Φ siosteran Gönderi tarihi: 13 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 13 Nisan , 2006 Değerli Arkadaşlar; İnternette bulmuş olduğum bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. (Şu anda Türkiye'de laik ve antilaik iki ayrı düşünce sistemi mevcuttur.Bu iki ayrı sistemi bir araya getirmenin bu saatten sonra zor olacağını düşünüyorum.Başka bir görüş açısıyla bu durum,modernlik ve demokrasi olarak iki ayrı şekilde düşünülebilir.Ancak bu temel şekilcilik meselesini başlangıçta ele almazsak ne dış dünyada itibarımız kalır,ne de gelişebiliriz.İşin özünün geç de kalınmış olsa laik eğitim olması gerekir.Aksi takdirde,bu sofuluğun devamı halinde,jeopolitik önemimizden dolayı ABD,AB ve İsrail gibi siyonist güçler,akbabalar gibi etrafımızda dolanır,bizleri her fırsatta huzursuz eder,otorite zayıflığı buldukları anda memleketi işgal ederler.Türk milletinin yapamadığını onlar zorla yaparlar.Bunu da hiç kimse istemez. Durum vahimdir,yumurta kapıya dayanmıştır.Onlara bu fırsatı vermeden kendimize gelmenin sırasıdır.) Dinde şekil ve ruh Günümüzde bazı kişi ve çevreler, İslam’ı; sevgi, hoşgörü, bağışlama... gibi evrensel ilkelerinden soyutlayarak; giyimi sakal, bıyık ve turban gibi şekle indirgemiş durumdalar. Her devirde bu bakış açısına sahip kişi ve gruplar var olmuşsa da, zamanımızda bu çok göze batıcı hale gelmiştir. O kadar ki, bazılarının gözünde ayrıntı veya teferruat dediğimiz şeyler, öz ve ruh yerine geçmiş; dinde esas olan öz ve ruh ise ikinci plana veya geri plana itilmiştir. Bu, ebedi ve evrensel bir din olan İslam’ı, bu niteliğinden uzaklaştırmaya yarayan yanlış ve tehlikeli bir çabadır. İslam itici değil, çekici; ayrımcı değil kucaklayıcı bir dindir. Şekil unsurunu öne çıkaranlar veya ona ağırlık tanıyanlar, toplumda zaten mevcut olan kutuplaşma eğilimine de bilerek veya bilmeyerek hizmet etmiş oluyorlar. Bu memlekette, samimi olarak hac görevini yerine getirmek isteyen, ama hacdan döndüğünde çeşitli nedenlerle sakal bırakamayacağını ifade eden bir Müslüman’a, "Senin haccın geçerli olmaz" denebilmektedir. Sakal bırakan hacı, sakal bırakmayanı, görüşülüp konuşulmaya layık görmeyebilmektedir. Bazı hoca efendiler, "Beş vakit namazını kılmayan, boşuna oruç tutmasın", veya "Beş vakit namazını, cuma namazını kılmayanlar bayram namazına da gelmesin" gibi itici sözleriyle İslam’ı yaşamaya az çok hevesli olan insanları, bilhassa gençleri bu heveslerinden soğutabilmektedirler. Yüce Rabbimizin, kutsal kitabımızda yer alan sınırsız af ve merhamet fermanları; alemlere rahmet olan Peygamberimizin; kafirlere, münafıklara bile şamil olan teennili, bağışlayıcı, hoşgörülü tutumu dikkate alındığında, hiçbir tür fanatizmin, şekilcilik hegemonyasının dinde prim yaptığını söylemek mümkün olmaz. Gayretkeşlik, kraldan fazla kralcılık herhalde bazı insanların doğasında mevcut bir özelliktir. Böyleleri her devirde bulunmuştur. Peygamber devrinde bile. Bunlardan birkaçı, Cenab - ı Hak’kın en sevgili peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Müslümanlığını az bulup; hiç evlenmemek, devamlı namaz kılıp oruç tutmak suretiyle O’ndan daha fazla Müslüman olmaya kalkışmışlardır. Bu girişimleri duyulunca, Hz. Peygamber’in, İslam’da ruhbanlık olmadığı, her işte kendisini örnek almaları gerektiği konusunda ikazına hedef olmuşlar, tutumları da Peygamber tarafından kınanmıştır. Efendimiz şu hadisiyle de bu ikazını herkese ve her devre şamil hale getirmiştir: (Ağır ve yıpratıcı olanı seçmek suretiyle) "dinle yarışa giren her kişi mutlaka yere serilir." Dinimizde şeklin değil, ruhun; kabuğun değil, özün önemli olduğunu ise şu hadisiyle perçinlemiştir: "Allah sizin suretlerinize (dış görünüşünüze) ve mallarınıza (zenginliğinize) değil, kalplerinize ve amellerinize (davranışlarınıza) değer verir" Doğa ile empati Doğa karşısında yetişkin olabilmek için doğayı öğrenmeliyiz. Denizlere uçup gidiveren bir avuç toprağın kaç yılda oluşabildiğini; kolayca kırıverdiğimiz bir dalın kaç yıllık bir evrimin ürünü olduğunu; zevk olsun diye vurduğumuz kuşların ve eziverdiğimiz solucanların doğadaki işlevinin ne olduğunu öğrenmeliyiz. Aral Gölü’nün, Beyşehir Gölü’nün niçin kurumakta olduğunu, Karadeniz’in, Marmara’nın nasıl ölmekte olduğunu öğrenmeliyiz. Fabrika bacalarından yükselen dumanların ne taşıdığını, sularımızı ve topraklarımızı kirleten kimyasal atıkların, ağır metallerin, tarım ilaçlarının, sebzelere ve etlerini yediğimiz hayvanlara nasıl