Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Allah bizden ne istiyor bir taşa yönelip ibadet etmeyi mi?


evrensel_mesaj

Önerilen İletiler

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, elçilere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, sisteme bağlılığını yerine getirir, dürüstlüğün tarafında yer alır. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır! Bakara 177

 

Ayete göre bir tarafa yüzümüzü çevirip ibadet etmenin iyilik olmadığı belirtiyor peki o halde neden biz namaz kılarken kabeye yüzümüzü dönüyoruz, neden cami tapınaklarının yönleri hep kabeye doğru çevrili.. isterseniz diğer ayetlere göz atalım...

 

İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir.Bakara 142

 

demek ki Allah bir tarafa yönelip ibadet etmeyi yasaklıyor ki bu ayet onlara cevap veriyor. hatta yönelmekte olan kıblenin yasaklanmasını sorgulayanlarada beyinsiz diyor Rabbimiz. yine bakalım başka ayetlere

 

Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir.

Bakara115

 

Durum böyleyken bir taşa yönelip oradanda Allaha ulaşmayı düşünmek bence çok saçma ve putperestlikten kalma bir düşünce ayrıca kuranda kabeyi kutsal addeten tek bir ayete rastlanmaz.. Alalh herzaman bizimle ve herzaman bie şahj damarımızdan daha yakın..

 

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

Kaf16

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Değerli Kardeşim,

Sen bu konuyu ev ödevi olarak al ve biraz daha çalış. Savını Kur'an ayetlerine dayandırdığına göre de bu çaışmanı yine Kur'an-ı Kerim üzerinde yap ve bu arada, en azından, kıble değişikliği ile ilgili ayetlere bak..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
  • 1 ay sonra...

arkadas konuyu kurandan bakmakla ıyı etmıssın ama yazdıgın ayetlerden sonrakı ayetlere bakmamıssın.ayrıca yazdıgın ayetlerınde tefsırını yanı acıklamasını aslında ne anlatılmak ıstendıgını de bı okusaydın herseyı anlardın.kabe ve kıble konusunda oldugu gıbı bıcok ayettede neyı kasdettıgını bızler anlayamayız.tefsır kıtapları bunun ıcın vardır.allah heryerdedır ayetıde kuranda,kabeye donulmesını emreden ayette kurandadır.bunun ıcın ıyı arastır.evet kabe vardır ve mescidül haramdır yanı mukaddes mescıttır.ve orayı ınsa edenlerde peygamberlerdır.eger yanlıs bı ıs olsaydı onlar zaten ınşa etmezlerdı.zaten oranın yapılmasındakı amac hrıstıyanlarda oldugu gıbı kendı yaptıklarına tanrı dıyıp tapmaları gıbı bısey degıldır.tum muslumanların bır arada olup bı tarafa donup allaha secde edılmesını saglamaktır.yanı kabe sembolik bişeydir.allah heryerdedır ınsana şah damarından daha yakındır.yanı sen nerde ne yaparsan yap kucucuk bı gunah bıle ıslesen allah bunun farkındadır.kıble vardır.namazın farzlarındandır.ve allah kuranda namaz kılarken özellıkle oraya donulmesını emretmıstır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
  • 6 ay sonra...
  • 3 ay sonra...
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, elçilere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, sisteme bağlılığını yerine getirir, dürüstlüğün tarafında yer alır. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır! Bakara 177

 

Ayete göre bir tarafa yüzümüzü çevirip ibadet etmenin iyilik olmadığı belirtiyor peki o halde neden biz namaz kılarken kabeye yüzümüzü dönüyoruz, neden cami tapınaklarının yönleri hep kabeye doğru çevrili.. isterseniz diğer ayetlere göz atalım...

 

İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir.Bakara 142

 

demek ki Allah bir tarafa yönelip ibadet etmeyi yasaklıyor ki bu ayet onlara cevap veriyor. hatta yönelmekte olan kıblenin yasaklanmasını sorgulayanlarada beyinsiz diyor Rabbimiz. yine bakalım başka ayetlere

 

Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir.

