahsetmiş olduğumuz komünizm,Gerçek ilkelere dayanan Komünizm in mantıktan pratiğe dökülebilir hali olursa gerçekleşir..Bir önceki yazımda da belirtmiştim,Sovyetler Birliğinin son dönemlerindeki millet vekillerinin çoğu CIA ajanı çıkmıştı..Şimdi bu adam hep Komünist’im dese ne olur demese ne olur..

 

Özetle arkadaşlar,kaba kuvvet olmadan bu ve bunun gibi sorunların önüne geçemezsiniz..Cinayet işleyen bir insana 5 yıl hapis cezası verirseniz içeride daha çok pişer,daha çok mafyalaşır daha çok öfkelenir (hıhım evet,istisnalar kaideyi bozMAZ) çıktığında artık potansiyel bir “Kulağı Kesiklerdendir” ancak en başında cinayet işleyen adamı aynı şekilde kurban edersen ilerde kimse cinayet işlemez kimse hırsızlık yapmaz kimse haraç almaz vs..Bir zamanlar arabistan da 2 tane Türk’ün kafalarını kesilerek idam edildiği görüntüleri gelmişti..Tüm ulusal kanallarda bangır bangır bağırıyorlardı şöyledir böyledir diye..Niçin bağırıyor? Arabistan pasaportu alırken sana tebliğ ediliyor 3 Dilde..Bak böyle yaparsan böyle oluyor gibisine..O zamandan bu yana Türk lerin karıştığı önem arz eden asayiş olayı hiç olmamış biliyormusunuz?

Bir laf vardır,ACI AMA GERÇEK…

 

iyi çalışmalar;

 

AnTHoNy

Eve Dönüş filmi,Sahne 27;

“Sen ve Senin gibiler bu işlerden anlasaydı,

Ne sen burda olurdun,Nede Ben”

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Öncelikle Kominist değil Komünist denir.Şimdi bu cevabı komünizmi anlamaya veya anlamak isteyen ama en çokta anlayamıyanlara veya anlamak istemeyenler.

Komünizim yaşamdan gelir kelime kökü olarak paylaşım demektir buda yani özel mülkiyetin kalkması. üretim araçlarının ortak olmasıdır tabiki özel mülkiyetin kalkmasıyla babalarımızın bizlerin zor bela kazanıp yemeyip biriktirdiği parasıyla aldığı evinin yada açtığı dükkanının elinden alınmasını anlamayın sakın özel mülkiyetin kalkması derken zorlunun fabrikasının sabancının fabrikasının kamulaştırılmasından bahsediyoruz emrinde binlrce insanı asgari ücretle gece gündüz çalıştıran ama kendileri vantuz gibi işçilere yapışıp kanlarını emenlerin özel mülkiyetinin kamulaşması...

sosyalizm komünizmin bir önceki aşamasıdır yani proletarya demokrasisi sosyalizmde herkese emeğine göre ücret verilir ama sosyalizmde yaşamak için gereken tüm şeyler devlet tarafından karşılanır ama bunun karşılığında sen devlet için çalışırsın yani sabancının fabrikası devletin olur sen orada çaışıırsın ve bunun karşılığında devlet barınma eğitim sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karşılar. sosyalizmde paran olmadığı için okula gidememe gibi birşey olamaz yada paran olmadığı için hastane kapılarında ölen yada emekli maaşı kuyruğunda maaşını çaldırma -. olamaz bunlar çünkü bizler insanız ve yaşamak en doğal hakkımız ama kapitalizm bizlerin yaşamasına izin vermiyor...Bakın başka bir örnek daha vereyim bu gün itibariyle görevini başka birine devreden rusya başkanı putin bile kamuya ait (yani halka ait) olan kurumların yabancı veya rus zengin iş adamları olsun hiç kimsye satılmaması kararı aldı ve imzaladı ama aynı şeyler türkiyede tam tersi kamuya ait olan ne varsa zengin iş adamları veya yabancı sermayeye satışı gerçekleşti.

 

komünizmde sınıflar kalkmıştır yani işçi ve patron sınıfı olmaz herkes eşittir bütün dünya ülkeleri sosyalizme geçmeden komünizme geçilmez...

Marx tarihi 6 evreye ayırır: ilkel komünal toplum, köleci toplum, feodalizm, kapitalizm, sosyalizm ve komünizm.ilk baştaki 3 evre yaşanmıştır ve biz 4. evredeyiz yani kapitalizmi yaşıyoruz ve sosyalizmdedir sıra...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Bilmiyorsak Öğrenebiliriz,demi ?

.

.

.

AnTHoNy

Komünizm !

 

Arkadaşım o kadar güzel anlatmışsın ki gerçekten çok hoşuma gitti bu yazı! ağzına sağlık!!! :) bütün düşüncelerimii insanlara aktaramadıklarımı sen burda çok güzel yazmışsın! gerçekten tebrik ediyorum seni! Teşekkürler! :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Kesinlikle harika açıklamalar yapıyosun ANTHONY eline sağlık. Ben de bu günlerde komünizm'e katılma konusunda kararsızdım ama senin yazıların sayesinde artık bende gidip komünizm derneğine kayıt olcam. İstanbulda olsam sizinle yüzyüze sohbet etmeyi isterdim ama maalesef İzmir'de oturuyorum. TEKRAR TEŞEKKÜRLER YOLDAŞ ;) İZMİR LÖB

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Komünizm ile sosyalizmin aynı anlamda kullanılması çoğu zaman kavram kargaşası ve anlam bozulması yaratır.

 

Sosyalizm bir ekonomik modeldir. Sosyalist bir ülke, demokrasiyle de yönetilebilir, diktatörlükle de yönetilebilir, cumhuriyetle de yönetilebilir, federal de olabilir, üniter de olabilir, özgürlükçü de olabilir, dayatmacı da olabilir. Velhasıl siyasal yapısı herşekilde olabilir.

 

Kapitalizmin alternatifidir.

 

Sosyalist devlet modeline yöneltilen eleştiriler kapitalizmin dünyada yarattığı tahribat ve hatta dünyanın kendisinde yarattığı tahribat karşısında kifayetsiz kalmaktadır. Arkdaşlar kapitalizm gerçekten öldürüyor, ve öldürdüğü insan sayısı gitgide artıyor. Öldürdüğü insanları öldürme sebepleride gitgide kendinden önceki dünya sistemlerinin sebeplerine benziyor. Kapitalizm dünyayı yoksullaştırıyor.

 

İnsanlık için var olan bir sistemin. En büyük gelir kaynağı ve motor gücünün , tek işlevi insan öldürmek olan "silah" sanayi olması sistemin ne halde olduğununda göstergesidir.

 

2008 yılındayız. Ve yeryüzündeki milyarlarca insan en temel gıda maddelerini bulamama tehlikesiyle yüzyüze. Sebebi kuraklık mı? Hayır değil. Sebebi verimsiz topraklar mı? Hayır değil. Sebebi hepsinden daha korkunç, borsa manipülasyonları. Bir iki seanslık manipülasyonlarla milyarlarca insan tahıl sıkıntısı çekmeye başladı. Ya arkadaşlar nasıl anlatayım artık. Tahıl cenneti Türkiye'de ekmek 80 kuruş oldu. Neden? Tahıl tarladan çok pahalı çıktığı için mi? Ülkemizde yetişmediği için mi? Hayır. Üreticisinden, tüketiciye ulaşım aşamasında 16 kat pahalandığı için.

 

Kapitalizm gitgide vahşileşmektedir. Ve artık insanlığın kurtulmak zorunda olduğu temel problemi haline gelmiştir. Sosyalizm ise modern ve daha gerçekçi bir yoruma ihtiyaç duymaktadır.

 

Komünizm? Nasıl ve ne olacağı belli olmayan bir dünya sistemidir. Bir hedef değil bir sonuçtur o.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tarihin diyalektik materyalist incelemesinde sınıfsız toplum diye formüle edilebilecek sosyalizmden sonraki toplumsal aşama. Tabii bu formülasyonun doğruluğunu/olabilirliğini gösterecek olan insanlığın yaşayacaklarıdır. Tarihte sınıfsız toplum olarak karşımıza ilkel komünal toplumlar çıkar. Fakat belli bir gelişim aşamasından sonra toplayıcılık/avcılıkla geçinen bu toplum dağılır. Yerini sınıflı toplumlara bırakır. Bundan sonraki tarih Marksizm’e göre sınıf mücadeleleri tarihidir. Çeşitli aşamalardan geçen toplum kapitalizmde emek-sermaye çelişkisini yaşar ve buna göre evrilir. Marksizm kapitalizmi yıkılmaya mahkum etmiştir.

