Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DEMİREFEDEN BİR TEFSİR DAHA


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Cezaların şiddetinin suçu azaltmadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Öyle psikopatlar vardır ki ceza kâr etmez.

 

Suçu azaltanın adalet ve her suçlunun mutlaka yakalanacağına ve cezasının verileceğine duyulan güven olduğu kanıtlanmıştır. Bu güven varsa, cezanın ağır veya hafif olması önem taşımamaktadır.

 

Şimdi hata yapan hakimin derisini yüzüp koltuğuna kaplayalım ve yeni hakimi o koltuğa oturtalım ki caydırıcı olsun mu, ne diyorsunuz, soruyu es geçmeyin!

 

Bahsettiğiniz hukukun ise "günümüz" hukuku değil, dogmaya öykünen bir "hukuk!!!" olduğunu herhalde bilirsiniz diye bu konuda size güvenim var sayın yılmaz...

Gönderi tarihi:

Size göre etik aynı zamanda ahlaki davranışların da kaynağıdır.

Evet, bilim insan davranışlarını hobi olsun diye incelemiyor, etik ve hukuk bilimlerine kaynak vermek için bu araştırmaları yapıyor. Etik ve hukuk da bu sonuçlara göre yargı üretiyor.

 

Geçmişte bilim felsefe içindeydi, bağımsız değildi. Bugün bilim felsefeden bağımsız çalışmakta. Kuralları hangi felsefeye dayandıracaksınız? Birbiri ile çelişkili birçok felsefi akım var. Bu yüzden felsefe ne etiğe, ne hukuka kaynaklık edemez. Ancak bilim edebilir.

Gönderi tarihi:

Evet, bilim insan davranışlarını hobi olsun diye incelemiyor, etik ve hukuk bilimlerine kaynak vermek için bu araştırmaları yapıyor. Etik ve hukuk da bu sonuçlara göre yargı üretiyor.

 

Geçmişte bilim felsefe içindeydi, bağımsız değildi. Bugün bilim felsefeden bağımsız çalışmakta. Kuralları hangi felsefeye dayandıracaksınız? Birbiri ile çelişkili birçok felsefi akım var. Bu yüzden felsefe ne etiğe, ne hukuka kaynaklık edemez. Ancak bilim edebilir.

 

İnsanlar etik bilimine bakarak ahlaki davranış sergilemezler.Etik bilimi insanların davranışlarına bakıp tesbitte bulunur,olanı söyler, bu şu şekilde olmalıdır gibi kesin bir yargı ortaya koymaz çünkü kaynak değildir.Rüşvet almak ahlaki değildir, yargısının kaynağı etik bilimi olamaz, etik bilimi rüşvet almanın ahlaki olmadığı kanısına dayanarak rüşvet etik değildir ahlaki kuralı üretilemez; ancak bunu tesbit eder.Etik biliminin kaynağı etik olmadığı gibi hukuk bilimin kaynağı da hukuk bilimi değildir.Örneğin hukuk bilimi insan öldürmenin suç olduğunu hangi kaynaktan almıştır bu yargıya varmıştır?Kaynak olarak yine kendini mi refarans alarak hukuk bilimi insan öldürmenin suç olduğu yargısına varmıştır hukuk bilimine dayanarak?Bu şuna benzer:Bir devletin yasasında örneğin ''zina''nın suç olduğu yazar.Biri de kalkıp şimdi kardeşim ''zina''hukuk bilimine göre suçtur ahanda bak yasa da yazıyor diyerek, kaynak göstermesi bu maddeye hukuk bilimin kendisinin kaynak olduğunu göstermez.Zinanın suç olması hukuk bilimin kaynağından gelen bir yargı değildir yani.

 

Muhabbetle...

 

 

 

 

Gönderi tarihi:

Cezalar niye verilir, caydırıcı olması için değil mi? Suç oranları incelenirse sanırım amacına ulaşan ceza hangisi apaçık görülür. Ha yanlışlıkla el kesilmiş, ha yanlışlıkla Başbakan asılmış ne farkeder? Günümüz hukukunda da uydurma delillerle insanlar iki yıl tutuklu kalabiliyorlar.