Bakara115

 

Durum böyleyken bir taşa yönelip oradanda Allaha ulaşmayı düşünmek bence çok saçma ve putperestlikten kalma bir düşünce ayrıca kuranda kabeyi kutsal addeten tek bir ayete rastlanmaz.. Alalh herzaman bizimle ve herzaman bie şahj damarımızdan daha yakın..

 

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

Kaf16

 

bu sitede herkez nekadar çok şey biliyo yaaa yada bildiğini sanıyo maşallah herkez çok zeki çok akıllı din konusunda herşeyi biliyonuz yada bildiğinizi sanıyosunuz lafım hepinize googlede egzerken buldum siteyi yazılan bir iki konuya verilen cevaplar sinirimi bozdu o yüzdne üye oldum ama o konuları bulamıyorum ararken bunu buldum hazır gelmişken cevap verim dedim arkadaşım kendin soruyu sorup kendin cevaplamışsın zaten kurandan aldığın ayetlerle göstermişsin daha neyi kime soruyosun putlara taşlara tapmıyosun doğu batı kuzey güney hiç farketmez kıbleye dönmende farketmez toplu namaz kılındığı zaman eski zamanlarda düzenli görünsün diye kıbleye dönülmüş senin nereye namaz kıldığın nereye ibadet ettiğin yada nasıl namaz kıldığın yada ne okuduğun hiç önemli deil bunları yaparken ne niyetle yaptığın ne düşündüğündür önemli olan dinimiz mantık dinidir ve hiç bir zorlama yoktur mantığın neye yatıyorsa onu yap ve bunu hesabınıda kimseye evrme bir ALLAH var gerisi hikaye bir tek hesabı ona vereceksin kimin ne düşündüğü ne dediği hiç önemli deil herkez kendi ibadetine baksın herkezi mahşer gününde görecez şu çok konuşan çok bilgili olduklarını sananları yani herneyse iki şeyi bil iki şeye inan bir ALLAH iki niyet gerisi hikaye hadi eyvallah

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...

Durum böyleyken bir taşa yönelip oradanda Allaha ulaşmayı düşünmek bence çok saçma ve putperestlikten kalma bir düşünce ayrıca kuranda kabeyi kutsal addeten tek bir ayete rastlanmaz.. Alalh herzaman bizimle ve herzaman bie şahj damarımızdan daha yakın..

 

 

Tüm herşey Allahındır,yeryüzünde Allah İbrahime bir makam vermiştir,ahretteki makamı ise elbet devamlı olacaktır.Allahın ibrahimi inanca verdiği değeri anlamadıkça,putada benzetirsiniz totemede.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, elçilere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, sisteme bağlılığını yerine getirir, dürüstlüğün tarafında yer alır. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır! Bakara 177

 

Ayete göre bir tarafa yüzümüzü çevirip ibadet etmenin iyilik olmadığı belirtiyor peki o halde neden biz namaz kılarken kabeye yüzümüzü dönüyoruz, neden cami tapınaklarının yönleri hep kabeye doğru çevrili.. isterseniz diğer ayetlere göz atalım...

 

İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir.Bakara 142

 

demek ki Allah bir tarafa yönelip ibadet etmeyi yasaklıyor ki bu ayet onlara cevap veriyor. hatta yönelmekte olan kıblenin yasaklanmasını sorgulayanlarada beyinsiz diyor Rabbimiz. yine bakalım başka ayetlere

 

Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir.

Bakara115

 

Durum böyleyken bir taşa yönelip oradanda Allaha ulaşmayı düşünmek bence çok saçma ve putperestlikten kalma bir düşünce ayrıca kuranda kabeyi kutsal addeten tek bir ayete rastlanmaz.. Alalh herzaman bizimle ve herzaman bie şahj damarımızdan daha yakın..

 

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

Kaf16

 

Üç Terim: Beyt, Şeriat, Oruç Üç terim: Beyt, Şeriat ve Oruç

 

Başlıkta gördüğünüz sözcükleri çok duymuşsunuzdur.

 

Fakat bu yazıda bu terimlere başka bir açıdan bakacağız.

 

Kanımca, insanlık tarihinde “uygar/medenî yaşama” bu terimlerin ifade ettiği mana ile geçilmiştir.

