Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Şüphesiz 'izzet ve gücün' tümü Allah'ındır. O, işitendir, bilendir. (Yunus Suresi, 65)

 

Dediler ki “Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.” (Bakara Suresi, 32)

 

HY (ADNAN OKTAR)

 

HY (Adnan Oktar)'ın bugüne kadar 57 ayrı dile çevrilen, yaklaşık 250 kitabı bulunmaktadır. 30 bin resmin yer aldığı toplam 45 bin sayfadan oluşan bu kitaplar, bugüne kadar 8 milyon kişi tarafından satın alınmış, bir o kadar kitap da çeşitli gazete ve dergiler tarafından okuyucularına hediye edilmiştir. Yazarın eserlerinden faydalanılarak bugüne kadar 180 belgesel film hazırlanmıştır. Bu belgesel filmler de kitaplar gibi yabancı dillere çevrilmiş ve halen 20 ülkedeki 100 ayrı TV kanalında gösterilmektedir. Bugüne kadar 13 milyon VCD belgesel dünyanın pek çok ülkesinde milyonlarca izleyiciyle buluşmuştur. Hazırlanan sohbet programları, sesli anlatımlar 20 ayrı ülkede pek çok radyo kanalında yayınlanmaktadır. 40 ayrı dilde 200'den fazla internet sitesi bulunmakta olup bu siteleri her ay 140 ayrı ülkeden 4.5 milyona yakın kişi ziyaret etmektedir. Sitelerden ayda yaklaşık 540 bin belgesel film, 200 bin kitap, 100 bin sesli anlatım ve 7 bin interaktif anlatım ziyaretçiler tarafından bilgisayarlarına indirilmektedir. HY'nın eserleri kaynak alınarak hazırlanan dergiler bugüne kadar 6 milyonluk tiraja ulaşmıştır. HY'nın 5.000'den fazla makalesi pek çok ülkede, dergilerde, gazetelerde ve internet sitelerinde yayınlanmıştır. Yazarın evrim teorisinin çöküşünü ortaya koyan ve toplamı 6 bin sayfayı aşan kitaplarından yararlanılarak "Evrim Teorisinin Çöküşü ve Yaratılış Gerçeği" başlığıyla ülkemizde ve yurt dışında konferanslar düzenlenmektedir. Türkiye'de 2000'den fazla konferans düzenlenmiştir. Yurt dışında ise, -dünyanın en tanınmış üniversiteleri de dahil olmak üzere- Avusturalya'dan Kanada'ya, İngiltere'den Malezya'ya kadar pek çok konferans düzenlenmiş ve bu konferanslara 1 milyonun üzerinde katılım olmuştur.

 

 

KAVRAYAMAYAN YERLİ EVRİMCİLERE ÇAĞRI:

 

DELİLİNİZ VARSA ORTAYA KOYUN!

 

 

Halen pek çok merkezde devam eden fosil sergilerinde, evrim teorisinin geçersizliğini ortaya koyan yüzlerce yaşayan fosil halkımıza sunulmaktadır. Bunlar, canlıların milyonlarca seneden beri hiç değişmediklerini, şimdiki hallerini aynen muhafaza ettiklerini gösteren, taşlaşmış canlı fosilleridir ve “evrim iddiası"nın, materyalistlerin zihnindeki hayal ürünü senaryolardan başka bir şey olmadığını ortaya koymaktadır.

 

Evrimciler ise kendi delillerini açıklama cesaretini bir türlü gösterememektedir. Evrimcilerden beklenen, eğer kendi iddialarına destek olacak 3-5 tane ara fosil varsa bunları Türkiye’nin en bilinen merkezlerinde, örneğin İstanbul Taksim’de veya Ankara Ulus’ta sergilemeleridir.

 

Ancak evrimciler, son 140 yıldır yapılan kazı çalışmalarında elde edilen yüz milyon fosilden kendilerini destekleyecek tek bir ara fosil bulamamışlardır. Darwinizmin delil olarak kullanabileceği tek bir ara fosil yoktur. Buna karşı "Yaratılış Gerçeği"ni gösteren milyonlarca "yaşayan fosil" bulunmaktadır.

 

Bilim Araştırma Vakfı ve Milli Değerleri Koruma Vakfı tarafından alt yapısı hazırlanan imza kampanyası sonucu 1400 bilim adamımız, ders kitaplarında evrim teorisinin iddialarını çürüten bulguların yer alması gerektiği görüşüne yer verilen bir dilekçeye imza atmış, 11 maddeden oluşan bu dilekçe 28 Haziran 2006'da Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı'na sunulmuştur.

 

 

 

BU ÖNEMLİ GERÇEKLERİ GÖRMEZDEN GELMEYİN!

FOSİLLER EVRİMİ REDDETMEKTEDİR

 

Evrim teorisi, canlıların çevre şartlarının etkisiyle başka başka canlılara dönüştüğünü iddia eder. Oysa bunun büyük bir aldatmaca olduğunu modern bilim tüm açıklığıyla ortaya koymuştur.