 

Efendim, modern ceza hukuku felsefesi, cezaların belirlenmesinde yalnızca caydırıcı olması değil, suç işleyeni topluma kazandırması amacını da güder. Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

Evet, bilim insan davranışlarını hobi olsun diye incelemiyor, etik ve hukuk bilimlerine kaynak vermek için bu araştırmaları yapıyor. Etik ve hukuk da bu sonuçlara göre yargı üretiyor.

 

Geçmişte bilim felsefe içindeydi, bağımsız değildi. Bugün bilim felsefeden bağımsız çalışmakta. Kuralları hangi felsefeye dayandıracaksınız? Birbiri ile çelişkili birçok felsefi akım var. Bu yüzden felsefe ne etiğe, ne hukuka kaynaklık edemez. Ancak bilim edebilir.

 

Efendim, bilim insan davranışlarını, nedenlerini inceler demişsiniz haklısınız elbette hobi olsun diye de incelemez.

 

Etik bilimi de, aynı şekilde insan davranışlarına kaynaklık eden, etik felsefelerinin, dinin, geleneklerin yapısını, gelişimini, etkilerini teorik bir çerçeve içinde neden ve sonuçları ile anlamaya çalışan, tasnif eden normatif bir bilim dalıdır. Kuralları koyan ise etik felsefeleridir.

 

Hukuk bilimi de, insan davranışlarına kaynaklık eden, olması gerekeni, hakları, cezaları, suçları belirleyen hukuk felsefelerinin teorik bir çerçeve içinde gelişimini, etkilerini neden ve sonuçları ile inceleyen, anlamaya çalışan, tasnif eden normatif bir bilim dalıdır. Cezaları koyan, hakları belirleyen ise hukuk felsefeleridir.

 

Günümüzde felsefeler ilgilendiği bilim dallarına yön verirler, sınırlarlar. Tıp Etiği, Mühendislik Etiği gibi felsefeler birer uygulamalı pozitif bilim olan bu bilimlere sınırlamalar getirir, Fizik Felsefesi, Biyoloji Felsefesi gibi felsefeler ise birer temel pozitif bilim olan bu bilimlere yön verir.

 

Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

İnsanlar etik bilimine bakarak ahlaki davranış sergilemezler.

Neden sergilemesinler? Ha, bakın isteyen istediği kaynağa bakarak davranış sergiler tabii, orasına bir şey diyemem. Dini ve felsefi inancına göre davrananlar olmaz olur mu, tabii ki var. Ben çağdaş bir toplum ve modern bir devlette, yasa ve toplumsal kuralların oluşumundan bahsediyorum. Tüm dünya buna uyuyor diye bir iddiam olması tabii ki düşünülemez.

 

İnsan her en küçük görgü kuralının bile, bilimsel bir dayanağını bulabilir. Yasayı, etik kuralları geçtik... Bana herhangi bir davranış standardı söyleyin, ben bilimsel dayanağını göstereyim.

Gönderi tarihi:

etik felsefeleri

Günümüzde etik felsefesi diye bir şey yoktur. Bu geçmişte kalmıştır, geçmişte zaten bilim diye bir şey olmadığı için bu zorunluydu. Günümüzde durum değişmiştir. Ona kalsa eskiden fizik kimya da yoktu, hepsi felsefe içindeydi. Günümüzü iyi analiz etmek, geçmişe takılmamak gerek.

 

Günümüz felsefesinin bilim üzerine HİÇ BİR DENETİMİ söz konusu değildir. Böyle bir şeyin söz konusu edilmesi bile tümüyle yanlış olur. Felsefe henüz kesin veri elde edilememiş konularda ön açmak, öngörü geliştirmek, farklı fikir yaratmak görevini üstlenmiştir.

 

Felsefe doğası gereği bir çok ve birbirine zıt öngörü getirir, bunlara uyulsa tam bir karmaşa çıkar ve evrensel değer diye bir şey kalmazdı. Tek evrensel insan kültürü, bilimdir.

Gönderi tarihi:

Neden sergilemesinler? Ha, bakın isteyen istediği kaynağa bakarak davranış sergiler tabii, orasına bir şey diyemem. Dini ve felsefi inancına göre davrananlar olmaz olur mu, tabii ki var. Ben çağdaş bir toplum ve modern bir devlette, yasa ve toplumsal kuralların oluşumundan bahsediyorum. Tüm dünya buna uyuyor diye bir iddiam olması tabii ki düşünülemez.

