Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2012 "Genetik kodun içerdiği bilgi, tüm bilgi veya mesajlarda olduğu gibi, maddeden yapılmış değildir. Anlam, kodun sembolleri veya alfabesinden kaynaklanan bir özellik değildir. Genetik koddaki mesaj veya anlam madde-dışıdır ve fiziksel veya kimyasal özelliklere indirgenemez ‘materyalizm koddaki anlamı açıklamaz". Alman Federal Fizik ve Teknoloji Enstitüsü'nün yöneticisi Prof. Dr. Werner Gitt materyalizm zaten sadece bi sefsefedir ; darvinizm de .. bilimsel dayanaklari da yoktur ; ama dusunce bicimidirler .. felsefedirler Ahha ha haa, mükemmel yaa... Ben de "Şuurlanmayı geçtik, bilimsel verileri dökelim" dediğinde, hakikaten ciddi bir paylaşım yapacaksın sandım. Al ben sana yardımcı olayım: -http://www.elestirelpedagoji.com/FileUpload/ks7397/File/bilim_yaratiliscilik_tuba.pdf- Bak dostum, daha Bilim'in ne olduğunu bilmeden, fazla sallama ve böyle şeylere bel bağlama. Önce bir git Bilim nedir, ne değildir öğren; Bilim Felsefesi insan aklından daha üstün bir aklı kabul eder mi bir öğren; Ondan sonra bana Bilim, Felsefe hakkında ahkam kesmeye kalk. Bunların hepsini daha önce anlattım... Şunu hatırlatayım sana: "Bilimsel Veri" ile bir bilim insanınında "Hezeyanları" arasında çok fark vardır. Gidip bir insanın ifadesini kopyalayıp, sonra da "Ahanda Bilimsel kanıt!" diyemezsiniz, saçmalamaktır bu. Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2012 Ben de "Şuurlanmayı geçtik, bilimsel verileri dökelim" dediğinde, hakikaten ciddi bir paylaşım yapacaksın sandım. paylasilan butun ciddi seyler gecmis sayfalarda kaliyor ... bireysellestirmeleri de kim naapsin ben yavas yavas her sayfaya biseyler birakmayi severim : )) seninle atismak ayriyetten zevkli Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2012 Bak dostum, daha Bilim'in ne olduğunu bilmeden, fazla sallama ve böyle şeylere bel bağlama. bi kosede sen bi kosede Alman Federal Fizik ve Teknoloji Enstitüsü'nün yöneticisi Prof. Dr. Werner Gitt Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2012 bi kosede sen bi kosede Alman Federal Fizik ve Teknoloji Enstitüsü'nün yöneticisi Prof. Dr. Werner Gitt Diğer köşede de Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi ve onlarca bilim insanı... Verdiğim linkteki makaleleri okudun mu, merak ediyorum... Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2012 Darwinizm döneminde, bilimsel olanaklar o kadar geri, cahillik o kadar yaygındı ki; 1. Canlı hücre, içi su dolu bir torbadan ibaret, basit bir yapı zannediliyordu. 2. Bilim adamları, hücrenin kompleks yapısından ve DNA’nın varlığından haberdar değillerdi. 3. Yaşamın devamını mümkün kılan ve her biri mükemmel birer tasarımın eseri olan moleküler mekanizmalar tanınmıyordu. 4. Yaşamın, ciltler dolusu ansiklopediyi dolduracak miktarda bilgiye dayandığı bilinmiyordu. 5. Anormal doğan bebekler, annelerinin doğum sırasında kapıldığı korkuların sonucu zannediliyordu. 6. Bir bölgede toprağın sabanla sürülmesinin, o bölgede iklimi değiştireceğine inanılıyordu. 7. Uzayı renksiz bir sıvı olan eterin kapladığı düşünülüyordu. 8. Birkaç nesil kolları kesilen insanların, çocuklarının bir süre sonra kolsuz doğacağına inanılıyordu. Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2012 Darwinizm’in ortaya çıktığı bu ilkel bilim ortamı, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızlanan bilimsel bulgularla son buldu. Elektron mikroskobunun ve ışınlı tarama cihazlarının geliştirilmesiyle birlikte, bilim adamları yaşamı çok yakından inceleme imkanı buldular. Hücrenin kompleks yapısının, sahip olduğu hücre zarı, mitekondri gibi sistemlerin tesadüflerle oluşamayacağı anlaşıldı. Yaşamın yüklü miktarda genetik bilgiye ve indirgenemez komplekslikte moleküler mekanizmalara dayandığını ortaya konuldu. Bilim adamları, yaşamın temelinde DNA isimli molekülün bulunduğunu keşfettiler. Bu molekül, dünyanın en gelişmiş veri saklama sistemlerinden daha mükemmel özelliklere sahipti. Hem bedenin yapısına ait bilgiyi saklayabiliyor, hem de bu bilgiyi bir "bilgisayar" gibi işleyebiliyordu. İnsanın tek bir hücresindeki DNA molekülünün, 50 ciltlik ansiklopedi setinin saklayabileceği miktarda bilgiyi saklayabileceği hesaplandı. Modern bilimin deney ve gözlemleri karşısında Darwinizm’in büyük bir yanılgı olduğu ortaya çıktı. