Φ mistik Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 bence bercestecim, senin sözünü ettiğin adamlar bilim adamı değil bilimden nasibini alamamış ve kafa yapısı üzerinde çalıştığı konulara yeterli gelmemiş ayrıca zeka seviyesi de sıradan insanların altında bulunan insanlardır. aksini ispat etsene? Alıntı
Φ zaman Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 sayın mistik siz bilim konusunda ne kadar bilgiye sahipsiniz hangi konularda araştırma yapıyorsunuz. Askerliğinizi bilim adamlarıylamı yaptınız bilim adamı olmadıklarına karar verdiniz...:)) asıl evrim teorisini ve allahın olmadığını savunan adamlar bilimden uzak yaşarlar tüm sonuçlar evreni bir yaratıcının kurduğunu ispatlar sizin gibi işene gelmeyen insanlar bunu bir evirirler bir çevirirler istediklerini yapmaya çalışırlar ama nafile allah bilinci siz üstüne gitsenizde var olacak ve ilerleyecek. allah vardır ve birdir, bunu anlamayan akıllara daha ne diyeyim... allah yaratandıro yaratılmamıştır herşeyi yoktan var etme gücüne haiz olan odur evrenide yoktan vareden o dur. bilim bugün evrenin nasıl yaratıldığını bulamamışmış. kardeşim zaten bizim teknolojimiz bunu bulmaya elverişlimi bakın bakalım. ya hakikaten allah varsada sizin bilim dediğiniz şey onu ispatlayacak kadar kesinleşmemişse o zaman ne olacak bu yaptıklarınız gizlenebilecek mi nereye saklanacaksınız... ALLAH DAİMA HERŞEYE GÜÇ YETİRENDİR. YARATAN VE GÖRÜP GÖZETLEYENDİR. BİZİM AKLIMIZ ONU ALGILAMAYA YETMEZ. ÇÜNKÜ İNSAN BUNA ELVERİŞLİ YARATILMAMIŞTIR O ZAMAN İMTİHAN DÜNYASINDA OLMAZ CENNETTE OLURDUK... Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Mistik sana şunu söyleyebilirim ki,işte sana müslüman bilim adamları.... İslam dinine mensuptular bilimin doruk noktasındaydılar ama islamı mantığada uygun buldular.... Umarım üşenmez ve okursun 1203-1283 tarihleri arasında yaşayan Zekeriya Kazvini ise Aristo'dan beri süregelen beyin ve kalple ilgili birçok yanlış düşünceyi çürütmüştür. Kalp ve beyinle ilgili bilgileri bugünkü bilgilerimize son derece yakındır. Zekeriya Kazvini, Hamdullah Müstevfi el-Kazvini (1281-1350) ve İbnü'n-Nefis'in anatomi üzerine olan çalışmaları modern tıp biliminin temelini atmıştır. Bu bilim adamları daha 13. ve 14. yüzyılda kalp ve akciğerler arasındaki bağlantıları ve atar damarların temiz kan, toplar damarların kirli kan taşıdığını, kanın akciğerlerde temizlendiğini, kalbe dönen temiz kanın beyne ve vücudun diğer organlarına aorta tarafından taşındığını göstermiştir. Ali bin İsa (?-1038)'nın üç ciltlik göz hastalıkları üzerine yazdığı Tezkiretü'l-Kehhalin fi'l-Ayn ve Emraziha isimli eserinin birinci cildi tamamen göz anatomisine ayrılmış olup çok değerli bilgiler mevcuttur. Bu eser daha sonraları Latince'ye ve Almanca'ya çevrilmiştir. Hz.Muhammed Ebu Bekir Zekeriyya Razi (865-925), Ebu Sehl Yahya el-Mesihi (969-1010), Burhaneddin Nefis (?-1438), İsmail Cürcani (?-1136), Kutbeddin Şirazi (1236-1310), Mansur bir Hz.Muhammed, Ebu'l Kasım Zehravi tıp ve anatomi bilimlerinin tarihinde önemli yerleri bulunan Müslüman bilim adamlarından bazılarıdır. Büyük Türk İslam alimi İbni Sina; hem İslam felsefesi üzerine orijinal fikirleri hem de astronomiden müziğe, matematikten tıp bilimi alanında uzun yıllar aşılamayan yapıtlara imza atarak çağları aşmıştır. Bunun yanında FARABİ var... Râzî' var... Râzî Yerleşik inançları sorgulayan felsefî düşünceleriyle tanınmış olan Râzî (öl. 925), bilimle de ilgilenmiş ve kimya ve tıp gibi alanlarda yapmış olduğu çalışmalarla bilim tarihinde seçkin bir yer edinmiştir. Akşemseddin : "Hastalıklar insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma gözle görülemeyecek kadar küçük fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur." diyerek, bundan beş yüz sene önce mikrobun tarifini yaptı... Ve , Ömer hayyam ,El Biruni... İnan daha birçok isim var.... Ama fazla uzatmak istemedim sende asıl bilim adamlarının islam dininden çıktığını da öğrenmiş oldun.... Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Bilim şu an evrenin nasıl oluştuğunu kesin bilemiyor bu doğru. Ancak kesin bilinemediği için dogmatik inançların kabul edilebileceğini de nereden çıkartıyorsunuz. (nerenizden uyduruyorsunuz) Evrenin nasıl oluştuğu kesin bilinmiyor ancak dağların depremi önlemek için varolmadığı biliniyor, bir gök kubbe olmadığı, yıldızlarla şeytan taşlanamayacağı biliniyor. (Burada bir görüşüm olacak. Bir ihtimal vatandaşın biri yıldız kayma olarak bilinen bir olaya şahit olmuş ve bunu Hz.Muhammed'e sormuş olabilir. Neticesinde de böyle bir açıklama gelmiş olabilir. Tabii sadece bir varsayım) Bilmem anlatabildim mi arkadaşlar. Yahu bir de şunu söylemeden yapamayacağım. İnsanın evrim geçirebileceği fikrini çok saçma buluyorsunuz ama nedense topraktan(balçıktan,sudan,adem'in kaburga kemiğinden) yaratılmış olduğu fikrine sıkı sıkıya sarılıyorsunuz.... Çok hoş ya.... Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Yahu bir de şunu söylemeden yapamayacağım. İnsanın evrim geçirebileceği fikrini çok saçma buluyorsunuz ama nedense topraktan(balçıktan,sudan,adem'in kaburga kemiğinden) yaratılmış olduğu fikrine sıkı sıkıya sarılıyorsunuz.... Çok hoş ya.... Kuranda insanın yaratılışı şöyle yazar.... 1- Yaratan Rabbinin adıyla oku! 2- O, insanı bir embriyodan yarattı. 3- Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. 4- O Rab ki kalemle yazmayı öğretti. 5- İnsana bilmediği şeyleri öğretti. 6- Hayır! Doğrusu (kâfir) insan azgınlık eder. 7- Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için. 8- Muhakkak ki dönüş mutlaka Rabbinedir. Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Kuranda insanın yaratılışı şöyle yazar.... 1- Yaratan Rabbinin adıyla oku! 2- O, insanı bir embriyodan yarattı. 3- Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. 4- O Rab ki kalemle yazmayı öğretti. 5- İnsana bilmediği şeyleri öğretti. 6- Hayır! Doğrusu (kâfir) insan azgınlık eder. 7- Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için. 8- Muhakkak ki dönüş mutlaka Rabbinedir. Embriyo mu? İlahi berceste.... Yahu şu müslümanların yaratıcılığına hayranım doğrusu. Kur'an'ı bilimsel yapmak için yapmayacakları şey yok. Sadece bu kadar değil yaratılışla ilgili bir yığın ayet var. Kiminde topraktan der, kiminde sudan, kiminde balçıktan, kiminde çamurdan. Alıntı
Φ arman Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Embriyo mu? İlahi berceste.... Yahu şu müslümanların yaratıcılığına hayranım doğrusu. Kur'an'ı bilimsel yapmak için yapmayacakları şey yok. Sadece bu kadar değil yaratılışla ilgili bir yığın ayet var. Kiminde topraktan der, kiminde sudan, kiminde balçıktan, kiminde çamurdan. Surede geçen kelime ''alak'' kelimesidir.. Ne olur yam yam bodoslama dalıpda kendini dağıtmadan önce biraz bilgilendir kendini.. Ödevin ''alak'' ne demektir araştırmak olsun sonra yine müslümanlara hayran olmaya devam edersin... Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Kuran'ı bilimselleşirmek gibi bie niyetim yok... Çünkü Kuran zaten bilimsel... Seni , beni ve tüm kainatı yaratan Rabbim'in sözlerinin olduğu İlahi bir kitap elbette ki bilimseldir.. Söyle bakalım yam yam 1400 yıl öncesinden EMBRİYO nereden biliniyordu??? bence bercestecim, senin sözünü ettiğin adamlar bilim adamı değil bilimden nasibini alamamış ve kafa yapısı üzerinde çalıştığı konulara yeterli gelmemiş ayrıca zeka seviyesi de sıradan insanların altında bulunan insanlardır. aksini ispat etsene?Diyorsun mistik ama, Sana daha önce gönderdiğim yazıyı yeniden sunarım..... Mistik sana şunu söyleyebilirim ki,işte sana müslüman bilim adamları.... İslam dinine mensuptular bilimin doruk noktasındaydılar ama islamı mantığada uygun buldular.... Umarım üşenmez ve okursun 1203-1283 tarihleri arasında yaşayan Zekeriya Kazvini ise Aristo'dan beri süregelen beyin ve kalple ilgili birçok yanlış düşünceyi çürütmüştür. Kalp ve beyinle ilgili bilgileri bugünkü bilgilerimize son derece yakındır. Zekeriya Kazvini, Hamdullah Müstevfi el-Kazvini (1281-1350) ve İbnü'n-Nefis'in anatomi üzerine olan çalışmaları modern tıp biliminin temelini atmıştır. Bu bilim adamları daha 13. ve 14. yüzyılda kalp ve akciğerler arasındaki bağlantıları ve atar damarların temiz kan, toplar damarların kirli kan taşıdığını, kanın akciğerlerde temizlendiğini, kalbe dönen temiz kanın beyne ve vücudun diğer organlarına aorta tarafından taşındığını göstermiştir. Ali bin İsa (?-1038)'nın üç ciltlik göz hastalıkları üzerine yazdığı Tezkiretü'l-Kehhalin fi'l-Ayn ve Emraziha isimli eserinin birinci cildi tamamen göz anatomisine ayrılmış olup çok değerli bilgiler mevcuttur. Bu eser daha sonraları Latince'ye ve Almanca'ya çevrilmiştir. Hz.Hz.Muhammed Ebu Bekir Zekeriyya Razi (865-925), Ebu Sehl Yahya el-Mesihi (969-1010), Burhaneddin Nefis (?-1438), İsmail Cürcani (?-1136), Kutbeddin Şirazi (1236-1310), Mansur bir Hz.Hz.Muhammed, Ebu'l Kasım Zehravi tıp ve anatomi bilimlerinin tarihinde önemli yerleri bulunan Müslüman bilim adamlarından bazılarıdır. Büyük Türk İslam alimi İbni Sina; hem İslam felsefesi üzerine orijinal fikirleri hem de astronomiden müziğe, matematikten tıp bilimi alanında uzun yıllar aşılamayan yapıtlara imza atarak çağları aşmıştır. Bunun yanında FARABİ var... Râzî' var... Râzî Yerleşik inançları sorgulayan felsefî düşünceleriyle tanınmış olan Râzî (öl. 925), bilimle de ilgilenmiş ve kimya ve tıp gibi alanlarda yapmış olduğu çalışmalarla bilim tarihinde seçkin bir yer edinmiştir. Akşemseddin : "Hastalıklar insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma gözle görülemeyecek kadar küçük fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur." diyerek, bundan beş yüz sene önce mikrobun tarifini yaptı... Ve , Ömer hayyam ,El Biruni... İnan daha birçok isim var.... Ama fazla uzatmak istemedim sende asıl bilim adamlarının islam dinindene mensup olduğunu da öğrenmiş oldun.... Bunlar mı normal insanların seviyesi altında olanlar mistik??? Zeka seviyesi düşük olanlar bunlar mı??? Yani tüm dünyaca bilimde tanınan ve takdir edilen bu insanlar mı??? hadi bakalım bunları da inkar et...... Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2005 Yer üzerinde çıkıntıları bir sahaya çakılmış bir takım kazıkların görüntüsünü andıran ve bu şekilde nice bölgeler meydana getirerek onları üzerinde oturmaya ve medeniyete elverişli, korunmuş yataklar halinde sınırlayıp sabitleştirmiş bulunan dağların yaratılış hikmeti Kur'ân'da başlıca "Yeryüzünde, insanları sarsmaması için sabit dağlar yarattık." (Enbiya, 21/31) gibi âyetlerde geçtiği üzere çalkanma ve sallanmadan korumak suretiyle sabitleştirme ve sükûnu sağlayan baskılar mânâsında ifade edilmiştir ki, bu sallantı ve çalkanışlar insan hayatı bakımından jeolojik, coğrafi, atmosferik ve sosyal olmak üzere birçok yönlerle ilgilidir. Bu ifadede, yerkabuğunun yaşamaya uygun bir şekilde oluşumu için yer çekiminin merkezden çevre yüzeyine doğru yayılışının