Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kuran Mucizeleri


dennise

Önerilen İletiler

DEMİRDEKİ SIR

 

DEMİRDEKİ SIR

demirkulce.jpg Demir külçesi

 

Demir, Kuran'da dikkat çekilen elementlerden biridir. Kuran'ın "Hadid", yani "Demir" adlı Suresi'nde şöyle buyrulur:

... Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik... (Hadid Suresi, 25)

Demir dünya üzerinde üçüncü en yaygın elementtir ve yer kabuğunun yüzde beşini oluşturur. Demir elementi, Dünya'da bu kadar fazla miktarda bulunmasına karşın, demirin oluşumu Dünya dışında gerçekleşmiştir. Modern astronomik bulgular, Dünya'daki demir madeninin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur.41

Kuran'da bu bilimsel gerçek mucizevi bir şekilde bildirilmektedir.

Hadid Suresi'nin 25. ayetinde, demir için kullanılan "enzelna" yani "indirme" kelimesi, mecazi olarak insanların hizmetine verilme anlamında düşünülebilir. Fakat kelimenin, yağmur ve güneş ışınları için kullanılan "gökten fiziksel olarak indirme" şeklindeki gerçek anlamı dikkate alındığında, ayetin yukarıda ifade ettiğimiz bu önemli bilimsel gerçeğe işaret ettiği görülmektedir. Sadece Dünya'daki değil, tüm Güneş Sistemi'ndeki demir, dış uzaydan elde edilmiştir. Çünkü Güneş'in sıcaklığı demir elementinin meydana gelmesi için yeterli değildir. Güneş'in 6000 0C'lık bir yüzey ısısı ve 20 milyon 0C'lik bir çekirdek ısısı vardır. Demir ancak Güneş'ten çok daha büyük yıldızlarda, birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda oluşabilmektedir. Nova veya Süpernova olarak adlandırılan bu yıldızlardaki demir miktarı belli bir oranı geçince, artık yıldız bunu taşıyamaz ve patlar. Demirin uzaya dağılması işte bu patlamalar sonucunda mümkün olur.42

Bilimsel bir kaynakta bu konu ile ilgili olarak şu bilgiler yer almaktadır:

Daha yaşlı Süpernova olaylarını gösteren deliller de vardır: Deniz tabanında biriken demir-60 yaklaşık 5 milyon yıl önce Güneş'ten 90 ışık yılı uzaklıkta meydana gelen bir Süpernova patlamasının delili olarak yorumlanmıştır. Süpernova patlamasında oluşan demir-60, 1.5 milyon yıl yarılanma ömrü olan radyoaktif bir izotoptur. Dünya'nın yer altı katmanlarında bulunan demir-60 izotopu, yakın uzayda bulunan elementlerin nükleosentez geçirip, önce Dünya atmosferine oradan da yer altı katmanlarına saplanması sonucu oluşmuştur.43

Tüm bunlardan anlaşılacağı gibi demir madeni Dünya'da oluşmamış, Süpernovalardan taşınarak, aynı ayette bildirildiği şekilde "indirilmiştir". Bu bilginin Kuran'ın indirilmiş olduğu 7. yüzyılda bilimsel olarak tespit edilemeyeceği ise açıktır. Ancak bu gerçek, herşeyi sonsuz bilgisiyle kuşatan Allah'ın sözü olan Kuran'da yer almaktadır.

Günümüz astronomi bilgileri bize diğer elementlerin de Dünya'nın dışında oluştuğunu göstermektedir. Ayetteki "demiri de indirdik" ifadesinde geçen "de" vurgusu bu gerçeğe dikkat çekiyor olabilir. Ancak ayette, demire özellikle dikkat çekilmesi ise, 20. yüzyılın sonlarında elde edilen bilgiler dikkate alındığında son derece düşündürücüdür. Ünlü mikrobiyolog Micheal Denton, Nature's Destiny (Doğa'nın Kaderi) adlı kitabında demirin önemini şu sözleriyle vurgulamıştır:

Tüm metaller içinde demirden daha çok hayati önem taşıyanı yoktur. Bir yıldızın çekirdeğinde demirin birikmesi süpernova patlamasını tetikler ve böylece hayat için gerekli olan atomların tüm evrene yayılmasına imkan verir. Demir atomlarının Dünya'nın ilk aşamalarında çekirdekte oluşturduğu yerçekimiyle üretilen ısı, Dünya'nın başlangıçtaki kimyasal farklılıklarına neden olmuş ve atmosferin oluşumu ile sonuçta hidrosferin meydana gelmesini sağlamıştır. Dünya'nın merkezinde bulunan erimiş demir, dev bir mıknatıs görevi yapar ve dünyanın manyetik alanını oluşturur. Bu alan sayesinde Dünya'nın yüzeyini yüksek enerjili yıkıcı kozmik radyasyondan koruyan Van Allen radyasyon kuşakları oluşur ve hayati önem taşıyan ozon tabakasını kozmik ışın yıkımından korur.

Demir atomu olmaksızın evrende karbona bağlı yaşam olması mümkün olmazdı; süpernovalar olmaz, Dünya'nın ilk dönemlerinde ısınması gerçekleşmez, atmosfer ya da hidrosfer olmazdı. Koruyucu manyetik alan olmaz, Van Allen radyasyon kuşakları oluşmaz, ozon tabakası olmaz, (insan kanında) hemoglobini meydana getirecek hiçbir metal bulunmaz, oksijenin reaktifliğini yatıştıracak metal oluşmaz ve oksidasyona dayanan bir metabolizma meydana gelmezdi.

44

demir.jpg

El-Hadid Suresi Kuran'ın 57. suresidir, El-Hadid kelimesinin Arapça'daki sayısal değeri ise 57'dir. Sadece "hadid" kelimesinin sayısal değeri 26'dır. Yandaki periyodik cetvelde de görüldüğü gibi 26 sayısı demirin atom numarasıdır. Üstün kudret sahibi olan Allah, Hadid Suresi'nde indirdiği ayetle hem demirin nasıl oluştuğuna dikkat çekmekte hem de ayetin içerdiği matematiksel şifreler ile bilimsel bir mucizeyi bize göstermektedir.