 

İnsan her en küçük görgü kuralının bile, bilimsel bir dayanağını bulabilir. Yasayı, etik kuralları geçtik... Bana herhangi bir davranış standardı söyleyin, ben bilimsel dayanağını göstereyim.

 

Sayın demirefe anlaşamadığımız noktada anlaşalım önce.Etik bilimi ahlak kurallarının sebeplerini incelemez, ahlak kurallarıyla ilgili çıkarımda bulunmaz demiyorum önce bu noktada anlaşalım.Herhangi bir ahlaki davranışla ilgili etik bilimi araştırmalar sonucunda bunun nedenleri hakkında bize tabiki bilgi verir.Benim anlatmak istediğim etik bilimi ahlaki kurallar ortaya koymaz.Yani etik biliminin ürettiği herhangi bir ahlak kuralı söyleyemezsiniz bana dayanağını etik bilimidir şeklinde gösterebileceğiniz.Etik bilimi herhangi bir ahlak kuralının dayanağı olamaz;ama ahlak kurallarının etik bilimine göre dayanakları vardır, davranışın sebeplerini, algılanış çeşitlerini, kaynağını araştırır.Bu şu demek değildir.Etiğin davranışları inceleyip davaranışlar hakkında yargılara varması, etiğin ahlak kuralları oluşturduğu anlamına gelmez.

 

Örneğin toplumumuzda büyüklere saygının bir göstergesi olan el öpme davranışı vardır.Buyrun kaynağını söyleyin?Bu davranışın dayanaklarını(sebeplerini) söylemek etik biliminin işidir ama bu davranış etik bilimi bulduğu için, etik biliminin yargısı olarak, etik bilimine dayanılarak yapılan bir davranış değildir, arasında büyük fark var.

 

Muhabbetle...

 

 

 

 

 

Gönderi tarihi:

Efendim, modern ceza hukuku felsefesi, cezaların belirlenmesinde yalnızca caydırıcı olması değil, suç işleyeni topluma kazandırması amacını da güder. Saygılar sunarım.

 

Cezanın belirlenmesini bilemem ama ceza verilmesinin amacının caydırıcılık olduğunu sanıyorum. Bunun için verilen ceza süresince de topluma kazandırma faaliyetleri düzenlenebilir ama asıl amaç zannediyorum caydırıcılık.

Gönderi tarihi:

Cezanın belirlenmesini bilemem ama ceza verilmesinin amacının caydırıcılık olduğunu sanıyorum. Bunun için verilen ceza süresince de topluma kazandırma faaliyetleri düzenlenebilir ama asıl amaç zannediyorum caydırıcılık.

 

Efendim, ceza, elbette birilerine verilmek üzere belirlenir. Kitaplarda yazsın diye belirlenmez ki, sayın y.yılmaz yapmayın. Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

Günümüzde etik felsefesi diye bir şey yoktur. Bu geçmişte kalmıştır, geçmişte zaten bilim diye bir şey olmadığı için bu zorunluydu. Günümüzde durum değişmiştir. Ona kalsa eskiden fizik kimya da yoktu, hepsi felsefe içindeydi. Günümüzü iyi analiz etmek, geçmişe takılmamak gerek.

 

Vardır efendim, ben gördüm her yerde yazıyor hem de güncel, geçmişte değil. Yoktur diyen de yok yani. Siz nerede gördünüz böyle bir şey ?

 

Günümüz felsefesinin bilim üzerine HİÇ BİR DENETİMİ söz konusu değildir. Böyle bir şeyin söz konusu edilmesi bile tümüyle yanlış olur. Felsefe henüz kesin veri elde edilememiş konularda ön açmak, öngörü geliştirmek, farklı fikir yaratmak görevini üstlenmiştir.

 

Fizik Felsefesi, Biyoloji Felsefesi gibi felsefeler birer temel pozitif bilim olan bu bilimlere yön verir demiştim bir evvelki yazımda yani bu bilimler için bir denetimden bahsetmedim efendim. Denetim ve sınırlamaların, birer uygulamalı pozitif bilim olan Tıp ve Mühendislik gibi bilimler için Uygulamalı Etik yani Tıp Etiği, Mühendislik Etiği gibi felsefeler tarafından getirilmesi söz konusudur.

 

Felsefe doğası gereği bir çok ve birbirine zıt öngörü getirir, bunlara uyulsa tam bir karmaşa çıkar ve evrensel değer diye bir şey kalmazdı. Tek evrensel insan kültürü, bilimdir.

