Misafir efatalit35 Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2005 Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2005 Tarihe kendi ideolojilerinin gözlükleriyle bakanlar,işe İslamı da tarihe bulaştırarak vatan hainliği sabit bir zavallıyı nerdeyde ulusal kahraman olarak ilan edecekler. Gerçek şudur ki hem Atatürk'ü kendi başbuğunuz ilan edip hem de Vahdettin'in burda haksızlığa uğramış bir kahraman olduğunu söylerseniz ben de size RİYAKARSINIZ derim ve de Atatürk'ün yazdığı söylevi aydınlanmanız açısından sindire sindire okumanızı öneririm. Bu konuda ikinci bir yol yoktur Vahdettin'i kahraman ilan edenler ya Atatürk'ü ve Osmanlı'nın çöküş döneminden cumhuriyetin kuruluşuna kadar geçen olayları pek iyi anlayamamıştır ya da hilafet ve yeni Osmanlı hayalleriyle kendince burda ortam hazırlamaya çalışmaktadır... Alıntı
Φ canugur Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2005 Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2005 Tarihe kendi ideolojilerinin gözlükleriyle bakanlar,işe İslamı da tarihe bulaştırarak vatan hainliği sabit bir zavallıyı nerdeyde ulusal kahraman olarak ilan edecekler. Gerçek şudur ki hem Atatürk'ü kendi başbuğunuz ilan edip hem de Vahdettin'in burda haksızlığa uğramış bir kahraman olduğunu söylerseniz ben de size RİYAKARSINIZ derim ve de Atatürk'ün yazdığı söylevi aydınlanmanız açısından sindire sindire okumanızı öneririm. Bu konuda ikinci bir yol yoktur Vahdettin'i kahraman ilan edenler ya Atatürk'ü ve Osmanlı'nın çöküş döneminden cumhuriyetin kuruluşuna kadar geçen olayları pek iyi anlayamamıştır ya da hilafet ve yeni Osmanlı hayalleriyle kendince burda ortam hazırlamaya çalışmaktadır... 10902[/snapback] Bu celiskinin kaynagi dindir. Böyle deyince hemen saldirirlar. Dinsizlikle suclanirsiniz. Oysa dinsizlik bir insanin kendi secimi oldugu halde, nefret ederler. Padisahlarin, dogal olarak islam olmasi, islamlastirilamayan anadolu Türkmenlerini dislamistir. Bunu osmanli tarihcileri zaten aciklamaislardir. Arkadaslarin celiskileri bu.Islam imparatorlugu sendromu Gecmisini savunurken putperest olarak suclamalari da ayri bir trajrdi. sonra kalkip tarihi dogru irdeleyenleri hainlikle suclarlar. Yetmezmis gibi atatütk´ün eteklerine nasil tutunurlar sasarim. Tesekürler arkadasim, yazilariniz harikaydi Alıntı
Φ cenxcan Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2005 Son Osmanlı pâdişâhı ve İslâm halifesi Sultan Birinci Abdülmecid Hanın ogullarının en küçügüdür. Annesi Gülistû Sultan’dır. 2 Şubat 1861 târihinde dogdu. Çok küçükken anne ve babasını kaybetti. Agabeyi İkinci Abdülhamid Han tarafından büyütülüp, himâye edildi. Çok zekî olup fıkıh bilgisinde pek ileriydi. 4 Temmuz 1918’de agabeyi Sultan Reşâd’ın vefât ettigi gün pâdişâh ve halife oldu. Saltanata geçtiginde ordu ve donanmaya bir Hatt-ı Hümâyun göndererek Başkomutanlıgı üzerine aldıgını bildirdi. Enver Paşanın Başkumandan Vekili ünvânını Başkumandanlık Kurmay Başkanı şekline çevirdi. Tahta geçişi dolayısıyla hazırlanan Hatt-ı Hümâyunda Pâdişâh: Kabinede adâletin dagıtımı ve güvenligin saglanması husûsunda daha fazla gayret harcamasını, zaruri gıdâ maddelerinin ucuzlatılması için acele tedbir alınmasını, ögretimin arttırılmasını, siyâsi suçluların af edilmesini, savaş bölgesi dışındaki sıkıyönetimin kaldırılmasını, devlet hizmetinde çalışacak olanların nâmuslu kimselerden seçilmesini, kânûni