Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Taze Taze, Sıcak Sıcak İnsanlık Namına Ne Kadar İlginçlik Varsa Burada...


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Türkiye'nin güldüren futbol kulüpleri

 

 

Türkiye'de amatör kümede mücadele eden bazı futbol kulüpleri oynadıkları futboldan çok ilginç isimleriyle dikkat çekiyor.

Türkiye Futbol Federasyonu'na bağlı 1. ve 2. Amatör Küme ile Deplasmanlı Gençler Ligi'nde mücadele eden bazı takımların isimleri oynadıkları futbolun önüne geçiyor. Amatör kümede mücadale eden takımların arasında meslek isimlri çok yaygınken, bazı takımların ismini okumak ise zaman alabiliyor.

İl Özel İdaresi Köye Yönelik Hizmetlerspor ve İzmit Büyük Derbent Hikmetiye Belediyespor isimleri defalarca okunduğunda hafızalarda kalıyor. Bazı takımların isimleri ise sebze ve yemek isminden oluşuyor.

Bu isimlere örnek takımlar ise Lahanaspor ve Mercimekspor. Bazı şehirlerde ise takımlar bulundukları ilçelerin kurtuluş tarihlerini kendilerine isim seçerken, bu alanda da Erzurum ön plana çıkıyor.

Erzurum'da 21 Martspor, 25 Martspor, 3 Martspor ve Çat 9 Martspor isimli 4 takım mücadele ederken, bu şehirde Mart'tan başka bir ay ismiyle takım adı bulunmaması dikkat çekiyor. Erzurum ayrıca 'Doğunun Parisi' lakabını ise amatör kümede Van'a kaptırmış durumda. Van Amatör Küme'de mücadele eden 'Van Parisspor', Van'ı bu alanda Erzurum karşısında 1-0 öne geçirmiş bulunuyor.

Turkcell Süper Ligi'nde mücadele eden Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin isimleri ve benzer isimleri de Anadolu kulüplerinde yaygın olarak kullanılıyor. Bu takımlar içinde Trabzon'da mücadele eden 'Fenerbahçe' dikkat çekerken, Konya'da mücadele eden '1905 Ultraaslanspor'da Galatasaray taraftar gruplarından birisinin adını taşıyor.

 

İşte Türkiye'nin ilginç isimli futbol kulüpleri:

 

'Yeni İmamoğluspor, Adana Kiremithanespor, Mercimekspor, Kürkçüler Amatörspor, Kunduracı Esnafspor, Karadilli Topaçspor, Hamur Kümbetspor, Sineklerspor, Garipspor, Vicdaniyespor, Masatenisispor, Dikkaldırımspor, Kerametspor, İbriktepespor, Osmanlıspor, Batı Trakya Türklerispor, Kırmızı Toprakspor, 21 Martspor, 25 Martspor, 3 Martspor, Çat 9 Martspor, Muttalip Gençlik ve Spor, Çıksorutspor, Beşiktaşspor, Arpaç Bahşişspor, Arpaç Sakarlarspor, Başıbüyük, Bezirganbahçe, Çırçır, Gaziosmanpaşa Venüs, İzzettin, Kanarya Azimspor, Kuşçu Mithatpaşaspor, Büyük Karıştıranspor, Mucurgücü Belediyespor, Arap Çeşmespor, Çotanakspor, İzmit Büyük Derbent, Hikmetiye Belediyespor, Yalakderespor, 1905 Ultraaslanspor, Uluoymak 1 Eylülspor, Mütevelli, Hacıbektaşgücü, İl Özel İdaresi Köye Yönelik Hizmetler Spor, Çorapçılarspor, Tillo Gençlikspor, Abdülvahabigazispor, Lahana, Fenerbahçe, Van Parisspor, Karadonspor'

 

Alıntıdır..

Gönderi tarihi:

Su sıçrayan kedi çıldırdı

 

 

Gerard daigle adlı Kanadalı (80) , papağanına duş yaptırırken su sıçrattıgı kedisinin hışmına uğradı.

 

Trois-Riverere'te meydana gelen olayda ,Daigle papağanına duş yaptırırken kedisi 'touti' de onu izliyordu.