 

Eğer insanoğlunun zihninde “ev”, “hukuk” ve “ahlak” fikri doğmasaydı insanın hayvandan, şehrin ormandan farkı kalmayacaktı!

 

Bakın nasıl…

 

***

 

“Kıblem Ka’be’yi Beytullah” deriz.

 

Yani “Yönüm Allah’ın evi Ka’be’dir” demek isteriz.

 

Ne demek bu?

 

Hiç düşündünüz mü, Müslümanların kıblesi neden bir Ev (beyt) dir.

 

“Ev’e” yöneliş?

 

Evet, Ka’be Allah’ın evidir. Fakat aynı zamanda Ka’be Adem ve Havva’nın da evidir. Yani insanlık tarihinde “Ev’e” yönelik yaşamı, “evcil” yaşamı başlatan ilk insanların evidir.

 

Daha önce “yabani” yaşam vardı. Kimi insanımsılar dağlarda, mağaralarda yaşıyor, avlanıyor, birbirinin etini yiyor, kanını içiyor, rasgele cinsel ilişkide bulunuyor, yeryüzünde kan döküp fesat çıkarıyordu.

 

Ev ve aile mefhumu yoktu.

 

Kur’an “İnsanlık için dikilmiş ilk ev (evvelu’l-beyt) Mekke’deki Ka’be’dir” der. (3/96). Keza kendisinde önce ev olmayan en eski ev (beyt-i atik) derken de bunu kasteder.

 

Bunlar ne demek?

 

Yeryüzünde eve dayalı yaşam bu Ev ile başladı demek…

 

Barbarlıktan uygarlığa bu Ev kurularak geçildi demek…

 

Dolayısıyla buradan Ev’in insanlık sıçramasının ilk hamlesi olduğunu, hayvanca yaşamdan insanca yaşama ilk olarak Ev’e dayalı düzen ile geçildiğini anlıyoruz.

 

Düşünün…

 

Bizler evlerde yaşamasak ne olurdu?

 

Ormanlardaki hayvanlar gibi ailesiz, anne baba belirsiz, kim kiminle nerede yatıyor belli değil…

 

Erkek, kadın, çoluk çocuk sokaklarda, caddelerde, ortalıkta…

 

Bütün bunlardan bizi “ev” koruyor, değil mi?

 

Demek ki insan hayatının temeli “ev”dir.

 

Yönüm Ev (Kıblem Ka’be/Beyt) ne demek bir de bu açıdan düşünün…

 

***

 

Demek ki Kabe’yi ziyaret (Hacca gitmek) bir tapınak ziyareti değildir. Ev’e yönelmek, ilk Ev’i ziyaret, insanca hayatın nerede ve nasıl başladığını gidip yerinde görmek demektir.

 

Ev’in etrafında dönüş (Kabe’yi tavaf) Ev’e dayalı yaşamı, evcil hayatı yüceltmek, onun etrafında durmak, ona sarılmak, ondan ayrılmamak demektir.

 

Ev’e yöneliş (Kıbleye dönmek), yüzünü Ev’e dönmek; evle temsil edilen aileye, medenî hayata dönmek, ev hayatını benimsemek, evi, aileyi, anneyi, babayı, çocukları, komşuluğu değerli bilmek, bu kavram ve mefhumları yaşamak, yaşatmak demektir.

 

Vahşi hayattan uzaklaşmak, barbarlığı ve yamyamlığı sona erdirmek demektir.

 

Müslümanların kıblesi neden bir put, taş, kült yeri veya bir tapınak değil de dört duvarlı basit bir “Ev”, bir de buradan bakın …

 

Allah hiçbir yere sığmadı o yere sığdı, oradayım diyor…

 

Yani: Mecazi olarak orayı kendine Ev yapıyor, Evim diyor. Yoksa aslında orada ne Allah, ne melekler hiçbir şey yok, içi bomboş, dört duvardan ibaret kuru bir Ev…

 

Aslında Allah yüzüne nereye dönersen orada. İnsani açıdan nerede anarsan, nerede yaşar ve yaşatırsan orada…

 

Bu şu demektir: Ben ev hayatında; aile sıcaklığında, baba merhametinde, anne şefkatinde, çocuk sevgisinde, kardeşlikte, komşulukta, evler arası medeni ilişkilerde; iyilikte, güzellikte, doğrulukta, sözde, vefada, sadakatte, emanette, güvende, sevgide, merhametteyim. Bunların yaşadığı ve yaşatıldığı yerdeyim. Onun için orası benim Evim. Ev ile temsil edilen böylesi bir hayatı yücelten beni yüceltmiş olur!

