Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Richard Dawkins'in Gen Bencildir Kitabına Eleştiriler


tersinim

Önerilen İletiler

adszqsp.png

 

Richard Dawkins 26 Mart 1941 yılında Kenya’nın Nairobi şehrinde dünyaya gelmiştir.

 

Clinton Richard Dawkins İngiliz uyruklu etolog, yazar, evrim kuramcısı olarak tanınır. Kendisi Oxford Üniversitesi'nde zooloji profesörüdür.

 

Dawkins bilimin halkça anlaşılması için oluşturulmuş Oxford Üniversitesi Charles Simonyi kürsüsünde profesör ve aynı zamanda New College bilim kurulunun üyesidir.

 

1976'da yayımlanan The Selfish Gene (Gen Bencildir) adlı kitabında doğal seçilim'in bireyler ya da türler seviyesinde değil, genler seviyesinde incelenmesi gerektiğini savunmuştur.

 

Aynı kitapta, mem kavramını ortaya atarak bugün memetik diye bilinen bilim dalının kurucusu olmuştur.

 

1982'de yayımladığı The Extended Phenotype (Genişletilmiş Fenotip) adlı kitabında, fenotipi vücutla eş anlamlı gören geleneksel görüşe karşı çıkmış, bir organizmanın kendi vücudu dışında oluşturduğu yapıların da (kuş ve termit yuvaları gibi) o organizmanın genleri tarafından inşa edildiğini, dolayısıyla organizmanın fenotipine dahil edilmesi gerektiğini savunmuştur.

 

Evrim, yaradılışçılık ve din konularındaki fikirlerini açıklamak için pek çok popüler bilim kitabı yazmış ve pek çok televizyon programına katılmış olan Dawkins, tutkulu bir ateizm savunucusu olarak da ünlenmiştir.

 

2006'da yayımladığı The God Delusion (Tanrı Yanılgısı) adlı kitabında tanrının varlığı ve dinlerin gerekliliği için öne sürülen geleneksel savlara karşı çıkmış ve ateist bir dünya görüşünü savunmuştur.

 

Richard Dawkins’in herhangi bir taassuba kaçmadan başta gen bencildir kitabı olmak üzere ulaşabildiğimiz tüm eserlerini bilimsel yöntemlerle eleştireceğiz.

 

Devamı var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gen Bencil mi?-2

 

Richard Dawkins Gen Bencildir kitabının önsözünde:

 

Şempanze ve insanın evrimsel geçmişlerinin yaklaşık yüzde 99.5 ortaktır. Yine de birçok mantıklı insan şempanzeye eğribüğrü, tuhaf bir yaratık olarak bakar ve kendisini Mutlak Yaradan’a ulaşmak yolunda bir basamak taşı olarak görür.

 

Evrimci için böyle bir şey olamaz. Bir türü diğer bir türden üstün kılacak hiç bir nesnel dayanak yoktur.

 

Şempanze ile insan kertenkele ile mantar hepimiz; üç milyar yıl kadar önce doğal seçilim olarak tanıdığımız bir süreç içinde evrimleştik.

 

Her tür içerisinde kimi bireyler diğerlerinden daha çok sayıda yaşamını sürdürebilen döl vermişlerdir.

 

Buna bağlı olarak da üreme bakımından başarılı olan bireyin kalıtsal özellikleri (genler) bir sonraki nesilde sayıca artmıştır diye yazar.

 

Dawkins Bencil Gen ismini verdiği kitabının hemen başında (önsözünde) yazdığı yukarıdaki cümleyi şempanzelerden insana olan evrimi birebir gözlemlemiş (inkar edilemez bir gerçek) gibi kesin bir dille yazmıştır.

 

Taraftarları için evrim en büyük gerçektir. Evrim ile çelişen, evrimi yalanlayan hiç bir bilimsel bulgu olamaz. Olursa bilimsel değildir.