geçtiğini ve sonunda vücudumuzda nasıl biriktiğini öğrenmeliyiz. Artık ana sütü de saf değil. Haktanır’ın (1994) belirttiği gibi, günümüzde annelerin sütünde belirmeye başlayan kimyasal zehirlerin, bebeklerimize nasıl geçtiğini de öğrenmeliyiz. Ve trenin kaçmasına beş kala, çevremizi nasıl koruyabileceğimizi öğrenmeliyiz. Doğayı bilen, seven ve koruyan bir insan, doğa ile empati kuruyor demektir. Taşlarla, kuşlarla empati kuran bir insan, insanlarla kurmaz mı? Hadis - i şerifler • Bahtiyar kimse, kendinden başkasından öğüt ve ibret alandır. Bedbaht kimse ise; kendisinden, başkalarının öğüt ve ibret aldığı kimsedir. • Üç şey vardır ki, bütün günahların kaynağıdır. Bunlar; kibir, hırs ve hasettir. • Terazide güzel huydan daha ağır çeken hiçbir şey yoktur. • Ateş karı nasıl eritirse, güzel huy da günahları öyle eritir. • İyilik üç şeyle amacına ulaşır: Acele etmek, gizli tutmak, küçük göstermek. • Kötü kişi övüldü mü Rab gazaba gelir. Kaynak:İsmail Özcan,13.12.2005 Milliyet Yaşam Eki Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 14 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 14 Nisan , 2006 evet gerçekten de İslamın özüne inmekten ziyade şekilcilikte ısrar eden insanlar hala günümüzde var.Benim zannımca bunun sebebi İslamı hakkıyla öğrenmeme ve islamın metodunu bilmemedir.Zaten Peygamber Efendimziin de hayatını arastırıp okuyan bir insan da bu gibi mevzularda daha farklı tepkiler gösterir diye düşünüyorum. Bunların hepsi İslamın kulaktan doğma öğrenip o istikamette yaşayan insanların takıldığı mevzulardır.Bu demek değil ki çoğunun dediği gibi ''Kalp temizliği yeterli''..Fakat işin özünün de niyette olduğunu da bilmek gerekir mutedil olmak lazım ve uçlardan uzaklaşmak lazım.. Herkesin kalbini niyetini en iyi Rabbim bilir bizlere de onun bunun giyiniş , hallerine bakıp eleştirmekten ziyade kendi eksiklerimize bakmalıyız. ''Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız. '' KÂF (16) Alıntı
Φ Siyah_Beyaz Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 evet gerçekten de İslamın özüne inmekten ziyade şekilcilikte ısrar eden insanlar hala günümüzde var.Benim zannımca bunun sebebi İslamı hakkıyla öğrenmeme ve islamın metodunu bilmemedir.Zaten Peygamber Efendimziin de hayatını arastırıp okuyan bir insan da bu gibi mevzularda daha farklı tepkiler gösterir diye düşünüyorum. Bunların hepsi İslamın kulaktan doğma öğrenip o istikamette yaşayan insanların takıldığı mevzulardır.Bu demek değil ki çoğunun dediği gibi ''Kalp temizliği yeterli''..Fakat işin özünün de niyette olduğunu da bilmek gerekir mutedil olmak lazım ve uçlardan uzaklaşmak lazım.. Herkesin kalbini niyetini en iyi Rabbim bilir bizlere de onun bunun giyiniş , hallerine bakıp eleştirmekten ziyade kendi eksiklerimize bakmalıyız. ''Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız. '' KÂF (16) Ne güzel demişsin.sana katılıyorum.İslamı hakkıyla öğrenmeden kulaktan dolma bilgilerle İslama verdikleri zararları işledikleri günahları bir bilseler.dediğin gibi mutedil olmak uçlardan uzaklaşmak kalp temizliğiyle İslamı öğrenmemiz ve yaşamamız lazım.Yüce dinimizi kılıkla kıyafetle ,siyasete alet etmekle onun özüne niyetine zarar verdiğimizi bilmemiz lazım, gösteriş için yapılan ibadetin hiçbir değeri yoktur.İslamiyet temiz ruhlarla inanarak yaşanabilir yapmamız gereken temiz bir ruhla ibadet etmek, bunun için çaba sarfetmektir. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 düşündüğü,söylediği ile yaptıkları örtüşmeyen insanlarla karşılaşıyoruz.önemli olanda zaten söylediği ile yaptığının bir olmasıdır.belli çevrelerin yaptığı tutarsızlıkları düşüncenin özüne mal etmek işin kolayına kaçmaktır..100 kişi yanlış yapıyor dıye gerıye kalan mılyonlara genelleyemeyız. bu tarz genellemelr nedenı ile islamı savunan ınsanın da yaşayışına uygulaması lazımdır herşeyden önce.ortalıkta ahkam kesip,lafla peynir gemisi yürütmeye çalışanlar nedenıyle düşüncelerin özü idam edilebiliyor lütfen bu konuda arkadaşlarımız da kendisini sorgulasın bırçok ayette aranızda iyi işler yapan ile başlayan cümleler de mevcut İslamıyet sadece ibadet te değildir,birçok iyi işlerden de bahseder.bunlardan önemlilerı kul hakkına girmemek,dedikodu yapmamak vs.zaten islam gerçek manada yaşandığın da birçok menfi davranışın önlendiğini de görüyoruz..islami kimlikle dolaşıpta sonra karşıdakinin kalbini kırarsanız,dedikodu yaparsanız,hakkına girersenız sadece namz kılmakla İslamıyetı temsıl