Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kur'an Gerçeklerinin Ortaya Çıkmasından Telaş Edenler.


halukgta

Önerilen İletiler

Günümüzde bizler, İslam dini adı altında öyle bir inanç yaşıyoruz ki, cahiliye döneminde Ehli kitabın yaptığı yanlışları hiç aratmıyoruz. Cahiliye devrinde de, Allah ın gönderdiği kitaplar yeterli görülmemiş ve atalarından intikal eden hurafe ve batıl din diye yaşanmaya devam edilmişti. Aynı yanlışları biz Müslümanlarda ne yazık ki, inancımızı yaşarken bugün yapıyoruz.

 

Kur’an ın uyarılarından, yaptığımız bu yanlışların farkında olup, bu konuda yazılar yazarak Kur’an ile toplumu uyarmaya çalışanlar susturulmak ta, adeta din düşmanı ilan edilmektedir. Allah şahittir ki bende elimden geldiğimce, Kur’an ı referans alarak, onun rehberliğinde, bizlere din adına anlatılanları karşılaştırıyor, Kur’an ın onayını mutlaka alarak, yine Yaradan ın ayetlerini örnek göstererek, içimizdeki batılı ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Rabbim yanlışım varsa, bana doğruyu göstersin inşallah.

 

Tüm bu çabalarım, Kur’an gerçeklerinin ortaya çıkması ve din kardeşlerimin Kur’an dan haberdar olması adınadır. Bu çabalarımdan hoşnut olmayan bazı kesimler, yazdığım yazılarımın önünü kesmek beni, yazılarımı yayınladığım sitelerden attırmak adına, büyük çaba gösteriyorlar. ONLARI RABBİME HAVALE EDİYORUM. Bakın beni bir siteden yasaklamalarına ve siteye girişimi engellemelerine, nasıl bir sebep göstermişler. Onu yazalım ve üzerinde birlikte düşünelim.

 

(Kendi Yanlış Düşüncelerinizi Desteklemek için Kur'an da ki ayetleri bir magazinci gibi cımbızla alarak insanların AKLINI BULANDIRMA ve yalan yanlış dini bilgiler vermekten dolayı hesabınızı kapatıyorum ve açtığınız bütün konuları siliyorum.)

 

Benim kafa karıştırıcı, insanların akıllarını bulandıran bir insan olduğumu söylüyor. Aslında düşünmemiz gereken en önemli konu bence burası. Kafalar ne zaman karışık olur ve bir insanın aklı nasıl bulandıra biliriz? EĞER BİR İNSAN İNANCINDAN EMİN DEĞİLSE, HER KAFADAN BİR SES ÇIKIYORSA DİN ADINA, O İNSANIN, O TOPLUMUN KAFASI KARIŞIKTIR. Eğer bir Müslüman, imanını en emin merkezden, yani Kur’an dan öğrenmişse, böyle bir insanın asla kafası karışmaz, ona yalan yanlış bir bilgiyi, bunlarda Allah katındandır diye öğretemezsiniz. Telaşları böyle bir toplumun oluşmasını, istemedikleri içindir.

 

BENİM AMACIM KAFA KARIŞTIRMAK DEĞİL, KARIŞAN KAFALARI DURULTMAK, KUR’AN İLE AYDINLIĞA ÇIKARMAKTIR.

 

Beni sitelerinden yasaklamalarının nedeni olarak, kendi düşüncelerimi desteklemek için, Kur’an dan ayetleri magazinci gibi cımbızladığımı ve insanların akıllarını bulandırdığımı, yalan yanlış bilgiler verdiğimi de söylüyor. Aslında bunlar çok büyük ve affedilmeyecek ithamlardır. Bunları yapmaktan Rabbime sığınırım.

 

Önce şunu söylemeliyim ki din ve iman adına, hiç kimsenin kendi düşüncesi olamaz, olmamalıdır. Dinin tek sahibi Allah dır. İmanımızı nasıl yaşayacağımıza, nelere dikkat edeceğimize karar veren makam, yalnız bizleri yaratan Rabbimizdir. Onun içinde, benim din adına kendi düşüncem asla olamaz. Uyarıyı, ikazı yapan, kuralları koyan yalnız Kur’an dır. Onun içinde bizlerin yalnız Kur’an ın ipine sarılmamızı emreder Allah. Yine Kur’an ın sınırlarını asla aşmamamız gerektiği konusunda uyarır. Son noktayı koyar ve derki; SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM. Buna hükmeden Rabbimiz, sizce Kur’an ın dışından, Kur’an da hiç bahsedilmeyen, açıklanmayan herhangi konudan sorumlu tutar mı bizleri? Karar sizlerin.