 

Evrimciler genelde en baştan yaratılış teorisi öngörülerine kapılarını açılmamak üzere kapattıklarından kendilerini rastlantılarla oluşan varoluş düşüncesinin dar ve sığ hapishanesine kapatırlar, tek yönlü düşünmeye tek yönlü sonuçlar almaya zorlanırlar.

 

Akıl ve bilim dışı, genelde saçma fakat evrim paralelinde kimi varsayımları, hayal ürünü senaryoları yadsınamaz gerçeklermiş gibi kabul etmeleri ve savunmaları bu nedenledir.

 

Fark edileceği gibi bu mantık; (tek yönlü olduğundan) sert bir dille eleştirdiği; akıl, mantık ve bilim dışı olmakla suçladığı karşıt teorilerin mantığıyla temel yönünden aynıdır.

 

Bir bakıma karşıt teorileri, varoluşu yaratılışa indirgeyerek kolaycılığa kaçmakla suçlarken aynı büyük hatayı kendisi de düşmüş, varoluş rastlantılarla oluştu kolaycılığını kaçmıştır.

 

Fakat bilim kanıt ister.

 

Doğruluğu şüpheli varsayımları kesin gerçekler gibi kabul edip bulguları buna uygun yorumlar, kanıtlar diye akla, mantığa, bilime uymayan; genelde hayal ürünü şöyle oldu böyle oldu senaryolarını gösterirseniz bu bilimsel bir yaklaşım olmaz. Olsa olsa koyu bir taassup olur.

 

Tek yönlü düşünce ise taassup olarak tarif edilir ve bilimin en büyük düşmanıdır.

 

Materyalistlerin materyalizmi (tabiî ki evrim teorisini) bilimsellikten çıkarıp bir din haline getirmeleri bu nedenledir.

 

Dawkins gibi evrim teorisi taraftarları elbette ki insanların şempanzelerden evrimleştiğini (ve diğerlerini) inanabilirler. Buna ne bizim, ne de bir başkasının herhangi bir itirazı olamaz. İnanç özgürlüğünü yürekten inananlardanız.

 

İtirazımız Dawkins’in inancını bilimsel bir gerçekmiş gibi gösterme çabalarınadır.

 

Bir evrimciye göre evrim bilimin annesi babası, teyzesi amcası; diğer ifade ile her şeyidir.

 

Fakat henüz kanıtlanmamış, soru dağları altında ezilen bir teori bilimin hem annesi hem babası nasıl olabilir?

 

Henüz kanıtlanmamış varsayımları inkârı mümkün olmayan gerçeklermiş gibi kabul edip, bulguları bunlara uygun yorumlarsanız; keskin dillerle eleştirdiğiniz, yobazlık olarak tarif ettiğiniz tek yönlü düşüncenin, diğer ifade ile taassubun en koyusunun içine düşmüş olursunuz.

 

Eleştirdiğiniz, yobazlıkla, geri kafalılıkla suçladığınız kişilerden bir farkınız olmaz.

 

Dawkins’in yukarıdaki ifadesi evrimcilere özgü bir şöyle oldu böyle oldu edebiyatının klasik bir örneğidir.

 

Kesinlik ifadeli bir üslupla yazılmıştır ama (bilimsel bulgulara dayanmadığından) genelde hayal ürünü senaryoların bileşkeleridir.

 

Gerçekten de insanlar şempanzelerden mi evrimleşti?

 

Dawkins gibi taassup sahibi evrimcilerin bu soruya verdikleri cevap kesin bir evettir. Bunda (kendilerine göre kanıtlar ortaya koyduklarından) en küçük bir şüpheleri dahi yoktur.

 

Fakat aklı başında, bilimsel tarafsızlığını yitirmemiş gerçek bilim insanları yukarıdaki soruyu (önemi nedeniyle) yanıtlarken çok derin düşünürler, konuyu enine boyuna irdelerler, daha da önemlisi gerçek bilimsel kanıtlar ararlar.