 

Bu sırada üzerine yanlışlıkla su sıçrayan Touti , çılgına döndü ve saldırdıgı sahibini çeşitli yerlerinden yaraladı , Saldırı sonucu yaklaşık yarım litre kan kaybeden yaşlı adam , çılgın kediyi karısının yardımı ile yatak odasına kilitledi . Çılgın kedi uyutularak sakinleştirildi.

Gönderi tarihi:

Rize' de Emin ve Rıfkı Konakçı kardeşler 6 metre arayl 7 şer katlı iki apartman yaptırdı . Masraf olmasın diye de apartmanlara asansör koydurmadı. İki kardeş de kendi apartmanlarına oturmak için en üst katı seçti. Birbirlerine gidip gelirken 7 kat inip çıkmak zorunda kalan kardeşler sonunda iki apartmanın arasına köprü yaptı. Şimdi ikisi de "artık komşuluk çok kolay" diyor.

 

Laz uşağu bunlar o kadar çalışır kafa tabiki :D

Gönderi tarihi:

Türk icatları

 

 

Türk'lerin şüphesiz ki Dünya tarihini etkileyen sayısız buluşları var. İşte sizin için bu icatları araştırdık...

 

 

-Bitmeyen piknik tüpü

 

-Sigara cepli çorap

 

-Topuğu basık ayakkabı

 

-Köpüklü su musluğu ve şampuan konulan şofben

 

-Elektrik sayacı durduracağı

 

-Döner pişiren mikrodalga

 

-Laf atan korna

 

-Minibüs arkasından para uzatmak için şoförün yanına kadar uzanan demir

 

-Çok amaçlı anne terliği

 

-Kurban kesme makinesi

 

-Basamakta durana çarpmayan otomatik kapı

 

-Otobüste yan koltukta oturan kişinin gazetesini rahat bir şekilde okuma imkanı veren zoom'lu gözlük

 

-Düğmesine basıldığında 'dü-lüü' sesi veren akbil taklidi

 

-Ağza takılan ve dişlerle şişe kapağı açmayı kolaylaştıracak açacak

 

-Polis kontrolünden 300 metre önce kendiliğinden takılan emniyet kemeri

 

-Radarı 1 km geriden algılayabilen cep telefonu

 

-Kapkaççılar için tasarlanmış elektirikli çanta

Gönderi tarihi:

Canım Türkiyem Canım Vatandaşım

 

 

14 OCAK 2004

 

Samsun'da bir bankanın Mecidiyeköy Şubesi'ni soyan Mehmet Murat Pas iki ay sonra ayni şubeye para yatırmaya kalkınca yakalandı.

 

22 OCAK 2004

 

Bursa'da manavda sivribiber kalmadığını öğrenen Sezer Kırbıyıklı 'Bu nasıl manav?diyerek domatesleri kurşunladı.

 

22 OCAK 2005

 

Erzurum'da tarihi koç heykelini evinin önüne çesme yapmak isteyen adam yakalandı.

 

28 ŞUBAT 2004

 

Adapazarı'nda İnsan Hakları Ulusal Komitesi Başkanlığı'nca mahkûmlar arasında düzenlenen resim yarışmasında mansiyon kazanan Gültekin Toker'in ödülü, tahliye olduğu için evine götürüldü. Polisi gören Toker kaçtı, ödül için geldiklerini öğrenince döndü.

 

24 MART 2004

 

Samsun'da otobüs durağı çalındı.

 

3 Nisan 2004

 

Adana Kümes Hayvanlarını Koruma Derneği horoz dövüşü yaptırırken yakalandı

 

24 Nisan 2004

 

Erzurum'un Bosçakmak köylüleri, dört katlı apartman büyüklüğündeki kayayı, köylerine düşmesin diye halatla bağladı.

 

28 NISAN 2004

 

Sivas'ta 732 yıllık tarihi bir mermer, kimliği meçhul 'meraklılar' tarafından, plastik olup olmadığının anlaşılması amaciyla kırıldı.

 

29 NISAN 2004

 

Bursa Inegöl'e bağlı 3 bin nüfuslu Cerrati Beldesi'ne 3 bin kişilik cami yapıldı.

 

2 Mayıs 2004

 

Antalya'da iki kızıyla evden kaçan oryantal Hatice Topçu, eşi Celal Topçu'nun pantolonlarını, 'Takip etmemesi için' yanında götürdü.

