Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 13 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 13 Haziran , 2006 . Zerkavi Şehit mi, Gazi mi, Niyazi mi? Türkiye'de yayımlanan bir gazete var. Hedef gösterdiği insanlar terörist kurşunlarıyla can veriyorlar. Bu gazete son olarak da gayet ustaca bir şekilde, yandaşlarının yayımladığı bildiriye gönderme yaparak Ebu Musab El Zerkavi 'yi ''şehit'' ilan etmiş. Konumuz bu gazete olmadığı için adını verecek değilim. Burada Zerkavi ve eylemlerinin niteliği üzerinde durmaktır amaç. Irak halkına karşı oynanan çirkin oyunun farkında olup da ayrıntıları tam olarak bilemeyen, ilk bakışta bu nitelemeyi pek yadırgamayabilir, Zerkavi'yi emperyalizme karşı savaşırkan can vermiş olarak kabul edebilirler. Ne var ki Zerkavi cesareti ne denli büyük olursa olsun, emperyalizme karşı savaşırken can vermiş bir özgürlük savaşçısı, bir ulusal kahraman değildi. Zerkavi için ulus kavramı yoktu ki bir ulusal kahraman olsun. Savaşının anti-emperyalist niteliğine gelince: O emperyalizme karşı değil, aynı zamanda demokrasiye ve ona ulaşmak isteyen herkese karşı savaş ilan etmiş olduğunu açıkça söylüyor, bu açtığı savaşın cihat olduğunu belirtiyor, cihat sırasında Müslüman kanının dökülmesinin de caiz olduğunu ileri sürüyordu. Kısacası kendisinin de belirttiği gibi Zerkavi'nin derdi emperyalizmle değil, demokrasiyleydi; onun için Şiilerle emperyalistler arasında da bir fark yoktu. Emperyalizmin, Irak olayında demokrasi sözcüğü ve kavramını kendi amaçları için kullanmış olmaları, kimseyi Zerkavi'nin niyetleri konusunda yanıltmamalıdır. *** Yanılmamamız gereken bir nokta daha var. Zerkavi'nin ölümü ile Irak'ta o cepheden gelen terör son bulacak değildir. Ruşen Çakır' ın da belirttiği gibi Zerkavi'nin öldürülmesi yanıtsız kalmayacak, ülke içinde ve dışında büyük çaplı eylemler olacaktır. Ne Batı dünyası, ne ABD ne de Zerkavi'nin doğrultusunda olmayan İslam ülkeleriyle halkları bu saldırılardan masun kalabilirler. Bu gerçeği bu şekilde bütün çıplaklığıyla görmekte yarar var. O zaman rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: ''Bir Zerkavi'nin öldürülmesi sorunu çözmez, onun yerini yenileri alır.'' Bu saptama doğrudur. Nitekim Irak'ın ülkenin sorununu, işgalciyle işbirliği yaparak çözmeyi kuran siyasetçiler de önemli bir rakiplerinin saf dışı edilmiş olmasından duydukları sevinci gizlemezlerken terörün süreceğini de yadsımıyorlar. Terör bir kez dizginlerinden boşandıktan sonra, artık onu durdurmak güçtür ve süper güçler de kolay kolay bunun önüne geçememektedirler. Başka bir deyişle Amerika, Zerkavi'ye karşı zafer kazanmıştır. Ama zafer ya da hiç, türünden bir zaferdir bu. Teröristlerin elebaşılarının öldürülmesi de onların tümüyle yenildikleri anlamına gelmiyor. Pandora'nın kutusunun kapağını açanlar, artık şer güçlerini dizginlerinden çözüp etrafa salmışlardır. **** Bu noktada da yanılgıya düşerek Zerkavi'nin ve yandaşlarının emperyalist planları suya düşüren yiğitler olduğunu sanmak yanlıştır. Çünkü terördeki tırmanma, hep terörü besler ve sonunda en güçlü olan terörist bundan kârlı çıkar. İlk bakışta düz mantıkla algılanması güç, ancak terörün sapkın düşünce tarzıyla kavranabilen bir gerçektir bu durum. Aslında 11 Eylül'den bu yana meydana gelen her terör eylemi, Bush ve yandaşlarının ekmeğine yağ sürmektedir. Bush ve ''neocon''ların politikalarını yaşama geçirmeleri için bulunmaz birer fırsattır terör eylemleri. Onlar terör eylemleri sayesindedir ki başta kendi kamuoyları olmak üzere, dünyadaki