Misafir DeLİ eMİn Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 ben bu hikayeden affımı istiyorum asterix abi Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ asterix Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 elbirliği ile hikayeyi buraya kadar getirdik, iyi kötü birşey çıktı ortaya, emeği geçen herkese teşekkür ederim. Bundan sonra, ilk mesajımdaki acıklı son ile hikayeyi bağlamaya küçük bir düğüm kaldı. Ben belki Pazartesi den sonra bayrama kadar forumda olamayacağım, El birliği ile o düğümü de atın, başka bir hikayede buluşalım gene, sağlıcakla kalın... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir şevval Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2005 elbirliği ile hikayeyi buraya kadar getirdik, iyi kötü birşey çıktı ortaya, emeği geçen herkese teşekkür ederim. Bundan sonra, ilk mesajımdaki acıklı son ile hikayeyi bağlamaya küçük bir düğüm kaldı. Ben belki Pazartesi den sonra bayrama kadar forumda olamayacağım, El birliği ile o düğümü de atın, başka bir hikayede buluşalım gene, sağlıcakla kalın... asterix bu öykü henüz 3 sayfa bile olmadı biz bunu kitap bile yapamayız bence biraz daha devam edebilir sevgiler Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2005 asterix bu öykü henüz 3 sayfa bile olmadı biz bunu kitap bile yapamayız bence biraz daha devam edebilir sevgiler bende sana katılıyorum.aster bir süre aramızda omayacakya o yüzden bitsin demişti...biz şu savaşı biraz erteleyebiliriz..sonra akşam yazacağım zaten bişiler....ona göre şekil veririz biraz daha uzatırız iştee..... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ DELETERİOUS Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2005 ya gelin kısa kısa yapalım...okuyamıyorum yaaaa... yazmak istiyorum ama olmuyooo... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir DeLİ eMİn Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2005 ya gelin kısa kısa yapalım...okuyamıyorum yaaaa... yazmak istiyorum ama olmuyooo... bana bak deli doktoru bu durumda benimde doktorum oluyorsun ama sen yinede rahat dur aç bir başlık tane tane yazalım 3 satırı geçmesin herkesin yazdığı.. bu öykü buraya kadar gelmiş olmaz artık ya ben bu cerkezleri neden bu kadar çok seviyorum kanım kaynıyor hemen Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2005 Angela mollyi karşısında görünce hem çok şaşırdı hemde çok sevindi.....kendini yalnız hissettiği bir zamanda bundan güzel sürpriz olamaz diye düşündü...onunda canı çok sıkkında ve biriyle paylaşmaya ihtiyacı vardı.ailesini o kazada kaybedince bir süre bu durumu kabullenemedi hatta tedavi görmek zorunda kaldı.yattığı hastanede Neil le tanışınca bir anda kendini toparlamış hayata eskisi gibi umutla başlamıştı.Neil doktordu geleceği çok parlaktı....ingiltere'den ünlü bir hastaneden teklif alıyordu ve daha karar verememişti...şimdi vermesi dahada güç bir hal almıştı çünkü giderse Angelanın eskisi gibi olmasından korkuyordu....ama annesine söz vermişti yükselebileceği kadar yükselmeye bundan daha iyi bir fırsat olamazdı.sevgilisinin biraz daha toparlanmasını bekledi ve sonra bir veda mektubu bırakıp gitti ingiltereye.... Daha Molly bişey söylemeden Angela başından geçenleri anlatmaya başladı.