 

25 MAYIS 2004

 

Radarı önceden haber veren ve kendisine yurtdışından gelen aleti gazete ilanıyla satmak isteyen adam yakalandı.

 

26 Mayıs 2004

 

Trabzon'a bir hastaneye gidip, bugüne kadar hiç cinsel iliskiye girmediğine dair rapor isteyen Mehmet Mısırlı'ya (46) 'deli raporu' verildi.

 

2 Haziran 2004

Zonguldak Limanı'na sığınan kuğuyu yediler.

 

24 Haziran 2004

 

Savas Ay, programına ünlü benzerlerini çıkardı, araya gerçek Ciguli'yi de soktu. Ciguli, benzerlik yarışmasında üçüncü oldu.

 

 

16 TEMMUZ 2004

 

178 ALO - RTÜK hattına başvuran biri, Sütaş reklamında gol atan inek Ayraniç'in memelerinin görünmesinden sikayetci oldu.

 

15 EYLÜL 2004

 

Malezya Kralı Kapalıçarşı'dan halı aldı. Kral'a ikram olarak çay getiren garsonlar, halılara çay döktü.

 

4 EKIM 2004

Sakarya Devlet Hastanesi Acil Servisi'nde görevli sağlık memuru Serkan Atasoy, eski gemi tayfası Cüneyt Veli'den iki saat yerine bakmasını istedi. Veli, elini kesen bir adama dikiş atarken bir doktor tarafından yakalandı.

 

:lol::lol::lol: Varmı be üstümüze :stuart::stuart::stuart:

Canım Türkiyem Canım Vatandaşım

Gönderi tarihi:

Tüm çalışanların okuması gerekli

 

 

NewYork'ta bir yayınevinde redaktör olarak çalışan 51 yaşındaki George

Turklebaum, geçirdigi kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiş... peki bu olayın

diğer milyonlarca kalp kriziyle ölümden farkı nedir derseniz:23 kişiyle birarada çaliştığı açık ofiste, adamın kalp krizinden gittiği tam 5 gün sonra birisinin yanına gidip 'iyi misin?' diye sormasıyla farkedilmiş..

 

Patronu, şirkette 30 yıldır çalışan George'un sabah ofise en erken gelip akşam en geç çıkan eleman olduğunu, etrafindakilerle konuşmadan bütün gün sadece işiyle ilgilendiğini söylemiş.. bu nedenle de, her zamanki gibi masasında bir yazı okuduğu sırada kalbi duraraköldüğünde kimsenin dikkatini çekmemiş..

 

Bu olaydan çıkarmamız gereken ders: Kendinizi paralarcasına çalışmayın .. kimse farketmiyor :)

Gönderi tarihi:

Baba Oğul Muhabbeti

 

 

Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken buldu.

 

Çocuk babasına, "Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun" diye sordu ...

 

Zaten yorgun gelen adam, "Bu senin işin değil" diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk "Babacım lütfen, bilmek istiyorum" diye üsteledi.

 

Adam "İllâ da bilmek istiyorsan 20 milyon" diye cevap verdi.

 

Bunun üzerine çocuk "Peki bana 10 milyon borç verir misin" diye sordu.

 

Adam iyice sinirlenip, "Benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi, derhal odana git ve kapını kapat" dedi.

 

Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı.

 

Adam sinirli sinirli "Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder." diye düşündü.

 

Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, "Belki de gerçekten lazımdı..." Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı... Yatağında olan çocuğa, "Uyuyor musun" diye sordu.

 

Çocuk "Hayır" diye cevap verdi... "Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" dedi...

 

Çocuk sevinçle haykırdı, "Tesekkürler babacığım..." Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı.

 

Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı.

 

Bunu gören adam iyice sinirlenerek, "Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun..? Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok..." diye kızdı.

 

Çocuk "Param vardı ama yeterince yoktu" dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı; "İşte 20 milyon... Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım..?"

Gönderi tarihi:

İlginç bir telesekreter mesajı

 

 

Konumuz California'daki Pacific Palisades adlı okul.. Burada okuyan çocukların velileri, bütün okulu ve öğretmenleri dava ediyor, çünkü bütün dönem boyunca 15 ile 30 gün arasında devamsızlık yaptıkları halde çocuklarının derslerden kalmalarını kabul etmiyorlar.. Velilerin neredeyse tehdide varan itirazlarıyla baş edemeyen okul yönetimi, en sonunda telesekreter mesajını aşağıdaki şekilde değiştiriyor, ve "YILIN TELESEKRETER MESAJI" ödülünü kazanıyor.

