Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Bilgisayar bile O(S.A.V.)'nu seçti !!!!

 

 

Yirminci yüzyilin son yillari,islami takvim 14. asrin sonunu gösteriyor.

 

Amerikada bir matamatikci-yazar düsünür Michael Hart; tarafsiz ve gercek bir bilim adami, emsalsiz bir arastirma yapti.

 

Amaci gelmis gecmis tüm liderleri, fikir adami ve düsünürleri, kumandanlari

matamatiksel bir degerlendirmeye tabi tutmakti.Sonuc raporlarini elektronik beyin ekranda okuyacak,kendi yargilarindan ötede bir bilgi elde edecekti.

 

Binlerce lider ve düsünürün nitelikleri programa verildi.

Computer, 100 büyük insani deger sirasina göre ekrana verecek bicimde ayarlanmisti.

 

Programlar computere verildi.Computer calisti.

O matamatiksel titresimle fizigin dürüstlügü,bir bicimde raks etti durdu.

 

Sonunda 1 numaraya en yüce insani yazdi.

Gelmis gecmis tüm liderlerin arasinda ,yücelerin en yücesi peygamber efendimiz s.a.v Fahri kainatin ismi:H.z Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)okundu ekranlarda.

 

Olay aslinda yüzyilin en önemli olayidi.

Tepkiler hayretler birbirini kovaladi.

Calisma yeniden kontrol edilip tekrarlandi.

Sonuc degismiyordu,sonucu hazmedemeyenlere arastiricinin cevabi cok ilginc;

"Neden kiziyorsunuz?Sonuc benim icin de süpriz oldu ne careki matamatiksel ve kesindir"

 

Ve computer ilmini inkar etmedikce ,bu sonucu bilimsel olarak bilimsel sonuc kabul etmek zorunludur.

O (s.a.v) insanlarin se*****ir.

ilime bilimsel düsünceye kutsalligi o bagislamistir.

 

Ve uygarlik kendinden önce girdigi kisir döngüden cikip bugünki maverasina onun sayesinde ulasmistir.

ALLAH c.c emretti:"istersen oturdugun yerin altini,cevredeki daglarin altini akan altin yapayim."

 

 

İşte inanmayan böyle olmalı.

 

Bakın mübarek kardeşlerim eğer biz kalben Alemlere rahmet dediysek hiç birşey bizi saptıramaz hele sapmışlar asla eğer o kainattaki en şerefli insan olmasaydı o Alemlere rahmet olmazdı elbett o ahlakça en üstün olanıdır Allah(CC) ona habibim demiştir o kuran ahlaklıdır o dünyada ki bütün ahlakı tamamlamaya gelmiştir o yürüyen bir kurandır .Kendimize gelelim canlar.

 

Elbette biliyorumki siz sapmışlara uymassınız ama birara(gerçi heran bu durumda olmak lazım)Kalbimize MUHAMMED(sas) dedirtelim emininki kalbimiz bize onu gösterecektir.

  • Cevaplar 129
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
Bakın mübarek kardeşlerim eğer biz kalben Alemlere rahmet dediysek hiç birşey bizi saptıramaz hele sapmışlar asla eğer o kainattaki en şerefli insan olmasaydı o Alemlere rahmet olmazdı elbett o ahlakça en üstün olanıdır Allah(CC) ona habibim demiştir o kuran ahlaklıdır o dünyada ki bütün ahlakı tamamlamaya gelmiştir o yürüyen bir kurandır .Kendimize gelelim canlar.

 

Elbette biliyorumki siz sapmışlara uymassınız ama birara(gerçi heran bu durumda olmak lazım)Kalbimize MUHAMMED(sas) dedirtelim emininki kalbimiz bize onu gösterecektir.

 

 

eyvallah kardeş, sağolasın... İlk cevap benden olsun...Peygamber efendimizde belirtmiyor muydu? Sahabelerine ve ondan sonra geleceklere hitabından bundan sonra onların dinden çıkmayacaklarını ama...

işte ortada koskoca bir ama... Şeytan ufacık günahlardan bile zevk alır değil mi? Hani işlediğimiz ufacık günah kalbimizde bir nokta olarak belirir ve sonra...Dünya insana güzel gösterilmedi mi? Evet nisyan ile malul aklın sahibi insan Allah'a arzı alada verdiği sözü unutur. Müslüman unutmamak zorundadır ama içimizden bazıları (belki ben de dahil) gaflete gark olup, bazı günahları es geçebiliyoruz. Görmezden gelebiliyoruz... Şeytan bundan da mutluluk duyuyor... Keşke olmasa... Keşke bütün ibadetlerimizde huşu'yu bütün yaşantımızda takvayı ön plana alabilsek. Keşke Hz. Muhammad Mustafa (s.a.v)'i gerçekten iman ettiğimizin numunesi olarak herşeyden daha fazla sevsek...

 

es-selamü aleyküm....

Gönderi tarihi:

Aleyküm selam ve rah metullah ve berakatuhu

evet kardeşim söz unutuldu unutturuldu sınav gereği ama şeytanın hileleri varya Allah onlardan bizi korusun aynen kuş gibiyiz

bilmem hani derlerya kuş beyinli(kendim için)belkide onun kadar kullanıyoruz beynimizi kuşlar bir küçük yem tanesini yemeye gelir ve kafes kapanır üstüne sonrada bütün ömrünü heba eder hayatımıza ne kadarda benziyor.

 

Dünyalık zevkine kapılırlar onun için ömründe helal haram demeden herşeye baş vururlar sonrada Cennet te bunlar vadediliyor denip inancın nefis üzerine dayalı olduğunu zannedenler varya işte onlar yanlış yoldalar.

 

İblisin fitneleri dünyalık üzerinedir Alemlerin rabbide eğer istediğin dünyalıksa sen kulluğunu bil harama el uzatma ben sana o istediklerinin baki sini vereceğim buyuruyor.

 

Ama bizim amacımız ne nisalar ne saraylar nede köşkler olmalıdır onlar zaten onlara dalıpda Yaratanı unutmak ne kadar saçmadır güllik değil güzelliğin sebebi önemlidir.

 

Biz Aşık yunus gibi

Bana seni gerek seni demeliyiz

onlar zaten olacaktır.

Gönderi tarihi:

Peygamber Efendimiz (sav)in hayatına bakıtıgımız zaman mücadele , sabır ve ihlasın doruk noktada olduğunu görürüz...

 

Hayatı boyunca Efendimiz(sav) bir kere bile karnı tam olarak doymamıstır ve gün gelmiştir ki sahabe mescide geldiğinde Efendimizi oturarak namaz kılarken görür ve sebebini sorduklarında ise AÇLIKTAN! cevabını alırlar...

 

Günler , haftalar gecer fakat Efendimizin evinde ne bir yemek ne bir corba kaynamaktadır ...O bütün malını İslamın yayılması adına harcamıs sarfetmiştir...

 

Bir gün Hz.Ebubekir evine gelir ve bakar ki Efendimizin mübarek yüzünde hasır izi var o hiç bir zaman rahat bir döşekte uyumamıs ve ona hediye olarak gelen rahat döşekleride kabul etmemiştir isteği ise sadece CAHİLİYE DÖNEMİNİ o fena halden çıkarıp orayı ASRI SAADET yapmaktır...

 

Ki, gün gelip O'na Ey muhammed sen yeter ki davandan vazgec Mekkedeki butun malları senin önüne sereriz dendiğinde

 

''SAĞ ELİME AYI SOL ELİME GÜNEŞİ DAHİ VERSENİZ VALLAHİ DAVAMDAN VAZGEÇMEM'' buyurmustur...

 

Hyatı bu denli mucadele , sabır ve ihlas ile gecen bir insan elbette ki kainatta da yaradılmışların en üstünüdür ve bu her gecen gün ispat edilmekte ve görülmektedir...

 

Bırakın kardeşlerim görmek istemeyen görmesin..

Bırakın bazı fikir sahipleri **** ithamlar atsın kendilerince...

Kimileride yazıp çizsinler...

Bizler Rabbimize havale edelim...

Ve unutmayalım ki GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ ...

 

Allah yar ve yardımcınız olsun...

Gönderi tarihi:

Bir demogoji daha... Ama ne bilimsel (!) çalışmaymış...

 

Bu araştırma hangi bilimsel yayında, ne zaman yayınlanmış ?

Bilgisayara yüklenen matematiksel (!) kriterler nelermiş ?

Muhammed'in hangi özellikleri bilgisayara yüklenmiş?

 

Tamamen müslümanların demogojisinden ibaret...

 

Peygamber Efendimiz (sav)in hayatına bakıtıgımız zaman mücadele , sabır ve ihlasın doruk noktada olduğunu görürüz...

