Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 Susarak / Aziz Nesin Güneş altında söylenmedik söz yokmuş... Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi... Ne gece, ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz... Ben de söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde... Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik... Ben de susuyorum sevgimi saklayıp içimde... Duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor... Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim... Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde... Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 Seni Sana Terk Ediyorum geceler telaşla koşuyordu gölgeme bir gece kuşu daha uçuyordu avuçlarından yırtıyordu gecenin karanlığını baykuş sesleri arz inliyordu yıldızların aksine en sade suretini koyup çıkınıma /sırtıma atıp seni sana terk ediyorum... bozkırın koynunda deli dolu at süren ben dökülen eylüllere soktum gökyüzünün maviliğini ayın dolmuş haliydi son durağım içimdeki trenler çoktan devrildi, vagonlar darmadağın çatlamış dudağımı şiirlerle ıslatıp seni sana terk ediyorum... kanıyor ayak uçlarım dilime inat kaçırıyorum bakışlarımı alev küresinden bıçaklar kaygan zeminlerde bilenirken geceye sızan birkaç damla kan gözlerimden yüreğime sessizce akan en şiddetli zehri acılarıma katıp seni sana terk ediyorum... kaldırım taşlarında uyuttuğum düşleri bir atımlık barut kokan sabrımı gün görmemiş hayâllerime vuruyorum tütsüye mahkûm petekten oğul almak zırdeli şafaklara ağlamak bana mı düştü yar sabahla gidiyorum, balımı peteklere satıp seni sana terk ediyorum... kaç kalibreydi boynumdan vurduğun söz sahi ceylanlar neden hep boynundan vurulur gölgem kan kaybından ölmekte kırılan bir kalemin hesabı mı yapılır sevdam yüreğimde musallaya yatıp seni sana terk ediyorum... Turhan Toy Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 DİYALEKTİK MUTSUZLUKLAR bir uzak sabah denizidir gittiğin kapı ellerinde rüzgarın taşınmaz çamurları var köpürmüş soylarımı toplarken çürüyen yanlarımdan inan batmış şehirler gibi onarılmaz anılar gözlerinde unuttuğum o eski aciz miras almaya gelsem soluğumda dalgın yosun kokusu biliyorum artık hiçbir gemi beni taşımaz ve yeniden büyür içimde mağrur bir zakkum gibi terkedilmek korkusu susarsın bir silahsızlanma akşamı susarsın dudaklarında ıslıklar kanar öpülmez dudakların ıslık yarası mavzerdir dokunmalarım kirvem bilirsin öpemem, öpersem tekmil bir aşiret tragedyası hüznünü ver bana yeter, gizli hüznünü kolları bağlı hüzün olsun dört yanım ırağına vurma beni kirvem, ağlarım, delirirsin sonra derler haklıdır sevdası geç olur ki artık onarmaz rakılar geç olur bir yaraya rakının dağılması sen şehre sırtını dönen uykusuz dağlı gemiler nerde (ki çoğu hüviyetidir melankolinin) nerde aykırı mavzerler (onlara sığdıramazsın ki öfkelerini) barut esmeri tenine sevdalarımı sürdüğüm nasıl taşıdın bunca yıl delirmiş saçlarında o eski şark yelini biliyorum dokunsam parmaklarım kırılır dokunmasam eşkıya uykusuzluğu çetin silahlar gibi MURATHAN MUNGAN Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 ESKİDENDİ ÇOK ESKİDEN Hani erken inerdi karanlık, Hani yağmur yağardı inceden, Hani okuldan, işten dönerken, Işıklar yanardı evlerde, Eskidendi, çok eskiden. Hani ay herkese gülümserken, Mevsimler kimseyi dinlemezken... Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken, Eskidendi, çok eskiden. Hani hepimiz arkadaşken, Hani oyunlar tükenmemişken, Henüz kimse bize ihanet etmemiş, Biz kimseyi aldatmamışken, Eskidendi, çok eskiden. Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken, Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden, Daha biz kimseye küsmemiş, Daha kimse ölmemişken, Eskidendi, çok eskiden. Şimdi ay usul, yıldızlar eski Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden Geçen geçti, Geçen geçti, Geceyi söndür kalbim Geceler de gençlik gibi eskidendi Şimdi uykusuzluk vakti. MURATHAN MUNGAN Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 GELME.. baktığın yerde karanlık bir tomurcuk bırakıyorum çarşılar avuçlarında aykırı sokakların lisanı adımlarında gelme, geldiğinde her şey yitiriyor kendini vurgun: ölümlerin en kostağı vurgun ölümlerden kaçgun yanımız konaklarda boğulmuş eski bir ana şöyle buyurur: sen seç kendine bir hayat ve öylesine yaşa, nasılsa kaldığın yerden vurgun sürdürür ve hep bak kendine birörnek aynalara asi bir suret bırak baktıkça gözlerin kendini öldürür... MURATHAN MUNGAN Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 25 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 25 Eylül , 2006 merhaba arkadaşlar yolladığınız şiirlerin hepsi birbirinden değerli hoş ve etkileyici ama sevgili aziz nesinin şiirine biraz ters değilmi Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 25 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 25 Eylül , 2006 YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER... SEYAHAT ETMEYENLER. YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER... OKUMAYANLAR DİNLEMEYENLER VİCDANINDA HOŞGÖRMEYİ BARINDIRMAYANLAR YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER... ALIŞKANLIKLARA ESİR OLANLAR HERGÜN AYNI YOLLARI YÜRÜYENLER UFUKLARINI GENİŞLETMEYEN VE DEĞİŞTİRMEYENLER ELBİSELERİNİN RENGİNİ BİLE DEĞİŞTİRME RİSKİNE GİRMEYENLER VEYA BİR YABANCI İLE KONUŞMAYANLAR YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER... VERDİKLERİ HEYECANDAN KAÇINANLAR TAMİR EDİLEN KIRIK KALPLERİN GÖZLERİNDEKİ PIRILTIYI GÖRMEK İSTEMEKTEN KAÇINANLAR YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER... AŞKTA VEYA İŞTE BEDBAHT OLUP İSTİKAMET DEĞİŞTİRMEYENLER RÜYALARINI GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN RİSK ALMAYANLAR HAYATLARINDA BİR KEZ DAHİ MANTIKLI TAVSİYELERİN DIŞINA ÇIKMAMIŞ OLANLAR YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER... PABLO NERUDA Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2006 AYAKÜSTÜ YAŞANMIŞ AŞK HİKAYELERİ 1. bildiğim kendimi bildim bileli aşık olduğum, bildiğim ancak aşıkken var olduğum... işte bu yüzden, benim için aşık olmak; çoktandır hasretine katlandığım yokluğum. 'eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır, ' demiş La Rochefoucauld benimse hep böylelerini severek başladı vurgunum... 2. her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim bir bakıştan, bir duruştan, çağrışımın sonsuz hızından unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda. belki de yaşanabilecek en güzel serüveni terk edeceğim daha otobüsün ilk basamağında. kim bilebilir ki? sonrayı, sonrasını kim bilebilir? gizli gizli veda edeceğim ona; görmeyecek ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim otobüs camına bağrında bir ok ile bir aşk levhası çizecek, ah min-el! bu da ötekiler gibi, kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden yaşayıp gidecek.. 3. şimdi hemen kalksam buradan hemen çıksam uzun sokaklardan birine kiminle karşılaşabilirim kime vurulurum ölesiye, eve dönmeden geceme kuzguni bir cehennem gibi eklenen bir ölümcül sevda hangi köşe başında keser yolumu bir tenhaya ulak olan o suret avı bırakır mı yakamı haracı ödenmeden bırakır mı yakamı bir suretten, bir şiirden, bir hüzünden ak kağıda düşürülmüş imzasını görmeden bırakmazlar yakamı, bilirim, ben ölmeden 4. hangi aşk mümkündür aşığı öldürmeden her aşk, her şiir ardından uzun uzun bakılan adı bilinmedik sevgilerden, küskün omuzlu terk edilmişliklerden, perspektifinde hep bir sokak taşıyan o sessiz o faili meçhul cinayetlerden resim altı sözcüklerden aşk mümkün olsa idi ah, aşığı öldürmeden bırakır mı yakamı kağıdın ölüm beyazı sureti elle bilenmiş sözcükler, yüreğime sokulan serüvenin hançer tadı nabzımın atışına ayak uyduran vezninde gece adımları şiirlerimin bırakır mı yakamı yaşadıklarımı