çeşitlilik ve denkliğini ve dahilî püskürmelere karşı koymayı sağlam ve deniz ile karaları ayırmak suretiyle kara kısımlarını deniz seviyesinden değişik yüksekliklerde yükselerek, deniz sularının çekilip çoğalmasıyla olabilecek tufanlardan kurtarılması ve nehirlerin akması için su depoları, kaynaklar ve su yolları teşkili; rüzgarların, bulutların, yağmurların farklı akımlarla dağıtımı ve değişik iklimlerle değişik hayat şartlarının ve yiyecek ve içeceklerin çeşitli şekillerde hazırlanması, daha sonra da sosyal bakımdan insanlık akınlarının, birbirlerine karışmalarının, çarpışmalarının ve çatışmalarının sınırlanması ve düzenlenmesi gibi sayılamayacak kadar çok faydaları bir özetleme ve doğal durumların hayata uygun olmayan zorunlu neticelerine de bir işaret vardır. Öyle ki yüce Allah'ın hayat bakımından özel lütfu olup da yeryüzü döşenmemiş, üzerine dağlar oturtulmamış, oturma ve korunma bölgeleri oluşturulup sabitleştirilmemiş, yer yüzeyi deniz seviyesinde bırakılmış olsaydı, tabiat bakımından üzerinde rahatça durabilme mümkün olmayacak sürekli bir çalkantı ve sallantı olacaktı. Görülmekte olan hayat ve hayat şartları oluşmayacak, merkez ve çevreden tabii akımlara karşı direnme ve savunma sebepleri verilmemiş olacaktı. Yetiştirilen bağ ve bağçeler şöyle dursun bir hububat tanesi ve hücrecik bile tutunamıyacaktı. Onun için gök kapılarının açılması, dağların yürütülüp serap haline getirilmesi Kıyamet olacaktır. Bunlar burada aslında derin olmakla beraber gayet basit gibi görünen en açık ana hatlarıyla hatırlatılarak birbirlerine karşıt olan şeylerin olağanüstü demek olan çeşitliliği ve mantıki olarak birbirlerinin varlığını gerektirmesi itibariyle hayat tarzından niçinli ve kesin deliller halinde yaratıcının yapma ve iradesine, lütuf ve ihsanına, insanlığın yükümlülüğüne, yapılmanın yıkımına, dünyanın ahiret ile bir çift oluşturmasına delalet ettiğine ve ona göre bir hareket çizgisi belirlenmesine dikkatleri çekecek şekilde gösterilivermiştir. (yorumsuz) Saygılar... Alıntı
Φ mistik Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2005 berceste! doğrusu senin kafanın nasıl bir mantıkla çalıştğını anlamış değilim. yani müslüman bilim adamı var diye onların her söylediğini kabul mü edeceğiz. böyle düşünürsek hıristiyan da olmalıyız, ya da budist de olmalıyız. ya da en iyisi bence yahudi olmayı daha çok hak ediyoruz. bu çok saçma. bu ancak kendine bir önder arama girişimi olur. muhtemelen, böyle düşünüyorsan eğer hayatta da her zaman kendine bir önder bir şeyh arıyorsundur. hatta tahmin edeyim muhtemelen sen bir cemaate veya bir şeyhe de tabisindir. çünkü onlar olmadan yaşamında rahat edeceğini sanmıyorum. doğru mu söylüyorum bercestecim?farabi dedidiye herkes sence allaha inanmalı mı? Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2005 Asıl ben senin kafanın nasıl çalıştığını anlamadım!! Ya da çalışıyor mu... LÜTFEN BİR KERE OLSUN YAZILANLARI DOĞRU ANLAYIN!!! Ben o isimleri onlar müslüman , sizde olun diye yazmadım..SENİN SU YAZDIKLARINA CEVABEN YAZDIM!!! bence bercestecim, senin sözünü ettiğin adamlar bilim adamı değil bilimden nasibini alamamış ve kafa yapısı üzerinde çalıştığı konulara yeterli gelmemiş ayrıca zeka seviyesi de sıradan insanların altında bulunan insanlardır. aksini ispat etsene? Bilmem anlıyormusun... berceste! doğrusu senin kafanın nasıl bir mantıkla çalıştğını anlamış değilim. yani müslüman bilim adamı var diye onların her söylediğini kabul mü edeceğiz. böyle düşünürsek hıristiyan da olmalıyız, ya da budist de olmalıyız. ya da en iyisi bence yahudi olmayı daha çok hak ediyoruz. bu çok saçma. bu ancak