 

Ne yazık ki bu gerçeklerin farkına varılmasını istemeyen cahiliye inançlarının takipçileri, din adına yaşanan yanlışları Kur’an ile topluma anlattığım için, sesimi kısmak yazılarımı engellemek istiyorlar. Belki geçici olarak başarılı olabilirler, ama unutmasınlar, Kur’an gerçeklerinin önünü keserek, gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemenin büyük bir sorumluluğu, vebali vardır.

 

Kur’an ayetlerini magazinci gibi cımbızladığımı söylüyorlar. Hiç kimse ayetleri tek başına alıp, diğer ayetlerle bir bağlantı kurmadan doğru bir sonuca ulaşamaz. Önce onu söylemeliyim. Çünkü Kur’an bizzat kendisini anlatan, açıklayan eşi benzeri olmayan bir nurdur. Yani Allah bir ayetinde verdiği hükmün, diğer ayetinde tersini asla söylemez. Bunu söylemek Kur’an içinde çelişki yaratır.

 

Benim ayetleri cımbızladığımı söyleyenler, hâlbuki bizzat kendileri, bırakın ayetleri cımbızlamayı, AYETLERDE GEÇEN KELİMELERİ CIMBIZLAYARAK, kendi nefislerince anlamlar vererek, atalarının inançlarını aklamak adına, batıla ve hurafeye kanıt arama çabası içindedirler. TELAŞLARI BU YANLIŞLARININ, DİNE NASIL NİFAK SOKTUKLARININ FARK EDİLMESİ, ORTAYA ÇIKMASI ADINADIR.

 

Rabbimiz şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin fayda etmediği o günden sakının diye apaçık hükmünü verdiği halde, ayetlerde geçen bazı kelimelere öyle anlamlar veriyorlar ki, sanki yaradan HÂŞÂ sözünden cayıp, şefaat yetkisini bazı kişilere de verdiğini söylemekten çekinmiyorlar. Başörtüsü konusunda Allah hiçbir ayetinde, kadın başını örtmelidir demediği halde, kelimelere kendi nefislerinde anlamlar yükleyerek, kadının başının örtmesinin Allah emri olduğunu söylüyorlar. Yaradan ay halindeki kadının, asla ibadet edemeyeceği, oruç tutamayacağı konusunda bir yasak getirmediği halde, bu zihniyet ayette geçen bir kelimeye, inanılmaz anlamlar yükleyerek, ay halindeki kadınlar ibadet edemez, oruç tutamaz deme yanılgısı içine girebiliyorlar.

 

Sizlere sormak isterim, Kur’an ayetlerini ben mi cımbızlıyor ve toplumun aklını bulandırıyorum, yoksa beni yasaklayarak, yazılarımı sildirmeye çalışan bu kardeşlerimiz mi acaba, ayetlerde geçen kelimeleri cımbızlayıp, Allah ın Kur’an da asla hüküm vermediği, açıklamadığı konuları, dinin içindeymiş gibi gösterenler mi toplumu aldatıyor, aklını karıştırıyor?

 

Yanlış dini bilgiler vermekten Yüce Rabbime sığınırım. Din adına bilgi veren, yol gösteren Kur’an dır. ÜMMİ peygamberimizde yolunu Kur’an dan bulmuş ve topluma yalnız Kur’an ile hükmetmiştir. Bu söylediklerim benim düşüncelerim değil, Kur’an ın apaçık ayetleridir. DİN KİŞİSEL FİKİRLERLE YAŞANMAZ. DİN MÜLKÜN SAHİBİNİN SORUMLU TUTULACAĞIMIZI SÖYLEDİĞİ KUR’AN IN ÖĞRETİSİ İLE YAŞANIR. Toplumun aklını bulandıranlar, Kur’an ı yeterli görmeyip, dine batılı sokanlardır.

 

ONLARIN TELAŞLARINI ÇOK İYİ ANLIYORUM. ARTIK YALANLARI VE İFTİRALARI ORTAYA ÇIKIYOR, TOPLUM BİLİNÇLENMEYE BAŞLADI. Bu güneşi söndüremezsiniz. Beni durdurabilirsiniz, yazılarımı silebilirsiniz ama benim gibi milyonlarca Kur’an sevdalıları yetişiyor. Bu kısa ömrümüzde gelin batılı savunmak yerine, Kur’an gerçekleri ile yüzleşelim. Gerçeklerden asla kaçamazsınız. Vakit varken karanlıktan aydınlığa çıkalım.