 

Kendiniz söylüyorsunuz efendim evrensel değer diye... Bilim değer yargısı mı üretir, insan kültürü mü üretir ? Elbette değer yargıları bilimsel yargılar gibi mutlaklık bakımından evrensel olmazlar. Ancak tüm otoriteler tarafından kabul edilirse evrensel olurlar, kaynağı Doğal Hukuk felsefesi olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi de böyledir mesela.

Gönderi tarihi:

bilimler için bir denetimden bahsetmedim efendim. Denetim ve sınırlamaların,...... felsefeler tarafından getirilmesi söz konusudur.

Bu iki zıt cümleden hangisine inanalım? Ayrıca diğer başlıkta felsefenin bilime sınırlamaları "dikte etiğini" de söyleyen sizsiniz. Şimdi dikte ediyor, sınırlandırıyor, yön veriyor ama denetimden bahsedemiyoruz! Nasıl oluyor bu? Daha başka nasıl bir denetim olabilir acaba? Biraz tutarlı olunuz.

 

Bilim günümüzde felsefeden kesin biçimde bağımsızlığını ilan etmiştir, ne bir yönlendirme, ne bir sınırlama, hiç bir biçimde bir müdahalenin zerresi bile söz konusu edilemez.

 

Tekrar ediyorum: Bilim, felsefe ve din... Bu üç alan birbirine en küçük müdahalesi olmayan bağımsız alanlardır. Veri sağlar ve öneri sunabilirler. İlişkileri sadece bu düzeydedir. Hiç bir biçimde karışma kabul edilemez. En küçük karışma durumunda insanlık kültürü yozlaşır.

Gönderi tarihi:

büyüklere saygının bir göstergesi olan el öpme davranışı vardır.Buyrun kaynağını söyleyin?

Benim için su içmek kadar kolay bir örnek seçtiniz. Hemen yanıtlayayım:

 

Daha uzun bir yaşam sürmüş olanların daha çok tecrübe kazandıkları bilimsel bir gerçektir. Ayrıca gençlerin hormonal durumları heyecanlı, isyankar ve romantik olmalarına neden olarak gerçekleri soğukkanlı ve sağduyu ile görmelerini engeller. Bu yüzden yaşlıların tecrübe ve olgunluklarından yararlanılması gerekir. Bu yararlanılma durumu her toplumda bir davranış ile simgeleştirilir, ya işte ayağa kalkacaksın, ya ne bileyim yol vereceksin, ya da elini öpmek gibi bir seremoni sergileyeceksin. Ama evrensel olan, yaşlıların hayat tecrübesi ve olgun düşüncelerinden faydalanılmasıdır. Bunu simgeleştiren her toplumda farklı ritüeller, burada da el öpme benimsenmiş. Hepsinin kökeni bilimsel ve nedensel olarak açıklanabilir. Gökten ellerini öpün diye ferman inmiş değil. Felsefede ise çok farklı öneriler olabilir, bir felsefe çıkar, üretmeden tüketen yaşlıları öldürmeyi savunur. Yani felsefe de yaşlıların elini öpün demiş olamaz. Çünkü bir felsefe okulu dediyse öbürü dememiştir.

Gönderi tarihi:

Bu iki zıt cümleden hangisine inanalım? Ayrıca diğer başlıkta felsefenin bilime sınırlamaları "dikte etiğini" de söyleyen sizsiniz. Şimdi dikte ediyor, sınırlandırıyor, yön veriyor ama denetimden bahsedemiyoruz! Nasıl oluyor bu? Daha başka nasıl bir denetim olabilir acaba? Biraz tutarlı olunuz.

 

Efendim cümlelerimdeki kelimeler kırpılırsa bir manası kalmaz ki neden öyle yaptınız ? Buyrun aşağıda kırpılmamış cümlem :

 

Fizik Felsefesi, Biyoloji Felsefesi gibi felsefeler birer temel pozitif bilim olan bu bilimlere yön verir demiştim bir evvelki yazımda yani bu bilimler için bir denetimden bahsetmedim efendim.

 

Denetim ve sınırlamaların, birer uygulamalı pozitif bilim olan Tıp ve Mühendislik gibi bilimler için Uygulamalı Etik yani Tıp Etiği, Mühendislik Etiği gibi felsefeler tarafından getirilmesi söz konusudur.

