Φ egzorsist Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Sevmek...Delicesine, deliler gibi sevmek! Kuş uçar gibi sevmek, gök gürler gibi sevmek. Bir çocuk inancıyla inanarak, kanarak Ve bir günahkar fani azabıyla yanarak, Hep onu arayarak baharda, yazda, kışta; Nihayet "Büyük Sır"ra ulaşmak bir bakışta. O bakışta okumak aşkın büyük adını, Hep o büyük bakışta bulmak var olmanın tadını. Sevmek: Hasta anneyi, altın başlı yavruyu, Baharı, yıldızları, göğü, güneşi, suyu... Yürekten kopan ince bir ahı, sever gibi, Sevmek...Toprağı sever, Allah'ı sever gibi! Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Bahardı Göğerdi dallarımız Irmak boylarına yürüdük İçimizde parıltılı güneşler Önümüzde düşlerimiz Adlarımızın ilk harfleri Agaç kabuklarında Bir yağmur başladı ansızın Kaçmak ne mümkün Suçlusu bizdik bu baskının Gökte çılgın bulutlar Sırılsıklam yürüdüğümüz yollarda Telaşlı ayak izlerimiz Yüzünde damlacıklar Büyülü bir düşle aralanmış kirpiklerin Bir agaç kovuğunda Tüte tüte sokulduğun göğsüm Nasılda çocuk bu ilk yangınında Bulanan sularla geliyor ırmak Yalnızlığımızın üstüne Köprüleri aştı aşacak Islak saçların yapışmış tenine Öpsem yangınım bulaşacak Bu “delikanlı bahar” Anlıyor bizi Ve gökleri kırbaçlıyor Yağsın diye bu yağmur Sonsuza kadar Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 İNSAN BİR KERE ÖLÜR Her bulduğum yerde yitiriyorum seni Yanıbaşımda öldüğün oluyor kimi gün Ya da ben ölüyorum sessizce gözlerinde Bir yaprak kımıldıyor hafiften Bu sessizlik bir kasırga başlangıcı Kükremeye hazırlanışı denizin Bu aslanların sarı, vahşi gözlerindeki ölüm parıltısı Bu bir yerde erimek Apansız yok olmak belki de Ve sonra susmak, susmak yüzyıllar boyu Beni unuttuğun bir uzak çizgide Tuvale sürdüğüm boya değil artık Kırmızı kan rengidir gözlerimin En karadan daha kara yok Oysa en beyazdın sen gecelerimde O bana en yakın renkti tüy gibi Buram buram sıcaklığını çizerdim duvarlara Kokun bir tuhaftı çocuksu Sonra katmerli bir gül gibiydi baygın Gecenin en koyulaştığı o yerde Düşerdi ellerime darmadağın. Öten bir ishak kuşudur şimdi Haber getirir ölümlerden, dinle Yaşamak bir manga asker karşımda Ateş etmeyin diyorum Bir diyeceğim var Gözlerimi bağlamayın Son defa görmek istiyorum insanı Göğü, güneşi, denizleri Ve bu son ölümün olsun diyorum Bir daha öldürmeyin beni. Kibritim ıslak Sigaram yanmıyor Ne olur bir ateş verin Bu ilk aldanışım değil Bu ilk sönüşü değil umutlarımın Ben bu denizin son kıyısıyım. Bir cam kırıldı uzakta Ta uzakta, içimde bir cam kırıldı Bütün şiirlerim anlamsız şimdi Resimler renksiz, şarkılar ruhsuz Hiç bir şey artık avutamaz beni Bakın, bir çağ devriliyor içimde sersefil Son şair de kırdı son kelemini. İlk meşaleyi kim yaktı bu karanlıkta Kimdi aydınlatan benim zindan gözlerimi Sevilmek mi O son artığı en ilkel çağların Bir mağara duvarındaki en eski resim Ya sevmek Hiç sönmeden bir ömür boyu O en güzel huy benimsediğim Yıkıldıkça tutunduğum dal bu boşlukta O en insancıl gerçeğim benim. Ben hep böyle yüzyıllar boyu sevdim Çağlar boyu Kopkoyu bir geceydi yaşadığım sevince Ellerimi arardım, bulamazdım çoğu gün Bir saklayan vardı beni Bir tutan vardı Sana yaklaşamazdım Anlayamadığım korkular vardı içimde Hep böyle seninle sensiz kalırdım ben Bir kıvılcım sönerken Bir yanardağ patlardı içimde. Ko şimdi ben yalnız öleyim Vur ellerimi ekmeğimi al Tiksinir beni kim görse sensiz Utanır yalnızlığım bana baktıkça Aynalar mı Hani nerdeler Kimbilir kaç yüzyıl oldu kendimi görmeyeli Adım mı neydi Besbelli unutmuşum Hadi vur Hadi öldür Kurtar beni ezilmekten çürümekten Hadi gel, açtım kollarımı Bir zaman Ölmeye vaktim mi vardı seni sevmekten. Sen büyüyen bir sessizliktin içimde Beni ben eden en duru ırmaktın En güzeliydin mozaiklerin Seninle maviydi gökyüzüm Çiçeklerim sende yeşerirdi Sen bambaşka bir evren yaratırdın Sularımdan Güneşimden rüzgarımdan Bak! Nasıl da her şey değişiverdi apansız Şimdi bu karanlıklarda yapayalnız Mavi mavi bir resim ağlar duvarlarımdan. Ben bir tohumum Al beni toprağa ek yeniden Neredesin hani ne oldun Antik bir kadın başı mıydın Yoksa bir deniz miydin eskiden Yosunların kurudu mu öldü mü balıkların