 

Yaradan kimin Allah yolunda, en doğru yürüdüğünü yalnız ben bilirim diyorsa, gelin birbirimizi ötelemeden, dışlamadan dinleyelim. Ben Müslüman ım diyen, bizlerin din kardeşidir, onu uzaklaştırmak yerine yanımıza davet edelim. Bizim gibi düşünmeyebilir, ona saygılı olalım. Çünkü herkes imtihanını kendisi bizzat vermekle yükümlüdür. EĞER TAHAMMÜL EDEMİYORSAK BİRBİRİMİZE, İNANCIMIZDAN DA EMİN DEĞİLİZ DEMEKTİR.

 

İMANINDAN EMİN OLAN, ASLA FARKLI DÜŞÜNCEYE SAYGISIZLIK YAPMAZ. Eğer saygı duymuyorsa, kendisi gibi iman etmeyenlere sabrı yoksa böyle insanların korktukları bir şeyler var demektir. Yaradan emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin, bunun hesabını sorarım diyorsa, gelin en emin FURKAN ın kulpuna yapışalım. Çünkü peygamberimizde öyle yapmış ve bizlere Kur’an ı emanet bırakmıştır. Peygamberimizin yürüyen Kur’an olduğunu söylüyorsak, Kur’an ın dışına asla çıkmadığını ve ümmetine onun dışından hükmedemeyeceğini bilmelidir. Tekrar hatırlatıyorum, Rabbimiz sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diye hükmünü verdiyse, sizce peygamberimiz ümmetine, Kur’an ın dışından tek kelime bunlarda dinin emridir der mi? Bu soruyu kendimize sormuyor ve doğru cevabını nefsimize veremiyorsak, bizlerde gerçekleri ortaya çıkarmak adına, görevimizi yapmıyoruz demektir.

 

Değerli din kardeşlerim. Bizleri Allah ile aldatanlardan kendimizi korumak istiyorsak, Allah ın koruması altındaki Kur’an ın ipine sımsıkı sarılalım ve onun sınırlarını asla aşmayalım. Bunu yapmadığımız ve Kur’an ın öğretisinin tam tersini yapmaya ısrarla devam ettiğimiz sürece, Allah ın asla affetmeyeceğini söylediği, gözleri perdeli ve gönülleri mühürlü kullarından oluruz.

 

Allah a yemin ederim ki amacım ve çabam Kur’an gerçeklerinin ortaya çıkması ve İslam dinine sokulan hurafe ve batılın içimizden temizlenip, son bulması adınadır.

 

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK
 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM. Buna hükmeden Rabbimiz, sizce Kur’an ın dışından, Kur’an da hiç bahsedilmeyen, açıklanmayan herhangi konudan sorumlu tutar mı bizleri? Karar sizlerin.

 

 

Kur'an'da bahsedilmeyen ve ilk kıblemiz olan mescidi aksa Kur'an dışında yine vahiyle peygamber efendimize bildirilmiş o da insanlara açıklamıştır. Nasıl mı? Bakın yine Kur'an'da bunun delilleri var;

 

 

Sizin bu sözünüzün yanlışlığını, Kur’an’dan birçok Ayet ile ispat etmek mümkündür. Ancak biz, size uzun bir yazıyla cevap vermek yerine tek bir delil ile yetineceğiz. Zaten bu cevabımıza karşılık veremezseniz –ki veremezsiniz-; bu durumda, İslâm’ın kaynağının sadece “Kur’an” olduğunu söylemenizin ve o tek kaynağı da kendi aklınız ile anlamaya çalışmanızın bâtıllığını siz de fark etmiş olacaksınız.

Allah’ın dininin tek kaynağının [2] sadece Kur’an olmadığını, bizzat Kur’an’dan bir delil ile ispat edelim. Delilimiz; "kıblenin tahvîli (değiştirilmesi)" meselesidir…

Öncelikle şunu söylemek gerekir. İman edenler, Mekke’de iken belirli bir dönem Mescid-i Aksâ yönü istikametinde namazlarını edâ ettiler. Sözün burasında soruyoruz: Kur'an-ı Kerim –sizin iddia ettiğiniz gibi- tek kaynak ise, Müslümanların, Mescid-i Aksa'ya yönelmelerini emreden vahiy Kur'an'ın neresindedir? Öyle ya, Peygamberimiz ve Müslümanlar Kâbe’den önce Kudüs’e yönelirken, bunu kendi hevâlarından yapmadılar. Daha sonra Allah, mü’minlere –Peygamberimizin de çok istediği- Kâbe’ye dönmelerini emredecektir...