kendine bir önder arama girişimi olur. muhtemelen, böyle düşünüyorsan eğer hayatta da her zaman kendine bir önder bir şeyh arıyorsundur. hatta tahmin edeyim muhtemelen sen bir cemaate veya bir şeyhe de tabisindir. çünkü onlar olmadan yaşamında rahat edeceğini sanmıyorum. doğru mu söylüyorum bercestecim?farabi dedidiye herkes sence allaha inanmalı mı? Bu arada uslubuna dikkat et..Sen kimsin de benim hakkımda sacma sapan konusuyorsun!!! Daha kendi yazdıklarını unutup,verilen cevabı anlamayan, bir de utanmadan seviyesizce konusan sensin...Sen benim ile ilgili kişisel hiç bir yorum yapamazsın...Seviyeni takın... Ben hayatımda yalnızca Rabbime tabiyim... Bu arada dediklerin tutmadı ama emin ol ki senin gittiğin yoldan gitmekten bu milyon kat iyidir... Bİr söz vardır ; Kişi başkasını kendini aynada görür gibi görür .... Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2005 berceste! doğrusu senin kafanın nasıl bir mantıkla çalıştğını anlamış değilim. yani müslüman bilim adamı var diye onların her söylediğini kabul mü edeceğiz. böyle düşünürsek hıristiyan da olmalıyız, ya da budist de olmalıyız. ya da en iyisi bence yahudi olmayı daha çok hak ediyoruz. bu çok saçma. bu ancak kendine bir önder arama girişimi olur. muhtemelen, böyle düşünüyorsan eğer hayatta da her zaman kendine bir önder bir şeyh arıyorsundur. hatta tahmin edeyim muhtemelen sen bir cemaate veya bir şeyhe de tabisindir. çünkü onlar olmadan yaşamında rahat edeceğini sanmıyorum. doğru mu söylüyorum bercestecim?farabi dedidiye herkes sence allaha inanmalı mı? Akıl akıldan üstündür. Burada hiç kimse profösör değil, alim değildir.. Bir kimsenin ilmine güvendiği bir alimin yolunu izlemesinin neresi saçma.. İnanmayanlar Darwin gibilerin yoluna gider, inananlar da kendilerine göre ilmine güvendikleri alimlerin peşinden gider.. Her birimiz alim olsak dediğin doğru, kendi ictihatlarımızla hareket edelim.. Ama öyle değiliz.. Saygılar.. Alıntı
Φ Saral Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2005 arkadaşlar bence konunun ağırlığını başka yöne doğru kaydırdınız. burada tartıştığımız şey tanrının durumuydu. bence bu konu üzerinde daha fazla yoğunlaşmak gerekir. bunun dışında arkadaşımın sitemine cevap olarak elbette allahı aklımızla bulup onunla sorgulayacağız. eğer burada ben varsam bir başkasının aklıyla ya da söylediklerimle hayatıma yön vercek kadar akıldan yoksun olduğumu düşünmüyorum. ben hiç bir zaman başkalarının düşüncelerinin izinden gitmedim. evet onlardan haberim var ve dirkkate alırım da ama kararı ben veririm. benim yerime ne tanrı karar verebilir ne peygamber ne de bir şeyh... onun için ya ben tanrıyı aklımla bulurum ya da o gelir beni bulur. canı isterse! Senin yerine kimse karar veremez. Bir mümin için de kimse karar vermiyor. O bahsettiğin Paygamber, Şeyh vs. kabul edenler için sadece birer yol göstericiden ibarettirler. İnsan bütün kararlarını kendisi verir. Eğer böyle olmasaydı bu kararlarından dolayı mesul tutulmazdı. Allah Rahman suresinin başlarında, insanı yarattığını ve ona anlamayı ve anlatmayı öğrettiğini söylüyor. Anlayabilen insan, artık "anlamaktan" mesuldur. İnsan da anlamak ve anlatmaktan ibarettir. Ya da diğer canlılardan belirgin yegane farkı budur. Hatta insandaki anlama özelliği "Anlatacak şeyleri olan bir Tanrı" için kafi bir delildir. Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2005 Surede geçen kelime ''alak'' kelimesidir.. Ne olur yam yam bodoslama dalıpda kendini dağıtmadan önce biraz bilgilendir kendini.. Ödevin ''alak'' ne demektir araştırmak olsun sonra yine müslümanlara hayran olmaya devam edersin... Vay bea, yıllardır embriyoyu "bir kan pıhtısı" diye yutturmuşlar bize.... Ne acı değil mi? Millet belki haberiniz yok ama 3.000 sene evvel mısırlılar beyin ameliyatı yapıyordu. Siz "o zamanlar embriyo biliniyor muydu" diye soruyorsunuz hala. Alıntı