 

Hayatı boyunca Efendimiz(sav) bir kere bile karnı tam olarak doymamıstır ve gün gelmiştir ki sahabe mescide geldiğinde Efendimizi oturarak namaz kılarken görür ve sebebini sorduklarında ise AÇLIKTAN! cevabını alırlar...

 

Günler , haftalar gecer fakat Efendimizin evinde ne bir yemek ne bir corba kaynamaktadır ...O bütün malını İslamın yayılması adına harcamıs sarfetmiştir...

 

 

 

Muhammed'in aç bir hayat yaşadığı kocaman bir YALANDIR...

 

1- Hatice zengin bir kadın değil miydi?

2- Muhammed ganimet(yağma)in 1/5 ini almıyor muydu?

3- Madem Muhammed kendi karnını doyuramıyordu da, onlarca kadınla nasıl evlendi? Mehirlerini nasıl verdi? Kendi karnını doyuramayan birisi nasıl olur da o kadar kadınla evlenir ve onları da açlığa sürükler.

4- Kendi karnını doyuramayan birisi nasıl olur da cariyelere sahip olur?

5- Kendisinden sonra evlenmelerini yasakladığı eşleri Muhammed'den sonra geçimlerini nasıl sağlamışlardır?

 

İnsanda biraz izan olur yahu... İslamiyet gerçekten beyinleri uyuşturuyor ve sağlıklı düşünme yetisini kaybettiriyor...

Gönderi tarihi:

Muhammed'in aç bir hayat yaşadığı kocaman bir YALANDIR...

 

1- Hatice zengin bir kadın değil miydi?

2- Muhammed ganimet(yağma)in 1/5 ini almıyor muydu?

3- Madem Muhammed kendi karnını doyuramıyordu da, onlarca kadınla nasıl evlendi? Mehirlerini nasıl verdi? Kendi karnını doyuramayan birisi nasıl olur da o kadar kadınla evlenir ve onları da açlığa sürükler.

4- Kendi karnını doyuramayan birisi nasıl olur da cariyelere sahip olur?

5- Kendisinden sonra evlenmelerini yasakladığı eşleri Muhammed'den sonra geçimlerini nasıl sağlamışlardır?

 

İnsanda biraz izan olur yahu... İslamiyet gerçekten beyinleri uyuşturuyor ve sağlıklı düşünme yetisini kaybettiriyor...

 

 

Bak yamyam ben yazımda da belirttim zaten Hz.Haticenin bütün mal varlığı kısa bir süre içerisinde tükenmiştir..Ki bunun sebebini de butun siyer vs.. kitaplarında görebilirsin..Ebu cehil ve onun gibilerin midesine gitmiştir bu servet İslam dinini yaymak adına harcanmıstır...

 

İnanmak zorunda değil kimse asla ve asla ama yalanlamayın lütfen bunlar aslolan gerçeklerdir...Haydi gelin hala ısrar ediyorsanız sizler aksini ispat edin...

 

O dönemde ki Kafir denilen Ebu cehil bile asla ve asla Peygamber efendimzi yalanlamamıs ve gün gelip ona neden Muhammed'e inanmıyorsun sence o yalan mı söylüyor dendiğinde ise HAYIR ONA İNANIYORUM O ASLA YALAN SÖYLEMEZ AMA BENİM İÇİME SİNMEYEN NEDEN BİZİM KAVMİMİZDEN DEĞİL DE ONLARIN KAVMİNDEN BİR PEYGAMBER GELDİ BEN BUNU İÇİME SİNDİREMİYORUM diyor...

 

Bunlar tarihi gerçeklerdir lütfen inanmak zorunda değilsiniz ama karalamayın...

 

İstediğiniz kadar araştırın olay bundan ibarettir...

 

Selam ve dua ile...

Gönderi tarihi:

Bir demogoji daha... Ama ne bilimsel (!) çalışmaymış...

 

Bu araştırma hangi bilimsel yayında, ne zaman yayınlanmış ?

Bilgisayara yüklenen matematiksel (!) kriterler nelermiş ?

Muhammed'in hangi özellikleri bilgisayara yüklenmiş?

 

Tamamen müslümanların demogojisinden ibaret...

 

Burada kimse demogoji yapmıyor..Sizin kalpleriniz katılaşmıs ise bizim elimizden birşey gelmez...

 

Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi; hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir.

 

(BAKARA-74)

 

Selam ve dua ile....

Gönderi tarihi:

yamyam bari buna karışma,

biz seviyor ve sayıyoruz, senin Hz.Muhammed'le (s.a.v) ne alıp veremediğin var? bu kadar saldırı neden? Bu kadar iftira neden? Evet Hz.Hatice zengin bir hanımdı, evet ganimetlerden pay alırdı, ancak zaman zaman aç kaldığıda gerçektir, çünkü o hep kendisinden daha müşkül durumda olanları düşünmüştür. Yetimleri kollamıştır, açları doyurmuştur, malını Allah yolunda harcamıştır, O ve O'nun yakınları... Bunlar sen ve senin gibilerin sözleri ile yalanlanmaz...

 

siz karalamak için gayret ediyorsunuz ama O'nu karalamak haddiniz değil...

Gönderi tarihi:

yamyam bari buna karışma,

biz seviyor ve sayıyoruz, senin Hz.Muhammed'le (s.a.v) ne alıp veremediğin var? bu kadar saldırı neden? Bu kadar iftira neden? Evet Hz.Hatice zengin bir hanımdı, evet ganimetlerden pay alırdı, ancak zaman zaman aç kaldığıda gerçektir, çünkü o hep kendisinden daha müşkül durumda olanları düşünmüştür. Yetimleri kollamıştır, açları doyurmuştur, malını Allah yolunda harcamıştır, O ve O'nun yakınları... Bunlar sen ve senin gibilerin sözleri ile yalanlanmaz...

 

siz karalamak için gayret ediyorsunuz ama O'nu karalamak haddiniz değil...

 

Ben kimseyi K-A-R-A-L-A-M-I-Y-O-R-U-M.... Size basitçe sorular sordum. Neden cevaplamak yerine, beni karalamakla itham ediyorsunuz? Hadi açıklayın... Kendi karnını doyuramayan adam, o kadar kadının karnını nasıl doyuracak? Açlıktan ayakta duramayan adam, o kadar kadını sırayla nasıl dolaşacak... Yapmayın yahu... Demogoji olduğu o kadar açık ki, yoruma bile gerek yok...

Gönderi tarihi:

Bırakın kardeşlerim görmek istemeyen görmesin..

Bırakın bazı fikir sahipleri **** ithamlar atsın kendilerince...

Kimileride yazıp çizsinler...

Bizler Rabbimize havale edelim...

Ve unutmayalım ki GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ ...

 

Allah yar ve yardımcınız olsun...

 

Sevgili Berceste seni sevgiyle selamlıyorum Allah seninde yar ve yardımcın olsun... :clover::clover:

Gönderi tarihi:

yam yam kardeşim

 

sana zaman da İsimde verdim inanmassan arştırırsın size bilimsel kanıtlar verdik daha o çocukların bile ANLADIĞI mevzuyu anlamadınız aslında anlamadınız demek hata olur anlamak istemediniz.

Bu durumda olduğunz halde bu mevzuları anlamanızı beklemiyoruz biz insafsız değiliz.

 

Bak kardeşim git yeterki hak olsun istediğin yerde araştır MUHAMMED(sas) en üstün ahlaklıdır bunu kimse yalanlıyamaz yalanlayanın öne sürdüğü sadece uydurmadır.

 

Bak kardeşim daha öncede Chusto müslüman olmadı dedin

 

Onun durumuda bu arştırmayı yapanın durumuda Ebu Talibin durumuda Anthony Quinin durumuda aynıdır.

 

Onların dil ile herkese duyurmamalarının ne deni itbarlarının zedelenmesinden korkmalarındandır.

Yazdığın şeylere cevap vermeyi gerek duymuyorum kardeşlerim gayet güzel söylemişler.

 

sevgili canlar

Bekir Berceste Arman Suheda ve Sardunyam

 

Mübarekler hepinizden Allah razıolsun bi önceki mesajda sizi bilerek anmadım sizin yeriniz ayrı olsun istedim

 

Kardeşler elbette onların yazdıklarının hak olmadığını ispatlayacağız

 

Ama aynı zamanda birbirimize sevgililer sevgilisini ve asrı saadeti çile yıllarını hatırlatmalıyız anlatmalıyız.

 

Allah sevgisi nasıl yaşanır biz nasıl yaşıyoruz birbirimize anlatmalı hatırlarmalıyız.