 

Demir atomunun önemi, bu açıklamalarla rahatlıkla anlaşılmaktadır. Kuran'da özellikle demire dikkat çekilmesi de bu madenin önemini vurgulamaktadır. Peygamberimiz (sav) döneminde demir kullanılıyor ve çeşitli aletler imal ediliyordu; ancak demirin insan hayatındaki önemi hakkındaki bilgiler çok yetersizdi. Dünyanın çekirdeğinde demir bulunduğu, insanın kanında demir olduğu ve demirin canlılık için hayati önemi, 20. yüzyıla kadar henüz bilinmeyen gerçeklerdi. Tüm bunların yanı sıra Kuran'da demirin önemine dikkat çeken bir sır daha vardır.

İçinde demirden bahsedilen Hadid Suresi'nin 25. ayeti iki matematiksel şifre içermektedir:

"El-Hadid", Kuran'ın 57. suresidir. "El-hadid" kelimesinin Arapçadaki sayısal değeri, yani ebcedi hesaplandığında karşımıza çıkan rakam da aynıdır: "57". (Ebced hesapları ile ilgili bilgi için bkz. Kuran'da Ebced Hesabı bölümü)

Sadece "hadid" kelimesinin sayısal değeri 26'dır. 26 sayısı ise demirin atom numarasıdır.

Öte yandan 2004 yılında gerçekleştirilen bir kanser tedavisinde demir oksit tanecikleri kullanıldı ve olumlu gelişmeler kaydedildi. Almanya'daki dünyaca ünlü Charite Hastanesi'nde doktor Andreas Jordan başkanlığındaki ekip, kanser hastalığının tedavisi için geliştirdiği yeni bir yöntemle -manyetik likid hipertermia (yüksek ısılı manyetik sıvı)- kanser hücrelerini yok etmeyi başardı. Hastanede ilk kez 26 yaşındaki Nikolaus H. adlı bir öğrenciye uygulanan bu yöntem sonucunda, bu kişide üç aydır yeni kanser hücrelerine rastlanılmadı.

Kullanılan bu tedavi şekli özetle şu şekildedir:

45

2- Hasta, daha sonra güçlü manyetik etkisi olan bir aletin altına yatırılıyor.

3- Dışarıdan uygulanan bu manyetik akım, tümörün içindeki demir taneciklerini hareketlendirmeye başlıyor. Bu esnada demir oksit tanecikleri içeren tümördeki ısı artı 45
0
C'ye kadar çıkıyor.

4-Sıcağa karşı kendini koruyamayan kanser hücreleri birkaç dakika içinde zayıflatılıyor ya da yok ediliyor. Daha sonra yapılan kemoterapiyle tümör tamamen kaybolabiliyor.

Bu tedavide sadece kanserli hücreler, demir oksit parçacıkları içerdikleri için, sağlıklı hücreler manyetik akımdan olumsuz etkilenmemektedir. Bu yöntemin yaygınlaştırılması, ölümcül olabilen bu hastalığın tedavisi açısından çok büyük bir gelişmedir. Kanser gibi yaygın bir hastalığın tedavisinde, Kuran'daki ifadeyle "
insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demir
"in kullanılması son derece dikkat çekicidir. (Hadid Suresi, 25) Nitekim Kuran'da bu ayetle demirin insan sağlığı açısından bu yöndeki faydalarına da işaret ediliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)
cizgi.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KARADELİKLER

20. yüzyılda evrendeki gök cisimleri ile ilgili pek çok yeni keşif yapılmıştır. Günümüzde henüz yeni tanınan bu cisimlerden biri de karadeliklerdir. Karadelikler, yakıtı tükenen bir yıldızın kendi içine doğru büzülmesi ve en sonunda, yıldız yerine sınırsız yoğunlukta ve sıfır hacimde çok büyük bir çekim alanının ortaya çıkmasıyla oluşmaktadır. Karadeliği, yüzey yerçekimi oldukça güçlü olduğu ve ışık içinden kaçamadığı için, en büyük teleskoplarla bile göremeyiz. Ancak içine çöken yıldız bulunduğu yerin çevresine olan etkisiyle algılanabilir. Allah Vakıa Suresi'nde yıldızların yerleri üzerine yemin ederek bu konuya şöyle dikkat çekmiştir:

Hayır,
yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim
. Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir. (Vakıa Suresi, 75-76)

karadelik.jpg

"Karadelik" kavramı ilk kez 1767 yılında İngiliz bilim adamı John Michell tarafından ortaya atılmış ve "karadelik” ifadesi ise ilk kez Amerikalı fizikçi John Archibald Wheeler tarafından 1969 yılında kullanılmıştır. Önceleri tüm yıldızları görebildiğimizi varsayarken, sonraki yıllarda uzayda ışıklarını göremediğimiz yıldızların da var oldukları anlaşılmıştır. Çünkü enerjisi tükenen bu yıldızların ışıkları da yok olmaktadır.

Karadelik, bir kütlenin, ışığın artık sızamayacağı kadar küçük bir alanda toplanmasıdır. Şiddetli çekim alanı, fotonları ve en hızlı parçacıkları dahi bu bölgede hapseder. Güneş'in 3 katı büyüklüğündeki kütleye sahip tipik bir yıldızın yanması ve patlaması sonucunda oluşan karadeliğin çapı sadece 20 km kadardır. Kara delikler "kara"dır, yani doğrudan gözlemlemek mümkün değildir. Kendilerini dolaylı olarak, diğer gök cisimlerine uyguladıkları yüksek çekim güçleriyle belli ederler. Aşağıdaki ayette de kıyamet günü tasvirlerinin yanı sıra, bir yönüyle de karadeliklerle ilgili bu bilimsel bulguya işaret ediliyor olabilir:

 

 

Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman, (Mürselat Suresi, 8)

 

Karadelik, bir kütlenin, ışığın artık sızamayacağı kadar küçük bir alanda toplanmasıdır. Şiddetli çekim alanı, fotonları ve en hızlı parçacıkları dahi bu bölgede hapseder. Güneş'in 3 katı büyüklüğündeki kütleye sahip tipik bir yıldızın yanması ve patlaması sonucunda oluşan karadeliğin çapı sadece 20 km kadardır. Kara delikler "kara"dır, yani doğrudan gözlemlemek mümkün değildir. Kendilerini dolaylı olarak, diğer gök cisimlerine uyguladıkları yüksek çekim güçleriyle belli ederler. Aşağıdaki ayette de kıyamet günü tasvirlerinin yanı sıra, bir yönüyle de karadeliklerle ilgili bu bilimsel bulguya işaret ediliyor olabilir:

Tarık Suresi'nin üçüncü ayetinde ise "delen yıldız"dan söz edilmektedir:

 

Göğe ve Tarık'a andolsun, Tarık'ın ne olduğunu sana bildiren nedir? (Karanlığı) Delen yıldızdır. (Tarık Suresi, 1-3)

 

Ayetin Arapçası'nda "delik" anlamına gelen "sakb" kelime kökünden, "delik açan, delen ve delip geçen" anlamlarına gelen "essakibu" ifadesi kullanılmaktadır. Kardelikleri tarif eden bilimsel yayınlarda ise "delik açmak, delmek" anlamlarına gelen "puncture" kelimesi kullanılmaktadır. Karadeliklerin özelliğini ifade etmek için Kuran'da kullanılan bu kelime son derece hikmetlidir. Ayette yıldızlarla ilgili bu bilgiye de dikkat çekilmiş olması, Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu ispatlayan bir diğer önemli bilgidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SİRİUS YILDIZI

Kuran'da geçen bazı kavramlar, 21. yüzyılın bilimsel verileriyle araştırıldığında karşımıza bir Kuran mucizesi olarak çıkmaktadırlar. Bunlardan biri, Necm Suresi'nin 49. ayetinde geçen Sirius yıldızıdır:

Doğrusu, 'Şi'ra (yıldızı)nın' Rabbi O'dur. (Necm Suresi, 49)

Arapça karşılığı "Şi'ra" olan Sirius yıldızının, sadece "yıldız" anlamına gelen Necm Suresi'nin 49. ayetinde geçmesi son derece dikkat çekici bir durumdur. Çünkü bilim adamları geceleri gökyüzünün en parlak yıldızı olan, Sirius yıldızının hareketlerindeki düzensizliklerden yola çıkarak, onun bir çift yıldız olduğunu keşfettiler. Dolayısıyla Sirius, Sirius A ve Sirius B olarak ifade edilen iki yıldızdan oluşan bir takım yıldızdır. Bunlardan daha büyük olan Sirius A, Sirius B'den Dünya'ya daha yakındır ve özelliği çıplak gözle görülebilen en parlak yıldız olmasıdır. Sirius B yıldızının özelliği ise teleskopsuz görülememesidir.

 

 

ayetler3.jpg

54 Bazı kaynaklarda bu bilgiler şöyle aktarılır:

En parlak yıldız Sirius gerçekte bir çift yıldızdır... Dolanım periyodu 49.9 yıldır. (Exposes Astronomiques, La troisième loi de KEPLER,

-http://www.astrosurf.com/eratosthene/HTML/exposetheoastro.htm-)

Bilindiği gibi, Sirius-A ve Sirius-B yıldızları birbirleri çevresinde her 49,9 yılda bir çift yay çizerek dolanırlar. (-http://www.dharma.com.tr/dkm/article.php?sid=87-)

Burada, dikkat edilmesi gereken nokta, iki yıldızın birbirleri etrafında dolanırken yay şeklinde iki adet yörünge çizdikleridir.

Ancak 20. yüzyılın sonlarına doğru anlaşılabilmiş bu bilimsel gerçeğe, mucizevi bir şekilde bundan 14 asır önce Kuran'da işaret edilmiştir. Necm Suresi'nin 49. ve 9. ayetleri beraber olarak okunduğunda bu mucize karşımıza çıkmaktadır:

Doğrusu, 'Şi'ra (yıldızı)nın' Rabbi O'dur. (Necm Suresi, 49)

Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı. (Necm Suresi, 9)

Necm Suresi'nin 9. ayetinden anlaşılan "ikisi arasındaki uzaklık" anlatımı bizlere bu iki yıldızın çizdiği yörüngede birbirlerine yaklaştığını ifade etmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.) Kuran'ın vahyedildiği dönemde bilinmesi mümkün olmayan bu bilimsel gerçek, bize, Kuran'ın Yüce Rabbimiz'in bir sözü olduğu gerçeğini bir kez daha kanıtlamaktadır.

cizgi.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30)

 

Bu ayet günümüze göre indirildiğini düşünüyorum...Tanrı bizim Big bang'i bulacağımızı tabiki biliyordu..Dolayısıyla o zamanki insanlar Dünya'nın yaratılışını gözüyle göremediler ve Kitaptan başka bilgileri yoktu...Ama biz biliyoruz ve Tanrı bizim bileceğimizide bildiği için gelecekte açığa çıkacak denilen ayetlerden birisidir...

 

Andolsun,Biz gökte burçlar yaptık,ve onu bakanlar için süsledik (Hicr 16.ayet)

 

Ayette burç yazıyor diye verilecek cevabı çok iyi tahmin edebiliyorum..Mesela şöyle gibi "Burçlar sümerler zamanında ortaya atıldı ve gerçekte oğlak,ikizler gibi şeyler yoktur"...Açıklama yapmak gerekirse buradaki burç kelimesi burucen kelimesinden gelmiştir..Burucen kelimesi bir takım yıldızlar,yıldız kümeleri anlamına gelir...Hatta dahada açarak galaksi anlamına geldiğini bile söyleyebiliriz...Ayrıca yıldız kümeleri yada bir takı yıldızlar için Nasa sitesinden fotolara bakmanızı rica ederim...Birçok kişi gördüğünden eminim...Bu ayette günümüz için indirilmiş ayetlerden birisi olabilir...Çünkü o zamanlar uzayda böyle güzel görüntülerin olduğu bilinmiyordu...

 

Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, “Aşağılık maymunlar olun” demiştik.

Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık.(Bakara 65-66)

 

 

Ayette Şabat gününde yasak olan şeyleri yapan insanlardan bahsedilmiştir...Bu insanlar Tanrı tarafından bir şekilde maymunlara dönüşmüştür..Evrim teorisinin ortaya atıldığı ve fosilleri bulunan insanlar bu kişilere aitmidir bilmiyorum...Dolayısıyla Tanrı tıpkı bir evrimleşme gibi bu kişileride maymun yapmıştır...

 

“Rabbim, yeryüzünü size beşik yapan, orada size yollar açan ve size gökten yağmur indirendir.” Böylece onunla sizin için yerden türlü türlü bitkileri çift çift çıkardık.(Taha 53)

 

Daha öncede söylediğim gibi 1800 yıllara kadar bitkilerin cinsiyetleri bilinmiyordu...