 

Haccın bütün rükunları söz konusu bu “Ev etrafında dönüş” (tavaf) etrafında gerçekleşir. Bunun ne demeyi geldiği üzerinde daha derin düşünün derim…

 

Bunlar “Beyt” in anlamının bir yüzü (sosyolojik), daha başka yüzleri (teolojik, kozmolojik) anlamları da var fakat konuyu dağıtmayalım.

 

***

 

Yine “Şeriatın kestiği parmak acımaz” deriz.

 

Yani “Hukukun verdiği cezaya herkesin razı olması gerekir.” demek isteriz.

 

Ne demek bu?

 

Hiç düşündünüz mü, Kur’an hukuka neden “hayat veren su kaynağı yolu” demek olan “şir’a/şeria” demiş?

 

Çünkü şehri ormandan ayıran şey hukuktur.

 

İnsanlar “ev” hayatına geçerek hayvan hayatından, “hukuk” tesis ederek de orman hayatından ayrılmışlardır. Böylece “ev, aile ve hukuk” insan hayatının temeli olmuştur.

 

İnsan nasıl su ile hayat bulursa, şehir (ülke, dünya) hayatı da hukuk ile hayat bulur. Hukuk toplu yaşamı korur; öldürmeyi, çalmayı, tecavüzü, gasbı vs. yasaklayarak hayatı canlı tutar. Aksi halde kimse evinden, canından, malından, ırzından ve namusundan emin yaşayamaz.

 

Bu yasakların hiç biri ormanda yoktur.

 

Ormanda ev yoktur: İnsani cıvıltılar; Aile, evlilik, nişan, düğün, nikah, elbise, temizlik yoktur.

 

Ormanda hukuk (şeriat) yoktur: Sözleşme, akit, söz, namus, sadakat, emanet, güvenlik yoktur. “Gücü gücüne yetene” kuralı geçerlidir, buna da malum “orman kanunu” denir.

 

Demek ki şehrin mayasında ev (beyt) ve hukuk (şeriat) vardır.

 

Burada şeriat bugün adına hukuk, hukukun üstünlüğü dediğimiz şeyin ta kendisidir. Yani şehri ormandan ayıran temel hukuk kuralları: Öldürmenin, çalmanın, tecavüzün, gasbın vs. yasak olması…

 

Bu nedenle bundan binlerce yıl önce Nuh kanunları “Leş yemek ve kan içmek yasak” demişti.

 

Üç bin yıl önce Musa’ya inen “töre” (torah/tevrat) “Öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan söylemeyeceksin, zina etmeyeceksin, komşuna kötü gözle bakmayacaksın” vs. demişti. Hz. Musa bunları bir levha üzerine kazıayrak insanlara getirmiş ve “Töre (torah/tevrat) budur!” demişti. Ona inen Tevrat (töre/nomos/namus) bundan başka bir şey değildi…

 

Hz. Peygamber bütün bunları tekrar dünya gündemine taşıayrak, insanlığın ana yolunu/temel töresini canlandırdı. Bunun için ona gelene Namus-u Ekber (en büyük töre, temel nomos/kural/ilke) dendi. Kadim hukuku yeniden vazetti. Yani toplu yaşamı koruyarak insan hayatına can veren o korunmuş levhaları (Lehv-i mahfuz) yeniden insanlık meydanına astı. Kur’an “Haksız yere bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir” dedi.