 

Bu dünyanın bir durak olduğunu hatırlayanlara

 

AHİR ZAMAN

 

 

Hepimizin hakkında hayırlısı olsun

 

esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berakatuhu

Gönderi tarihi:

Ben kimseyi K-A-R-A-L-A-M-I-Y-O-R-U-M.... Size basitçe sorular sordum. Neden cevaplamak yerine, beni karalamakla itham ediyorsunuz? Hadi açıklayın... Kendi karnını doyuramayan adam, o kadar kadının karnını nasıl doyuracak? Açlıktan ayakta duramayan adam, o kadar kadını sırayla nasıl dolaşacak... Yapmayın yahu... Demogoji olduğu o kadar açık ki, yoruma bile gerek yok...

ya ben sana çoluk çocuğun bile anlayacağı bir dille izah yapıyoırum şuna cevab veriniz

10-9-8-7-......bu sayı nerede durur tek tek inersen

yam yam -yam yamın annesi-yamyamın ninesi-yamyamın ninesinin annesi-bu tek tek inersek nerede duracak bu kadar zor bi sorumu

sana sorulan basit sorulara neden cevab veremedin de, basit soruna cevab istiyon

Gönderi tarihi:

Ben kimseyi K-A-R-A-L-A-M-I-Y-O-R-U-M.... Size basitçe sorular sordum. Neden cevaplamak yerine, beni karalamakla itham ediyorsunuz? Hadi açıklayın... Kendi karnını doyuramayan adam, o kadar kadının karnını nasıl doyuracak? Açlıktan ayakta duramayan adam, o kadar kadını sırayla nasıl dolaşacak... Yapmayın yahu... Demogoji olduğu o kadar açık ki, yoruma bile gerek yok...

 

eee önce ben diyenin soracağı soruda bukadar olur.

 

Efendimiz(sas) karnına iki taş bağlamadan kimseyi taş bağlatacak durumda bırakmazdı.

 

Alemlere rahmetin Gül halini yüreğinde hissetmemiş olanlar bunu anlayamazlar

İşte onu anmak onu anlamak onu yaşamak hakiki müslümanı hal hali ile göstermek isteyenlere

 

 

Allah Resûlü, zâhidlerin en zâhidiydi. O’ndaki verâ, yani kaba mânâsıyla şüpheli şeylerden kaçınma, -o seviyede olmak şartıyla- ikinci bir insanda yoktu. O, bütün tavır ve hareketlerini, bu çizgiye göre ayarlamıştı. Allah’tan öyle korkardı ki, sanki kalbi duracak gibi olurdu.. o kadar hassas, o kadar duyarlı idi ki; gözyaşlarının akmadığı ve ürpermediği zaman çok azdı. O, coşarken âdetâ bir derya, dururken de umman gibiydi.

 

Şimdi, hayatını bu çerçeve içinde geçirmiş bir insana, yukarıda arzettiğim âyetleri yanlış değerlendirerek, dünyaya temayül ve günaha meyil urbası biçmek, büyük bir saygısızlık ve korkunç bir aldanmışlıktır. Allah (c.c), O’nu öyle bir yücelik semâsına oturtmuşdur ki, yerde havlayanların sesi, O’na hiçbir zaman ulaşamayacaktır. Nerede kaldı ki, attıkları çamur O’na sıçrayabilsin. Zira O’nun zühdü, takvası, Allah (c.c)’tan korkması ve günahlara karşı fevkalâde derecede hassas davranması, O’nun günah işlemeye meyli olmasıyla kat’iyen bağdaştırılamaz.

 

İşte şimdi de kuşbakışı, O’nun bu derinliklerine temas etmek istiyoruz:

 

Evvela zühd; dünya ona verilse sevinmeme, bütün dünya elinden gitse üzülmeme halidir. Bu hal, Allah Resûlü’nde doruk noktadadır. Bütün dünya O’nun olsaydı, her halde bir arpa tanesi bulmuş kadar sevinmezdi. Bütün dünya, bir anda elinden gitseydi, yine bir arpa tanesi kaybetmiş kadar üzülmezdi. O, dünyayı kalben bu şekilde terketmişti. Ancak bu terk, hiçbir zaman kesben de dünyayı terketmek değildir. Zira, kazanç yollarının en mantıkîsini ve en güzelini bize gösteren, yine Hz. Muhammed Aleyhisselâm’dır. O’nun kesben dünyayı terk etmesi veya insanları buna teşvik etmesi düşünülemez. Dünyayı terk, kalben olmalıdır. Buna en güzel delil de yine Allah Resûlü’nün kurduğu İslâm Site Devleti’nin, kısa zamanda dünyanın en zengin ve en güçlü devletlerinden biri hâline gelmesidir. Bir batılı düşünürün dediği gibi, Allah Resûlü’nün kurduğu bir büyük devletten, daha sonra tam 25 tane imparatorluk ölçüsünde devlet doğmuştur. Osmanlı Devlet-i Âliyesi bunlardan sadece bir tanesidir. Evet, zühdde temel düşünce bu olmalıdır.

 

Allah Resûlü, peygamberliğin aydınlık iklimine adımını attığı andan, dünya bütün debdebe ve ihtişamıyla O’nun ayağının önüne serildiği âna kadar hiç tavrını değiştirmedi. Hatta O, dünyaya geldiği anda sahip olduğu mal varlığına, vefat ederken sahip değildi. Çünkü neyi var, neyi yoksa hep dağıtmış ve infâk etmişti. Bakın metrûkâtına, sadece birkaç keçi ve bir de hanımlarının içinde bulundukları küçük odalar. Onlar da yine millete ait sayılırdı ki, analarımız vefat edince, hepsi de mescide dahil edilmişti. Oraya giden herkesin de bilebileceği gibi, bu hücreler mescidin bir köşesine sıkışacak kadar dar bir yer işgal ediyordu.[1]

 

1. Hasır Üzerinde Yatması

 

Hz. Ömer (r.a), bir gün Allah Resûlü’nün huzuruna girdi. Efendimiz yattığı hasırın üzerindeydi ve yüzünün bir tarafına, hasır iz yapmıştı. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde de, içinde birkaç avuç arpa bulunan küçük bir torba vardı. İşte Allah Resûlü’nün odasında bulunan eşyalar bundan ibaretti. Hz. Ömer (r.a), bu manzara karşısında rikkate geldi ve ağladı. Allah Resûlü niçin ağladığını sorunca da Ömer (r.a): “Ya Resûlallah! Şu anda kisralar, krallar saraylarında kuş tüyünden yataklarında yatarken, (kâinat, yüzü suyu hürmetine yaratılmış olan) Sen, sadece kuru bir hasır üstünde yatıyorsun ve o hasır, Senin yüzünde iz bırakıyor. Gördüklerim beni ağlattı.” cevabını verir. Bunun üzerine Allah Resûlü, Ömer (r.a)’e şu karşılıkta bulunur: “İstemez misin, Ya Ömer! Dünya onların, âhiret de bizim olsun.”[2] Başka bir rivayette ise Efendimiz şöyle buyururlar:

 

 

ما لي وما للدنيا ما أنا في الدنيا إلا كراكبٍ استَظلّ تحت شجرة ثم راح وتركها

 

 

“Dünya ile benim ne alâkam var. Ben bir yolcu gibiyim. Bir ağaç altında gölgelenen bir yolcu.. sonra da orayı terkedip yoluna devam eden...”[3]

 

O, dünyaya bir vazifeyle gelmişti. Duygu ve düşüncede insanlara diriliş solukları getirmiştir. Vazifesi bittiği zaman da dünyayı terkedecekti. Dünya ile bu kadar alâkasız bir insanın, dünya adına bazı şeylere temâyül edeceğine, ihtimâl vermek aklın kabul edeceği şeylerden değildir. Evet, O, asla dünyaya meyletmedi, ve O, hiçbir zaman inhirafa yelken açmadı...