Bu sebeple şiddetli hücumlara maruz kalmıştır. Komünistlerin aileyi yok edeceği, mülkiyetin yok edileceği, insanların her şeyi devletten bekleyip çalışmayarak tembellik edeceği ve toplumun gelişmeyeceği vb. iddialar daha Komünist Manifesto’da cevaplanır.

 

Bugün durum ne?

 

SSCB’nin dağılmasıyla artık komünizmin öldüğü kapitalizmin nihai zaferini ilan ettiği düşüncesi ortalığı kapladı. Hatta “Tarih bitti.” diyecek kadar ileri gidenler de oldu. Artık komünizm tehlikesinin olmadığı mesut bir dünyada “özgür” insanlar rahatça yaşayabileceklerdi. Bunun böyle olmadığını her geçen gün biraz daha iyi anladık/anlıyoruz.

Fakat üretici güçlerin değişimi belli bir aşamaya ulaşmadan önce üretim ilişkilerinin değişimini bekleyemeyiz.

“El değirmeni size feodal toplumu verir, buharlı makine de kapitalist toplumu.”diyor Marks. Üretim faaliyetleri çok yönlüdür ve toplumun nasıl aşamalar kaydedeceğini şimdiden görmek belki imkansızdır.

 

 

“Dünya üzerinde iki rejimde insanlar mutlu olabilirler..Komünizm veya Şeriat..”

Anthony arkadaşımızın bu önermesi çok tartışılır. İslam Şeriatının içine doğduğu toplum (7. yy Arap toplumu) köleci bir toplumdur. Kuran-ı Kerim’de kölelerin durumuyla ilgili ayetler vardır. Bu hükümlerle toplumun dizayn edilmeye çalışılması insanlara mutluluk getirmez. Ya da mutluluğun göreceliliğini tartışabiliriz. Dört bayanla evli bir adam için “mutludur” diyebiliriz. Ama erkeğini üç başka kadınla paylaşan bir kadın mutlu mudur acaba? Ya da güneş altında kara çarşafla dolaşmak zorunda kalan bir bayan mutlu mudur? Sorular çoğaltılabilir. İnançlı arkadaşları anlıyorum ve saygı duyuyorum ama en iyisi bu hükümlerin o dönem toplumunu dizayn etmeye çalışan hükümler olduğunu kabul etmek olacak.

 

“Komünizm ve Şeriat tabanda zıt ancak işleyişte birbirine yakın rejimlerdir.”

 

Anthony arkadaşımızın bu önermesi de bizde kafa karışıklığı oluşturuyor. Tabandaki zıtlıktan kasıt dünyayı yorumlama biçimleri sanırım. Şeriat (ya da din) metafiziktir, idealisttir doğru. Diğeri ise diyalektik ve materyalisttir. Bu açıdan ikisi birbirine zıttır. Ama "işleyişte birbirine yakındır" kısmına katılamayacağım. Şer’i düzenin uygulandığı en mükemmel zaman olarak Hz. Muhammed’in zamanı görülüyorsa diyebiliriz ki bu dönemde önceki köleci toplum düzeni aynen devam ettirilmiştir. Kölelerin azat edilmesi (bunun doğru bir davranış olacağı kimi zaman) öğütlenmişse de eski üretici güçlerde ve üretim (hayvancılık, ganimet, hurmacılık, ticaret) ilişkilerinde bir değişim söz konusu değildir.

Komünizm ise üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin tamamıyla kaldırılmasıdır. Buna bağlı olarak toplumdaki sömürü ve sınıfsal farklılıklar (sınıfların hepsi) ortadan kalkacaktır. Görüldüğü üzere komünizm toplumsal düzeni tamamiyle değiştireceğini söylüyorken, şeriat toplumun altyapısını değiştirmekle uğraşmaz. Sınıfların devamını ve sınıflararası farklılıkların zekat müessesiyle tamirini emreder. Bu durumda işleyiş bakımından da iki rejim birbirinden farklıdır.

 

“Dini rejimi ters bulan arkadaşlara Komünizm ne diyor onu söyleyelim: Rejime gelinen çalışma gününde bu ve bunun gibi firmalara nerden buldunuz?Denilecek (tabi rejim işleyişe geçmeden onlar çoktan pramit’in etrafında toplanacaklar) cevap gelmeyince idam masaları kurulacak..Çok sert bir çözüm gibi görülüyor ancak başka türlü bunun çözümüm OLAMAZ..Hapise atsa komünizm fazlalık olarak zarar olarak görür bu gibi sistem insanlarını..”

 

Anthony arkadaşımızın burada komünizm diyerek kastettiği sanırım proleter diktatörlük. Yeni rejimin kurucuları firmalara gelin bakayım buraya bu paraları nereden buldunuz demez. :) Zira marksistler kapitalistlerin ellerindeki zenginliklerin kaynağını çok iyi bilmektedirler. Marksizme göre kapitalistin zenginliğinin kaynağı yaptığı yolsuzluklar, İMF’den alınan krediler değildir. Sermayenin varoluşunun nedeni bizzat emeğin kendisidir. Emeğin sömürüsü olmadan sermaye olamaz. Marksist klasiklerde artı-değer formülasyonlarına bakabilirsiniz. Bu durumda cevabını bildiği bir soruyu neden sorsun ve cevap vermediği için neden idam etsin?

 

Sonuç olarak insanların mutluluğunu sadece komünizm ve şeriat sağlayabilir demek. Bu ülke insanlarına tek seçenek bırakır o da şeriatçi olmayı. Anthony arkadaşımızın gerçekten bunu demek isteyip istemediğini bilmiyorum ama kusura bakmasın ben yazısından bunu anladım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Özniteliklerine bakıldığında şeriatın da komünizmin de devletin kutsallaştırıldığı totaliter bir ahlak anlayışına sahip oldukları görülür.Şeriatta yönetimin kendisini meşrulaştırdığı nokta ''kaynağını Allah'dan aldığı'' iddiası iken,komünizmde ise insanların doğuştan eşitliğe sahip oldukları bir toplum için çalışma (yani tamamen devlete boyun eğmeyi peşinen kabullenmiş olma psikolojisinde) ve sömürüyü tümüyle ortadan kaldırma amaçlı bir doğal öze sahip varlıklar olduklarına inanılır.

 

Şeriata göre herşey İslam'a uygun bir fıtratta doğuyorken,komünizmde eşitlik ve özel mülkiyetin ortadan kalktığı bir paylaşımcılığın doğal durum olduğu ve mutlaka bu sonuca varılacağı inancı temeldir.

 

Muhammed'in ticaretin tadını aldıktan sonra,inceden inceye oluşturduğu,önceki bir pagan inancının içinden Allah'ı öne çıkararak,bu en büyük putu soyuta yücelterek koca bir toplumu savaşa ve ganimete teşvik ile avucunun içinde oynattığı ve bu yolla da hatırı sayılır bir zenginliğe kavuştuğu şeriat düzeninde ekonomik anlamda herhangi bir sömürü olmadığından bahis dahi edilemeyecekken,müslüman olmayanlara,hatta azınlık durumundayken güçlenecek duruma gelmişse idarecilerin (ya da diktatörün) mezhebinden olmayanlara karşı açık bir ayrımcılık göze çarpar.Zekat uygulamasının ise ekonomik sömürünün ve adaletsizliğin özüne değil değinmesi,alan ve veren açısından paylaşımcılık onuru ile herhangi bir ilişkisinin dahi kurulması mümkün değildir.Nasıl ele alınırsa alınsın,zekat özü itibarıyla Allah'ın emri olduğuna inanıldığı için verilmektedir.Böyle bir vaziyette herkese iş bulmak ve emeğinin karşılığını almak ve vermekten ne derecede bahsedilebilir?Dolayısıyla şeriat düzeninde gerçek anlamda sadece yönetimle zıt düşmeyen uyanık tüccar takımı nisbeten mutlu bir hayat sürebilir.Zaten diğerlerinin mutsuz olduklarını dile getirmeye hakları dahi yoktur.(Ayrıca mutluluk kavramı salt ekonomiyle ölçülemez,şeriat düzeninde insani ilişkilerde şeffaflık ve özgür düşünce hepten yok edilmiştir.Gerçi kimilerine davulun sesi uzaktan hoş gelir.)

