Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Damla damla düştün içime bir akşam üstü

ve seni tanıdığım andan beri terkettim hüznü

şiir saydım bana söylediğin her sözü

ve senin için göze aldım günahlar içinde ölümü

.........................................................................................................

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir kutu mavi boyam var elimde kalan

Çıksam yola dolaşsam dünyayı

Ve boyasam boydan boya

Yetermi ki acaba dosta düşmana ?

 

Barutun kokusu, merminin hızı

Küçüğüm vurulur ve ağlar anası

Babası baygın, duyulur ince bir hıçkırık

Hani nerde kaldı onca masumun hakkı?

 

Mermiler boyansa maviye dururmu onca vahşet ?

Barutlar ıslansa maviyle bitermi bunca eziyet ?

Bir kutu boyam var ve mavi saplı fırçam

Boyayamadık dünyayı küçüğüm lütfen bizi affet

  • Cevaplar 297
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

Dün gece bir yılandım ben

Sürünerek sana gelen

Seni sokmak için değil

Sana sarılmak için sevinen

 

Bu sabah bir ölüyüm ben

Sensiz geçen zamana gömülen

Anlatamadım sana anlatamazdım

Bir zavallıyım kendi kendime döğünen

 

..........................................................................

 

 

 

Su buharı bulut olur

Bulut yağmuru doğurur

Ben sensizliğe gebe

İçimde özlemin uyur..

 

Kelimeler cümle olur

Cümleler dizelerde durur

Beni sensiz mısralarda

Arayan varsa eğer bulur..

............................................................................

Gönderi tarihi:

Ecel Oda Arkadaşım...

perdeler kapalı.. öylede kalsın. ceketimi çıkardım sonrada ecel çağırıcısını komidin üstüne koydum yataktayım, tanrım uzun boylu olmanın dezavantajı işte bu yatağada ayaklarım sığmadı gözlerim tavanı izliyor düşüncelerim se beni... 28 yaşında yitik bir yaşamın son görüntüsüyüm adeta hesaplaşmak için kendimle kaçmalıydım beni tanıyan insanlardan e hadi başla o zaman sor sorularını Bahtiyara kendini nasıl savunacaksın bakalım yan döndüm şimdi bordo renginde perdelere bakıyorum dışarıda kalabalığın sesleri odamda bahtiyarın hıçkırıkları ağla olum ağla nasılsa kimse görmüyor ağla be...

 

yan odadan sesler geliyor sanırım görgü tanıklarım artmakta hay! lanet...Bu mide ağrısı silahımdan çabuk davranacak bir gün ben yapmadan o öldürecek beni.. haplarım nerde ? hahhahhah... Salağım ben haplarımı yanıma almamıştım ki yaşama sevincimide almadığım gibi. A hadi resepsiyonu arıyorum ama açmıyorlar en azından bir soda olsaydı .. telefonu kapattım şimdi cenin pozisyonunda yine o çarşafları kirli yatağımdayım midem gerçekten çok ağrıyor neydi sebebi ne demişti doktor aman yaa doktorunda mideminde ben... uykum geldi.. hoşgeldi. Tanrım ne olur yine kabus görmeyeyim sadece uyuyayım sadece uyu..zzz...

 

uyandımmı?.. uyandım ama açamıyorum gözlerimi hadii ama tembel ruh pekala açabilirsin . Açtım ve baktım perdeler hala kapalı ama güneş ışığı ısrarla odama girmek ister gibi yavaşça doğruldum Allahım kolumm ne biçim uyuşmuş böyle nasıl yatmışsam artık. Bir bardak su şimdi boğazımdan aşağı inen ve bi anlık öfke yine içimde beliren hınçla bardağı duvara fırlattım sanki geçmişime attığım bir kurşun gibi ama yetmedi duvara sıkı bir yumruk olanca gücümle belki elimi kırarım diye gururu kırılmış bir erkek elini önemseyecek değil ya Tanrım ne yapıyorum sakin ol az burası bir otel yanda kalan her kimse kesin sıçramıştır şimdi off yine midem... yemek yemeliyim ama dışarı çıkmak istemiyorum neydi şu odacının ismi neydi hah rüstem. Akıllı birine benziyor onunla iyi geçinmeliyim en azından ihtiyaçlarımı karşılatacak kadar iyi dolgun bir bahşiş ve biraz güleryüz sanırım yeterli olacaktır evet evet şimdi resepsiyonu arayalım bir şekilde kendimi öldürücem ama bunu açlıktan yapmak istemiyorum yemek yemeliyim...