 

2. Sadaka Hususundaki Hassasiyeti

“Akşam yatmış, fakat sabaha kadar dönüp durmuş, bir türlü uyuyamamıştı. Sağına dönüyor, soluna dönüyor, “uf”layıp duruyordu. Sabah, hanımı sordu: “Yâ Resûlallah, bu gece rahatsız mıydınız? Çok ızdırap çektiniz.” Ve Allah Resûlü’nün cevabı şu oldu: Yatağımı hazırlarken, yere düşmüş bir hurma buldum. Onu ağzıma koydum. Fakat sonra aklıma geldi ki, Bizim evde sadaka ve zekat hurmaları da bulunuyor. Ya bu hurma, onlardan ise! İşte sabaha kadar bunu düşündüm, bunun ızdırabıyla sağa sola dönüp durdum. Bir türlü gözüme uyku girmedi.”[4]

 

Sadaka ve zekat O’na haramdı. Ancak bu hurma, kendine ait hediye hurmalardan da olabilirdi. Hatta bu ihtimal, diğer ihtimalden daha kuvvetliydi. Çünkü O’nun hanesinde, sadaka veya zekat malları gecelemez, geldiği gibi dağıtılırdı. Şüphenin en küçüğüne karşı böyle davranan ve hayatını hep böyle hassasiyet içinde geçiren bir insanın, kesin haram olan bir işe yanaşması mümkün müdür? O, en küçük ve şüpheli bir şeyle dahi, ruh dünyasını kirletmeme mevzuunda fevkalade hassasdı. Böyle bir irade, nasıl olur da kesin bir günah karşısında gevşerdi? Hayır, O hiçbir günah karşısında gevşemedi ve ruhunda hiçbir günaha yol vermedi. Ruhu ve iradesi her zaman nezîhti, tertemizdi, öyle yaşadı ve Refîk-i a’lâya da öyle yükseldi.

 

3. “Beni Hûd Sûresi İhtiyarlattı”

 

Hz. Ebû Bekir (r.a), Allah Resûlü’ne sorar: “Ya Resûlallah! Saçınızda ak görüyorum. Birdenbire ihtiyarladınız; bir derdiniz mi var?” Ve İki Cihan Serveri cevap verir: شيبتني هود

 

والواقعة والمرسلات “Beni Hûd, Vâkıa, Mürselât, Sûreleri ihtiyar­lattı.”[5] Hûd Suresinde O’na: فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ “Emrolunduğun şekilde dosdoğru ol.” (Hud, 11/112) denmişti. Bu doğruluk, Cenâb-ı Hakk’ın, Habîbi için çizdiği doğruluktu. Ve O’ndan, bu çizginin korunması isteniyordu...

 

Mürselât, cennet ve cehennemin, zümre zümre ayrıldığını, insanların dehşet içinde iki büklüm olduğunu anlatıyordu. Vâkıa, yine bu zümreleri gösterip teşhir ediyordu. Bu sûrelerde anlatılanlar, Allah Resûlü’nü dehşette bırakıyor ve ihtiyarlatıyordu...

 

4. Ahirete Bakışı

 

Bir sahabi, evinde Kur’ân okuyordu. Aynı zamanda okuduğu Kur’ân, dışardan da duyuluyordu. Tam bu sahabi:

 

 

إِنَّ لَدَيْنَا أَنكَالاً وَجَحِيماً $ وَطَعَاماً ذَا غُصَّةٍ وَعَذَاباً

 

 

âyetlerini okurken, Allah Resûlü oradan geçmekteydi. Birden rengi sarardı ve diz üstü yere çöktü. Sanki âyetler, O’nu ırgalıyor gibiydi. Evet, O, bu âyetlerin tehdidinden öyle korkmuştu.[6]

 

Bu âyetler: “Hiç şüphesiz bizim nezdimizde (onlar için hazırlanmış) boyunduruklar, yakıcı bir ateş, boğazdan geçmez bir yiyecek ve elem verici bir azâb var.” (el-Müzemmil, 73/12-13) diyordu.

 

Aslında, bu gibi ifadelerden hiç endişe etmemesi gereken birisi varsa, o da Allah Resûlü’ydü. Ancak O, bize edep, terbiye ve Allah (c.c) karşısında takınılacak tavır adına ders veriyordu...

 

5. Nazar-ı İlâhî Karşısında Efendimiz

 

Bir gün Allah Resûlü bana: “Kur’ân oku da dinleyeyim.” dedi. Ben de: “Ya Resûlallah! Kur’ân Sana nâzil olup dururken, ben Sana nasıl Kur’ân okurum.” dedim. “Ben başkasından dinlemeyi severim.” buyurdular. Bunun üzerine Nisâ sûresinin başından okumaya başladımve:

 

 

فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِن كُلِّ أمَّةٍ بِشَهِيدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلَى هَـؤُلاء شَهِيداً

 

 

âyetine gelmiştim ki “Yeter yeter!” dediler. Döndüm baktım, Allah Resûlü ağlıyor ve gözyaşları çağlıyordu. Kalbi çatlayacak gibi olmuş ve dayanamama kertesine ulaşmıştı.[7]

 

Âyet, O’na, ahiretteki dehşetli bir tabloyu sergiliyor ve şöyle diyordu: “Her ümmetten bir şahid, seni de bunlara şahid getirdiğimiz zaman nice olur.” (Nisâ, 4/41).

 

[size=2]6. O’nun Tefekkürü [/size]

 

Bir gece Allah Resûlü bana hitaben “Ya Âişe! Müsâade eder misin, bu gece Rabbime ibadet edeyim.” dedi. Ben de “Seninle olmayı severim, fakat Senin hoşuna gidecek olan her şeyi de severim.” dedim.

 

Allah Resûlü kalktı ve namaza durdu. O gece sabaha kadar إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ

 

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip-gelişinde elbette akıl sahipleri için ibretler vardır.” (Âl-i İmran, 3/190) âyetini okudu ve gözyaşı döktü. Sabah olunca ezan okumaya gelen Hz. Bilâl kendisine: “Ya Resûlallah Kendini niçin bu kadar zora koşuyorsun? Allah (c.c) Senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetti.” dedi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s): أفلا أكون عبداً شكوراً buyurdu.“Bana bu kadar ihsanda bulunan Rabbime ihsanı ölçüsünde şükreden bir kul olmayayım mı?”[8]

 

Meğer Allah Resûlü ne için gözyaşı döküyormuş? O, kendi çizgisi içinde, şükür zirvesini tutturamamaktan korkuyor ve bunun için ağlıyor! Böyle bir Zâtın günah işleyeceğini veya günaha meyletmiş olabileceğini, düşünebilir misiniz?..

 

Efendimiz, Allah (c.c)’ın yasak kıldığı şeyleri yapmamakta ne kadar hassas, günaha girmeme mevzuunda ne derece dikkatli davranıyordu ise, emirleri dinleme konusunda da aynı derecede hassas, emre âmade ve titizdi. O’nun masumiyet ve nezahetine sadece bu zâviyeden bakılsa, zannediyorum başka delil aramaya ihtiyaç olmayacak.

 

Aslında, O’nun yaşadığı gibi bir hayat yaşamaya kimse güç yetiremezdi. Ferdî ibadetlerinde, kendine karşı çok disiplinli ve nefsine karşı da çok ciddiydi. Âdetâ O’nun bütün hayatı, ibadete göre programlanmış gibiydi.. âdetâ ibadet etmediği bir an yoktu. Tabii ki ibadeti sadece bildiğimiz, namaz, oruç vs. şeklinde sınırlandırmamak lazım. O yaptığı her işi, ibadet şuuruyla yapıyordu.

 

Biz O’na “Zahidler Zahidi” derken, kelime yetersizliğinden dolayı dedik. Yoksa O’nun zühdünü bir başka kelime ve bir başka lafızla ifade etmek gerekirdi.

 

7. Hayırdaki Sür’ati

 

Birgün mescide geldi, cemaatinin önüne geçti ve namaza durdu. Ardından hemen namazını bozdu ve odasına doğru telaşla yürüdü. Öyle bir heyecan ve telaş içindeydi ki, O’nu gören, yangına gidiyor zannederdi. Biraz sonra geldi. Eski heyecanından eser yoktu. Geçti namazı kıldırdı. Namazdan sonra sahâbe, biraz evvelki heyecan ve tehalükünün sebebini sorunca, şu cevabı verdi: “Biraz evvel bana, fakirlere dağıtılmak üzere birşeyler getirildi. Ben, dağıtmayı unuttum. Tam namaza durduğum sırada hatırladım. Evimde böyle bir mal varken, namaz kılmak hoşuma gitmedi. Gidip Âişe (r.anha)’ye, o malı dağıtmasını söyledim.”[9] İşte buna zühd denir, işte buna incelik denir, işte buna takvâ denir ve işte buna O’nun dünya ile alâkası denir...

 

Defalarca, dünya O’na temessül etmiş, kendini kabul ettirmek istemişti de O, her defasında elinin tersiyle onu itmişti.[10]

 

8. Günlerce Aç ve Susuz Kalışı

 

O’nun, günlerce ağzına bir tek lokma koymadığı çok olurdu.[11] Zaten hayatı boyunca, arpa ekmeğiyle dahi, karnını bir kere doyurduğu vâki değildir.[12] Aylar geçer O’nun evinde bir çorba kaynatmak için ateş yanmazdı.[13]

 

Bir gün namazını oturarak kılıyordu. Kıldığı nâfile bir namazdı. Ebu Hüreyre (r.a), namazdan sonra sordu: Ya Resûlallah! Bir hastalığınız mı var? Namazı oturarak kılıyorsunuz? Verilen cevap cihanı ürpertecek şekildeydi: “Ya Eba Hüreyre, günlerdir ağzıma götürecek birşey bulamadım. Açlık takatımı kesti, ayakta duracak dermanım kalmadı, onun için namazımı oturarak kılıyorum.”

