Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2015 10 yıl Nisa/11Allah, size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Nisa/12Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. (Bu paylaştırma, ölen karılarınızın) yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesi, yahut borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. (Yine bu paylaştırma) yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borçlarınızın ödenmesinden sonradır. Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer. Eğer (kardeşler) birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar. (Bu paylaştırma varislere) zarar vermeksizin yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır. (Bütün bunlar) Allah’ın emridir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)
Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2015 10 yıl Yazar Aslında bu ayetlerde göze çarpması gereken ilk tuhaflık birazdan uzunca ele alınacak olan Kuran'daki matematik hatasından neredeyse daha da ilginç: Allah neden kıyamete kadar bütün zaman ve mekânlar için detaylı bir şekilde mirasın tam olarak nasıl bölüştürüleceğini emretsin? Kuran çok daha önemli konularda, örneğin devlet başkanının nasıl tayin edileceği, "şûra"da yer alacak kişilerin nasıl, kim tarafından belirleneceği, ibadetlerin tam olarak nasıl icra edilmesi gerektiği gibi konularda hemen hemen hiçbir somut düzenleme bulundurmaz. Hukuk sistemi için mirastan çok daha mühim denilebilecek alanlarda bu kadar detaylı ayetler yok. Hatta birçok alim bu durumu "İslam Hukukunun esnekliği ve evrensel olmasının bir gereği" olarak yorumlar ve Allah'ın kullarına değişen şartlara göre (İslam'ın özüne sadık kalarak) somut kuralları değiştirmelerine izin vermekle ne kadar da rahmetli davrandığını söyler. Hâl böyle iken, neden miras gibi nisbeten daha önemsiz, üstelik çok daha değişken olması gereken bir konuda bu kadar detaylı hükümler gelmiş? Neden müslüman toplumlara kıyamete kadar, ekonomik, sosyal, kültürel, demografik şartlar ne olursa olsun, miras paylaşımını tam olarak bu şekilde yapmak emredilmiş? Ve neden bu paylaşım her zaman ve her yerde en âdil, hatta tek âdil seçenek olsun?
Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2015 10 yıl Yazar Yukarda okuyabildiğimiz Nisa Suresi'nin 11. ve 12. ayetleri daha sonra gelen 176. ayetle birlikte miras paylaşımını düzenler. Metni kısa tutmak için 176. ayeti yukarda alıntılamadım. Çünkü açıklamaları sadece Nisa 11 ve 12'yi ilgilendiren örneklerle kısıtlı tutacağım ve aşağıda sadece bir yerde 176. ayetin de kapsamına giren bir ek örnek vereceğim. Her üç ayet de birden çok cümle içerir ve her bir cümle "eğer şöyle ise, şu varise (mirasçıya) şu kadar verilir" şeklinde düzenlemeler getirir. Meselâ bir ayetin bir cümlesinde "ölenin eğer çocuğu yoksa annesine şu kadar" diye geçer, diğer ayetin başka bir cümlesinde "ölenin eğer çocuğu yoksa kocasına şu kadar" diye geçer. Pratikte eğer ölen bir kadının çocuğu yok, fakat annesi ve kocası var ise, bu somut durum için her iki cümle de aynı derecede ve doğrudan geçerli olur. Yani "eğer çocuk yoksa anneye şu kadar" cümlesi bir tek ölenin sadece annesinin olduğu, başka kimsesinin (örneğin eşinin) olmadığı durumu düzenlemekle kalmıyor. Zaten bu mantıksız olurdu, cümle sadece ve sadece bu durumu (ölenin varis olarak yalnızca annesinin kaldığı durumu) düzenlemiş