yandaşlarını da Irak'ta demokrasi ve insani değerler için mücadele ettiklerine inandırabilmektedirler. Bu çevrelerin global politik yanları içinde birkaç, birkaç yüz ya da birkaç bin kişinin ölmesinin hiç önemi yoktur. Olaya bu açıdan bakınca, Ebu Musab el Zerkavi veya öbür ''Zarkavi'' lerin istemeseler de Amerikan politikasına çok değerli savlar sunmak işlevini yüklendiklerini görüyoruz. Bu durumda kolaylıkla karar verebilirsiniz: ''Şehit mi, gazi mi, yoksa pisi pisine gitti mi Zerkavi?'' Ebu Musab. ___________________________________________________ Kaynak. C. Ali SİRMEN / 13.06.06 Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 13 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 13 Haziran , 2006 Bu durumda kolaylıkla karar verebilirsiniz: ''Şehit mi, gazi mi, yoksa pisi pisine gitti mi Zerkavi?'' Ebu Musab.[/color][/size][/font] ___________________________________________________ Kaynak. C. Ali SİRMEN / 13.06.06 Zarkavi aşırı İslamcı olabilir Sovyetler Birliği'ne karşı Afganistan'da savaşırken de hilafet gibi bir derdi vardı ama kellesine 25 milyon dolar ödül konmamışdı ayrıcada uygar dünyadan bahseden arkadaşların hava saldırısıyla parçalanarak öldürülen biri için bu kadar ironik yazmasınıda anlayamıyorum ben Zarkavi'nin kişi profilini hepimiz biliyoruz ama onun yaptıklarının karşılığında bombalanarak öldürülmesini kınıyorum ben nerde bulunduğu tespit edilmişken,sağ yakalanma ihtimali varken füzelerle paramparça edilmeleri anlaşılacak birşey değil.. Alıntı
Φ Bad_ı Saba Gönderi tarihi: 13 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 13 Haziran , 2006 Ben de bunu anlamıyorum. 'Aşırı İslamcı' nasıl oluyor? Bu zaten tartışılması gereken başlı başına bir sorun... İkincisi hala sevgili DİPNOT'un farkına varamadığı bir olay; bahsi geçen gazete yüzünden bir insanın ölmesi birkaç kişinin yaralanması mevzusu.. Bunu zaten pas geçmemeiz gerekir(di). Ayrıca bu, şehit midir kahraman mıdır vs midir bu konularda kesin ve net iafdeler kullanmaktan kaçınmamız gerekiyor. Sonuçta bizler fetva merkezi değiliz. Tehlikeli sularda yüzmek oluyor bunun adı.. Alıntı
Φ SERENGETİ Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2006 zerkavi amerikanın 2006 yılında ihtiyaç duyduğu yeni vahşi yerlilerden biridir şevvalin "aşırı islamcı olabilir" şeklindeki başlangıcını talihsiz buluyorum o bir vatanseverdir yolu ne olursa olsun bu ülkeyi amerikalılar işgal etse ona hizmet eden herkesin kafasını kesmekte bir an bile tereddüt etmeyeceğimide eklemeliyim ki bir amerikan askerinin ıraklı bir aileyi yok edişinin bestesini yaptığı şu günlerde!!!!! hızımı alamadım sanırım bir kere kimin terörist olduğuna kim karar veriyor ali sirmen beye sormak lazım?? kumsaldaki filistinlilerin üstüne bomba yağdırana israil ordusu diyeceğiz vatanını korumak zorunda kalan filistinlilerede hamas terör örgütü ben daha hiç israil terör örgütü diye bir tanım duymadım dünyayı teröre boğdukları halde Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2006 o bir vatanseverdir yolu ne olursa olsun ZERKAVİ KİMDİR? Bin Ladin'in prensi Irak'taki bombalı saldırılar, suikastlar ve yabancı rehinelerin öldürülmesinden sorumlu tutulan radikal İslamcı terörist lider Ebu Musab El Zerkavi, ilk olarak Irak'ta Tevhid ve Cihad örgütünün lideri olarak ortaya çıktı. Gerçek adı Ahmed Fazıl Haleyle olan, Ürdün'ün Zerka kentinde doğan 39 yaşındaki Zerkavi, örgütünü 2004'ün sonlarında Usame Bin Ladin'in El Kaide örgütüyle birleştirdi. Bin Ladin, Ocak 2004'te Zerkavi'yi yardımcılığına