 

Hayal ürünü, genelde şöyle oldu böyle oldu edebiyatı olan sahte kanıtlara itibar etmezler.

 

Eğer bilimsel kanıtlarla desteklenmiyorsa varsayımlar gerçek olamazlar. Olsa olsa bir teori yada da hipotezdirler.

 

Gerçek olmayanları inkarı mümkün olmayan gerçeklermiş gibi tanımlamak, daha da kötüsü diğer bulgulara gerçekliğinden şüpheli bir varsayımı bir mihenk taşı olarak kullanıp değerlendirmek çok büyük hata ve hatta bilime ihanet olur.

 

Bütün mantıksızlığına rağmen evrime inanan taassup sahibi bazı kişiler dışında bu varsayıma (bilimsel kanıtlara dayanmadığından) aklı başında hiç kimse inanmaz.

 

Bunun nedeni de şempanzelerle insanlar arasında aşılması mümkün olmayan pek çok engellerin olmasıdır. Her iki canlı ayrı ayrı türlerdir.

 

Dawkins’e (ve diğer evrimcilere göre) insanların şempanzelerden evrimleştiğinin en büyük kanıtı %99’a varan genom benzerliğidir.

 

Yukarıdaki genom benzerliği oranını doğru, gen şifre sayısını 5 milyar kabul edersek şempanzelerle insanlar arasındaki farklılık (toplam gen şifre sayısının yüzde biri) elli milyon olur.

 

Elli milyon farklılıkta maymunlarla insanlar arasındaki farklılıkların tümünü rahatlıkla ifade eder.

 

Kaldı ki fiziksel benzerlikleri olan iki canlının genom benzerliğinin olması son derece doğaldır.

 

İlginç olan ise insanla yaşamın yakın geçmişinde (örneğin on milyon yıl öncesinden) evrimsel yönden herhangi bir bağlantının olmadığı canlılarla yüksek denebilecek oranlarda (örneğin nematod solucanlarıyla %60) genom benzerliğinin olmasıdır.

 

Bu konuda kangurulardan tutun da ahtapotlara kadar pek çok örnekler verilebilir.

 

Evrimci öngörülerini doğru kabul edersek bütün bu canlıları maymunsulardan sonra insanların evrimsel yönden maymunlardan sonra en yakın akrabaları kabul etmemiz gerekecektir.

 

Ayrıntılı bilgi isteyen okuyucularımız insanın evrimi bölü-mündeki yazıları göz atabilirler.

 

Canlılar arasındaki yapısal benzerlikler tüm canlıların aynı malzemeden (karbon temelli en element ve bileşiklerinden) var edilmiş olmaları nedeniyledir.

 

Tüm evren (varsa diğer canlılar) bu elementlerden oluşmuştur. Bunun başka bir yolu yoktur.

 

Kimi canlılar arasındaki anatomik benzerlikler (örneğin organ benzerlikleri) benzerlikler oranını artırabilir.

 

İnsan maymun genom benzerliği dış görünüş benzerliği kadar benzer organlara sahip olmamız nedeniyledir.

 

Bir evrimci benzerliklerin evrime kanıt olduğunu ısrarla vurgular. Böylesine basit bir gerçeği evrime kanıt olarak göstermek ancak olayları tek yönlü bakma alışkanlığında olan evrimci mantığıyla mümkün olabilir.

 

Fakat öyle durumlar vardır ki hiç bir benzerlik olmadığı halde evrimsel bir bağın kurulması gerekir.

 

Bu gerçekte benzerliklerin evrime kanıt olduğu varsayımını temelden çürütür.

 

Çünkü yaşamın temelleri olması gereken prokaryot ve ökaryot hücreler arasında en küçük bir benzerlik dahi yoktur.(Prokaryot ökaryot hücreler bölümüne bakınız)

 

Genom benzerlikleri üzerine yapılan araştırmalar evrim teorisini rahatlıkla alt üst edebilecek sonuçlara ulaşmıştır. (ilgili konulara bakınız)

 

Tersinim teorisinin bu öngörüsü bilimsel gerçeklerle birebir uyuşur.