 

    Rabbimiz, Peygamberimizin ve Müslümanların Mescid-i Haram'a dönmelerini şu Ayetlerle emretmektedir:

"İşte böylece bütün insanlara karşı şâhidler olmanız ve bu peygamberin de size karşı şâhid olması için, Biz sizi vasat bir ümmet kıldık. Senin üzerinde bulunduğun kıbleyi, ancak peygambere uyanları topukları üzerinde geri döneceklerden ayıralım diye kıble yaptık. Bu, Allah’ın doğru yola ilettiklerinden başkasına elbette zor gelir. Allah, sizin imanınızı zâyi edecek değildir. Gerçekten Allah, insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.

Biz, senin yüzünün göğe doğru çevrilip durduğunu muhakkak görüyoruz. Şimdi seni, elbette hoşnut olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram (Kâbe) tarafına çevir. Nerede bulunursanız, siz de yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok ki, kendilerine kitap verilenler, bunun Rabbleri katından bir hak olduğunu çok iyi bilirler. Allah, onların yaptıklarından asla habersiz değildir." [3]

Bu Ayetlerle, kıble, Mescid-i Aksa'dan Mescid-i Haram'a çevriliyordu. Ayrıca Kabe, arzın tam ortasında yer aldığı gibi, Ümmet-i Muhammed de "Vasat Ümmet" kılınıyordu. Muhammed Ümmetinin vasat (orta, adaletli, dengeli, aşırılıktan uzak) ümmet kılınmasının anlamı; onların diğer ümmetlerden üstün kılınmasıdır. Bu Ayetlerle artık İslam ümmetinin önderliği ilan edilmektedir. Artık önderlik, İsrailoğullarından alınıp İsmailoğullarına verilmektedir. Kıblenin Mescid-i Aksa'dan Mescid-i Haram'a çevrilmesi; gerçek mü'minlerle önyargılı ve ırkçı insanların ayırt edilmesini de sağlamıştır.

Bu meselenin iki yönü vardır. Bir tarafta, kendilerinin Hz. İbrahim'in dinine tâbi olduklarını söyleyen ve kendi vatanlarındaki Kâbe'lerini terk edip Beytülmakdis'e dönmeye, orayı kıble kabul etmeye hazır olmayan Araplar vardı. İlk olarak, Kur'an dışında Peygamberimize verilen vahiy ile, Mescid-i Aksa kıble tayin edildiğinde, Araplar denendiler. Bu onlar için çok zorlu bir sınav oldu; kavmiyetçilik ve ırkçılık yapanlar bu imtihanı kaybederken, mü'minler imanlarıyla bu sınavı kazandılar. Kıblenin tahvili meselesinin ikinci yönünde ise, kıblenin Kudüs'ten Kâbe'ye çevrilmesiyle, Hristiyanlar ve Yahudiler denenmişlerdir. Onlara, atalarının yöneldiği kıbleden başkasına dönmek ağır geldi. Böylece iman edenlerle ırkçılar birbirlerinden ayrılmış oldular.

Yukarıdaki Ayetler inmeden önce Peygamberimiz ve mü'minler Kâbe'ye doğru, Kâbe'yi araya alarak ya da doğrudan Beytülmakdis'e yönelerek namaz kılıyorlardı. Müslümanlar, hicretten sonra da Medine'de yaklaşık on yedi ay boyunca Kudüs'e dönerek namaz kıldılar. Peygamberimiz ve ashâbı, Hz İbrahim'in oğlu Hz. İsmail ile beraber temellerini yükselttiği, İslam'ın ilk kıblesi olan Kâbe'ye doğru namaz kılmayı çok istiyordu. Peygamberimiz sürekli yüzünü göğe çeviriyor ve bu konuda vahiy özlemiyle, İlâhî müjdeyi intizar ediyordu. Nihayet, yukarıdaki Ayetler geliyordu.