etmiş olmazsınız Peygamber efendımız her davranışı ile örnekti.onu kabullenmeyenler bile dürüstlüğü konusunda zıt fıkırde bulunamazdı.soz verdiği yerde 3 gün beklediği olmuştur,çocuklar sırtına bındığınde namaz kılıyor bile olsa kızmazdı.. dediği ınandığı ile yaptığı bir olmak gerçekten önemlidir,yoksa fıkırlerımızde inandırıcı olamayız Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2006 Başlık her ne kadar teist arkadaşlara isede. Bende ruh hakkında bildiklerimi yazmak istedim. Doğayı, dünyayı, insanı, yani sonuç olarak bizi kuşatan her şeyi açıklamak işine giriştiğimiz zaman, şeyleri ayırt etmek gerekli oluyor. Gördüğümüz,dokunduğumuz maddi şeyler, nesneler bulunduğunu saptıyoruz. Ayrıca göremediğimiz, dokunamadığımız, ölçemediğimiz, örneğin fikirler gibi, başka gerçekler olduğunu da saptıyoruz. Demek ki, şeyleri şöyle sınıflandırıyoruz: bir yanda maddi olan şeyler; öte yanda, ruh, düşünce ve fikirler alanında kalan, maddi olmayan şeyler. İşte böylece, madde ve ruh ile karşı karşıya geliyoruz. Madde nedir, ruh nedir ? Ama bu ayrımın, çeşitli biçimlerde ve çeşitli sözcüklerle yapıldığını belirtmeliyiz. Ruhtan söz edilirken, düşünceden, fikirlerimizden, bilincimizden. söz ediyoruz. Gene aynı şekilde, doğadan,dünyadan, yeryüzünden, varlıktan söz edilirken, maddeden söz edilmiş olunuyor. Varlık ve düşünceden söz ettiği zaman, varlığa madde, düşünceye ruh demekteyiz. Düşünce, bizim şeylerden edindiğimiz fikrimizdir. Bu fikirler, bize, alışıldığı üzere,duyumlarımızdan gelir. Maddi nesneleri karşılarlar. Tanrı,felsefe, sonsuzluk ve bizzat düşünce gibi diğer bazı fikirler ise maddi nesneleri karşılamazlar. Burada, aklımızda tutmamız gereken esas şudur ki, biz, duygulara, düşüncelere,fikirlere, gördüğümüz ve duyduğumuz için sahibiz. Madde yada varlık, duyumlarımızın, algılarımızın bize gösterdiği, bize sunduğu, genel anlamda, bizi çevreleyen ve dış dünya dediğimiz her şeydir. Elimdeki kağıt beyaz ise. Bu kağıdın beyaz olduğunu bilmek, bir fikirdir. Bu fikri bana veren benim duyularımdır. Ama madde, kağıdın kendisidir. Bunun içindir ki, bizler, varlık ile düşünce arasındaki, ruh ile madde arasındaki,bilinç ile beyin arasındaki vs. ilişkilerden söz ettiğimiz zaman, Madde yada ruhtan, varlık yada düşünceden hangisi daha önemlidir? Hangisi, diğerinden öncedir? İşte asıl mesele budur. Madde ile ruh arasındaki ilişkiler sorununun konuluş biçimini tanımak çok önemlidir. Bu soruya iki yanıt verilebilir: 1. bilimsel bir yanıt, 2. bilimsel olmayan bir yanıt. İlk insanların, gerek dünya, gerek kendileri hakkında hiçbir bilgileri yoktu. Doğa ile baş edebilmek için ancak pek güçsüz araçlardan yararlanabiliyorlardı. Kendilerini şaşkınlığa uğratan bütün olayların sorumluluğunu, doğaüstü varlıklara yüklüyorlardı. Soydaşlarını ve bizzat kendilerini canlı gördükleri düşlerinin etkisiyle, zihinlerinde, herkesin çifte varlığı olduğu gibi bir anlayışa vardılar. Bu çift olma fikrinin verdiği rahatsızlık ve tedirginlikle, kendi düşüncelerinin ve kendi duyumlarının, kendi öz bedenlerinin bir eylemi olmadığı, ama bu bedende oturan ve ölüm anında bu bedenden ayrılan ayrı bir ruhun işi olduğu düşüncesine varmışlardır. Daha sonra, ruhun ölmezliği ve ruhun madde dışında yaşayabileceği fikri doğdu. Gene, yenemedikleri, anlayamadıkları bütün bu (filizlenme, fırtınalar, seller vb.) olaylar karşısındaki,kaygıları ve güçsüzlükleri, onları, bu güçlerin arkasında sonsuz bir güce sahip, iyilikçi, kötülükçü, ama her iki halde de kaprisli birtakım ruhlar yada tanrılar bulunduğunu varsaymaya götürdü. Onları, insan yada hayvan biçiminde, maddi cisimler gibi tasarlıyorlardı. Daha sonra, ruhlar ve tanrılar, Sonra da tanrıların yerini alan bir tek tanrı, halinde kavrandılar. Bunun üzerine, gerçekte, bütünüyle kendilerine özgü, bedenlerinden büsbütün bağımsız yaşamları olan, varolmak için bedenlere gereksinme duymayan ruhlar olduğu fikri doğdu. Daha sonra dinlerde şu soru sorulmaya başlandı. Dünya, tanrı tarafından mı yaratılmıştır, yoksa bütün öncesizlik boyunca var mıydı? İnsanlar bu soruyu yanıtlarken iki kampa ayrılıyorlardı. Bilimsel olmayan açıklamayı benimseyerek, dünyanın tanrı tarafından yaratıldığını kabul edenler, yani ruhun maddeyi yarattığını söyleyenler, idealizm kampını oluşturuyorlardı. Dünyayı bilimsel olarak açıklamaya çalışanlar, doğanın, maddenin başlıca öğe olduğunu düşünenler, materyalisttiler. Demek ki, idealizm ve materyalizm, ruh ve madde kavramına