Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

KÜRTLER, PKK’NIN ŞİDDET TUZAĞINA DÜŞMEMELİ!..

 

“Önce Van, Sonra Diyarbakır!.. PKK, Önce Öldürüyor, Sonra İnkar Ediyor!..”

 

Kürtlerin “ateşkes ve silah bırak” çağrılarının yükseldiği bir süreçte, PKK’nın 12 Eylül 2006 gecesi Diyarbakır’daki Koşuyolu Parkı’nda gerçekleştirdiği bombalı eylemde, 8’i çocuk 10 sivilin öldürülmesinin yankıları sürerken, Kürtlerden ve uluslararası çevrelerden gelebilecek tepkilerden çekinen örgüt yönetiminin, geçmişte olduğu gibi, “katliamı üstlenmeme” yönündeki tavrı, yerli ve yabancı kamuoyu tarafından inandırıcı bulunmadı.

 

Almanya’da yayınlanan Stuttgarter Nachrichten, Stuttgarter Zeitung ve Badische Neuste Nachrichten gazetelerine yansıyan yorumlarda, (15-18 Eylül 2006) Diyarbakır’daki bombalı eylemin PKK’lı teröristler tarafından gerçekleştirildiği vurgulanarak, şöyle denildi;

 

“Daha önce İstanbul, Mersin, Van, Antalya ve Marmaris’te sivilleri öldüren PKK’lı teröristler, bu sefer de Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları Diyarbakır’da bomba patlattılar. PKK’nın bombalı eyleminde aralarında çocukların da bulunduğu 10 sivil ölürken, onlarca kişi yaralandı. Bombalı eyleme tepki gösteren Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, “Bu eylem, barış çabalarına vurulmuş bir darbedir’ derken, başta insan hakları dernekleri olmak üzere, Türkiye’deki farklı kesimlerden PKK eylemine tepki yağdı. Bu eylemin, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki sivil toplum örgütlerinin ve Kürt siyasetçilerin PKK’ya silah bırakması yönündeki çağrıları sonrası gerçekleşmesi, PKK’nın ‘ateşkes’ ve ‘barış’ açıklamalarının sorgulanmasına neden oldu.

PKK’nın Diyarbakır’da gerçekleştirdiği bombalı eylemde ölenlerin çoğunluğunun sivil Kürtler olması ve kurbanlar arasında çocukların bulunması, örgüte duyulan nefreti bir kat daha artırıyor. PKK’nın şiddet eylemlerini tırmandırması, bölgenin sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmesini engellediği gibi, çatışmaların sona ermesi için verilen çabaları da sekteye uğratıyor. Sorunun demokratik ve barışçıl yollardan çözümü için PKK’nın somut adım atması ve silahları bıraktığını açıklaması gerekiyor.”

 

Bu arada, Koşuyolu Parkı’nda yapılan olay yeri incelemeleri, eylemin PKK tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koydu. Olay yerinde bulunan telsiz, kilit ve termos parçaları ile patlamada kullanılan bomba düzeneğinin daha önce PKK’lı teröristlerce gerçekleştirilen eylemler ile (3 Kasım 2005 Dicle, 5 Haziran 2005 Hani, 9 Mart 2006 Van, 22 Mayıs 2006 Lice’de) aynı olduğunu gösteriyor.

 

Hatırlanacağı üzere, 9 Mart 2006 tarihinde PKK’lı teröristler tarafından Van’ın şehir merkezinde gerçekleştirilen bombalama eyleminde, patlama sırasında bölgede bulunan vatandaşların yanı sıra, yolcu taşımacılığı yapan bir minübüs ve belediye aracı ile çevredeki binalar zarar görmüş, saldırıda eylemi gerçekleştiren PKK’lı teröristin yanı sıra, 2 vatandaş ölmüş ve bazılarının durumu ağır olmak üzere 18 kişi yaralanmıştı.

 

Patlamanın hemen ardından “Eylemle bir ilgimiz yok” diyen PKK yönetimi, bir gün sonra cinayetin bir PKK mensubu tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıkınca; “Saldırı Dengtav kod Devrim Solduk adlı militanımızın kendi inisiyatifiyle ve yanlışlıkla gerçekleşmiştir. Yanlış hedef seçilmiştir. Halkımızdan özür dileriz” açıklamasında bulunmuştu.

 

Özürleri kabahatlerinden büyüktü… PKK’nın özür dilemesindeki etken ölenlerin sivil olmasından kaynaklanıyordu. Eğer eylem bir polis otosunun veya askeri aracın yanında gerçekleşmiş olsaydı, örgüt yine böyle bir özür mesajı yayınlayacak mıydı? Hiç sanmıyorum. O zaman eylemi gerçekleştiren, “kahraman” ilan edilecek ve cinayetin haklılığından dem vurulacaktı. Nitekim PKK yönetimi, örgüt kadrolarına yönelik yayınladığı bildirilerde, eylemi gerçekleştiren Devrim Solduk’u “kahraman” ilan ederek, intihar saldırıları ve cinayetlere haklılık kazandırmaya çalıştı. Yani kamuoyuna karşı “pişmanlık” ve “özür”den bahsedilirken, örgüt kadrolarına yönelik “kahramanlık” propagandası yapılarak, bu tür eylemler özendirilmeye devam edildi.

 

PKK sözcülüğü yapmaktan bir türlü vazgeçemeyen Demokratik Toplum Partisi temsilcileri de, cinayetin gerçekleştirildiği yere karanfil bırakarak, olayı kınadıklarını açıklamışlardı.