 

Herşeyden önce eğer canlılar başka canlılara dönüştüyse, dönüşme evresinde çok sayıda ara canlı var olmalı, yeryüzünün dört bir yanı evrimleşme aşamasındaki canlıların fosilleriyle (ara fosillerle) dolu olmalıdır. Oysa bugüne kadar çıkarılmış olan 100 milyona yakın fosillin tamamı bugün de bildiğimiz tam ve eksiksiz canlılara aittir. Evrim olsaydı, yeryüzü milyarlarca ara canlıya ait fosil ile dolu olmalıydı ama bir tane bile yoktur. Bu gerçek, evrim teorisinin çöküşünün açık bir ifadesidir. 140 senedir bulunan her fosilin evrimi yalanlamasına rağmen hala "bir gün bulunur" umuduyla bu teoriyi savunmak akıl sahibi bir insanın yapacağı şey değildir. Aradan 140 sene geçti, dünyada kazılmadık fosil yatağı kalmadı, milyarlarca dolar harcandı ama Darwin'in öngördüğü ara canlılara ait fosiller bulunmadı.

 

Bugün yeryüzünün hemen her tarafından derlenmiş ve çeşitli ülkelerin müzelerinde kataloglanmış yüz binlerce fosil örneği vardır. Tüm bu fosil örnekleri çok önemli bir gerçeği gözler önüne sermektedir: Yüz milyonlarca yıl önce yaşamış canlılarla bugünkü yaşayan örnekleri arasında hiçbir fark yoktur. En eski jeolojik dönemlerde yaşayan canlılar dahi en küçük bir değişiklik geçirmeden günümüze kadar gelmişlerdir.

 

Örneğin; bugün yaşayan çekirge neyse, bundan 120 milyon yıl önce yaşayan çekirge de odur. Bugün yaşayan kertenkele nasılsa, bundan 30 milyon yıl önce yaşayan kertenkele de aynıdır. Bugün yaşayan köpekbalığı hangi özelliklere sahipse, bundan 400 milyon yıl önce yaşamış olan köpekbalığı da aynı özelliklere sahiptir.

 

Kısaca, canlılar bugün nasıllarsa, milyonlarca yıl önceki halleri de aynıdır. Fosil kayıtlarındaki canlılar ayrıntılı olarak incelendiğinde, bunların vücut yapılarının, organlarının, iskeletlerinin, en küçük detayına kadar günümüzdeki örnekleriyle birebir aynı oldukları görülür. Aynı kompleks yapı ve sistemlere sahiptirler. Canlıların hiçbir değişim ya da evrimsel süreç yaşamadıklarını belgeleyen bu yaşayan fosiller pek çok bilim adamını hayrete düşürmüştür. Bir yandan da onları yaşamın kökeni hakkındaki görüşlerini yeniden gözden geçirmeye yöneltmektedir. Sonuç olarak fosiller göstermektedir ki, canlılar, tarihin hiçbir döneminde ilkelden gelişmişe doğru bir süreç yaşamamışlardır. Tam aksine bugünkü aynı kompleks yapı ve özellikleriyle yeryüzünde bir anda ortaya çıkmışlardır.

 

 

TEK BİR PROTEİN MOLEKÜLÜ BİLE

TESADÜFLERLE OLUŞAMAZ!

 

Günümüzde, cansız maddelerden tesadüflerle canlılığın meydana gelemeyeceği ortaya konmuş, laboratuvar ortamında bile bunun başarılmasının olanaksız olduğu anlaşılmıştır. Yapılan olasılık hesapları, değil bir canlının, canlıyı meydana getiren tek bir protein molekülünün bile kendi kendine ve tesadüflerle ortaya çıkamayacağını göstermiştir. Örneğin, 500 aminoasitlik ortalama büyüklükteki bir protein molekülünün tesadüflerle oluşma ihtimali 10 üzeri 950 'de 1'dir. Bu, matematiksel olarak gerçekleşmesi imkansız olan bir ihtimaldir.

 

 

 

DARWINİZM TARİHİ SAHTEKARLIKLARLA DOLUDUR

 

Evrim teorisinin tarihi, daha teori ilk ortaya atıldığı günden itibaren sayısız sahtekarlık, hile ve göz boyama faaliyetleriyle doludur. Örneğin:

 

- Tam 40 sene boyunca insanla maymun arası bir canlıya ait olduğu anlatılan, hakkında yüzlerce makale yazılan ve sayısız resimleri yayınlanan Piltdown adamı gerçekte büyük bir sahtekarlıktır. Bu sahte fosil, insan kafatasına bir orangutan çenesinin eğelenerek monte edilmesi ve bunun potasyum dikromatla eskitilmesi ile elde edilmiştir. Bunun dışında;

 

- Haeckel isimli bilim adamının, -sonradan kendisinin de çarpıtma olduğunu itiraf ettiği- sahte embriyo çizimleri;