 

Bu da sizin tarafınızdan kırpılmış hali :

 

bilimler için bir denetimden bahsetmedim efendim. Denetim ve sınırlamaların,...... felsefeler tarafından getirilmesi söz konusudur.

 

Diğer başlıktaki cümlemde aşağıda işte, bir fark var mı ?

 

Değildir efendim. Tıp Etiği, Mühendislik Etiği felsefeleri, Tıp ve Mühendislik dallarını sınırlar. Bu bilimleri ilgilendiren konularda birbiri ile çelişen farklı felsefelerin çatışmaları sonucu bir sonuca ulaşılır. Hipokrat Yemini, Mühendislik Yemini gibi evrensel ilkeler bu bilim dallarında izlenecek temel felsefeleri dikte eder.

 

Ben de asla çelişki olmaz efendim. Yazdıklarım ortadadır. Lütfen.

 

Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

kırpılmış

Kırpma bir anlam değişikliğine yol açsaydı kırpmazdım. Ayrıca kırpma yoluyla sözlerinizi çarpıtmaya kalkmam ancak beni zor duruma düşürürdü, başka kimseyi değil, çünkü aslı hemen yukarıda duran bir sözü kırpma yoluyla çarpıtmaya kalkışacak kadar da değilim.

 

Sözleriniz ortada... Dikte etmekten, sınırlamaktan, yön vermekten bahsediyorsunuz, ama bunların hiç biri denetim anlamına gelmiyor!!! Balık kavağa çıkıyor, kavaktan elma topluyor, pazarda satıyor, ama tüm bu masalların arkasından balık sudan çıkarsa ölür diyorsunuz. Nasıl oluyor bu iş?

Gönderi tarihi:

Kırpma bir anlam değişikliğine yol açsaydı kırpmazdım. Ayrıca kırpma yoluyla sözlerinizi çarpıtmaya kalkmam ancak beni zor duruma düşürürdü, başka kimseyi değil, çünkü aslı hemen yukarıda duran bir sözü kırpma yoluyla çarpıtmaya kalkışacak kadar da değilim.

 

Sözleriniz ortada... Dikte etmekten, sınırlamaktan, yön vermekten bahsediyorsunuz, ama bunların hiç biri denetim anlamına gelmiyor!!! Balık kavağa çıkıyor, kavaktan elma topluyor, pazarda satıyor, ama tüm bu masalların arkasından balık sudan çıkarsa ölür diyorsunuz. Nasıl oluyor bu iş?

 

Anladım efendim, yaptığınız kırpmanın anlam değişikliğine yol açmadığını düşünüyorsunuz, dolayısıyla, '' yön vermek '' ile '' denetleme ''nin, '' sınırlama ''nın, '' dikte etmenin '' aynı anlamlı olduğunu zannediyorsunuz. Ama değildir.

 

Yön vermek, yol göstermek anlamına gelir. Yönlendirmek ile karıştırmamak gerekir. Asla sınırlamak, denetlemek, dikte etmekle aynı anlamlı değildir. Sınırlamak, denetlemek, dikte etmek bir zorunluluk içerir.Yön vermek için ise bir talep gerekir. Yani, yön isteyene yön verilir, yol sorana yol gösterilir. Sizin anlayacağınız, pilot ile direksiyon arasındaki ilişki denetleme, sınırlama, dikte etmek, yönlendirmek ile ilgili ise, pilot ile co-pilot arasındaki ilişki yön vermek, yol göstermek ile ilgilidir.

 

Felsefe-Bilim ilişkisinde yaptığım uygulamalı ve temel bilimler ayrımı önemlidir. Bilim Felsefesi, temel bilimlere yön verir, yol gösterirken, Uygulamalı Etik uygulamalı bilimlere sınırlamalar getirir, denetler, yapılması gerekeni dikte eder.