bir sebep olmadıkça kimsenin işinden uzaklaştırılmamasını istedi. Bu istekler ve yeni icraatı pâdişâhın devlet işlerinde ve memleket meselelerinde aktif bir yol tutacagının açık bir deliliydi. Ancak bu sıralarda Birinci Dünyâ Savaşının korkunç neticeleri alınmak üzereydi. Nitekim 30 Ekim 1918’de Mondros Mütârekesi imzâ edilerek, Birinci Dünyâ Harbi, maglubiyetimizle bitti. Mütârekeye imzâ koyan delegeler, 10 Kasım 1918’de saraya arz-ı tâzim için geldiklerinde pâdişâh bunları kabul etmedi. Mütârekeden hemen sonra Osmanlıları Birinci Dünyâ Savaşına sokan Talât, Enver ve Cemâl Paşalar 3 Kasımda yurt dışına kaçtılar. 24 Kasım 1918’de Pâdişâh Daily Mail Gazetesi muhâbirine beyânat verdi. Daha sonra Times Gazetesi’nde de yayınlanan bu beyânatta, Osmanlıların Dünyâ Savaşına girmeleri sorumlulugunu İttihat ve Terakki Fırkasına yüklüyor, bu suretle felâkete onları sebep gösteriyordu. Bu beyânatında:“Osmanlı Devletinin harbe katılması âdetâ bir kazâ neticesidir. Eger siyâsî vaziyetimizle cografi durumumuz ve millî menfaatlarımız ciddî sûrette nazarı dikkate alınsaydı, vukû bulan teşebbüsün aslâ mâkul olmadıgı açıkça anlaşılırdı. Maalesef o zamanki hükûmetin basiretsizligi bizi bu bâdireye sürükledi ve felâketimize sebep oldu. Eger ben Makam-ı saltanatta bulunsaydım, bu elim vak’a katiyyen husûle gelmezdi. ’’demiştir. Neticede İttihatçı liderlerin baskısından kurtulan Sultan Vahideddîn’in elinde ancak düşmanlara teslim edilmiş bir milleti idâre etmek kaldı. 16 Mart 1920’de Îstanbul İtilâf devletleri tarafından işgâl edildi. Yunanlılar İzmir’e, İtalyanlar Güneybatı, Fransızlar da Güney Anadoluya girdiler.Vahideddîn Han 11 Mayıs 1920’de düşmanların hazırladıgı ve Anadolu’nun işgâlini ihtivâ eden Sevr Antlaşmasını bütün baskılara ragmen imzâlamadı. Osmanlı ordusu tamâmen lagvedildi. Medîne muhâfızı Fahri Paşa, on ikinci ordu kumandanı Ali İhsan Paşa ve Harbiye Nâzırı Mersinli Cemâl Paşa gibi degerli kumandanlar Malta’ya sürüldüler. Yalnız pâdişâhın şahsını korumak için, yedi yüz kişilik maiyyet’i seniyye kıt’ası bırakıldı. Sultan bu taburu, Ayasofya etrâfındaki sipere sokup câmiye çan takmak veya müze yapmak isteyenlere ateş ediniz emrini verdi. İşgâl altındaki Îstanbul’dan vatanın kurtarılmayacagını anlayan Vahideddîn Han, güvendigi kumandanları Anadolu’ya göndermek istedi. Ancak bunlar;(Dünyâya karşı harp edilmez. Bu iş olmaz.) diyerek gitmeyi reddettiler. Sultanın, kurtuluşun Anadolu’dan gerçekleşecegine ümidi tamdı. Bir ara kendisi gitmeyi düşündüyse de İngilizler;’’ Eger Anadolu’ya geçersen Îstanbul’u Rumlara işgal ettirir, taş üstünde taş bırakmayız.’’ Diyerek engellediler. Bunun üzerine bir gün saraya çagırdıgı Mustafa Kemâl’i;’’Paşa, paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunları unutun. Asıl şimdi yapacagın hizmet hepsinden mühim olabilir. Devleti kurtarabilirsin.’’ Sözlerinden sonra, büyük yetkilerle Anadolu’ya gönderdi. Vahideddîn Han, bundan sonra Îstanbul’daki işgâl kumandanlarını oyalamak ve Anadolu’daki mücâdeleyi gözden uzak tutmak için türlü siyâsî gayretler içine girdi. Fakat İngilizler de Türk birligini parçalamak için pâdişah aleyhine çalışmaktan geri kalmadılar ve aleyhine kampanya başlattılar. Yegâne arzuları pâdişahı milletin gözünden düşürmekti. Nitekim bunda ısrar eden İstanbul’daki İngiliz işgâl kuvvetleri, 17 Kasım 1922 ***â günü halîfeyi baskı ve silah zoruyla Dolmabahçe