 

Öte yandan,komünizmin doğal paylaşımcı ve sömürüsüz toplum ve yaşam inancı felsefi anlamda sorgulanmaya değerdir.Bazı sorunları beraberinde getirir:

Tümüyle kamuya ait bir mülkiyetin paylaşılmasında bireyler kendilerine bir anlamda devlet tarafından bağışlanmış olan bu ortak mülkiyete özel olarak sahip olacakları durumdaki kadar özen gösterecekler midir?Varlığın temelindeki yayılmacı ve farklılaşmacı tutku komünizm için birşey ifade etmekte midir?Bu tutku ve farklılığın kendi niteliklerinde açıkça ortaya çıktığı bireylerin komünist düzende mutlu olacağı öngörülebilir mi? Komünizmin diktatörsüz,tamamen bilinçli bir halka dayanarak ayakta kalabilmesi mümkün müdür?Geniş bir özgürlük kapsamında nitelendirilirken,''toplum için yaşamak zorunda olmak'' esaretine dönüşmeyeceğinin gerekçesi nedir?Sömürenlere karşı zincirlerinden kurtulan bir işçi sınıfı hıncının ne derecede gerçekçi bir kalkınma planına izin vereceği kritik bir sorun haline gelebilir.

 

Bunlar her komünist rejimin karşılaşabileceği,ama öte yandan da kapitalistlerin de kendi sistemlerini üstün ve gerçekçi bir konumda gösterebilmek için ileri sürebilecekleri sorunlar olabilir.Oysa kapitalistlerin dünyayı satın alınması gereken,iştah açıcı bir masallar ülkesiymiş gibi görerek gerçekleştirdiği sınırsız sömürüsü ve pazar yaratımı ise ancak yalan dolu reklamlar ve derin hükümet pazarlıklarıyla kendisini sürdürebilir.Yani halkların önüne oltayı sarkıtır,kim denk düşerse onu yutar.Bir yandan da dini kullanarak,ekonomi konusunda sadece tarlasının ne kadar mahsül vereceğini düşünen,maaşını almaktan başka bir derdi ve davası olmayan,içinde ne dalaverelerin döndüğünden haberinin olmadığı borsaya yatırdığı üç kuruşun hesabına düşen,ağasına veya şeyhine zeval gelmesin diye el ayak öpenlerin çoğunlukta olduğu bilinçsiz toplumları emeğin hakkından bahsedenlere karşı ''vatan haini komünist'' etiketi yapıştıran şartlanmış düşmanlar haline getirirler.İlginçtir ki(!) kapitalistler şeriatçı olarak bilinen birçok ülkeyle al gülüm ver gülüm ilişkileri içine girmekten geri kalmazlar.Öyle ya da böyle, kapitalist sistemin de yıkılacağı öngörüsü de son derece gerçekçi ve haklıdır.Spekülasyonla ve yalancıktan nominal başarılarla bir sahte cennet kurulması kapitalizmi kurtaramaz.

 

Herhangi bir sınıfın mutlak hakimiyetinde kurulan ve yönetilen her türlü sistem ve düzenin yıkılmaya mahkum olduğuna inanıyorum.İçinde herkesin mutlu olabileceği varsayılan bir sistem ve rejim masalsı bir ütopyadır.Zira dünyanın genel ekonomisi de böyle bir saflığı her yönüyle yıkmaktadır.Sömürü bir şekilde gerçekleşir,bunun yok olmasının doğal bir sonuç olacağı fazlaca iyimser bir görüştür.Fakat devrimcilik ve emeğin sömürüsüne karşı verilen savaşın bitmeyeceği kesin bir gerçektir.Bence asıl önemli olan da budur.Ekonomik savaş hiçbir zaman bitmez.Sistemler statik bir durumda kalamayacak,bu mücadelenin şekline göre değişmek zorunda kalmaya devam edecektir.Devletçiliğin adının komünistliğe çıkarıldığı kapitalist taklidi yarı feodal sistemlerin içinde büyük bir ciddiyetle üzerine eğilinmesi gereken kurumların sendikalar olduğunu düşünüyorum.Nihai,kalıcı bir durumun imkansızlığında emek sömürüsüne karşı verilen dinamik mücadele açısından,sendikaların kapitalist düzenin süsleri gibi işlevsiz kalmasının önüne geçilmesi çok önemlidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“Özniteliklerine bakıldığında şeriatın da komünizmin de devletin kutsallaştırıldığı totaliter bir ahlak anlayışına sahip oldukları görülür.Şeriatta yönetimin kendisini meşrulaştırdığı nokta ''kaynağını Allah'dan aldığı'' iddiası iken,komünizmde ise insanların doğuştan eşitliğe sahip oldukları bir toplum için çalışma (yani tamamen devlete boyun eğmeyi peşinen kabullenmiş olma psikolojisinde) ve sömürüyü tümüyle ortadan kaldırma amaçlı bir doğal öze sahip varlıklar olduklarına inanılır.”

Devlet kavramı üzerinde durmakta fayda var sanırım. Devlet insanın ilk ortaya çıktığında mevcut bir kurum muydu? Komünizmin iddiası devlete boyun eğmiş insanlar meydana getirmek değildir. Tam tersine o sınıflarla birlikte devleti de ortadan kaldırma iddiasındadır. Ama komünizm deyince SSCB bürokratik oligarşisi aklına gelenler için durumun bundan farklı olması beklenemezdi. Efendi ve köle ilişkilerinde Roma devletinin rolü neydi? Kölelerle efendiler arasında tarafsız olduğunu iddia eden egemenliğin kimde olduğunu gizleyici bir araçtır Roma devleti. Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni adlı eseri vardır bu dünya görüşünün kurucularından Engels’in. Bu eserinde devletin sonradan ortaya çıktığını ve günü geldiğinde yok olacağını savunur. Ki Marksizmin genel görüşü budur. Bu durumda insanları devlete boyun eğmeyi peşinen kabul etmek zorunda olan yaratıklar olarak görmez komünizm. Nihai amacı devleti ortadan kaldırmaktır. Tam tersi sınıflı toplumlarda devletin kutsallaştırılması söz konusudur.

Sömürü tümüyle ortadan kalkmayacaktır savı da tamamiyle öznel bir yaklaşımdır zira sömürünün olmadığı insan toplulukları vardır tarihte. Yani insan sömürmeye ya da sömürülmeye zorunlu değildir.

 

 

”Şeriata göre herşey İslam'a uygun bir fıtratta doğuyorken,komünizmde eşitlik ve özel mülkiyetin ortadan kalktığı bir paylaşımcılığın doğal durum olduğu ve mutlaka bu sonuca varılacağı inancı temeldir.”

 

Yine aldatıcı bir genelleme söz konusu. Komünizm bütün insanların karıncalar gibi birbirine eşit olduğunu savlamaz. Bireysel farklılıkları kabul eder. Özel mülkiyetin ortadan kaldırılması kişisel mülkiyetin ortadan kaldırılması değil kişisel mülkiyetin artık burjuva mülkiyete (sermayeye) dönüşmeyecek hale getirilmesidir. Fakat manifestonun daha o zaman cevap verdiği bu anlayış hala mülkiyetten burjuva mülkiyetini anlamaktadır. Paylaşımcılık doğal durum değilse bencillik mi doğal durumdur. İnsan toplumsal bir varlıktır ve başka insanlara da muhtaçtır, paylaşmak durumundadır.