çelişik iki yanıt verirler. İdealizm, bilimsel olmayan anlayıştır. Materyalizm ise,bilimsel dünya anlayışıdır. Bu anlayışlara göre insanın düşünme olgusu iki şekilde açıklanacaktır. İnsan düşünüyor ruhu vardır. İnsan düşünüyor beyni vardır. Bu yanıtlardan birini yada diğerini vereceğimize göre, bu sorudan doğan sorunlara da, farklı çözümler bulmaya çalışacağız. Yanıtımıza göre, idealist yada materyalist olacağız. İdealizm, madde-ruh açıklanmasını temel alan bir öğretidir. İdealizmde başlıca ve ilk öğe, düşüncedir diye yanıt verilir. İdealizm, düşüncenin birinci derecede önemli olduğunu ileri sürer. Varlığı, düşüncenin yarattığını yada başka bir deyişle maddeyi, ruhun yarattığını ileri sürmektedir. İdealizmin ilk görünüşü böyledir. İdealizm, dinlerde,salt ruhun, yani tanrının, maddenin yaratıcısı olduğunu ileri sürer. Tartışmalarının dışında olduğunu ileri süren ve sözde dışında olan din, idealist felsefenin sunuluşudur. Oysa, yüzyıllar boyunca işe karışan bilim, kısa zamanda, maddeyi, dünyayı, şeyleri, yalnızca tanrı ile açıklamaktan başka bir açıklama biçimini, zorunlu hale getirdi. Daha 14. yüzyılda bilim, doğa olaylarını, tanrıyı hesaba katmaksızın ve yaradılış varsayımından vazgeçerek açıklamaya başladı. Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2006 Gene, yenemedikleri, anlayamadıklarıbütün bu (filizlenme, fırtınalar, seller vb.) olaylar karşısındaki,kaygıları ve güçsüzlükleri, onları, bu güçlerin arkasında sonsuz bir güce sahip, iyilikçi, kötülükçü, ama her iki halde de kaprisli birtakım ruhlar yada tanrılar bulunduğunu varsaymaya götürdü Ve bazıları için de kendilerini güçlü , herşeye hakim düşünüp...Bir yaratıcının varolduğunu ve onların da yaratıcının karşısında aciz kaldıklarını kabul etmek benliklerine ağır geldi...Öyle ki , önüne geçilmez bu benlik duygusu ile kendilerinin yeteri güce sahip olduğu fikrine varıp idealizmden uzaklaşmışlardır...En ufak olayı bile tesadüf olarak kabul etmeyen bu kişiler bu kainatın yaradılışını da tesadüfe ( hatta çoğu daha hiçbir şeye dayandıramıyor...) dayandırdılar.Ve onları bu fikirler ve bu kompleksler Allahın yok olduğu düşüncesine götürdü... Bilimsel olmayan açıklamayı benimseyerek, dünyanıntanrı tarafından yaratıldığını kabul edenler, yani ruhun maddeyi yarattığını söyleyenler, idealizm kampını oluşturuyorlardı. Dünyayı bilimsel olarak açıklamaya çalışanlar, doğanın, maddenin başlıca öğe olduğunu düşünenler, materyalisttiler. Demek ki, idealizm ve materyalizm, ruh ve madde kavramına çelişik iki yanıt verirler. İdealizm, bilimsel olmayan anlayıştır. Materyalizm ise,bilimsel dünya anlayışıdır. Bu anlayışlara göre insanın düşünme olgusu iki şekilde açıklanacaktır. İnsan düşünüyor ruhu vardır. İnsan düşünüyor beyni vardır. İdealizm dünya anlayışı ve bilimsel bir düşünme olgusu olmadığı için dünyada ki insanları çoğu bu fikirde Ve yine bilimsel olmadığı için bilim adamları yaptıklarını araştırmalarının sonucunda Allah'ın varlığını kabul ediyor Değil mi sevgili bilimselci ... Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2006 Ve bazıları için de kendilerini güçlü , herşeye hakim düşünüp...Bir yaratıcının varolduğunu ve onların da yaratıcının karşısında aciz kaldıklarını kabul etmek benliklerine ağır geldi...Öyle ki , önüne geçilmez bu benlik duygusu ile kendilerinin yeteri güce sahip olduğu fikrine varıp idealizmden uzaklaşmışlardır...En ufak olayı bile tesadüf olarak kabul etmeyen bu kişiler bu kainatın yaradılışını da tesadüfe ( hatta çoğu daha hiçbir şeye dayandıramıyor...) dayandırdılar.Ve onları bu fikirler ve bu kompleksler Allahın yok olduğu düşüncesine götürdü... İdealizm dünya anlayışı ve bilimsel bir düşünme olgusu olmadığı için dünyada ki insanları çoğu bu fikirde Ve yine bilimsel olmadığı için bilim adamları yaptıklarını araştırmalarının sonucunda Allah'ın varlığını kabul ediyor Değil mi sevgili bilimselci ... Sayın berceste, Evet insanlar ve düşünceleri evrimleşiyor. İnsanların %50 si artık bugün, tanrı kavramını sizler gibi yorumlamıyor. Tıpkı, önceki dünyanın "tepsi" ye benzeyen düşüncesi gibi. Ve yine bilimsel olmadığı için bilim adamları yaptıklarını araştırmalarının sonucunda Allah'ın varlığını kabul ediyor Bu senin düşüncen sayın berceste... Bizlere bu tür bilgiler gelmiyor. Birazda objektif kaynaklardan yararlanın. İyi dileklerimle... Alıntı