 

Sonra onu, mekin (sağlam) bir yerde karar kılmış (yerleşmiş) bir nutfe kıldık.

Sonra da nutfeden (bir noktadan rahim duvarına bağlı) bir alaka yarattık. Sonra alakadan bir çiğnem et (görünümünde) bir mudga yarattık. Bundan sonra mudgadan kemikleri yarattık. Daha sonra kemiklere et giydirdik (üzerini et ile kapladık). Daha sonra da onu, başka bir yaratışla inşa ettik (şekillendirdik). İşte böyle Allah, Mübarek'tir, En Güzel Yaratıcı'dır. (Müminun 13-14)

 

Sadece ayeti okumak yeterli olacaktır...Şimdilik bu kadar....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HZ. MUSA'NIN DENİZİ YARMASINDA

TSUNAMİ ETKİSİ

Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. (Şuara Suresi, 63)

 

 

denzi.jpgFiravun olarak bilinen Mısır kralları, eski Mısır'ın çok tanrılı batıl dininde, kendilerini ilah olarak kabul etmekteydiler. Allah, hem Mısır halkının hak dine karşı batıl bir sistemi benimsemiş olduğu, hem de İsrailoğulları'nın köleleştirildiği bir dönemde, Hz. Musa'yı elçisi olarak Mısır kavmine göndermiştir. Ancak eski Mısırlılar -başta Firavun ve çevresi olmak üzere- Hz. Musa'nın hak dine davetine rağmen, putperest inançlarından vazgeçmiyorlardı. Hz. Musa, Firavun'a ve yakın çevresine sakınmaları gereken şeyleri açıklamış ve onları Allah'ın azabına karşı uyarmıştı. Buna karşılık onlar isyan edip Hz. Musa'ya iftiralar atarak delilik, büyücülük ve yalancılıkla suçlamışlardı. Firavun ve kavmine çok sayıda bela verilmesine rağmen, onlar Allah'a teslim olmamışlar; Allah'ı tek İlah olarak kabul etmemişlerdi. Hatta başlarına gelenlerden ötürü Hz. Musa'yı sorumlu tutarak, onu Mısır'dan sürmek istemişlerdi. Bunun üzerine Allah, Hz. Musa ve beraberindeki müminlere bulundukları yeri terk etmelerini bildirmiştir:

 

 

Musa'ya: 'Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz' diye vahyettik. Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur. Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler. Biz ise uyanık bir toplumuz" (dedi). Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık. Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da. İşte böyle; bunlara İsrailoğulları'nı mirasçı kıldık. Böylece (Firavun ve ordusu) Güneş'in doğuş vakti onları izlemeye koyuldular. (Şuara Suresi, 52-60)

 

 

Kuran'da bildirildiği üzere, bu takibin ardından iki topluluk karşı karşıya geldikleri sırada, Allah denizi yararak Hz. Musa'yı ve onunla birlikte iman edenleri kurtarmış, Firavun ve kavmini ise helaka uğratmıştır. Kuran'da Allah'ın iman edenlere bu yardımı şöyle bildirilir:

 

tsunam2.jpg

 

Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. Ötekileri de buraya yaklaştırdık. Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. Sonra ötekileri suda boğduk. Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. (Şuara Suresi, 63-68)

 

 

Şuara Suresi'nin 63. ayetinde "vur" olarak çevrilen Arapça "idrib" kelimesi, aynı zamanda "açmak, ayırmak, bölmek" anlamlarına da gelmektedir. Bu ifadeyle ve devamındaki ayetlerde anlatılan olay ile, tsunami dalgasının oluşumuna işaret ediliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.) Çünkü tsunami dalgalarında da büyük miktarda su yer değiştirerek sığ sularda zeminin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Hz. Musa döneminde de tsunami dalgalarında olduğu gibi, sular birkaç yüz metre yanlara doğru toplanmış ve böylece deniz yarılmış olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)

Ayrıca yukarıdaki ayetlerde suların görünümü dağlara benzetilmektedir. Tsunami dalgasında toplanan sular devasa bir tepe oluşturur ve bu dalgaların asıl kütlesi dipte olduğundan, dağ gibi bir görünüm alır. Dağlardaki gibi tsunami dalgasının da taban kısmı daha güçlü ve geniştir. Tsunami dalgalarında, bir yandan su derinliği azalırken, dalganın kütlesi genişleyerek yüksekliği artar. Dalga yüksekliği 30 metreye ulaşabilmektedir. Bu bakımdan suyun aldığı görünümün dağlara benzetilmesi çok manidardır.

 

bilimsel_mucizeler_105_clip_image002.jpg

Tsunamiler bildiğimiz dalgalardan çok farklıdır ve denizin derinliğinin tamamının hareket etmesidir. Bu derinlik çoğu zaman sadece yüzeyde kalmaz ve birkaç kilometreyi bulur. Bu nedenle çok güçlü bir enerjiye sahip olurlar ve çok yüksek hızlarda hareket ederler. Bilimsel açıklamalarda tsunami dalgaları ile ilgili şunlar bildirilmektedir:

 

 

... Aslında tsunami dalgası hareket halinde olan dev bir su kitlesinin yalnız üst ucudur... Dalgalar okyanus yüzeyinde yalnız sığ bir tabaka oluştururken, tsunami okyanusun içinde yüzlerce metre derinliğe uzanabilir... Tsunami dalgalarını genellikle karanlık su "duvarları" şeklinde tarif ederler. Hemen gerilerinde duran yoğun su kitlesi nedeniyle dalgalar daha sonra sahil şeridinin üzerine kapanır ve kıyı tümüyle su altında kalır.

 

 

tsunami1.jpg

... Deniz tabanının sınırları ve sahil şeridi dalgaların yüksekliğini belirleyen etmenlerdir ve bazen beklenmedik sonuçlar verebilir. 1993 yılında Japonya'da Okushiri'de meydana gelen tsunamide, kıyıya çarpan dalgalar yaklaşık 15–20 metre yükseklikteydi. Fakat belirli bir yerde dalgalar denizin içinde V şeklinde bir vadi oluşturdular ve suyu giderek daha dar bir alanda baskı altına aldılar. Sonunda su deniz seviyesinden 32 metre yüksekliğe ulaştı, bu yaklaşık 8 katlı bir bina yüksekliğiydi.