Hani bir Nefertiti yaşamıştı eski Mısır'da Yoksa o muydun sen Hadi, anlat bana neydin Belki de uzak belirsiz bir noktaydın sen Öyküme girmeseydin. İnsan bir kere ölür Her gün ölen umutlarımızdır içimizdeki Paramparça olmuş sevgilerdir Her aldanış Yeni bir aldanışa hazırlar bizi Zamanla renkler değişir Donuklaşır anılar Silinir üstümüzden Güzel olan ne varsa Görür içindeki bütün hayallerin olduğunu İnsan yaşarsa. Ve bir gün insan da ölür Çimen gibi yaprak gibi Sarsılır yeryüzü yerinden Devrilen koca bir ağaçtır sanki Durur atışları yorgun kalbimizin El, ayak kesilir Göz ölür, dudak ölür, kan ölür Susar ta içimizde Yıllardır çalan çalgı Bütün teller ses vermez olur Acılar diner Ve bir gün biter bu çirkin oyun Perde iner... Ümit Yaşar OĞUZCAN Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Keyifli Bir Gün Taze sıkılmış ruhum bayatlamış bahanelerim Çilekli dondurma ile televizyon seyrederim Derken bir film başlar içinde kendimi ararım Kahramanları herkes sever bense sıradan biradamım En heyecanlı yerinde filmin telefon çalar sevgilimdir Merak ettiği tek şey özleyip özlemediğimdir Yine de keyifli bir gün Balkona atarım kendimi dolunay değiştir beni Öyle derine dalayımki kabarcıklar bile görünmesin Derken bir yıldız kayar Tutsam bile elim yanar Ruhumu çeker medcezir Geri vermezse işime gelir İnsan bazen kaybolmak ister kendi kendine kalmayı özler Hayaller kurmayı sever Gerçekler bazen az gelir Bu dünya bazen dar gelir Bu hayat boş gelir Yinede keyifli bir gün Alıntı
Misafir Sands Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Patates tarlaları kadar topraksıydı yüzün Vursam çıkar mıydı yerinden gözün Oysa seni çok sevmiştim biliyorsun Yüzüne sürsem yakar mıydı mangalda ki közün Hani vardı ya bana iki çift sözün Diyordun ya akıllı ol olursun kalbimdeki çözüm Sabah sabah ne bu sözler Şüküfe Selamı var sana karşı komşun körün Söz:Sands Beste:Sands Albüm kapağı dizayn: Sands Yapımcı:Sands Yönetmen:Sands Reklam:Sands Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 bu ilginç yaklaşıma ileri gitmeden cevap vermek isterim..anlaşılmak dileği ile tabiki.. güneş gibi parlak ve umursamaz sözlerin ilgincim çok ilgincim beni bir denermisin gibi durmasaydı sözlerin inanırdım.. inanma hani sabah sabah aldın ya alaya dünyayı her toprakta bereket olmaz unutma.. salıncakta sallanasım var dönme dolapta döndüresim seni bilirim anlarsın ama sessiz kalmak en güzeli.. frozen.. Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 . . Bir Gece Ansizin Gelebilirim . Bu kadar yürekten çagirma beni! Bir gece ansizin gelebilirim. Beni bekliyorsan, uyumamissan, Sevinçten kapinda ölebilirim. Belki de hayata yeni baslarim, Içimde küllenen kor alevlenir, Bakarsin hiç gitmem kölen olurum, Belki de seversin beni kim bilir. Kal dersen, daglarca severim seni, Bir deniz olurum ayaklarinda, Ask bu özleyis bu, hiç belli olmaz, Kalbim duruverir dudaklarinda. Ya da unuturum kim oldugumu, Hatirlamam belki adimi bile, Belki de çildirir, deli olurum, Sana kavusmanin heyacaniyla... Ask bu, bilinir mi nereye varir, Ne durdurur özlemini, seveni... Bakarsin ansizin gelebilirim, Bu kadar yürekten çagirma beni. . Ümit Yasar Oguzcan Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 . *****Sorgu . çan egrisi tersten islemekte tümlüge eksik zamanlara kucak; kirka iki kala kesfim bir dehliz, beynimin çikmazinda... uzaktan bakan benim yansimalarina yillanmis suretimin. devrimlerimin kalici tutuslarinda milyonlarin günahina isik maskesizligim gören kim? aldatamayanlara özgü dinginligiyle ruhum ki yine de hüznü asan penceresine. elini tuttugumda sevi yoldasimin elde var mutlu güvenim Ah.... 'ama'lari tuzak yaradilisimin gizil sifrelerinde sorgulu giderilemez çoklu yalnizligim... Çözebilen kim? . Erdem Nur Cengiz . Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 . *Ay günlügü . Sunus yildizlardir üzerimize düsen kirik ay taslari... * Gelmelerin ve gitmelerin arasina sikistirilmis adi hilal bir yanlizlikti gözlerin. Ay günlügünde bir adim uzaktaydik aska; belki bir adim daha yakin... * Yakamozlarin isiltili yollarinda içimde dört nala kosan atlar var. Nal seslerini duyuyor musun? Bakir yüzlü, tunç bilekli süvarilerin örste dövülen yürekleri midir bu tan kizilligi? Yoksa cesaret midir? Kamçisini sallayan aska teninde soluk soluga at kostururken... * Serin bir rüzgari getirmisti yaninda egilip usulca oksadim yelelerini... Içimde soluksuz arzulari kovalarken dört nala yanlizligim en militan yanimda intihar eden ates böcekleri... ..... 