Organik kozmetiğin gördüğü ilgi Avrupa ve Amerika genelinde, ve yavaş yavaş da Türkiye'de gitgide artıyor. İlgi görmesinin sebebi de oldukça basit: sağlıklı ürünlere karşı bilincin artması ya da başka bir deyişle kimyasalların zararlarının farkına varılması.

Gerçekçi olmak gerekirse kimyasalların tümüne, en azından içinde yaşadığımız şu koşullar altında, veda etmemiz pek mümkün gözükmüyor. Evlerde sürekli kullandığımız bulaşık/çamaşır deterjanları, deodorantlar, parfümler, diş macunu, duş jelini nasıl hayatımızdan çıkartamıyorsak, ADSL, cep telefonları ve 3G'den de uzak duramıyoruz. Belki de organik kozmetik bu noktada devreye giriyor. Madem tüm bunlardan kaçış yok, en azından vücudumuza sürdüklerimizin %100 sağlıklı olduğundan emin olalım diyoruz. Tabii organik ürünler adeta bir trend gibi alıp başını yürüyorken bunların içinde aslında organik olmayan ama üzerinde organik/doğal yazıp dikkat çekmeye çalışanlar da var. Doğrusunu anlamanın tek yolu üzerlerinde Ecocert, USDA, Cosmebio gibi uluslararası sertifikaların olup olmadığını kontrol etmek.

 

Unutmayalım ki organik ürünlerin hiçbiri paraben, dioxin, benzyl, sodyum lauril sulfat, parafin, formalheid tipi kimyasallar, sentetik koku ya da boyalar içermiyor. Ürünlerin üzerinde organik yazabilmesi için üretim koşulları, içerikleri ve ambalajlanmasına kadar olan sürecin de onaylanması gerekiyor. Bu sertifika bu ürünlerin hammaddelerinde kullanılan gübreden ambalajının geri dönüşümlü oluşuna kadar tüm prosesin onaylandığı anlamına geliyor.

 

 

Kozmetik çok zararlı. Bu yüzden cildimize en az zararı veren organik kozmetiği kullanmalıyız..

artık organik kozmetik adı altında normal kozmetik ürünler satılıyor ama... bunun karşısına nasıl çıkacağız?

Eczanelerde satılan kozmetikleri satın alalım.