 

n Bulunan tek bir dişin Nebraska adamı adıyla insan maymun arası bir canlı olarak tanıtılması, ancak daha sonra bu dişin bir domuza ait olduğunun açıklanması;

 

- Kuşların atası olarak gösterilen, ancak daha sonra birden fazla fosilin birleştirilmesiyle oluşturulmuş düzmece bir kanıt olduğu anlaşılan Archaeoraptor fosili;

 

- Güve kelebeklerini iğneyle tutturup fotoğraflarını çektikten sonra bu fotoğrafların doğal seleksiyon safsatasına delil olarak gösterildiği ünlü "Sanayi Kelebekleri" sahtekarlığı;

 

- Başlangıçta insanın atası olarak gösterilen ancak sonradan soyu tükenmiş maymun, şempanze ya da orangutanlara ait olduğu anlaşılan kafatası ve kemik parçaları;

 

- 30 yıl boyunca Hamburg'daki bir müzede 36.000 senelik yaş tayin edilerek insanın sözde evrimindeki kayıp halka olarak sergilenen ve 2004'te evrimci bir antropoloji profesörünün tipik bir tarihlendirme sahtekarlığı olduğu ilan edilen Hahnhöfersand Adamı skandalı...

 

Bilimin kendisine vermediği kanıtları, sahtekarlıkla üretmekten başka çaresi olmayan bir teori zaten kendi geçersizliğini ilan etmiştir.

 

 

 

YERLİ EVRİMCİLER YENİLGİYİ İTİRAF ETTİ!

 

Adnan Oktar (HY)'ın evrim teorisinin çöküşünü ortaya koyan eserleri ve Bilim Araştırma Vakfı'nın düzenlediği 2000'den fazla konferans neticesinde yerli evrimciler tam manasıyla sinmişlerdir. Bilimsel anlamda ortaya koyabilecekleri hiçbir delilleri bulunmayan evrimciler, teorilerini savunamaz olmuş ve yaratılış gerçeğini savunanlardan köşe bucak kaçmaya başlamışlardır. Yerli evrimciler bu konuyu kendileri de itiraf etmektedirler. Örneğin Amerika’dan yayın yapan www.pitch.com adlı internet sitesindeki bir haberde görüşüne yer verilen ünlü evrimci Prof.Dr. Ümit Sayın “Artık yaratılışçılara karşı bir savaş yok. Savaşı onlar kazandılar. 1998’de Türkiye Bilimler Akademisi’nden 6 profesörü yaratılışçılara karşı konuşmaları için motive etmiştim. Artık, bugün bir kişiyi bile motive etmek imkansız” diyerek evrimciler adına yenilgiyi itiraf etmiştir.

 

 

EVRİMCİLERİN TAKTİKLERİNE DİKKAT!

 

Evrimciler kamuoyunu ikna etmek için pek çok taktik kullanır. Saygın bilim adamlarının isimlerini kullanmak bunlardan biridir. Evrimci bir makalede Newton, Einstein, Max Planck, Pasteur gibi Allah'a inanan bilim adamlarının isimleri ve fikirlerine yer verilir. Evrimciler, bunların doğrulanmış bilimsel fikirlerini, kendi işlerine geldiği gibi cümle aralarına serpiştirir, Allah'a inandıklarından ise hiç bahsetmezler. Doğru bilgilerle, evrimci mantıkları harmanlayan evrimciler bu suretle teorilerini bilimsellik kılıfına büründürür, kabul görmesini sağlamaya çalışırlar.

 

Evrimcilerin, teorilerine doğruları yamama gayreti ise oldukça meşhurdur. Doğal seleksiyon kavramı buna güzel bir örnektir. Doğada güçlü olan canlıların hayatta kaldıkları, güçsüzlerin ise çoğu zaman öldükleri bilinen bir gerçektir. Evrimciler bu olayı evrim delili gibi sunmaya çalışmaktadır. Oysa güçsüz bir canlının güçlüye yem olmasının evrimle hiçbir ilgisi yoktur. Soğuğa dayanıklı olan kalır, olmayan ölür, hızlı olan kaçar kurtulur, çelimsiz ve yavaş olan geride kalarak av olur. Bu orijinal ve şaşılacak birşey değildir. Evrimciler bu doğru bilgiyi verirken yanında kendi senaryolarını da sunarlar. Doğal seleksiyon bir canlıya yeni bir özellik kazandırmaz veya onu başka bir canlıya dönüştürmez. Dolayısıyla evrim ile bir alakasının kurulması son derece mantıksızdır.

 

Ayrıca bilimsel bir yayın öncelikle dürüst olmalı gerçeklerden ödün vermemelidir. Planck’a yer veriyorsa, onun Allah inancıyla ilgili çarpıcı sözlerinden de söz etmelidir. Kamuoyuna yanıltıcı bilgi vermek bilim adamına yakışmaz.