 

Ebu Hureyre diyor ki, bunu duyunca ağlamaya başladım. Allah Resulü kendi durumunu unutmuş, bana teselli veriyordu: “Ağlama Ya Ebâ Hureyre! Burada çekilen açlık, insanı âhiret azabından kurtarır.”[14]

 

O, bir liderdi. Raiyyetinin arasında günlerce aç kalanlar vardı.[15] İşte, Allah Resûlü de kendi hayat standardını onlara göre ayarlamıştı.

 

Teb’ası içinde, maddî hayat itibarıyla en fakirâne hayatı O yaşıyordu.. hem de bunu kendi ihtiyarıyla yapıyordu. İsteseydi müreffeh bir hayat yaşayabilirdi. Bu, O’nun için hiç de zor değildi. Zira, sadece kendisine hediye olarak gelenleri dağıtmayıp yanında bırakmış olsaydı, o gün için en mesudâne bir hayat yaşamasına kâfi gelirdi; ama O böyle yapmayı hiç düşünmedi.

 

Bu, kat’iyen O’nun ve yetiştirdiği cemaatinin dünyaya küsmüşlüğü veya dünyayı terketmişliği mânâsına alınmamalıdır. Mesele bir kısım şom ağızların, “Bir lokma, bir hırka” deyip Allah Resûlüne ait bir ahlâk ölçüsünü alaya aldıkları gibi değildir. İsteyen, kazanır, zengin olur ve Allah (c.c)’ın emrettiği ölçüde zekatını verir, infakta bulunur; evet kimse böyle bir kazancın karşısında değildir.. hatta helâlinden kazanmak İslâm’da teşvik bile görmüştür. Bununla beraber, Allah Resûlü’nün ve O’nun has dairedeki bir kısım arkadaşlarının, yukarıda müşahhas misâllerini verdiğimiz anlayışa ve idrake sâdık kalmaları gerekir. Aksi halde, hergün hızla büyüyen, Mekke ve Medine sınırlarını çoktan aşan bu cemaati, ilk günkü saffet ve duruluğunda tutmak mümkün değildir. Bu cemaat, sırf bir beden ve cismaniyet cemaati değildir. Bu cemaat, aynı zamanda, ruh, kalp, irade ve vicdan cemaatidir. Ve işte Allah Resûlü, cemaatini bu dinamiklerle ayakta tutmaya çalışıyordu. Onlardan istediği her fedakarlığı da, evvela kendisi gösteriyor ve her meselede olduğu gibi bu meselede de çıraklarına örnek oluyordu. İşte, en çarpıcı örneklerden bir tablo:

 

Gecenin yarısıydı. Açlık Allah Resûlü’nün bütün dermanını tüketmiş ve artık gözüne uyku da girmez olmuştu. Belki biraz uyuyabilseydi, açlığın o şiddetli ızdırabından geçici de olsa kurtulacaktı. Ne var ki açlık, O’nu terkedeceğe benzemiyordu. Evinden çıktı, bir tarafa doğru yürümeye başladı. Biraz sonra da bir karartı hissetti. Gelen biri vardı. Dikkatini oraya çevirdi.. tanımıştı... Bu hayatının hiçbir ânında O’ndan ayrılmayan insandı. Düşüncede, aksiyonda hep O’nunla beraber olmuşdu. Şimdi de gecenin yarısında, Medine’nin bu tenha köşesinde randevulaşmış gibiydiler. Gelen, Hz. Ebu Bekir (r.a)’di ve Allah Resûlü, ona selâm verdi. Ardından da sordu: “Yâ Eba Bekir! Gecenin bu vaktinde seni dışarıya çıkaran nedir?” Ebu Bekir (r.a), Allah Resûlü’nü görünce derdini unutuvermişti. Zaten o, hep öyle idi. Hani Mekke’de Allah Resûlü’nü kurtarmak için girdiği kavgada komalık olmuş.. bir gün baygın kalmış ve gözlerini ilk açtığında “Allah Resûlü’ne ne oldu?” diye sormuştu. Anası Ümmü Ümâre kızmış:. “Ölüyorsun; fakat hâlâ O’nu düşünüyorsun”[16] demişti. O, bilmiyordu ki, Ebu Bekir (r.a), O’nu düşünmediği zaman ölürdü. Çünkü Allah Resûlü, onun hayat kaynağıydı. İşte şimdi de O’ndan ayrı kalamamış ve bilemediği bir his, onu buraya kadar sürüklemişti. Sürüklemişti ve Resûlullah’ın sorusuna “Açlık” diye cevap veriyordu. “Evde yiyecek birşey bulamadım, gözüme uyku girmedi ve dışarıya çıktım.” Aynı dünya..!

 

Hemen ardından ekledi: “Anam babam Sana feda olsun Yâ Resûlallah, Sen niye çıktın?” Cevap aynıydı. Allah Resûlü de açlıktan dolayı çıkmıştı.

 

Tam bu esnada bir karartı daha belirdi. Belli ki bu uzun boylu, görkemli insan Ömer’di. Zaten, tablonun tamamlanması gerekiyordu. Allah Resûlü, sağ tarafına Hz. Ebu Bekir (r.a)’i almıştı; ama, henüz sol tarafının her zamanki konuğu yoktu; sanki tabloyu yarım bırakmamak için o da koşup geliyordu. Evet gelen Hz. Ömer (r.a)’di. Karşısında bu iki dostu görünce O da şaşırıp kalmıştı. Selam verdi, selamı alındı. Ve Söz Sultanı, Ömer (r.a)’e de niçin çıktığını sordu. O da, aynı cevabı verdi: “Açlık, Ey Allah’ın Resûlü, açlık beni dışarıya çıkardı” dedi.

 

Efendimiz’in hatırına Ebu’l-Heysem (r.a) geldi. Evi o taraflardaydı. İhtimal gündüz de onu bağında görmüştü. Hiç olmazsa onlara hurma ikram eder ve açlıklarını yatıştırırlardı. “Gelin Ebu’l-Heysem’e gidelim” dedi.

 

Ebu’l-Heysem (r.a)’in evine vardılar. Ebu’l-Heysem (r.a) ve hanımı, uyuyordu. Evde, bir de küçük bir çocukları vardı. Yaşı, beş veya altıydı. Önce kapıyı Hz. Ömer (r.a) çaldı. O gür sesiyle “Ya Ebe’l-Heysem!” diye seslendi. Ne Ebu’l-Heysem (r.a) ne de hanımı sesi duymadı. Fakat, yatağında mışıl mışıl uyuyan o yavru, birden yatağından fırladı, “Baba! kalk Ömer geldi” dedi. Ebu’l-Heysem (r.a), çocuğunu rüya görüyor sandı. “Yat oğlum, gecenin yarısı, bu vakitte burada Ömer’in işi ne!” Çocuk yattı. Kapı açılmayınca, bu defa da o nârin sesli Ebû Bekir (r.a), gelip seslendi: “Yâ Ebe’l-Heysem!” Çocuk yine fırladı, kalktı ve “Baba! Ebu Bekir geldi” diye bağırdı. Babası onu tekrar yatırdı. Fakat son gelen, sesi soluğu cenazeleri dahi dirilten Allah Resûlü’ydü. O, “Ya Ebe’l-Heysem!” diye seslenince, çocuk, artık yayından fırlayan bir ok olmuştu. Hem kapıya doğru koşuyor, hem de “Baba kalk, Resûlullah geldi!” diyordu. Ebu’l-Heysem (r.a), neye uğradığını şaşırmıştı. Hemen kapıya koştu. Gözlerine inanamıyordu. Gecenin bu saatinde, hanesine, Sultanlar Sultanı nüzûl etmişti. Hemen onları içeri aldı. Gidip bir oğlak boğazladı. Bu şeref, insana hayatta belki bir kere nasip olurdu. Hayatının en mes’ûd anını yaşıyordu. Canını bile sofraya koysa azdı. Hurma getirdi, süt getirdi, et getirdi ve bu aziz misafirlerine ikram etti...

 

Açlıklarını bastıracak kadar yediler. Ardından da yine Allah Resûlü’nün gözleri dolu dolu oldu. Ve her hâdiseye ayrı bir buud ve derinlik kazandıran dudaklarından şu sözler döküldü:

 

“Allah’a kasem ederim, işte şu nimetlerden yarın hesaba çekileceksiniz.”[17] Ardından da şu âyeti okudu: ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ

 

عَنِ النَّعِيمِ “O gün, muhakkak bütün nimetlerden hesaba çekileceksiniz” (Tekâsür, 102/8).