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2012 Darwinizm döneminde, bilimsel olanaklar o kadar geri, cahillik o kadar yaygındı ki; 1. Canlı hücre, içi su dolu bir torbadan ibaret, basit bir yapı zannediliyordu. 2. Bilim adamları, hücrenin kompleks yapısından ve DNA’nın varlığından haberdar değillerdi. 3. Yaşamın devamını mümkün kılan ve her biri mükemmel birer tasarımın eseri olan moleküler mekanizmalar tanınmıyordu. 4. Yaşamın, ciltler dolusu ansiklopediyi dolduracak miktarda bilgiye dayandığı bilinmiyordu. 5. Anormal doğan bebekler, annelerinin doğum sırasında kapıldığı korkuların sonucu zannediliyordu. 6. Bir bölgede toprağın sabanla sürülmesinin, o bölgede iklimi değiştireceğine inanılıyordu. 7. Uzayı renksiz bir sıvı olan eterin kapladığı düşünülüyordu. 8. Birkaç nesil kolları kesilen insanların, çocuklarının bir süre sonra kolsuz doğacağına inanılıyordu. Ya hu sen hayatında "Bilim Tarihi" diye birşey okumadın mı? Aklı başında bir tartışmacı, tartışacağı konu hakkında azıcık fikir sahibi olur. Ya ne demektir "Darwinizm döneminde cahillik yaygındı!" demek? Nereye göre, kime göre hangi cahillik? Ya bu kadar bilgisiz, bu kadar mantıksız olunmaz. 1. O dönemde hücre elbette ki öyle sanılıyordu, çünkü o dönemin bilimsel gelişmişliği hücre hakkında daha fazla bilgi edinebilecek kadar gelişmiş değildi. Fakat dünyanın en ileri bilgi düzeyiydi, özellikle İslam Dünyası'nın cahilliğinin yanında, eleştirilemez bile. 15 yıl önce de hücrenin yapısı tam çözülmüş olsa da mitokondri'nin ne işe yaradığı kesin olarak bilinmiyordu. Bugün daha iyi biliniyor. 15 yıl öncesine "Cahillerdi" diyebilir misiniz? "Bilimsel-Teknolojik Gelişmişlik Düzeyi" ile "Cahillik" çok farklı şeylerdir. O dönemde Darwin'in yaşadığı yerde Bilimsel-Teknolojik Gelişmişlik düzeyi neye imkan verebildiyse, o kadar keşif sağlanmıştır. Gelişmişlik düzeyi arttıkça da keşifler de artmıştır. Ama aynı dönemde İslam Dünyası tam bir kara cahillik örneği sergiler. Bugüne bakıp o dönemin bilgi düzeyini "Cahillik" diye nitelendiremezsiniz. Zaman ve Mekan açısından senkron bozukluğu yaşıyorsunuz, farkında değilsiniz. Ben bu kadar bilgisizlik görmedim ya hu. 2. Elbette haberdar değillerdi, çünkü DNA henüz keşfedilmemişti. DNA 1960'larda tam olarak anlaşılmaya başlanmıştır. Fakat Darwin'in zamanında insanlar "Kalıtım"ın ne olduğunu biliyorlardı, siz hiç merak etmeyin. 3. Bir televizyonun içindeki elektronik malzemeleri de bilmiyorsunuzdur fakat televizyon ile bilgisayar ekranı arasındaki farkı; elektron tabancalı (halk arasında 'tüplü' denilen) televizyon ile LED Lcd TV ya da Plazma TV arasındaki farkı görerek-deneyerek biliyorsun ve bunları ayırt edebiliyorsun değil mi? Veya eminim 3D ekran ile normal ekran arasında da bir fark olduğunu biliyorsundur. Bunları senden sınıflandırmanı istediğimizde, içindeki elektronik düzene bakmadan sınıflandırabilirsin, eğer yeterince zeki isen. İşte Darwin'in döneminde de Bilim-Teknik bu türlü bir sınıflandırma yapabilecek çaptaydı ve sınıflandırmayı ona göre yapıyordu. Bugün ise genetik mühendisliği, bu sınıflandırmadının büyük ölçüde doğru yapıldığını ortaya koymuştur. Şöyle örnekleyeyim: Plazma TV en nihayetinde benzer teknolojik özelliklere sahiptir. LED Lcd TV'ler yine kendi aralarında benzer teknolojik özelliklere sahiptir. Elektron Tabancalı TV'ler de kendi aralarında benzer teknolojik özelliklere sahiptir. Bilgisayar Ekranları da televizyon kanallarını tek başına gösterememekle onlardan ayrı bir özelliğe sahiptir. Sırf görünüşlerine ve görüntülerine bile bakarak sen bunları sıraladığında ya da raflara dizdiğinde yani sınıflandırdığında; Bir Elektronikçi gelip içlerindeki elektronik dizayna bakmasına, incelemesine rağmen, yaptığın sınıflandırmanın doğru olduğuna kanaat getirip onaylayacaktır. Çünkü LED Lcd TV ile Elektron Tüplü TV'yi birbirinden ayıramayacak kadar embesilseniz, hiç o işe bulaşmayın... İşte Darwin'in döneminde DNA, RNA bilinmemesine karşın, bu benzeri özelliklere bakarak sınıflandırmalar yapılabiliyordu. Kuşların gagalarından tut tüylerine veya ayak kemiklerine kadar bir çok standart belliydi ve bilinmekteydi. Biliyorum, bu analojileri anlayamıyorsun ama umarım gelecekte bir gün anlama şansına kavuşursun. Her neyse; İlk üç çıkarımına verdiğim yanıt bile yeterlidir. Diğer çıkarımların (ki çıkarım bile değil aslında hiç biri) için vakit harcamaya değmez. Gidip daha çok okumalı ve aklını-mantığını artık kullanmaya karar vermelisin. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2012 Darwinizm’in ortaya çıktığı bu ilkel bilim ortamı, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızlanan bilimsel bulgularla son buldu. bla bla bla... Ya hu sallama, sallama... Karşındaki insanları kendin gibi bilgisiz sanıyorsun galiba... Kusura bakma ama ne Bilim Tarihi'nden zerre kadar haberdarsın, ne de Bilim'den... Bilimsel Gelişmelerde "Son Bulma" diye birşey yoktur. Bilimsel Gelişim süreklidir ve birikerek gelişir, ilerler. Bugünkü Bilimsel düzey, daha önceki Bilimsel Gelişmişliğe son vermiş değildir; Bilim sürekli bir olgudur ve kopukluk, son verip yeniden başlamak diye birşey yoktur. Ya hu nereden ediniyorsunuz bu saçma sapan bilgileri? Ya yazık yaa, gerçekten bakın omuzlarınız arasında taşıdığınız o yuvarlak nesnenin harcadığı oksijene ve proteine yazık. Hangi mantıkla bilmediğiniz işe karışıyorsunuz anlamıyorum ki! Kaç yıllık organizmayım, oksijeni böyle boşa harcayanını görmedim! Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2012 Biyomatematik alanında yapılan hesaplamalar, yaşamın bu kompleks yapısının tesadüflerle bir araya gelme ihtimalinin "0" olduğunu kanıtladı. Mikrobiyoloji, viroloji, genetik, moleküler biyoloji, biyokimya gibi yepyeni bilim dalları, doğada apaçık bir tasarım bulunduğunu ortaya koydu. Paleontoloji bilimi de, fosil kayıtlarında evrim teorisinin varsaydığı ara geçiş formlarından eser bulunmadığını ortaya koyarak Darwinizm’e ölümcül darbeyi vurdu. Türlerin yeryüzünde bulundukları milyonlarca yıl boyunca hiçbir evrimleşme yaşamadıkları ve kusursuz beden yapılarıyla aniden ortaya çıktıkları kanıtlandı. Böylece modern bilim, Yüce Allah’ın tüm canlıları yoktan varettiğini doğrulamış oldu. Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2012 DARWİNİZM’İN BİLİM DIŞI FORMÜLÜ : BOL ÇAMURLU SU + UZUN ZAMAN + BOL TESADÜF= MEDENİYET Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2012 Evrim teorisi söz konusu olduğunda pek çok kişi, bunun, bilimsel bir mesele olduğunu ve bilim adamları kadar bilgi sahibi olmayanların Darwinizm'i anlamalarının imkansız, üzerinde tartışmalarının da yersiz olduğunu zanneder. Nitekim Darwinistler de bu yanlış düşünceyi teşvik etmek için, Latince kelimeler ve halkın geneli tarafından bilinmeyen bilimsel terimler kullanır, karmaşık anlatımlar yapar, sık sık demagojiye başvurur ve içi boş sloganlar kullanarak bilimsel bir konudan bahsediyorlarmış izlenimi uyandırırlar. Oysa Darwinizm'in temel iddiası tamamen bilim dışıdır ve bu iddiadaki mantık sefaleti, ilkokul çağındaki çocukların dahi anlayabileceği kadar açıktır. Sözde ilkel dünya ortamında, çamurlu bir su birikintisinin içinde, nasıl olduğu asla açıklanamayan bir şekilde ilk hücre meydana gelmiş, daha sonra tesadüfler bu hücreden hayvanları, bitkileri, insanları ve medeniyetleri meydana getirmiştir. Yani tüm insanlık ve medeniyet, bütün bitki ve hayvan alemi, sözde, bol miktarda çamur, uzun zaman ve bol bol tesadüfün eseridir. Alıntı
Φ Odris Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2012 "mesela @Stalke super rahat bi adam .. cok karizmatik : ) o geldikce ben seviniyorum ..." @@dennise olmasa şu fani cihanda beni takdir edecek bir Allah'ın kulu yok. foruma geliyorsam, bir iki satır yazıyorsam sırf senin için dennise malda mülkte şanda şöhrette gözüm yok şerefsizim, sen ol yeter şimdi bak, ben en son @@omar123 la senin kulağını çekmiştim ve ne demiştim: "atıp tutmayın" e sen ne yapıyorsun; hala atıp tutuyorsun. HY nın sitelerinden alıntı yapmışsın ama kaynak göstermemişsin çekirge...yanlış! alıntı yaptığın yazının kaynağını göster ki vatandaş ne okuduğunu bilsin. sen bilimden bahset ondan sonra kaynak bile gösterme, olur mu yani? neyse bu seferlik idare ediyorum. bir kere daha önce de dediğim gibi sen kavramları karıştırıyorsun yahu. materyalizm'le evrim kuramını birbirine karıştırmışsın. bu durumu burada