 

 

“Öte yandan,komünizmin doğal paylaşımcı ve sömürüsüz toplum ve yaşam inancı felsefi anlamda sorgulanmaya değerdir.Bazı sorunları beraberinde getirir:

Tümüyle kamuya ait bir mülkiyetin paylaşılmasında bireyler kendilerine bir anlamda devlet tarafından bağışlanmış olan bu ortak mülkiyete özel olarak sahip olacakları durumdaki kadar özen gösterecekler midir?”

 

İşte can alıcı bir soru. İnsanlar devletin fabrikalarında çalışırlar mı? Nasıl olsa ekmek elden su gölden olacak, ben çalışmazsam yerime çalışacak başka birileri olacak.

Özel mülkiyetin kaldırılmasıyla her türlü çalışmanın duracağı ve genel bir tembelliğin kök salacağı itirazı öne sürülmüştür. Ona bakılırsa, burjuva toplumun aylaklık yüzünden çoktan yerlebir olması gerekirdi; çünkü çalışanlar hiçbir şey edinemiyorlar, bir şey edinenler ise çalışmıyorlar. (Komünist Manifesto)

“Varlığın temelindeki yayılmacı ve farklılaşmacı tutku komünizm için birşey ifade etmekte midir?Bu tutku ve farklılığın kendi niteliklerinde açıkça ortaya çıktığı bireylerin komünist düzende mutlu olacağı öngörülebilir mi?

 

 

İşte Marks’ın felsefesi de tam bunu vazediyordu. İnsanların karınca gibi birbirine eşit olmasını herkesin aynı şeyleri düşünmesini bireysel tutku ve farklılıklarını ortaya koymamalarını… İnsanın kendini bireysel olarak ortaya koyabilmesinin tek yolunun sermaye sahibi olması gerektiğine inanıyorsanız bu noktada komünizme karşı çıkabilirsiniz. Varlığın temeli derken bütün canlı cansız varlıklardan mı söz edilmektedir? Burjuvaların sermayelerini ellerinden almak “varlığın içindeki yayılmacı ve farklılaşmacı tutkuya” bir zarar verecekse bugüne dek sermayesiz yaşayanların hiç yayılmacı ve farklılaşmacı bir tutkuya sahip olmadıklarını mı söylüyorsunuz?

 

“Komünizmin diktatörsüz,tamamen bilinçli bir halka dayanarak ayakta kalabilmesi mümkün müdür?”

Devlet bundan önce daima var mıydı? Bundan sonra daima var olması zorunlu mudur?

 

Geniş bir özgürlük kapsamında nitelendirilirken,''toplum için yaşamak zorunda olmak'' esaretine dönüşmeyeceğinin gerekçesi nedir?

İnsan toplumsal olduğu için yaşayabilmektedir zaten. İlkel insanın yırtıcılar karşısında ayakta kalmasını sağlayan şey bireyci değil toplumcu oluşudur. İnsanı toplumdan soyutlayamazsınız. Issız adada büyüyen çocukta kendiliğinden toplumsal özellikler gelişmez.

 

Sömürenlere karşı zincirlerinden kurtulan bir işçi sınıfı hıncının ne derecede gerçekçi bir kalkınma planı kuracağı da kritik bir sorun haline gelebilir.”

Üretim çok yönlü bir olgudur sadece bir kurulun belli bir toplantıda alacağı kararlarla yön almaz.

 

 

İçinde herkesin mutlu olabileceği varsayılan bir sistem ve rejim masalsı bir ütopyadır.

Zira dünyanın genel ekonomisi de böyle bir saflığı her yönüyle yıkmaktadır.Sömürü bir şekilde gerçekleşir,bunun yok olmasının doğal bir sonuç olacağı fazlaca iyimser bir görüştür.

 

 

“Gerçekçi olun imkansızı isteyin.” (Che)

Eski Roma’da Spartaküs ayaklanmasının kanlı bastırılmasından sonra herhangi bir kölenin fikri ne olabilirdi? Kölelik ezeli ve ebedidir kaldırılamaz. O köleyi böyle düşündüğü için suçlayamayız. Çünkü “İnsanların fikirlerini sosyal ortam belirler.” Bugün için de sınıfsız sömürüsüz bir toplum size ütopya olarak gelebilir. Ama tarih ortada. Tarih sürekli toplumları değiştiriyor. Hiçbir şey eskisi gibi kalmıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Devlet kavramı üzerinde durmakta fayda var sanırım. Devlet insanın ilk ortaya çıktığında mevcut bir kurum muydu? Komünizmin iddiası devlete boyun eğmiş insanlar meydana getirmek değildir. Tam tersine o sınıflarla birlikte devleti de ortadan kaldırma iddiasındadır. Ama komünizm deyince SSCB bürokratik oligarşisi aklına gelenler için durumun bundan farklı olması beklenemezdi. Efendi ve köle ilişkilerinde Roma devletinin rolü neydi? Kölelerle efendiler arasında tarafsız olduğunu iddia eden egemenliğin kimde olduğunu gizleyici bir araçtır Roma devleti. Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni adlı eseri vardır bu dünya görüşünün kurucularından Engels?in. Bu eserinde devletin sonradan ortaya çıktığını ve günü geldiğinde yok olacağını savunur. Ki Marksizmin genel görüşü budur. Bu durumda insanları devlete boyun eğmeyi peşinen kabul etmek zorunda olan yaratıklar olarak görmez komünizm. Nihai amacı devleti ortadan kaldırmaktır. Tam tersi sınıflı toplumlarda devletin kutsallaştırılması söz konusudur.

Sömürü tümüyle ortadan kalkmayacaktır savı da tamamiyle öznel bir yaklaşımdır zira sömürünün olmadığı insan toplulukları vardır tarihte. Yani insan sömürmeye ya da sömürülmeye zorunlu değildir.

 

Devlet tabi ki insanla birlikte ortaya çıkacak bir kurum değildi.Ama tarihe insanların sayılarının giderek artması ile üretim ilişkilerinin karmaşıklaşması ve hükmetme tutkusunun adaleti sağlama sorununu ortaya çıkarması çerçevesinde bakarsak devletin ortaya çıkmasının gayet doğal bir sonuç olduğunu kabul etmek mantıklı olacaktır.Sonuçta insanlar birbirlerinden topluluklar halinde kopuk kopuk yaşamaya başlamış ve farklılaşmışlardır.Kendilerine yabancı gelenler kendi türlerinden olsa da bir savunma içgüdüsü ve hayatta kalmanın birincil şartı olan savaşma zorunluluğu gittikçe daha fazla kendisini hissettiren bir sistematik yönetime ve orduya olan ihtiyacı ortaya çıkarmıştır.Henüz ateşi bile yakmayı bilmiyorken bir devletleri olması herhalde ki beklenemezdi.

 

Devletin en sonunda ortadan kalkacağına yönelik bir inanç sosyalizmin sonraki aşamasının komünizm,komünizmin sonraki aşamasının ise anarşizm olacağı gibi bir sonuca varır.(Anarşist-komünizm ve kollektivizm kolu)Olaya tek tek ülke rejimleri ve ekonomik sistemleri açısından bakarsak bu anlamda komünizmin tüm bu devletlerin yıkılacağı gibi bir iddiasının mantıksız olacağı sonucuna varırız.Yani sonuç olarak anarşist-komünizm tüm dünyaya egemen olma anlayışı üzerinde temellendiğinden devlet denen olguyu hepten kaldırmaya yönelik bir ülkü öncelikle parayı ve silahı ortadan kaldırmayı amaçlamak durumundadır.Peki işte bu noktada insan ilişkilerinde tarihsel bir gerçeklik olarak ortaya çıkan devletin ve değişim aracı olan paranın bir daha sonsuza kadar tekrar ortaya çıkmayacağının garantisi nedir?İnsanların tekrar gruplaşmayacakları ve orduya ihtiyaç duyulmayacağı hangi yollarla kesinleştirilebilir?Toplumun herşeyden güçlü,yıkılmaz bir sağduyusu ,bir mükemmel kollektif bilinç mi sağlayacaktır bunu?