 

 

 

DARWINİZM İLE İLMİ MÜCADELE TERÖRE ÇAREDİR

 

Güneydoğu'da, bölücü komünist-marksist mihrakların oluşturduğu Cumhuriyet tarihimizin en büyük ayaklanması devam etmektedir. Şu ana kadar binlerce şehit verilmiş, milyarlarca dolar maddi kayıp meydana gelmiştir. Bu büyük fitnenin, ideolojik felsefi temelinde insanı, tesadüflerin ürünü olan bir hayvan olarak tanıtan Darwinizm vardır. Darwinizm yok edildiğinde, evrimciliğe dayalı marksist anlayış da çökecektir. Dolayısıyla süregelen marksist, komünist, bölücü hareketin önlenmesinin yolu sadece “iyi takip”, “iyi yakalama”, “iyi yargılama”, “iyi infaz” değildir. Kesin çözüm, söz konusu ideoloji ile “iyi ilmi mücadele”dir. Sivrisineklerle uğraşmak yerine, bataklığın bir an önce kurutulması gerekir. Darwinizmin sahtekarlıklarının doğru bir şekilde gençliğe aktarılması, bilimdeki gelişmelerin detayları ile açıklanması, gerçek bilimsel düşüncenin gereğidir. Bu mücadelenin bel kemiğini oluşturan Darwinizm konusu halledildiğinde, bu komünist-marksist bölücü fitnenin gücü de yok olup çökecektir.

 

 

 

HİÇBİR TEKNOLOJİNİN ERİŞEMEDİĞİ

GÖRÜNTÜ VE SES KALİTESİ

 

Dünyaca ünlü Philips, Sony, Panasonic, Samsung, JVC, NEC gibi firmalar günümüzün en ileri görüntü teknolojilerine sahip LCD ve plazma televizyonlarını üretirler.

 

Ancak insan beyninde oluşan 3 boyutlu panoramik görüntünün kalitesi bu televizyonlarda oluşturulan görüntü kalitesinden her zaman için çok daha mükemmeldir.

 

Televizyonlarda üretilen görüntüler, insan beyninde oluşan görüntülerin renk, netlik, parlaklık ve canlılık kalitesini yakalamaktan son derece uzaktır.

 

Dünyanın en kaliteli ses ve müzik sistemlerini üreten Marantz, Sony, Bang & Olufsen, Nakamichi, Kenwood, Technics, Pioneer gibi firmalar, yine dünyanın en kaliteli hoparlörlerinden olan JBL, Bose, Yamaha gibi markalar, insan kulağının duyduğu 3 boyutlu, derinlikli, kusursuz ses kalitesine asla erişememektedir.

 

Binlerce mühendisin, binlerce alet kullanarak elde edemediği üstünlükteki ses ve görüntü bir avuç insan beyninin birkaç santimetrekarelik ses ve görüntü merkezlerinde durmaksızın üretilmektedir. Bu kusursuz sistemlerin tesadüfen ortaya çıktığını iddia etmek kelimenin tam manasıyla saçmalamaktır.

 

 

 

BEYNİMİZDE OLUŞAN DÜNYANIN ASLINA ASLA ULAŞAMAYIZ

 

Maddeyi beş duyumuz aracılığıyla beynimizde algıladığımız için hayatımız boyunca yaşadığımız, gördüğümüz, hissettiğimiz herşey gerçekte beynimizde meydana gelmektedir. Bu nedenle maddenin ancak beynimizdeki bir kopyasıyla muhatap olur, aslına hiçbir zaman ulaşamayız.

 

Örneğin, evinin salonunda oturduğunu ve camdan dışarıyı seyrettiğini zanneden bir insan, gerçekte beyninin içindeki ekrandan salonunu, camdan görünen manzarayı izler. Camdan gördüğü deniz manzarası, kuşlar, ağaçlar hep beyninde oluşan görüntülerdir. Oturduğu koltuğun sertliğini, döşemesinin kayganlığını da beyninde hisseder. Mutfaktan gelen kahve kokusu gerçekte mutfakta yani uzağında değil, beyninin içindedir.

 

İşte insan, beynindeki ekranda izlediği, anlamlı ve eş-zamanlı olarak biraraya getirilen algılarının tamamına "yaşamım" der ve hiçbir zaman beyninin dışına çıkamaz.

 

Sonuç olarak, biz hayatımız boyunca bize gösterilen kopya algılarla yaşarız. Ancak bu kopyalar o kadar gerçekçidir ki, hiçbir zaman kopyalarını yaşadığımızı fark etmeyiz. Bizim tek görebildiğimiz, koklayabildiğimiz, tadabildiğimiz, dokunabildiğimiz ve duyabildiğimiz beynimizdeki kopyalardır. Beynimizde izlediğimiz ekranın dışında maddenin gerçeği nasıldır, bunu da hiçbir zaman bilemeyiz. İşte materyalistlerin bel bağladıkları maddenin gerçekliği bundan ibarettir. Bu bir felsefe değil, net bir bilimsel gerçektir.

 

 

 

 

Beyindeki şuur merkezinde görüntüyü gören, sesi duyan, kokuyu hisseden, düşünen, dokunma hissi alan kimdir? Bunlar Darwinizm'in hiçbir şekilde açıklayamadığı metafizik gerçeklerdir.