beş dakikada çözmek zor. nereden başlayacağız neresini anlatacağız...anlatsak mı anlatmasak mı...bahsetsek mi bahsetmesek mi... çok uzun konular yahu evrim konusun ise iyice suyunu çıkarmışsın, öyle böyle değil... daha önce de söylediğimiz gibi mutasyonlar tek başlarına evrime neden olmaz; aslında çok da küçük bir etkiye sahiptirler. evrim sürecinini daha karmaşık aşamaları var. bunları daha sonra yarım kalan bir yazı dizisini tamamlayarak daha ayrıntılı anlatacağız. sen de böylece dünyanın en mutlu mesut insanlarından biri olacak aydınlanacaksın ama önce çok kısa bir özet verelim. özet vermeden önce de şunu da söyleyelim: aslında sen sadece bilim dışı yazıları okuyarak sadece mutasyon konusuna hapsolmakla kalmıyorsun, darwinden sonra daha neleeeerr değişti neler... neler iddia edildi neler. bi bilsen aklın durur beynin tavana vurur çekirge HY bile bunları bilmiyor aman uyandırmayın, o bile duysa yarın sabah berbere gider sakallarını kestirir bayram namazını sakalsız kılardı aha buraya yazıyorum. evrim sürecinde bir takım aşamalar vardır, biraz bunlardan bahsedelim: öncelikle doğal seçilim denilen bir konu var ki çok önemli. yani o kadar önemli ki "ulen mutasyonda neymiş" dedirtir adama. doğal seçilim, canlılığın sürekliliğini ve çeşitliliğini sağlayan bir süreç. bu doğal seçilim olmasa hepimiz trişkadan tayyare oluruz, ağzımız burnumuz ters döner, ben bile o kadar yakışıklı adamım, allah'ım beni baştan yarat diye beş vakit namaz kılardım. doğal seçilim, çeşitlilik, kalıtım ve seçilim olmak üzere üç adet unsur içerir. buna göre mutasyonlar çeşitliliklere neden olurken koşullara elverişli olmayan bireyler elenir. geriye kalan bireyler üremeyle çoğalır ve mutasyona uğrarlarken koşullara elverişli olan bireylerin hayatta kalma şansı daha yüksektir. bu döngüyle üreme ve elenme devam eder. doğal seçilim görevini bu döngü içerisinde gerçekleştirmiş olur. bu arada araştırmalara göre mutasyonların %70 i negatif etkilidir. geriye kalanlar ise ya nötrdür ya da çok az pozitif etkilidir. yani sen şimdi burda mutasyon lafı duydun ya, pek önemseme. çok etkili değil yani. zaten negatif etkili mutasyonlar hapı yuttu demektir yahu, onları yok saymak lazım. benim ağzım burnum ters döndükten sonra yemişim öyle mutasyonu. salla gitsin! bununla birlikte yapay seçilim denilen bir dalga dinga var: bilinçli olarak genlerin seçilimiyle Allah'ın işine karışma sürecine deniliyor. bu duruma en çok evcil hayvanlarda ve bitki türlerinde rastlıyoruz. teyy Allahım yahuu, sen git canlıların orasıyla burasıyla oyna, ondan sonra dünya çok değişti diye şikayet et. olacak iş değil ama yapıyor adamlar işte. geçenlerde pazardan domates aldım, karpuz kadar yahu... bu gavur yapıyor abi gavurdan korkacaksın. ondan sonra onbir...phuhahaha şaka yahu şaka...ondan sonra genetik sürüklenme adı verilen süreç var. buna bazı çok bilmişler "sewall wright etkisi" de diyor. önüne gelen bir isim verirse biz bu işin içinden nasıl çıkacağız diye düşünen yok tabi. sanırım senin tesadüf diye anlata anlata bitiremediğin bu olsa gerek. eğer buysa iyi oku bak öyle on beş kez anlatmam. bir kez söylerim geçerim. kendime göre prensiplerim var, taviz vermem. çok tepem atarsa hiç anlatmadan bile geçebilirim. ama bu gün iyi günümdeyim hadi iyisin, anlatacağım: genetik sürüklenme, bir grup canlının gen havuzunda tamamen şans eseri oluşmuş değişikliklerine verilen isimdir. bu değişiklikler tümüyle şans eseri oluşur. bir popülasyondaki genetik karakteristiğin yok olmasına ya da güçlü olanın hayatta kalmasından ve alellerin değerinden bağımsız olarak, yaygın hale gelmesine neden olur. bu durum evrimin temel mekanizmalarından biridir. böylece bazı bireyler diğer bireylerden farklı olarak ileriye doğru daha fazla gen aktarmış ve daha fazla yayılmış olur. ancak bu yaygınlaşan bireyler sadece şanslıdırlar. zira daha iyi ve kaliteli genlere sahip oldukları söylenemez. fakat genetik sürüklenme yine de popülasyonun genetik yapısını etkiler ancak doğal seçilimden farklı olarak tümüyle rastlantısal olarak geliştiğinden her ne kadar evrimin bir mekanizması olsa da uyarlanımların oluşmasında çok işlev görmez çünkü uyarlanımlar işlevlerine tam bir uygunluk gösterecek şekilde, doğal seçilim