2 Kiyilari hançerlenmis aksamlar yüregine sapli deniz kaybolan gemilerin mendireginde giden uyku... Yanlizligin güncesi kirik aynalarda param parça bir begonya gülüsü... Tütün kokan uzaklar ay yüzlü aksamlar en keskin kiliçlariyla kininda uyuyan misralar... 3 Varlik- saflik, yalan- gerçek,göç- kus,ask- biber,umut- ölüm,mutluluk- özlem... Açar içimizde gelin çiçekleri günahlarimizla el ele yürürüz yürürüz denize çikar tüm yollar... Ayazda çobanlarin söndürmeyi unuttugu dag atesleri gibi bir odun atsan tutusacak düsler çevrilir kilit açilir öbür zamana aynalar çakar kibritini küçük kiz kanatlari gölge kuslar uçar kalbimin duvarlarinda... 4 Uyanirsin adina ask denen bir depremle gecenin geç ve tenha saatlerinde bir kaçisa ömrünün kadraninda akrep misali... Iki göz arasi ela bir zamanda kalbinde ay depremleri 5 Gelmek ve gitmek arasi med-cezir takvimlerinde kum saatinden akan zaman. Bir yanda biriken bir yanda tükenen yazgisi kirmiziyla yazilmis mürekkebi karanfil düsler... Hüzün atlasinda deniz koyulugunda gözlerin. Safak sökerken kar beyazi penceremize asilmis dolunaydir umut... müzik:gülümcan(ahu saglam-köprüler) . Temel Kurt Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 BUYUK OLSUN Ben büyük şarkıları severim; büyük olsun Deniz gibi, gökyüzü gibi herşey ve mahzun. Seviyorsam seni aşk ölümsüzdür gönlümce Aşıksam kadınım değil tanrıçasın, ece. Denizler yolculuğa çağırır durur da beni Gitmem düşünerek geri döneceğim günü. Ben büyük rüzgarları severim büyük olsun Aşkım da, özlemim de hepsi, herşey ve mahzun. İnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı, Uykudan bile mahşer gününde uyanmalı. Ahmet Muhip Dıranas Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Kocadag'in Dogurdugu . iste damarlarimdasin erimissin alabildigine agirsin ikide bir çaliyorsun kapisini bendeki tenhaligin yanilgi bu ya bir bahar çikti karsina aldatti adamakilli gayri ne üzengi tanir agzin ne gem ne dizgin seninkisi yilki tarihinin Herodot kusanmasi bir garip gezgin sen üsüme küçügüm gel günesin olayim bütün ayazlara teget geçen zemheri bütün kutuplari vatan bilen külhan olsun ömrün bin derece can katari yürüsün ayaklarindan önde gölgesi süpürsün buzdaglarini yildiz aksamlari stepne iste avuçlarimdasin hafifsin sol memenin altindan tutmusum büsbütün kanatlarinda Kizilirmak yeli upuzun masmavi Ege Akdeniz kanatlarinda Toroslar'in sedir agirlamasi üç vakte kadar bir yol çikmis ki falimiza Amazon uzunlugu mu desem Anadolu genisligi mi umari yok oldu olacak iste dizlerimdesin hizlisin doldurmussun iliklerime çoklugunu nefesime bahar terime Deveci serini susuzluguma Ayhatun Suyu gibisin gerçek bu ya bir sabah kusandi adamakilli çikti karsina gayri ne debriyaj tanir ayagin ne gaz ne fren seninkisi dervisan tarihinin yörünge dagitmasi bir yangina benzin hücumu seninkisi iste damarlarimdasin agirsin yürümüssün alabildigine ikide bir çaliyorum kapisini sendeki kasirganin güzellik bu ya seriliyor önüme düs atlasi gözlerin düsüyorum ardina kagittan kanatlarla koca bir dünyayi bir durak belliyorum bu aksam Kocadag bir günes dogurdu ayni anda yürüdü kucagima. Ali Tekmil / 14.10.2004 - Kocadag. . Ali Tekmil Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 FALCON'DAN ALINTI *Kelimeler yetmezmiş bir yerden sonra çarkını çevirmeye sedanın. Önce ayrılıkları bitirmelisin beyninde, sonra acıları kurutmalısın sayfalar arasında gülerde. Ve kaçıncı sayfada olduklarını asla bilmemelisin kuruyanların... Ve... gülücükler takılmalı hayata denizinden attığın oltaya... Kucaklar dolusu olmalı o derin gülücüklerin. Uzağımdaysan uzaklıkları kapı önü etmelisin ayrılığa inat. * *yakınımdaysan en yakınım olmasın. Üstüne üstüne yürümelisin zamanın. Üzüm karası gözlerin hayat suyum olmalı, saçların rüzgar olmalı uçurmalı bilinmezliklere