Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Edebiyatımızda yeni bir kadın sesi; Nilgün Çelik


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

rssImage-998a403f0a5e984a47f85b5a66fa9fee.jpeg

Edebiyatımızda yeni bir kadın sesi; Nilgün Çelik kapak_001635.jpg figure >

Gelenler, Nilgün Çelik’in ilk verimi olmasına karşın, belli bir yaşam ve duygu olgunluğunu yansıtıyor. Kendine özgü bir öykü dili oluşturabilmiş bir yazar. Kalemi kısa, kesik planlarla bir mekânın tümünü izleyiciye gösterebilen bir kameraya benziyor. Öyküler kimi kez bir uçlarıyla ve kadınların açısından toplumsal / siyasal dertlere dokunuyor.

/Archive/2020/12/18/001527969-ic.jpg 

Aile… Sevginin dayanışmanın mekanı, insanı hayata hazırlayan koza… Ve isteyerek istemeyerek açılan yaralarla sızılı bir yer… Kim ailenin kapalı kutusundan hiç yara almaksızın çıkabilmiş ki…

Nilgün Çelik, Gelenler (Indie Yayınevi) isimli öykü kitabında; dar gelirlerin, ailenin ve yakın ilişkilerin dar alanını büsbütün daralttığı toplum kesimlerinden seçmiş öykü kişilerinin çoğunu ve ne görüyorsa onu cesur ama zarif bir dille canlandırmış.

Bu iyice daralmış alanda şiddetin eli kulağındadır; etkinlik imkanı neredeyse yaşamın her alanında kısıtlanmış erkek bedenler, varlıklarını en yakınlarındaki dişi bedene dayatmakta sakınca görmezler. Ataerkil kültürün en yoz halidir yaşanan!

Bu ortamda hayat her an trajediye dönebilir, masum bir ergen oynaşması cinayetle bitebilir (Acur); anaların eli ve dili bağlı, insestin ise eli kulağındadır! (Kaç Ölüm). Taciz ve tasallutun da, ama erkek erkeği tutar, ya da erkek erkeğe boyun eğer; ve suç, kayınpederin tecavüz ettiği gelinin hanesine yazılır, babasına karşı çıkamayan koca tarafından (Sürgün Yeri ).

KAPALI KUTU; AİLE

Aile, sırların saklandığı kapalı kutudur; gerçekler yalanlarla örtülür ve kimi kez bu yalanlar gereksiz öçlere yol açar (Öç); kimi kez bastırılan nefret öyle sinsice büyür ki, bir de zorunlu ağır hasta bakımıyla birleşti mi, iş cinayete kadar varabilir, kapalı kutuda gizlenecektir suç (Çatışma).

Mahalle, tutucu ortamlarda ailenin biraz geniş şeklidir; dayanışma vardır elbette, ama tutucu ahlaka sığınarak baskı koyma, birbirini gözetleme, birbirini engelleme de vardır. İki özgür yetişkin bir türlü gönüllerince bir ‘vuslat gecesi’ geçiremeyeceklerdir, ‘yeni parlattığı bıçağını kapıp da’ (s.23) hırsız avına çıkan komşular yüzünden; hayat trajikomediye döner, kimse yaşamına sahip çıkamaz! (Ödünç Yaşam).

Yaa çocuklar… Bir çocukta yara açan nedir, kestirmek o kadar da kolay değil; yara acıtmaz olunca kapandı mı demektir, yoksa açılan yara yetişme çağındaki çocuğun kişiliğini mi biçimlendirmiştir?

Öykülerle tema bütünlüğündeki kapak tasarımı bize, saklıda yürüyen bir takım işleri, yarım yamalak tanık olduklarına kim bilir ne anlamlar yükleyerek izleyen küçük bir çocuğun meraklı ve afallamış yüzünü göstermektedir.

Anneye duyulan ihtiyaç tam doyurulamazsa ne olur?... Zihin ve duygular, sinir sistemine neyi nasıl kaydeder? ‘Anneyi kan kırmızı belliyor. Kaydediyor.’ (s.60).

/Archive/2020/12/18/001613078-ic2.jpg

AİLE İÇİN ŞİDDET VE TECAVÜZ!

En güzel ve en cesur hikâyelerden biri Geri Alma, hep görmezden gelinen kadın eşcinselliği üzerine; sınıf atlama tutkusu yüzünden kopan ve gene de kopamayan bir ilişkiyi anlatıyor.

Kahramanlardan Ecem’in cinsel yönelişi bellidir, Ecem ne istediğini bilen bir kişidir, ama aşık olduğu kadın yani yoksullukla varsıllık arasında, lezbiyen aşkla evlilik arasında kararsız salınan Aslı da öyle midir? Aslı, para karşılığı cinsellik sunan bir annenin küçük kızı olmayaydı, yalnız ve ürkütücü gecelerde arkadaşı Ecem’in sıcaklığına sığınmayaydı, Ecem’e aşık olacak mıydı?

Çamur aile içi şiddet ve tecavüzün erkek çocuktaki etkilerine bakan ilginç bir öykü. Dededir tecavüzcü; ve annedir, kurban; erkek çocukta ise ataerkil kültür geri teper, yetişkinliğinde erkeklere karşı kavgazan ve saldırgan olacak; kadınlara ise eli kalkmayacaktır.

Aile sevginin ve şefkatin de ocağıdır, ama yaşam acımasızdır, ölüm ve ayrılık vardır, özlem vardır; sevilen teyze gurbete gider (Özlem); sevilen baba yitecektir (El Feneri), acıyan yürekleri kederin karanlığında bırakarak….’gün susuyor, toprak konuşuyor’ (s.91).

Öyküler kimi kez bir uçlarıyla ve kadınların açısından toplumsal / siyasal dertlere dokunur: Gelenler öyküsünde, ölüm acısına mahalle hocasında derman arayan kadın şehit duludur; Özlem’deki teyzenin kocası, ya ülkede karnını doyuracak bir iş bulamadığından, ya da siyasi mülteci olarak gitmiştir yurt dışına, vs.

Konular ve yaklaşım önemlidir tabi, ama asıl önemli olan insan acısının derinliğini, şiirsel dokunuşlarla birkaç sözcükte verebilen dildir.

Erendiz Atasü

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.