Φ arman Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2005 Sıkışınca minder değiştirmelere devam yine Konumuz mısırlılar değil be canım .. Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2005 Sıkışınca minder değiştirmelere devam yine Konumuz mısırlılar değil be canım .. O cevap "o zamanlar embriyoyu nasıl biliyorlardı" diye soran arkadaşaydı. Hemen zıplama... (bu arada bu tür kelimeleri tasvip etmiyorum.) Bu arada "alak" kelimesinin anlamını bir yazar mısın arman. Kim yanıltıyor milleti bir anlayalım. Alak "bir kan pıhtısı" mı yoksa "embriyo" mu? Alıntı
Φ arman Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2005 Yaratan Rabbin adıyla oku. O, insanı bir "alak"tan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir." (Alak Suresi, 1-3) "Alak" kelimesinin Arapça'daki anlamı, "bir yere asılıp tutunan şey" demektir. Hatta alak kelimesi asıl olarak deriye yapışarak oradan kan emen sülükleri tanımlamak için kullanılır. Döllenmiş yumurta da tam olarak ayette bildirildiği gibi rahim duvarına asılıp tutunmaktadır. Bundan 1400 sene öncesinde indirilmiş olan Kuran'da, anne karnında gelişmekte olan hücreyi bu özelliğiyle tarif eden bir kelime kullanılması, Kuran'ın mucizelerinden biridir Yani yam yam bu senin ödevindi be arkadaşım çok hazırcısın yaa.. Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2005 Yaratan Rabbin adıyla oku. O, insanı bir "alak"tan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir." (Alak Suresi, 1-3) "Alak" kelimesinin Arapça'daki anlamı, "bir yere asılıp tutunan şey" demektir. Hatta alak kelimesi asıl olarak deriye yapışarak oradan kan emen sülükleri tanımlamak için kullanılır. Döllenmiş yumurta da tam olarak ayette bildirildiği gibi rahim duvarına asılıp tutunmaktadır. Bundan 1400 sene öncesinde indirilmiş olan Kuran'da, anne karnında gelişmekte olan hücreyi bu özelliğiyle tarif eden bir kelime kullanılması, Kuran'ın mucizelerinden biridir Yani yam yam bu senin ödevindi be arkadaşım çok hazırcısın yaa.. Bilimsellik adına yeni yeni şeyler uyduruyorsunuz. Bravo doğrusu. Milleti kandırmayın... Ben buraya tüm anlamlarını yazıyorum ki millet bu saçmalıklara inanmasın. Bakalım rahim duvarına asılan yumurtadan mı bahsediyormuş, yoksa spermden ya da kan pıhtısından mı? ALAK : Kan. Kızıl veya koyu ve uyuşuk kan. * Yapışkan veya ilişken nesne. * Hayvanat. * Bir işe mülâzemet eylemek. * Husumet-i lâzime veya muhabbet-i lâzime. Aşk ve muhabbet eylemek. Bir işe başlayıp o işe devamlı olmak. * Bir şeye ilişip tutulmak. * Yapışkan, balçık ve çamur. * Kadının gebe kalması. * Pıhtılaşmış kan. * Sülük. (Kamus'tan hülâsa) Alıntı
Φ zalmehmet Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2005 şunu sorgulamamızgerekir: acaba allah benim günah işleyeceğimi biliyor mu bilmiyor mu? eğer biliyor dersek, o zaman kötülükleri neden engellemiyor? o mutlak anlamda kullarının iyiliğini isteyen bir varlık değil miydi. o sonsuz ihsan sahibi değil miydi? bir annede bulunan şefkatin milyonlarca belki daha fazlası onda mevcut değil miydi? suç işleyecek bir kulunun bu günaha girmesine nasıl izin verir allah? izin verir mi? veriyor. niye izin veriyor. yoksa aslında izin vermek istemiyor da gücü mü yetmiyorl. yani gücü yetmediği için mi böyle bir duruma göz yumuyor? şüphesiz gücü yetiyor. ama neden böylebir olay vuku buluyor? buradabir çelişkiyle karşı karşıyayız. ya tanrının herşeye gücü yetmiyor