 

Demek ki esasında şeriat, insanların canını, malını, ırzını, namusunu, neslini, aklını, şerefini koruyup kollamanın bizzat kendisidir. Bunların hangi cezalar uygulanarak sağlanacağı değil…

 

Çünkü bunlar korunmazsa insan hayvana, şehir ormana döner. Bunun teminatı toplumsal hayatı ayakta tutan temel insanlık değerleridir. Bütün dünyada hukukun temelinde bunlar yatar. Bugün dünya hapishanelerinde suçluların % 90’ı üç suçtan yatıyor: Adam öldürme/yaralama, hırsızlık/yolsuzluk ve zina/tecavüz yani can, mal ve ırz namus güvenliği…

 

***

 

Yine “Oruç kötülüklerden alıkoyar” deriz.

 

Yani “İnsanın kendini tutmayı bilmesi, kötülük yapmaktan alıkoyan en esaslı amildir.” demek isteriz.

 

Ne demek bu?

 

Hiç düşündünüz mü, oruç neden açlık ve cinsellik ile ilgilidir?

 

Çünkü bütün kötülüklerin anası bu ikisidir.

 

Ev (beyt) ve hukuktan (şeriat) sonra en önemli insanlık hamlesi “ahlak” fikrinin doğuşudur. Ahlak, insanın kendini içsel tutuşu (savm) ile ilgilidir. Bu nedenle savm (oruç) ahlakın kök dinamiğidir. Demek ki insanı hayvandan, şehri ormandan ayıran üçüncü temel vasıf kendini tutmayı bilme yani bir huyu ilke/kural edinme veya bir ilkeyi/kuralı huy edinme demek olan ahlak fikridir.

 

Ahlak, hukuk gibi dışarıdan bir yasaklama değildir. İnsanın içten kendini tutması, sorumluluk yüklenmesi ve çevresine, özellikle de hemcinslerine karşı şunu yapmamalıyım, bunu etmemeliyim demesidir.

 

İnsanlarda ilk “tabular” yeme içme ve cinsellikle ilgilidir. “Tabu” Freud’un sandığı gibi ilkellik değil; ilkellikten insanca yaşama geçişi sağlayan “kendini tutuş”lardır. İlkel insanlar hiçbir tabusu (yasağı, dokunulmazı, ilkesi) olmayan insanlardır. İnsan eti ve leş yerler, kan içerler, önüne gelenle yatarlardı. İnsanlığa geçişle birlikte bunlar dokunulmaz ve yasak oldu.

 

Demek ki “insan” dediğimiz kendini tutmasını bilendir.

 

İşte oruç bize bunları öğretir. Bu nedenle aslında insan orucu değil; kendini tutar. Kendini tutmayı öğrenir. Oruçla bize bunun talimi yaptırılır…

 

***

 

Düşünün…

 

Evsiz, hukuksuz ve ahlaksız bir yaşam kimin yaşamıdır?

 

Ev, hukuk ve ahlak fikrinin olmadığı yere ne denir?

 

Ev’e (beyte) yönelişin, hukuka (şeriata) bağlanışın ve kendini ahlakî tutuşun (oruç), aslında, ne büyük insanlık hasletleri ve insanlık mektebinin ne muhteşem dersleri olduğu anlaşılmış olmalıdır.

 

Ne mutlu bu mektebin öğrencisi olabilenlere…

 

R. İhsan ELİAÇIK

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, elçilere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, sisteme bağlılığını yerine getirir, dürüstlüğün tarafında yer alır. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır! Bakara 177

 

Ayete göre bir tarafa yüzümüzü çevirip ibadet etmenin iyilik olmadığı belirtiyor peki o halde neden biz namaz kılarken kabeye yüzümüzü dönüyoruz, neden cami tapınaklarının yönleri hep kabeye doğru çevrili.. isterseniz diğer ayetlere göz atalım...

 

İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir.Bakara 142

 

demek ki Allah bir tarafa yönelip ibadet etmeyi yasaklıyor ki bu ayet onlara cevap veriyor. hatta yönelmekte olan kıblenin yasaklanmasını sorgulayanlarada beyinsiz diyor Rabbimiz. yine bakalım başka ayetlere

 

Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir.

Bakara115

Durum böyleyken bir taşa yönelip oradanda Allaha ulaşmayı düşünmek bence çok saçma ve putperestlikten kalma bir düşünce ayrıca kuranda kabeyi kutsal addeten tek bir ayete rastlanmaz.. Alalh herzaman bizimle ve herzaman bie şahj damarımızdan daha yakın..