Sarayından motora alarak Malaya harp gemisine bıraktı. Bu gemi, son Osmanlı pâdişahı ve İslâm halîfesini, İngilizlerin Türk aydınlarını sürdükleri Malta Adasına götürdü. Vahideddîn Han, acı ve sıkıntı içinde geçen bir sürgün hayâtından sonra, 16 Mayıs 1926’da İtalya’da vefât etti. Cenâzesi Şam’a getirilerek Sultan Selim Câmii Kabristanına defnedildi. Vahideddîn Han, çok akıllı ve çabuk kavrayışlıydı. Arada Sultan Reşâd olmayıp da, İkinci Abdülhamîd Handan sonra tahta çıksaydı, İttihat ve Terakki hükûmetinin hatâlarını önleyecek, felâketlerin önüne geçecek kudret ve idâre sâhibiydi. Mala, dünyâya düşkün olmadıgı güzel ahlâklı ve eşi az görülebilecek kadar fazla nâmuslu oldugu vesîkalarda göze çarpmaktadır. Çok sevdigi vatanından koparken yanında şahsî ve pek cüz’î mal varlıgından başka bir şey götürmedigi, ayrılmasının üzerinden henüz dört yıl geçmeden vefâtında kasaba, bakkala ve fırına olan borçlarından dolayı 15 gün tabutunun kaldırılmamış olmasından da anlaşılmaktadır. Vahideddîn Hanın vatanının ve milletinin ugradıgı felâketler karşısında neler düşündügü ve neler hissettigi kayıtlara geçmiş şu hadîseden çıkarılabilir. 1919 senesi Ramazanında bir sabah Yıldız Sarayında yangın çıkar. Kısa zamanda büyüyen alevler, sultanın geceleri kaldıgı dâireyi de sarar. O geceyi tesâdüfen Cihannümâ Köşkünde geçirmiş olan Vaideddîn, yangını haber alınca, üzerine pardesüsünü giyerek dışarı çıkar. Köşkün önünde hiç telaş göstermeden yangını seyrederken çevrede aglayanları görünce gözleri yaşararak; ’’Benim vatanım ateş içinde, onun yanında bunun ne kıymeti var.’’ Demekten kendini alamaz. AYRINTILI BİLGİ www.bozkurt.net Bu celiskinin kaynagi dindir. Böyle deyince hemen saldirirlar. Dinsizlikle suclanirsiniz. Oysa dinsizlik bir insanin kendi secimi oldugu halde, nefret ederler. Padisahlarin, dogal olarak islam olmasi, islamlastirilamayan anadolu Türkmenlerini dislamistir. Bunu osmanli tarihcileri zaten aciklamaislardir. Arkadaslarin celiskileri bu.Islam imparatorlugu sendromu Gecmisini savunurken putperest olarak suclamalari da ayri bir trajrdi. sonra kalkip tarihi dogru irdeleyenleri hainlikle suclarlar. Yetmezmis gibi atatütk´ün eteklerine nasil tutunurlar sasarim. Tesekürler arkadasim, yazilariniz harikaydi YAPMAYIN ARKADAŞLAR TARİHİN KARALADIĞI DEĞİL TARİHİN ZENCİ BİR İMPARATORU BAŞKA DÜNYADA BİR ÖRNEĞİ DAHA VARMI BİLMEM DÜŞMAN GEMİLERİ İLE YURDUNU TERK EDEN BİR BAŞKA HAİN DAHA VARMI SONRA AVATARINA BAKTIM YAZINA BAKTIM VE BİR BULUŞMA NOKTASI BULAMADIM NE YAZIKKİ.ÇÜNKÜ ÜÇ BAŞLIK ÜST TARAFINDAN DÜNYADA EŞİ BENZERİ BULUNMAYAN BİR LİDER VAR GÖNÜL İSTERDİKİ ONUNLA İLGİLİ BU DENLİ ÖVGÜLERİ YAZINDA BULAYIM AMA BULAMADIM VE ÜZÜLDÜM.ALMANIZ GEREKEN EPEY YOL VAR SAHİP OLDUĞUNUZU AVATARINIZA LAYIK OLMANIZ İÇİN Alıntı
Φ KaRaKuRt Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2005 YAPMAYIN ARKADAŞLAR TARİHİN KARALADIĞI DEĞİL TARİHİN ZENCİ BİR İMPARATORU BAŞKA DÜNYADA BİR ÖRNEĞİ DAHA VARMI BİLMEM DÜŞMAN GEMİLERİ İLE YURDUNU TERK EDEN BİR BAŞKA HAİN DAHA VARMI SONRA AVATARINA BAKTIM YAZINA BAKTIM VE BİR BULUŞMA NOKTASI BULAMADIM NE YAZIKKİ.