 

Sömürünün olmadığı topluluklar elbette ki vardır,ama sözkonusu olan topyekün bir insan türüdür.Güdülerinin hayvanlardan tamamıyla ayrılmış olduğu,herhangi bir kıtlık durumunda birbirlerine saldırmayacakları,efendi efendi paylaşım ve uzlaşım yolu arayacakları da pek varsayılamaz gibi görünüyor.Biliyoruz ki ekonominin temel unsurları,sınırlı olan kaynakların dağılımı ve nüfusun mübadele ilişkilerine olan etkisidir.Tarih boyunca da nihai kuralları güçlü olanların ve hükmetme sanatını iyi uygulayanların koyduklarını görürüz ki genelde de bu kurallar çeşitli derecelerdeki sömürüyü meşrulaştıran kurallar ve kanunlar olmuştur.

 

 

Yine aldatıcı bir genelleme söz konusu. Komünizm bütün insanların karıncalar gibi birbirine eşit olduğunu savlamaz. Bireysel farklılıkları kabul eder. Özel mülkiyetin ortadan kaldırılması kişisel mülkiyetin ortadan kaldırılması değil kişisel mülkiyetin artık burjuva mülkiyete (sermayeye) dönüşmeyecek hale getirilmesidir. Fakat manifestonun daha o zaman cevap verdiği bu anlayış hala mülkiyetten burjuva mülkiyetini anlamaktadır. Paylaşımcılık doğal durum değilse bencillik mi doğal durumdur. İnsan toplumsal bir varlıktır ve başka insanlara da muhtaçtır, paylaşmak durumundadır.

 

Konu içinde farklı yerlerde Marks ve Darwin'in aynı davaya hizmet ettikleri gibi mesnetsiz ve anlamsız iddialarda bulunan forumdaşlar olmuş,oysa ki biri tümüyle paylaşımcılığa yönelmişken öteki 'bencil gen'in rehberliğinde ekonomik bir hayatta kalma savaşı ve doğal güç sömürüsünden bahsetmiştir.Sizin anlayışınız ise felsefi anlamda daha çok Kropotkin'in düşünceleriyle örtüşen bir görüntüde.Evrimin yardımlaşma unsuruna öncelikli önem verir.Benim düşüncem ise yardımlaşmanın küçük gruplar arasında çok önemli bir rolünün olmasıyla beraber,türlerin geneli düşünüldüğünde genleri sürdürme savaşının her türde öncelikli amaç olduğu ve eğer bu sömürüyü gerektiriyorsa o canlının bir şekilde sömürü yoluna başvuracağıdır.İnsan türüne de bunun bir istisnası olarak bakmamaktayım.Tabi ki insanlar paylaşacaktır.Fakat herkesin payının sonsuza kadar eşit olabilmesi gerçeği pek de yansıtmaz bana göre.

 

İşte can alıcı bir soru. İnsanlar devletin fabrikalarında çalışırlar mı? Nasıl olsa ekmek elden su gölden olacak, ben çalışmazsam yerime çalışacak başka birileri olacak.

Özel mülkiyetin kaldırılmasıyla her türlü çalışmanın duracağı ve genel bir tembelliğin kök salacağı itirazı öne sürülmüştür. Ona bakılırsa, burjuva toplumun aylaklık yüzünden çoktan yerlebir olması gerekirdi; çünkü çalışanlar hiçbir şey edinemiyorlar, bir şey edinenler ise çalışmıyorlar. (Komünist Manifesto)

 

Paylaşım savaşı burjuva toplumunu da er geç yıkacaktır.

 

İşte Marks?ın felsefesi de tam bunu vazediyordu. İnsanların karınca gibi birbirine eşit olmasını herkesin aynı şeyleri düşünmesini bireysel tutku ve farklılıklarını ortaya koymamalarını? İnsanın kendini bireysel olarak ortaya koyabilmesinin tek yolunun sermaye sahibi olması gerektiğine inanıyorsanız bu noktada komünizme karşı çıkabilirsiniz. Varlığın temeli derken bütün canlı cansız varlıklardan mı söz edilmektedir? Burjuvaların sermayelerini ellerinden almak ?varlığın içindeki yayılmacı ve farklılaşmacı tutkuya? bir zarar verecekse bugüne dek sermayesiz yaşayanların hiç yayılmacı ve farklılaşmacı bir tutkuya sahip olmadıklarını mı söylüyorsunuz?

 

Esasen ben de ekonomiye sınıf mücadelesi gözüyle bakıyorum.Ancak nihai sonucun komünizm olacağı noktasında ayrılıyorum.Emekçi sınıfı bir bütün olarak üretim araçlarının kapitalistin elinden alınıp kollektif bir gücün eline geçmesini ister,böylece ortada ne artı değer sömürüsü kalır ne de kapitalist.Bu da bir nevi yayılma ve hükmetme tutkusudur.Yönü farklıdır.Ama ben yine genel anlamda canlıların paylaştığı elegeçirme ve diğerinden hak ve güç olarak farklılaşma tutkusunun komünizmin nihai başarısının önündeki bir engel olduğunu düşünüyorum.

 

Devlet bundan önce daima var mıydı? Bundan sonra daima var olması zorunlu mudur?

Devlet bundan sonra daima var olur mu,bu giç ilişkilerine bağlı birşey bence.Döngüsel olarak değişik mekanizmalar ortaya çıkabilir,bunu öngörmek çok zor tabi ki.Ama hiyerarşinin daima varolacağına kuşku duymuyorum.

 

İnsan toplumsal olduğu için yaşayabilmektedir zaten. İlkel insanın yırtıcılar karşısında ayakta kalmasını sağlayan şey bireyci değil toplumcu oluşudur. İnsanı toplumdan soyutlayamazsınız. Issız adada büyüyen çocukta kendiliğinden toplumsal özellikler gelişmez.

Tabi ki insan toplumsal bir varlık,ama bu komünizm aşamasını sürekli bir duruma çevirmeye yetmez.

 

Üretim çok yönlü bir olgudur sadece bir kurulun belli bir toplantıda alacağı kararlarla yön almaz.

İfade ettiğim şey çok uzun süre sömürülmüş olanlarının hıncının zincirlerinden kurtulmasının şiddete varabilecek sonuçlarıydı.

 

?Gerçekçi olun imkansızı isteyin.? (Che)

Eski Roma?da Spartaküs ayaklanmasının kanlı bastırılmasından sonra herhangi bir kölenin fikri ne olabilirdi? Kölelik ezeli ve ebedidir kaldırılamaz. O köleyi böyle düşündüğü için suçlayamayız. Çünkü ?İnsanların fikirlerini sosyal ortam belirler.? Bugün için de sınıfsız sömürüsüz bir toplum size ütopya olarak gelebilir. Ama tarih ortada. Tarih sürekli toplumları değiştiriyor. Hiçbir şey eskisi gibi kalmıyor.

 

Sınıfsız bir toplumun dünya genelinde oluşturulabilmesi ve buna herhangi bir zarar gelmeden daima var olacağına yönelik bir iddianın ütopya olduğu fikri aslında sosyal ortamdan değil,tarihi savaşların yazmış olduğu ve her büyük fikir babasının ve liderin ölümünden sonra tekrardan bir kaos ortamına girildiği,herşeyin her an değişim içinde olduğu ve toplumların kendi içlerinden çıkacak büyük adamlara muhtaç oldukları gerçeğinden kaynaklanır.Komünizmin bir ütopya olduğunu düşünmek sağcı olmayı gerektirmez.Kaldı ki kapitalizm insanın doğasına ve genel anlamda da doğaya karşı olan başka bir yıkılmaya mahkum düzendir ve onun da daimi olacağı yalancı ve saptırıcı bir ütopyadır.Gerçekçi bir hedef ise her şartta ulusal bir ekonomik bağımsızlıktır benim için.Tamamlanamamış olan Kemalist devrimi bu şekilde görürüm,fakat onu da sonsuza dek üzerine birşey katılmadan sürecek bir dogma gibi algılamam.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Anarşist komünistler kimlerdir ve komünistlerden ayrıldıkları yönler nelerdir? Bunlara temel ansiklopedik bilgilerden ulaşabilirsiniz. Anarşist komünistler devrimden hemen sonra devlet ortadan kalkmalı diyor. Marksistler ise devrimle devleti yıkmazlar belli bir süre devamını sağlarlar. Komünizm aşamasında devlet yerini farklı organlara bırakır savındadırlar. Arada böyle bir fark var.