 

Bugün Diyarbakır’da yaşananlar, Van’da yaşananların kopyası. Ancak farklı olan, artık PKK’nın yalanlarının dünya kamuoyunda kabul görmemesi...

 

Nitekim, Avrupa Parlamentosu tarafından Eylül ayının sonunda yayınlanacak Rapor’un 21.paragrafında; “PKK terörünü şiddetle kınıyoruz. Sivil halka yönelik şiddet eylemlerinin hiçbir mazeretini kabul etmiyoruz. Terörle mücadelesinde Türkiye ile tam bir dayanışma içinde bulunduğumuzu ilan ediyoruz” denilerek, (Milliyet Gazetesi, 18 Eylül 2006) Türkiye’nin terörle mücadelesinin desteklendiği vurgulanırken, PKK’nın terörist kimliği de bir defa daha tescillendi.

 

PKK kör terörü kana doymuyor. Ülkenin her yerinde hiçbir ayırım yapmadan ölüm kusuyor. Karanlıklar içinden kurşun sıkıyor, kalleşçe döşediği mayınları, oraya buraya koyduğu bombaları patlatıyor. Masum ve günahsız insanları çoluk çocuk, yetişkin, ana, baba demeden öldürüyor.

 

Sözlerim açık ve net: Nereden gelirse gelsin, hangi amaç için olursa olsun masum insanları öldüren her türlü eylemi terörist bir eylem olarak nitelendiriyor ve cinayeti gerçekleştirenler ile ölüm talimatını verenlerin yargı önüne çıkarılmaları gerektiğine inanıyorum.

 

Sorunların şiddet yoluyla çözülemeyeceğine, bölgede kan akıtarak herhangi bir değişimin veya dengeleri dönüştürecek bir inisiyatifin elde etme şansının kalmadığına bir kere daha dikkat çekmek istiyor ve herkese sesleniyorum;

 

PKK terörüne ve cinayetlere ahlaki olarak karşı durmadın mı özgürlüğe dokunamazsın. Şiddet ve cinayetler, şimdiye kadar zorluklarla büyütülen demokrasi ve kardeşlik filizlerini zedeliyor. Bölge halkı, yeniden şiddet ve gözyaşı istemiyor. Halk, silah ve şiddet yerine, sorunların demokratik ortamda, konuşularak çözülmesini istiyor. Şiddete sürükleyenlere karşı durabilecek, akıntıya kapılmayacak, akıllı hamlelerle ateşleri söndürecek önderlikler arıyor. Asıl sorun haklı olmak değil, sürüklenmemek, şiddeti aşma becerisi göstermektir. İster Türklük, ister Kürtlük duygusuyla olsun, Türkiye’de etnik çatışmayı körüklemek, Türkiye’ye büyük zarar verecektir. Bugün çatışmacı ideolojiler çağın gerisinde kalırken, rasyonel, uzlaşmacı, müzakereci, pratik, çoğulcu görüşler gelişiyor. Dünyada etnik milliyetçiliğin marjinalleştiği toplumlarda; büyük kitlelerin ve kitle kuruluşlarının, aynı zamanda aydınların büyük çoğunluğunun o toplumlarda eski “çatışmacı” kültürleri aştıkları ve bu şekilde doğası itibariyle çatışmacı olan etnik milliyetçiliğin toplumdan “tecrit” edildiği görülüyor. Aşırı uçların hiç kuşkusuz ki kendilerine göre meşru acıları var. Ancak, o acılarla, akıtılan kan ve gözyaşlarıyla güzel bir geleceğin kurulamayacağı, şiddetin her iki tarafı da tüketeceği, geçmişin tutsağı olarak bir yere varılamayacağı anlaşılmalıdır.

 

Gerek Kuzey Irak’ta, gerekse Türkiye’de siyasi sürece dahil olamayacağını hisseden PKK, eski kirli çatışma ve şiddet günlerinin koşullarını yeniden yaratmaya çalışıyor. Çünkü PKK yönetimi, Türkiye’nin demokratikleşmesinin kendisinin sonu olacağını çok iyi biliyor. Diyarbakırlılar başta olmak üzere Türkiye’de demokrasiye ve insan haklarına inanan sağduyu sahibi herkes; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak demokratik/çağdaş milliyetçiliğe ve yurtseverliğe destek verildiğini, etnik ayrımcılığı ve şiddeti temel alan tüm grupların karşısında olunduğunu yüksek sesle haykırmalıdır. Bu ses Diyarbakır’dan öylesine gür çıkmalı ki, çocukları öldürecek kadar küçülen ve çaresiz kalan PKK’nın, Türkiye’nin demokratikleşmesinin ve sorunlara çözüm arayışının önünü tıkamasına izin vermemeli.

 

Nail Amudi

[email protected]

Gönderi tarihi:

KÜRTLER, PKK’NIN ŞİDDET TUZAĞINA DÜŞMEMELİ!..

 

“Önce Van, Sonra Diyarbakır!.. PKK, Önce Öldürüyor, Sonra İnkar Ediyor!..”

 

Kürtlerin “ateşkes ve silah bırak” çağrılarının yükseldiği bir süreçte, PKK’nın 12 Eylül 2006 gecesi Diyarbakır’daki Koşuyolu Parkı’nda gerçekleştirdiği bombalı eylemde, 8’i çocuk 10 sivilin öldürülmesinin yankıları sürerken, Kürtlerden ve uluslararası çevrelerden gelebilecek tepkilerden çekinen örgüt yönetiminin, geçmişte olduğu gibi, “katliamı üstlenmeme” yönündeki tavrı, yerli ve yabancı kamuoyu tarafından inandırıcı bulunmadı.