 

"Merhaba! Pacific Palisades'e hoşgeldiniz. Bu bir otomatik mesajdır. Lütfen seçenekleri tek tek dinleyerek istediğiniz departmanla ilgili tuşa basınız.

 

- Çocuğunuzun neden devamsızlık yaptığı konusunda yalan söylemek için 1'e

 

- Çocuğunuzun neden ödevlerini yapmadığı konusunda yalan söylemek için 2'ye

 

- Bizim hangi konularda işe yaramadığımızı belirtmek için 3'e

 

Evinize gönderilen ve alıcı imzanız üzerinde olduğu halde almadığınızı iddia ettiğiniz uyarı mektupları için 4'e

 

Müdür ve diğer yetkililere küfür etmek için 5'e

 

Çocuğunuzu her sabah en az 10 dakika bekleyen okul otobüsü hakkındaki şikayetleriniz için 6'ya

 

Süper kabiliyetli mükemmel çocuğunuzun beceriksiz öğretmeninden yakınmak için 7'ye

 

Bıraksanız bütün okulu yiyecek çocuğunuzun yetersiz bulduğu okul menüsünden şikayet etmek için 8'e basınız

 

Çocuğunuzun gerçek bir dünyada yasadığının farkındaysanız ve sorumluluk almayı öğrenmesini istiyorsanız, bunun için de ona verilen ödevleri zamanında ve tam olarak yapmasının çok önemli olduğuna inanıyorsanız, ayrıca eğitimin ilk önce ailede başladığının bilincindeyseniz, artık telefonu kapatabilirsiniz.. iyi günler dileğiyle.

Gönderi tarihi:

Kötü haber nasıl verilir.

 

 

İstanbul'da üniversitede okuyan genç kız Ankara'daki babasına telefon etmiş:

 

 

-"Baba, meraba. Ben Lale...."

 

 

-"Ooooo. Güzel kızım benim. N'abersin bakalım?..."

 

 

-"Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim yok valla..."

 

 

-"Hayırdır? Bi sorun mu var?...

 

 

Kız ağlamaya başlar; babası ise üzüntü ve meraktan kafayı yemektedir:

 

 

-"N'ooldu kızım? Anlatsana..."

 

 

-"Murat evi terketti. Boşanmak istiyormuş..."

 

 

-"Ne evi lan? Ne boşanması? Sen ne zaman evlendin de boşanıyorsun?..."

 

 

-"Hani senin hiç hoşlanmadığın esrarkeş çocuk vardı ya. Ben onunla evlendim."

 

 

-"İyi halt ettin, zilli. Neyse, artık yapacak bi şey yok. Versin mahkemeye, hemen boşanın..."

 

 

-"Boşanalım ama benden 10 milyar istiyor. Eğer vermezsem, iyi zamanlarımızda çektiği çıplak fotoğraflarımı internetten herkese yollayacakmış...."

 

 

-"Püüh. Rezil... Çıplak fotoğraf çektirdin, öyle mi?"

 

 

-"Ama babacığım. O benim kocamdı. Ne biliyim böyle bir puştluk yapacağını."

 

 

-"Peki. Olan olmuş artık. Yarın havale ederim parayı...Öğleden sonra Bankaya gidip çekersin; sonra da alıp yakarsın o kahrolası fotoğrafları..."

 

 

-"Sağol baba. Eeee. Şey...Bi de kürtaj için 2 milyara ihtiyacım var..." Adam artık iyice fenalaşır. Boğuk bir sesle konuşur:

 

 

-"Kürtaj mı? Bir de hamile mi kaldın o çocuktan sen?..."

 

 

-"Aslında ondan değil... Zenci bi çocuk vardı...Zaten o yüzden ayrılıyoruz ya...."Adam bayılmak üzeredir. Nabzı yükselir, tansiyonu düşer, artık inleyerek konuşmaktadır:

 

 

-" Biz seni oraya okumaya yollamıştık. Sen ne haltlar çevirmişsin.Allahım. Nedir bu başımıza gelenler...Okulu bititir bitirmez Ankara'ya dönüyorsun, yoksa kırarım bacaklarını..."