 

soğuk duş... işte şarj makinem. O işlemi her yapışımdan sonra 1 saate yakın kalırdım duşun altında ve o bir saat boyunca suyla beraber kanımın nasıl akıp gittiğini izler, hiç değişmeyen şarkımı mırıldanırdım. '' bir damla suya hasret kurumuş bir dağ gibiyim sensiz, dalgalara kapılmış dümensiz küreksiz bir sal gibiyim sensiz''... Duştan çıktım, bornozumu çıkarmadan çamaşırlarımı giydim. izleniyormuyum? Sanki bişi varmış gibi odada..! hah! her neysen dostum bende görülecek bişi yok sadece acı var ve inan bir parçada olsa istemezsin.Gittimi? Hıh..Gitti sanırım. Silaha bakıyorum şimdi ya da o bana bakıyor aa hayır bugün yapmıycam bugünü atlattım sen orada kal şimdilik ben biraz daha oksijen yakmaya devam edicem ve şimdi kitabımı okumalıyım ölecek olsam bile biraz kültür fena olmaz yani lobiden gelen hafif müzik iniltileri eşliğinde insanların konuşmaları elimde kitabım ve yanımda bacardim, yavaşça sızıyorum....

Kabarcıklar.. Bulanık ve tuzlu suda çıkardığım kabarcıkları görebiliyorum. Nerdeyim?! Genzime kaçan tuzlu suyun tadı... Lanet olsun . Denizdeyim ve bir lanet olsun daha, boğuluyorum. Yukarı çıkmalıyım. Güneşin ışığı sana doğru geliyorum, hızla ve panikle yukarı doğru yüzmeye başlıyorum. Huhh... Merhaba sana oksijen, sanada merhaba hayat. Tekrar nefes alabilmenin keyfiyle seviştim bir an. Kıyıyı görebiliyorum, çok uzaka değil, oıraya doğru yüzmeye başlıyorum ama sanki garip bişi oluyor. Ben yüzdükçe kıyıdan uzaklaşıyorum, hadi ama saçmalık bu, göz yanılgısı olmalı, devam ediyorum yüzmeye, tekrar kıyı tarafına bakıyorum ve buna inanamıyorum. Artık kıyı yok.! Açık denizde bir başımayım. Zaten iyi bir yüzücü sayılmam ve kollarımda takat kalmamış. Pes ediyorum. Tekrar dibe gidiyorum. Gözlerim açık ve yine kabarcıklar, yüreğimde korku ve yine pişmanlıklar hepsi benle beraber dibe çöküyor, çöküyor... Telefon sesimi duyduğum?! Ses dalgalarının suyun altında duyulabileceğini bilmezdim yada daha mantıklısı ben bir kabus görüyorum ve uyandığımda anlıyorum. Oda telefonumdu çalan. Kafam zonk zonk... Telefondaki rüstem, bana kahvaltı isteyip istemediğimi soruyor. İstediğimi söylüyorum hırıltı kelimelerimle... Etrafıma bakındım da , okuduğum kitabın sayfaları yamulmuş (üstüne yatmış olmalıyım) bacardim devrilmiş ama dökülmemiş, bu iyii... Ona biraz daha ihtiyacım olacak çünkü... Şimdi yüzümü yıkamalıyım, sonra ilaçlarımı alırım ve sonra... Yine başlarım

 

Bugünüde bitiriyorum ve bir çizik daha bu yanlız adama, bazen düşünürümde hep böylemiydim ? Yüreğim düz bir ova ve koca koca savaşlar orada yenilen hep ben kazanan yine sen. Çok komik gerçekten, tanıyanlara göre düzgün bir adamdım. Efendi, insanları seven merhametli ve işine bağlı gayet normal bir adam... Demek ki kimse üçüncü gözüyle bakmamış bana o hariç tabii... Bugünkü işlem dünden zor oldu. Acı gün geçtikçe artıyor, bu kez daha fazla kaldım duşun altında, bu kez daha fazla ağladım yanlızlık çınarının altında ama atlattım sayılır bugünüde... Hah! Kusura bakma orakların efendisi bugün benimle işin olmayacak, belki yarın... Heyy! Sen yine buradamısın? Haaa... İzliyormusun beni? Seni göremiyorum dostum ama inan farkındayım. Daha öncede yaşamıştım bunu .Çocukken ninemin hayalet hikayeleriyle büyüdüm ben be... Ama şimdi git.odamı bir hayaletle paylaşmayı hiç düşünmüyorum.Bir odaya iki ölü yeter...