 

 

ve sömürüyü tümüyle ortadan kaldırma amaçlı bir doğal öze sahip varlıklar olduklarına inanılır.
türlerin geneli düşünüldüğünde genleri sürdürme savaşının her türde öncelikli amaç olduğu ve eğer bu sömürüyü gerektiriyorsa o canlının bir şekilde sömürü yoluna başvuracağıdır.

cümleleri ile galiba bizi sömürünün toplumsal değil doğal bir olgu olduğuna inandırmaya çalışıyorsunuz. İnsanlarda sömürüyü ortadan kaldırma amaçlı doğal bir öz yoktur. Zira bu sömürü doğaldır ve insan da buna karşı bir güdü oluşturmuştur demeye gelir. Bunu ben demiyorum ama ikinci alıntıdaki cümlesinde arkadaşımız bunu yapmaya çalışmıştır. Biyolojik kanunlarla toplumsal kanunları birbirine karıştırıp bir yerlere varmanın tarihçesi yeni değildir.

Kimse insanlarda sömürüyü ortadan kaldırmaya yönelik doğal bir öz olduğunu iddia etmiyor. Sömürü doğal bir olgu değildir zaten, toplumsaldır. İnsan da buna karşı toplumsal alanda bilinçlenirse sömürüye karşı koyar. İddia edildiği gibi insan doğasından gelen böyle bir güdü olsaydı herkes aynı bilinçle sömürüye karşı çıkar ve onu ortadan kaldırırdı çoktan.

Doğal yaşamda ortaya ilk çıktığından beri insan doğayı kendine uydurmaya çalışmıştır. Doğa karşısında birey olarak hayatta kalması mümkün değildir. Büyük bir mamutu alt etmek bireyin başaracağı bir iş değildir. Ama kaynakları arttırma çabaları avcılık, toplayıcılık, tarım vb işbölümü toplumsal yaşamı gittikçe karmaşıklaştırır. Buna bir de (aç kalmış) rakip kabilelerin saldırıları, öncelikle silahlı halk ve daha sonra askerler ve ertesinde savaş esirlerinin köleleştirilmesi eklenince sınıflı toplumlara varılmıştır. Üretimde kölelerin kullanılması ürünü arttırdıkça yeni köleler edinilmesi için savaşlara çıkılması da kaçınılmaz olmuştur. Böylelikle toplumlar evrilir ve kapitalizme ulaşırız. Hayatta kalma mücadelesinde canlıların kullanışlı uzuvlar kazanmasıyla insan toplumundaki sömürüyü bir tutmak ise büyük bir yanılgıdır. İnsanın doğasından söz edilecekse eğer hayatta kalma mücadelesinde o daima emek vermek durumundadır. Doğayı dönüştürmek kendine uygun hale getirmek. Bir kabuğu ya da kürkü yoktur bu durumda kendine barınak ve giysi yapmıştır. Hızlı koşamaz ama hızlı giden taşıtlar yapabilmiştir.

Sömürü tüm türün değil ama belli sınıfların hayatta kalması için gerekli bir durum olabilir ancak. Ve ancak onlar “sömürü olmazsa insan türünün sonu geldi demektir” diye bizi aldatmaya çalışabilirler.

 

 

devlet denen olguyu hepten kaldırmaya yönelik bir ülkü öncelikle parayı ve silahı ortadan kaldırmayı amaçlamak durumundadır.Peki işte bu noktada insan ilişkilerinde tarihsel bir gerçeklik olarak ortaya çıkan devletin ve değişim aracı olan paranın bir daha sonsuza kadar tekrar ortaya çıkmayacağının garantisi nedir?İnsanların tekrar gruplaşmayacakları ve orduya ihtiyaç duyulmayacağı hangi yollarla kesinleştirilebilir?Toplumun herşeyden güçlü,yıkılmaz bir sağduyusu ,bir mükemmel kollektif bilinç mi sağlayacaktır bunu?

Bu sorularınızın cevaplarını da zamanı gelince insanlar vereceklerdir. Ama şunları söyleyebiliriz. Üstyapı altyapıya göre biçimlenir. Köleleri efendilerin emrinde çalıştıran hepsinin ortak bilinci midir? Kapitalizmi ayakta tutan insanları her gün fabrikalara işyerlerine yönelten kolektif bilinç midir? Yoksa var olan formasyona göre mi bilinçlenmiştir insanlar? Üst yapı kurumlarını belirleyen şey altyapının yani üretim biçiminin ta kendisidir.

 

 

Kaldı ki kapitalizm insanın doğasına ve genel anlamda da doğaya karşı olan başka bir yıkılmaya mahkum düzendir ve onun da daimi olacağı yalancı ve saptırıcı bir ütopyadır.Gerçekçi bir hedef ise her şartta ulusal bir ekonomik bağımsızlıktır benim için.

Arkadaşımız buraya kadarki bilimselliğini sınıf mücadelelerini kabul etmişliği bir yana bırakarak bu cümleleri ediyor. Kapitalizmin daimi olması ütopyadır. Onun yıkılıp yerine sosyalizmin geçmesi ütopyadır. Gerçekçi hedef ise ulusal ekonomik bağımsızlıktır. İlginç. Bu sözün neresinden tutalım. Yani kapitalizm bir ekonomik düzendir, sosyalizm de öyle ama bunlardan ayrı ulusal ekonomik bağımsızlık düzeni diye bir düzen hatırlamıyorum. Feodal İngiltere belli bir dönem bağımsızdı. Herhangi bir ülkenin boyunduruğunda değildi. Kapitalist Amerika belli bir dönem bağımsızdı (ve hala da öyle olduğunu söyleyebiliriz.) Köleci Roma İmparatorluğu en güçlü zamanlarında bağımsız bir devletti ekonomik olarak.

Bu gerçekçi hedefinizde ekonomik bağımsız ülkenin düzeni ne olacaktır? Kapitalizm? Sosyalizm? Merak ettim doğrusu.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

...cümleleri ile galiba bizi sömürünün toplumsal değil doğal bir olgu olduğuna inandırmaya çalışıyorsunuz. İnsanlarda sömürüyü ortadan kaldırma amaçlı doğal bir öz yoktur. Zira bu sömürü doğaldır ve insan da buna karşı bir güdü oluşturmuştur demeye gelir. Bunu ben demiyorum ama ikinci alıntıdaki cümlesinde arkadaşımız bunu yapmaya çalışmıştır. Biyolojik kanunlarla toplumsal kanunları birbirine karıştırıp bir yerlere varmanın tarihçesi yeni değildir.

Kimse insanlarda sömürüyü ortadan kaldırmaya yönelik doğal bir öz olduğunu iddia etmiyor. Sömürü doğal bir olgu değildir zaten, toplumsaldır. İnsan da buna karşı toplumsal alanda bilinçlenirse sömürüye karşı koyar. İddia edildiği gibi insan doğasından gelen böyle bir güdü olsaydı herkes aynı bilinçle sömürüye karşı çıkar ve onu ortadan kaldırırdı çoktan.

Doğal yaşamda ortaya ilk çıktığından beri insan doğayı kendine uydurmaya çalışmıştır. Doğa karşısında birey olarak hayatta kalması mümkün değildir. Büyük bir mamutu alt etmek bireyin başaracağı bir iş değildir. Ama kaynakları arttırma çabaları avcılık, toplayıcılık, tarım vb işbölümü toplumsal yaşamı gittikçe karmaşıklaştırır. Buna bir de (aç kalmış) rakip kabilelerin saldırıları, öncelikle silahlı halk ve daha sonra askerler ve ertesinde savaş esirlerinin köleleştirilmesi eklenince sınıflı toplumlara varılmıştır. Üretimde kölelerin kullanılması ürünü arttırdıkça yeni köleler edinilmesi için savaşlara çıkılması da kaçınılmaz olmuştur. Böylelikle toplumlar evrilir ve kapitalizme ulaşırız. Hayatta kalma mücadelesinde canlıların kullanışlı uzuvlar kazanmasıyla insan toplumundaki sömürüyü bir tutmak ise büyük bir yanılgıdır. İnsanın doğasından söz edilecekse eğer hayatta kalma mücadelesinde o daima emek vermek durumundadır. Doğayı dönüştürmek kendine uygun hale getirmek. Bir kabuğu ya da kürkü yoktur bu durumda kendine barınak ve giysi yapmıştır. Hızlı koşamaz ama hızlı giden taşıtlar yapabilmiştir.