 

Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

Daha uzun bir yaşam sürmüş olanların daha çok tecrübe kazandıkları bilimsel bir gerçektir. Ayrıca gençlerin hormonal durumları heyecanlı, isyankar ve romantik olmalarına neden olarak gerçekleri soğukkanlı ve sağduyu ile görmelerini engeller. Bu yüzden yaşlıların tecrübe ve olgunluklarından yararlanılması gerekir. Bu yararlanılma durumu her toplumda bir davranış ile simgeleştirilir, ya işte ayağa kalkacaksın, ya ne bileyim yol vereceksin, ya da elini öpmek gibi bir seremoni sergileyeceksin. Ama evrensel olan, yaşlıların hayat tecrübesi ve olgun düşüncelerinden faydalanılmasıdır. Bunu simgeleştiren her toplumda farklı ritüeller, burada da el öpme benimsenmiş. Hepsinin kökeni bilimsel ve nedensel olarak açıklanabilir. Gökten ellerini öpün diye ferman inmiş değil.

 

Efendim, galiba siz felsefe yaptığınızın farkında değilsiniz( Bu arada şunu da belirtmeden geçmeyeyim ki; el öpme genellikle boyun eğme, hakimiyeti, üstünlüğü kabul etme ile ilişkilendirilmiştir tarih boyunca ).

 

Yaşlıların üstünlüğünü kabul etme veya hayat tecrübesinden yararlanılması gerektiği ile ilgili öne sürdüğünüz bilimsel gerekçeler geleneksel statükocu toplumlar dışında( farklı tecrübeler gerektiren bugünün yaşamının dünün ilkel yaşamı ile ilgili tecrübelere ihtiyaç doğurmayacağı vs. ) kolayca çürütülebileceğinden dolayısıyla bu yargı tüm zamanlarda ve her yerde geçerli olamayacağından bilimsel bir yargı olamaz. Felsefi bir bakış açısı barındırır( Etik ).

 

Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

İşte etik felsefedir dediğiniz zaman ve sınırlar, dikte eder, denetler dediniz mi bu kavağa çıkıp elma toplayan ve pazarda satan balık masalı oluyor. :lol:

 

Yaşlıların hayat tecrübesinin fazla olduğu ve hormonal durumlarının gençlerle kıyaslanması tamamen bilimsel gerçeklere dayalıdır. Bu işin felsefeyle alakası yok. Bilimin tutun yaşlılara tapının diyecek hali yok. :D

Gönderi tarihi:

Ben size felsefenin bilimi denetlemesinin örneğini söyleyeyim:

 

Bu denetim Sovyet Rusya'da yaşanmıştır. Lisenko adında bir sözde bilimci düzenbaz, devletin evrensel bilim ilkeleri ile değil, belli bir felsefi doktrinle yönetilmesini kullanarak Stalin'e etki ederek genetiği savunan bilimcileri Sibirya'ya sürgün ettirmiş ve Sovyet bilim kurulunu eline geçirmiştir.

 

Bu yüzden Sovyetler biyolojisi, genetiğe hiç bir katkı yapamamıştır.

Gönderi tarihi:

İşte etik felsefedir dediğiniz zaman ve sınırlar, dikte eder, denetler dediniz mi bu kavağa çıkıp elma toplayan ve pazarda satan balık masalı oluyor. :lol:

 

Yaşlıların hayat tecrübesinin fazla olduğu ve hormonal durumlarının gençlerle kıyaslanması tamamen bilimsel gerçeklere dayalıdır. Bu işin felsefeyle alakası yok. Bilimin tutun yaşlılara tapının diyecek hali yok. :D

 

Sayın demirefe ''etik'' hangi bilimin içinde yer alır?Sosyal bilimlerden biri midir, pozitif bilimlerden biri midir, felsefenin bir dalı mıdır yoksa özünde, gerçekten merak ettim fikrinizi?

 

Muhabbetle...

 

 

 

Gönderi tarihi:

Tabii ki sosyal bilimdir.

 

Sayın demirefe, aşağıdaki linkteki yazıyı okursanız linkte etikle ilgili verilen bilgilerin size göre yanlışlığı var.Ben hiçbir yerde ''Etik''in sosyal bilimler içinde yer aldığını görmedim, eğer bir kaynak verirseniz sevinirim.

 

ETİK : -http://tr.wikipedia.org/wiki/Etik-

Gönderi tarihi:

Bir çok bilginin güncellenmesi gerekiyor... Tabii ki etiğin çıkış noktası felsefe. Her şeyin öyle zaten. Ama modern bilim felsefeden bağımsızlığını ilan etti. Eski bilgiler zamanla yenilenecek...