 

Sanırım üçüncü günümdeyim. Hesaplaşmada 3.raund ve vicdanımın çığlıyla maç tekrar başladı ama takatim yok hezeyanlarım sağlı sollu geliyor, darbe üstüne darbe hep de yüreğime çalışıyor, yıkılıcam bu gidişle... Kabul etsem mi yenilgiyi, bıraksammı kendimi cehenneme... Biri havlu atsın,dayanamıycam artık ..Bu kadar mı yanlızım, bir dostum bile yokmu? ''Senin dostun yatağın altında sakladığın silahın al onu oradan ve bitir artık şu işi'' diye fısıldadı sol omuzumdaki, sanırım yapıcam, artık dayanamıyordum , yatağı usulca kaldırdım, silah şimdi elimde , hayır, silah şimdi şakağımda, yoo daha garantili olmalı, namluyu ağzıma dayıyorum ve ağlıyorum... Korktuğum için değil... Ondan değil... Gözlerini kapa ve şu ağlamayı kes artık, tetiği düşür ve bitsin bu iş. Hadi yap!

Yapamamıştım.Namluyu ağzıma dayamış, sonra tetiği çekivermiştim ve sonrada unutkanlığıma gülmüştüm.Silahım boştu, doktor raporu sonrasında birim, bana dolu silahı yasaklamıştı,şarjörü olmayan bir silahla polisçilik oynayan ben , intihar eğilimim yüzünden hava değişimine çıkarılan ben, bu üçüncü sınıf otelde kendiyle hesaplaşmaya çalışan ben, bunu beceremeyen ve kaçış için ölümü seçen ben, bunuda yapmayı başaramayan ve şimdi kendi haline acı acı gülen yine ben... İşte karşınızda bir hiç.Ne o hoşunamı gitti gölge adam? Bana güleceğine kendine gül! Ben bir hiçsem sende bir hiçin gölgesisin lanet olası...

?!! Lobiden gelen ses irkiltti beni ,sanki biri düşmüş gibi, neler oluyor? Polislik içgüdüsümüdür, yoksa merakmı bilmem ayağa fırlayıverdim bir anda, kapıya koştum, geldiğimden beri ilk kez, dışarı çıkmasamda lobiye çıktım. Önce anlayamadım,sonra yerde yatanın Rüstem olduğunu farkettim , çırpınıyordu sanki bir tür nöbet geçiriyordu... ''Heyy!! hiç adam, ne yapacağını sanıyorsun senin kendine faydan yok, sakın ona yardım edeyim deme, eline yüzüne bulaştırırsın, hadi odana geri dön, bırak adamı ölürse ölsün'' Lanet olası nefsimdi konuşan ama dinlemedim onu, koştum. Rüstem bembeyaz kesilmişti, gözbebeklerini göremiyordum, öğrendiğim tüm ilkyardım kuralları canlanıvermişti bir anda aklımda, önce dilini yokladım (boğazına kaçmamıştır umarım) bir yandan da bağırıyordum '' kimse yokmu? Görevli nerde? yardım edin nerdesiniz?'' Allahım ne olur yardım et, gönüllü olan bendim o değil ne olur ona yardım et ,Allahım nefes alsın ne olur... Tanrıya şükür birileri geliyor, gözlerim ıslanmış kimin geldiğini bile anlıyamıyorum, bütün dikkatim Rüstemde, hadi oğlum al şu kahrolası nefesi, ne olur kendine gel, ne olur....

 

Ellerim hala titriyor, saatler önce yaşamıştım halbuki Rüstemin paniğini... Allahım! Öleceğini sandım bir an, neyseki tam zamanında yardıma koştular. Şimdi çok merak ediyorum acaba son durumu nedir, bir ara bunu resepsiyondaki adama sormalıyım, yada en azından son durumunu öğrenmeden son yolculuğuma çıkmamalıyım. Hala titriyorum, sakinleş artık be adam. İçmeliyim... Nerde bu kahrolası şişe?