Sömürü tüm türün değil ama belli sınıfların hayatta kalması için gerekli bir durum olabilir ancak. Ve ancak onlar ?sömürü olmazsa insan türünün sonu geldi demektir? diye bizi aldatmaya çalışabilirler.

 

Komünizmin önünde sonunda gerçekleşeceğini,bu kusursuz ve sevgi dolu paylaşım düzeninin devleti dahi sonsuza kadar ortadan kaldıracağı düşüncesinin ütopya olup olmaması konusunu sadece ekonomik ve sosyolojik anlamda

değil,psikolojik ve biyolojik anlamda da ele almak gerekir.Şahsen din karşıtı olduğu iddia edilen bir sistemin hıristiyanlığın herkesin eşit ve kardeş olduğu fikrinden ve yeryüzünde kurulacak bir cennetin herkese mutluluk getireceği iddiasından şablon olarak fazla bir farkını görmemekteyim.

Siz insanların ilk topluluk kurma dönemlerindeki dayanışma ve paylaşımın ideal durumundan söz ediyorsunuz,yani devlet yokken.Buna benim herhangi bir itirazım yok zaten.Doğa insanı değiştirirken insan da doğayı değiştirmiş,hatta emek gücüyle hayvan ve bitkilerin evrim yönünü dahi etkilemiştir.Dayanışarak büyük hayvanları avlamış,besin elde etmiştir.Küçük topluluklar,mağara ya da daha sonraki çadır yaşamı,bunlar kendi içerisinde sınırlı şekilde çiftleşen,birbirini çok iyi tanıyan ve güven duyan,tabi genetik olarak da birbirine en yakın insanların oluşturdukları büyüklü küçüklü topluluklardır.

Lakin sürekli üreyen insanoğlunun doğal ya da toplumsal olarak bu tam paylaşımcılığı ideal durum olsaydı aynı mantıkla devletin ve sömürünün hiçbir zaman için var olmaması gerektiği de savunulmalıydı.Tarih ise farklı işlemiş.Geniş anlamda artık komünizmin ütopik bir durum olduğu ve silahların ve sömürünün hangi yolla yok edilebileceği sorunları benim nezdimde sabittir.Ayrıca tüm ideallik ve sabitlik iddiasındaki sistemlere ütopya gözüyle baktığımı yazmıştım.Fakat komünizmin özelliği,ilk dönemlerde ilkel şekliyle yaşanmış olması,ancak tarihsel aşamaların en sonunda kendisinin mutlak şekilde tekrar ortaya çıkacağı düşüncesiyle bilimsellik iddiasında olmasıdır.

Toplumsallık ve doğallık konusunu birbirinden ayırmaya çalışmak pek bana göre değil.En basidinden,ülkelerin neden en çok komşularıyla sorun yaşadıklarının cevabı nedir?Genetik olarak farklılaşmış insanların her zaman dışarıya karşı,yabancıya karşı bir savunma ve bazen de toprak elde etmeye yönelik saldırıya geçtiğini görürüz.Tarih boyunca bu böyle olmuşken sosyal ve biyolojik olguları,yayılmacı tutkuyu hepten bir tarafa nasıl atabiliriz?Kendi arasında çoğalmış topluluklar,etnisiteler vs. kendi içlerinde paylaşımcıdır,bu da doğaldır.Fakat tüm dünya için bunun daimi şekilde başarılmasından bahsediyoruz.

 

Bu sorularınızın cevaplarını da zamanı gelince insanlar vereceklerdir. Ama şunları söyleyebiliriz. Üstyapı altyapıya göre biçimlenir. Köleleri efendilerin emrinde çalıştıran hepsinin ortak bilinci midir? Kapitalizmi ayakta tutan insanları her gün fabrikalara işyerlerine yönelten kolektif bilinç midir? Yoksa var olan formasyona göre mi bilinçlenmiştir insanlar? Üst yapı kurumlarını belirleyen şey altyapının yani üretim biçiminin ta kendisidir.

İşte ben üretim ilişkileri hiyerarşisinin şekil değiştireceğini,ancak hiçbir zaman yok olamayacağını savunuyorum.

 

Arkadaşımız buraya kadarki bilimselliğini sınıf mücadelelerini kabul etmişliği bir yana bırakarak bu cümleleri ediyor. Kapitalizmin daimi olması ütopyadır. Onun yıkılıp yerine sosyalizmin geçmesi ütopyadır. Gerçekçi hedef ise ulusal ekonomik bağımsızlıktır. İlginç. Bu sözün neresinden tutalım. Yani kapitalizm bir ekonomik düzendir, sosyalizm de öyle ama bunlardan ayrı ulusal ekonomik bağımsızlık düzeni diye bir düzen hatırlamıyorum. Feodal İngiltere belli bir dönem bağımsızdı. Herhangi bir ülkenin boyunduruğunda değildi. Kapitalist Amerika belli bir dönem bağımsızdı (ve hala da öyle olduğunu söyleyebiliriz.) Köleci Roma İmparatorluğu en güçlü zamanlarında bağımsız bir devletti ekonomik olarak.

Bu gerçekçi hedefinizde ekonomik bağımsız ülkenin düzeni ne olacaktır? Kapitalizm? Sosyalizm? Merak ettim doğrusu.

 

Saygılar.

Marks'ın tüm dünyanın işçilerini birleştirme çağrısı gerçekleşmiş olsaydı,dünya planında topyekün bir sınıf mücadelesinden söz edilebilirdi.Ne var ki bugün ülke bazında baktığımızda sınıf mücadelelerinin (bu gerçek anlamda ancak bilinçli işçi sınıfının olduğu toplumlarda kendini bulabilir) komünizmi ne şekilde oluşmaya zorlayacağı komünistler içerisinde de tartışmalıdır,bildiğimiz gibi.Bu konudaki sorunun da yine kollektif bilincin dünyaya nasıl yayılacağı olduğunu düşünüyorum.

Bugün kemalistlerin bir kısmı kemalizmin sosyalizmin bir aşaması olduğu paralelinde düşünmektedir.Fakat ben böyle düşünmüyorum.Atatürk'ün yeni kurulmuş bir cumhuriyette eğer isteseydi sosyalizmi getiremeyecek olduğuna da inanmıyorum.Tam ekonomik bağımsızlık antiemperyalizmden,yani başkalarının kendi ülkeniz üzerinde egemenlik kurmasına engel olmaktan geçtiğine göre bir kere sistem olarak kapitalizmi kesinlikle reddeder.Peki sosyalizme gelirsek,sosyalizmin içinde ne derecede milliyetçiliğin yeri vardır?Nihai ülkü doğrultusunda yoktur aslında.Devletçilik temelinde ulusal bir kalkınmayı sağlamak ve çağdaş ülkelerle başa çıkabilmek için illa kapitalist ya da sosyalist bir dava peşinden koşmak gerekmez.Atatürk'ün illa Marks gibi oturup yeni bir ekonomik sistemin temelini atacak bir kitap yazması gerekmiyordu.

Kemalist kapitalist,kemailst sosyalist diye birşey olamaz.Bir cumhuriyet ki Atatürk'den sonra devrimini tamamlayamamış,feodal düzeni ortadan kaldıramamıştır.Bugün itibarıyla Türkiye'deki sistem nedir peki?Tanımlanabilir mi?Bence kapitalist-sosyalist seçeneklerine sıkıştırılmak sadece soğuk savaş döneminin basit bir yansımasıdır.

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bugün itibarıyla Türkiye'deki sistem nedir peki?Tanımlanabilir mi?

 

Bu sözler tartışma için bütün iştahımı kırdı diyebilirim. Eleştirdiğimiz şeyler hakkında en azından temel bilgilere göz atmak faydalı olacaktır. Kulaktan dolma bilgilerle komünizm ve şeriat birbirine benzemektedir gibi önermeler ortaya atmak garip olmaktadır. Ya da bu polemiğe girmekle ben yanlış yaptım herhalde. Çekiliyorum.