şimdi kendi haline mi yansın arkadaşına mı üzülsün bilemez haldeydi ve kendi durumunun ne kadar basit kaldığını farketti...biraz dertleşti arkadaşıyla.evine gitti yatağında sabaha kadar düşündü.Connarda bunu istiyordu artık sevgilisinin geçmişini silip tamamen kendisine ait olmasını istiyordu.yarın sabah bu iş bitmeli dedi bütün cesaretini toplayıp Joseptle konuşmaya karar verdi... Sabaha kadar gözünü uyku tutmamıştı.kabuslar görüp durmuştu.kalktı yatağından bir kahve hazırladı içti ve hemen yola çıktı...kasabaya gelmeyeli çok oluyordu ailesi içinde bir sürpriz oldu.biraz onlarla zaman geçirdi ve sonra josept'in evinin yolunu tuttu.verandada düşünceli bir şekilde otururken buldu onu.molly'i birden karşısında görünce çok şaşırdı ama kızın yüzüne bakınca işlerin hiçte yolunda olmadığını anladı... işte zamanı geldi rüyadan uyanma zamanı dedi kendi kendine ve sevdiği kızın yüzüne bakakaldı...... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ DELETERİOUS Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2005 bi deliye uyduk tüm hikayeyi okuduk da, şimdi ben bu kafayla nası yazayım gecenin bu vakti...ama yarın patlatacam bombayı...derinlik katacam öyküye hain molly...ben sana gösterecem... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2005 bi deliye uyduk tüm hikayeyi okuduk da, şimdi ben bu kafayla nası yazayım gecenin bu vakti...ama yarın patlatacam bombayı...derinlik katacam öyküye hain molly...ben sana gösterecem... eh görelim bakalım..büyük bir sabırsızlıkla bekliyoruz..... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir şevval Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2005 molly adımları Josept yaklastıkca ürkekleşiyordu , korkuyordu ya gene saklanırsa hersey ...... ikiside aynı seyleri duymak istiyor ama önceligi hep birbirlerinin üzerine atıyorlardı molly bitsin dedi bu işkence günlerdir kendi kendine konusuyor bu umutsuzluk bu belirsizlik her gecen gün yasamını daraltıyordu yürüyor duymuyor bakıyor görmüyor ve en kötüsüde artık okul iyi gitmiyordu molly çok güzeldi ; uzun boylu ,kızıl saclı , mavi gözlü bembayaz bir kızdı yüzünün her bir karesinde o cok sevdigi vatanı irlanda gizliydi içinden offffff geçirdi yeryüzünün en güzel yeri irlandam dedi ... ben hangi köşendeyim Josept hangi köşende okulda galce konusması ingiliz arkadaslarının hosuna gitmiyordu bugün ona olan bakısları hiç hosuna gitmemişti gittikçe yanlızlasıyor yanlızlastıkca da hırcınlasıyordu adımlar bitmişti artık saniyeler hızla gecerken minik yüregi ona neler hatırlatmıstı kararlıydı ne olcaksa artık olsun dedi Josept ayaga kalktı son zamanlarda çok içmeye baslamıstı gözleri doldu , işte mollysi geliyordu kendisinden daha cesur olması duydugu saygıyı daha da büyüttü gülümsedi josept , hosgeldin dedi ; kırmızı yanaklım molly dayanamadı bu sefer kendine engel olmak istemedi ve sarıldı josepte kızgındı molly aramadın beni dedi ya ben gelmeseydim ....... Josept gelmeseydin bende gelmezdim dedi ama sen sevmedigim içinmi hayır ! beni bir tercih yapmaya zorladıgın için ben savasa gidecegim bunu bil belki dönemeyecegim belki bir bacagım bir kolum eksik gelecegim belkide bunların hiçbiri olmayacak gittigim gibi geri gelecegim