Gönderi tarihi:

Adnan Oktar'ın kitaplarının satıldığı kulliyen yalandır. Yani o kitaplara para verip satın alan hiç kimse yoktur :)

 

Malum basın tarafından 25 kuruşluk gazetelerle beda va olarak dağıtılır, ya da meydanlarda falan gelene geçene bedava dağıtılır

 

şu vatandaşın paste yaptığı yazı bile, bir fikir değil 200 önce metafizikçi felsefecilerin savunduklarının bire bir kopyalanmış halidir.

 

ve bu felsefe 100 önce bitmiştir.

 

yani : bu yazıdaki zırvalarda da anlatıldığı gibi. maddi dünyanın insan beyninin bir kurmacasından ibaret olduğu geyiği.

 

Dünyanın insan oğlundan milyarlarca yıl öncede var olduğunun kanıtlanmasıyla bitmiştir.

Gönderi tarihi:

evrmqz5.jpg

 

 

 

HAECKEL KURAMI

 

Evrim için embriyonik kanıtların önemi DARWiN ve bu konunun babası sayılan ERNST HAECKEL tarafından ortaya atılmıştır.HAECKEL, 1866'da şu kuramı ortaya attı.Her canlı gelişimi sırasında evrimsel kademelerini kısa periotlarla gösterir, buna "Evrimin Tekrarı" denir.Örneğin, bütün canlılar genel olarak bir hücre görünümüne sahip gametlerin birleşmesiyle zigot, yani gerçek bir hücre meydana getirirler.Bölünme esnasında2,4,8,... blastomerli, gastrula .... evreleri meydana gelir.Kademeler ilerledikçe hayvan grupları, daha sonra türler birbirinden ayrılmaya başlar.Ama başlangıçta fevkalede bir benzerlik görülür.Örnegin gerek omurgalı embriyosunu, gerek balık gerek tavuk , gerek domuz olsun, erken evrelerinde birbirinden ayırmak olanaksızdır.Bu evrimsel öykü birkaçgün, hafta veya ay içerisinde kademe kademe tekrar edilirken , birçogu ilerleyen evrelerde kaybolmaya, onun yerine daha iyi uyum saglayacak yeni yapılar ortaya çıkmaya başlar.

 

Memelilerde embriyo gelişimi rahim içerisine alındıgından, yumurta içerisinde gelişenlerden temelde ayrı gibi gözüken bazı farklılıklar gösterir.Eskinin tekrarı çok defa noktası noktasına olmaz da sadece bir hatırlama şeklinde geçiştirilir.

 

EMBRIYOLOJIDEN ELDE EDILEN KANITLAR

 

Evrim için embriyolojik kanıtların önemi DARWIN ve bu konunun babası sayılan ERNST HAECKEL tarafından ortaya atılmıştır.HAECKEL, 1866’da şu kuramı ortaya attı : Her canlının gelişimi sırasında evrimsel kademelerini kısa peryotlarla göstermesine “EVRIM TEKRARI” denir.Örneğin , bütün canlılar genel olarak birhücreli görünümüne sahip gametlerin birleşmesiyle zigotu, yani gerçek birhücreliyi meydana getirirler.Bölünme sırasında 2, 4, 8, 16, .....blastomerli, gastrula.... evreleri meydana gelir.Kademeler ilerledikçe hayvan grupları, daha sonra türler birbirinden ayrılmaya başlar.Bunun kanıtını resimlerden sizlerde görüyorsunuz.Başlangıca gittikce fevkalade bir benzerlik gorulur.Örneğin, omurgalı embriyosunu, gerek balık, gerek tavuk, gerek domuz olsun, erken evrelerinde birbirinden ayırmak olanaksızdır.Bu evrimsel öykü birkaçgün, hafta veya ay içerisinde kademe kademe tekrar edilirken; ilerleyen evrelerde birçoğu kaybolmaya, onun yerine daha iyi uyum sağlayacak yeni yapılar ortaya çıkmaya başlar.

 

Memelilerde embriyo gelişimi rahim içerisine alındıgından, yumurta içerisinde gelişenlerden temelde ayrı gibi gözüken bazı farklılıklar gösterir.Eskinin tekrarı çok defa noktası noktasına olmaz da sadece bir hatırlama şeklinde geçiştirilir.

 

EMBRIYONIK GELISIM ILE AKRABALIK SAPTANMASI

Embriyonik gelişim üzerindeki çalışmalar evrim ve sistematik biyoloji konusunda büyük bir aşama olmuştur.Biz, birçok hayvan grubunun gelişmiş halini hangi sınıfa sokacagımızıbilemeyiz; çünkü yapıları ikincil olarak değişime uğramıştır.(Bitin kanadı, birçok parazitin hareket organlarını ve diğer bazı yapılarını kaybetmesi gibi)

 

Sacculina , fevkalade değişime uğramış bir yengeçtir.Öyleki diğer yengeçlerin içine girerek onların hücre aralarına kök şeklinde yayılmıştır.Tamamen şekilsizdir.Yalnız herhangi bir hayvanın içine girmeden önce geçirmiş olduğu nauplius larva evresi bunların kabuklarından olduğunu gösterir.