getirdi. Irak'ın en kötü namlı "direnişçisi" Zerkavi'yle ilgili bilgiler, aslında son derece sınırlı. Bazı uzmanlar, Zerkavi'nin, Irak'ta koalisyon güçlerine karşı yöneltilen terör saldırılarını kendisi için bir sıçrama tahtası olarak kullandığı görüşünü savunurken, bazıları Zerkavi'nin etkisinin abartıldığını öne sürüyordu. Yabancı rehinelerin öldürülmesinin kaydedildiği video görüntüleriyle 2004 yılında nam salan Tevhid ve Cihad'ın, El Kaide ile birleşmesinden sonra, özellikle Şiilerin egemenliğindeki hükümet ve güvenlik güçlerine yönelik kanlı saldırılardan, Zerkavi'nin artık yeni adı Irak El Kaide'si olan örgütü sorumlu tutuldu. EYLEMLERİ İstanbul'u da kana bulamıştı Ebu Musab Zerkavi'nin örgütü, Irak'ta aralarında Türklerin de bulunduğu binlerce kişinin ölümünden sorumluydu. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, hafta başında yaptığı açıklamada, Irak'ta üç yıl içinde 100 Türk'ün kaçırıldıktan sonra veya araçlarına düzenlenen saldırılarda öldürüldüğünü, 24'ünün ise akıbetinin bilinmediğini söylemişti. Zerkavi grubunun eylemlerinden bazıları şöyle: 2003, 19 Ağustos: Bağdat'taki BM karargâhına düzenlenen ve BM'nin Irak Özel Temsilcisi Sergio Vieira de Mello ile İspanyol bir yüzbaşı dahil olmak üzere 22 kişinin öldüğü bombalı saldırı. 29 Ağustos: Necef'teki İmam Ali Türbesi'ne düzenlenen ve Birleşik Irak İttifakı'nın lideri Muhammed Bagır El Hekim'in de aralarında bulunduğu 83 kişinin öldüğü saldırı. 12 Kasım: Nasıriye'de İtalyan üssüne düzenlenen, 19 İtalyan ile 9 Iraklının öldüğü saldırı. 15-20 Kasım: İstanbul Şişli'deki Beth İsrael ve Beyoğlu'ndaki Neve Şalom sinagoglarına ve İngiltere'nin İstanbul Başkonsolosluğu ile Levent'teki HSBC Bank Genel Müdürlüğü binasına yönelik, 4 canlı bomba dahil 62 kişinin öldüğü saldırılar. 2004, 2 Mart: Bağdat ve Kerbela'da Aşure gününde düzenlenen, en az 170 kişinin öldüğü intihar saldırıları. 2-13 Eylül: Zerkavi'nin grubu, 4 Türk rehinenin öldürmesini üstlendi. 2005, 28 Şubat: Saddam'ın devrilmesinden sonraki en kanlı saldırıda Hille'de 118 kişi öldü. 29 Eylül: Balad'da girişilen üçlü saldırıda 99 kişi öldü. *** Yorumlarınızın biraz daha detaylı araştırmalara ihtiyacı var... İnandırıcı ve tutarlı görüşler belirtmek istiyorsanız, kavramlarıda yerli yerinde kulanmaya dikkat etmeniz gerekiyor galiba... Sizin ifadenizle " bir kere kimin vatansever olduğuna kim karar veriyor.SERENGETİ 'ye sormak lazım?? " Yine sizin ifadenizle " o bir vatanseverdir yolu ne olursa olsun " şeklindeki cümleniniz sizin içinde büyük bir talihsiz olsa gerek.! Alıntı
Φ SERENGETİ Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2006 sevgili gecekuşu sizin deyiminizle birazdaha inandırıcı ve tutarlı deyimlerle anlatayım demek istediğimi,şöyleki İnsanlığın ok ve yay kullandığı dönemden barutun bulunmasına ve bugüne dek uzanan tarihsel tüm evrelerde silah , haklının elinde güzelleşmiş, haksızın elinde çirkinleşmiştir. Onu taşıyan elden ve kumanda eden akıldan bağımsız olarak, kendi başına anlam veya değer taşıyan bir silah yoktur. O kendi halinde iyi veya kötü de değildir. Ateş, Spartaküs ve yoldaşlarının isyanını ifade etmek üzere harlandığında, kıpkızıl bir güzellikti. Ama, imparatorluk güçleri tarafından masum insanların, halkın evleri yakılırken boğucu bir çirkinlikti. Ateş ve metalin buluşturulması; balta, bıçak, vb. araçlar üretmek insanlık tarihinde önemli bir adımdı; ileriyi ve güzelleşebilme kapasitesindeki artışı müjdeliyordu. Ama, ısıtılmış şişlerle insanların gözleri kör edilip vücutları