Φ Terapi Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2006 Sayın berceste, Evet insanlar ve düşünceleri evrimleşiyor. İnsanların %50 si artık bugün, tanrı kavramını sizler gibi yorumlamıyor. Tıpkı, önceki dünyanın "tepsi" ye benzeyen düşüncesi gibi. Bu senin düşüncen sayın berceste... Bizlere bu tür bilgiler gelmiyor. Birazda objektif kaynaklardan yararlanın. İyi dileklerimle... Hala ne evriminden bahsediyorsunuz. Bilimsellikten de bahsetmeyin. Doktorasını mühendislik bilimleri dalında bitiren bir insan olarak bilimin ne demek olduğunu en az sizler kadar biliyoruz çok şükür. Bilim sürekli gelişen dinmik bir yapıya sahipken ve yeri geldiğinde kendisini tekzip ederken bilime Mutlaklık yakıştırması yapmayada kalkmayın. Bizlere bilimsellik görünümünde doğmatik felsefelerinizi dayatmaktan artık vazgeçin. Sürekli bilimsellik kisvesi altında felsefi düşünce ve fikirlerini sunmayın... Basit bir gözlem ve basit bir deneyle bir agacın dahi sana mühendislik harikası oldugunu ispatlamaya hazırım. Bu harika tasarım sonsuz bir ilim ve kudret ister. Bunu hemen ispatlayabilirim sana... Kainatta birşeylere ilim kudret ezeliyet vermek zorundasınız. Bunu asla unutmayın... Sözün özü şunu demeye çalışıyorum: İnançsızlığınızın temelinde "Bilimsel Gerçekler Yoktur." bunun temelinde "Psikolojik Tercihler Vardır." Daha derinlere inin kendinini bir check edin ve bu gerçekle yüzleşin bence... Sizler biz inananları "Sorgulamayan" "körü körüne kabul eden" insanlar mı zannediyorsunuz.. Hayatı Kainatı yani evreni sorgulamamızı bizlere Allah öğretiyor. Haydi buyrun kontrol edin sağlamasını yapın.. diyor 1-) Kuran-ı Kerim (Ezeli Çağrı) 2-) Hz. Peygamber (Ezeli Çağrının Öğretmeni, Nasıl anlamamız gerektiğinin yol göstericisi) 3-) Evren (Sağlama yapmamıza vesile olan bürhan vasıtası) 4-) Vicdan (onaylama mercisi..) Yukarda saydıklarımın hangisi soyuttur. Hangisi doğmadır. Hepsi apaçık gözlerimizin önünde elimizin altındadır. Buyrun yeterki önyargısız objektif kontrol edin. Sağlama yapın...Vahyin bildikdirlerini gözlem ve deneylerinizle kontrol edin sağlamasını yapın.. Bunu yaparken yorumlarını katmayın. Gözlemlerinizi kalb ve vicdan süzgecinden geçirerek yorumlayın bakalım. Göreceksiniz ki. Allah'ın her bildirdiği hakikate iç dünyanız "evet" diyecek.. Kör felsefenizin verdiği cevaplara ise iç dünyanız her zaman "hayır" diyecek. Bu konuyu isterseniz derinlemesine açarız.. Buyrun daha taptaze bir haber size ulaşmamış ben ulaştırayım istedim.. Akla ve bilime uygun olmayan doğmatik felsefi akımlarını artık bize dayatmaktan vazgeçerseniz sevineceğiz.. Yeni şeyler bulun inkarınızı mesnetlendirecek. Belki o zaman daha tutarlı olursunuz... Evrimde yolun sonu Yıllardır "Evrim" safsatasını tek doğru gibi sunmaya çalışan Bilim ve Teknik dergisi, insanın evrim geçirmediğini itiraf etmeye başladı. "EVRİM BİZİM İÇİN BİTTİ Mİ?" Bilim ve Teknik dergisinin Ağustos sayısında, evrim konusu işlendi. Zeynep Tozar tarafından kaleme alınan "Yolun Sonu mu" başlıklı makalede; "Bilim insanları, evrimsel saati geriye doğru çalıştırıp insanın tarihini aydınlatma yönünde önemli adımlar attılar. Ama bu saat ileriye doğru da işliyor. Öyleyse nereye doğru gidiyoruz? Evrim bizim için bitti mi?" sorusunu sordu. "İNSAN EVRİM GEÇİRMEDİ" TÜBİTAK tarafından çıkarılan Bilim ve Teknik dergisi, evrim ve genetik konusunda birçok popüler bilim kitabına imza atmış olan genetikçi Steve Jones'in röportajına da yer verdi. Jones'in, dergide yayınlanan röportajında; çağlar önce soyu tükenmiş bir insan ırkını örnek vererek, insanın sanıldığı gibi bir evrim geçirmediğini şöyle ifade ediyor: "Biz, birçok anlamıyla evrim geçirmeyen primatlar olduk, bu dünyaya "insan" olarak geldik geleli de biyolojik olarak neredeyse aynı kaldık. Ola ki bir Kromagnon (soyu tükenmiş bir insan ırkı) insanı, benimle birlikte metroya binse onun farkına bile varmam." GÜNDOĞDU: BU TARİHİ İTİRAF Dr. Cihat Gündoğdu, insanın evrim geçirmediğinin en ünlü evrimci dergiler tarafından bile itiraf edilmeye başlandığını belirterek, "Bu tarihi itiraflardan birine şahit olmak için Bilim ve Teknik dergisinin Ağustos ayı sayısına göz atmak yeterli olacaktır" dedi. Bilim ve Teknik dergisinde genetikçi Steve Jones'in açıklamalarının yer aldığını hatırlatan Gündoğdu, "Günümüzden ünlü bir genetikçinin sözde evrim iddiasıyla ilgili görüşleri bu şekilde. Yeni bir organ ya da yepyeni bir özellik genlerde tesadüfen ortaya çıkamaz. Bu yüzden genlerimiz nesiller boyunca değişmeden aktarılıyor ve ilk insan Hz. Adem'den bu güne insanın değişmesi bilimsel olarak