dökmeden imgelerin giysilerine hayatın maskelenmiş gerçekliğine upuzun bir mesafeyle yeniden sokulmak için yeniden ve yeniden. MURATHAN MUNGAN Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2006 BİLARDO TOPLARI Ayrıldığımız gündü. Mutfaktaydık, buzdolabının yanında, kapısı açıktı, herşey bambaşka görünüyordu yüzüne vuran o soğuk ışıkta "Biliyor musun " dedin. "Sen neye benziyorsun biliyor musun?" Epeydir aradığın bir şeyi bulmuş olmanın hem sevinç, hem keder veren gizli bir an için bulandırmıştı yüzündeki tedirginliği, kırgınlığı. Sis ışığa çıkmıştı. Sonra yavaşça çevirip başını yüzüme baktın kuyuya düşmeye benzeyen derin bir korkuyla. "Neye?" dedim,yan yanayken yaşadığımız ayrılığın adını sorar gibi,"Neye?" "Bilardo toplarına." "Neden?" dedim. "Yazgını hep başkalarının ıstakalarının insafına bırakıyorsun da ondan..." Bir uçurum gibi derinleşen sessizlik o an başlamıştı bile bizi birbirimizden uzaklaştırmaya. Beni terk etmeden önce yaptığın son konuşma oldu bu. Sonra iki arkadaşım geldi,birinin omzunda ağladım,hangisiydi şimdi hatırlamıyorum. Sonra birlikte başka bir kente gittik,anlarsın ayrılığın ilk günlerinde o eve katlanamazdım, sonra ben başka aşklara, sonra başka evlerin duvarlarına başka takvimler astım Şimdi ne zaman birinden ayrılsam ıstakaların sesi patlıyor kulaklarımda ardından bilardo topları dağılıyor dört bir yana Seni hatırlıyorum o soğuk ışıkta bir daha bir daha... bir daha... MURATHAN MUNGAN Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2006 BİR YILIN SON GÜNLERİ I. bir yıl daha bitiyor İşte bu kadar duru,bu kadar yalın bu kadar el değmemiş sıradan bir gerçeği daha kolları bağlı hayatımızın bir şiire nasıl dahil edilir bir yılın son günleri her sonda her başlangıçta ve her defasında alır gibi bir başkasını karşımıza perdeler çekip,ışıklar söndürüp oturup yatağın içine bir başımıza sorgulamak kendimizi öğrenmek ikizin anadilini,ikinci belleğimizi öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini bu aynaların dehlizlerinde gezinirken görürüz karanlık günlerimizin kenar süslerini biterken bir yılın son günleri biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini gençlik ikindilerini kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri II. bir yıl daha bitiyor düşlerim,tasarılarım,yarım kalmış onca şey her yıl biraz daha kısalıyor öncekinden bana mı öyle geliyor yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman insan yaşlanırken? III. kırdım mı incittim mi birilerini kimleri kazandım,yitirdiklerim kimler? kendimi yineledim mi yazdıklarımda? yeniden düşünmeliyim dostluklarımı,ilişkilerimi dağınık yatağım,mutsuz yatağım çoğalttın mı eksiklerimi gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı yitirdim mi yoksa masumiyetimi? borçlarımı ödedim mi? doğru seçtim mi soruların fiillerini? tırnaklarım kesilmiş,dişlerim fırçalanmış,saçlarım taranmış, giysilerim ütülü,odam düzenli mi? ödünç aldığım kitapları geri verdim mi? geri verdim mi aldıklarımı? aşkları,dostlukları,sevgileri,güvenleri,bağları kitaplara,sayfalara,satırlara borcumu ödedim mi? yokladım mı duygularımı hala sevebiliyor muyum insanları? ovmalı gümüşlerimi,bakırlarımı,cila geçmeli ahşaplarıma ovmalı umutları saklı tutumalı gelecek inancını,yarınları,eksik etmemeli ağzımızdan hançer kıvamındaki karamizah tadını şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım Yavuz'a sonra köşe başından bir demet çiçek alıp öyle başlamalıyım akşama yeni bir yıla ama nedense her şeyin tadı dağılıyor ağzımda bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta... MURATHAN MUNGAN Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2006 DEMEDİM Mİ? Oraya gitme demedim mi sana? Seni yalnız ben tanırım demedim mi? Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi benim? Bir gün kızsan bana, alsan başını yüzbin yıllık yere gitsen Dönüp kavuşacağın yer benim demedim mi? Demedim mi şu görünene razı olma Demedim mi sana yaraşır otağ kuran benim asıl. Onu süsleyen bezeyen benim demedim mi? Ben bir denizim demedim mi sana. Sen bir balıksın demedim mi, demedim mi o kuru yerlere gitme sakin. Senin duru denizin benim demedim mi? Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi? Demedim mi senin uçmanı sağlayan benim, senin kolun kanadın benim, demedim mi? Demedim mi yolunu vururlar senin, demedim mi tövbeni bozarlar senin. Oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi? Türlü şeyler derler sana demedim mi? Ölmezlik kaynağını kaybedersin, yani BEN'i kaybedersin demedim mi? Söyle, bunları sana hep demedim mi? Mevlâna Celâleddin-i Rûmi Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2006 BİR GÜN ANLARSIN Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez. Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya, Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında Ne çarşaf halden anlar ne yastık. Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık. Onun unutamadığın hayali, Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine. Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu. Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin. Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için, Vurursun başını soğuk taş duvarlara. Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın. Duyarsın, Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin. Niçin yaratıldığını. Bu ********* dünyaya neden geldiğini. Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini. Boşuna geçip giden günlerine yanarsın. Dolar gözlerin, için burkulur. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların. Sevilen gözlerin erişilmezliğini. O hiç beklenmeyen saat geldi mi? Düşer saçların önüne, ama bembeyaz. Uzanır, gökyüzüne ellerin. Ama çaresiz, Ama yorgun, Ama bitkin. Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın. Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. Bir gün anlarsın hayal kurmayı; Beklemeyi, ümit etmeyi. Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi. Lanet edersin yaşadığına... Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın. O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden. Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın. Ümit Yaşar OĞUZCAN Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2006 Ayrılık Günü Ben nice ayrılıklar gördüm ömrümce Kuşlar gördüm; kırılmış kolu, kanadı Ayrı düşmüş sevdiğinden kuşlar gördüm Hiç bir ayrılık bana bu kadar komadı Ayrılığın bir ağrıdır vurur şakaklarımda Ve büyür gözlerimde bir okyanus kadar Derinden ses verir içimde bir tel Sonra, birdenbire kırılır, kopar Yeryüzü çekilir altından ayaklarımın Geçer başıma çöken bir tavan gibi gökyüzü Durmadan çalınır kulaklarımda Şarkıların en hüzünlüsü Seni alıp uzaklara giden otobüs Benim üzerimden geçer hışımla Devrilir, bakakalırım ardından Bir sel gibi akan gözyaşımda... Artık ne yapsam boş, teselliler faydasız Karanlık gitgide en derinlere çeker beni Çaresiz, bütün sokaklarında bu şehrin Böyle perişan beklerim dönmeni Dolaşır birbirine yorgun ayaklarım Ellerimi koyacak bir yer bulamam Nereye gitsem, en koyusu acıların Ne yana baksam, çıldırtan bir akşam İstemem ben bu ömrü, bu talihi istemem Böyle durup durup senden ayrılmak varsa Orada bir mezar kazılır benim için Ayrılığın nerede başlarsa. Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2006 RENKLERİM Aklaşan grilikte duruyorum - yeşilleşen mavilik kararan saydamlık azalan tirşe: o mor hiç olmadı mı? O tek renk bulunmadı mı? Kızıltılı kahve rengi Siyah Beyaz. Ah, az - hiç olmadım mı? Bulunamadım mı? Oruç Aruoba Alıntı