.

.

.

Nail Amudi

[email protected]

 

Değeli Nail Amudi,

 

Sence Türkiyedeki Kürtler, PKK nın tuzağına düşmüş gibi mi görünüyorlar, yoksa Türkiyedeki Kürtlerin büyük kısmı tarafından desteklenerek onların şiddet içeren duygularının sözcülüğünü mü yapıyorlar, ne dersin ?

Saygı ve selamlarımla...

Gönderi tarihi:

Kürtler = pkk mantığının zerresine katılmıyorum.

 

Ancak nail arkadaşın yazısında ki " Kürtlerin, ateşkes ve silah bırak çağrılarını yükselttiği bir dönemde" cümlesininde zerresinde doğruluk payı bulamıyorum. Bu nu söyleyenkürtlerden kasıt Takım elbiseli PKK lılarsa, İyi bilinmeli ki bu sadece bir taktik manevradır.

Gönderi tarihi:

kurt sorunu ulke topraklarından parcalar kopararak degıl,dın ve mezhep ayrımını sılahlı catısmalarla koruklemekle degıl,abd ve cıa desteklı kurtculukle degıl,edırneden ardahana,agrıdan ızmıre dıyarbakırdan antalyaya kadar her yerde ınsan haklarına saygıyla bıter.

turku kurte, kurtu turke alevıyı sunnıye,sunnıye alevıye dusman eden bu emperyalıst sıyasetın turkıyeye neler getırecegını gormemek ıcın kor ve sagır olmak gerekır.yada gaflet,dalalet ve hatta hıyanet ıcınde bulunmak

ugur mumcu

Gönderi tarihi:

Kürtler = pkk mantığının zerresine katılmıyorum.

 

Ancak nail arkadaşın yazısında ki " Kürtlerin, ateşkes ve silah bırak çağrılarını yükselttiği bir dönemde" cümlesininde zerresinde doğruluk payı bulamıyorum. Bu nu söyleyenkürtlerden kasıt Takım elbiseli PKK lılarsa, İyi bilinmeli ki bu sadece bir taktik manevradır.

 

Değerli Cyrano,

İlk anayasamızda ne yazıyordu. T.C devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan her insan Türktür.

Bu devletin sınırları dahilinde hiç bir vatandaşın, ben Kürt'üm demeye hakkı yoktur. Diyorsa iyi niyetli yada takım elbiseli vb söylemleri palavradır. Ben Kürt' üm diyen kişi, açıkça söylesede, söylemesede PKK ya, Barzaniye, Talabaniye tabidir. Onları destekliyordur. Ben de bu devletin sınırları dahilinde yaşıyorum, o halde ben de Türk'üm desin, başımın üzerine çıksın... Ama Atatürk'ün vermediği payeyi onlara nasıl verebiliriz. Bu hangi Atatürkçülük kitabında yazar...

Selam ve saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Değerli Cyrano,

İlk anayasamızda ne yazıyordu. T.C devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan her insan Türktür.

Bu devletin sınırları dahilinde hiç bir vatandaşın, ben Kürt'üm demeye hakkı yoktur. Diyorsa iyi niyetli yada takım elbiseli vb söylemleri palavradır. Ben Kürt' üm diyen kişi, açıkça söylesede, söylemesede PKK ya, Barzaniye, Talabaniye tabidir. Onları destekliyordur. Ben de bu devletin sınırları dahilinde yaşıyorum, o halde ben de Türk'üm desin, başımın üzerine çıksın... Ama Atatürk'ün vermediği payeyi onlara nasıl verebiliriz. Bu hangi Atatürkçülük kitabında yazar...

Selam ve saygılarımla...

 

iyide tektürk bir mesaj önce "yoksa Türkiyedeki Kürtlerin büyük kısmı tarafından desteklenerek onların şiddet içeren duygularının sözcülüğünü mü yapıyorlar, ne dersin ?" diyen sensin.

 

hem kendin kürtler diyorsun. hem "ben kürdüm" diyemezler diyorsun. Yani sen onlara kürtler diyince bu normal bir şey. Onlar biz kürdüz diyince bölücülük ve PKK ya yardakçılık mı oluyor ?

 

Yada senin bu yazdığına göre, Kendisine laz diyen yada çerkes diyen herkes bölücü müdür.

 

kavramlarla kasmayalım. Ben lazım, ben çerkesim, ben gürcüyüm, ben arnavutum, ben kürdüm. insanlar bunları söyler. Kimsede sadece böyle bir şey söyledi diye bölücü olmaz.

 

Ancak bu tür kavramları ayrımcılık yada ayrılıkçılık söylemlerinde kullanırsa bölücülük aranır.

Gönderi tarihi:

iyide tektürk bir mesaj önce "yoksa Türkiyedeki Kürtlerin büyük kısmı tarafından desteklenerek onların şiddet içeren duygularının sözcülüğünü mü yapıyorlar, ne dersin ?" diyen sensin.

 

hem kendin kürtler diyorsun. hem "ben kürdüm" diyemezler diyorsun. Yani sen onlara kürtler diyince bu normal bir şey. Onlar biz kürdüz diyince bölücülük ve PKK ya yardakçılık mı oluyor ?

 

Yada senin bu yazdığına göre, Kendisine laz diyen yada çerkes diyen herkes bölücü müdür.

 

kavramlarla kasmayalım. Ben lazım, ben çerkesim, ben gürcüyüm, ben arnavutum, ben kürdüm. insanlar bunları söyler. Kimsede sadece böyle bir şey söyledi diye bölücü olmaz.