tarafından oluşturulur. uyarlanımlar, canılının çok çeşitli koşullarda ayakta kalmasına yararlı özelliklerini içeriyor. dolayısıyla bu uyarlanımları gerçekleştiremedikten sonra yemişim öyle genetik sürüklenmeyi çekirge. bana sorarsan onu da salla! garip yılancıklar vücut ısılarını dengeleyemedikten sonra, bukalemunlar renkten renge giremedikten sonra bizler sevdiceğimize kavuşamadıktan sonra neye yarar sürüklenme loy gelin kibar gelin...loy loy loy... yani çekirge bunun gibi daha bir çok etken var. yanlı mutasyon var mesela... genetik otostop var...gen akışı var... birlikte evrim var ki hep beraber rakip türlerin vaziyet-i umumisine göre şekilden şekile sokuyor adamı. neler var neler. saymakla bitmez, anlatmakla hiç bitmez. napsak ne etsek... benim uykum geldi yahu 1 Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2012 hy beni ilgilendirmiyor ;P derlenmis bilgileri sitesinden hazir aliyorum .. adamin adi ciktiysa napim yahu Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2012 bir kere daha önce de dediğim gibi sen kavramları karıştırıyorsun yahu. materyalizm'le evrim kuramını birbirine karıştırmışsın. yok cnm .. birbirine karistirmadim , ikisi de apayri seyler ama dikkatli dusunulurse ; evrim teorisi materyalizme bilimsel dayanak teskil eder .. evrim tanriyi reddettirir , reenkarnasyona tesvik eder .. simdi alakasi bile yok diceksin ; ) ama insan zihni bosluk kabul etmez mutlaka o boslugu dolduran destekli dusunceler uretir temelde evrimi benimseyen kisi artik sonsuzluk gudusu ile reenkarnasyonu , dunyaya bakis acisi olarak ta materyalizmi ve kapitalizmi benimseyebilir elbette duruma ve sartlara gore ozunde maymundan geldigini kabul eden kisi irkciligi daha benimseyebilir ... simdi alakalari bile yok diceksin ; ama bilinc alti bosluk kabul etmez ve ewrimin bilimsel dayanak teskil etmesi ile birsuru zararli ideolojiyi benimseyebilir .. mesela surekli catisma ile evrimin surekli devam ettigini ogrenen kisi guclu olmak icin gucsuzlere karsi vijdansiz bir bakis acisi gelistirebilir ; ki ingilizler somurge politikasi ile birsuru ulkeyi katlettiler .. Alıntı
Φ omar123 Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2012 Biri beni mi çağırdı Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2012 @dennise olmasa şu fani cihanda beni takdir edecek bir Allah'ın kulu yok. foruma geliyorsam, bir iki satır yazıyorsam sırf senin için dennise malda mülkte şanda şöhrette gözüm yok şerefsizim, sen ol yeter adam biliyo iste tavlama islerini Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 ...Harvard Üniversitesi paleontoloğu Stephen J. Gould, doğal seleksiyonun bu açmazını şöyle dile getirmektedir: ‘Darwinizm'in özü tek bir cümlede ifade edilebilir: "Doğal seleksiyon evrimsel değişimin yaratıcı gücüdür." Kimse seleksiyonun uygun olmayanı elemesindeki negatif rolünü inkar etmez. Ancak Darwinist teori, "uygun olanı yaratması"nı da istemektedir.’1 Darwin de bu gerçeği "Faydalı değişiklikler oluşmadığı sürece doğal seleksiyon hiçbir şey yapamaz." diyerek kabul etmiştir... alinti Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Doğal seleksiyon konusunda kullanılan yanıltıcı üsluplardan biri, bu mekanizmanın bilinçli bir tasarımcı gibi anlaşılmasıdır. Oysa doğal seleksiyonun bir bilinci yoktur. Canlılar için neyin iyi, neyin kötü olduğunu ayırt edecek bir akla sahip değildir. Bu nedenle doğal seleksiyon, kompleks yapıya sahip sistemlerin ve organların nasıl var olduklarını asla açıklayamaz. Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Diğer köşede de Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi ve onlarca bilim insanı... DNA çok kompleks bir düzene sahiptir. Bu molekül üzerinde oluşan herhangi rastgele bir etki ancak zarar verir. Amerikalı biyolog B. G. Ranganathan bunu şöyle açıklar: ‘İlk olarak, mutasyonlar doğada çok ender meydana gelirler. İkinci olarak, bunlar genlerin yapısındaki düzenli değişiklikler değil, rastgele değişikliklerdir; bu nedenle çoğunlukla zararlıdırlar. Son derece düzenli bir sistem içindeki rastgele herhangi bir değişiklik, daha iyiye yönelik değil, daha kötüye yönelik olacaktır. Örneğin eğer bir deprem, bina gibi son derece düzenli bir yapıyı sarsacak olursa, binanın iskeletinde rastgele bir değişiklik olacak ve bu binayı kesinlikle geliştirmeyecektir.’3 Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Nitekim bugüne kadar hiçbir yararlı mutasyon örneği gözlemlenmedi. Tüm mutasyonların zararlı olduğu görüldü. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından nükleer silahların sonucunda oluşan mutasyonları incelemek için kurulan Atomik Radyasyonun Genetik Etkileri Komitesi'nin (Committee on Genetic Effects of Atomic Radiation) hazırladığı rapor hakkında evrimci bilim adamı Warren Weaver şöyle diyordu: ‘Çoğu kimse, bilinen tüm mutasyon örneklerinin zararlı olduğu sonucu karşısında şaşıracaktır, çünkü mutasyonlar evrim sürecinin gerekli bir parçasıdır. Nasıl olur da iyi bir etki -yani bir canlının daha gelişmiş canlı formlarına evrimleşmesi- pratikte hepsi zararlı olan mutasyonların sonucu olabilir?’4 Yıllar boyu sürdürülen "faydalı mutasyon oluşturma" çabalarının tamamı başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Evrimci biyologlar, çok hızlı ürediği ve mutasyona uğratılması kolay olduğu için, meyve sinekleri üzerinde on yıllarca mutasyon denemeleri yaptılar. Bu canlılar olabilecek her türlü mutasyona milyonlarca kez uğratıldı. Ama tek bir faydalı mutasyon gözlemlenmedi. Gordon Taylor, bu konuda şunları yazar: ‘Bu çok çarpıcı ama bir o kadar da gözden kaçırılan bir gerçektir: Altmış yıldır dünyanın dört bir yanındaki genetikçiler evrimi kanıtlamak için laboratuvarlarda meyve sinekleri yetiştiriyorlar. Ama hala bir türün, hatta tek bir enzimin bile ortaya çıkışını gözlemlemiş değiller.’5 Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Vikipedi'de Bilim'in temel özellikleri şöyle verilmiş: - Bilim olgusaldır. Bilim, olgulara yönlenerek doğrulanabilir olan ifadeleri inceler. - Bilim mantıksaldır. Bilimsel ifadeler, mantıksal açıdan doğru çıkarımlar ile ulaşılmış, çelişkisiz ifadeler olmalıdır. - Bilim objektiftir. Bilim, öznel ifadeler ile değil nesnel ifadeler ile ilgilenir. - Bilim eleştireldir. Bilimdeki mevcut her kuram yeni olgular ışığından çürütülebilir veya değiştirilebilir; her kuramın yerini başka bir kurama bırakabilir. - Bilim genelleyicidir. Bilim, tek tek bütün olgular ile ilgili gözlem yapmaz; bunlar ile ilgili genel kurallar ve bağıntılar bulmaya çalışır. - Bilim seçicidir. Bilim, her türlü olguyla değil yalnızca ilgi alanına giren ve önemli olgular ile ilgilenir. Bu özelliklerin dışında bilimin bir takım inançlara dayandığı ifade edilir: - Bilim realisttir. Buna göre dış dünya özneden bağımsız ve gerçektir. - Bilim rasyonalisttir. Buna göre dünya anlaşılabilir ve akla uygun bir dünyadır. Bu nedenle olguları akıl yolu ile kavramaya elverişli bir düzeni vardır. - Bilim nedenselcidir. Buna göre doğadaki her şeyin bir nedeni vardır, doğadaki bütün olgular arasında neden-sonuç ilişkisi bulunur. - Bilim nicelcidir. Buna göre var olan her şey ölçülebilirdir. Bu ilkelerden hiç biri "Din" ile örtüşmez. Bu yüzden Bilim, Tanrısal bir gücün varlığını kabul etmez. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Biyomatematik alanında yapılan hesaplamalar, yaşamın bu kompleks yapısının tesadüflerle bir araya gelme ihtimalinin "0" olduğunu kanıtladı. Mikrobiyoloji, viroloji, genetik, moleküler biyoloji, biyokimya gibi yepyeni bilim dalları, doğada apaçık bir tasarım bulunduğunu ortaya koydu. Paleontoloji bilimi de, fosil kayıtlarında evrim teorisinin varsaydığı ara geçiş formlarından eser bulunmadığını ortaya koyarak Darwinizm’e ölümcül darbeyi vurdu. Türlerin yeryüzünde bulundukları milyonlarca yıl boyunca hiçbir evrimleşme yaşamadıkları ve kusursuz beden yapılarıyla aniden ortaya çıktıkları kanıtlandı. Böylece modern bilim, Yüce Allah’ın tüm canlıları yoktan varettiğini doğrulamış oldu. O yüzden mi bu bilim dallarının hepsi Evrim'i tartışmasız kabul ediyor? Ya hu kullandığın antibiyotikler bile "Evrim" esas alınarak üretiliyor? Bir tarafınızdan bilim uydurmayın... Söylediğiniz bütün bilim dalları, Evrim Teorisi'ne asıl katkıda bulunan, gerçekliğini ortaya koyan bilim dallarıdır. Ya hu siz hiç hayatınızda "Taksonomi" diye birşey duydunuz mu? Bu bilim dalları canlıların sınıflandırmasını neye göre yapıyor, biliyor musunuz? Hayatında kaç tane fosil kayıdı inceledin ya hu, söyler misin? Evrim ile ilgili kaç tane ciddi kitap okudun? Türlerin Kökeni'ni okudun mu hiç mesela? Türlerin hiçbir evrimleşme yaşamadıklarını kanıtlayan bilimsel makaleleri ve araştırmaları bana buraya alıntılar mısın lütfen? Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 @ te bi sakinlesme var GENETİK KOD EVRİMİ YALANLAR Bir dağın yamacında beyaz taşlarla ‘Herşey vatan için’ yazılı olduğunu ve karayolu üzerinde seyreden araçlardaki insanların bunu gördüğünü farz edelim. Kayalar doğal bir oluşum olmalarına rağmen hiç kimse bu şekilde bir dizilimin yer sarsıntıları ve fiziksel parçalanmanın etkisiyle yuvarlanarak, doğal yollarla meydana geldiğini düşünmeyecektir. Çünkü burada kayalar, kendi doğalarında bulunmayan bir mesaj iletmektedirler. Ve bu mesaj, alfabenin harfleri kullanılarak kodlanılmıştır. Buradaki kodlama, belli sembollerin (alfabenin harflerinin) bilgi taşıyacak şekilde eşleştirilmesi yoluyla yapılmıştır. Bir kod ise her zaman için bir zihnin ürünüdür. Alman Federal Fizik ve Teknoloji Enstitüsü'nün yöneticisi Prof. Dr. Werner Gitt, bu gerçek hakkında şunları söyler: "Bir kodlama sistemi, her zaman için zihinsel bir sürecin ürünüdür. Bir noktaya dikkat edilmelidir; madde bir bilgi kodu üretemez. Bütün deneyimler, bilginin ortaya çıkması için, özgür iradesini, yargısını ve yaratıcılığını kullanan bir aklın var olduğunu göstermektedir... Maddenin bilgi ortaya çıkarabilmesini sağlayacak hiçbir bilinen doğa kanunu, fiziksel süreç ya da maddesel olay yoktur... Bilginin madde içinde kendi kendine ortaya çıkmasını sağlayacak hiçbir doğa kanunu ve fiziksel süreç yoktur." 1 Nitekim mantıklı bir cümle şeklinde bir araya gelmiş olan taşları gören insanlar bu durumda bilinçli sebeplerin, örneğin civardaki bir askeri birliğin, zihinlerindeki düşünceyi kayalara bir kod yoluyla uyguladıklarını anlayacaklardır. Şimdi bu taşları zihninizde milyonlarca kez küçültüp, moleküler ebatta hücrelerinizin çekirdeğinde dizili olduğunu ve ‘genetik kod’ sayesinde size ait özelliklerin bilgisini sakladığını düşünün. Genetik kod da, kaya örneğinde olduğu gibi, doğada bulunan oluşumları, nükleotid ismi verilen molekülleri sembol olarak kullanır. Ve kayaların taşıdığı mesajın, kayaların kendisinden kaynaklanıyor olmadığı gibi, genetik bilgi de bu moleküllerin kendisinden veya herhangi bir doğa kuvvetinden kaynaklanmamaktadır. Dolayısıyla genetik kodun, maddeci bir bakış açısıyla hiçbir açıklaması bulunmamaktadır. Dean Overman bu konuda şunları söylemiştir: "Genetik kodun içerdiği bilgi, tüm bilgi veya mesajlarda olduğu gibi, maddeden yapılmış değildir. Anlam, kodun sembolleri veya alfabesinden kaynaklanan bir özellik değildir. Genetik koddaki mesaj veya anlam madde-dışıdır ve fiziksel veya kimyasal özelliklere indirgenemez ‘materyalizm koddaki anlamı açıklamaz". 2 Bilgisayar mühendisliği ve biyoinformatik alanında çalışan araştırmacılar, DNA’da bilgisayar teknolojisini ilkel kılan bir kapasite ve verimlilik bulunduğuna şahitlik etmektedirler. Los Angeles, ABD'deki Güney California Üniversitesi'nden Led Adleman'ın yaptığı hesaplamalara göre, sadece 1 gram DNA molekülü, 1 trilyon CD'ye (compact disc) eş değerde bilgiyi saklayabilmektedir Dünyanın en karmaşık bilgisayar yazılımlarından Windows kodu açık veya kapalı olarak sadece iki durumda bulunabilen elektronik ikililere dayanır. DNA kodu ise sonsuz varyasyon durumunda bulunabilen analog parçalardan meydana gelmektedir. Bu yüzden DNA mantığı, binlerce kişi tarafından yazılmış ve test edilmiş Windows mantığından binlerce defa daha komplekstir. Microsoft'un başkanı ve yöneticisi Bill Gates, "The Road Ahead" isimli kitabında şöyle yazar: "İnsan DNA'sı, bir bilgisayar programı gibidir, ancak bizim şu ana kadar üretebildiklerimizden çok, çok daha gelişmiştir" 3 Windows XP yazılımının tesadüflerle ortaya çıktığını iddia eden birisine hiç kimse itibar etmez, kendisinin akıl sağlığının yerinde olmadığından şüphe edilir. Genetik kodun kökenine dair evrimci iddialar ise çok daha akıl dışıdır. Çünkü; Genetik kodun tesadüfi oluşumlar arasından amaçsız bir süreçte seçilmiş olma ihtimali astronomik ölçüde küçüktür. Önde gelen bilgi teorisyeni ve biyofizikçi