 

 

Devamı var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Önsöz

 

Şempanze ve insanın evrimsel geçmişlerinin yaklaşık yüzde 99,5'i ortaktır; yine de birçok mantıklı insan şempanzeye eğri büğrü, insanla ilişkisiz tuhaf bir yaratık olarak bakar ve kendisini Mutlak Yaradan'a erişme yolunda bir basamak taşı olarak görür. Evrimci için böyle bir şey olamaz. Bir türü, diğer bir türden üstün kılacak hiçbir nesnel dayanak yoktur.

 

Şempanze ve insan, kertenkele ve mantar, hepimiz, üç milyar sene kadar önce doğal seçilim olarak tanıdığımız bir süreç içerisinde evrimleştik. Her tür içerisinde, kimi bireyler diğerlerinden daha çok sayıda, yaşamını sürdürebilen dölvermişlerdir. Buna bağlı olarak da, üreme bakımından başarılı olan bireyin kalıtsal özellikleri (genler), bir sonraki nesilde sayıca artmıştır. İşte bu doğal seçilimdir (Genlerin farklı, gelişigüzel olmayan üremesi). Bizi doğal seçilim inşa etmiştir ve eğer kendi kimliklerimizi kavrayabilmek istiyorsak anlamamız gereken de bu doğal seçilimdir.

 

Darwin'in doğal seçilim yoluyla evrimleşme kuramı sosyal davranış çalışmalarının merkezi olmasına karşın (özellikle de Mendel genetiği ile birleştirildiğinde), yaygın bir biçimde göz ardı edilmiştir. Sosyal bilimlerde, sosyal ve fizyolojik dünyanın Darwin-öncesi ve Mendel-öncesi bakış açılarının oluşturulmasına adanmış devasa endüstriler gelişmiştir.

 

Biyolojide bile Darwin kuramının yanlış kullanımı ve ihmali şaşkınlık verici boyutlarda olmuştur. Bu garip gelişim, nedenleri her ne olursa olsun, sona ermek üzeredir. Darwin ve Mendel'in olağanüstü çalışmaları, sa-yıları sürekli artmakta olan araştırmacılar tarafından genişletiliyor. Bunların arasında, özellikle, R. A. Fisher, W. D. Hamilton, G. C. Williams ve J. Maynard Smith adlarını sayabiliriz. Şimdi de, ilk kez olarak, bu doğal seçilime dayalı, önemli sosyal kuram Richard Dawkins tarafından basit ve popüler bir üslupla sunulmaktadır.

 

Dawkins sosyal kuramdaki yeni çalışmaların ana temalarını birer birer ele alıyor: Özverili ve bencil davranış kuramları, çıkarcılığın genetik tanımı, saldırgan davranışların evrimi, kan bağı kuramı (ebeveyn-döl ilişkileri ve sosyal böceklerin evrimleşmesi de dâhil), eşey oranı kuramı, ters özveri, aldatmaca ve eşey farklarının doğal seçilimi gibi... Kavramların altında yatan kuramın ehli olmanın verdiği güvenle Dawkins, bu yeni görevi hayranlık verici bir duruluk ve üslupla yerine getiriyor. Geniş biyoloji bilgisini kaynak alarak, okuyucuya biyolojinin zengin ve büyüleyici literatüründen bir tutam sunuyor. Yayınlanmış çalışmalarla fikir ayrılığına düştüğünde (benim kendi saplantılarımdan birini eleştirirken olduğu gibi) hemen hemen her zaman doğru hedefe yönelik. Dawkins ayrıca, sergilediği mantığı durulaştırmak için çaba harcıyor ve böylelikle de okuyucunun verilen mantığı uygulayarak tartışmayı daha da ileri götürmesini (ve hatta kitapta tartışılanları aşmasını) amaçlıyor. Tartışmalar ise çok yönlü. Örneğin, aldatmaca hayvanlar arası iletişimde temel nitelikteyse (ki Dawkins böyle düşünüyor), bunu tespit etmek için kuvvetli bir seçme olmalı ve bu da, söz konusu aldatmacayı ele vermemek için bazı güdüleri ve gerçekleri açığa çıkarmayacak, kendini tanımanın kurnazca yöntemleri ile bir kendini aldatma düzeyi benimsenmesine yol açmalı. Bu nedenle, doğal seçilimin sinir sisteminin evrimleşmesi lehine çalıştığı ve bunun da dünyaya ilişkin daha doğru görünümler üreteceği yolundaki alışılagelmiş bakış açısı aklın evrimine pek naif bir yaklaşım olarak karşımıza çıkıyor.