 

İşte O, hayatını bu kadar hassas ve bu kadar derin ölçüler içinde geçiren müstesna bir insandı. Böyle bir insanın hayatında inhiraf bulmaya çalışmak, ya garaz, ya da cehalettir.

 

Hz. Ömer (r.a) O’na en yakın olanlardandı ve O’nun hayatının zühd yanını şöyle anlatıyordu: “Allah’a yemin ederim, ben, Resûlullah’ın, sabahtan akşama kadar kıvrandığını bilirim. Zira, hurmanın en kötüsü olan (dakal) denen hurmayı dahi bulup karnını doyuramıyordu.”[18]

 

Halbuki O, kimden isteseydi, O’nun için en mükellef sofralar hazırlardı. Hem buna ne hacet? Kendisine gelen hediyeler, her gün O’na ve ailesine, müreffeh bir hayat yaşatacak ölçüdeydi. Ancak O, geleni dağıtıyor ve yarınlara birşey bırakmıyordu.[19]

 

Kendisine, niçin dünya nimetlerinden istifade etmediği sorulunca da O, şöyle cevap veriyordu:“Dünya nimetlerinden istifadeyi nasıl düşünebilirim ki, İsrafil sûru eline almış, Cenâb-ı Hakk’ın emrini beklemektedir. Böyle bir durumda olan insan, gelişigüzel, dünya nimetlerinden nasıl istifade eder ki?”[20]

 

İşte Alemlere rahmet

 

 

Kaynaklar(numaralara bakınız)

[1] Buharî, Ferâiz, 3; İbn Kesir, el-Bidâye, 5/306.

[2] Buharî, Tefsir, (66), 2; Müslim, Talak, 31.

[3] Tirmizî, Zühd, 44; İbn Mâce, Zühd, 3; Müsned, I/301.

[4] Müsned, 2/193.

[5] Tirmizî, Tefsir, 57.

[6] Kenzû’l-Ummâl, 7/206.

[7] Buharî, Tefsir, (4),9; Müslim, Müsâfirîn, 247-248.

[8] İbn Kesir, Tefsir, 2/164; Kurtubî, 4/197.

[9] Buharî, Ezan, 158; Nesâî, Sehv, 104.

[10] Müsned,2/231.

[11] Müsned, 3/213.

[12] Buharî, Et’ıme, 23; Müslim, Zühd, 22.

[13] Buharî, Rikak, 17; Müslim, Zühd, 28.

[14] Ebu Nuaym, Hilye, 7/109; Kenzü’l-Ummâl, 7/199.

[15] Bkz. Buharî, Et’ıme, 23; Müslim, Zühd, 12; Mecmau’z-Zevâid, 10/322.

[16] İbn Kesir, el-Bidâye, 3/40.

[17] Müslim, Eşribe, 40, Kenzü’l-Ummâl, 7/196.

[18] Müslim, Zühd, 36; İbn Mâce, Zühd, 10; Müsned, 1/24,50.

[19] Buhari, Bedü’l-Vahy, 5-6; Savm, 7; Müslim, Fezâil, 50.

[20] Tirmizî, Kıyâme, 8; Müsned, 1/36; 3/7.

Gönderi tarihi:

Ben kimseyi K-A-R-A-L-A-M-I-Y-O-R-U-M.... Size basitçe sorular sordum. Neden cevaplamak yerine, beni karalamakla itham ediyorsunuz? Hadi açıklayın... Kendi karnını doyuramayan adam, o kadar kadının karnını nasıl doyuracak? Açlıktan ayakta duramayan adam, o kadar kadını sırayla nasıl dolaşacak... Yapmayın yahu... Demogoji olduğu o kadar açık ki, yoruma bile gerek yok...

 

Sevgili yam yam;

 

Bu senin düşüncen,diğeri bizim.Senin anlaman gereken asıl konu şu;elbette seninde değer verdiğin birşeyler vardır.Ailen,varsa evladın,sevgilin vs..Bunlardan birine laf edildiğinde rahatsız olmazmısın?İşte Hz.Muhammed(sav)'de bizim değerlerimiz içersinde önemli bir yer tutuyor.Yukarıda yazdığın şeyler bize göre hakarettir.Ben senin babana ''karnını doyuramayan adam'' diye hitap edince sen ne hissedersen bizde onu hissediyoruz.Bu yaptığın ne tartışma ne fikir.Düpedüz hakaret ve itham.Tarih boyunca herkes birşeyler yazmış,bir şeyler söylemiştir.Bunların içinden bu yazdıklarını bulup getirmen ve diğer yazılan onca güzelliği görmemen de bir kasıt yok mu?Lütfen azıcık saygı.Bak usta olmuşsun,ustalığını böyle kullanma bizim de saygımızı yitirme,saygılar..

Gönderi tarihi:

Muhammed'in açlıktan namaz kılamayacak durumlara düştüğünü iddia edenler :

 

Muhammed madem o kadar açtı da, aldığı eşlerinin mehirlerini nasıl verdi?

Kendi aç iken o kadar eşi ve cariyeyi nasıl doyurdu?

Aldığı ganimetlerin 1/5 i onun değil miydi?

Sağa sola kalpleri islam'a ısındırmak (!) için rüşvetler vermiyor muydu?

Muhammed kurban kesmiyor muydu?

Muhammed zekat vermiyor muydu?

 

Evet verilebilecek bir cevabınız var mı? Var ise söyleyin bilelim, yok ise böyle saçma iddialarda bulunmayın... Muhammed'in hayatını bilen bir tek siz değilsiniz...

 

Sevgili yam yam;

 

Bu senin düşüncen,diğeri bizim.Senin anlaman gereken asıl konu şu;elbette seninde değer verdiğin birşeyler vardır.Ailen,varsa evladın,sevgilin vs..Bunlardan birine laf edildiğinde rahatsız olmazmısın?İşte Hz.Muhammed(sav)'de bizim değerlerimiz içersinde önemli bir yer tutuyor.Yukarıda yazdığın şeyler bize göre hakarettir.Ben senin babana ''karnını doyuramayan adam'' diye hitap edince sen ne hissedersen bizde onu hissediyoruz.Bu yaptığın ne tartışma ne fikir.Düpedüz hakaret ve itham.Tarih boyunca herkes birşeyler yazmış,bir şeyler söylemiştir.Bunların içinden bu yazdıklarını bulup getirmen ve diğer yazılan onca güzelliği görmemen de bir kasıt yok mu?Lütfen azıcık saygı.Bak usta olmuşsun,ustalığını böyle kullanma bizim de saygımızı yitirme,saygılar..

 

Sayın taurusmutis; ben boş, asılsız söylemlerde bulunmuyorum. O yüzden kimse benim iddialarımı çürütmeden, beni birilerini karalamakla itham edemez. Unutma, muhammed'in günlerce aç kaldığını iddia eden ben değildim. Bunu iddia eden senin tarafındaki arkadaşlardı. Siz "Muhammed günlerce aç kaldı. Karnını doyuramadı" gibi iddialarda bulunursanız, kusura bakmayın ama benim de "karnını doyuramayan birisi" ifadelerime kırılmayacaksınız... Özellikle bunu da aşağılama ifadesi olarak kullanmadığımı biliyorsanız...

Gönderi tarihi:

Sana hakedeceğin şekilde bir cevap verirdim ama, ne kadar uğraşırsam uğraşayım, forum kurallarına uygun bir cevap yazamayacağım.

Muhammed'in açlıktan namaz kılamayacak durumlara düştüğünü iddia edenler :

 

Muhammed madem o kadar açtı da, aldığı eşlerinin mehirlerini nasıl verdi?

Kendi aç iken o kadar eşi ve cariyeyi nasıl doyurdu?

Aldığı ganimetlerin 1/5 i onun değil miydi?

Sağa sola kalpleri islam'a ısındırmak (!) için rüşvetler vermiyor muydu?

Muhammed kurban kesmiyor muydu?

Muhammed zekat vermiyor muydu?

 

Evet verilebilecek bir cevabınız var mı? Var ise söyleyin bilelim, yok ise böyle saçma iddialarda bulunmayın... Muhammed'in hayatını bilen bir tek siz değilsiniz...