Kuran'da geçmişle ilgili bildirilen olayların, günümüzde tarihi kanıtlarla ve bilimsel gelişmelerle aydınlanması kuşkusuz ki Kuran'ın önemli bir mucizesidir. Hz. Musa ile birlikteki topluluğun geçeceği vakit suların çekilip, Firavun ve ordusu geçerken suların tekrar yükselmesi, Allah'ın müminlere yardımının açık bir örneğidir. Nitekim Hz. Musa bu zorlu anda Allah'a dayanıp güvenerek son derece güzel bir ahlak örneği sergilemiştir:

 

 

İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler. (Musa:) "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir." (Şuara Suresi, 61-62)

bilimsel_mucizeler_105_clip_image004.gif

 

Deniz tabanına uygulanan kuvvet, su kitlesini dikey hareket ettirerek yüksek dalgaların oluşmasına sebep olur.

 

Tsunami Oluşumu:

Aşama 1—Başlangıç:

Tsunaminin deprem gibi bir sebebi varsa, deniz tabanı yukarı veya aşağı yükselir. Bunun sonucunda kitlesel olarak su da yukarı veya aşağı hareket eder.

bilimsel_mucizeler_105_clip_image006.jpg

Aşama 2—Ayrılma: Birkaç dakika içinde başlangıçta oluşan tsunami ikiye ayrılır, birisi okyanusta derinlemesine hareket ederken diğeri de yakındaki sahil şeridine ulaşır.

bilimsel_mucizeler_105_clip_image008.jpg

Aşama 3—Yükselme: Sahil şeridine ulaşan tsunami dalgası, karaya ulaştığında, dağ gibi bir görünümle devasa bir yüksekliğe erişir.

bilimsel_mucizeler_105_clip_image010.jpg

Aşama 4- Dalganın ulaşması: Önde giden dalganın sivrileşerek daha da yükseldiği görülür. Dalganın sahil şeridine ulaşan ilk kısmı çukur olan yeridir. Bu nedenle dalga öncesinde kıyıdan su çekiliyor gibi bir görüntü oluşur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Demir, Kuran'da dikkat çekilen elementlerden biridir. Kuran'ın "Hadid", yani "Demir" adlı Suresi'nde şöyle buyrulur:

... Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik... (Hadid Suresi, 25)

 

Breh breh breh breh breh !!!!!

 

Halk arasında kullanılan bir deyim vardır :

 

"Herkesi kör, alemi sersem sanmak.." diye...

 

Bir takım dalavereler çevirip, ardından da pişkinlik gösterenler için kullanılan bir deyimdir.

 

H.Y ve şurekasından oluşan bir grup, üşenmemişler, insanların duymak istediklerine inanacaklarını ve hedef kitlelerinin de sorgulamadan ne kadar uzak olduklarını bildiklerinden, oturdukları yerden mucize safsataları üretmişler. Ne yazık ki hedef kitleleri de onları yanıltmamış, bu safsatalara inanmış ve kabullenmişler. Adamlar kuyuya bir taş atıp suyu bulandırdılar, şimdi de oturup kıs kıs gülüyorlar...

 

Neyse, şimdiye kadar söylediklerim bu safsataları üretenler içindi, onlar için ne söylesek boş... Bundan sonra söyleyeceklerim ise, bu safsatalara inananlar ve buraya taşıyanlar için olacak...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Demir, Kuran'da dikkat çekilen elementlerden biridir. Kuran'ın "Hadid", yani "Demir" adlı Suresi'nde şöyle buyrulur:

... Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik... (Hadid Suresi, 25)

Demir dünya üzerinde üçüncü en yaygın elementtir ve yer kabuğunun yüzde beşini oluşturur. Demir elementi, Dünya'da bu kadar fazla miktarda bulunmasına karşın, demirin oluşumu Dünya dışında gerçekleşmiştir. Modern astronomik bulgular, Dünya'daki demir madeninin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur.41

Kuran'da bu bilimsel gerçek mucizevi bir şekilde bildirilmektedir.

 

İlgili ayet şu şekildedir :

 

And olsun ki peygamberlerimizi belgelerle gönderdik; insanların doğru (adaletli) hareket etmeleri için peygamberlere kitap ve ölçü indirdik; pek sert olan ve insanlara birçok faydası bulunan demiri de indirdik. Bu, Allah'ın dinine ve peygamberlerine görmeksizin yardım edenleri meydana çıkarması içindir. Doğrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür.

 

Şimdi ayette anlatılmak istenen gayet açık ve net aslında.. Kur'an'ın tanrısı, kendi katından insanlar için kitap ve ölçü indirdiğini, bunun yanında demiri de indirdiğini söylüyor. E şimdi burada demir dev yıldızlardan indirildiyse, kitap ve ölçü nereden indirildi? Lütfen biraz izan...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ayette yıldızlarla ilgili bu bilgiye de dikkat çekilmiş olması, Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu ispatlayan bir diğer önemli bilgidir.

 

Kur'an'da yıldızlarla ilgili o kadar ilkel ve absürt ifadeler vardır ki, bunları pas geçip pamuk ipliğine demir kaynatmaya çalışıyorlar.. Pes doğrusu... E yersen tabii..

 

Örneğin tanrı yıldızları, şeytanları taşlamak için kullanır.. Bknz:

 

67/5- "Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ..."

 

Örneğin tanrı bütün yıldızları biz ölümlüler gece karanlığında yolunu bulsunlar diye yaratmıştır. Bknz :

6/97- O, sayelerinde, kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır

 

Şimdi burada "e insanlar yıldızlara bakarak yönlerini bulmuyorlar mı?" diye itiraz etmeyin.. İnsanların yıldızlara bakarak yönlerini tayin etmesi başkadır, yıldızların insanların yönlerini bulmaları için yaratılmış olması başka...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bu arada HY ne alaka ya biggrin.png

 

ben HY ci degilim ki biggrin.png adamin eserleri heryerde alintilaniyorsa ben napim biggrin.png

 

kisilere gore degil ; bilimselligi gore bu isler ..

 

Ne yazık ki bu safsataların her yerde alıntılanıyor olması bu yazıların bilimselliğinden değil, ülkemizin bilimden nasiplenmediğindendir....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yukarıdaki resme iyi bakın... İşte kutsal kitabınız size tam da böyle bir evren modeli çiziyor..