Misafir katre_a Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2006 Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören. Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka yerde olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın, orada kalmalıydın. Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin. Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya... Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelya idin pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim. Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle... Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden tuttuğunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim. Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen girebilirdin. Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da. Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman. Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı. Seni severken yorulmadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim. Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın. Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin. Sevdim işte ötesi yok... mehmet coşkundeniz Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2006 Kalbini yanımda taşıyorum Seni kalbimde taşıyorum Ve hiç şüphem yokki nereye gidersem gideyim Sen de benimle geliyorsun Ve bir başıma yaptığım herşeyi aslında Sen de benimle yapıyorsun Kaderden korkmuyorum Çünkü sen benim kaderimsin Dünyayı istemem Çünkü güzelim Benim dünyam sensin Gerçeğimsin... İşte kimsenin bilmediği derin sırrım İşte köklerin kökü, göklerin göğü Ve hayat denen gökler ve kökler Ruhun alabileceğinden daha çok büyüyebilen Aklın saklayabileceğinden Bu yıldızları birbirinden ayrı tutabilen mucize Kalbini yanımda taşıyorum ve seni kalbimde taşıyorum... EE Cummings Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2006 Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2006 Kirli Soru Benim oralarda hiçbir işim yoktu Şeytana uydum, Aç ahtapotlar kaynaşırken dipte Kaypak kalabalıkta sürükleniyordum. İnce yüzünüzde üzgünce bir bakış Birden sizi gördüm, Açtı arı doruklarda bir safran Durdum. İlk sevgili güldük yitik anılardan Mutsuz, yalnız Sessiz kınamanızı, utançlarda küçülmüş Aldım, geri döndüm. Gelsem, Siz yine orda mısınız?Behçet Necatigil Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2006 Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2006 Düşler dökülür gülüşlerinden Biliyor musun; Düşler dökülür... Düşler üşüşür... Düşler doluşur kulaklarıma; Gülüşlerinden! .. Üstüme yağan düşler ile, başıma üşüşen düşler ile, ve içime doluşan düşler ile serpilirim ben, bahara dokunmuş bir filiz gibi! .. Biliyor musun; Denizler bile düşlerimin rengidir... Dalgalar, gülüşlerindir yani; düşlerimin üzerinde oynaşan! .. Biliyor musun; Düşler saçılır başıma, gülüşlerinden... Ve düşlere savrulur başım; Tırmanıp gülüşlerine!.. Dinlenen bir nefes gibi yayılır kumsalıma, köpüklü dalgaların!.. Bunlar, düşlerimin üzerinde oynaşan gülüşlerindir ya, hani adına “dalga” denen!.. Biliyor musun; Bütüün bu denizler, düşlerimin rengidir; ve işte sen o yüzden “kendini” seyreder gibi olursun baktığında denizlere... O yüzden gözlerini lacivert sanırsın... ...saçlarını mavi... ...hatta canını, camgöbeği!.. Canının göbeği bunun için köpürür düşlerimin ortasında!.. Biliyor musun; Düşşşler üşüşür başıma gülüşlerinden; Masmavi düşler... Ve buseleri çağıran dişler gibi sıralı düşler!.Muammer Erkul Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2006 Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2006 Yarım Benim içim acımaz mı sanıyorsun Ben giderken yarım sende kaldı bilmez miyim Her karanlıkta aklımda sen Her şarkıda ağlayan ben Senden gittim diye vicdansız mı sanıyorsun Her sabah uyandığımda hala ilk merhaba sana Her sabah uyandığımda yanımda öksüz bir günaydın alınmadık Belli sahibi öğlen uykusunda ceyhun yılmaz Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2006 Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2006 ellerim donar ya yazarken kelimeleri süzmekten korkar oldum ya gülmekten ne olur esareti getirme bana ölçmeye