 

 

-"İstersen hemen dönebilirim babacığım. Ben geçen yıl okuldan atıldım çünkü..."Adam masanın üzerindeki soğuk su dolu sürahiyi başından aşağıya devirir ve ancak bu şekilde konuşmasını sürdürebilir:

 

 

-"Okuldan mı atıldın? Hani birlikte avukatlık yapacaktık, zilli?...Eh ulan? Sen hele bir gel buraya. Ben sana yapacağımı bilirim.

Evden dışarıya adım attırmıycam sana.İlk isteyenle de evlendiricem...."

 

-"O iş zor be baba. Biliyorsun, moda oldu, artık evlenmeden önce eşler birbirlerinden sağlık raporu istiyorlar... Pek iyi bir

rapor sunacağımı zannetmiyorum ben..."

 

 

-"Allahım, çıldıracağım... Bir de cinsel hastalıklar haaa.....Kesin o zencidendir..."

 

 

-"Çok pis arkadaşları vardı. Bilmem artık hangisinden kapmışımdır..."

Güm diye bir ses duyulur. Adam kısa bir süre için kendinden geçmiştir; ancak hemen kendisini toparlayıp tekrar telefonu alır.

 

 

-"Hemen bu akşam dayını yolluyorum oraya. Seni alıp gelecek. Adresini ver bakıyım..."

 

 

-" Mahmutpaşa Karakolu'ndayım... Gelirken kefalet için de biraz para getirsin yanında..."

 

 

-"Karakol mu?...Bi de karakola mı düştün layyynnn? Ne yaptın?...."

 

 

-"Dün kafam çok bozuktu, çok içmişim. Araba kiralayıp dolaşmaya çıktım. O kafayla Arnavutköy'de kokoreççi dükkanına

girdim. Ama neyse ki kimse ölmedi. Dükkan sahibiyle kiralık araba firmasına biraz para vermek gerekir sanırım..."

 

 

Adam artık iyice fenalaşmıştır. Hatta fenalaşmak ne kelime; adeta kahrolmuştur. Telefonda kısa bir sessizlik olur. Kız tekrar konuşmaya başlar:

 

 

-"Babacığım. Sakın üzülme. Bütün bunlar bir şakaydı. Ben sadece sınıfta kaldığımı söylemek için aramıştım..."

 

Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykırır:

 

-"Canın sağolsun be güzelim, boşveeerrr. Okul da neymiş?

 

Hiç mühim değil, tatlı canın sağolsun senin...."

 

Dönem sonuna geldiğimiz bu tarihlerde bu yazıyı okuyup da böyle bir yönteme başvurmak isteyenler olursa, hiç bir sorumlulukkabul etmeyeceğimi şimdiden belirtirim... :)

Gönderi tarihi:

Vietnam Savaşında Yaşanmış Bir Hikaye

 

 

Vietnam'da savaştıktan sonra sonunda evine dönmekte olan bir asker hakkında bir hikaye anlatılır.

 

San Francisco'dan ailesini aradı. "Anne baba, eve dönüyorum, ama sizden bir şey rica ediyorum. Yanımda bir arkadaşımı da getirmek istiyorum."

 

"Memnuniyetle, onunla tanışmak isteriz." diye cevapladılar.

 

Oğulları, " Bilmeniz gereken bir şey var " diye devam etti: "Arkadaşım savaşta ağır yaralandı. Bir mayına bastı ve bir koluyla ayağını kaybetti. Gidecek hiçbir yeri yok, ve onun gelip bizimle kalmasını istiyorum."

 

"Bunu duyduğuma üzüldüm oğlum. Belki onun başka bir yer bulmasına yardımcı olabiliriz."

 

" Hayır. Anne, baba, onun bizimle yaşamasını istiyorum."

 

- "Oğlum" dedi babası, "bizden ne istediğini bilmiyorsun. Onun gibi özürlü biri bize korkunç bir yük olur. Bizim kendi hayatımız var, ve bunun gibi bir şeyin hayatımıza engel olmasına izin veremeyiz. Bence bu arkadaşını unutup eve dönmelisin. O kendi başının çaresine bakacaktır."