mümkün değil. Bugünkü insan ne ise yeryüzündeki ilk insan da aynıydı. Bu durum yeryüzündeki diğer milyonlarca tür için de aynen geçerli" diye konuştu. Cihat Gündoğdu, 19. yüzyıldan bu yana bilim ve düşünce dünyasında etkin olan ateizmin önlenemez bir şekilde çöktüğünü, fosil bilimi, biyokimya, anatomi, genetik gibi farklı bilim dallarının ortaya koyduğu bulguların evrim teorisini çok farklı yönlerden çürütmeye devam ettiğini bildirdi. Dr. Gündoğdu, şunları söyledi: "Genetik bilimi eğer Darwin'in bu tezinden daha önce keşfedilmiş olsaydı, Darwin, teorisinin tamamen bilim dışı olduğunu görecek ve böyle anlamsız bir iddiaya kalkışmayacaktı. Evrim çevreleri kriz içindeki bu teoriyi artık terk etmektedirler. Evrim için artık yolun sonuna gelinmiştir." ( Bilim ve Teknik:Ağustos :2005 ) Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2006 Hala ne evriminden bahsediyorsunuz. Bilimsellikten de bahsetmeyin. Doktorasını mühendislik bilimleri dalında bitiren bir insan olarak bilimin ne demek olduğunu en az sizler kadar biliyoruz çok şükür. Bilim sürekli gelişen dinmik bir yapıya sahipken ve yeri geldiğinde kendisini tekzip ederken bilime Mutlaklık yakıştırması yapmayada kalkmayın. Bizlere bilimsellik görünümünde doğmatik felsefelerinizi dayatmaktan artık vazgeçin. Sürekli bilimsellik kisvesi altında felsefi düşünce ve fikirlerini sunmayın... Basit bir gözlem ve basit bir deneyle bir agacın dahi sana mühendislik harikası oldugunu ispatlamaya hazırım. Bu harika tasarım sonsuz bir ilim ve kudret ister. Bunu hemen ispatlayabilirim sana... ....... "Genetik bilimi eğer Darwin'in bu tezinden daha önce keşfedilmiş olsaydı, Darwin, teorisinin tamamen bilim dışı olduğunu görecek ve böyle anlamsız bir iddiaya kalkışmayacaktı. Evrim çevreleri kriz içindeki bu teoriyi artık terk etmektedirler. Evrim için artık yolun sonuna gelinmiştir." ......... Bilim ve Teknik:Ağustos :2005 )[/size] Sayın terapi, Benim için ayni iddalarınız diğer başlıktada var. Onlara cevap verdim. Ama ne yazıkki ani çıkışlı eleştirileriniz pek somut ve doğru değil. Yinede siz bilirsiniz. Bilimsel (diyalektik materyalist) düşünmeyen birisinin bilimsel düşünen biri, hakkında yorumda bulunup onun bilimsel görüşlerine atıfta bulunması, yadırganılacak bir duruş. Bu olsa olsa sadece bir idealist değerlendirme olabilir. Tarihte bu hep böyle olmuştur. Sayın terapi, Sayısını belirttiğin Bilim ve Teknik dergisinde; Dr Cihat Gündoğdu, genetik bilimci Steve Jones'in görüşlerine Ters düşen açıklamalar yapmıştır. Teist kaynakların hepsi bilimsel açıklamaları çarpıtmaktadırlar. Steve Jonesin açıklaması; Sayısını verdiğin dergide aynen şöyle geçmektedir. "Yani insan evriminin fiilen durduğunu söylüyorsunuz öylemi? İnsan evriminin hiçbir zaman durabileceğini düşünmüyorum. Çünkü insan evrimi hem biyolojik hem fiziksel bir süreç. Üstelik genetik kazalar, mutasyonlar olacak bunlar birikecek. Bir çokları genetik bir hastalık olan kistik fibrozu tedavi edebileceğimizi Söylüyor söz gelimi. Bu kişilerin bir kısmı çocuk sahibi olacak, genleri yaygınlaşacak. En basitinden bu da bir evrim demek." Ayrıca Bilim ve teknik 336/96 da; Doğal eleme ile ilgili kavram hataları ne yazıkki evrim ile ilgili bir çok makalede Ve ders kitaplarında yayınlanmakta. Bu çeşit anlatım hataları evrim olayını yanlış anlaşılıp yanlış yorumlanmasına yol açmaktadır. “Evrim olayı hakkında hakkıyla ve doğru olarak yorum yapmak isteyenler, önce evrimin biyolojik temelleriyle ilgili modern bilgileri en iyi şekilde özümlemelidir. Özellikle 1980 lerden sonra biyoteknoloji ve genetik bilimindeki gelişmeler, bu teorinin Doğruluğunu tekrar tekrar gösteren kanıtlarla doludur. Örneğin bakınız:Scientific American 1992 (May 72:81) Nov 52:39 Dec 48:55) Kani IŞIK Akdeniz Üniv. Biyoloji Bölümü: Bilim ve teknik 336/96 Sayın terapi, Ani çıkışlı eleştirilerden sakının bence. Bilim bu tür çıkışları hep tarihe gömmüştür. Eğer samimi olarak yararlanmak istiyorsanız idealist (metafizik) bir kaynaklardan/yorumlardan değilde, Asıl kaynaktan yararlanın. Aşağıya çıkarttığım bilim ve teknik konuları için size yardımcı olabilirim. (Gönderebilirim.) Bu benim için çok zahmetli oldu. Ümit ederim karşılığını bulur. İyi dileklerimle. 2/31 Charles Darwin Evrim teorisi. 