 

Bugün iyiyim... Otele geleli bir haftayı geçmişti ve ilk günlere göre bugün acı denizim daha bir dalgasızdı. Sabah ilk kez olarak dışarı çıkmış, kahvaltımı tarlabaşının insan yutan sokaklarının birinde, servisini hamamböceklerinin yaptığı bir börekçide yapmıştım. Sonra istiklalde kısa bir yanlız adam yürüyüşünün ardından otelime geri dönmüştüm. Resepsiyon şefi İsmail beyin insanı didik didk eden bakışları altında odamın yolunu tutmuştum. Şimdi yine mezarımda, santim santim kazıdığım bu karanlık odaya bedenimi gömecektim ama korkum, ruhumu almaya kimlerin geleceğini bilememektendi. Bir kadeh daha, bir içgeçirişin daha ardından...

 

 

Duvarda gölgeler var, odamın içinde birileri gezinmekte... Uyuyor numarası yapıyorum ama kalbim küt küt... Eğer ellerimle dokunabileceğimi bilsem savaşırdım onlarla ama ne olduklarını biliyorum, otelin zararsız hayaleti değil... Peşimden gelenler, buradada buldular beni , şimdi kafama sıkabilirim işte... Yine dayanamam, bu kez dayanamam. Allahım yardım et.

 

 

Zayıfladım mı ? Hımm... Zayıflamışım. Aynada gördüğüm çirkin surat şimdi kaç zamandır umutsuzluk maskesi takmakta hatırlayamıyorum bile artık. Banyonun buğulu aynasının karşısında kah kendi suratıma kah lavaboya akıttığım kanlarıma bakmaktayım ne düşündüğümün farkında dahi olmadan öylesine boş bakışların adamı yine bir krizin hiç sonuçlanmıyacak raundunun ardından bir kez daha ağlamakta... Ve yine kimse bilmemekte, kimse görmemekte...

Ölüyorum..

Gönderi tarihi:

Bugün kafam bozuk

Kelimelerim kopuk kopuk

Senin gibi beni kimse sevmedi

Ama sende değildi istediğim soluk

 

Ait olmak istedim birine

Saçlarımı okşayan ellere

Senin gibi kimse saçlarımı okşamadı

Ama sende değildi yüreğim yinede

 

Bugün her zamankinden kötüyüm

Celladı bendim ilişkimizin üzgünüm

Senin gibi kimse başını yaslamadı göğsüme

Canlı taklidi yapıyorum ama inan ölüyüm

 

Bana hüzün vermek seni rahatlatacaksa

Seni üzdüğüm kelimeler beni parçalayacaksa

Sal o zaman onları üstüme haklısın

Beni senin gibi kimse sevmedi, sen bende saklısın .

Gönderi tarihi:

Saklı olduğun hasret ağacında bir dal olsam

Ve o dalda bir çiçek olup da yüreğine açsam

Saçlarını okşayan deli rüzgar ,

Uykunda ki gece , Gözlerinde ki yağmur olsam

Bozuk kafana yoldaş olsam da

Seni düşler ülkeme götürsem

Hüznüne bir ilmik atıp da

Ferman çıkarsam idamına...

Bir el uzatsam da sana masallara yol alsam

Zamanı geçmeyen sevda yolların da hayallere dalsam

Bir sözün , bir yüreğin olsam

Sevgimi bilmem ki sana nasıl anlatsam...

Gönderi tarihi:

ya böyle şiirler yazma be armancım, hiç yakışmıyo :(

 

üzülüyorum inan ...

üzüyosunuz ya beni :(

 

Ya üzdüğüm içn affet .. Son yazdığım şiir eski bir şiirimdi ..