 

Oğlu o anda telefonu kapattı. Ailesi ondan bir süre haber alamadı. Ama birkaç gün sonra, San Francisco polisinden bir telefon geldi. Oğullarının yüksek bir binadan düşüp öldüğünü öğrendiler. Polis bunun intihar olduğuna inanıyordu.

 

Üzüntü dolu anne-baba hemen San Francisco'ya uçtular ve oğullarının cesedini tespit etmek için şehir morguna götürüldüler. Onu tanıdılar, ve bilmedikleri bir şey daha öğrenince dehşete düştüler: Oğullarının sadece bir kolu ve bir bacağı vardı.

 

 

 

Bu hikayedeki aile de bir çoğumuz gibi. Güzel olan yada birlikte olmaktan zevk aldığımız insanları sevmek bizim için çok kolay, ama bize rahatsızlık veren yada yanlarında kendimizi rahatsız hissettiğimiz insanları sevmiyoruz. Bizim kadar sağlıklı, güzel yada akıllı olmayan insanların yanından uzak durmayı tercih ediyoruz. Neyse ki, bize bu şekilde davranmayan biri var. Biz ne kadar bozulmuş olursak olalım, bizi sonsuz ailesinin yanına çağıran şartsız sevgiyle seven biri

Gönderi tarihi:

Fransada kısa süre önce yaşanmış bir olaydan bahsetmek istiyorum sizlereee....

 

Anne Kur'anı Kerim okumaktadır, o sıradada kızı diğer odada yüksek seste müzik dinlemektedir. Anne kızına sesi biraz kısmasını söyle fakat kız dinlememektedir annesini Anne tekrar eder ve anne ile kız arasında tartışma çıkar sonra kız Kur'anı kerimi alıp tuvalete atar, aslında kızda müslümandır ama artık dinle imanla alakası kalmamıştır demekki tam bu sırada kız ateş topu haline alıp çok farklı bir yaratık haline gelir, elleri bacakları uzamış maymun görüntüsüne dönmüş çenesi uzamış sanki bir kertenkeleye dönmüş sırtı kıllanmış sanki bir ayı yavrusu halini almıştır, hatta kuyruk bile oluşmuştur. Anne daha sonra olay üzerine şaşkınlıkla polise haber etmiş fransa polisleride bunun fotoğrafını çekmişlerdir. Anne kızının öldürülmesini istemiştir çünkü bu aynı zamanda utanç vesikasıdır aynı zamandada ibret. Ama fransa polisi bunu yapmamış ve kız halen onların elindeymiş.

Aslında resmi burada yayınlamak isterdim ama sanırım olmuyor çünkü resim pc'imde ama isteyen arkadaşlara gönderebilirim...

Gönderi tarihi:
Kötü haber nasıl verilir.

 

 

İstanbul'da üniversitede okuyan genç kız Ankara'daki babasına telefon etmiş:

 

 

-"Baba, meraba. Ben Lale...."

 

 

-"Ooooo. Güzel kızım benim. N'abersin bakalım?..."

 

 

-"Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim yok valla..."

 

 

-"Hayırdır? Bi sorun mu var?...

 

 

Kız ağlamaya başlar; babası ise üzüntü ve meraktan kafayı yemektedir:

 

 

-"N'ooldu kızım? Anlatsana..."

 

 

-"Murat evi terketti. Boşanmak istiyormuş..."

 

 

-"Ne evi lan? Ne boşanması? Sen ne zaman evlendin de boşanıyorsun?..."

 

 

-"Hani senin hiç hoşlanmadığın esrarkeş çocuk vardı ya. Ben onunla evlendim."

 

 

-"İyi halt ettin, zilli. Neyse, artık yapacak bi şey yok. Versin mahkemeye, hemen boşanın..."

 

 

-"Boşanalım ama benden 10 milyar istiyor. Eğer vermezsem, iyi zamanlarımızda çektiği çıplak fotoğraflarımı internetten herkese yollayacakmış...."

 

 

-"Püüh. Rezil... Çıplak fotoğraf çektirdin, öyle mi?"

 

 

-"Ama babacığım. O benim kocamdı. Ne biliyim böyle bir puştluk yapacağını."

 

 

-"Peki. Olan olmuş artık. Yarın havale ederim parayı...Öğleden sonra Bankaya gidip çekersin; sonra da alıp yakarsın o kahrolası fotoğrafları..."