Kıble değişikliği hâdisesi, Bera b. Âzibradiyallahu anh'dan rivâyete göre; namaz esnasında vukû' bulmuştur. Allah'ın Rasûlü Ben-i Seleme mescidinde ashâbıyla birlikte öğle namazını kılarlarken bu Ayet (Bakara: 144) geldi. İlk iki rekatı Mescid-i Aksa'ya doğru kılmışlardı. Ayet nâzil olunca, Rasûlullah hemen Mescid-i Haram'a doğru döndü, ashâb da döndüler ve geriye kalan iki rekatı da Mescid-i Haram'a doğru kılarak namazı tamamladılar. Bundan dolayı, bu mescide, Mescid-i Kıbleteyn (iki kıble mescidi ya da iki kıbleli mescid) denmiştir.

Bu olay üzerine derhal etrafa haberler salınmıştır. Kuba mescidinde Müslümanlar namazda iken biri gelip "ben Peygamberin yanından geliyorum ve Mescid-i Haram'a doğru namaz kıldık" diye haber verince; onlar da hemen Mescid-i Haram'a dönüverdiler. Cemaatle kılınan namaz esnasında iken bile, sahabenin Peygamberimize itaatine bakın, Peygamberimizin sahabesinin birbirine güvenine bakın! Kıble gibi çok önemli bir meselede bir tek sahabinin sözüyle, Mescid-i Haram'a dönüyorlar.

Bakara: 144. Ayet, Mescid-i Aksa'ya yönelmeyi neshetmek için gelmiştir. Aşağıda zikredeceğimiz, Bakara 149 da artık kıblenin kıyamete kadar Kâbe olacağını belirtmek için gelmiştir. Bakara: 150. Ayet ise, gerek Yahudilerin, gerek Hristiyanların ve gerekse müşriklerin Müslümanlar aleyhine ellerinde bir delil kalmasın diye gelmiştir. Kıble konusu çok mühim olduğu için farklı üslup ve hikmetlerle, kıblenin değiştirilmesi konusu te'kidli olarak bir kaç kez tekrar etmiştir.

Bakara: 149, 150. Ayetleri okuyalım:

 "Her nereden (yolculuğa) çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir. Şüphesiz bu (emir), Rabbinden (gelen) mutlak bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir. (Evet Peygamberim!) Her nereden (yolculuğa) çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de nerede olursanız yüzlerinizi o tarafa çevirin ki, aralarından zulmedenler hariç, insanların size karşı bir delilleri olmasın. Artık onlardan korkmayın, Benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da hidâyete eresiniz.” [4]

Şimdi soruyoruz: Kıblenin Kâbe'ye çevrilmesi emrinden önce, belli bir zaman [5], Kâbe'ye yönelerek namaz kılınmadığına göre; Müslümanlar nereye yönelerek namazlarını kılıyorlardı? Ve Kâbe’den önceki kıbleye yönelme emri Kur'an'ın neresindedir? Bu sorunun cevabını Kur'an'da bulamayacağınıza göre; Kur'an dışında da vahiy olduğunu ve Kur'an'dan sonra ikinci kaynağın Sünnet olduğunu kabul etmelisiniz! Aksi takdirde, Bakara: 144, 149 ve 150. Ayetlerin hangi Ayeti ya da hükmü nesh ettiğini yani mensuh olan hükmün ne olduğunu açıklayamazsınız! Bize ve size düşen; Rasûl-ü Ekrem'in ashâbı gibi; Peygamberimizin, Allah’ın izniyle Âmir (emreden) ve Nâhî (nehyeden) olduğunu bilip, bu gerçek istikâmetinde iman ve itaat etmemizdir. Peygambere itaat etmemek için bin dereden su getirmek, mü’minlerin işi olamaz!

Size, Kur'an dışında da vahiy olduğunu ve dolayısıyla Sünnetin Kur'an'dan sonra ikinci kaynak olduğunu, Peygambersiz ve Sünnetsiz bir din anlayışının "İslâm" olamayacağını bizzat Kur'an Ayetleriyle uzun uzadıya ispat ederiz. Ve bu açıklamalarımız esnasında, size yönelteceğimiz sorulara da asla cevap veremezsiniz. O sorularımızdan sadece bir tanesi yukarıda, kıblenin değiştirilmesiyle ilgili açıklamalarımızdan hareketle yönelttiğimiz sorulardır! Bu sorulara vahiy istikametinde cevap vermenizi beklemek; sizden o sözlerinizi işiten herkesin hakkıdır!

Ya da makul insanların yaptığını yapıp, Ashâb-ı Kirâm'ın, Peygamberimizin din adına açıklamalarını, "Allah'tan" bilmeleri gibi; siz de, Kur'an'ı, Sünnet çizgisinde kabul edin...

