Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Gözlerini açtı bilmediği bir dünyaya. Başlangıçta gölgelerdi gördükleri... ve özgürlüktü tek bildiği. Sonra birşey hissetti: Açlık... Ardından diğerleri geldi... Sevgi, oyun, arkadaşlık, ilgi... Acıkınca yer, yorulunca uyurdu... Susayınca içer, isteyince sarılır, hissedince tepki verirdi... Ardından unutma süreci başladı geldiği sonsuzluğun özgürlüğünü. Çünkü kuralları vardı bu yabancı dünyanın... Ve kendine has bir düzeni... Her istediğinde yiyemezdi, her hissettiğini dışa vuramaz, her arzuladığını alamazdı... Kurallar vardı...

 

Tren olmayı yavaş yavaş öğretir bize dünya. Önce raylardan başlar. Rijitliğin, katılığın, değiştirilemezliğin temsilcileridir raylar. Sonsuz özgürlüğümüze karşı kendi ellerimizle ördüğümüz yüksek duvarlardır, hırslardır... Bizlere gerçek doğamızı unutturmayı başarabilen büyük sihirin ta kendisidir... Onları ustaca döşemeyi öğreniriz zamanla. Çünkü bize öğretildiği kadarıyla onlardır bu dünyaya hükmeden. Temellerinde korkular, öfkeler ve acılar vardır. İşte böyle döşemeye başlarız raylarımızı sırayla... Bir yanda hırslar, istekler ve doyumsuzluklar; diğer yanda korkular, öfkeler ve acılar. Kendi yolumuzu önceden belirleriz raylarla. Sonsuzluğa uzanan bir alanda önce sınırlarımızı çizer, ardından duvarlarımızı inşa eder; kendi ellerimizle kurduğumuz hapisanelerimizde mutlu yaşamayı dileriz. Önce özgürlüğümüzü budarız ustaca, sonra bununla gurur duyarız ağlanası bir şekilde. Çünkü bir tren olunacaksa nihayetinde, orada raylar olmalıdır... Ve bu dünya trenler dünyasıdır...

 

Trenler dünyasında başarıya giden yol, iyi bir tren olmaktan geçer. Bunun için raylarına iyice oturmak ve onlarla tam bir uyum içinde yol almak gereklidir. Raylara sadık bir tren olmak... Yakıt olarak da....... Sadece bu konuda susar o hep konuşan ağızlar... Trenler dünyası buna kafa yormamızı istemez... “Yakıtı boşver, o sana yeter, sen ilerlemene bak, istasyonlara var, hırslarını tatmin et...”...

 

Oysa yakıt öyle paha biçilmezdir ki, bunu anlamayı başarabilen bir tren, istasyonlara gitmenin getirisinin yakıtın bindebirini dahi karşılayamayacağını anlar... Bu yakıt hayattır. Ödemesi peşindir. Ve... sıradan yakıtların tersine, bitince doldurulamaz...

 

Bizler boş hırslar için, ulaşıldıktan sonra her zaman yenisini bulacağımız istasyonlara doğru döşeriz raylarımızı. Azimle yakarız yakıtımızı, ardarda geçip gittiğimiz istasyonlarımızı geride bırakırken. Ne yolumuz üzerindeki yeşil kırlara, vadilere, göllere, ne oradaki güzelliklere, ne de yaşadığımız “an”a bakarız. Keşke bilebilseydik gerçek mucizelerin hiç bakılmadan geçilen yollarda saklı olduğunu. Ama biz delicesine yol alırız bir hırstan diğerine...

 

Her tatmin aslında aradığımız saf duygunun bir gölgesidir. Hatamız ise o tatmini yanlış yerde, gölgelerde, raylarla gidilecek istasyonlarda aramamızdır. Biz hep gerçek olanın gölgeleri peşinde koşarız. Gölgelerin doğasıdır yok olmak... Oysa gölgesinin peşinden koşanlar onu asla yakalayamazlar. Ama ona arkasını dönüp yürüyenlerin ardından koşar gölgeleri... Ve onlar karşılarında güneşi bulur...