hiç düşünmemeliyiz mesafeleri ayları ve hatta zaman olmamalı içimizde ben seni sende yaşamalıyım. Kış ortasında kapıma getirmelisin sevdanla baharı sevdiğinde güneş doğmalı şehre bir daha sönmemeli. Bir anda dört mevsimi yaşatmalısın bana iklimlerin en güzelini getirmelisin yüreğimin diplerinde, savaşlar çıkartmalısın savaşmalıyım hücrelerimle. Ben bıkmalıyım en küçük mutluluklardan ama sen hep sürprizlerle çıkmalısın karşıma. Sen düşüncelerimin başlangıçlarında ve bitişlerinde vazgeçilmezim olmalısın, yabancı kalmamalısın, uzak olmamalısın, bitik durmamalısın masallar anlatmalısın aşka dair sevdalar işlemelisin yüreğinle. Ayrılık geçmemeli cümlelerinde. Yüreğindeki okyanuslardan hasret şiirleri haykırmalıyım sana.Bütün deli dalgalar fısıldamalı kulağına ... Bazen küçük bir tebesüm vermelisin, bazen koca bir yürek. Seni verdiklerinle değil, yalın olarak da sevmeliyim sevdamız sınırsız ve nihayetsiz olmalı, senin tek sırdaşın ben olmalıyım. korkunca saklandığım sığınağım olmalısın. * *İçimde olmalısın yanımda yoksan bile... Tutkunsam; bedeli ölüm de olsa ben varım.... senin vazgeçilmezin olmalıyım.paylaşılmazım olmalısın. Beni olduğum gibi kabul etmelisin. Ben buyum, böyleyim diyebilmeliyim korkusuzca. Durgunlaştığımda huzur bulduğum kucak, coşunca öptüğüm bayrak olmalısın. İç çekmelerimin nedeni, yazılarımın ilhamı. sohbetlerimin konusu olmalısın... Bulmacaların olmalıyım beni sen çözmelisin. Yapbozların olmalıyım ki tamamlayabilesin beni. Yüreğimde ki uçurumlardan düşmemelisin, içimdeki denizlerde boğulmamalısın, beynimdeki çöllerde susuz kalmamalısın. ben seni kabullendim, tüm savaşlara hazırım ömür boyunca... * Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Kerametini yedi ermişe sorayım, Kehanetini yedi falcıya danışayım. Geçmişim, geleceğim, şu anım; Şavkıyla titreyen her zerrem anlam kazansın. Bana öyle baksana… Şark-ı şimâlden esen Poyraz misali Yakamdan, yenlerimden Ve hatta iliklerimden içime süzülürcesine, Tüylerimi ürperterek; Poyraz’da gözlüklerim misali görüşümü bulandırarak, Bana öyle baksana… Bir ayazmadan akan tatlı su gibi Biraz şifa, biraz umut, biraz da güç katıp; Hem hafif hafif içime akıp, Hem de içimde bir yerleri birbirine katıp Yüreğime atmak için, için için sebep verircesine; Bana öyle baksana… İpi kopup da dağılan Tespih taneleri gibi dağılsın içimde, Öyle bazı yerlere yuvarlansın ki! İstesem de çıkartamayayım, Kırk sene sonra dahi baki kalsın. Kırk yıl hatırı olan kahvenin telvesi gibi İçime çöksün hayali, Gönlümün falında hep nazarın olsun. Bana öyle baksana… Uzun uzun, Her kirpiğin birer sancak, Yalnızlığımın surlarına dayanıp; Kaşlarının üzerinden yürüttüğün gemileri Zaaf denizime indirerek Ve direnen her dirhemimi ateşe verip Teslim olmaya zorlarcasına beni; Bana öyle baksana… Neşem bedenimden savrulsun, Arşı engel dinlemesin. Ayak basmadığı yer kalmasın, Saman Yolu’nun bekaretini bozayım. Yeni bir evrenin nasıl doğduğunun yanıtı Bir patlamanın mesulü ol her yürek atımımda, Tüm varoluşun dengesi bozulsun içimde; Bana öyle baksana… Bin anlam katayım, bin şiir yazayım; Bin adak vereyim, bin yalan düzeyim. Bin bir gemi indireyim Ege’ye, Truvalı Helen kıskansın. Ama bir ben göreyim, öylesi mahrem; Bana öyle baksana… Dokuz richter ölçeğinde sarsılayım, Duygularımın fay hattı kırılsın. Telaşla, aşkı meşgale edinmiş usta şairlerden Sufle aldığım bütün mısralar Kulağının eşiğine kıvrılsın, görüş günü beklercesine. Ve evet! Belki içimde bir şeyler yetim kalır Ama en azından özlemim biraz nefes alsın. Bana öyle baksana… alıntıdır.. Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 Seni İstiyorum, Şimdi! Hiçbir duygumu ertelemedim ben. Yaşayacağım hiçbir şeyi sonraya bırakmadım. Sonra diye bir şeyin olmadığını biliyorum çünkü. Hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanları beklemek benim işim değil. Aşk zamana meydan okur; ama, sen karşı koyamazsın ona. Orada durup öylece bekleyemezsin geleceği. Bir adım atmalısın, bir el uzatmalısın aşka doğru. Aşkın anahtarı cesaret değil mi yar? Cesur olmak gerekmez mi bir sevdayı yaşamak, büyütmek için? Kaç gece geçti hesaplasana… Kaç gece bir sonraki günü düşünerek geçti. Neler yapabilirdik, neler yaşayabilirdik düşünsene… Her sabahı birlikte karşılamak vardı seninle. Sevişmekten yorgun düşmüş bedenini öpücüklerle yeni güne hazırlayabilirdim. Gözünü açar açmaz ilk gördüğün şey ben olurdum ve sen benim yüzümde mutluluğu görürdün. Bu kentin sokaklarında el ele dolaşabilirdik. Girmediğimiz sokak kalmazdı. Bakışlara aldırmadan sokağın ortasında sarılıp öpebilirdim seni. Bir şarkıyı sözlerini bilmesek bile bağıra çağıra söyleyebilirdik. Sonra bir filme gider, bir kitap okur, bir martının bir lokma simit kapabilmek için vapurların peşinden bıkmadan uçuşunu izleyebilirdik. Paylaştığımız her anı, beynimize bir daha çıkmamak üzere kazınırdı. Özlerdik birbirimizi delicesine. Bir saati yalnız geçirsek, bir sonraki saati iki saatlik yaşardık, arayı kapayalım diye. Peki biz ne yaptık? Aşkı bir bekleyişin sırtına yükleyip ona sadece uzaktan bakmakla yetindik. Her an aşkı yaşamak varken, her gün birbirimizi yeniden keşfetmek varken, bu yolda birer kâşif olmak varken sürgünleri yaşamaya mahkûm ettik birbirimizi. Bu sürgünlüğe son vermenin zamanı geldi artık. Sana huzur vaat etmiyorum. Aşkta huzur arayan yanılır. Ben tutkunun, en koyu sevdanın sözcüsüyüm. Onlar adına konuşuyorum. Yarını olmayan zamanlarda erimek adına konuşuyorum. Gözlerinin içine bakıp "Seni Seviyorum" demek istiyorum. Aşkın akışına kapılıp hiçbir kaygı duymadan gidebildiğim yere kadar gitmek istiyorum. Kokunu içime çekmek, teninin sıcaklığı ile irkilmek istiyorum. Yaşama senin adınla anlam katmak, mutluluğu bulmak ve bir daha kaybetmemek istiyorum. Seni istiyorum ey yar, canıma bir can daha katmak için, daha mavi bir deniz, daha mavi bir gökyüzü, daha mavi bir sevda için. Seni istiyorum, yarın, öbür gün, öbür hafta, öbür ay, öbür yıl değil…. Şimdi! Mehmet Coşkundeniz Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 * Kayalıkta çakılı yelkenli sana bırakıyorum veda şarkımı. * Benim uzaklardaki ölümümün kanında tohumlanışı da kayalar devranının altında değişken köklerle. Yalnızlık! geçmişe özlem çiçeği canlıı duvarların. Yalnızlık, yeryüzünde adanmış faniliğim. *Taşımak istemiştim heybemde yüreğinin gelip geçici tadını, ama kaldı havaya çizilmiş kesin eğrilerle, yadsıma oldu umudumun yiğitliğine. * Giderim hatıradan daha uzun yıllar boyu kapalı yalnızlığıyla gezginin, fakat havaya çizilmiş kesin eğri sanki bana döndü ve bir işaret koydu pusula kaderime. *Sonu geldiğinde bütün gündelik işlerin yol yapacağım bir geleceğim olmasa, gelmiş olacağım bakışında canlanmaya kaderimin sırıtan parçası olarak.* Gideceğim hatıradan daha uzun yollar boyunca zincir halkaları gibi eklenen elvedalarla zamanın akışında. *Dimdik hatıra sonunda düşmüş yola, usanmış beni bir geçmişi olmadan izlemekten, unutulmuş yol kıyısındaki bir ağaçta. * Uzaklara gideceğim, hatıra parçalanarak ölünceye yolun taşlarında, ve devam edeceğim, içimde hep o gezginin acısı, yüzümde gülümseyiş. * Bu dönenen bakış ve güç büyülü bir matador mendilinde. Alıkoydu kaygı duymaktan tüm çıkarlara, hep yitiren bir çizgi oldu benim eğrim. * Ve bakmak istemedim seni görürüm diye beni isteksizce davet etmeni mutluluğumun pembe boyalı torerosu * Deniz seslenir bana sevecen elleriyle. Çayırım -bir kıta- Dümdüz yayılır, tatlı ve silinmezdir alacakaranlıkta bir çan gibi.* Bir sicil memuresi karşısında kurumlu bir doktor gibidir kara bir mikroskopu gösteren bilim. Sanat... sanat diye arzıendam eden şey bir Leica'nın kısır mekaniğidir. Acılar ve kaygılarla dolu bir yerli (ve tabii özlemleriyle olup ta şimdi yiten için ve onun dönüşünde arzu gönlünde), coca, alkol ve açlığın aptalca gülümsemesiyle. * Üç kuruşa satılan cinsellik -Amerika'da pek ucuz- Boş çarşafların umursanmaz hatırası.* Guetamala bıraktın beni bağrımda derin bir yarayla ve de acılarını bana emzirme ya da emme fırsatıyla, kahreden bir hıçkırığın belirsiz duygusunda bulan kadını. Kederleri teker teker birleştiren bir bağ var yine de: uyanan insanın haykırışıdır o da. * İşte bugün böyle titrek ellerle belirsiz bir kayıta koyuyorum prizmamı.