 

O değilde sen Allah'ın milyarlarca ışık yılı uzaklığında olduğunu unuttun herhalde..Hatta ve hatta bu resim şirke girer,müslümanları ve hristiyanları ayıranda budur...Hiçbir zaman hiçbir şekilleme yoktur...Öyle olsaydı putperestlerden ne farkımız kalırdı :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bu arada HY ne alaka ya biggrin.png

 

ben HY ci degilim ki biggrin.png adamin eserleri heryerde alintilaniyorsa ben napim biggrin.png

 

kisilere gore degil ; bilimselligi gore bu isler ..

 

Karşılarında ilk defa sorgulayıpta müslüman insanları gördüler çünkü...Muhhakka hyci,fethullahçı yada herhangi bir adamın sınıfına koyarlar...Biz müslümanız ve hy değil Allah'ın sınıfındayız...

 

Hy ne biliyorsa ben onu biliyorum hy ne bilmiyorsa onu bende bilmiyorum hiçbir fark yok onunla benim aramda...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AŞILAYICI RÜZGARLAR

 

 

Kuran'ın bir ayetinde rüzgarların "aşılama" özelliğine ve bunun sonucunda yağmurun oluştuğuna şöyle dikkat çekilir:

Ve aşılayıcılar olarak rüzgarları gönderdik, böylece gökten su indirdik de sizleri suladık... (Hicr Suresi, 22)

asilayici.jpg

Ayette, yağmur oluşumundaki ilk aşamanın rüzgarlar olduğuna dikkat çekilmektedir. Oysa 20. yüzyılın başlarına kadar, rüzgarla yağmurun yağması arasındaki tek ilişki rüzgarın bulutları sürüklemesi olarak biliniyordu. Modern meteorolojik bulgular ise rüzgarların yağmurun oluşumunda "aşılayıcı" rol oynadıklarını gösterdi.

Rüzgarların bu aşılama özelliği daha önce de değindiğimiz gibi şöyle gerçekleşir: Okyanusların ve denizlerin yüzeyinde, köpüklenme nedeniyle her an sayısız hava kabarcığı oluşmaktadır. Bu kabarcıklar patladıkları anda, milimetrenin 100'de biri çapındaki binlerce parçacığı havaya fırlatırlar. "Aerosol" adı verilen bu parçacıklar, rüzgarlar sayesinde karalardan gelen tozlarla karışarak atmosferin üst katmanlarına taşınır. Rüzgarların bu şekilde yükseklere taşıdığı parçacıklar, burada su buharı ile temas eder. Su buharı da bu parçacıkların etrafına toplanarak yoğunlaşır ve su damlacıklarına dönüşür. Bu su damlacıkları önce biraraya gelerek bulutları oluşturur, bir süre sonra da yağmur olarak yeryüzüne iner. Görüldüğü gibi rüzgarlar, havada serbest halde bulunan su buharını denizlerden taşıdıkları parçacıklarla "aşılamakta" ve böylece yağmur bulutlarının oluşumunu sağlamaktadır.

Eğer rüzgarların bu özelliği olmasa, yüksek atmosferdeki su damlacıkları hiçbir zaman oluşamayacak ve yağmur diye bir şey de olmayacaktı.

 

dalga2.jpg

Yukarıdaki resimde bir dalganın oluşum aşamaları görülmektedir. Dalgalar suyun üzerinde esen rüzgarlar sayesinde oluşur. Rüzgarlarla birlikte su zerrecikleri dairesel olarak hareket etmeye başlar. Bu hareket kısa bir süre sonra arka arkaya eklenen dalgaları oluşturacak ve dalgalarla birlikte oluşan hava kabarcıkları havaya yayılacaktır. İşte bu yağmurun oluşmasındaki ilk aşamadır. Bu oluşum ayette de aşılayıcılar olarak rüzgarların gönderilmesi ve bu sayede gökten su indirildiği şeklinde haber verilmektedir.

dalga.jpg

 

Burada önemli olan nokta ise, rüzgarların yağmur oluşumundaki bu kritik görevinin asırlar önce Kuran'da bildirilmiş olmasıdır. Hem de insanların doğa olayları hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmedikleri bir devirde...

Ayette rüzgarların aşılayıcı yönüyle ilgili haber verilen diğer bir bilgi de, rüzgarların bitkilerin döllenmesindeki rolüdür. Yeryüzündeki pek çok bitki, türünün devamını polenlerini rüzgar vasıtasıyla dağıtarak sağlar. Birçok açık tohumlu bitki, çam ağaçları, palmiye ve benzeri ağaçlar, ayrıca çiçek veren tüm tohumlu bitkiler ile çimensi otların tamamı rüzgarlarla döllenirler. Rüzgar, çiçek tozlarını bitkilerden alıp, aynı türden diğer bitkilere taşı*********** döllenmeyi gerçekleştirir.

Rüzgarın bitkiler üzerinde nasıl bir aşılama yapabileceği yakın zamanlara kadar bilinmiyordu. Ancak bitkilerin de erkek ve dişi olmak üzere cinsiyet farkı olduğunun anlaşılması üzerine, rüzgarların böyle bir aşılayıcı etkisi olduğu anlaşıldı. Bu gerçeğe Kuran'da, "Biz gökten su indirdik, böylelikle orada her güzel olan çiftten bir bitki bitirdik." (Lokman Suresi, 10) ayetiyle dikkat çekilmektedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ne yazık ki bu safsataların her yerde alıntılanıyor olması bu yazıların bilimselliğinden değil, ülkemizin bilimden nasiplenmediğindendir....

 

bilimsel gelismelerde bi sorun yok ;

 

ama dindeki sifrelenmis ayetlerle iliskilendiriliyor olmasi canini sikmis olabilir : ))

 

ama bilimsel verilerin kullanilmasinda sorun yok : )) cunku degisiklige uyratmak icin yasalari degistirmek gerekiyor :D dine inanmiyorsan inama cnm ..

 

bilime suc atma ama :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun” dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir.(Bakara 73)

 

Bundan önceki ve sonraki ayetler miladdan önceki yıllardan bir yaşanmış olay..Anlaşılacağı gibi Allah bir kurban istemiş ve onun parçası ile ölüye vurmalarını emretmiştir..Bu et parçası ile vurma bir elektro şoktur diyebiliriz..