dağlanınca; söz konusu araçlar, kullananın elinde çirkinleşti. " tüfek icat oldu, mertlik bozuldu "dendi; ama, tüfek ve diğer ateşli silahlar halkın eline geçtiğinde, Kışlık Sarayı ele geçirildi; Mussolini, Franko, Hitler, Salazar, Batista, Somaza, vb. diktatörlerin iktidarlarının sonu geldi. Birkaç tüfekle yola koyulan Castro ve yoldaşları, insanlığa Küba müjdesi verdi. Tarihin hiçbir aşaması yoktur ki ezilenler durduk yerde silaha başvurmuş olsun. Şiddetin de silahında mucidi ezenlerdir. Ve onlar var olduğu sürece ezilenler de silaha ve şiddete haklı olarak ihtiyaç duyacaklardır. Bugün ne mücadele tarihini, ne de bir silaha neden ihtiyaç olabileceğine dair gerekçeleri duymak bile istemeyenler olduğunu biliyoruz. Buna rağmen biz, Cesur Yürek filmini, oradaki haklı ve gerekli şiddeti ifade eden sahneleri anımsatmak istiyoruz; o film izlenirken o sahnelerin en kanlı olanı dahi neden bizleri ürpertmemiş, rahatsız etmemiştir? Unutmuş olanlara kısa bir hatırlatma yapmak istiyoruz: William Wallace, ayaklanmış ama İngiliz ordusunun atlı süvarileri karşısında savaşma tereddüdü geçiren İskoçyalılara şöyle seslenir: " Savaşırsanız ölebilirsiniz, kaçarsanız biraz daha yaşayabilirsiniz ve bundan yıllar sonra yatağınızda ölümü beklerken o yaşadığınız günleri bugünle değiştirmeyi hayal edeceksiniz. Bu fırsatı hayal edeceksiniz bu tek şansı." Ezenlerin, iktidarlarını haksızlık üzerine bina edenlerin barış ve ateşkesten ne anladığını da kısaca özetler William Wallace: "Uzun bacaklı en son barıştan söz ettiğinde ben çocuktum. Ve köle olmayacak pek çok İskoç soylusu ateşkes yapılacak diye bir çiftlikte toplanmıştı. Ve hepsi asıldı. Çok küçüktüm ama uzun bacaklının barış anlayışını çok iyi bilirim." Bugün Irak'ta sürdürülen direniş, işgalci güçlere ve işbirlikçilerine vurulan darbeler, uzak coğrafyalarda bile ezilenlerin derdine tercüman oluyor; umutsuzluk, emperyalizmle başedilemezlik ve çaresizlik fikrinin yürekleri ve akılları teslim almasını önlüyor. FİLİSTİNİN,ÇEÇENİSTANIN,IRAĞIN,MEKSİKADAKİ ZAPATİSTLERİN,İNGİLİZ BASKISI ALTINDA YILLARCA İNİM İNİM İNLEYEN İRLANDANIN HER TÜRLÜ DİRENİŞİ BU YÜZDEN MEŞRUDUR.. Alıntı
Φ a.y.h.a.n Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2006 eh kurtuluş savaşı'nda kuvayi milliye de terör örgütüydü devlet tarafından dağıtılmaya türklerin direnişi kırılmaya çalışılıyordu o zaman bizim atalarımızda düşmanları ellerinde çiçeklerle kovalamadılar yani özgürlük için işgalci güçlere karşı savaşılan yerlerde bu tür vahşetlerin olması doğaldır gerçi bizim atalarımız gidipte başka ülkeleri ve masum insanları bombalamadı ama naparsın onlarda sonuçta özgürlük için,amerika'nın yaptığı çok daha büyük vahşetlerden kurtulmak için savaşıyor dediğim gibi aslında amerika'nın yaptıkları çok daha kötü ama sadece bize farklı gösteriliyor... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2006 Şimdi benim bu konularda kafamı kurcalayan bir şeyler var... Time dergisinin geçen sayılarından birinde Zarkavi hakkında yazı vardı... Zarkavinin kabına sığmaz saldırgan tavırlarını bırakıp daha ruhani bir tavır takındığı;artık konuşmalarında Kur'an dan bir çok alıntı yaptığı yazıyordu(Bunu taraftar toplamak için yaptığı söyleniyordu)... Bu ölüm olayının ardından danışıklı dövüş;Irak ın yaşanmaz yer haline getirilmesi;küreselsermayenin oyunları aklıma geldi doğrudan... Acaba dedim... Bu adam da danışıklı dövüşe hizmet edenlerden sadece biriydi de yavaş yavaş akıllanıyor muydu??? Allah bilir... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.