* Ağacın olgunluğunu tüketmeden kasalanmış meyvanın garip tadıyla. Çağırışını farkedemiyorum bazen yaşlı, garip kanatlanmış kulemden, fakat bazı günler var ki cinselliğin uyanışını hissediyor ve bir öpücük dilenmeye dişiye gidiyorum ve böylece beni arkadaş diye çağırmayanın ruhunu hiçbir zaman öpemeyeceğimi anlıyorum... * Biliyorum ki tertemiz değerlerin kokusu bereketli kanatlarla dolduracak beynimi,* Biliyorum ki hayata geçmesi mümkün olmayan fikirleri barındırmak gibi zevkleri bırakacağım. * Biliyorum ki ölümüne çarpışma günü halk çocukları benimle omuz omuza verecek, halkın savaştığı amacın kesin zaferini göremezsem eğer fikri en yüksek geleceğe götürmek için mücadele verdiğimdendir, eski kabuğun tüylerini yolarken doğan umudun kesinliğiyle biliyorum bunları.* Veda Şarkısı - Che Guevara Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 Gerçek dostluk üzerine... "Sonra sen geldin, Üstelik Aşk da değildin"... Yazan; Esra Güzelipek Bu hikaye senin için! 'Anlamak' kelimesini sözlüklerden çıkartıp elimle dokunacağım kadar somut hale getirdiğin ve yüreğime yerleştirmeme yardım ettiğin için... 'Anlamak' ve 'anlaşılmanın' en güzel denilen sevişmeleri kıskandırdığını bildiğin ve bana da öğrettiğin için... Durum ne olursa olsun, dilinde bu kadar güzel bir 'özgürlük' şarkısıyla yaşayabildiğin için... Senin için... ..................... Bu, insanın içinde yaşatıp zamanla sevdiği ve kendisine çok acı verse de, neredeyse bedenine bir organ gibi eklediği, hüzün doğuran tüm uzun soluklu duyguları yerle bir eden, kısacık bir hikayedir! Sonra sen geldin. Yaşayıp gidiyordum... 'Yaşayıp gitmek!' Ne saçma! Bu fiili nedense, hayatımızın sıkıcı olduğunu, bir günün diğerinden farklı geçmediğini düşündüğümüzde kullanırız. Oysa tam tersi olması gerekmez mi? 'Yaşamak ve gitmek...' Yaşıyorum, gidiyorum, yol alıyorum. O halde şöyle demeliyim: "Yaşıyordum ama gitmiyordum." veya "Gidiyordum akıp zaman içinde, kaybolmuş vaziyette, ancak yaşamıyordum." Bir aşk hikayesine boyanmıştı bütün mevsimlerim Tuhaflığı yoktu yazın kazak giyip de Kışın denize girişimin Kazağımda da aşk kokusu vardı Acıma dokunan ve Nasıl kokacağını şaşıran Yosunlarda da Sonra sen geldin. “Hadi gel, hayatı anlayalım ve anlatalım." dedin. Çok konuştuk bu konuda, çok... Hem her duygunun tarifini almak istedin hem de hepsi hakkında, bildiğin ne varsa bana vermek. Seninle konuştukça, kendime dair son derece basit ama yine de hiç üzerinde durmadığım bir şeyler olduğunu görmek beni nasıl da şaşırtıyordu. 'Acı' konusunda çok konakladık... Kanattıkça beni böyle acı Ve sohbetler yetmeyince nefes almaya Ağlardım Yaralarımdan şiir yapardım Acı bir annedir, durmadan hüzün doğuran. Ahh, ben o hüzünlerle boğuşmak, azıcık nefes alabilmek için kaç kitap okudum, kaç film izledim, kaç hayat belledim, bir bilseniz. Yooo! Dostlarıma haksızlık edemem şimdi. Turuncuya boyalı güney akşamlarından, fesleğen kokulu batı ikindilerinden, kuzeyin gri sabahlarına kadar kaç sohbet vardır yüreğimde daima saklayacağım. Ahh, benim kelimelerle beyinlerinde tepindiğim dostlarım... Nasıl da isterlerdi gözlerimden yanaklarıma dökemediğim gülüşleri görmeyi. Bence, dostlar daima 'gülmek' ve 'gülümsemek' arasındaki farkı bilirler, bu nedenle onlara arkadaş değil de 'dost' deriz zaten. Her sohbette yüreğimi yatırıp masaya, son derece dikkatli ve zarif hareketlerle, acı ve hüzün doğuran parçalarıma ulaşır, üzerini örterlerdi. İyi hissederdim bir süre. Apartmanların üzerinde uçuşan martıları fark ederdim en azından. Ancak sonra yine hüzün... Yüzsüz hüzün... Baktığım yerlerde gözlerim Bazen öyle uzun kalırdı İnanmazsınız ama Baktığım yerler sıkılırdı Sonra sen geldin. Geldin ve: “Hele şu yükünün birazını bana ver.” dedin. Şaşırdım çünkü görünüşe göre senin yükünün benimkinden fazlası vardı ama eksiği yoktu. Sen anlatırken fark ettim ki içinde bir yerlerde bu yüklerle başa çıkmak için özel eğitimli bir parçan vardı. Bu parça, yükün niteliğini ya da niceliğini, yürekte en hafif duracak hale getirebiliyordu gerçekten. Konuşurken bir yandan da yüreğimin en tozlanmış ve uzun süredir de yanına hiç uğranmamış parçasını koydun masaya. “Bak,” dedin "bunlar hayat dostu parçalar . Şimdi bunları öyle güzel temizleyeceğiz ki bir daha canın içindeki