 

“...Sizi de annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratışın ardından diğerine çevirerek yaratıyor. Rabbiniz olan Allah işte budur…” (Zümer, 6)

 

birinci karanlık=Hücre fazı..Karanlık bir tünel olan fallopta

ikinci karanlık=Doku fazı: Anne rahminin iç derisi içindeki karanlık bir ormanda.

 

Üçünçü karanlık:

 

Organ fazı: Amnion suyu dediğimiz bir sıvı ile kaplı olan ve deniz dibini andıran bir bölgede.

 

Bir de İncil'den yazalım..

 

Yeşaya 55=10:Gökten inen yağmur ve kar,

Toprağı sulamadan, yeri yeşertmeden,

Ekinciye tohum, yiyene ekmek vermeden

Nasıl göğe dönmezse,

 

Eyüp.36=26-27:Evet, Tanrı öyle büyüktür ki, O'nu anlayamayız,varlığının süresi hesaplanamaz. Su damlalarını yukarı çeker,buharından yağmur damlatır.

 

 

alıntıdır...

 

Yağmurun oluşmasını bilen herkes bu ayetleri çok iyi anlayacağından eminim..Normalde Kur'an-ı Kerimden yazabilirdim ama bana antik çinliler buldu yalanını söyleyecekleri için bu miladi yılından önceye dayanan ayeti yazdım :) Bugünlükte bu kadar olsun

 

Saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yavaş arkadaş! Atış serbest olunca tabi… smile.png

Ama sorun değil. Siz atışı kuvvetliler önden geniş alanda uzun atışlar yapın, biz arkadan durumu toparlarız. Atış takımlarınız zeval görmesin a dostlar smile.png

Aslında bu kadar safsataya kalkıp yanıt verip safsata dolu bir tartışmanın içinde bulunmak istemem ama forumun eski isimlerinden yam yam’ın bu atış denemelerini ciddiye aldığını görünce haydi ben de bir şeyler yazayım dedim. smile.png

Not: Safsata sözünü okuyunca evde klavyeye sert davranmayın diye söylüyorum: Safsata hakaret değildir. Mantık biliminde, bir doğru ve bir yanlış önermenin doğru sonuç vermesine safsata denir. D V Y => D şeklinde tanımlanır. –D= doğru önerme, V= ve, Y=yanlış önerme, => =ise’yi temsil eder. Doğru ve Yanlış İse Doğrudur şeklinde okunur.- (gerçi siz bunları çok iyi bilirsiniz ya)

Eğer daha ayrıntılı bilgiye gereksinim duyuyorsanız kutsal kitabın içindekiler kısmına bakın…! Şaka şaka, orda yoktur smile.png M.Ö. 4.YY.’da Ünlü Filozof Aristo tarafından yazılmış olan “Organon” adlı kitaba bakın. (gerçi kesin bakarsınız ya)

Atış işlemi Hadid Suresi’nin 25. Ayetinde başlatılmış. Önce ayet yanlış aktarılmış; Çünkü konuya uydurulması gerekiyor. Bu uydurma işlemi kişisel fikrime göre gayet ahlakidir, çünkü din nasıl kullanacağını bilirsen çok yararlı ve karlı bir şeydir. O nedenle Allah kimsenin uydurma ve atış takımlarına zeval vermeye…amin

Bu Hadid Suresi 25. Ayetin aslı şöyle: “Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler. Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri yarattık (ki insanlar ondan yararlansınlar). Allah da kendisine ve Resüllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. (Kaynak:Kuran.gen.tr)”

Sonra HY ve saz arkadaşlarının hazırladığı kuran mucizeleri diye bir siteden alındığı anlaşılan (hayır doğrudan kopyala yapıştır yapıyorsun bari biraz düzenle değil mi yahu) bu %100 uydurmalar taçlandırılmış ve demirin dünya dışındaki dev yıldızlardan geldiği modern astronomik bulgular tarafından kanıtlandığı iddia edilmiş. Şimdi, birincisi sen modern astronomik bulgudan ne anlarsın? Sen şu 25. Ayeti doğru ezberle, iki kuluvallah bir elam devam et abicim. Modern astronomik bulguymuş! Modernini bir tarafa bırak, astronominin tanımını yap desek bize posta gazetesinin hafta sonu ekindeki boğa burcu yorumları gösterirsin yahu smile.png

(Bunları, yazıyı buraya kopileyip pastalayan arkadaşa demiyorum. Klavyeye dikkat, sorun yok. Daha iki gün önce kablosuz klavye ve fare takımım zeval gördü yenisini aldım; çok pahalı namussuzlar. Onun için dikkat! Ben yazının asıl atamanı kuvvetli isimsiz kahramanlarına söylüyorum bunları)

Neyse efendim, ikincisi: sistemimize en yakın (buraya dikkat: en yakın) yıldız, Alfa Centauri’dir. Uzaklığı 4.395 IŞIK YILI”dır. 4.395 IŞIK YILI ne demektir, bilincinde misin my frendo…? Yoksa ışık yılının tanımı da mı kur’an’da yazıyor. smile.png şimdi bak atışçı my frendo:

1 ışık yılı, ışığın 1 yılda aldığı mesafeye denir. Bunu kavradın…

Işık hızı saniyede 300.000 km hıza ulaşır. Bunu da algıladın…

Dünya ve ay arasındaki en büyük uzaklık 1,3 ışık saniye’dir… bu da tamam mı? Bak sonra anlamadım deme! smile.png

Dünya ile Güneş arasındaki en büyük uzaklık 499 ışık saniyesidir. Bu da 8.3 ışık dakikası yapar.

Güneş sistemine en yakın yıldız Alfa Centauri 4.395 ışık yılı uzaklıktadır.

Buraya dikkat et;

Buna göre 1 ışık yılı =

24×365=8760×60=525600×60= 31.536.000 x300.000= 9.460.800.000.000 km.dir

Alfa Centauri’den yola çıkan bir ışık 4.395 yılda buraya ulaşıyorsa ve bir ışık bir yılda 9.460.800.000.000 km yol alıyorsa bil bakalım my frendo, “EN YAKIN” yıldız olan Alfa Centauri’den çıkan ışığın bize ulaşması için km. bazında ne kadar yol alması gerekir. Bu arada bir demir molekülünün ışık hızıyla yol alamayacağını çünkü bir şeyin ışık hızına çıkması için onun molekül değil foton olması gerektiğini sen zaten biliyorsundur yaaaa… ben yine de bilmeyenler için hatırlatayım.