 

 

Sevgili yam yam;

 

Öncelikle sakin ol.Bak senin bilgilerinin kaynağı kimdir bilmiyorum ama bunları yazanın imanından şüphe ederim.Elbette sende peygamberimizin hayatını bilebilirsin ama kaynakların yanlış olunca bilgilerin de yanlış olur.Yazdığın sorulara cevap yazardım ama sen zaten bunların yanıtlarını biliyorsun.Sadece senin düşüncene uygun olanları buraya,bize taşıyorsun.Biliyormusun ki birkaç şehirde cemaat,müslüman dahi olmayan imamların arkasında saf tutuyor.Cemaatin bunda bir günahı yok.Asıl olan o imamların kime hizmet ettiği.Bunlar gibi birsürü islam düşmanı tarih boyunca dinimizi bozma ve karalama çabalarına girişmişlerdir.Senin bu saçma bilgileri aldığın kişide onlardan olsa gerek.Saygılar..

Gönderi tarihi:

yam yam kardeşim taurus kardeşime katılıyorum ayrıca senin yaptığın yorum sadece onun aç olma durumu değildi senin yazdıklarında kasıtın nedir bilmiyorum ama mesajını yazdıktan sonra değil baban dünyada en çok sevdiğin varlık neyse ona yazılıyormuş gibi bir oku ondan sonra yaz çünkü karşılıklı yazılan mesajlardaki saygıyı yitirteceksindir.

Gönderi tarihi:

Sevgili yam yam;

 

Öncelikle sakin ol.Bak senin bilgilerinin kaynağı kimdir bilmiyorum ama bunları yazanın imanından şüphe ederim.Elbette sende peygamberimizin hayatını bilebilirsin ama kaynakların yanlış olunca bilgilerin de yanlış olur.Yazdığın sorulara cevap yazardım ama sen zaten bunların yanıtlarını biliyorsun.Sadece senin düşüncene uygun olanları buraya,bize taşıyorsun.Biliyormusun ki birkaç şehirde cemaat,müslüman dahi olmayan imamların arkasında saf tutuyor.Cemaatin bunda bir günahı yok.Asıl olan o imamların kime hizmet ettiği.Bunlar gibi birsürü islam düşmanı tarih boyunca dinimizi bozma ve karalama çabalarına girişmişlerdir.Senin bu saçma bilgileri aldığın kişide onlardan olsa gerek.Saygılar..

 

Benim bilgilerimin kaynağı tamamen İslam kaynaklarıdır. Üstelik burada ben bir iddiada da bulunmadım. İddia tarafı sizlersiniz.

 

Ben bu cevapları bilmiyorum sayın taurusmutis... Lütfen beni bu konuda bilgilendirir misiniz?

 

Ben Muhammed'in aynı anda pek çok karısı ve cariyesi olduğunu biliyordum. Yalan mı?

Ben Muhammed'in ganimetlerden pay aldığını biliyordum. Yalan mı?

Ben Muhammed'in kalpleri İslam'a ısındırmak adı altında başka kavimlere rüşvet verdiğini biliyordum yalan mı?

Ben Muhammed'in veda haccı öncesinde 100 deve kurban ettiğini biliyordum. Yalan mı?

 

Lütfen taurusmutis, cevap verin ve beni bilgilendirin. Söz, ben de size teşekkür edecek ve özür dileyeceğim...

Gönderi tarihi:

Muhammed'in açlıktan namaz kılamayacak durumlara düştüğünü iddia edenler :

 

Muhammed madem o kadar açtı da, aldığı eşlerinin mehirlerini nasıl verdi?

Kendi aç iken o kadar eşi ve cariyeyi nasıl doyurdu?

Aldığı ganimetlerin 1/5 i onun değil miydi?

Sağa sola kalpleri islam'a ısındırmak (!) için rüşvetler vermiyor muydu?

Muhammed kurban kesmiyor muydu?

Muhammed zekat vermiyor muydu?

 

Evet verilebilecek bir cevabınız var mı? Var ise söyleyin bilelim, yok ise böyle saçma iddialarda bulunmayın... Muhammed'in hayatını bilen bir tek siz değilsiniz...

 

Gerçi ne yazarsak yazalım sana göre saçma ya ama olsun bildiğini paylaşmakta bir sünnettir..

 

Mehirlerin ne olduğunu biliyormusun?sanmıyorum eş başına 4 hurma

Aynı açlığı ve fakirliği eşleride çekti sen ne sanıyordun lüks sefa içerisindemi yaşıyorlardı Hz. Fatıma diyorki;"Babam evimize geldiği zaman ona yiyecek bişey ikram edemediğimden utanırdım"o dönemde onlar hepsi yediklerini bölüşürlerdi.

Aldığı ganimetlerin 1/5 onundu evet ama ertesi gün toplanıp önceliği dul ve yetimler olmak üzere fakirlere verilirdi

Rüşvet bunu pek anlayamadım??şayet hediyelerini kast ediyorsan ona gelen hediyeleri dağıtırdı zaten o yüzden hediyeyi hediye etmek sünnettir.

Varsa kurban kesecek durumu kesiyordu tabi ama kurbanda bir zorunluluk olmadığını biliyorsundur.

Zekat evet veriyordu hemde öyle çokki kendisi aç kalmaya razı olup fakiri ve yetimi besliyordu ve bunu şiddetle herkese tavsiye ediyordu zaten farz olan bir ibadet.

Gönderi tarihi:

Gerçi ne yazarsak yazalım sana göre saçma ya ama olsun bildiğini paylaşmakta bir sünnettir..

 

Mehirlerin ne olduğunu biliyormusun?sanmıyorum eş başına 4 hurma

Aynı açlığı ve fakirliği eşleride çekti sen ne sanıyordun lüks sefa içerisindemi yaşıyorlardı Hz. Fatıma diyorki;"Babam evimize geldiği zaman ona yiyecek bişey ikram edemediğimden utanırdım"o dönemde onlar hepsi yediklerini bölüşürlerdi.

Aldığı ganimetlerin 1/5 onundu evet ama ertesi gün toplanıp önceliği dul ve yetimler olmak üzere fakirlere verilirdi

Rüşvet bunu pek anlayamadım??şayet hediyelerini kast ediyorsan ona gelen hediyeleri dağıtırdı zaten o yüzden hediyeyi hediye etmek sünnettir.

Varsa kurban kesecek durumu kesiyordu tabi ama kurbanda bir zorunluluk olmadığını biliyorsundur.

Zekat evet veriyordu hemde öyle çokki kendisi aç kalmaya razı olup fakiri ve yetimi besliyordu ve bunu şiddetle herkese tavsiye ediyordu zaten farz olan bir ibadet.

 

Nasıl saçma olmasın ki sayın suheda? Eşlerini de açlığa mı sürüklüyordu? Neden evlendi o zaman? Hem siz demez miydiniz, "Bazı eşleriyle düşkün olduklarından, onlara yardım etmek için evlendi" diye ? Bu nasıl yardımdır ki, onları açlık ve sefalete sürüklüyor? Madem aç bırakacaktı, neden o kadar kadınla evlendi? O kadar cariyeyi nasıl edindi? Onları nasıl doyurdu? Lütfen kendinize dahi mantıklı gelmeyen sözleri bize karşı sarfetmeyiniz...

 

Bazı kavimlere İslam'ı kabul etmeleri karşılığından bağış(!) yapıyordu. Bu rüşvet değil midir?

Gönderi tarihi:

suheda kardeşim eline sağlık zannedersem taurusmutis kardeşiminde cevaplamama nedeni onların kabul etmek istememeleri

 

kardeşim sen zaten biliyosundur da hatırlatiyim dedim

 

hadiyeyi hediye olarak vermek her zaman geçerli değildir o sadece yapılan bağışlardır tabiki efendimizde bunları hak yolda kullanarak dağıtır.

Ama hediyeleşmek sünettir.

 

Bak aklıma ayrıca bir mevzu getirdin efendimiz(sas) bişey dağıtırken(yiyecek vs.)önce çcukalara verirdi.

Ayrıca çocuklarınıza hediye aldığınızda önce kız çocuklarınıza verin çünkü onlar daha duygusal buyurmuştu.

 

yam yam kardeşim yaptığın çok yanlış okuduğun kitaplar yanlış sana yapılan tercümeler yanlış kim bilir hayatında başka nelr yanlış aynı şeyi Aişe validemiz hakkında da yaptın ama sana kanıtladık eğer istersen daha genişinide açıklarız biiznillah

 

şimdi bak kardeşim islamda yapılan fakirlere bağış vardı yanlız bu iman karşılığın dayapılmıyordu nitekim öyle olsaydı o kişi lerden böyle sahabeler çıkmazdı İslam girdiğii her yer hakkı götürmüştür öne sürdüklerinizi herşey saptırılmıştır ve bunlardan bir kaçını da fırsat buulunca bu foruma yazıcam

kardeşim müslümanlar kıtlık taysa bütün müslümanlar kıtlık tadadır.