bunların hepsine kendini alıştırmaya calıs ve bana söyle yanımdamısın ? molly sadece aglıyordu kafasını kaldırıp josept gözlerinin içine bakamayacak kadar inaçsızdı bu savasa ne demeliydi bir kurt gibi kemiriyordu beynini hersey kendi gercegi ve joseptin gercegi...... hangisi dogruydu...... Karcicegim top sende Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2005 Molly yanağından süzülen göz yaşlarını hissetti ve yatağından fırladı..olamaz tüm gördüklerim rüyaydı herşeyin daha ne kadar başındayım dedi.alınması gereken ne çok yolu vardı..açıklaması gereken çok gerçek geride bırakacağı bir sevgili ve geleceğini bulduğunu düşündüğü yeni sevgili......derin bir off çekti içinden yok bugün olmamalı bu bitiş Joseph savaşa gidip gelsin o zaman konuşmalıyım herşeyi... sokağa çıktı ve ayaklarının connarın evine doğru sürüklendiğini farketti.kapıyı çaldı içerden ses duymasına rağmen açan olmadı.herlade müsait değil diye düşündü ve çıkıp biraz hava alsam daha iyi gelecek dedi.dublin sokaları akşam üsütü çok sakin olurdu.herkes liffy nehri kıyısında birasını yudumlamakla meşguldü...iş stresini bu şekilde atarlardı.mollyde bir masaya geçti ve bira aldı kendine.şimdi kendini daha bir çıkmazda hissdiyordu.çok sevmiştim ve bak şimdi ne hale geldik aslında bütün suç bende dedi.o gece okulun kaynaşma gecesinde çok içmemeliydim böylece connar beni etkileyemezdi..ama olan olmuştu ve artık seçimini yapmıştı..kendisini çok mutlu edeceğini düşündüğü adamdan yanaydı tercihi. ama keşke öyle oldaydı.connar biraz üçarı biriydi vede çok etkileyici girdiği her ortamda hemen bütün dikkatleri üzerine toplardı.o gece mollyden gerçekten çok hoşlanmıştı ama okadardı...biriyle ciddi bir ilişkiye henüz hazır değildi.ve bir kaç kız arkadaşı olmasının hiç bir mahsuru yoktu.....öylede yapıyordu zaten... akşam mollyi nehir kıyısında bulacağını biliyordu arkasından sessizce gitti ve gözlerini kapadı...molly onun olduğunu biliyordu sıkıca sarıldı connara.ikiside son derece mutlu gözüküyorlardı herşeyin yoluna gireceğinden çok emindiler...ama bilmedikleri bir şey vardı ..bir davetsiz misafir....Joseph kendi gelmişti dublin'e.dayanamamıştı mollyi görmemeye....arkadaşlarından nerede olabileceği öğrenmiş ve hemen buraya gelmişti....içinde bir kötü his vardı kötü şeyler olabileceğini biliyordu ama bunu beklemiyordu...molly ve connar dudak dudağaydı....o an içinden mollyi söküp attı o şehir artık zindandı onun için kaçıp uzaklara gitmek istedi yapamadı... zaten savaşa gideceksin..şimdi evine git babanla vedalaş Joseph dedi kendi kendine ve otobüse atladı daldı en derin hayallere...... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ mizyal Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2005 BENDE ARANIZA KATILACAGIM AAM ONCE OKUMAM GEREK SIMDILIK MAALESEF :clover: Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2005 kalbi öylesine kırılmıştıki olamaz böyle bir acı olamaz diyordu..bu benim başıma gelecek en son şey olmalıydı ama olmuştu işte molly onu bir başkasıyla aldatmıştı ve gözleriyle şahit olmuştu buna.evine varınca hemen kendini odasına kilitledi ve hıçkırıklarla ağlamaya başladı.babası olanlara bir anlam verememiş oğlunun kapısını çalmasına rağmen açmayışına şaşırmıştı.neyse biraz sakinleşsin öyle konuşurum diye çekildi kendi odasına. saatlerce yatağında kıvrandı joseph ağlamaktan bitkin düşmüştü artık........ve birden uykuya daldı.kabuslar rahat bırakmadı hep aynı rüya aynı sahne dudak dudağa oldukları an..dayanamayıp kalktı.