olsaydı, neden anneye sadece üçte bir versin? "Eğer çocuk yoksa anneye şu kadar" cümlesi, ölenin çocuğunun olmadığı, fakat annesinin olduğu her durum için doğrudan geçerli (ölenin eşi olsa da, olmasa da). Başka bir deyişle, pratikte çıkabilecek olan durumlar (varis tabloları) tek tek bir bütün olarak tek bir ayet veya tek bir cümle bütünlüğü içerisinde ele alınmamış. Dolayısıyla ayetleri herhangi bir somut durum (varis tablosu) üzerinde uygulamak istediğimizde, üç ayeti de cümle cümle okuyacağız ve işlemekte olduğumuz somut durum (varis tablosu) için geçerli olan cümleleri tespit edeceğiz. Örnek: İlkin örnek olarak sorunsuz bir olaya bakalım. Çocukları ve babası olmayan bir kadın (borç ve vasiyet bırakmadan) ölür. Geriye sadece annesi, kocası ve üç (aynı anadan, farklı babalardan) erkek kardeşi kalır. Ölen kadının malı, varisler (mirasçılar) arasında nasıl bölüştürülecek? Yukardaki ayetleri okuyoruz ve bu somut durum için geçerli olan cümleleri tespit ediyoruz. Nisa/11'den: "Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir." Nisa/12'den: (Koca için) "Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir." Nista/12'den: "Eğer (kardeşler) birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar." Demek ki: anneye: 1/6 kocaya: 1/2 = 3/6 3 kardeşe (toplam): 1/3 = 2/6 Görüldüğü gibi bu somut durumda toplam 6/6 = 1 çıkıyor. Yani pay ile payda eşit. Ve miras aynen ayette yazılı olan oranlarıyla paylaştırılabiliyor. (Not: Tefsirlerin çoğunluğuna göre, Nisa/12'de adı geçen "kardeşler" sadece anne tarafından olan kardeşleri kapsamakta, aynı anne ve aynı babadan olan kardeşlerin durumu ise 176. ayette düzenlenmekte. örn. bkz. ve bkz. Ayetin lafzında böyle bir anlam yok. Ama müfessirler böyle bir ayrıma gitmiş. Burada ele alınan mesele için bir önemi de yok. Yukarda sadece sorunsuz bir duruma örnek getiriliyor. Eğer tefsirlerin bu yorumunu benimsiyorsanız, yukardaki örnek durumda kardeşler aynı anneden, farklı babalardan olsun. Eğer bu yorumu kabul etmiyorsanız tam öz kardeşler olsun.)
Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2015 10 yıl Yazar Yukardaki örnek durumda ayette belirtilen oranlar tam yetiyor, ne eksik kalıyor ne de fazla. Fakat elbette ki, birçok durumda ayetteki oranları dağıttığımızda mal fazla gelecek, yani artakalacaktır. Örneğin çocuğu, kardeşi, anne-babası olmayan bir kadın (borç ve vasiyet bırakmadan) ölür ve gerisinde bir tek kocasını bırakırsa Nisa/12'deki "Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir."cümlesi gereği kocaya malın yarısı verilir. Diğer yarısı artar. Veya çocuğu, babası ve kardeşi olmayan, fakat kocası ve annesi olan bir kadın öldüğünde: Nisa/11'deki: "Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer." Nisa/12deki: (Koca için) "Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir."cümleleri uyarınca mal şu şekilde paylaştırılır: anneye: 1/3 = 2/6 kocaya: 1/2 = 3/6 toplam: 5/6 Ve geriye malın 1/6'sı artakalmış, yani fazla gelmiş olur. Ama bu gibi durumlarda herhangi bir sorun yok, çünkü ayetlerde yazan hisseler sahiplerine verilebilmiştir. Sorun sadece, fazla gelen malın kime ve nasıl verileceği. Bu soruya (İslam Miras Hukukundan bağımsız olarak) kendimizce alternatif çözümler üretmeye çalışsak, meselâ aklımıza şu seçenekler gelebilir: (1) Kimseye verilmeyip devlet hazinesine geçmesi, (2) Ayetlerde geçmeyen yakınlara