 

Çıplak sümüklü böcekler, kabuklu sümüklü böceklerle aynı embriyolojik gelişimi gösterir.Fakat ergin evrede derinin içine gömülmüş durumda çok küçük bir kabuk kalır.Bu çıplak sümüklü böceklerin, kabuklu bir atadan geldiğini ve kabuğun adım adım köreldiğini gösterir.

 

Denizyıldızları radyal simetri gösteren oldukça özelleşmiş hayvanlardır.Dolayısı ile bilateral hayvanlarda olduğu gibi bir sağı ve bir solu yoktur.Yalnız larvası bilateral simetriktir ve başkalaşım (metamorfoz) geçirirken radyal simetrik olur.Bu da denizyıldızlarının bilateral atadan geldiğini gösterir.

 

Birçok böcek larvası yapı olarak segmentli Annelid‘lere (halkalı solucanlara) benzer. Bu da böceklerle halkalısolucanların yakın akraba olduklarını gösterir.Evrimsel gelişim böceklerin erginini büyük ölçüde değiştirmesine karşın, aynı değişikliği bir çeşit embriyonik gelişim olan larvalarında göstermemiştir.

 

Kordanın ve onunla ilgili olarak omurganın oluşumu değişik gruplarda oldukça iyi araştırılmıştır.Kordası olupta omurgası olmayan hayvanların, özellikle prokardatların larvaları ile derisi dikenlilerin larvaları arasında büyük benzerlik vardır.Her ikisinin larvası da aynı şekilde yumurtadan gelişir, yakın fizyolojik ve yapısal benzerliklere sahiptirler.Bu da kordalılar ile derisi dikenlilerin akrabalığını ortaya koyar.

 

ORGANLARIN GELISIMINDEKI BENZERLIKLER

Blastula evresinde çok hücrelilerin (Metazoa’nın) atası ortaya çıkmış olur.Sölenterler ile daha yüksek hayvan gruplarının ayrılma noktası gastrula’dır.Çünkü bunlar iki tabakalıdır ve ilkel sindirim kanalı dışarıya blastopar denen ilkin ağızla açılır.Gastrulasyondan sonra gelişim iki kol üzerinden yürür.Derisi dikenlilerde (Echinodermata) ve sırtiplilerde (Chordata) blastopor anüs olur.Halkalı solucanlarda, yumuşakçalarda ve eklembacaklılarda balstopor ağız olarak kalır.Her ikisinde de mezoderm, ektoderm ve endoderm arasında oluşur.Derisi dikenlilerde sırtiplilerde, mezoderm, kısmen ilk bağırsak keselerinden oluşmasına karşın, diğerlerinde gelişimin başlangıcında ayrılan özel hücrelerden meydana gelir.Bütün sırtiplilerde mezoderm oluştuktan sonra, dorsal tarafta bir sinir kordonu çukuru görülür ve aynı zamanda faranjiel keseler ortaya çıkar.Bu evredeki insan embriyosu balık embriyosuna benzer ; çünkü balıklardaki gibi solungaç yarıklarına, bir çift aort köküne, balıklardakine benzer birtek kulakçıklı (atriumlu) ve karıncıklı (ventrikullu) kalbi, ilkel balık böbreğine iyi gelişmiş ve kaslarla hareket erttirilebilen bir kuyruğa sahiptir.Kısa bir zaman sonra insan embriyosu sürüngen embriyosuna benzemeye başlar; solungaç yarıkları körelir, omurga kemikleri hareketli bir şekilde birbirine bağlanır; yeni bir boşaltım sistemi gelişir (mezonefroz ) ; eski boşaltım sistemi (pronefroz) kaybolur ya da yeni sistemin yapısına katılır.Kulakçık sağ ve sol odacıklara ayrışır.gelişmenin daha sonraki evresinde, memelilere özgü kalbin dörde bölünme işlemi tamamlanır ve üçüncü tip boşaltım sistemi gelişir (metanefroz); yedi aylık gelişim sürecinde, insan embriyosu, vücut üzerindeki kılları ile, oransal büyüklüğü ile ve üyelerinin şekli ile gelişmiş bir insandan çok bir maymun yavrusuna benzer.