 

Ancak bu tür kavramları ayrımcılık yada ayrılıkçılık söylemlerinde kullanırsa bölücülük aranır.

 

Değerli cyrano, :D

Sen benim ne dediğimi anladın da geyik yapıyorsun.

Ben de yarım kan abazayım, onların içinde büyüdüm. Bu güne değin sizlere hatırlatma ihtiyacı bile duymadım. ancak bir akraba yada hemşerimle kendi aramdaki dostça konuşmalarda çerkez tavuğu, abısta, pasta pişirip yerken hatırlarız abaza olduğumuzu. gençliğimde zaman zaman içinde olduğum Kuzey kafkas kültür derneklerinin tarihinde ayrımcılık yapılmadı. Yapıldı yapılıyor diyen varsa buyursun. Kimse abhazca serbest bırakılsın demedi, kimse bu ülkeyi yıkmak için uzun vadeli planlarda her türlü emperyal düşman ile işbirliği yapmadı. Gürcüler, lazlar, boşnaklar ve diğerleri sen duydun mu hiç. Kim bu kürtler ya, bu hakkı kim veriyor onlara. Bu ******* Atatürkten bu yana kendilerine uzatılan her türlü eli tırmalayan, ısıran yabaniler, hainler. Türk' ün örfünden gelen, töresinden gelen her türlü insani vasfı suistimal etmek hususunda üstlerine yok. Ama unuttukları bir şey var ki, onu Çanakkalede, İstanbulda ingilizler, İzmirde Yunanlılar da unutmuştu bir zamanlar. Hatırlatmanın zamanı geliyor galiba...

Gönderi tarihi:

bu dediklerinin " ben kürtüm diyen PKK'lıdır" söylemiyle bir alakası yok.

 

Benim anlıyamadığım şey hala bu mantık. Yani onlardan bahsederken, "kürtler" diyip ardından birinin kürdüm demekle PKK lı olacağını söylemek arasındaki, mantıksızlıktan bahsediyorum ben.

 

Sizi anlamak zor. Hem onları Türk olarak kabul etmiyorsunuz. Hemde Kürt olduklarını söylerlerse PKK lı olurlar diyorsunuz. ben kürdüm diyen herkes, kürtçede resmi dil olsun, anayasa değişsin mi diyor. Bunu diyenlerin kürt seçmenler arasında aldıkları oy %20.

 

başka bir anlıyamadığım nokta. ben yarım kan abhazayım diyorsun.

 

"bulgarlar, almanlar, italyanlar, ingilizler, fransizlar, araplar, sirplar, hirvatlar, ispanyollar, portekizliler, romenler yeni dusmanlarimizdir.

japonlar, afganlilar ve amerikalilar yarinki dusmanlarimizdir.

ermeniler, kurtler, cerkezler, abazalar, bosnaklar, arnavutlar, pomaklar, lazlar, lezgiler, gurculer, cecenler icer(de)ki dusmanlarimizdir.

bu kadar cok dusmanla carpismak icin iyi hazirlanmali.

tanri yardimcin olsun! " Hüseyin Nihal Atsız

 

Şimdi sen kendinide Türklerin savaşması gereken bir iç düşman olarak görüyor musun. Ben bir Çeçen Adigesi olarak görmüyorum.

Gönderi tarihi:

Bende kürtler=pkk değildire ve yapılan ateşkes çağrısına inanmak istiyorum ama zor gibi görünüyor.Neden mi bu konuda bir teşbih yapmak istiyorumİnşallah adminler sansürlemez .Çünkü o zaman yazdıklarımdan gerekli anlam çıkarılamaz.Biliyorsunuz teşbih de hata olmaz ne çıkıyorsa bahtınıza.(Aslında bu yazıyı güncel bölümde yazmıştım aynen aktarıyorum)

 

Bir kadın biriyle yatar ,kimse birşey anlamaz ama bu sayı sürekli artarsa o kadın artık orta malı olmuştur.Ben bu işleri bıraktım dese de ona artık kimse inanmaz.Sen senelerdir amerika ve avrupanın orta malı ol ondan sonra de ki;taban böyle istiyor ateşkes yapsın pkk. haberde dikkat edilirse biz istiyoruz demiyorlar.Sen asırlardır bu ülkenin insanıyla içiçe yaşa ,ondan sonra içiçe yaşadığın insanlara kurşun sık ,devlete ihanet et.Avrupa ve amerika cebini bu kadar doldurmuşken posanızı çıkarıncaya kadar sizleri emelleri için kullanmayacak mı sanıyorsunuz.Eğer böyle sanıyorlarsa aldanıyorlar.

 

İki gündür gazeteler de şehit aileleri ile yapılan ropörtajları okuyorum.Bu yazılarda görüyorum ki şehit aileleri kürtlere düşmanlık beslememekle birlikte.Pkklı aileler sorulduğunda verdikleri cevap şu oluyor.Biz evlat yetiştirdik ,onlar vatan haini çocuklarını dağa yollamasalardı.Gazeteci soruyor çok çocuklu ,yoksullukla boğuşan bir annenin çocukları korumasını bekleyebilirmisiniz diye ,şehit babasını verdiği cevap hayır onları bu duruma getirenler utansın oluyor.Ayrıca çevresinde özellikle pazarlarda nerdeyse tüm esnafın kürtçe konuştuğunu ve bunlardan rahatsızlık duymadıkları gibi etle tırnak olmuş insanları ayırmanında çok zor olduğunu anlatıyor.