 

Sosyal kuramdaki son gelişmeler, karşı devrimci etkinliklerin hafiften elini ayağını tutuşturmaya yetecek kadar önemli olmuştur. Örneğin, son gelişmelerin gerçekte sosyal gelişmeyi genetikçe olanaksız gibi göstererek engelleyecek döngüsel bir tuzağın parçası olduğu öne sürülmüştür. Benzeri zayıf düşünceler bir araya getirilerek, Darwinci sosyal kuramın politik yorumuna tepkiler olduğu izlenimi verilmeye çalışılıyor. Bu düşünceler gerçeklerden oldukça uzaktırlar. Eşeylerin genetik açıdan eşit olduğu ilk kez, Fisher ve Hamilton tarafından açıkça ortaya konulmuştur. Kuramdan ve sosyal böceklerden gelen rakamsal veriler, ebeveynlerin, döllerine baskın olmaları için (ya da dölün ebeveyne baskınlığı) içsel bir eğilim olmadığını göstermektedir. Ana babanın çocuğu üstüne yaptığı yatırım ve dişi seçimi kavramları eşey farklarına bakışımızda eşsiz, nesnel bir esas sağlamıştır. Bu ise, kadınların gücünü ve haklarını, biyolojik eşitliğin işlevsiz bataklığında köklendirmeye çalışan yaygın çabalara karşı hatırı sayılır bir ilerleme anlamına gelir. Kısacası, Darwinci sosyal kuram sosyal ilişkilerin altında yatan simetri ve mantığın bir parçasın yakalamamıza olanak verir. Bunun tam anlamıyla kavranılması ise, politik yaklaşımımızı yeniden canlandıracak ve psikoloji bilimi ile tıp psikolojisi için gereken entelektüel desteği sağlayacaktır. Süreç içinde ise, çektiğimiz acıların köklerini -ki bunlar çok çeşitlidir- daha derinden anlamamızı sağlayacaktır.

 

Robert L. Trivers Harvard Üniversitesi Temmuz, 1976

 

Kaynak: (Gen Bencildir... Sayfa1, S2, S3, S4._9. Basım Temmuz 2007)

 

Önsözü kimin yazdığını şimdi anladınız mı? (Robert L. Trivers Harvard Üniversitesi Temmuz, 1976)

 

Dawkins Bencil Gen ismini verdiği kitabının hemen başında (önsözünde) yazdığı yukarıdaki cümleyi

 

Kitabı nasıl bir ciddiyet ve farkındalıkla okuyup eleştirdiğiniz yukarıdaki cümlenizle açığa çıkıyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kusura bakmayın ama siz ÖKÜZ ALTINDA BUZAĞI aramışsınız. Sözü edilen kitabın önsözünde yukarıdaki cümleler var mı? Var.

 

O halde?

 

Biz kitabı önsözü de dahil baştan sona eleştirdik.

 

Bizim eleştirdiğimiz kopya da önsözü yazanın ismi yoktu.

 

Daha ciddi eleştirillerinizi beklerim.

 

Siz esirgemişsiniz ama yine de.....