ya da bizim iyiliğimizi istemeyen kıskanç bir tanrı var ortada. o nasıl bile bile böyleb ir olaya şahit olur. böyle bir durumda tanrının sıradan birinsandan farkı ne olabilir ki? demek ki böyle bir çıkmaz içinde b ir çözüme ulaşmalıyız. işte bunoktada diyorum ki yukarıdaki saydığımız özelliklerde bir tanrı yok? bir çözüm olmalıdır? böyle birdüğümü nasıl çözeceğiz? Tanrının her şeyi bildiğini kabu l ettiğimiz zaman ortaya böyle bir seyirci çıkıyor! bunu tartışalım ve sonuca bağlayalım önce. sizce böyleb ir problem yok mu? Saygılarımla cevaplarınızı bekliyorum! Sen çıkmışsın raydan.... Allah sonunu hayır eyleye... Bunları kendin iarde et ...... oku çok oku Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2005 Arkadaşlar ilk yaratılış ve ondan sonraki üremeyi aynı kefeyemi koyuyorsunuz.. Saygılar.. Alıntı
Φ mistik Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 arkadaşlar ben bu forumun bi taraflarına bir şeyler yapacağım ama... neyse. herhalde site yöneticileri bana ters düşmüş olacaklar ki yazdığım yazıları siliyorlar. yani anlamıyorum, eğer burada yazılanlar hayatın içinden olan şeylerse forumun dışına atmanın hiç bir mantıki izahı yoktur. onun için bu gün çok kızgınım. madem sileceksiniz niye böyebir ortam yaratıyorsunuz sitenin allahları. Gerçek allah bile bana böyle bir imkanı vermişken niye burdakiler vermiyor anlamış değilim. sonraaaaa, işte öyle... bir de tanrı vardı galiba... Alıntı
Φ Saral Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Kader meselesi, Tanrı'yı kabullenmekte yeterli bilgiye sahip olmayanların sürekli takıldıkları bir sorundur. Bu Tanrı'nın yeterli tarifinin yapılmamsındandır. Yani Yaratanı, yaratılmışların kriterleri ile tanımlamaktan ileri gelir. Zaman kipleri Tanrı için geçerli değildir. Yani geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman insanın algıladığı bir durumdur. Yaratıldığımız mekanlarla alaklı bir durumdur. Zamana muhataç olmayan Tanrı'ının "Bilgisi" ni, insanın zaman algısıyla yorumlayıp, kader izahına kalkmak Tanrı'yı insanlaştırmak olur. Bize göre var olan geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman kavramları Tanrı için yoktur ve bu yüzden O'nun "Bilmesi"nin geçmiş ve gelecek zamanlarla izahatı yanlış olur. Geçmiş ve gelecek zamanın üstünde olan bir "Bilgi" insanın mesuliyetini gidermez. Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Yer üzerinde çıkıntıları bir sahaya çakılmış bir takım kazıkların görüntüsünü andıran ve bu şekilde nice bölgeler meydana getirerek onları üzerinde oturmaya ve medeniyete elverişli, korunmuş yataklar halinde sınırlayıp sabitleştirmiş bulunan dağların yaratılış hikmeti Kur'ân'da başlıca "Yeryüzünde, insanları sarsmaması için sabit dağlar yarattık." (Enbiya, 21/31) gibi âyetlerde geçtiği üzere çalkanma ve sallanmadan korumak suretiyle sabitleştirme ve sükûnu sağlayan baskılar mânâsında ifade edilmiştir ki, bu sallantı ve çalkanışlar insan hayatı bakımından jeolojik, coğrafi, atmosferik ve sosyal olmak üzere birçok yönlerle ilgilidir. Bu ifadede, yerkabuğunun yaşamaya uygun bir şekilde oluşumu için yer çekiminin merkezden çevre yüzeyine doğru yayılışının çeşitlilik ve denkliğini ve dahilî püskürmelere karşı koymayı sağlam ve deniz ile karaları ayırmak suretiyle kara kısımlarını deniz seviyesinden değişik yüksekliklerde yükselerek, deniz sularının çekilip çoğalmasıyla olabilecek tufanlardan kurtarılması ve nehirlerin akması için su depoları, kaynaklar ve su yolları teşkili; rüzgarların, bulutların, yağmurların farklı akımlarla dağıtımı ve değişik iklimlerle değişik hayat şartlarının ve yiyecek ve içeceklerin çeşitli