 

Bunlara katılmakla birlkte şunu eklemek istiyorum buradaki mücadele yoksullukla,işsizlikle,eğitimsizlik ve sağlık koşulları ile olsa bu mücadele de hepimiz oluruz.Sadece doğuda değil Türkiyenin her yerinde yukarıda saydığım konulardan muzdarip olan insanlar var.Sadece kürtler değil.diğer taraftaki insanlarda bu zorlukları yaşıyorlar.Ama kimse eline silah alıp dağa çıkmıyor.Ve çok iyi biliyoruz ki elektriği bu kadar pahalı kullanmamızın nedeni doğudaki kaçak kullanımlardır.İstanbulda kaçak kullananlar bila istisna kürtlerdir.

 

Sonuç olarak bu kirli bir savaştır ve vatanın bütünlüğünü tehdit aşamasından çıkılmış daha ileri safhalara taşınmıştır.Diyarbakır belediye başkanı ayrı bir devlet başkanı imiş gibi davranmakta ,gelen yabancı diplomatlar ve bürokratlar ankaradan önce diyarbakırı ziyaret etmekte ve papanında geldiği zaman gezi programında diyarbakır olduğu bilinmektedir.Hal böyle olunca bunların samimiyetine inanmak benim için son derece güç görünüyor.HERKESİN AKLINI BAŞINA ALIP DÜŞÜNMESİ GEREKİYOR VE GÖRDÜĞÜM BİR NOKTAYI DA BELİRTMEDEN GEÇEMİYECEĞİM.TÜRK HALKI HENÜZ SİNİRLENMEDİ.

Gönderi tarihi:

bu dediklerinin " ben kürtüm diyen PKK'lıdır" söylemiyle bir alakası yok.

 

Benim anlıyamadığım şey hala bu mantık. Yani onlardan bahsederken, "kürtler" diyip ardından birinin kürdüm demekle PKK lı olacağını söylemek arasındaki, mantıksızlıktan bahsediyorum ben.

 

Sizi anlamak zor. Hem onları Türk olarak kabul etmiyorsunuz. Hemde Kürt olduklarını söylerlerse PKK lı olurlar diyorsunuz. ben kürdüm diyen herkes, kürtçede resmi dil olsun, anayasa değişsin mi diyor. Bunu diyenlerin kürt seçmenler arasında aldıkları oy %20.

 

başka bir anlıyamadığım nokta. ben yarım kan abhazayım diyorsun.

 

"bulgarlar, almanlar, italyanlar, ingilizler, fransizlar, araplar, sirplar, hirvatlar, ispanyollar, portekizliler, romenler yeni dusmanlarimizdir.

japonlar, afganlilar ve amerikalilar yarinki dusmanlarimizdir.

ermeniler, kurtler, cerkezler, abazalar, bosnaklar, arnavutlar, pomaklar, lazlar, lezgiler, gurculer, cecenler icer(de)ki dusmanlarimizdir.

bu kadar cok dusmanla carpismak icin iyi hazirlanmali.

tanri yardimcin olsun! " Hüseyin Nihal Atsız

 

Şimdi sen kendinide Türklerin savaşması gereken bir iç düşman olarak görüyor musun. Ben bir Çeçen Adigesi olarak görmüyorum.

 

Değerli Cyrano, :D

Bir gevşetip bir sıkıyorsun. Tamam o zaman...Ciddi olalım...

 

Benim Kürtler diye bahsettiğim, senin % 20 diye tanımladığın gurup. Ancak burda yanılma payın çok yüksek. Ben % 20 oranına katılmıyorum. 40 yıldır yaşadığım her ortamda sayıları o kadar çok ve amaçlı olarak o kadar çoğalıyorlar ki. Davranışlarının hiç de iyi niyet taşımadığı o kadar da açık ki. Mesleğim icabı o insanlara ayrım yapmadan çok hizmet ettim, hala da ediyorum. Ama onların birçoğu senin o iyimser yaklaşımlarını hiç haketmiyorlar, yada suistimal ediyorlar gibi geliyor bana...

Atsız dan aldığın söylemi ilk kez duydum. Doğru ise söyleyeni bağlar. Tektürk'ün yaklaşımı şu. Biz kimseyi kayıtsız şartsız sahiplenmeyiz. Doğruları varsa eyvallah, yanlışı varsa da kabul etmek zorunda değiliz. Benim eş dost akraba düzeyinde bildiğim her kafakas kökenli vatandaş (çerkes, abaza,çeçen) kendisini Türk olarak gören, bilen ve bu ülke için her an canını feda edebilecek düzeyde Atatürkçü ve gerçek Türk milliyetçisi insanlardır. Bu şartlarda yine söylüyorum, eğer Atsız'ın bu söylemi gerçek ise, elmalar ile armutları karıştırdığı da bir gerçek öyle değil mi ?

Selam ve saygılarımla...

Gönderi tarihi:

kim olduğunu hatırlamıyorum ama amerikalı bir gazetecinin şöyle bir tesbiti vardır....

 

"iranda türkçe konuşanların oranı yüzde otuzbeşlerde,

 

türkiyede kürtler yüzde yirmibeşlerde vede halkın yüzde yirmisi alevi,

 

ırakta şiiler fazlalalıkta olmasına rağmen sünniler iktidarda vede halkın yüzde yirmibeşi kürt,

 

lübnan vede filistinin israil ile yaşadığı sorunlar ortadadır,

 

pakistandan tutunda farsa kadar bütün müslüman ülkelerde etnik vede dinsel çekişmeler hep vardır...