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gen Bencildir Kitabına Eleştiriler-3

 

Evrim teorisine göre insanlar maymunsulardan evrimleşmiştir. Bu varsayımı doğru kabul edersek bu süreç içinde günümüz maymunlarının da evrimleşmiş olmaları gerekir. Diğer ifade ile insanlar ile günümüz maymunlarının ortak atası maymunlardan daha maymun bir garip canlı olmalıdır.

 

Maymunsularla (Dawkins’in örneğine göre şempanzelerle) insanlar arasındaki aşılması mümkün olmayacak kadar büyük, derin ve geniş yapısal farklılıklar vardır.

 

Örneğin maymunsular 48, insanlar ise 46 kromozomludur.

 

Bir evrimci için (elbette ki Dawkins için) bu kromozom sayı farklılığı sorunu maymunsuların bir çift kromozomunun telomerlerinden ayrılmamak üzere birleşmesi sonucu ortadan kalkmıştır.

 

Evrimciler bu varsayıma (maymunsuların bir kromozomunun birleşmesi, bu yolla kromozom sayısının 48 den 46 ya inmesi varsayımına) kanıt olarak doğal olan ve evrimle uzaktan yakından ilgisi olmayan genom benzerliklerinden bir bölümü gösterirler.

 

Fakat tarafsız; aklını, mantığını kullanabilen herhangi bir insan bu varsayımda bazı yaman çelişkilerin olduğunu hemen fark eder.

 

Bir çift kromozomu birleştiği iddia edilen canlı evrim teorisine göre olgun yaşta bir australopiketus (evrim teorisine göre maymunlardan insanlara evrimin en alt atası kabul edilen canlı) olmalıdır.

 

Bu tür çok hücreli canlı bedenlerinde yaklaşık iki yüz trilyon hücre vardır ve bu hücreler (kas hücreleri, sinir hücreleri, kan hücreleri, kemik hücreleri vb.) çeşitlidir.

 

Her hücreninde kendine özel bir çekirdeiği, çekirdeğinde bir DNA'sı, DNA'nında kromozomları vardır.

 

O zaman sormak gerekir.

 

Telomerler yoluyla bir çift kromozomu birleşen DNA hangi hücrenin DNA'sıdır?

 

Hayali en güçlü bir evrimci bile tüm hücrelerin bir çift kromozomunun birleştiğini iddia edemez. Çünkü bu iddia makro mutasyona uğrayan bir maymunsunun (örneğin üzerine yıldırım düşen bir australopiketusun) bir anda insana dönüşüverdiği anlamına gelir.

 

Tüm hücre kromozomların zaman içinde kademeli olarak birleştiği varsayımı ise pek mantıklı olmaz.

 

Bunun nedeni bu tür değişim gösteren hücrelerin canlı vücutlarında tutulmayacağı, savunma korunma mekanizmalarıyla dışlanacağı, hemen imha edileceği gerçeğidir.

 

Canlı vücutları yabancı olarak algıladıkları bir hiçbir oluşumu bünyelerinde tutmazlar. Buna izin vermezler.

 

Bu konuda evrimciler (her şey yolunda gitse bir çift kromozom birleşse bile) çok basit bir gerçeği de nedense göz ardı ederler.

 

Bu basit gerçekte 48 kromozomlu bir maymunsunun bir çift kromozomu birleşince kromozom sayısının 46 değil (23 çift artı tek) 47 olacağıdır.

 

48 kromozomun iki çifti aynı anda birleşirse sayısı 46ya ancak iner. Bu da kromozom birleşme mucizesi aynı anda iki kere gerçekleşmesi demektir.

 

Fakat aynı anda iki mucize gerçekleşse bile değişime uğrayan iki yüz trilyonluk bir bedendeki herhangi bir hücre olursa bu hücrenin evrime neden olması düşünülemez.

 

Bir çift kromozomu birleşen hücrenin yeni aşılanmış bir embriyo olması da bu gerçeği değiştirmez.

 

Rastlantılarla bir çift kromozomu birleşen hücre bir üreme hücresi (örneğin bir dişi yumurta hücresi) olsa netice değişir miydi?