öğlen olmuştu ve babası verandada oğlunu bekliyordu.onun yanına oturdu ve ilk kez bu kadar şevkatle babasının ona sarıldığını gördü.başını omzuna yaslayıp derin düşüncelere daldı.......... molly herşeyden habersiz connarı düşünüyordu.yarın sınavı vardı ve sırf bu yüzden erkek arkadaşının evinde kalamamıştı.neyse sınavdan sonra tüm hafta sonu ondayım nasıl olsa dedi.ertesi gün okula gittiğinde hocalarının rahatsızlanması sebebiyle sınavın ertelendiğini öğrendi ve soluğu connarın evinde aldı.kapıyı çaldı ve karşısında gördükleri hiçte beklediği şeyler değildi. kapıyı connarın kız arkadaşı açmıştı ve bu saatte mollynin gelmeyeceğinden çok emin olan connarda kim bu diye bakmaya gelmişti..molly diyecek birşey bulamadı ve büyük bir hızla ordan uzaklaştı.şuanda görmek istediği tek kişi josept ti.hemen yurda geldi bir kaç eşyasını aldı ve kasabaya gic den ilk trene attı kendini.... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ asterix Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2005 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2005 Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu, gökyüzü iyiden iyiye kararmıştı. Rüzgar yol boyunca ağaçları adeta silkeliyor, önüne kattığı herşeyi savuruyordu. Gök gürlüyor, çakan şimşek bir anda etrafı aydınlatıyor, ovaya düşen yıldırımların kırık beyaz çizgileri gözleniyordu. Otobüsün silecekleri canla başla cama vuran iri damlaları savurmaya çalışıyor, otobüs keskin virajları zorlanarak dönüyor, tabiat adeta tüm gücüyle bu ölüm yolcularına gitmeyin demek istiyordu. Yolcuları dışardaki şiddetli havanın aksine neşe içindeydiler. Kasabadan tanıdık simalar vardı, Liam, Jones, Griffitt, Ray, O'Hara, Keown görebildikleri idi, kalan yolcular Dublin'den binmişti. Çoğu körkütük sarhoş neşeli şarkılar söylüyorlar, biri küçük flütü ile neşeli İrlanda ezgileri çalıyordu. Joseph başını cama yasladı, ileride ovaya düşen bir yıldırımın bir örümceğin ağı gibi havada kıvrılıp duran ve sonra sessizce kaybolan mavi ışığına baktı. Molly bardaktan boşalırcasına yağan yağmura aldırmaksızın koşuyordu. Sarı uzun saçları sırılsıklam olmuş, yüzüne ensesine vücuduna yapışmıştı, gözyaşları yüzüne vuran damlalara karışmıştı. Eve varınca olanca gücüyle kapıyı yumrukladı, bir daha bir daha. Bir süre sonra kapı açıldı, Joseph'in babası kapıda belirdi. Bir anda sanki yıllarca yaşlanmış gibi, ayakta durmakta güçlük çekiyor gibiydi. Molly, Joseph diye sordu, Yaşlı adam nefret dolu bakışlarını kıza çevirdi, hiç birşey söylemedi, bir anda gök büyük bir gürültüyle gümbürdedi. Şimdi herşey eski haline dönmüştü, ihtiyar adam yıllar önceki suskunluğuna ve öfkesine geri dönmüştü. Gözlerinin önünden Joseph'in henüz yeni yürümeye başladığı, henüz yeni yeni konuşmaya başladığı yıllardaki hali geldi geçti. Şimdi yıllardır belli etmese de sahip olduğu, onu farkında olmadan hayata bağlayan yaşam kaynağı kurumuştu. Suyu çekilen bir çiçek gibi bir anda solmuştu ihtiyar adam. Molly bakamadı yaşlı adamın yüzüne, o nefret dolu bakışlara dayanamazdı. Koşarak uzaklaştı oradan Yolun nasıl bitiiğini kasabaya nasıl vardığını hatırlamıyordu bile, istasyona geldiğinde Belfast'a giden asker otobüsünün az önce hareket ettiğini söylediler. İnsanlar koşarak yağmurdan saklanacak bir yerlere sığınıyorlardı. Sırılsıklam olmuş Molly öylece yağmurun altında dikildi. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ asterix Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2005 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2005 Baharda açan çiçeklerle birlikte Joseph'in ruhu da o suskun öfkeli halinden kurtulmuştu biranda. Bu sanki uzun süren bir uykudan sonra ağızdaki şeker tadı gibi bir şeydi. Şimdi Joseph o eski çocuksu saflığından da başka bir boyuta geçmişti sanki. Dingin bir ruh hali içindeydi. Nedensiz garip bir huzur kaplamıştı yüreğini. Belçika sınırında boşaltılmış bir köyün yakınlarındaydılar, güneş zaman zaman bulutların arasından yüzünü gösteriyordu. Neredeyse bütün ağaçlar çiçeğe durmuş, çevreyi alışkın olmadıkları bir çiçek kokusu kaplamıştı. Tabiat yaklaşan savaşa aldırmaksızın belki de ölüme yaklaşan insanları son kez güzelliğiyle kutsuyordu. Bekleyişin sıkıntısından kurtulmak için uğraşıyorlardı, yere serdikleri bir battaniyenin üzerinde kağıt oynayan adamlar, hiçbirşeye aldırış etmeksizin kendilerini kağıtların gizemli dünyasına kaptırmışlardı. Joseph yerinden doğruldu, tüfeğini omuzuna astı, hendekten dışarı çıktı, dar patikadan çıkarak tepedeki eski değirmene doğru yürüdü. Değirmenin biraz solunda bir çukurun içindeki makinalı tüfekçilere eliyle selam verdi, ona gülümsediler, sonra değirmenin kapısından içeri girdi, gözleri bir müddet sonra loş ışığa alıştı. İçeride aylak aylak oturan adamlar istiflerini bozmadılar. Başlarını çevirip Joseph'e gülümsediler hikayesini bilmedikleri bu güçlü ve sessiz çocuğu severdi hepsi de. Biri yere serdiği battaniyesinin üzerinde uyuyor, derin soluk alış verişleri odada duyuluyordu. Merdivenlerden yukarı çıktı Joseph, üst katta açık duran pencerenin önüne yığılmış kum torbalarının ardına dirseklerini yaslamış etrafı seyrediyordu Breen. Seni gördüm Jo dedi, güzel bir hedef oluyordun buradan dedi, uzun kirpiklerini kırpıştırıp, sarı çilli yüzüyle gülümsedi Joseph'e. Mullhein köşeye serdiği bir şiltenin üzerine uzanmış çantasının içindekileri şilteye boşaltmıştı. Etrafa yayılmış mektuplar, çoraplar, kalemler, not defterleri, fotoğraflar içinde, işini büyük bir ciddiyetle yapan bir eskiciyi andırıyordu. Hoşgeldin Jo dedi, bürom biraz dağınık bugün kusura bakma dedi muzipçe gülerek. Sana ne ikram edelim, fasulye konservesi, kayısı reçeli, peksimet. Dişlerin konusunda uyarayım seni, biraz serttir İngiliz peksimeti dedi, sonra aynı ciddiyetle önündeki kağıtları tek tek inceleyip tasnif etmeye devam etti. Joseph şiltenin kenarına ilişti, açık duran pencereden gökyüzünde ağır ağır yol alan büyük beyaz bulut kütlelerine baktı. Bu benim lanetim demişti ihtiyar adam, bu soyumuzun laneti, bizim soyumuzun erkeklerinin sevdikleri kadınlara kavuşamamak gibi bir uğursuz laneti var. Benim lanetim yıllar sonra tekrar etti, benim lanetim oğluma bulaştı diye düşündü. Şimdi artık yirmiüç yıl önceki o düşünceli ve öfkeli haline geri dönmüştü. Karanlık, laş odanın içinde gözlerini bir yere dikmiş öylece oturuyordu. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ asterix Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2005 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2005 Soğuk ve kuru bir gündü, Molly umut dolu bekleyişinden sıyrılmıştı, Aylardır Joseph'e yazdığı mektuplara bir cevap gelmesini umut etmişti. Sonra birden, uzun süredir aradığı bir sorunun cevabını bulmuş insanların güvenli ruh haline bürünmüştü. Hani bir şeyi yapıp yapmama konusunda kararsız kalan ve enine boyuna günlerce kafa yorduktan sonra karar veren ama verdiği karardan sonra artık kesin bir iç huzuruna kavuşan insanlar gibi. Artık karamsar değildi. Camdan dışarı baktı. Gökyüzünü gri bulutlar kaplamıştı. Hırkasını giydi, bisikletine bindi ve olanca gücüyle pedalları çevirdi. Ne kadar zaman yol aldığını kendi de bilmiyordu, ormanın girişinde bir ağaca yasladı bisikletini ve o eski Kelt tapınağının kapısından içeri girdi, yanında getirdiği mum yaktı güçlükle, içerisi aydınlandı, loş ışıkta lahitteki ve duvarlardaki kabartmalara baktı. Aslan figürlerine, iri gözlü savaşçılara ve onların sivri miğferlerine, yazıtlara, büyülenmiş gibiydi. Sonra mezarın mermer lahitini eliyle okşamaya başladı, tıpkı bir çocuğu sever gibi. İşte şurda Joseph yatıyordu diye düşündü içinden, soylu kralım dedi mırıldanarak artık sen bile yardımcı olamazsın bize. Sonra mezardan çıktı ağır ağır o ulu çınarın yükseldiği yamaca gitti. Koca ağaç yapraklarını dökmüş gri çıplak kollarını gökyüzüne uzatmıştı, bu haliyle sanki artık elimden birşey gelmez der gibiydi. Molly ağacın iri gövdesine yasladı sırtını, gözlerini kapadı öylece kaldı bir süre. Sonra yapmaya karar verdiği şeyi yapmak üzere doğruldu. Hırkasını çıkardı, uçurumun başına kadar yürüdü. Rüzgar Molly'nin sarı saçlarını dalgalandırıyordu. Genç kız uçurumdan aşağıya baktı, içinde bir ürperti geldi geçti. Gözlerini kapadı, kollarını açtı, Joseph o çocuksu gülüşü ile güçlü kollarını ona uzattı. Molly'nin o küçük ve soğuk ellerini tuttu, sıktı. Genç kızın gözlerinden iki damla yaş yanağına doğru süzüldü, Affet beni Joseph dedi ve kendini onun güçlü kollarına bıraktı. Joseph pençesini avına geçiren güçlü bir aslan gibi Alman'ı boğazından yakaladı ve elindeki çelik miğfer ile adama vurmaya başladı, sonra bir daha vurdu, bir daha bir daha, her darbede bir kırık sesi duyuluyor, Alman'ın yüzünden fışkıran sıcak kan, Josep'in ellerine yüzüne bulaşıyordu. Soluk soluğa kaldı, çoktan ölmüş olan cansız bedene olanca hırsıyla vurdu, elini bir daha kaldırdı, çavuş Welsh kolunu yakaladı, onu kaldırdılar. Nefes nefeseydi, başka bir dünyadan gelmiş gibiydi, tamam Jo dedi Harper, tamam gel hadi, hadi gidelim. İleride değirmenin yıkık silüeti görünüyordu. Mullhein'in özenle istif ettiği mektupları rüzgarda savruluyordu. etrafta öbek öbek bomba çukurları, yeni patlamış volkanların kraterleri gibiydi. Breen üzerine devrilmiş taş ve kalas yığınları arasında cansız bedeniyle kaybolmuş gibiydi. Hendeklerin içinde organları dağılmış, etrafa saçılmış asker