 

buda bu coğrafyadaki bütün ülkelerin iskambil kağıdından bir kule olduğunu gösterir...."

 

 

dolayısıyla bu ülkenin topraklarında 80'lerde malatyada,maraşda cirit atan yabancı gizli servisler artık bütün bir ortadoğuda kan ve şiddetin bitmemesi için elinden geleni yapıyor...

 

ve üstümüzdeki kan lekeleri bu şiddet tuzağına bazen kimin düştüğü konusunda fikir sahibi olmamız için bir ibret tablosu gibi duruyor....

Gönderi tarihi:

Değerli Cyrano, :D

Bir gevşetip bir sıkıyorsun. Tamam o zaman...Ciddi olalım...

 

Benim Kürtler diye bahsettiğim, senin % 20 diye tanımladığın gurup. Ancak burda yanılma payın çok yüksek. Ben % 20 oranına katılmıyorum. 40 yıldır yaşadığım her ortamda sayıları o kadar çok ve amaçlı olarak o kadar çoğalıyorlar ki. Davranışlarının hiç de iyi niyet taşımadığı o kadar da açık ki. Mesleğim icabı o insanlara ayrım yapmadan çok hizmet ettim, hala da ediyorum. Ama onların birçoğu senin o iyimser yaklaşımlarını hiç haketmiyorlar, yada suistimal ediyorlar gibi geliyor bana...

Atsız dan aldığın söylemi ilk kez duydum. Doğru ise söyleyeni bağlar. Tektürk'ün yaklaşımı şu. Biz kimseyi kayıtsız şartsız sahiplenmeyiz. Doğruları varsa eyvallah, yanlışı varsa da kabul etmek zorunda değiliz. Benim eş dost akraba düzeyinde bildiğim her kafakas kökenli vatandaş (çerkes, abaza,çeçen) kendisini Türk olarak gören, bilen ve bu ülke için her an canını feda edebilecek düzeyde Atatürkçü ve gerçek Türk milliyetçisi insanlardır. Bu şartlarda yine söylüyorum, eğer Atsız'ın bu söylemi gerçek ise, elmalar ile armutları karıştırdığı da bir gerçek öyle değil mi ?

Selam ve saygılarımla...

 

o alıntı Nihal Atsız!ın oğlu Yağmur Atsız'a bıraktığı ünlü vasiyet yazısıdır.

 

elmalar la armutları karıştırmak değil. kana ve ırka dayalı milliyetçiliğin kör mantığının yansımasıdır.

 

Ayrıca, kayıtsız şartsız sahiplenmemek de böyle bir şey değil. Yani Atsız'ın kürtler, arnavutlar, lazlar vs için söylediklerine katılırım. Ama çerkesler için söylediklerine katılmam gibi bir yaklaşım olmaz. O kişinin yaklaşımı, Türkiye'nin sadece soyu ve ırkı türk olanların yurdu olduğu diğerlerinin ise öz türklerin düşmanları olduğu şeklindedir.

 

Atsız, Osmanlı-Rus harbinde, Osmanlıya destek verdikleri için yurtlarından sürülen çerkesleri, çeçenleri dahi, Türklerin iç düşmanı olarak görecek kadar ırkçıdır. Atsız'In yanlışı dediğin bu nokta. Bir detay değil onun fikri ve ideolojisinin ana fikridir.

 

Irkçılık, haricinde bu mantığın başka hiç bir izahıda yoktur. Zira Türkiye Osmanlıdan beri, lazlardan, çerkeslerden, pomaklardan, gürcülerden arnavutlardan herhangi bir tehdit yada yıkıcı faaliyet görmemiştir. Teşkilat-ı Mahsusa çerkeslerden tarafından kurulmuştur. Atatürk'ün bütün muhafızları ve korumaları lazdır. Kuvay-ı Milliye'nin en güçlü çeteleri ve en sağlam bölgeleri yine bu listede sayılan unsurların olduğu yerlerdir. Ama bunlar yetmez çünkü onlar türk kanından gelmedikleri için Türklerin düşmanıdır, Atsıza göre.

 

İdeolojisini, ana fikrini yanlış bulduğun bir kimseyi ideolojik anlamda sahiplenmek ise nasıl bir iştir ben bunu anlıyamadım.

Gönderi tarihi:

o alıntı Nihal Atsız!ın oğlu Yağmur Atsız'a bıraktığı ünlü vasiyet yazısıdır.

 

elmalar la armutları karıştırmak değil. kana ve ırka dayalı milliyetçiliğin kör mantığının yansımasıdır.

 

Ayrıca, kayıtsız şartsız sahiplenmemek de böyle bir şey değil. Yani Atsız'ın kürtler, arnavutlar, lazlar vs için söylediklerine katılırım. Ama çerkesler için söylediklerine katılmam gibi bir yaklaşım olmaz. O kişinin yaklaşımı, Türkiye'nin sadece soyu ve ırkı türk olanların yurdu olduğu diğerlerinin ise öz türklerin düşmanları olduğu şeklindedir.

 

Atsız, Osmanlı-Rus harbinde, Osmanlıya destek verdikleri için yurtlarından sürülen çerkesleri, çeçenleri dahi, Türklerin iç düşmanı olarak görecek kadar ırkçıdır. Atsız'In yanlışı dediğin bu nokta. Bir detay değil onun fikri ve ideolojisinin ana fikridir.