parçalara dokunmak istediğinde ve hüzne giderken, bunların ışıltısına takılacaksın. Takılacaksın ki hüzün doğuran acı parçaları koyuvereceksin yerinde tozlanmaya. Böylece de zamanla ağırlıkları, olması gerektiği kadar olacak. Oysa sen ha bire parlatıp parlatıp durmadan onlara bakıyordun önceden ve bu da onları olduğundan ağır hale getiriyordu. Oysa tam tersini de yapabiliriz hepimiz. Işıldayan parça daima daha ağırdır. Gel, hayat dostu parçaları ışıldatalım durmadan.” Sen geldin Kelimelerini şekere batırarak Sen geldin Baktığın yerlerde çiçekler bırakarak Acıya ve hüzne gereğinden çok yüz vermemeli insan. Ben artık hüznü içimde şişmanlatmamayı, başarıyorum galiba. Geçen gün ne gördüm dersiniz? Meğer ne kadar yakışıyormuş martılar denizin üzerine! Hikaye bu kadar... Merak edeceksiniz belki, bu değişiklikleri sağlayan dostum kimdi? Diyelim ki, kırk yaşını geçmiş veya otuzuna gelmemiş bir adamdı, s*ksen yaşında bir ihtiyar, hep otuzunda yaşayan bir kadındı ya da dört yaşında bir çocuk; hem hepsiydi, hem hiçbiri değildi. Ne fark eder ki? Bir can’dı. Canımın içi değil İçimin canı olup da Sen Geldin Üstelik Aşk da Değildin ............................. . Hoş geldin Alıntı
Φ helin Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 sen bir selamı bile çok gördün , oysa ben sana kocaman bir AŞK vermiştim. şimdi kendimi nasıl hissetmeliyim? bütün duygularım kirletilmiş gibi mi? hayatımın en ağır hakaretine uğramış gibi mi? yalan söylenmiş gibi mi? ha nasıl?... söylesene aldıklarına karşılık, sen bana ne verdin? adil olmadı bu maç hakemden şikayetçiyim. benimle konuşan o alaycı adam senmisin? yoksa zoraki bir maske mi bu? yok sayıyorsun, görmezden geliyorsun, arkadaşın bile olamamışım bunu anlamak en zoruydu işte. tut ellerimi düşüyorum desem öylece bakacaksın sen, bişey olmaz geçer diyeceksin. bende açtığın bu kaçıncı yara saymaya yetişemedim en çok sevdiğim sendin kapanmaz açtığın yaralar. seni affetsemde, affetmeyeceğim. sen bana hiç dost olmamışsın hiç yanımda olmamışsın bense aptal gibi, her ihtiyacın olduğunda koşup gelmiştim sana. şimdi bütün onurumu kaybettim artık kaybedeceğim bir onurumda yok! uğrunda son limitine kadar tükettim sermayemi. şimdi ben sana verdiğim aşkı geri alıyorum biliyorum verilen şey geri alınmaz ama sende bırakıp ziyan edemem. sana vefasız demeyeceğim, sen vefayı hiç tanımamışsın! belkide ben haketmedim ne dersin? Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 sevgili helin aşkta adalet aranır mı? seni sevmeye kimse zorlamaz sen kendiliğinden seversin..nazım'ın tarirle zühre şiirini çok severim burdada olucaktı..okumanı öneririm.. görmezdim önümü görmezdim okudum yıllarca hep okudum okumaktan boynumu büktüm yoruldum bilmezdim adımı bilmezdim aradım her şehirde aradım koştum dere tepe aştım dolaştım kimin uğruna.... ne uğruna....... herkez köşesini kapmış iyi ama ben nası büyük adam olucam bir tek seni bana çok gördü dünya iyiler bu savaşı kaybetmiş peki ben nası büyük adam olıcam kötü olmak seni geri getirirmi acaba... sevmezdim okulu sevmezdim okudum yıllarca hep okudum okumaktan boynumu büktüm yoruldum bilmezdim oyunu bilmezdim denedim her şekilde denedim denemekle olmadı zaten yenildim kimin uğruna...... ne uğruna......... herkez köşesini kapmış iyi ama ben nası büyük adam olucam bir tek seni bana çok gördü dünya iyiler bu savaşı kaybetmiş peki ben nası büyük adam olucam kötü olmak seni geri getirir mi acaba... ben nası büyük adam olucam... pinhaniden güzel bir şarkı.. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 BU DERT BENİ ADAM EDER Gece gündüz dolaşırım tenhalarda menhalarda Benim annem güzel anem beni koyver Sağ yanımda bir sızı var, sol yanımda yandım aman altıpatlar Bu dert beni verem eder Eğri büğrü bakar oldum boyunbağı takar oldum şaşkın oldum sakar oldum İkide bir yüreğimi dağa taşa diker oldum Şunca yıl karanlıkta göz kırpmaktan bıkar oldum Benim annem şeker annem gençlik elden gitti gider Dama çıktım damdan düştüm kılıç kestim esrar içtim Şahin oldum keloğlanın külahını kaptım kaçtım Yâre ağlar güler uçtum yarı yolda yorgun düştüm Benim annem kadın annem bu nasıl iş bana deyver Gece gündüz