 

ORTAK GENLER

Hergün ilerleye Fizyoloji ve Genetik bilimi bize bu geçmişi hatırlamanın işleyişini göresel olarak açıklamaya başlamıştır.Bütün sırt iplilerde (chordata) genel olarak belirli sayıdaki gen, gelişmenin ilk evrelerini denetler.Bizim atalarımız balıktan, Amfibi’den sürüngenden geçtiğine göre, bu grup hayvanlarda bulunan genleri içermemiz olasıdır.Dolayısıyla baslangıçtan beri, genler, sırası ile etkisini göstermektedir ve bizim embriymuz gelişirken ....balık, amfibi, sürüngen.... ve insan, sırası ile temsil edilmiş olur.Sürüngen evresinden sonra diğer primatlarla ortak olan genlerin etkisi altına girer ve genlerdeki esas ağırlık merkezini de bu primatlarla olan ortak genler oluşturur.Insansı maymunlar, bizimle en yakın ataya dolayısı ile en benzer gen sistemine sahiptir.Bu hayvanlar, insanlardan pek az farklılıklarla ayrılır.Bir domuz veya farenin de bizimle ortak olan bir atası vardır.Gen benzerliği bu ortak atadan önceki evreler için söz konusudur.Ortak atadan sonra gen benzerlikleri dolayısıyla gelişimdeki olaylar ve sonuç olarak fenotip, birbirinden ayrılır.Gelişmenin sistematik yönden de ilginç tarafları vardır.Çünki embriyo, sistematikte en büyük kategoriden başlamak suretiyle türe kadar giden ve birbirini izleyen bir seri gelişim kademesine sahiptir.Örneğin, embriyo, ilk defa şube, daha sonra sınıf, takım, familya, cinsve en son tür özelliğini gösterir.Tür özelliğini gösterdiği zaman artık gelişim aşağı yukarı (eşeysel organlar ve bunların olgunlaşması hariç) tamamlanmış demektir.O halde başlangıçtan sona doğru gidildikçe bir özelleşme göze çarpar.

Gönderi tarihi:

bu yazıdaki zırvalarda da anlatıldığı gibi. maddi dünyanın insan beyninin bir kurmacasından ibaret olduğu geyiği.

 

Dünyanın insan oğlundan milyarlarca yıl öncede var olduğunun kanıtlanmasıyla bitmiştir.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

senin geyiğini anlamıyorum bilimselci...hem maddeciyim diyorsun ...sonra da fakir insanlara yardım diyorsun .bu kadar maddiyatçısın madem sende kapitalistsin...maddeymiş. madde dediğin şey kendini korusaydı evler eskiyip yıkılırmıydı ,evde televizyonun çöpe gidermiydi .tek gerçek var mana(maneviyat)..ama bunu anlamak için insanda ruh olması lazım yoksa o insan taştan başka birşey değildir...

 

 

bu arada herşey yaratılmadan önce buna evren de dahil tek gerçeğin yani Allahın var olması...dünya insandan önce var olmuştur ama onun öncesinde Allah vardı...

Gönderi tarihi:

sevgili bilimselci bilimi birkaç yıl önceden takip ediyor heralde:) o haeckel'in çizdiği sahtekarlıklar çoktan bilim dünyası tarafından farkedildi ve gerçi haeckel şöyle diyor: Bu yaptığım sahtekarlık itirafından sonra kendimi ayıplanmış ve kınanmış olarak görmem gerekir. Fakat benim avuntum şudur ki; suçlu durumda yanyana bulunduğumuz yüzlerce arkadaş, birçok güvenilir gözlemci ve ünlü biyolog vardır ki, onların çıkardıkları en iyi biyoloji kitaplarında, tezlerinde ve dergilerinde benim derecemde yapılmış sahtekarlıklar, kesin olmayan bilgiler, az çok tahrif edilmiş, şematize edilip yeniden düzenlenmiş şekiller bulunuyor

375. Francis Hitching, The Neck of the Giraffe: Where Darwin Went Wrong, New York: Ticknor and Fields 1982, s.204

 

ayrıca diğer bilim adamı arkadaşları şöyle diyor: Haeckel evrimsel gelişimi yanlış bir şekilde ortaya koydu. "Bugün canlıların embriyolojik gelişimlerinin geçmişlerini yansıtmadığı artık kesin olarak biliniyor

G. G. Simpson, W. Beck, An Introduction to Biology, New York, Harcourt Brace and World, 1965. s.241

 

veeee sizin derginiz SCIENCE: Londra'daki St. George's Hospital Medical School'dan embriyolog Michael Richardson, '(Haeckel'in çizimlerinin) verdiği izlenim, yani embriyoların birbirine çok benzedikleri izlenimi yanlış' diyor... O ve arkadaşları Haeckel'in çizdiği türdeki ve yaştaki canlıların embriyolarını yeniden inceleyerek ve fotoğraflayarak kendi karşılaştırmalarını yapmışlar. Richardson, Anatomy and Embryology dergisine yazdığı makalede, 'embriyolar çoğu zaman şaşırtıcı derecede farklı görünüyorlar' diye not ediyor.