dağıtılması (dede, nine, hala, teyze, amca, dayı vs.), (3) Ayetlerde geçen, hissesini almış varislere oranları nispetince (bir nevi bonus olarak) bölüştürülmesi vs. İslam Miras Hukukunda (feraiz'de), duruma göre bütün bu seçenekler işleyebilmektedir. Miras konusuyla ilgili söylenmiş çok sayıda peygamber hadisine ve sahabe içtihatlarına dayanarak zaman içerisinde oldukça teferruatlı bir sistem geliştirilmiş. Örneğin belli şartlar yerine gelmişse, yukardaki 2. seçenek işliyor, yani artan mal (oranları hadis ve içtihatlarla belirlenen) diğer yakınlara dağıtılıyor. Diğer bazı durumlarda 3. seçenek işliyor, yani artan mal, ayetlerdeki hisselerini alanlar arasında (oranları nisbetince) tekrar bölüştürülüyor. Bu üçüncü seçeneğe feraiz terminolojisinde reddiye ismi verilmiş. Artan mal, hisselerini alan varisler arasında tekrar bölüştürüldüğünden, varisler ayette yazan oranlardan daha fazla almış oluyor. Ama burda ilkesel bir sorun yok, çünkü neticede Kuran'da belirlenmiş olan oranlar sahiplerine verilebilmiş. Gerçi sahabenin büyüklerinden Zeyd bin Sabit reddiye yöntemine karşı çıkmış ve bu durumlarda kalan malın devlet hazinesine (beytü'l male'e) bırakılması gerektiğini savunmuş. Ama bu tartışmanın, hemen aşağıda işlenilecek olan matematik hatasıyla bir ilgisi yok. Çünkü malın fazla geldiği durumlarda, artakalan kısmı reddiye yöntemiyle hisselerini alan varislere (bonus olarak) bölüştürsek de, ayette geçmeyen yakınlar arasında paylaştırsak da, devlet hazinesine geçirsek de, fakir fukaraya dağıtsak da, her halükârda ayette yazan oranlar sahiplerine verilebilmiştir.
Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2015 10 yıl Yazar Fakat bazı durumlar da var ki, ayetlerdeki oranları dağıtmaya çalıştığımızda, mal yetmiyor, pay paydadan büyük çıkıyor. Ayetlerin hazırlanmasında belli ki bu durumlar düşünülememiş ve böylece çok bariz bir hata yapılmış. Meselâ birisi bize "Şu pastanın yarısını Fatma'ya, yarısını Ayşe'ye, üçte birini de Hatice'ye ver" dese, muhtemelen bu kişinin ya şaka yaptığını sanarız, ya da zekâsından şüpheleniriz. İşte ayetleri uygulamaya çalıştığımızda tam olarak bu absürt sonucun çıktığı birden çok durum (varis tablosu) var. Bu durumlar, fıkıh kitaplarının "feraiz" (miras hukuku) bölümünde işlenmekte. Burada sadece iki tanesini örnek olarak ele almakla yetinebiliriz. Örnek 1: Kardeşleri olmayan bir adam (borç ve vasiyet bırakmadan) ölür. Geriye üç kız çocuğu, annesi, babası ve karısı kalır. Bu durum için geçerli olan cümleleri okuyalım: Nisa/11'den: "(Çocuklar) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır." Nisa/11'den: "Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır." Nisa/12'den: (Karı için) "Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır." üç kız çocuğuna (toplam): 2/3 = 16/24 anneye: 1/6 = 4/24 babaya: 1/6 = 4/24 karısına: 1/8 = 3/24 toplam: 27/24 ! Böyle bir paylaşımı yapmak ise matematiksel olarak imkânsız. Çünkü pay, payda'dan büyük çıkıyor. Yani mal yetmiyor. Ne yaparsak yapalım, malı bu şekilde bölüştüremiyoruz. Ya ayette geçen oranları kendimizce azaltacağız, ya da ayette hak sahibi olan bazı varislere hiçbir şey vermeyeceğiz. Ama her halükârda, ayette yazan oranları bütün hak sahiplerine vermek mümkün değil! Bu örnek durumda ayetlerin kasıtlı veya kasıtsız yanlış uygulanması söz konusu değil. Ayetlerin lafzından da açıkça bu sonuç çıkıyor.
Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2015 10 yıl Yazar Bir kişi öldüğünde mirasçılara dağıtılacak payların toplamının % 100 yani 1 olması gerekir. Ancak yukardaki ayetlere göre paylaşım yapılmaya çalışıldığında bu toplam bazen 1’den büyük bazen de 1’den küçük çıkmaktadır. Basit bir örnek verelim. Durum 1: 60 milyarlık serveti olan bir kadın öldü. Geride kocası ve üç erkek kardeşi kaldı. Kadının annesinin ve babasının ölmüş olduğunu ve çocuklarının da olmadığını düşünelim. 60 milyar nasıl paylaştırılacaktır? “Kadınlarınızın çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir” hükmü gereği mirasın ½’si kocanındır. “Eğer bir erkek veya kadına kelale yollu (çocuğu ve babası olmadığı halde) varis olunuyor ve bunların ana-bir erkek veya bir kız kardeşi bulunuyorsa, her birine edilen vasiyetten veya borçtan arta kalanın altıda biri düşer” hükmü gereği de mirasın 1/6'şardan toplam 1/3’ü kardeşlere düşer. Başka mirasçı olmadığına göre oranları topladığımızda ½ + 1/3 = 5/6 = 0.83 Toplam 1’e ulaşamadı. 60 milyarlık mirasın 5/6’sı yani 50 milyar dağıtılacak ama 10 milyar elde kalacak. Bu para kime verilecek? Durum 2: Varsayalim ki, bir adam öldü, geride 162 milyarlık bir miras ve üç kız evlat, bir ana, bir baba ve eşini birakti. Bu sefer de yukarıdaki ayetlere göre miras paylaşımı şöyle olacaktır: Üç kız evlata mirasın 2/3'ü, ana ve babanın her birine 1/6, karısına 1/8 kalacaktr. Bu durumda oranları toplayalım (2/3)+(1/6)+(1/6)+(1/8 )= 27/24 = 1,125 Bu sefer de oran 1’den büyük çıktı. Eğer payları oranında, yani kızlara (162 * 2/3) 108 milyar, ana ve babaya toplam 54 milyar, karısına da 20.25 milyar verirsek toplamı 182.25 milyar ediyor. Halbuki elimizde 162 milyar var. 20.25 milyarlık eksiğimiz oldu. (Karısına verilen 1/8 fazlalık gibi duruyor) Bu parayı nerden bulup vereceğiz? Kuran’daki bu matematik hatasını düzeltmek için Ömer “avl”, “avliye” olarak adlandırılan basit bir yöntem geliştirmiş. Bu yöntem Kuranda verilen oranlardan yola çıkıp ufak bir değişiklik yaparak oranların tümünü yeniden değiştiriyor ve toplamı % 100 olacak şekilde yeniden düzenliyor. Günümüzde de islam hukuku miras konusunda bu yöntemi esas alıyor.. Bu yöntem şöyle: Eğer mirasçıların toplam payı mirastan fazla çıkarsa herkesin payı birbirlerine orantılı olacak şekilde azaltılıyor. Buna avliye deniliyor. Yok eğer, mirasçıların toplam payı mirastan az çıkarsa bu sefer de herkesin payı yine birbirlerine orantılı olarak artırılıyor. Buna da reddiye deniliyor. Bunu yukardaki iki örnek üzerinden görelim. Durum 1 (reddiye yöntemi ile çözüm): Kuran hükümlerine göre koca ve kardeşlerin alması gereken paylar nasıldı? Miras: 60 milyar Koca: ½ yani 30 milyar Kardeşler: 1/3 yani 20 milyar Payları topladığımızda 6/6 etmesi gerekirken 