kalksam seni içimde aklımın terazisinde tek ölçü -hiç kimse için ağlamadım ama ben seninle ağlamak istemiyorum ki Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2006 Düşler dökülür gülüşlerinden Biliyor musun; Düşler dökülür... Düşler üşüşür... Düşler doluşur kulaklarıma; Gülüşlerinden! .. Üstüme yağan düşler ile, başıma üşüşen düşler ile, ve içime doluşan düşler ile serpilirim ben, bahara dokunmuş bir filiz gibi! .. Biliyor musun; Denizler bile düşlerimin rengidir... Dalgalar, gülüşlerindir yani; düşlerimin üzerinde oynaşan! .. Biliyor musun; Düşler saçılır başıma, gülüşlerinden... Ve düşlere savrulur başım; Tırmanıp gülüşlerine!.. Dinlenen bir nefes gibi yayılır kumsalıma, köpüklü dalgaların!.. Bunlar, düşlerimin üzerinde oynaşan gülüşlerindir ya, hani adına “dalga” denen!.. Biliyor musun; Bütüün bu denizler, düşlerimin rengidir; ve işte sen o yüzden “kendini” seyreder gibi olursun baktığında denizlere... O yüzden gözlerini lacivert sanırsın... ...saçlarını mavi... ...hatta canını, camgöbeği!.. Canının göbeği bunun için köpürür düşlerimin ortasında!.. Biliyor musun; Düşşşler üşüşür başıma gülüşlerinden; Masmavi düşler... Ve buseleri çağıran dişler gibi sıralı düşler!.Muammer Erkul çok güzel bir şiir teşekkürler sedelina rüyalarımda bana gülümsüyorsun sesin bir fısıltı gibi sızıyor kulaklarıma gözlerinden anlıyorum yüreğinden geçenleri ellerin uzanıp siliyor yüzümdeki acıyı gözlerim kamaşıyor aydınlığından hiç bırakma istiyorum ellerimi hiç bırakma sustur içimdeki çığlığı.... S.G.K. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2006 Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2006 çok güzel bir şiir teşekkürler sedelina ee gecenin bi vakti eserlendırırsenız beni öyle olur Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2006 ee gecenin bi vakti eserlendırırsenız beni öyle olur biz özgün ve özgür eserler isteruk demiştik ama iyikide eserlenmişsin gece gece. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 12 Kasım , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 12 Kasım , 2006 Manga - Dursun Zaman Her sabah doğan güneş Bir sabah doğmaz oldu Elleri ellerimden Kayıp giden yıldız oldu Gülünce ışık saçan O gözler yaşla doldu Ağlama duymaz artık Bir varmış, bir yok oldu Giderken bıraktığı Bütün renkler siyah oldu Üzülme anla artık Belki de huzur buldu Dursun zaman, dursun diyorsun da Oyun değil ki yaşamak Sen inanmasan da bir son var anla Herkese inat Duysun seni dönsün diyorsun da Oyun değil ki yaşamak Yok bir çaren anla, Sakın uyanma yıllara inat Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 12 Kasım , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 12 Kasım , 2006 Manga - Bitti Rüya Bir kez gelmişsin bu saçma dünyaya Olanları unutmak çok zor inan bana Sevdiğin insan bile artık yalan söylüyor Yaşadığın anılar acı vermeye başlıyor Bir köprüden geçiyorum Mutlu gibiyim sanki Geride bir kent bıraktım bir de sevgili Rüya mı bu, gerçek mi inan anlamıyorum Bu şehir beni içine çekiyor Kendimi alamıyorum Olanlar yetmez gibi bir de mesaj geliyor 'Mutluluklar, hoşçakal' Birer birer zırvalanıyor İyice dağıtmak için biraz daha içiyorum Sonra oturmuş mal gibi zırıl zırıl ağlıyorum Gidiyorum buralardan, dönüyorum durmadan Uyan artık uyan, bitti rüya Seviyorum sormadan, öpüyorum kasmadan Dayan artık dayan, bitti rüya Bir kez gelmişsin bu saçma dünyaya Olanları unutmak çok zor inan bana Yazdığın satırlar bile artık yalan söylüyor Söylediğin sözler acı vermeye başlıyor Bir köprüyü yakıyorum mutlu gibiyim sanki Geride bir kent bıraktım bir de sevgili Doğru mu, yanlış mı inan umursamıyorum Bu şehir beni esir ediyor kendimi alamıyorum İnanmazsın bir rüya hayatımı değiştiriyor O mesajı unutmam için bana bir şans veriyor Rüyaysa bu gerçekten artık uyanmak istiyorum Mutluluk bile acı veriyor Çünkü sonu var biliyorum Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.