düşünürüm tenhalarda menhalarda Aman annem güzel anem beni koyver Sağ yanımda bir sızı var, sol yanımda dağlar duman altıpatlar Bu dert beni adam eder. 1963 Ataol Behramoğlu Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 7 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 7 Eylül , 2007 GİTME DEDİM Oraya gitme dedim sana, seni belâlara uğratırlar dedim, dedim ayaklarını bağlarlar. Gidersen dedim nerden kurtaracaklar seni, orda tuzaklar içinde tuzaklar var. Dedim orda ne idüğü belirsiz kişiler bir sürü ipe sapa gelmez laf ederler. Dedim bir lokma gibi kapıverirler seni, atarlar ciğer gibi çorbalarının içine, gözyaşına bakmazlar. Dedim hamur yoğurur gibi yoğururlar seni, havaya uçururlar dedim dağ olsan. Çekerler dedim derinin içinden pamuk çeker gibi. Hayale dönersin dedim sonra, yönsüz hale gelirsin dedim sonra. O aşağılık herifler hayvan gibi ot yerler dedim, bir ele geçirdiler mi dedim ananı bellerler. Oraya gitme dedim, oraya gitme dedim sana. Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2007 BURDAYIM SÖZÜMDE ...Düşüyorum Karıncanın peşine minik depremler oluyor Yabanıl ot kokuları,sonra düşler,düşüyorum... Puslu bir görüntü tarih dediğimiz ve kirli Sular buharlaşıyor buluşalım dediğin denizde Burdayım sözümde,yanlışsa da bu istasyon Bir ben yitirmedim galiba belleğimi bir de Şiir yazanlar, ne kadardılar ve nerdeydiler Hatıralar üretiyorum telgraf tellerinden Akşamüstleri fesleğenleri suluyorum Bekle demiyorum kimseye,unutma demiyorum Acı soysuzlaşınca tiranlaşıyor belleksizlik İnat ve öfke,kaybediş ve kayboluş oluyoruz Komikti dıştan bakınca dünya ama hırçın Ayışığı,telgraf direkleri ve fesleğenler Burdayız işte durgun bir sessizlikteyiz şimdi Unutulan bir şey kaldı mı diye soruyor tiran Kampana çalarken çöldeyiz o geniş çevrende Mısır'ı soyun diyordu Musa belleksizdir firavun Babil ve burası iki istasyon iki uzak nokta Belki bir imgede düzlem olabilen iki grilik Düşler ve tarih inilecek son istasyon Burdayım işte güzel bir yanlıştayım şimdi Beklemesini bilmiyor acelesi olan ve nedense Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki O kadar azız ki mutluluk bile bizden çok AHMET TELLİ Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2007 ARARSAN Dağ yolları gibiyizdir, uzağa düşeriz Ararsan şiirin gurbetinde ara bizi. Belki rüzgârımız ses verir bir dizeden, Belki bir imgeye vurur düşlerimiz. şükran kurdakul Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2007 SONET Benzetebilir miyim bir yaz gününe seni? Sen daha sevimlisin, daha sakinsin ondan. Sert rüzgarlar Mayısın narin çiçeklerini. Hırpalar ;Yaz ise pek çabuk geçer...Durmadan! Bazan, kızgın olarak,parlar gözü semanın... Bir karartıyla sık sık söner altın bakışı ; Her güzel,güzelliğini kaybeder: Tabiatın- Sebep olur da bazan bu kararsız akışı! Fakat senin ebedi yazın hiç sönmeyecek, Dönmeyecek sendeki güzellik bir yalana. Ölüm sana yaklaştı diye, öğünmeyecek: Sen eşitken ebedi mısralarla zamana Yaşadıkça insanlar, görebildikçe gözler, Seni yaşatmak için yaşayacak bu sözler SHAKESPEARE Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2007 eylül sabahının serinliğini, yaprakların serinliğini ciğerlerime dolduruyorum. acınla aşkı yaşıyorum. sessizlik ve serinlik birleşiyor. yıkanmış güvercinler ve çok uzak bir tren sesi. her zaman yeniden başlamak duygusu doğuyor içimde. her uyanışımda düşmanlarımı bağışlıyorum. daha çok seviyorum dostlarımı. her uyanışımda eylül sabahının serinliğini, yaprakların serinliğini yüreğime dolduruyorum. merhaba hayat, merhaba eylül, merhaba sonbahar, merhaba ilkler, merhaba yağmur, merhaba sararıp giden yapraklar ve merhaba içimin sevinci sevdiğim.. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2007 gün bitti saat kaç bitecek mi bir gün savaşımız... dönüp dönüp arkamıza baktığımız bir dünya kalıntı üzerinde hakedilmiş bir yerimiz olacak mı... ......................................... ve ben bir gemi bekliyorum.bir gün,o gemiler bir gün ellerini yüreklerine koyacaklar.beni buradan,onu da oradan alacaklar ve su yollarına katacaklar ve biz gideceğiz.onu bekliyorum... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.