Hubert Yockey, en küçük genomda yaşamın mümkün olması için gerekli bilgi içeriğinin miktarını ölçmüş ve bunun rastlantısal olarak ortaya çıkma ihtimalinin 10186,000 ' de bir ihtimal olduğunu ortaya koymuştur. Yockey, genetik kodun rastlantısal olarak ortaya çıkması için ise doğal seleksiyonun, evrensel koda ulaşmadan önce, 1.40 x 1070 farklı genetik kod keşfetmesi gerektiğini hesaplamıştır. Gerçekleşme ihtimali 1050 'de birden küçük olan olaylar, evrenin neresinde olursa olsunlar imkansız kabul edilirler.4 Buraya kadar anlatılanları özetleyecek olursak, genetik kod 1) Maddeci bir yaklaşımla açıklanamamaktadır, 2) Tesadüfleri kesin olarak reddetmektedir, 3) Bilgisayar teknolojisinden çok daha üstün bir tasarım ortaya koymaktadır. Genetik kodla ilgili olarak maddeci bir yaklaşımla açıklanması mümkün olmayan bir dördüncü konu vardır ki, evrimcilere tam bir açmaz oluşturmaktadır. DNA, yalnız protein yapısındaki bir takım enzimlerin yardımı ile eşlenebilir. Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgiler doğrultusunda gerçekleşir. Birbirine bağımlı olduklarından, eşlemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de aynı anda var olmaları gerekir. Hayatın kökeni araştırmalarının tanınmış bir ismi olan John Horgan bu ikilemi şöyle açıklar: "DNA, yeni DNA üretmek de dahil olmak üzere yaptığı işi, katalitik proteinlerin ve enzimlerin yardımı olmadan yapamaz. Kısacası DNA olmadan proteinler var olmaz, ama DNA da proteinler olmadığı durumda oluşmaz." Ünlü evrimci Dr. Leslie Orgel ise, 1994 tarihli bir makalesinde aynı gerçek karşısında şöyle demektedir: "Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin (RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısal olarak oluşmaları aşırı derecede ihtimal dışıdır. Ama bunların birisi olmadan diğerini elde etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla insan, yaşamın kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadığı sonucuna varmak zorunda kalmaktadır." Evrimciler, genetik kodla ilgili gerçekler karşısında her yönden kuşatılmış durumdadırlar. Ve genetik kodun kökeni konusunda düşünmeye başlayan bir evrimcinin hissedeceği tek bir his vardır: sıkıntı. Nature 'ın 20 yıl boyunca editörlüğünü yapmış olan Sir John Maddox, genetik kodun kökeni konusundaki çaresizliklerini şu sözlerle ortaya koymuştur: "Genetik kodun kökeninin, yaşamın kendisinin kökeni kadar belirsiz olması can sıkıcıdır."5 Oysa elbette, genetik kodun kökeni gerçekte belirsiz değil aksine çok açıktır. Genleri yaratan, onlara bilgiler kodlayan, onları sürekli olarak Kendi kontrolünde tutan, yüce Allah’tır. Bu gerçeğe her ne pahasına olursa olsun zihinlerini kapatan evrimciler, kendi sıkıntılarını kendileri oluşturmaktadırlar. Kayaların yuvarlanarak cümleler yazabileceğine, kağıdın üzerine rastgele dökülen mürekkebin bir kitap oluşturabileceğine inanmaya denk bir düşünceyi her durumda savunma zorunluluğu elbette sıkıcı olmalıdır. Oysa insan, evrimci ön yargıları bir kenara bıraktığında genetik kod ile açıkça görülen Allah’ın varlığını ve büyüklüğünü derhal görecektir. Ciltlerce ansiklopedik bilginin gözle görülmeyen bir alanda saklanması, hücrede ‘okunması’, ‘tercüme edilmesi’, şuursuz moleküllerin başlatıp yönetebileceği bir sistem değildir. Yüce Allah genetik kodu sonsuz ilmi ile var etmiştir. Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 1. Werner Gitt. In the Beginning Was Information. CLV, Bielefeld, Germany, s. 107, 141 2.Dean L. Overman, "A Case Against Accident and Self-Organization" (Rowman & Littlefield Publishers, 1997 3. Bill Gates, Chairman and Chief Executive Officer, Microsoft Corporation, "The Road Ahead," [1995], Penguin: London, Revised, 1996, p.228 4. Hubert Yockey, Calculating Evolution, Vol. 3 No. l, p. 28 ( Cosmic Pursuit , 2003) 5. ."The Genesis Code by Numbers," Nature , 367:111, Ocak 1994) Alıntı
Φ dennise Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2012 Bir tarafınızdan bilim uydurmayın... hade ordan son 10 alintim sirf bilim adamlarinin incelemelerinden derlenmis bilgiler .. bilimin sinirlari yeniden ciziliyor haberin olsun .. Allahin iradesine bilimin kanunlari karsi cikamazdi ... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.