cesetleri vardı. Almanlar büyük bir iştahla ve bitmeyen bir enerjiyle ele geçirdikleri mevziyi onarıyordu. Uzun tel örgüleri ardarda çekiyorlar, çukurlara makinalı tüfekleri yerleştiriyorlardı. Bir subay yanındaki birkaç kişiyle değirmenin yakınına geldi, yanındakilere gülerek birşeyler söyledi, sonra tiksinerek İrlandalı gönüllülerin cesetlerine baktı, kafasını salladı ve gitti. Onun ardından adamlar taş ve kalas yığınlarını ölülerin üzerine yığdılar, koruganların arkasına havanlar yerleştirildi. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ asterix Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2005 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2005 Toprak, kurumuş, çatlamış toprak verimsiz, bereketsiz, ölü Hava soğuk, kasvetli ve dondurucu, tabiat adeta ölü gibi, ağaçlar yapraksız çıplak dallarıyla, terkedilmiş gibi, tüm ovada ve tepelerde yamaçlarda rüzgarın sesi duyuluyor sadece. Rüzgar bütün ovayı baştan başa dolaşıyor ve sonra mezarlığın içine gelince, orada yatanları incitmek istemezmiş gibi yavaşlıyor, sakince değiyor Molly'nin mezar taşına asılan eşarba, yeşil eşarp rüzgarda nazlı nazlı dalgalanıyor, Üzerinde beyaz bir yonca olan yeşil irlanda arması dalgalanıyor, rüzgarın ve yağmurun hırpaladığı, yırtılmış, yaralanmış bayrak. günlerdir yağan yağmurun altında bekleşen adamlar sessizce bekliyorlar, havada bir ölüm sessizliği hakim, ölüp giden tabiat gibi, insanlar da ölmeye hazırlanıyorlar. yıllar önce bir kızılderili şefi ölmek için güzel bir gün demişti, böyle bir günmüydü acaba o günde. hatırlayamadı Joseph, umursamadı da. Yerinden doğruldu, gökyüzüne son kez baktı, kir pas içindeydiler, yarı aç yarı tok, üstelik günlerdir bardaktan boşalırcasına yağan yağmur, hendekleri suyla doldurmuştu. Dizlerine kadar suyun içindeydiler, yan gözle arkadaşlarını süzdü. Tedirginliğin hakim olduğu, yeşile çalan yüzler, Tanrım benim de yüzüm böylemi acaba diye geçirdi içinden, ister istemez elini yüzüne götürerek, uzamış sakallarını sıvazladı. Şimdi herkes, bilinmeyen bir zamandan ve bilinmeyen bir yerden gelen tanrılar gibi, derin bir sessizlik hakimdi, herkes adeta taş kesilmiş, kulakları çalınacak olan düdüğün sesini bekliyordu. Çamur deryasına dönmüş ovada tiz bir ses duyuldu ve kalabalıkta bir hareketlenme, işte başlıyor dedi kendi kendine, üçyüz metre koşusu, hayatımızın son üçyüz metresi, Gri bulutların altında çamurlara bata çıka ilerlemeye çalışan yüzlerce kişi, Başladı işte, üzerlerinden geçen top mermilerinin ıslığı, mermilerin sinir bozucu vızıldamaları, ötede beride patlayan ve patlamasıyla çamur-insan karışımlarını ötelere fırlatan bombalar, Bir an nedense tam da tehlikenin ortasında içini müthiş bir güven ve huzur duygusu kapladı, küçükken koşturduğu tarlalar, sarı buğday başaklarının rüzgarda dans edişleri geldi aklına, sıcaktı ve masmavi bir gökyüzü vardı. Az ötede sendeleyen fırıncıyı gördü, kocaman iri gözleri ve elleri olan fırıncı, dizlerinin üzerine çöktü yavaşça ve sonra tıpkı koca bir ağacın gövdesi gibi devrildi çamurların üzerine ve onu başkaları izliyordu Kaçınılmaz olana yaklaşıyoruz diye düşündü... Ne olduğunu, nasıl olduğunu bile anlamadan kendini çamur deryasının içinde buldu, sol