 

Saygılar, teşekkürler.

 

Başlık için aşağıdaki sözler açıklayıcı olur umarım.

 

"Dünyanın karşısına yeni bir ilkeyle çıkıp doktriner bir havada 'doğru budur, önünde diz çökün' demiyoruz. Dünyanın kendi ilkelerinden hareketle dünya için yeni ilkeler geliştiriyoruz. Dünyaya dönüp 'savaşımlarınızı kesin, aptalcadır, biz size mücadelenin doğru sloganını vereceğiz' demiyoruz. Biz sadece dünyaya gerçekte ne için mücadele ettiğini gösteriyoruz. Ve bilinç, dünyanın istemese de kazanmak zorunda olduğu bir şeydir." (K. Marks, "Arnold Ruge'ye Mektup", Eylül 1843,

 

"Komünistlerin vardığı teorik sonuçlar, hiçbir biçimde, şu ya da bu sözde evrensel reformcu tarafından icat ya da keşfedilmiş fikir ya da ilkelere dayanmaz.

 

"Komünistlerin vardığı teorik sonuçlar, yalnızca, mevcut sınıf mücadelesinden, gözlerimizin önünde cereyan etmekte olan tarihsel hareketten kaynaklanan fiili ilişkilerin genel ifadeleridir." (K. Marks, F. Engels, "Komünist Manifesto)

 

"Bizim için komünizm kurulacak bir düzen, gerçeğin kendisini uydurması gereken bir ideal değildir. Biz, bugünkü durumu kaldırıp atan gerçek harekete komünizm diyoruz. Bu hareketin koşulları, şu anda varolan öncüllerden çıkar." (K. Marks, F. Engels, "Alman İdeolojisi)

 

"İşçi sınıfı Komünden mucizeler beklemiyordu. İşçi sınıfının kararnamelerle uygulamaya konulacak hazır ütopyaları yoktur. İşçi sınıfı, kendi kurtuluşuna yol bulmak için, mevcut toplumun kendi ekonomik gelişmesiyle karşı konulmazcasına yöneldiği o daha yüksek toplumsal biçime yol bulmak için uzun mücadelelerden, koşulları ve insanları baştan başa dönüştürecek bir dizi tarihsel süreçlerden geçmek zorunda olduğunu biliyor. İşçi sınıfının gerçekleştireceği idealleri yoktur, fakat, çökmekte olan eski burjuva toplumun kendi bağrında taşıdığı yeni toplum ögelerini özgürleştirme yükümlülüğü vardır." (K. Marks, "Fransa'da İç Savaş")

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...
Dünyada Kan-şiddet-katliam , Türkiyede ise Slogandan öte gidemiyecek ütopik bir yönetim şeklidir.

 

Küba Milli takımı oyuncularından bir kaç tanesi Amerikaya maça gittiklerinde geri dönmemiş iltica etmiştir.

 

Komunistlerin Ateist olduğu söylenir..Evet,partizan arkadaşlara baktığın zaman çoğunluk böyledir ancak hepsi böyle değildir..Şimdi bizim duruma nasıl baktığımız ile alakalı bir durum..Ben şükürler olsun "MÜSLÜMANIM"..Ben komünizm'mi idari rejimi açısından seçtim ve bu yöndeki mücadelemi sonuna kadar verecem..Ancak Komünistlerin dine karşı olduğu düşüncesi,insanların komunizmden uzak durmaları için uydurulmuş tarihi bir palavradır..Bunu diyenler kimler ? Kapitalizm ve benzer rejimlerin yayın organları..BJKaan-Nohci,sen ÇEÇEN'sin..Osetyadaki okul baskınını Şamil Basayev YAPTIRMADI ancak ne hikmetse tüm ulusal basında Şamil Basayev'in üstlendiğine dair bilgiler geldi..ALLAH (C.C.) cihat eden bir kişi böyle birşey yapmaz yapamaz çünkü inanışa ters..

 

İşte durum böyle olunca senin dediğin gibi Dünya çoğunluğu;""Komünizm'mi ? ayyyyy uzak dursun"" der..Sorsan ne olduğunu söyleyeceği tekşey dinsiz imansız kitapsızlar olur..Dünya böyle söylerken,Türkiyede muhafezekar kesim yoğunluğundan,cahiliyetten herşey söylenir..

 

Deniz Gezmişler,Yusuf Aslanlar,Hüseyin İnanlar Gemerek te yakalanmadan önce,10 kişi bir olup "bu ülke" için dağa çıkıyorlardı..Senim benim ve diğer çoğunluk gibi "AMANNNN BANAMI DÜŞTÜ"" demediler..Onlar istediki *********** olmayalım,onlar istedilerki işçisi memuru adam gibi yaşasın..5 yaşında çocuğa "10 kişi devrim yapacakmış desen" gülerdi..

 

"Mesele İNANÇ başka hiçbirşey değil"

iyi çalışmalar;

 

AntHony

(Yazım uzun olacaktı ancak fazla vaktim yok,müsait olduğum anda toparlayacam herkeze teşekkür ederim)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ıyı gunler arkadaslar.. ben yenı bı felsefe ogrencısıyım, bu konularda bilgilerim cok zayıf maalesef.. sizden bi ricada bulunmak istiyorum.. bana bu ve benzeri konularda kitap önerisinde bulunabilirseniz sevinirim.çünkü bi yerden baslamak ıstıyorum artık ılgılenmeye, ama hangı kıtaplarla baslamam gerektıgını bulamıyorum.. ilginiz için simdiden tesekkurler..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ıyı gunler arkadaslar.. ben yenı bı felsefe ogrencısıyım, bu konularda bilgilerim cok zayıf maalesef.. sizden bi ricada bulunmak istiyorum.. bana bu ve benzeri konularda kitap önerisinde bulunabilirseniz sevinirim.çünkü bi yerden baslamak ıstıyorum artık ılgılenmeye, ama hangı kıtaplarla baslamam gerektıgını bulamıyorum.. ilginiz için simdiden tesekkurler..

 

 

Merhaba ebrar,

Ben de felsefe öğrencisiyim; hangi ünv. acaba? Felsefe öğrencisiysen nereden başlayacağını çok rahat kestirebilmeni sağlayacak derslerin olmalı. Ama öncelikle 1789'ların Fransa'sında , ihtilalin insanlar üzerinde yaratmış olduğu aradığını bulamamışlık duygusu nedeniyle ortaya çıkmış olan sosyalizm düşüncesini ele almak için o döneme ait temel kitaplar okuyabilirsin. saint simon'u incele mesela. Sonra Hegel'i inceleyebilirsin. Marx ve Engels de genç Hegelcilerdendiler ünv. yıllarında. Komünist manifestoyu okumalısın. Daha sonra kutsal aile var yine Marx'ın. En temel Kapital'dir ama başlangıç aşamasında okumak zordur. İyisi mi sen Selahattin Hilav'ın ''felsefe yazıları'' adlı kitabından başla. :)

 

Ancak karşılaştırmalı inceleme.....

Bunları okurken Farabi okumalısın alanında uzamnlaşasın :)

 

Sevgiler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Merhaba ebrar,

Ben de felsefe öğrencisiyim; hangi ünv. acaba? Felsefe öğrencisiysen nereden başlayacağını çok rahat kestirebilmeni sağlayacak derslerin olmalı. Ama öncelikle 1789'ların Fransa'sında , ihtilalin insanlar üzerinde yaratmış olduğu aradığını bulamamışlık duygusu nedeniyle ortaya çıkmış olan sosyalizm düşüncesini ele almak için o döneme ait temel kitaplar okuyabilirsin. saint simon'u incele mesela. Sonra Hegel'i inceleyebilirsin. Marx ve Engels de genç Hegelcilerdendiler ünv. yıllarında. Komünist manifestoyu okumalısın. Daha sonra kutsal aile var yine Marx'ın. En temel Kapital'dir ama başlangıç aşamasında okumak zordur. İyisi mi sen Selahattin Hilav'ın ''felsefe yazıları'' adlı kitabından başla. :)

 

Ancak karşılaştırmalı inceleme.....

Bunları okurken Farabi okumalısın alanında uzamnlaşasın :)

 

Sevgiler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.