şekillerde hazırlanması, daha sonra da sosyal bakımdan insanlık akınlarının, birbirlerine karışmalarının, çarpışmalarının ve çatışmalarının sınırlanması ve düzenlenmesi gibi sayılamayacak kadar çok faydaları bir özetleme ve doğal durumların hayata uygun olmayan zorunlu neticelerine de bir işaret vardır. Öyle ki yüce Allah'ın hayat bakımından özel lütfu olup da yeryüzü döşenmemiş, üzerine dağlar oturtulmamış, oturma ve korunma bölgeleri oluşturulup sabitleştirilmemiş, yer yüzeyi deniz seviyesinde bırakılmış olsaydı, tabiat bakımından üzerinde rahatça durabilme mümkün olmayacak sürekli bir çalkantı ve sallantı olacaktı. Görülmekte olan hayat ve hayat şartları oluşmayacak, merkez ve çevreden tabii akımlara karşı direnme ve savunma sebepleri verilmemiş olacaktı. Yetiştirilen bağ ve bağçeler şöyle dursun bir hububat tanesi ve hücrecik bile tutunamıyacaktı. Onun için gök kapılarının açılması, dağların yürütülüp serap haline getirilmesi Kıyamet olacaktır. Bunlar burada aslında derin olmakla beraber gayet basit gibi görünen en açık ana hatlarıyla hatırlatılarak birbirlerine karşıt olan şeylerin olağanüstü demek olan çeşitliliği ve mantıki olarak birbirlerinin varlığını gerektirmesi itibariyle hayat tarzından niçinli ve kesin deliller halinde yaratıcının yapma ve iradesine, lütuf ve ihsanına, insanlığın yükümlülüğüne, yapılmanın yıkımına, dünyanın ahiret ile bir çift oluşturmasına delalet ettiğine ve ona göre bir hareket çizgisi belirlenmesine dikkatleri çekecek şekilde gösterilivermiştir. (yorumsuz) Saygılar... Hayal gücünüze hayranım doğrusu. Bir tek basit cümleden o kadar çok anlam çıkarıyorsunuz ki, peah,peah,peah... Kralx sen de ben de dağların nasıl oluştuğunu biliyoruz. Bir tek cümleyi 15 satırlık makale halinde savunarak durumu kurtarma çabalarınız nafiledir. Arkadaşlar ilk yaratılış ve ondan sonraki üremeyi aynı kefeyemi koyuyorsunuz.. Saygılar.. Bunu hangi iletiye atfen sordun anlayamadım.... Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Yazılandan ziyada yazanı hedef almanız, yazacak birşey bulamamanız anlamına gelir... "Bu arada "alak" kelimesinin anlamını bir yazar mısın arman. Kim yanıltıyor milleti bir anlayalım. Alak "bir kan pıhtısı" mı yoksa "embriyo" mu?" Senin yazından ötürü o yazıyı yazdım.. İlk yaratılışta embiryo olayı yoktur.. Saygılar.. Alıntı
Φ MonumenT Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2005 BAK ARKADAŞ KENDİ İNANCINI KENDİNE SAKLA... BİZ NEYE İNANIP NEYE İNANMAYACAĞIMIZI SENDEN ÖĞRENECEK DEĞİLİZ. OKUDUĞUN EVRİM TEORİSİ GİBİ BİR KAÇ KİTAPTAN ALINTILAR YAPARAK BURADA LAF OLSUN DİYE KONU AÇMA. BİZİDE SANA CEVAP VERMEK ZORUNDA BIRAKMA. ALLAH'IN VARLIĞINI KABULLENEMEYECEK BİR AKLIN VAR. ÇÜNKÜ ŞU İÇİNDE BULUNDUĞUN DÜNYANIN NASIL OLUŞTUĞUNU VE BUNUN GİBİ BİR ÇOK ŞEYİ BİLMEDİĞİN MALUM AÇTIĞIN KONULARDAN. İNAN O İNANMADIĞIN ALLAH(CC) SANA BU DÜNYADA NEFES ALIP YAŞAMA GİBİ BİR AYRICALIK VERDİĞİ İÇİN HALİNE ŞÜKRETMELİSİN. SÖYLER MİSİN BUNU SANA HANGİ KUVVET YAPTIRABİLİR? İNANDIĞIN ATOMLAR VE BUNLARIN OLUŞTURDUĞU BİLEŞİMLER Mİ? (ONLARIDA MEYDANA GETİREN MÜKEMMEL BİR VARLIK VAR) BİR BAŞKA KONUNDA ALLAH(CC) MATEMATİĞİ YOK GİBİ DELİSAÇMASI BİR LAF ATIP ALLAH(CC) VARLIĞINDAN ANCAK MATEMATİĞİNİN OLMAMASINDAN BAHSEDİYORSUN. BU KONUNDA İSE ALLAH(CC)'IN OLMADIĞINDAN. SÖYLERMİSİN SÖYLEDİKLERİN ÇELİŞKİLİ DEĞİL Mİ? LÜTFEN FİKİRLERİNİ KENDİNE SAKLAYIP İNANADIĞIN ŞEYLERLE YAŞAMANA DEVAM ET. BAKALIM BİR GÜN BU ALDIĞIN NEFES DURDUĞUNDA NASIL BİR VARLIKLA KARŞILAŞACAKSIN. O ZAMAN BURAYA YAZDIKLARIN VE BURAYA BUNDAN SONRA YAZACAKLARINI DÜZELTME ŞANSIN OLMAYACAK. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.