13/16 İnsanın evrimi, ilk canlılar 46/15 Evrim Adaları 55/19 Bitkilerin evrimi 55/34 Gözlerin evrimi 118/8 İnsanoğlunun bugün ki evrimi 128/5 Biyolojik evrim 141/46 Evrim ve doğa bilinci 148/1 Tıp evrimi ve bilimsel düşünce 150/18 Tıp evrimi ve İbni Sina 164/36 İnsan evrimi, değişik bir görüş 172/28 Akılcılığın evrimi 178/1 Tıp ve evrimi 181/5 Evrim durdurulabilirmi 181/9 Moleküler evrim 181/11 Bitkilerin evrimi 182/7 Evrimin paleontolojik kanıtları 182/11 Evrimin insanın yeri 185/20 Rüya ve evrim 189/16 Evrim ve hastalıklar 190/4 Evrimde Özveri olgusu 215/22 Evrim kuramının felsefi dayanakları 219/16 Uzun mesafe koşucularının evrimi 219/40 Tıp evrimi ve Aids 241/38 Birlikte evrim 315/24 Dilin evrimi 315/24 Homo sapiens’in beyin evrimi 317/56 Evrimsel yaklaşımın ışığında bilim ve felsefe 320/104 Evrimsel yaklaşımın ışığında bilim ve felsefe üzerine 327/98 Fiziğin evrime bakışı 330/18 Evrim teorisinde tutarsızlık 330/96 Evrimde programlama imkansıza kafa tutuş 331/96 Biyoloji eğitiminde evrim ve yaratışçılık 332/18 İnsan evrim alet 332/64 İlk canlıların evrimi 332/76 Memeli türlerin sistematiği ve evrimsel özellikleri 333/96 Evrim teorisinde tutarsızlık 333/96 Evrim teorisinde tutarsızlık yoktur 334/106 Evrim devam ediyor mu? 338/90 Çizgili balıkta evrim 339.96 İnsan ve evrim 346/84 Sıçramalı evrim 348/40 Solaklığın evrimi 353/17 Böcek kanatların evrimi 358/10 Seksin evrimsel önemi 360/74 Yıldızların evrimi 360/97 Evrime duyulan kuşkular 362/6 Mitokondriler evrimin kanıtı 367/8 Evrim kuramı paneli 371/14 Evren yaratıldımı Evrimlemi oluştu ? 372/21 Bitkilerin evrimi 375/34 Canlıların evrimi 375/34 Darwin ve evrim kuramı 375/48 İnsanın evrimi 376/92 Evrim ve embiryon 377/12 Evrimin sıçramaları 379/8 İnsan evriminde yeni halka 381/98 Yaşam ve evrim 378/14 İnsan evrimi Büyük patlama 389/86 Omurgalıların evrim bilmecesi 394/48 Beslenme evrimi 400/46 Evrim 401/58 Uzun yaşam ve evrim 403/7 Iklimler ve evrim 405/20 Evrim ve nitrojen 406/14 Yıldırımlar ve evrim 408/42 Evrim tartışmaları 408/46 Evrim rastlantı değilki 408/49 Teknoloji kültür evrim 408/52 Beyin dil ve bilinç evrimi 415/4 Evrim şampiyonu 417/18 Global ısınma ve evrim 417/110 Yargıların evrimi 424/4 Sincapın evrimi coğrafya 427/7 Üretme çiftlikleri ve evrim 44314 Gagaların moleküler evrimi 445/11 Evrimi Süpernovayamı borçluyuz 446/22 İnsan gözünün evrimi çözüldü 448/8 Orta kulak evrimi 449/17 Atların evrimi 452/20 Evrimi tanıyalım 453/70 Genetik evrimci Steve JONES diyor ki 455/4 İnsan beyni evrimini sürdürüyor mu ? 455/29 Pirimatların evrimi. Alıntı
Φ Terapi Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 Ortada çarpıtılan birşey yok Bilimselci : Aşağıyı dikkatlice okuyunuz..Herşey gayet açık ve net... "Biz, birçok anlamıyla evrim geçirmeyen primatlar olduk, bu dünyaya "insan" olarak geldik geleli de biyolojik olarak neredeyse aynı kaldık. Ola ki bir Kromagnon (soyu tükenmiş bir insan ırkı) insanı, benimle birlikte metroya binse onun farkına bile varmam." Kimsenin ve yukarda bahsettiğiniz şahsın olayları çarpıttığı filanda yok. Steve Jones 'un ifadeleri gayet açık ve net değil mi yoruma ne hacet.... Bugün Bilim ve Teknik dergisi bilimsellik kimliği altında inkar felsefesi yapmaktadır. Ama bazen ne yapsınlar böyle gözden kaçırdıkları ayrıntılarda oluyor. Ne yaparsınız onlarda insan hata yapabiliyorlar..:)) Bizim gibi birçok Tek Bir Yaratıcı'yı kabul etmeyerek birçok ilah tasavvurunu kabul ederek tam tamına doğmatik bir yöntemin içersinde olduğunuzla yüzleşmeniz ümidiyle... Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 10 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 10 Temmuz , 2006 Ortada çarpıtılan birşey yok Bilimselci : Aşağıyı dikkatlice okuyunuz..Herşey gayet açık ve net... "Biz, birçok anlamıyla evrim geçirmeyen primatlar olduk, bu dünyaya "insan" olarak geldik geleli de biyolojik olarak neredeyse aynı kaldık. Ola ki bir Kromagnon (soyu tükenmiş bir insan ırkı) insanı, benimle birlikte metroya binse onun farkına bile varmam." Kimsenin ve yukarda bahsettiğiniz şahsın olayları çarpıttığı filanda yok. Steve Jones 'un ifadeleri gayet açık ve net değil mi yoruma ne hacet.... Bugün Bilim ve Teknik dergisi bilimsellik kimliği altında inkar felsefesi yapmaktadır. Ama bazen ne yapsınlar böyle gözden kaçırdıkları ayrıntılarda oluyor. Ne yaparsınız onlarda insan hata yapabiliyorlar..:)) Bizim gibi birçok Tek Bir Yaratıcı'yı kabul etmeyerek birçok ilah tasavvurunu kabul ederek tam tamına doğmatik bir yöntemin içersinde olduğunuzla yüzleşmeniz ümidiyle... Sayın terapi. Yazılanları okusanızda okumasanızda, ben cevap yazmakta erinmeyeceğim. Sizin yazınızda