Gönderi tarihi:

Bir gün bir çılgınlık edip

Seni sevdiğimi söylesem

Alay edip gülermisin

Yoksa sende severmisin

 

Cesaretin varmı aşka

Çarpıyor kalbim bir başka

Sende böyle sevsen keşke

Desen bana yar

 

 

Konuşmadan gözlerinle

Beni sevdiğini söylesen

Yüreğime gözlerini

Ölene dek mühürlesen

 

-_-

Gönderi tarihi:

Ölüme nişanlıydım dünyaya geldiğimde

Annem babam mutlu bende gözyaşı

Büyüdüm çocuk oldum arkadaşlar buldum

Bilirsiniz ilk çocukluk telaşı

Delikanlı olunca savrulup durdum

Sonunda sığınacak bir dost buldum

Fırtınalı rüzgarlı zamanlardan kurtuldum

Hiç dinmedi içimdeki bu duygu savaşı

Ateşten sözlerim var söylesem seni yakar

Ya sussam saklı tutsam beni yaralar

Buğulanmış camlara yazılmış gizli laflar

Sordum kendime nereye kadar ?

Gönderi tarihi:

Ya üzdüğüm içn affet .. Son yazdığım şiir eski bir şiirimdi ..

 

 

sadece ben üzülmüyorum ki kendinizide üzüyorsunuz :(:unsure::sweatingbullets:

Gönderi tarihi:

Ona ay ışığında rastladım, kırılgan ve mahzun

Nasıl oldu bilmiyorum, tüm benliğim oldu onun

Yanlız sana fısıldadı usulca sihirli sesim

Aklımdan geçirdiğim tüm kelimelerim

Issız güneşim, takatim ve özlemim..

Gönderi tarihi:

[b]buda benim acizane kelimelerim;)[/[/b]i]

 

Sen…

 

Sen karanlık gecelerimi aydınlatan yar…

Sen her yaprak dökümümde beni bekleyen bahar

Sen sebeblerin sukut ettiği anda…

Kalbimin , ruhumun rotasını devirdiği anda..

Karsıma çıkan efsunlu yar…

Sen aşksızlıktan taş kesilmiş kalbimi yaşatan...

Sen yolumu kaybettiğim anda pusulam …

Sen gül-i ruhsar..

Sen ab-ı hayat..

Sen ukbaya giden yolda yoldaş,yar…

Sen yeni doğan gün misali hayatımı aydınlatan

Ama kalbimi yakıp kavuran nar!..

Gönderi tarihi:

? ? ?

 

Neden liman diyince

Hatırıma direkler gelir

Ve açık deniz diyince yelken?

 

Mart diyince kedi,

Hak diyince işçi

Ve neden ihtiyar değirmenci

Allaha inanır düşünmeden?

 

Ve rüzgârlı havalarda

Yağmur eğri yağar?

 

ORHAN VELİ KANIK

Gönderi tarihi:

Küfredesim var...

Saatlerdir aynı parçayı dinlerken

Kemirdiğim parmaklarımı kırasım var..

Şiir yazamıyorum artık .

Kafiyeler yok uzun zamandır.

Eriyor işte gözümün önünde..

Ne işe yararsın seyretmekten başka.

Küfredesim var...

İzin verirmisiniz bana..

Gönderi tarihi:

Bana seni sevmekten

Ne zaman vazgeçeceğimi sorma.

Çünkü ben seni unutmak için sevmedim...

Eğer illede söylememi istersen;

Sana yazacağım şiir veya

Okula giden çocukların yazacağı bir kağıt

Dünyada kalmadığı zaman...

İşte ben seni imkansızlıklarımın içinde sevdim.

O nedenle unutulmanda imkansız olacak.

Gönderi tarihi:

Gözlerin kapalı

Dudakların hafif aralık..

Bırak parmakların kımıldasın

Ellerin yüzümde dolaşsın..

Ama sakın açma gözlerini

Görme gözyaşlarımı

Belki üzüldüğümü sanırsın

Belki anlamazsın..

Mutluluktan ağladığımı..

Hem erkek dediğin ağlarmı..

Açma gözlerini işte

Görme yaşlarımı

Öpüyorum şimdi seni

Hasret kaldığım dudaklarını..

Gönderi tarihi:

Niyet ettim yanlızlığa

Söz verdim karanlığa..

Rangim siyah

Bakışlarım soğuk..

Ne çimde ararım yeşili..

Ne gökte maviyi..

Zaten kapalı gözlerim..

Kamufledir kelimelerim..

Sus artık istersen ..

Deli sanacaklar seni..

Kendisiyle bile konuşamayan

Beceriksiz tercüman..

Yat artık istersen..

Ruhun ancak uykuda huzur bulur bilirsin..

Ve mümkünse hiç uyanma bile..

Ve mümkünse sayıklama asla..

Yat artık..