 

 

-"Sağol baba. Eeee. Şey...Bi de kürtaj için 2 milyara ihtiyacım var..." Adam artık iyice fenalaşır. Boğuk bir sesle konuşur:

 

 

-"Kürtaj mı? Bir de hamile mi kaldın o çocuktan sen?..."

 

 

-"Aslında ondan değil... Zenci bi çocuk vardı...Zaten o yüzden ayrılıyoruz ya...."Adam bayılmak üzeredir. Nabzı yükselir, tansiyonu düşer, artık inleyerek konuşmaktadır:

 

 

-" Biz seni oraya okumaya yollamıştık. Sen ne haltlar çevirmişsin.Allahım. Nedir bu başımıza gelenler...Okulu bititir bitirmez Ankara'ya dönüyorsun, yoksa kırarım bacaklarını..."

 

 

-"İstersen hemen dönebilirim babacığım. Ben geçen yıl okuldan atıldım çünkü..."Adam masanın üzerindeki soğuk su dolu sürahiyi başından aşağıya devirir ve ancak bu şekilde konuşmasını sürdürebilir:

 

 

-"Okuldan mı atıldın? Hani birlikte avukatlık yapacaktık, zilli?...Eh ulan? Sen hele bir gel buraya. Ben sana yapacağımı bilirim.

Evden dışarıya adım attırmıycam sana.İlk isteyenle de evlendiricem...."

 

-"O iş zor be baba. Biliyorsun, moda oldu, artık evlenmeden önce eşler birbirlerinden sağlık raporu istiyorlar... Pek iyi bir

rapor sunacağımı zannetmiyorum ben..."

 

 

-"Allahım, çıldıracağım... Bir de cinsel hastalıklar haaa.....Kesin o zencidendir..."

 

 

-"Çok pis arkadaşları vardı. Bilmem artık hangisinden kapmışımdır..."

Güm diye bir ses duyulur. Adam kısa bir süre için kendinden geçmiştir; ancak hemen kendisini toparlayıp tekrar telefonu alır.

 

 

-"Hemen bu akşam dayını yolluyorum oraya. Seni alıp gelecek. Adresini ver bakıyım..."

 

 

-" Mahmutpaşa Karakolu'ndayım... Gelirken kefalet için de biraz para getirsin yanında..."

 

 

-"Karakol mu?...Bi de karakola mı düştün layyynnn? Ne yaptın?...."

 

 

-"Dün kafam çok bozuktu, çok içmişim. Araba kiralayıp dolaşmaya çıktım. O kafayla Arnavutköy'de kokoreççi dükkanına

girdim. Ama neyse ki kimse ölmedi. Dükkan sahibiyle kiralık araba firmasına biraz para vermek gerekir sanırım..."

 

 

Adam artık iyice fenalaşmıştır. Hatta fenalaşmak ne kelime; adeta kahrolmuştur. Telefonda kısa bir sessizlik olur. Kız tekrar konuşmaya başlar:

 

 

-"Babacığım. Sakın üzülme. Bütün bunlar bir şakaydı. Ben sadece sınıfta kaldığımı söylemek için aramıştım..."

 

Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykırır:

 

-"Canın sağolsun be güzelim, boşveeerrr. Okul da neymiş?

 

Hiç mühim değil, tatlı canın sağolsun senin...."

 

Dönem sonuna geldiğimiz bu tarihlerde bu yazıyı okuyup da böyle bir yönteme başvurmak isteyenler olursa, hiç bir sorumlulukkabul etmeyeceğimi şimdiden belirtirim... :)

 

gerçekten çok eğlencelıydı buna bayıldım :lol:

Gönderi tarihi:

Kötü haber nasıl verilir.

İstanbul'da üniversitede okuyan genç kız Ankara'daki babasına telefon etmiş:

-"Baba, meraba. Ben Lale...."

-"Ooooo. Güzel kızım benim. N'abersin bakalım?..."

-"Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim yok valla..."

-"Hayırdır? Bi sorun mu var?...

Kız ağlamaya başlar; babası ise üzüntü ve meraktan kafayı yemektedir:

-"N'ooldu kızım? Anlatsana..."

-"Murat evi terketti. Boşanmak istiyormuş..."

-"Ne evi lan? Ne boşanması? Sen ne zaman evlendin de boşanıyorsun?..."