 

Canlımız bir maymunsu olduğuna göre normal bir dişinin yumurtası 24 kromozomludur. Bir çifti birleşince kromozom sayısı 23e iner ki bu da evrimin istediği sayıdır.

 

Fakat maymunsular pek çok canlı gibi eşeyli üreyen canlılardır.

 

Diğer ifade ile uğradığı makro mutasyonlar sonucu yumurtasındaki kromozom sayısı 23 e inen dişimize bir de erkek lazım olur.

 

Bu nedenle aynı mucize senaryonun bir de erkek maymunsu için oluşması gerekecektir.

 

Fakat bu tür canlılarda bir erkek atmığında iki yüz elli milyon civarlarında sperm bulunur.

 

Spermlerden birinin ve hatta bir kaçının yine makro mutasyonlarla kromozomu birleştiğini varsaysak bile bu spermler yumurtayı aşılar mı?

 

Aşılasa bile 46 kromozomlu bir embriyo 48 kromozomlu bir anne bedeninde yaşayabilir mi?

 

Yaşadığını kabul edersek bu bir maymunsunun bir insan doğurduğu anlamına gelecektir.

 

Böyle bir oluşum mümkün müdür?

 

Görüleceği gibi bir mucizeler dizimi olarak tanımlanabilecek bu rastlantısal oluşumları hayal gücümüzü kat be kat aşarak olabildiğince zorlasak, en olmayacakları olur kabul etsek bile 48 kromozom 46 kromozoma indirilememektedir.

 

Richard Dawkins’in olabildiğince basitleştirerek birkaç cümle ve bir kaç şema ile geçiştiriverdiği bu sorun gerçekte evrimin önünde aşılması mümkün görülmeyen ulu dağlar gibi durmaktadır.

 

 

= = =

 

Evrimcilerin maymunsulardan insanlara evrimin bir başka kanıtı ise hemoglobin molekülünün evrime!(gerçekte tersinim) uğramış yapısıdır.

 

Bakınız, kendini konunun uzmanı zanneden bir evrimci bu konuda neler yazıyor:

 

“-İnsan DNA'sında hemoglobin beta genlerinden birisi bozuktur. Yapı olarak beta genine benzese de dizilimi farklıdır ve protein kodlaması yapamaz.

 

İşte bu bozuk gen ne tesadüf ki şempanzede de vardır.

 

Bakın Prof. Michael Behe ne diyor:

 

-İnsandaki bu genin başlarında, genin deaktive olmasına neden olan iki tane belirli nükleotid değişikliği vardır. Şempanze geninde de tam olarak aynı değişiklik vardır.

 

İnsan geninin biraz ilerilerinde bir yerde belirli bir harf eksiktir, burada eksilme mutasyonu olmuştur. Tam da aynı harf şempanze geninde de bulunmamaktadır. İnsan geninin sonlarına doğru bir harf daha kayıptır. Bu harf şempanze geninde de kayıptır."

 

Ve bakın nasıl devam ediyor yine kendisi:

 

"-İnsan ve şempanze DNA’larındaki aynı genlerdeki aynı pozisyonlarda aynı hatalar...Eğer bir ortak ata ilk olarak bu mutasyonel hatalara sahip olup sonrasında bu iki modern türün doğuşuna neden olduysa, bu durum bu iki türün neden bu hatalara sahip olduğunu açıklayacaktır.

 

Şempanzeler ile insanların ortak ataya sahip olduğu görüşüne daha kuvvetli nasıl bir delil olabileceğini hayal etmesi zor...

 

Geriye kalan birkaç bilmeceye rağmen Darwin’in, Dünya üzerindeki tüm canlıların biyolojik akrabalar olduğuna yönelik tespitinin doğruluğundan şüphe etmek için hiçbir sebep yok. " (Michael Behe, The Edge of Evolution, syf. 71)

 

 

Devamı var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.