 

Richardson ve ekibinin bildirdiğine göre, Haeckel sadece organlar eklemek ya da çıkarmakla kalmamış, aynı zamanda farklı türleri birbirlerine benzer gösterebilmek için büyüklükleri ile oynamış, bazen embriyoları gerçek boyutlarından on kat farklı göstermiş. Dahası Haeckel farklılıkları gizleyebilmek için, türleri isimlendirmekten kaçınmış ve tek bir türü sanki bütün bir hayvan grubunun temsilcisi gibi göstermiş. Richardson ve ekibinin belirttiğine göre, gerçekte birbirlerine çok yakın olan balık türlerinin embriyolarında bile, görünümleri ve gelişim süreçleri açısından çok büyük farklılıklar bulunuyor. Richardson '(Haeckel'in çizimleri) biyolojideki en büyük sahtekarlıklardan biri haline geliyor' diyor

Science, "Haeckel'in Embriyoları: Sahtekarlık Yeniden Keşfedildi", 5 Eylül 1997

 

AYRICA O YUKARIDA GÖSTERMİŞ OLDUĞUN KAFATASLARININ ÇOĞU YA O DÖNEMLERDEN YAŞAMŞ VE SOYU TÜKENMİŞ MAYMUN TÜRLERİ YA DA MAYMUN KAFATASIYLA BİRLEŞTİRİLMİŞ İNSAN KAFATASLARI..

ARTIK SIĞINACAK HİÇBİR KAPINIZ KALMADI. HEPİNİZ İTİRAF EDİYORSUNUZ

http://www.evrimcilerinitiraflari.com GÖR BEK FİKİR BABALARIN NELER DİYO..

Gönderi tarihi:

sevgili arkadaşlar bu bilimselci bence nick'ini değiştirmeli ne biçim bilimsellik bu ya:) bilim evrmin yanında olsa biz de evrmin yanında oluruz. evrimcilerin şu anda savundukları herşey tıpkı bir devekuşunun kafralarını kumun altına gömmekten başka bir şey değildir. sizi gerçeğe davet ediyorum. böyle devam ederseniz cehenneme gidersiniz. o yüzden çok geç olmadan akıllanın.. selam ve saygılar...

Gönderi tarihi:

En büyük delilimiz diyor :)

 

Delile bakar mısınız? Kendileri tarafından yalanlanıyor..

 

Aslında bizim uğraşmamıza da gerek yok :)

 

Kendi kendilerini zaten çürütüyorlar.. Sonra da onlara inanmış çürük beyinler oluşuyor..adını da bilimselci koyuyor.. ama komik olmaktan öteye geçemiyor..

 

Ayrıca bu yazılanlara" zırva" diyenlerden kesinlikle eminim ki yazıyı okumadılar..

Misafir Zıplayan Dana
Gönderi tarihi:

Forumda maaşallah "evrim teorisi" bayağı revaçta.İsteyen istediği ölçüde yazıp-çiziyor,bu gayet de güzel...

Ama bu kardeşin yazılarını okuyunca acayip eğleniyorum.İnsan bazı laflar eder ve kendi de bazan laflarının nereye gideceğini tahmin edemez ama bu kardeşin daha iki normal cümle kurduğunu göremedim.Göremeden de ölecez galiba...Aşağıda yine döktürmüş kardeş,neresinden bakarsan bak tam bir traji-komik bir yazı:

senin geyiğini anlamıyorum bilimselci...hem maddeciyim diyorsun ...sonra da fakir insanlara yardım diyorsun .bu kadar maddiyatçısın madem sende kapitalistsin...

Bu kardeş maalesef,"madde" ile "maddiyat"ı karıştırmakta.Madde deyince aklına "PARA" gelen nice kardeşimiz gibi...

İkisi aynı şey değildir.

maddeymiş. madde dediğin şey kendini korusaydı evler eskiyip yıkılırmıydı ,evde televizyonun çöpe gidermiydi .tek gerçek var mana(maneviyat)..

Peki,ev yıkılınca,maddesine ne olur?

Madde denilince aklına sadece harç-kireç-çimento gelen yeryüzünde kaç kişi vardır?

En fazla "Üç kişi" herhalde ve "bir"i ile tanışmış bulunmak bile büyük bir onur...

Gönderi tarihi:

alıntı:Bu kardeş maalesef,"madde" ile "maddiyat"ı karıştırmakta.Madde deyince aklına "PARA" gelen nice kardeşimiz gibi...

İkisi aynı şey değildir.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

ha para ha madde senin madde dediğin herşey parayla alınıyor bugün 1kg demir alnak içinde para harcaman lazım araba almak içinde bana para=madde değildir deme

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

alıntı:Peki,ev yıkılınca,maddesine ne olur?

Madde denilince aklına sadece harç-kireç-çimento gelen yeryüzünde kaç kişi vardır?

En fazla "Üç kişi" herhalde ve "bir"i ile tanışmış bulunmak bile büyük bir onur...

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

arkadaşım senin bişeyleri anlaman için aynı konuyla ilgili 100 lerce örnekmi vermek lazım

araba eskir

ev eskir

tv eskir

bilgisayar eskir

demir eskir

kalem eskir....bu örnekler böyle devam eder şimdi anladın mı

 

ama ruh kalıcıdır ve ahirete gider mezarda çürüyen bedenleri ve kemikleri görmüyormusun ...o halde madde nasıl yokolmaz...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.