 

Irkçılık, haricinde bu mantığın başka hiç bir izahıda yoktur. Zira Türkiye Osmanlıdan beri, lazlardan, çerkeslerden, pomaklardan, gürcülerden arnavutlardan herhangi bir tehdit yada yıkıcı faaliyet görmemiştir. Teşkilat-ı Mahsusa çerkeslerden tarafından kurulmuştur. Atatürk'ün bütün muhafızları ve korumaları lazdır. Kuvay-ı Milliye'nin en güçlü çeteleri ve en sağlam bölgeleri yine bu listede sayılan unsurların olduğu yerlerdir. Ama bunlar yetmez çünkü onlar türk kanından gelmedikleri için Türklerin düşmanıdır, Atsıza göre.

 

İdeolojisini, ana fikrini yanlış bulduğun bir kimseyi ideolojik anlamda sahiplenmek ise nasıl bir iştir ben bunu anlıyamadım.

Değerli cyrano,

Atsız'ın vasiyet yazısını okudum, buna aracı olduğun için teşekkür ederim.

Ancak elmalar ve armutları yanlış küfelere koyma. Ben Atsızın Layiklik, Türkiye Cumhuriyeti, Türk İslam sentezi, nurcular konusundaki yaklaşımlarını elma yani doğrular olarak albileceğimizi söylemeliyim. Ama yazında belirttiğin ırkçı yaklaşımlar (Atatürk'ün, Ziya Gökalp'in Türkçülüğünü aşan) da armut yani yanlışlar olmalı. Bir önceki mesajda belirttiğim gibi, önemli olan ben Türk'üm demek yada diyebilmek. Bir daha söylüyorum, Tektürk Atatürk dışında hiçbir kimseyi, hiç bir düşünce akım yada odağını, hiçbir ideolojiyi, kısmen yada tamamen sahiplenmiyor. Doğruları varsa alır kullanırız, ama yanlışlarınıda söyler reddederiz. Bir ideolojiyi sahiplenme zorunluluğu varmı sence ? Ya da varsa niçin ?

Gelelim ana konumuza... Haber bültenlerinde izlemişindir. 26.09.2006 tarihinde Diyarbakıda 54 belediye başkanı hakkında dava açılmış. dava nedeni Roj TV nin kapatılmaması için Danimarka başbakanına mektup yazmışlar, ve Türkiyeyi şikayet etmişler. İzlerken sen aklıma geldin. Adamların dava nedeni ve mahkemeye gelişleri v.b hiçde senin sunduğun %20 lik mazlum bir topluluğa benzemiyordu. Sanki ben sizim babanızım, ben dersem o olur havasındaydılar.

Selam ve saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Şimdi Atsız la ilgili olarak, Dönemin Türkçülerinin fikirlerini, ideolojilerini, eylemlerini anlatmayayım. Zira bunları "MHP nedir ne değildir" topiğinde detaylı olarak anlattım. Yani bu ülke bu şahsın elinde bir kafatası Alman bilim adamlarına türklerin ari ırktan olduklarını ispatlamaya çalışmasınıda gördü. Gamalı Hilal projelerinide. Neticede bu adam 3 Mayısta, ne laiklikle ilgil yazıları. Ne nurculuk yada türk islam senteziyle ilgil iyazıları yüzünden yargılanmadı. Vasiyet yazısından alıntıdakinde olduğu gibi. Kaba ırkçı söylemlerle "din, dil, ırk farkı gözeterek ayrımcılık yaratmaya çalışmak" la yargılandı. Kanımcada bu söylemler bu fiilin ağa babasıdır. Sen kalkıp bu ülkede, bırak kürtleri ermenileri, lazları , çerkesleri, çeçenleri, pomakları, arnavutları, boşnaklarıda Türklerin savaşması gereken iç düşmanları ilan edersen. Bölücülük denen fiilin alasını işlemiş olursun.

 

Ama bu gün bu adamın bu yazdıkları yüzünden yargılandığı 3 Mayıs Türkçülük bayramı olarak kutlanmaktadır.

 

Şimdi, Atatürkle beraber, ziya gökalp inde ismini saymışsın. Tabi unutmamak lazım ki Ziya Gökalp te Diyarbakırlıdır. Ancak kendisini türk olarak görmüştür. Artı Türk islam sentezini yanlış bulup ta, Ziya Gökalp i doğru bulmak nasıl bir şey inan samimi olarak söylüyorum bunuda anlıyamadım. Zira Türk islam sentezinin fikir babası Ziya Gökalp'tir. 60 lara kadar, iki ayrı akım olan " türkçülük" ve "islamcılık" güncel ihtiyaçlarla (yeşik kuşak projesi) MHP tandanslı hareketlerce birleştirilmişse, başvurulan yegane kaynak Gökalp olmuştur.

 

 

Bana ne PKK nın nede siyasal alandaki uzantılarının yani takım elbiseli PKK lıların faaliyetlerini anlatmana gerek yok. 84 ten bu güne, bir kulliye oluşturabilecek kadar bilgi sahibiyim bu konuda.

 

Bir temel yasa vardır. Boşluk olursa dolduranda olur. Şöyle ki, Osmanlının anadolu türklerine ait sancaklarda idareyi kaybetmesi. Yerel çetelerin, beylerin başlarına buyruk hareket etmesi. Halkı eşkiyalara karşı koruyamaması, Tımar sistemiyle halkın gerçek anlamda merkezkaç kuvvetlerin insafına terkedilmesinin neticesi Celali İsyanları olmuştur. Celaliler, bizahiti yıllardır aynı halkı soyan eşkiyalarla aynı kişiler olsada, döşürcülerdende muktalardanda vahşi ve sert olsada yerel otoriteyi doldurmaları. Halka güvenlik garantisi vermeleriyle kabul görmüştür. Osmanlı ise, yıllarca kaderine terk ettiği anadolu türklerini Celali isyanlarıyla farketmiş, ve celalilerle mücadele tarzı olarak Kuyucu Murat Paşa'yı seçmiştir. Kuyucunun topyekün cezalandırma faaliyetlerinin acısıda yüzyıllarca geçmemiş. Osmanlı dağıldığı güne değin, anadolu türkleriyle barışamamıştır.