Üstelik efendimizin evlenmesinin genel nedeni onları himayesi altına almak içindi

o şehvete yenik düşen biri değildi

Efendimiz peygamber olmadan önce isteseydi evlenirdi hemde yaşıda çok genç olurdu öyle değilmi onun için böyle olması daha iyi değilmiydi sizin dedşiğin gibi olsaydı evet ama o bunu yapmadı

hadi diyelimki bunu inkar ettiniz peki ya hiç düşünmezmisin müşrikler ona neler neler önerdilerde onun hizasından zerre kadar sapma olmadı o isteseydi nefsine hizmet edemezmiydi

 

Ne Kadar iyi bilinirse bilinsin bir erkek dul bir kadının evine arada bir bile olsa ve kadınlar 50-55-65 yaşında bile olsa dedikodu çıkar özellikle bu gün bile hatası aranan bir uyarıcı olursan... HZ. MUHAMMAD’E düşmanları(HAŞA ) “ DELİ, CİNLENMİŞ , YALANCI... “ dediler ama hiç bir düşmanı dahi ona " ŞEHVET DÜŞKÜNÜ , ÇIKARCI, RÜŞVETÇİ , ..." diyememiştir.. Özellikle bu konuda düşmandan iyi şahit mi olur..

Gönderi tarihi:

ahirzaman kardeş bence efendimizin hayatı bu forum değil onun hayatını anlatan yüzlerce site binlerce kitab var burda allahın varlığı ve birliği ve peygamberliğin hak olduğu,haşrin gerçek olduğu konusudur.

eğer hayatını buraya taşırsak verilen cevablardada gördüğün gibi efendimiz hakkında ileri geri laflar olacaktır doğrusunu söylersek bu laflar beni incitiyor bunlara cevab vermek istiyorum şu ayeti kerime aklıma geliyo hemen onların ilahlarına inançlarına sövmeyinki onlarda allaha küfretmesinler işte böyle bi şeye sebeb olurum diye çok şeyi yutmak zorunda kalıyorum biz burda karşıt görüşlü arkadaşların iddia ettiği bir konuyu çürütecek bir delilimiz varsa çürütelim yada bizim iddiamızı çürütecek delilleri varsa söylesinler tartışalım öyle değilmi ?

Gönderi tarihi:

Nasıl saçma olmasın ki sayın suheda? Eşlerini de açlığa mı sürüklüyordu? Neden evlendi o zaman? Hem siz demez miydiniz, "Bazı eşleriyle düşkün olduklarından, onlara yardım etmek için evlendi" diye ?

 

:D:D:D Tam tahmin ettiğim gibi başka türlü bir yanıt beklemiyordum zaten e madem ne söylersek saçma neden sorup duruyorsun o zaman aslında anlıyorum ben seni artık anlamaya başladım hemde çok iyi anladım.

 

Ayrıca yukarda ki sözü ben söylemedim başkasıyla karıştırmış olmalısın çünkü ben o şekilde düşünmüyorum evlilklerini Efendimizin.

 

 

 

Dipnot:Sen sürekli soruyorsun farkındamısın benim sana hiç bir sorum olmadı bir düşün bakalım neden????

Gönderi tarihi:

yam yam kardeşim yaptığın çok yanlış okuduğun kitaplar yanlış sana yapılan tercümeler yanlış kim bilir hayatında başka nelr yanlış aynı şeyi Aişe validemiz hakkında da yaptın ama sana kanıtladık eğer istersen daha genişinide açıklarız biiznillah

 

şimdi bak kardeşim islamda yapılan fakirlere bağış vardı yanlız bu iman karşılığın dayapılmıyordu nitekim öyle olsaydı o kişi lerden böyle sahabeler çıkmazdı İslam girdiğii her yer hakkı götürmüştür öne sürdüklerinizi herşey saptırılmıştır ve bunlardan bir kaçını da fırsat buulunca bu foruma yazıcam

kardeşim müslümanlar kıtlık taysa bütün müslümanlar kıtlık tadadır.

Üstelik efendimizin evlenmesinin genel nedeni onları himayesi altına almak içindi

o şehvete yenik düşen biri değildi

Efendimiz peygamber olmadan önce isteseydi evlenirdi hemde yaşıda çok genç olurdu öyle değilmi onun için böyle olması daha iyi değilmiydi sizin dedşiğin gibi olsaydı evet ama o bunu yapmadı

hadi diyelimki bunu inkar ettiniz peki ya hiç düşünmezmisin müşrikler ona neler neler önerdilerde onun hizasından zerre kadar sapma olmadı o isteseydi nefsine hizmet edemezmiydi

 

Ne Kadar iyi bilinirse bilinsin bir erkek dul bir kadının evine arada bir bile olsa ve kadınlar 50-55-65 yaşında bile olsa dedikodu çıkar özellikle bu gün bile hatası aranan bir uyarıcı olursan... HZ. MUHAMMAD’E düşmanları(HAŞA ) “ DELİ, CİNLENMİŞ , YALANCI... “ dediler ama hiç bir düşmanı dahi ona " ŞEHVET DÜŞKÜNÜ , ÇIKARCI, RÜŞVETÇİ , ..." diyememiştir.. Özellikle bu konuda düşmandan iyi şahit mi olur..

 

Hala soruma cevap alabilmiş değilim... Hala bana karnını doyuramayacak kadar aç olan birinin nasıl olur da o kadar kadını eş, cariye olarak alabileceğini açıklayamadınız.

 

Ayşe konusunu kanıtladınız mı ?

 

5575 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, ben altı yaşında iken benimle evlendi. Medine'ye geldik. Benî'l-Hâris İbnu'l-Hazrec kabilesine indik. Ben hummaya yakalandım. Saçlarım döküldü. (İyileşince) saçım yine uzadı. Annem Ümmü Rumân, ben arkadaşlarımla salıncakta oynarken, bana geldi, benden ne istediğini bilmeksizin yanına gittim. Elimden tuttu. Evin kapısında beni durdurdu. Evimizde, Ensârdan bir grup kadın vardı. "Hayırlı, bereketli olsun!", "Uğurlu mübarek olsun!" diye dualar, tebrikler ettiler. Annem beni onlara teslim etti. Onlar kılık-kıyafetime çeki düzen verdiler. Beni, (kuşluk vakti aniden) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm(ın gelişinden) başka bir şey şaşırtmadı. Annem beni O'na teslim etti. O gün ben dokuz yaşında idim."

Buhari, Nikâh 38, 39, 57, 59, 61;

Müslim, Nikah 69, (1422);

Ebu Dâvud, Nikâh 34, (2121); Edeb 63, (4933, 4934, 4935, 4936, 4937);

Nesai, Nikah 29, (6, 82).

 

Bu ne peki?

 

Sizin Fethullah bile bunu inkar edememiş iken...

 

Hz. Aişe validemiz, bir peygamber hanımı, Hz. Ebubekir'in pâkize kızı ve müminlerin anası olmasına rağmen ahiretteki hesap endişesiyle ağlamaktadır. O, Efendimiz (sav) ahirete irtihal buyurduklarında daha yirmi küsür yaşlarındaydı: 8–9 yaşlarında iken kadınlık alemine bir mürşide ve bir muallime olarak İnsanlığın İftihar Tablosu'nun saadet hanesine girmiş ve vahyin sağanak sağanak boşaldığı bir hanede kendini bulmuş,...

 

-http://tr.fgulen.com/a.page/eserleri/akade...leri/a6244.html-

Gönderi tarihi:

Benim bilgilerimin kaynağı tamamen İslam kaynaklarıdır. Üstelik burada ben bir iddiada da bulunmadım. İddia tarafı sizlersiniz.

 

Ben bu cevapları bilmiyorum sayın taurusmutis... Lütfen beni bu konuda bilgilendirir misiniz?

 

Ben Muhammed'in aynı anda pek çok karısı ve cariyesi olduğunu biliyordum. Yalan mı?

Ben Muhammed'in ganimetlerden pay aldığını biliyordum. Yalan mı?

Ben Muhammed'in kalpleri İslam'a ısındırmak adı altında başka kavimlere rüşvet verdiğini biliyordum yalan mı?

Ben Muhammed'in veda haccı öncesinde 100 deve kurban ettiğini biliyordum. Yalan mı?

 

Lütfen taurusmutis, cevap verin ve beni bilgilendirin. Söz, ben de size teşekkür edecek ve özür dileyeceğim...

 

Sevgili yam yam;

 

Senin bakış açınla evet YALAN!!Senin kaynağının yazdığı biçimle YALAN!! ve son olarak içlerinden bir kısmı külliyen YALAN!!

 

Saygılar..

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.