Şimdi soru şu: Dünyada en hızlı atış yapan beyzbolcu kimdir? Siz bunu düşünün ben atışın, pardon, yazının geri kalan kısmını değerlendireyim. (Yahu durmadan atış diyorum aklım beyzbola gidiyor, alınmayın. Wilson Ramos vardı meşhur beyzbol oyuncusu ne atardı adam arkadaş… sora kaçırdı onu gangsterler. Ne aramışlardı Wilson’u köşe bucak yahu. Ödümüz falan koptu adama bişey yapacaklar diye. Neyse sonra buldular onu işte. Öyle yani )

Gelelim indirme konusuna. …. kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik…. Burdan akla doğrudan şu soru geliyor: acaba kitap da mı yıldızlardan falan geldi? İndirmek kelimesinin eğilip bükülüp bu kadar çekelenmesi ve bir sürü doğru yanlış bilimselmiş gibi görünen kelimelerle süslenmesi ve sonuçta ortaya atılan mucize yalanıyla insanların kandırılmaya çalışılması… İslam dininin bu kadar yalana gereksinimi var mı?

Bir de ayette –de vurgusu geçiyormuş. Ayette –de vurgusu falan geçmiyor. Biz Türkçeye çevirirken bazı çevirilerde –de bağlacını kullanıyoruz. Bu –de bağlacından yola çıkan arkadaş diyor ki: “sadece demir değil, piüüü! daha neler neler indi yıldızlardan, Süpernovadan müpernovadan… “diyor. Eh, dediğimiz gibi atış takımları zeval görmesin.

Bunları buraya taşıyan kişiye ben soruyorum şimdi: hiçbir din otoritesi ebced hesabını onaylamazken, dine uygun değildir derken, siz kendinizi dini bütün insan olarak lanse edenler bunları burada neye dayanarak savunuyorsunuz? Bunları savunurken hangi dini bilgiyi referans alıyorsunuz?

Hadid suresi’nin ebced hesabındaki değerinin 57 olduğunu bize sayısal olarak gösterecek misiniz? Bu sayısal teknik –ki madem bilime burnunuzu sokuyorsunuz- hangi matematiksel ya da herhangi bir bilimsel gerçekliğe dayanıyor? Bunların açıklamasını yapacak mınısız? Örneğin hadid kelimesinin sayısal değeri neden 26dır ve bu hesabın bilimsel dayanağı nedir, sayısal olarak bütün bu iddiaları kanıtlar mısınız?

(geri kalan başlıklara sonra istersem yanıt veririm, olmazsa yine soru sorarım, cevaplayabiliyorsanız doğrudan cevap verin, lafı uzatmayın; okuyamam, yoğun adamım, önemli işlerim var)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

tepkisiz kalamadigin icin saol stalkes : )) sen de olmasan cok canimiz sıkılırdı ..

 

bilim degismez artik : )) bilimi degistirmek icin kanunlari bastan baslatmak gerek biggrin.png

 

din de 1400 yildir degismemis biggrin.png tek bi harfi bile cikaramamislar Kurandan : )

 

e Allahin korumasinda demek ...

 

simdi cogu kisinin denedigi ama yapamadigini sen mi yapicaksin : ))

 

Ama sorun değil. Siz atışı kuvvetliler önden geniş alanda uzun atışlar yapın, biz arkadan durumu toparlarız. Atış takımlarınız zeval görmesin a dostlar smile.png

 

demissin ama

 

omar123 buna bomba bi cevap vericek birazdan biggrin.png

 

omarim haydi : )) ben ise gitmek zorundayim laughing.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Halk arasında kullanılan bir deyim vardır :

"Herkesi kör, alemi sersem sanmak.." diye...

Bir takım dalavereler çevirip, ardından da pişkinlik gösterenler için kullanılan bir deyimdir.

 

Yıldızların birçok nedeni vardır..Hem yön bulma olsun hemde geceleyin Dünyayı aydınlatması gibi tıpkı bir lamba gibide denilebilir...Nitekim samanyolu galakside bizim Dünya'mız insan yaşamı için uygun bir şekilde sistem kurulmuştur..

 

kisilere gore degil ; bilimselligi gore bu isler ..

 

Mucize mi dediniz? Mucizeleri bir kenara bırakıp yaşamın gerçeklerine dönmeye ne dersiniz?

 

539646_392766910743268_280244788662148_1512121_262808888_n.jpg

 

Y O R U M S U Z . . .

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mucize mi dediniz? Mucizeleri bir kenara bırakıp yaşamın gerçeklerine dönmeye ne dersiniz?

 

iyi ;

 

yasamin gercekleri de en az mucizeler kadar hayret uyandiriyor ..

 

batila uyan kimseler mesele o 'Temelin yaptigi is' mucize olarak yaratilir .. zaten bilimsel olmayan ; fal oklari, sans isleri ve tesadufe dayali bir gelecek anlayisi(Kuran),

 

Kuranda oz akillarini kaciranlarin basvurduklari catlak temellere tutunma olarak zikredilmistir ..

 

ibretlik olarak her devirde bu gibi olaylara rastlanmasi Kurandaki bir hakikattir ..

 

 

buna da sasmak gerek .. ibret almak gerek .

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Mucize mi dediniz? Mucizeleri bir kenara bırakıp yaşamın gerçeklerine dönmeye ne dersiniz?

 

iyi ;

 

yasamin gercekleri de en az mucizeler kadar hayret uyandiriyor ..

 

batila uyan kimseler mesele o 'Temelin yaptigi is' mucize olarak yaratilir .. zaten bilimsel olmayan ; fal oklari, sans isleri ve tesadufe dayali bir gelecek anlayisi(Kuran),

 

Kuranda oz akillarini kaciranlarin basvurduklari catlak temellere tutunma olarak zikredilmistir ..

 

ibretlik olarak her devirde bu gibi olaylara rastlanmasi Kurandaki bir hakikattir ..

 

 

buna da sasmak gerek .. ibret almak gerek .

 

Kuranı yutmuş olmalısın ki, kendi anladıklarını azıcık orasından, birazda burasından kendin ne anladıysan yazıp geçiştiriyorsun..

 

Bu yazdıklarında ne demek istediğini anladıysam arap olayım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.