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

BENİ UNUTMA

 

Bir gün gelir de unuturmuş insan

En sevdiği hatıraları bile

Bari sen her gece yorgun sesiyle

Saat on ikiyi vurduğu zaman

Beni unutma

Çünkü ben her gece o saatlerde

Seni yaşar ve seni düşünürüm

Hayal içinde perişan yürürüm

Sen de karanlığın sustuğu yerde

Beni unutma

O saatlerde serpilir gülüşün

Bir avuç su gibi içime, ey yar

Senin de başında o çılgın rüzgar

Deli deli esiverirse bir gün

Beni unutma

Ben ayağımda çarık, elimde asa

Senin için şu yollara düşmüşüm

Senelerce sonra sana dönüşüm

Bir mahşer gününe de rastlasa

Beni unutma

Hala duruyorsa yeşil elbisen

Onu bir gün benim için giy

Saksıdaki pembe karanfilde çiğ

Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen

Beni unutma

Büyük acılara tutuştuğum gün

Çok uzaklarda da olsan yine gel

Bu ölürcesine sevdiğine gel

Ne olur Tanrıya kavuştuğum gün

Beni unutma..

 

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Gönderi tarihi:

Beşikler vermişim Nuh'a

Salıncaklar, hamaklar,

Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,

Anadoluyum ben,

Tanıyor musun ?

 

Utanırım,

Utanırım fukaralıktan,

Ele, güne karşı çıplak...

Üşür fidelerim,

Harmanım kesat.

Kardeşliğin, çalışmanın,

Beraberliğin,

Atom güllerinin katmer açtığı,

Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,

Kalmışım bir başıma,

Bir başıma ve uzak.

Biliyor musun ?

 

Binlerce yıl sağılmışım,

Korkunç atlılarıyla parçalamışlar

Nazlı, seher-sabah uykularımı

Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,

Haraç salmışlar üstüme.

Ne İskender takmışım,

Ne şah ne sultan

Göçüp gitmişler, gölgesiz!

Selam etmişim dostuma

Ve dayatmışım...

Görüyor musun ?

 

Nasıl severim bir bilsen.

Köroğlu'yu,

Karayılanı,

Meçhul Askeri...

Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.

Sonra kalem yazmaz,

Bir nice sevda...

Bir bilsen,

Onlar beni nasıl severdi.

Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı

Minareden, barikattan,

Selvi dalından,

Ölüme nasıl gülerdi.

Bilmeni mutlak isterim,

Duyuyor musun ?

 

Öyle yıkma kendini,

Öyle mahzun, öyle garip...

Nerede olursan ol,

İçerde, dışarda, derste, sırada,

Yürü üstüne - üstüne,

Tükür yüzüne celladın,

Fırsatçının, fesatçının, hayının...

Dayan kitap ile

Dayan iş ile.

Tırnak ile, diş ile,

Umut ile, sevda ile, düş ile

Dayan rüsva etme beni.

 

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,

Namuslu, genç ellerinle.

Kızlarım,

Oğullarım var gelecekte,

Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.

Kaç bin yıllık hasretimin goncası,

Gözlerinden,

Gözlerinden öperim,

Bir umudum sende,

Anlıyor musun ?

 

Ahmed ARİF

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Bak bana !

Daha yakından lanet olası ..

Hemen sağ yanağım üstünde

Görüyormusun yaranı ..

O kahrolası gün

Sen attın ya bu imzayı

Ama sorun değil aslında

Yüzümdeki çizgilerden

Daha derindir ruhumdaki yara

O gün bir değildi tırpanının ucundaki

İki candı, kahrolası..

Gönderi tarihi:

Ben şiirlerle yarışırım bebeğim..

Elimde kalemim

Dilimde ismin

Bende ki her satırına

Sende ki beni eklerim

Ben gecelerle yarışırım bebeğim..

Yıldızlar parlayamaz

Gözbebeklerim parlar

Ay ısıtamaz seni

Benim ısıttığım kadar

Ben şarkılarla yarışırım bebeğim..

Bülbüller kıskanır beni

Rüzgarın sesi imrenir

Bir sana okurum türkülerimi

Türkülerim sevinir

Ben yollarla yarışırım bebeğim..

Dağlar beni durduramaz

Denizler bana kabaramaz

Sana çıkıyorsa yollarım

Kimse beni tutamaz

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.