 

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

Kaf16

 

Dünyanın yuvarlak(elips) olduğu hususnda itirazın yoktur herhalde.Kabe dünya üzerinde bir konuma sahip değil mi?Kabe'nin dogusundakiler Kabe'ye yöneldiklerinde batıya yönelmiş olurlar;Kabe'nin batısındakiler Kabe'ye yöneldiklerinde doguya yönelmiş olurlar;Kabe'nin güneyindekiler Kabe'ye yöneldiklerinde kuzeye yönelmiş olurlar yani Kabe'ye yönelirken doguya da batıya da kuzeye de güneye de velhasıl kelam bulundukları yere göre her yönden bir yöne yönelmiş olurlar ve her yöne yönelinmiş olur.Hülasa kelam doğu da batı da O'nundur bu bağlamda.Bu yöneliş Allah'ın tek bir yerde olduğundan mıdır hayır?Bakara 115.Doğu da Allah'ındır Batı da...

 

MUHABBETLE...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Çok sevdiğiniz birinden aldığınız küçük de olsa bir hediye,size sorgusuz onu yaşatıyorsa;neden TANRI sizi bir taşa tapmak için yönlendirsin ki?

 

Hatırlanmak ve hatırlatılmak...inanırsınız yada inanmazssınız;tamamen vicdan!

 

Paraya kul olmayalımda!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, elçilere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, sisteme bağlılığını yerine getirir, dürüstlüğün tarafında yer alır. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır! Bakara 177

 

Ayete göre bir tarafa yüzümüzü çevirip ibadet etmenin iyilik olmadığı belirtiyor peki o halde neden biz namaz kılarken kabeye yüzümüzü dönüyoruz, neden cami tapınaklarının yönleri hep kabeye doğru çevrili.. isterseniz diğer ayetlere göz atalım...

 

İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir.Bakara 142

 

demek ki Allah bir tarafa yönelip ibadet etmeyi yasaklıyor ki bu ayet onlara cevap veriyor. hatta yönelmekte olan kıblenin yasaklanmasını sorgulayanlarada beyinsiz diyor Rabbimiz. yine bakalım başka ayetlere

 

Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir.

Bakara115

 

Durum böyleyken bir taşa yönelip oradanda Allaha ulaşmayı düşünmek bence çok saçma ve putperestlikten kalma bir düşünce ayrıca kuranda kabeyi kutsal addeten tek bir ayete rastlanmaz.. Alalh herzaman bizimle ve herzaman bie şahj damarımızdan daha yakın..

 

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

Kaf16

bak güzel kardeşim (maide suresı 97 ayet:allah kabeyi,o hürmete layık mabedi,insanların din ve dünya hayatları içinbir nizam meselesi kılmıştır)

(bakara 115:Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir. )

(Bakara 144: Sen'in, yüzünü çok defa gökyüzüne çe­virip durduğunu elbette görüyoruz. İşte şimdi, hoşnud olacağın bir kıbleye seni döndürüyoruz: Yüzünü Mescid-i Haram tarafına (Kabe'ye) çevir. (Ey müslümanlar!) Nerede bulunursanız, siz de yüzlerinizi onun tarafına çevirin. Kendilerine kitap verilenler, bunun, Rab'lanndan gelen bir hak olduğunu çok iyi bilirler. Allah, onların yaptıkla­rından ****** değildir.)

 