yanağında bir sızı vardı, yerinden doğrulmaya çalıştı, dayanılmaz bir acı kapladı vücudunu. Şimdi etrafta olup bitenleri bir sinema salonundan seyrediyor gibiydi, İşte az ilerde fırıncı kıpırdamıyordu artık, biraz ötede dağ köylerinden birinden gelen ve arkadaşlarının alaylarından çokça nasibini alan o genci gördü, belli ki çok acı çekiyordu, ama ne tuhaf o hiçbirşey duymuyordu, en ufak bir gürültüyü bile.. Biraz ilerde tel örgülere takılmış biri sallanıp duruyordu, yanıbaşında mekanik hareketlerle koşulturan birileri birer birer düşüyorlardı. Otobüs terminalini düşündü, kalabalığın içinde hiçbirşey söylemeden babasıyla bakışmaları geldi aklına, sert öfkesi burnunda babasıyla sessiz bakışmaları, hayatlarında birbirlerine karşı belki en yaklaştıkları andı o... boğazlarında birşey düğümlenmişti ikisininde ve sessizce ayrılmıştı oradan, Birileri eğildiler üzerine, tanıyamadı onları, vücudunu yokluyor birşeyler söylüyorlardı. Tanrım rahat bırakın beni dedi içinden. Tekrar o sarı buğday başaklarını ve o sıcak yaz gününü düşündü, onu ilk gördüğü an geldi aklına, onunda saçları o sarı buğday başakları gibiydi. Sağ eli ile cebinden o buruşmuş, kıvrılmış fotoğrafı çıkarttı, İşte sen,sen benim hayattaki en değerli şeyimdim ve en büyük yenilgim. Bir büyük şairin dediği gibi mutlu aşk yoktur... Yanağından aşağı damlalar süzülmeye başladı, boylu boyunca uzanmıştı toprağa ve yağmur yeniden yağıyordu. Gökyüzünden uzanan o yumuşak elleri tuttu ve ayağa kalktı usulca, hava yine sıcaktı, tıpkı o günkü gibi... S O N Emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkürlerimle... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2005 Tom ve Max adlı iki zenci bir gün chicago'ya gelirler birinci dünya savaşı yıllarında orada bir doktorun muayenehanesinin önünde bir tabela görürler "100 Dolara zenciler beyaz yapılır" yazan üstünde Tom'un 101 doları Max'inde 99 doları vardır. Max Tom'a - hey tom sendeki fazla olan bir dolarıda bana ver beraberce girip muayenehaneye beyaz adam olalım - tamam ama öcne ben gireyim içeri eğer gerçekten beyaz yaparlarsa beni sonra sende girersin veririm 1 doları tom içeri girer ve bir kaç saat sonra çıktığında beyaz adam olmuştur artık max sevinçle bağırı - hey Tom yaşasın adamım bembeyaz olmuşsun hadi o kalan bir dolarıda bana ver de bende beyaz olayım Tom sigarasından bir nefes çeker ve tükürür bir ifadeyle Max'e bakıp "defol buradan pis zenci..." der Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2005 can dostum büyük yazar asterix ustam yüreğine sağlık.sana katılamadım kaç zamandır şimdi geldim sen bitirmişsin....ya bari sonu kötü bitemseydi kavuşsalardıya...aşkolsun bee ağlattın beni... yüreğine sağlık sayende güzel bir hikayenin bir parçası olabildik.ne kadarda türk filmi tadında bir kaç giriş yaptıysamda sen usta kalrminle çıktın işin içinden. sevgiler.... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir şevval Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2005 geç oldu ama bende teşekür etmek isterim keşke molly zayıflıklarını yenebilseydi ve yaşamda çözülmesiydi buruk bir son ama napalım öykünün evsahibi sendin ........ sevgiler Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.