-"Hani senin hiç hoşlanmadığın esrarkeş çocuk vardı ya. Ben onunla evlendim."

-"İyi halt ettin, zilli. Neyse, artık yapacak bi şey yok. Versin mahkemeye, hemen boşanın..."

-"Boşanalım ama benden 10 milyar istiyor. Eğer vermezsem, iyi zamanlarımızda çektiği çıplak fotoğraflarımı internetten herkese yollayacakmış...."

-"Püüh. Rezil... Çıplak fotoğraf çektirdin, öyle mi?"

-"Ama babacığım. O benim kocamdı. Ne biliyim böyle bir puştluk yapacağını."

-"Peki. Olan olmuş artık. Yarın havale ederim parayı...Öğleden sonra Bankaya gidip çekersin; sonra da alıp yakarsın o kahrolası fotoğrafları..."

-"Sağol baba. Eeee. Şey...Bi de kürtaj için 2 milyara ihtiyacım var..." Adam artık iyice fenalaşır. Boğuk bir sesle konuşur:

-"Kürtaj mı? Bir de hamile mi kaldın o çocuktan sen?..."

-"Aslında ondan değil... Zenci bi çocuk vardı...Zaten o yüzden ayrılıyoruz ya...."Adam bayılmak üzeredir. Nabzı yükselir, tansiyonu düşer, artık inleyerek konuşmaktadır:

-" Biz seni oraya okumaya yollamıştık. Sen ne haltlar çevirmişsin.Allahım. Nedir bu başımıza gelenler...Okulu bititir bitirmez Ankara'ya dönüyorsun, yoksa kırarım bacaklarını..."

-"İstersen hemen dönebilirim babacığım. Ben geçen yıl okuldan atıldım çünkü..."Adam masanın üzerindeki soğuk su dolu sürahiyi başından aşağıya devirir ve ancak bu şekilde konuşmasını sürdürebilir:

-"Okuldan mı atıldın? Hani birlikte avukatlık yapacaktık, zilli?...Eh ulan? Sen hele bir gel buraya. Ben sana yapacağımı bilirim.

Evden dışarıya adım attırmıycam sana.İlk isteyenle de evlendiricem...."

 

-"O iş zor be baba. Biliyorsun, moda oldu, artık evlenmeden önce eşler birbirlerinden sağlık raporu istiyorlar... Pek iyi bir

rapor sunacağımı zannetmiyorum ben..."

-"Allahım, çıldıracağım... Bir de cinsel hastalıklar haaa.....Kesin o zencidendir..."

-"Çok pis arkadaşları vardı. Bilmem artık hangisinden kapmışımdır..."

Güm diye bir ses duyulur. Adam kısa bir süre için kendinden geçmiştir; ancak hemen kendisini toparlayıp tekrar telefonu alır.

-"Hemen bu akşam dayını yolluyorum oraya. Seni alıp gelecek. Adresini ver bakıyım..."

-" Mahmutpaşa Karakolu'ndayım... Gelirken kefalet için de biraz para getirsin yanında..."

-"Karakol mu?...Bi de karakola mı düştün layyynnn? Ne yaptın?...."

-"Dün kafam çok bozuktu, çok içmişim. Araba kiralayıp dolaşmaya çıktım. O kafayla Arnavutköy'de kokoreççi dükkanına

girdim. Ama neyse ki kimse ölmedi. Dükkan sahibiyle kiralık araba firmasına biraz para vermek gerekir sanırım..."

Adam artık iyice fenalaşmıştır. Hatta fenalaşmak ne kelime; adeta kahrolmuştur. Telefonda kısa bir sessizlik olur. Kız tekrar konuşmaya başlar:

-"Babacığım. Sakın üzülme. Bütün bunlar bir şakaydı. Ben sadece sınıfta kaldığımı söylemek için aramıştım..."

 

Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykırır:

 

-"Canın sağolsun be güzelim, boşveeerrr. Okul da neymiş?

 

Hiç mühim değil, tatlı canın sağolsun senin...."

 

Dönem sonuna geldiğimiz bu tarihlerde bu yazıyı okuyup da böyle bir yönteme başvurmak isteyenler olursa, hiç bir sorumlulukkabul etmeyeceğimi şimdiden belirtirim... :)

 

güler misin ağlar mısın?? -_-

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.