Gönderi tarihi:

Bir çok bilginin güncellenmesi gerekiyor... Tabii ki etiğin çıkış noktası felsefe. Her şeyin öyle zaten. Ama modern bilim felsefeden bağımsızlığını ilan etti. Eski bilgiler zamanla yenilenecek...

 

Modern bilimin içinde Etiğin felsefeden ayrıldığına dair kaynak istemiştim Sayın demirefe, savunduğunuz düşünceye atıfta bulunabileceğiniz bir bilimsel yazı da olabilirdi ki söylediklerinizin gerekçesi sizin düşünceniz mi bilimsel bir gerçekliği var mı bilelim...

 

Muhabbetle...

 

 

 

Gönderi tarihi:

Bakın ben şimdi konuya biraz açıklık getireyim. Felsefeden köken almayan hiçbir kültürel faaliyet yoktur. Felsefe ana ve temeldir. O yüzden etik felsefenin alanından çıktı, oradan ilişkisi kesildi, geldi bilim alanına yerleşti, bilim konusu oldu, artık etiğe felsefe denemez, bilim denecek diye bir iddiada bulunmuyorum. Böyle bir iddia hiçbir kültürel alanda yapılamaz. Her şeyin, her insan kültürel ürününün bir felsefesi vardır.

 

Felsefe öncü, önermeci rolünü bilimden bağımsız sürdürür. Sadece bilim felsefeden bağımsız değil, felsefe de bilimden bağımsızdır. Dolayısıyla felsefi etik tabii ki çalışıyor. Varlığını sürdürüyor. “İşi, bilime devrettik, bundan sonra etik bizim işimiz değil” demiyor.

 

Determinizm bir felsefi önermedir. Buna itiraz eden indeterminizm de bir felsefi önermedir. Bilim determinizmi bilim felsefesi olarak belirlemiş ve bu ilke ile çalışmayı benimsemiştir. Böyle olunca felsefe indeterminizmi çöpe atmamıştır. Çünkü bilim de felsefeye diktede bulunamaz. Bilim de felsefenin diktesiyle determinizmi benimsememiştir. Yarın bilim kurulları indeterminist yöntemle çalışmayı benimseyebilir. Bir felsefi okulun görüşlerini benimseyen bilim de ortaya çıkabilir bir yerde. Bu tamamen özgür bir konu. Bilim kurulları toplanır, karar alır.

 

Ama bugün determinist yöntem evrenseldir. Bunun dışına çıkan bir bilim kurulu evrenselliğini yitirir. Bilime “şu yöntemle çalışacaksın” diye dikte eden, bilimin özerkliğini ihlal eden bir gelişme, Sovyet Rusya’daki Lisenko örneği gibi, o ülkenin evrensel bilimde yaya kalmasına yol açar.

 

Bu budur yani, tekrar ediyorum: Felsefi etik yok oldu, ortadan kalktı iddiası olamaz, yoktur da. Felsefe ön açar, öneri sunar. Yöntem, alternatif, devrim, anlayış, bakış, her şeyi önerebilir. Birbirine zıt önermelerde de bulunabilir. Bunlar bilim tarafından benimsenir, benimsenmez, orasına karışmaz.

 

Modern bilim – felsefe karşılıklı özerkliği anlayışı budur. Modern anlayış laiklik ilkesi ile dini de özerk, bağımsız saymıştır. Bu üç alan arasında denetim, müdahale, empoze, dikte, yönlendirme kabul edilemez, birbirlerinden özerktirler.

 

Ancak toplum yönetimi, kural koyma yetkisi sadece bilime aittir. Bilimin dışında kural oluşturma yetkisi yoktur. Din ve felsefe toplumsal kural koyamazlar. Onların kuralları bireyleri inancına göre tek tek bağlar, toplumu bağlamaz. Toplum bağlamında kuralı ancak bilim koyar. Bunu da tarafsız temel bilimlerden veri alıp ve bunları uygulamalı bilimler olan etik, tıp, hukuk içinde yapar.

 

Bu sırada felsefi etik tabii ki çalışmasına devam eder, bunu kimse engelleyemez ve “etiği senden aldım, bilime verdim, sen artık bundan böyle etik işiyle uğraşma” diyemez. Felsefe anadır, her şeyin felsefesi vardır. Felsefesi olmayan, felsefi temelden köken almayan hiçbir insan kültür faaliyeti ve ürünü yoktur…

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.