 

Gerçekçi olalım, sen mardinin bir dağ köyünde yaşıyorsan. Jandarma ayda bir kez, ama PKK lılar haftada üç kez o köye geliyorsa. Senin destek vermemek gibi bir lüksün yoktur. Doğuyu 1950 lerden sonra yerel aktörlerin koyu hakimiyetine terkettiysek. Ki cumhuriyet ilk iş olarak Yerel merkezi kuvvetlerin, aşiretlerin dağıtılmasına başlamıştır " Dersim İsyanını başlatan eylemler gibi". Ama bunun yerine, doğu şehrinde, kendi silahlı kuvveti olan, oranın halkını kendine karşı gelemiyecek hale getiren bey ağa tayfasının gücünü kırmak yerine. Onları partilerin milletvekili listelerinde birincisi sıradan aday gösterip meclislere layık görürsen. Ki bu gün bak, bütün partilerin doğu illeri milletvekilleri ya aşiret reisi ya şıh ya bilmem ne. Şeyh Şıh tayfasının, doğudaki hakimiyetiyle bırak mücadele etmeyi, başbakanların, milletvekillerin gidip onların sakallarını öperse. Senin memurların, rüşvetle bilmemneyle o ağaların dediklerinin dışına çıkmaz hale gelirse. Kısacası sen orada Devlet dediğimiz yüce kavramın en güzel yanı olan, "güvenlik, adalet, huzur" u sağlıyamamışsın. Bir gün bir aktör bu boşluğu doldurur. Düşünmek lazım. Neden bu millet beş para etmez, ingiliz Withaller ailesinin uşağı Çakırcalı'yı kahraman ilan etmiştir.

 

Koyunun olmadığı yerde keçi Abdurrahman Çelebi sayılır. yada yine güzel bir söz vardır, ya devlet başa, ya kuzgun leşe. Ne PKK iki günde doğdu nede bu tablo iki günde oluştu. PKK eylemlerini ve gücünü arttırdığı yıllarda, bu ülkenin Cumhurbaşkanı Federalizmi tartışma konusu yapmadı mı. Daha sonra gidip bu ülkenin başbakanı sıfatını taşıyan bir kişi " sen ne mutlu türküm diyene dersen, başka bir müslüman evladı ne mutlu kürdüm diyene der" demedi mi ?.

 

Bir önceki hükümet döneminde, PKK ya karşı gösterilen büyük diplomatik savaş ve başarılı askeri operasyonlarla teröristler sınırlar dışına atılıp, APO yakalandıktan sonra. PKK'nın yasal alandaki destekçi partisinin aldığı oy oranı ortadadır. Tüm kürt seçmenlerin sadece %20 sinin oyunu alabilmiştir. Van gibi kale diye tabir ettikleri şehirlerde düşmüşlerdir. Bu gün ordunun bizzat tespitlerine göre Terör örgütü, lojistik desteğini ülke içinde bölge insanları araclığıyla sağlıyamamakta. Kuzey ıraktan takviyelerle desteklenmektedir. En önemli aşamada başarılmıştır. Yani terörün beslenme kaynağını ülke içinde kesmek.

 

Ancak kontrolsuz ve alternatifsiz bir biçimde, Askerin bölgedeki yetkilerini kısıp. Dilediği zaman sınır ötesi harekat yapıp, tampon bölge oluşturan bir ülkeden sınır yakınlarındaki tehditler için diplomatik ricacı bir ülkeye dönüp. Terörle mücadele eden aktörlerin arasındaki çürükleri temizlemek, yada kontrolsuz ve yanlış hedefli şiddeti önlemek ( Polisin bir terör eyleminden sonra, yoğun istihbarat yerine üç köylüyü ya da öğrenciyi sopaya yatırıp suçu kabul ettirip dosyayı kapatması gibi) Terörle mücadele yasasını, gerçekten ihtiyacı karşılamaktan öte bir hale getirip. Üniter devlet ve merkezi idare ilkesini güçlendirmek yerine, bizahiti iktidar aracılığıyla merkezkaç kuvvetlere, tarikatlara, feodal yapılara nur yağdırıp. Antibiyotikle terbiye edilen bir mikrop gibi sesi kesilen terörü hortlattıktan sonra. Yine acısını bölge insanına çıkarmaya endeksli söylemler geliştirmenin mantığı nedir.

 

Kaldı ki terörün klasik oyununa yine mi düşelim ?. Yani terör örgütü, devlet organlarına saldırı yapar. Devlet buna cevaben terör faaliyetinin olduğu bölgedeki halka yoğun şiddet uygular. Bu uygulanan yoğun şiddet sayesinde halk terör örgütüne iyice yaklaşır. Bu artık çok basit, çok ilkel ve ancak latin amerika da uygulanan ve tutan bir terör oyunudur. Bizim ise yine bu oyuna düşmek gibi bir hatamız olmamalı.

 

Biz doğuda devletin varlığını, gücünü, ve hakimiyetini ne kadar hissettirirsek, bölge insanın terör örgütüne bakışı o kadar değişir. Elite komandoların çıkıp sokaktaki çöpleri toplarken verdiği mesajda budur.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.