ayrıca bakara suresı 115. ayetin tesırını yazıyorum sımdı ıyı oku :115. "Doğu" ve "batı" kelimelerinden maksat, yeryüzünün tamamı, hatta yeryüzüyle birlikte orada bulunan bütün varlıklardır. Dolayısıyla yer­yüzü Allah'ın eseri ve mülkü olduğundan şu veya bu yönün diğerine göre herhangi bir üstünlüğü yoktur; yeryüzü bütünüyle bir mâbed gibi olup aslolan ibadetin Allah için yapılmasıdır. İbadet esnasında zorunlu olarak bir tarafa yönelmekse an­cak sembolik bir anlam taşır. Nitekim müslümanlar, başlangıçta kutsal bir mekân olarak Kudüs'teki Beytülmakdis'e yönelerek ibadet etmişler, daha sonra bu sûre­nin kıbleyi belirleyen 144. âyetinin inmesi üzerine Kabe'ye yönelmeye başlamış­lardır. Her ne kadar 115. âyetin 144. âyetle neshedildiğini savunanlar olmuşsa da[356], bu iki âyet arasında nesihle izahı gerektiren bir uyumsuzluk söz konusu değildir. 115. âyet, her yerde ve her yöne yönelerek Allah'a ibadet ve dua edilebileceğine, yani konunun özüne işaret etmekte, 144. âyet ise namazla ilgili özel uygulamayı belirlemektedir. [357] Bazı rivayetlerde[358] bu âyetin, kıblenin hangi tarafta olduğunun bilinmemesi veya bilinse bile hastalık, yolculuk, savaş gibi özel durumlar sebebiyle o yöne dönmenin güç, tehlikeli ya da imkânsız olması gibi hallere ilişkin özel bir hüküm belirlediği ifade edilmiştir. Bu­na göre normal durumlarda namazı kıbleye yönelerek kılmak farzdır; 144, âyet bu hükmü koymuştur. Ancak yukarıda değinilen mazeretlerin baş göstermesi duru­munda mümkün ve elverişli olan her yöne doğru yönelerek namaz kilınabilir; ko­numuz olan 115. âyet de işte bu ruhsatı vermektedir.

 

Yaratılmışların tamamı mutlaka birçok yönden sınırlıdır. Allah Teâlâ ise hem zâtı hem de sıfatlan itibariyle eşsiz, benzersiz ve sınırsızdır. Âyette geçen "vâsi"' işte bu sınırsızlığı ifade eder.

 

şimdi di bakara 144 ün tefsirini yazıyorum :144. Kabe üç büyük dinin temsilcisi olan peygamberlerin atası ve tevhid inancının öncüsü durumundaki Hz. İbrahim tarafından bir mâbed olarak inşa edil­mişti; dolayısıyla kıble olmaya en lâyık mekân da burasıydı. Kabe kıble olarak be­nimsenmekle, bütün müslümanlann bir olan Allah'a karşı ifa ettikleri en yüce iba­det sayılan namazda yönelecekleri bir tevhid odağı haline gelecekti. Bundan son­ra sıra, -o dönemde henüz müşriklerin put evi olarak kullandıkları- bu kutsal me­kânın putlardan arındırılmasına, böylece -ilk kuruluşunda olduğu gibi- her yönüyle tevhidin merkezi ve sembolü hüviyetine yeniden kavuşmasına gelecekti. Ayrı­ca müsliimanlann Kudüs'e doğru namaz kılmaları muhtemelen yahudileri de şı­martıyordu. [459] Halbuki İslâm, eski kitabî dinlerdeki evrensel doğ­ruları devam ettirmekle birlikte, hiçbir eski geleneğin taklidi olmayan, yepyeni ve insanlık onuruna en uygun değerler getiren bir sistemdi. Yozlaştırılmış bir dinin mensupları olan yahudileri taklit ediyor gibi görünmek her halde Hz. Peygamber'i rahatsız ediyordu. Kısaca Kabe'nin kıble yapılması hem dinî hem de siyasî bakım­dan büyük Önem taşıyordu. Bütün bu sebeplerden dolayı Resûlullah Allah'a yal­varıyor, içinde doğup büyüdüğü, fakat zorla terketmek durumunda bırakıldığı kut­sal Mekke'deki Kabe'nin kıble olmasını diliyordu. Nihayet yüce Allah, "İşte şim­di kesin olarak seni memnun olacağın kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mes-cid-i Haram tarafına çevir; nerede olursanız olun yüzünüzü o yöne çevirin" buy­ruğu ile resulünün bu özlemini gerçekleştirdi ve artık bu âyetin indiği andan itiba­ren müslümanların, Kabe'nin de içinde bulunduğu Mescid-i Harâm'a yönelerek namaz kılmaları farz oldu.