 

Sürekli ilerler ilerleriz... Binlerce istasyon geçeriz bilinçsizce. Taa ki yakıtımız bitinceye kadar. İşte o anda düşünürüz nerede hata yaptık diye. Durduğumuz yerin başladığımız yerden çok bir farkı yoktur. Belki daha güzel bir istasyondur ama o sadece bir istasyondur ve biz artık eski bir trenizdir... Düşünmeye başlarız... Acaba yanlış yerde mi aradık gerçek doyumu? Neden sınırladık elimizdeki sonsuzluğu? Sonsuzluk içinde her nokta merkez değil midir? Trenler kendilerini mi kandırdılar bunca zaman? Neden özgür ve korkusuz doğmuşken yok ettik gerçek doğamızı? Yoksa halihazırda bizimle doğan hazineler miydi hep aradığımız? Hayatın başında diğerlerinin isteğiyle üzerini örttüğümüz, derine gömüp unuttuğumuz ve ardından bulamadığımız hazineler?... Depomuz sonuna kadar yakıtla doluyken nasıl düşünemedik bunları? Hayatla doluyken içimiz... Ve bir o kadar yakınken bize... Ne kadar boş şeyler için harcadık onu... Ve nasıl bu kadar kör olduk...............

O kadar meşguldük ki istasyonlarla.........................

Sanki hiç bitmeyecekmiş gibiydi.......................

Ama bitti.....................

 

Ve gözlerini kaparken yaşlı adam, içinde, aradığı şeyi gördü... Ona doğru çekiliyordu... Huzur, mutluluk ve özgürlük hissediyordu... Her yanı ona bulanmıştı... Ve aslında gördü ki kendisi zaten onun bir parçasıydı. Fakat öyle bir kirletmişti ki üstünü başını dünyadayken, içindeki ışıgı kapatmıştı... Ve binlerce km yol alarak aradığı cevapların yanıbaşında olduğunu görememişti. Varolmanın sevincini yaşamanın bir yoluydu yakında gizlenen hazineyi bulmak ve bunun zevkine vararak yaşamak... Bu sefer değilse, bir dahakine... Ve zamanın olmadığı o yerden tekrar geri çekildiğini hissetti. O anda kendi içinde herşeye sahip, tam bir varlıktı. Bu duyguyu unutmamak, kendisiyle götürebilmek ve trenler dünyasında onunla yaşayabilmek için yalvardı O’na...

 

 

Çağrı Dörter ......

Gönderi tarihi:

 

Bizler boş hırslar için, ulaşıldıktan sonra her zaman yenisini bulacağımız istasyonlara doğru döşeriz raylarımızı. Azimle yakarız yakıtımızı, ardarda geçip gittiğimiz istasyonlarımızı geride bırakırken. Ne yolumuz üzerindeki yeşil kırlara, vadilere, göllere, ne oradaki güzelliklere, ne de yaşadığımız “an”a bakarız. Keşke bilebilseydik gerçek mucizelerin hiç bakılmadan geçilen yollarda saklı olduğunu. Ama biz delicesine yol alırız bir hırstan diğerine...

 

 

Neden özgür ve korkusuz doğmuşken yok ettik gerçek doğamızı? Yoksa halihazırda bizimle doğan hazineler miydi hep aradığımız? Hayatın başında diğerlerinin isteğiyle üzerini örttüğümüz, derine gömüp unuttuğumuz ve ardından bulamadığımız hazineler?...

... Ve nasıl bu kadar kör olduk...............

O kadar meşguldük ki istasyonlarla.........................

Sanki hiç bitmeyecekmiş gibiydi.......................

Ama bitti.....................

 

Çağrı Dörter ......

 

 

 

teşekkürler cerenimo ... :clover: gerçektende unuttuk o hazineleri.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.