Sahabe, Allah Rasûlünün, Mescid-i Aksa'ya ve sonra da Mescid-i Haram'a yönelmeleriyle ilgili emirlerini delil kabul ediyor da size ne oluyor? Yoksa siz, Allah'ın, sahâbîlere ayrı, bize ayrı bir din gönderdiğini mi iddia ediyorsunuz?

Unutmayın Din, Peygamberimizden itibaren yaşanarak gelmiştir. Dinin esasları mütevâtirdir. Din zaman içerisinde, değerlerini yitirerek, Asr-ı Saadetteki safiyetini ve aslını kaybetmemiştir! İnandığınızı sandığınız Kur'an'ı lütfen daha dikkatlice okuyun.

Peygamberimizin görevi sadece bir postacılık değildi! Onun iki temel vazifesi vardı:

1- Tebliğ (ulaştırmak): “Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer böyle yapmazsan, O’nun risâletini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğuna hidâyet vermez.” [6]

2- Tebyin (açıklamak): “(Biz, o peygamberleri) apaçık belge (mûcize)lerle ve kitaplarla (gönderdik). İnsanlara kendilerine ne indirildiğini açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler diye sana da bu Zikri (Kur’ân’ı) indirdik.” [7]

Rasûlullah, Allah'tan gelenleri asla gizlemeden, ketmetmeden, eğriltmeden olduğu gibi insanlığa ulaştırmış ve gerektikçe de, Ayetleri, yine Allah'ın vahyi istikametinde açıklamıştır. Peygamberimizin, tebliğ ettiği Kur'an'ı açıklamadığını ve uygulamayıp, yaşamadığını iddia etmek açıkça Kur'an Ayetlerini çarpıtmak ve Kur'an'ı anlamamaktır!

Mesele üzerinde, selim bir akıl, meşru bir niyet ve samimi bir kalp ile defalarca düşünmenizi ve bu konuda, çölde susuzluktan bitap düşmüş, neredeyse ölmek üzere olup, suya susayan bir insan gibi, hakikatlere aç olan bir hâlet-i rûhiyye ile tefekkür etmenizi istirham ederiz. Zira, Sünneti kabul etmemek, şehâdeteyn'in ikinci bölümü olan, "Ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Rasûluhu" kısmını da reddi beraberinde getirir ki, bunun ne anlama geldiğini bildiğinizi sanıyorum.

Bu tür meselenin rastgele akıl yürütülerek felsefe yapılacak bir mubahlar sahası olmadığını takdir etmek zorundasınız. Dikkat edin, "ben böyle düşünüyorum" demek, cehenneme müstahak olan pek çok insanın sözüdür! Bu sözü kendinize yakıştırmamalısınız!

Hidâyet dualarımla.

Yusuf Semmak

[1] Buhârî, Edeb, 70

[2] İslâm’ın ilk ve temel kaynağı Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an bizlere, Allah Rasûlüne uymayı da emretmektedir. Allah’ın Rasûlüne uymak ise, O’nun Sünnetine ve Hadislerine tâbi olmakla olur. Allah, Peygamberimizin hevâ’sından konuşmayacağını, onun konuştuğu şeylerin vahiy olduğunu (Necm: 3, 4) ve o her ne verirse onun alınması, her neden sakındırırsa da ondan uzak durulmasını (Haşr: 7) emretmektedir.

Bu konuda bir Ayet ile iktifâ ediyoruz:

“Biz, gönderdiğimiz her bir peygamberi Allah’ın izniyle kendisine itaat edilsin diye gönderdik…” (Nisâ: 64)

[3] Bakara : 143, 144

[4] Bakara: 149, 150

[5] Kıblenin değiştirilmesini emreden Ayetler gelinceye kadar Peygamberimiz ve Müslümanlar, on altı ya da on yedi ay Kudüs'teki Beytülmakdis'e yönelerek namaz kılmışlardır. (Tirmizî, Tefsir, 3)

Kıble Mescid-i Aksa'dan, Kabe'ye çevrilince, bundan önce Kudüs'e doğru namaz kılanların durumu tartışılmaya başlayınca; Bakara: 143. Ayetinde "Allah, sizin imanınızı zâyi edecek değildir" buyrularak, o namazların boşa gitmediği de belirtilmiş oldu. (Buhârî, Tefsir, 2. Sûre, B. 12; Tirmizî, 2. Sûre, 4, 10. Hadis)

[6] Mâide: 67

[7] Nahl: 44

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.