Steve jones'in NERDEYSE kelimesini atlıyormusunuz ? Ayrıca yine size cevap olarak yazdığım, Adı geçen bilim adamının yazısı; "Yani insan evriminin fiilen durduğunu söylüyorsunuz öylemi? İnsan evriminin hiçbir zaman durabileceğini düşünmüyorum. Çünkü insan evrimi hem biyolojik hem fiziksel bir süreç. Üstelik genetik kazalar, mutasyonlar olacak bunlar birikecek. Bir çokları genetik bir hastalık olan kistik fibrozu tedavi edebileceğimizi Söylüyor söz gelimi. Bu kişilerin bir kısmı çocuk sahibi olacak, genleri yaygınlaşacak. En basitinden bu da bir evrim demek." Bu söyleyişini de atlıyorsunuz galiba. Size göre inkarcı basın; Türkiyenin ve tüm dünyanın resmi bilim araştırma kurumları: Bunu da böyle söylemeniz gerekiyor galiba. Olabilir ne yapalım... Bilim ve bilim insanının en şiddetle karşı çıktığı şey dogmatik olgulardır. Sizin de doğruları kabullenip tek gerçek olan bilimle yüzleşmeniz ümidiyle... Alıntı
Φ Terapi Gönderi tarihi: 10 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 10 Temmuz , 2006 Şimdilik içinizdeki çelişkileri ancak bu kadar dile getirebilecek cesarete sahipsiniz. Ama eminim ki ilerde bu cesaretiniz artacak önce BİR YARATICI YOK, önkabulü ile yola çıkıp Bilimi kullanarak bu önkabülünüz etkisinde hadiseleri gözlemleyerek yorumlamaya devam edemeyeceksiniz. Çünkü dünyada artık Darwinizm bitti. Şimdi popülarite Nihilizm de Yani Niçe'de. Bence bunu bir araştırın...Belki oralardan birşeyler bulursunuz. Tüm gözlerler mutlaka taraflıdır. Evrende tarafsız gözlem yoktur. Bunu unutmayınız... Gelelim yazıya... Genetikçi ve Evrimbilimci Steve Jones Diyor Ki... Başta "Genlerin Dili" olmak üzere evrim ve genetik konusunda birçok popüler bilim kitabına imza atmış olan genetikçi Steve Jones (University College, Londra), insan evriminin geleceği konusundaki tartışmalarda da önde gelen isimlerden biri. Aşağıda, konuyla ilgili olarak BBC ile yapmış olduğu bir röportajdan bölümler veriyoruz: İnsan türü geçmişte ne kadar evrim geçirdi? İnsan türüyle ilgili olarak olağanüstü bulduğum nokta, ne kadar sıkıcı olduğumuz. İzlan-da'daki insan nüfusuyla dünyanın öbür ucundaki Avustralya aborijinleri arasındaki genetik mesafe -ortalama olarak tabii- batı Afrika'da birbirinden diyelim 70-80 km arayla yaşayan iki şempanze çetesinin arasındaki mesafeden daha az. Biz, birçok anlamıyla evrim geçirmeyen primatlar olduk, bu dünyaya "insan" olarak geldik geleli de biyolojik olarak neredeyse aynı kaldık. Ben Londra'nın merkezindeki Camden Town'da oturuyorum. Burası oldukça gürültülü patırtılı, kalabalık bir bölge olarak bilinir. Ola ki bir Kromagnon insanı, benimle birlikte metroya binse onun farkına bile varmam. Yani, belki biraz homurtulu sesler çıkarıyordur, biraz çamurla kaplıdır ama o kadar. Bir bakar, geçerim, Siz bir de ona sorun. Şaşkınlıktan gözleri faltaşı gibi açılmıştır, kendini başka bir gezegen, hatta evrende zannediyor-dur, yapay ışıklar, birbirlerine bakıp tuhaf sesler çıkaran insanlar... Sonuçta, ilk modern insanlardan bu yana inanılmaz bir evrimin gerçekleşmiş olduğu kesin. Ancak bu, biyolojik evrimden çok toplumsal ve kültürel bir evrim. Biz genlerimizden çok zihnimizle evrim geçiren yaratıklarız. Yukarıyı çok ama çok iyi okuyunuz. Zatı muhterem erkekçe biz evrim geçirmedik diyemiyor. Ama sanırım Bilimsel gelişmelere tam kulağını tıkayamamış ki evrim geçirdik ama biyolojik değil toplımsal ve kültürel evrim diyor. Yani kısacası EVRİM GEÇİRMEDİK AMA TEKAMÜL ETTİK DEMEK İSTİYORDA.. Klasik dünya tarafından dışlanmaktan korksa gerek henüz tam cesaret edemiyor... Sevgili Bilimselci tamamen çelişkiler içersinde yüzüyorsunuz.... Size şöyle bir teklifim var. İnanmak ve kabul etmek zorunda değilsiniz. Bu sizin tercihiniz. Ki ben işin bu kısmını asla eleştirmiyorum ve saygı duyuyorum. Fakat şurada anlaşalım. Kabul etmemeniz Değişebilme ihtimali çok yüksel olmasına rağmen Bilimsel verilere ve önkabullere dayanmıyor, Kabul etmeme sebebiniz tamamen sizin psikolojik tercihlerinizin bir sonucu. Bilimi İnkar Tercihinize alet ederek kendinizi rahatlatma çabası gütmeyiniz lütfen... Bilim tarafından ispat edilmiş ve artık bir kanun haline gelmiş hiçbir konuda zaten Dinimizin çatışması mümkün değildir. Tarih buna şahit olmamıştır olmayacaktırda... Bunla yüzleşirseniz ve anlaşırsak sizin tutarlılığınız ve samimiyetiniz konusunda şüphelerim ortadan kalkacak.. Hakikati görmeniz ümidiyle Sevgiler.. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.