 

Ağırlıklı görüşe göre Ehl-i kitabın, bazı müfessİrlere göre onların din adam­ları ve âlimlerinin de bildiği ifade edilen "gerçek"ten maksat, kıblenin değiştiril­mesiyle ilgili hükümdür. Onların Kabe'nin kıble yapılmasının isabetli olduğunu nereden bildikleri hususunda değişik görüşler ileri sürülmüştür. [460] İbn Atıyye bu hususta şöyle demektedir: "Yahudiler ve hıristiyanlar Ka­be'nin, ümmetlerin imamı İbrahim'in kıblesi olduğunu, dolayısıyla -kendi kitapla­rından da hakkında bilgi edindikleri- Hz. Muhammed'e uyarak Kabe'ye yönelme­nin herkes için görev olduğunu biliyorlardı" [461] Buna rağmen kıble değişik­liğini tepkiyle karşılayarak yanlış bir iş yapmışlardır. Âyetin sonundaki "Allah on­ların yaptıklarından habersiz değildir" cümlesi, Ehl-i kitabın bu yanlış tutumlarıy­la ilgili bir uyarı ve tehdit anlamı taşımaktadır. [462]

 

umarım açıklayıcı olmuştur.

SAYGILAR...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 9 ay sonra...

Sayın Abdullah-Şükür:

Ayetleri iyi okuyup iyi anlamaktan bahsediyorsunuz.Bunu yaparkende kabe'nin kıble olmasına yönelik iki ayet veriyorsunuz.

Şimdi mantıklı bir şekilde düşünecek olursak,Bir yaratıcı önce kabeyi kıble yapacak,sonra bu kararından vazgeçip Kudüsü Kıble yaptım diyecek,sonra bu yaptığımda olmadı Kabe'yi Kıble yaptım diyecek.

Ne yaptığını bilmeyen bir yaratıcı konumuna indirmiş olmuyor musun Allahı?

Ne dersin?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

şimdi heryer taşsa ibadette taşa gelir.kafamızı korumak gerekir.acır.

 

 

s.a

Tasi kim nasil görüyorsa öyle iste!Kabeyi bir tas olarak düsünür de maneviyatini kavrayamazsan bu kadar insanin zamanini bosu bosuna katletmis olursun,baska birsey degil.Ortaya kafana göre birsey atmissin müslüman kardesim de seni tatmin etmeye calisiyor.Ancak sen de ya da senin gibi düsünenler de bunu anlayacak ya da kabul edecek bir maneviyat olsaydi zaten böyle bir girisimde bulunmazdin.Ne kadar zavalli gördük cevremizde kendi dinini birakmis ve cehaletiyle yehova sahitlerinin söyledigi her yalana kanmis.Ya kardesim dünyanin her yerinde caniyla kaniyla bu dini savunan insanlardan da mi ibret almiyorsunuz? Bu insanlar neyin savasini veriyor, hergün ne icin o kadar masum insan ölüyor?UYANIN ARTIK!yahudiler hergün dünyayi ele gecirme planlari yaparken ve bunlari uygulamak icin asker gibi sözüm ona din adami yetistirirken biz hala bu kadar basit konular icin mi tartisiyoruz.Ya cok bilincsisiz ya da biz de karsi taraftan olmus kardesimizin kuyusunu kaziyoruz.Bu konuyu tartismaya acan kardesimden daha temkinli yazilar yazmasini istirham eder,yazdiklariyla sadece kafa karistirdigini söylemek isterim,he kimin kafasini karistiriyor derseniz?"SADECE KENDISI GIBI GIBI iLMi AZ OLANLARIN" tabii ki.Yoksa benim müslüman kardesim donanimlidir ve bu tür ayunlara gelmez!

 

RABBIM MUHAMMED(S.A.V.)EFENDiMiZiN ÜMMETiNE HiDAYETi NASiP ETSIN iNSAALLAH!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 yıl sonra...

Allah kendini bir kültür ile ve o kültürün içinden bir insan ile niye anlatmaya çalıştığının yanında, bir de kendini anlatabilme yeteneğini kullanamamış. Allah evren ve evrenden önce henüz hiçbirşey yokken kendini tek Tanrı yapmayı başarmış ama kendini tek tanrı yapma yeteneğini, kendini hatasız anlatabilmek için kullanamamış.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.