5/6 gibi bir sonuç çıkıyor. Bu durumda payları bir miktar artırmak gerekiyor. Kalan 1/6’yı ikiye bölüp koca ile kardeşlere versek itirazlar gelebilir. Muhtemelen gelmiş ki, avliyeciler oranları rastgele değil de mirasın tamamını 6/6 yerine 5/6 varsayarak yeniden dağıtmışlar. Bunun için de herkesin payını 6/5 ile çarparak yeni oranlar çıkarmışlar. Eğer payları 6/5 ile çarparsak: (6/5 * ½) + (6/5 * 1/3) = (6/10) + (12/15) = 18/30 + 12/30 böylelikle Koca: 15/30 yerine 18/30 yani 36 milyar Kardeşler: 10/30 yerine 12/30 yani 24 milyar alıyor. Şimdi koca diyebilir ki Allah'ın kitabında bana yarısı yani 15/30 deniyordu. Siz bana 18/30 veriyorsunuz. Ben bunu kabul edemem. Allah'ın bana layık gördüğünden fazlasını alamam. Artık bu durumda ne olur bilemeyiz. Buna Allah adaleti değil kul adaleti denir herhalde. Bir de reddiyeciler reddiye durumuna özel bazı yorumlar da getirmişler. Buna göre reddiye sadece kan bağı olanlar uygulanır, dolayısıyla karı veya kocaya uygulanmaz şeklinde. Eğer reddiyeyi bu şekilde uygulayacak olursak kocaya düşen 1/2 artırılmaz. Sadece kardeşlerin payı artırılır. Bizim durumumuzda kalan 1/2 kardeşlere pay edilir. Koca: 1/2 yani 30 milyar Kardeşler: 1/3 yerine toplam 1/2 yani 30 milyar. Durum 2(avliye yöntemi ile çözüm): Kuran hükümlerine göre ölen adamın kızlarının, ana ve babasının ve karısının alacağı paylar nasıldı? Miras: 162 milyar Kızları: 2/3 yani 108 milyar Ana ve babası toplam: 1/3 yani 54 milyar Karısı: 1/8 yani 20.25 milyar Bu durumda da toplam oran 27/24 ettiği için elimizdeki para Kuranın istediği paylaşıma yetmiyor, 20.25 milyarlık bir fazla paraya ihtiyacımız oluyor.Bu parayı da devlet hazinesinden veremeyeceğimize göre bu sefer de herkesin payını bir miktar azaltıyoruz. Toplam oran 27/24 olduğu için bu sefer de herkesin payını 24/27 ile çarparak paylarını düşürüyoruz ki toplam mirasa denk gelsin. (24/27 * 2/3) + (24/27 * 1/3) + (24/27 * 1/8) = (48/81) + (24/81) + (9/81) Bu durumda Kızları: 2/3 yani 108 milyar değil bunun yerine 48/81 yani 96 milyar Ana ve babası toplam 1/3 yani 54 milyar değil bunu yerine 24/81 yani 48 milyar Karısı: 1/8 yani yani 20.25 milyar değil bunun yerine 9/81 yani 18 milyar alıyorlar. Görüldüğü gibi bu örnekte de herkesin payını bir miktar düşürmek zorunda kaldık. Bu durumda da kadın çıkıp diyebilir ki Allah bize emretti, benim almam gereken 20.25 milyarken siz 18 milyar verdiniz. Bu paranın gerisi nerde? Yapacak birşey yok, çünkü Kuranda matematik hatası var. Sürekli bir eşi daha yazılamaz, hatasız denilen Kuran’da hata olduğu daha Ömer döneminde bile ortaya çıkmış ve bunu da avliye yöntemi ile düzeltmişler. Ama buna karşın Kuran’ın eşi benzeri görülmemiş olduğu, tek bir hata olmadığı yinelenip duruyor. Diyecek birşey bulamıyorum artık.
Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2015 10 yıl Yazar Avliyeyi daha iyi anlamak adina; lk olarak Halife Ömer'in uyguladığı ve hanefi, şafii, maliki ve hanbeli mezbelerince (yani Ehl-i Sünnet'in dört mezhebince de) kabul gören bu yöntemi yukardaki örneklere uygulayalım. Örnek 1: Durum şöyleydi: üç kız çocuğuna (toplam): 2/3 = 16/24 anneye: 1/6 = 4/24 babaya: 1/6 = 4/24 karısına: 1/8 = 3/24 toplam: 27/24 Ehl-i Sünnet'in yöntemine göre bu durumda eksik kalan payda, çoğaltılarak pay'a eşitleniliyor (Bu yüzden bu işleme "avliye" denmiş. "avl", yükseltme, çoğaltma anlamına geliyor.) Yani 24 sayısı, 27'ye dönüştürülüyor ve taksim 27 payda'sı üzerinden yapılıyor: üç kız çocuğuna (toplam): 2/3 = 16/24 => 16/27 anneye: 1/6 = 4/24 => 4/27 babaya: 1/6 = 4/24 => 4/27 karısına: 1/8 = 3/24 => 3/27 toplam: 27/24 => 27/27 Böylece ayetteki açık hükme göre verilmesi gereken oranlar bütün mirasçılar için düşürülmüş oluyor. Yani yukardaki durumda meselâ anne 1/6 = 4/24 alması gerekirken, sadece 4/27 alıyor. Örnek 2: anneye: 1/3=2/6 => 2/8 kocaya: 1/2=3/6 => 3/8 öz kız kardeşe: 1/2=3/6 => 3/8 toplam: 8/6 => 8/8 Burda da aynen birinci örnekte olduğu gibi eksik kalan payda 6 yükseltilerek pay'a tamamlanmış ve bütün mirasçıların oranı düşürülmüş oldu. Örneğin anneye ayette üçte bir yazmasına rağmen, sekizde iki, yani dörtte bir kaldı.
Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2015 10 yıl Yazar Kuran'daki matematik hatasının bu kadar açık seçik olmasına rağmen, inananlar bunu bile kabul etmemeyi başarabiliyorlar! Hele İslam Hukukçuları bu sorunu dillendirenleri sürekli feraiz ilmini (İslam Miras Hukukunu) bilmemekle, anlamamakla suçlarlar. Oysa ortada anlaşılması çok zor, çok derin bir mesele yok. Mesele yukarda anlatılandan ibaret: Kuran'daki hükümlere göre bazı durumlarda hesap tutmuyor! Bu engeli aşmak için uygulamada yukarda sayılan yöntemler bulunmuş, hatadan kaynaklı imkânsızlık pratikte aşılmış. Ama pratikte bunun aşılmış olması ve 1.400 yıldır fıkıh kitaplarında ve şerî uygulamalarda, yukarda tanıtılan yöntemlerin oturmuş müesseseler hâline gelmiş olması, hatanın hiç olmadığı anlamına gelmez. Ehli Sünnetin "avliye" metodu da, Şia'nın öncelik sırası metodu da, aslında Kuran'daki hatayı düzeltmek'ten başka birşey değil!Bu "düzeltme" yöntemleriyle bariz bir şekilde, Kuran'daki açık hükümden sapılıyor. Hükümden sapılıyor, çünkü hükmün kendisini uygulamak matematiksel olarak imkânsız. Bir ilk okul öğrencisi sınavda "2 + 2 = 3" yazarsa, öğretmen 3'ün üstünü çizer, 4 yazar ve öğrenciye düşük not verir. Biz bu durumda, "öğretmen talebenin hatasını düzeltti" deriz, "avliye usûlü ile 2+2=3'deki gizli hakikati buldu" demeyiz! Mesele bu kadar basit! Ayetteki oranların üstü çiziliyor ve yerine uygulanabilir oranlar konuluyor.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.