ÇÜNKÜ ÜÇ BAŞLIK ÜST TARAFINDAN DÜNYADA EŞİ BENZERİ BULUNMAYAN BİR LİDER VAR GÖNÜL İSTERDİKİ ONUNLA İLGİLİ BU DENLİ ÖVGÜLERİ YAZINDA BULAYIM AMA BULAMADIM VE ÜZÜLDÜM.ALMANIZ GEREKEN EPEY YOL VAR SAHİP OLDUĞUNUZU AVATARINIZA LAYIK OLMANIZ İÇİN Bir insana vatan haini demek için o insanın vatanını satmış olması gerekir.... Vahideddin asla vatanı satmamıştır.... Vede o bir sultandır... ona zenci gibi yakıştırmalarınız son derece çirkin ve ağza alınmaması gereken sözlerdir... evet belki vahideddin bütyük bir han olmayabilir ama ölmekte olan bir adamın son debelenişini o yapmıştır.... Atatürkü samsuna gönderen ona inanılmaz yetkiler veren de odur.... ve ingiliz gemileriyle sürgün edilende..... günümüzde atatürk vahideddin çatışması çıkartılıyor... atatürk vahideddinin yaverliğini de yapmıştır ve ona çok yakındır.... nitekim vahideddin atatürkü yıkdız kasrına çağırarak ve ingiliz zırhlılarını olduğu yri işaret ederek"paşa paşa bu memlekete çok hizmetlerin olmuştur"der ve elini yanındaki kitabın üzerine koyarak"şimdiye kadar yaptıkların tarih kitaplarına geçecek şeyler ama şimdi yapacağın tüm bunlardan önemlidir.paşa memleketi kurtarabilirsin demiştir..."bunu bizzat atatürk naklediyor.... son olarak tekrar ediyorum tarihta bir insanı çok kolay karalayabilirsiniz ama o insanlar çok büyük işler de yapmış olabilirler .... yazdıklarımıza dikkat edelim... Alıntı
Φ Justifier Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2005 Sultan Vahideddin Han'a vatan haini diyenler tarihine hıyanet içerindedir. Birkaç yıl öncesine kadar yüce sultanımız 2.Abdulhamid e hain dielerde vardı ne oldu? Tabii ki yanıldıklarını geçde olsa anladılar.... Bunu da er ya da geç kafanız basacaktır inanın bana....... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2005 Vahdettin bir vatan hainidir. payitaht işgal altındayken işgalcilere karşı savaşan kuvay-ı milliyecilerin üzerine ipten kazıktna kopma çapulculardan oluşan ve anadoluda halka dehşet saçan kuvay-ı inzibatiye çetelerini salan odur. ingiliz ve osmanlı resmi arşivlerinin açılmasıyla ortaya çıkan mektuplarda, " payitahtın tek güvencesi sizlersiniz" diye ingiliz başbakanına mektup yazan odur. İngilizlerin emriyle istanbuldaki vatanseverleri tutuklatıp ingilizlere teslim eden odur. mollalara ingilizlere kurşun sıkan kafirdir diye fetva yazdıran odur. istanbuldan kaçıp direnişe katılmak için ankaraya gimeye çalışan eski mebuslara pusu kurduran odur.Atatürk'ün idam hükmünü veren odur. Kazım karabekir'e onu derhal tutuklayıp istanbula gönderme emrini veren odur. ve en sonunda ingiliz gemisine binerek ülkeden kaçan da odur. her şeyi olmamış sanın hiç bir onurlu şerefli haysiyetli lider düşmanın gemisiyle ülkeden kaçmaz. sizin yapacağınız hiç bir laf kalabalığı, onun vatan haini olduğu gerçeğini değiştirmez. asıl üzüldüğüm nokta savunduğunuz siyasi görüş için anadolu türklerine en büyük ihaneti yapmış bir kişiyi Han ilan etme çabalarınız. Nerede Dünyaya korku salan moğol hükümdarı Timur'un tehditlerine ve dayatmalarına " bre timur denen kudurmuş köpek " diye cevap veren Yıldırım. nerede osmanlı padişahından çok bir ingiliz sömürge valisi gibi davranan Vahdettin. birde Vahdettini aklamak için ortaya atılan komik komplo teorileri. hiç bir şey bilmiyorsanız açın osmanlı belgelerini. vahdettinin kendi yaverlerinin anıalrını, ingiliz resmi arşivlerini, mektup yazışma arşivlerini. yayınlanan fermanları. okuyun ki. böyle bir haini aklamaya çalışmayın. birde onu savunmak için hain değilmişte zavallıymış. bütün hainler zavallıdır. (ha birde Atatürk'ü bilerek samsuna gönderme geyiğine gelince. Atatürk artık halkın sözüne boyun eğip itaat edilecek tek osmanlı paşasıydı, çanakkale kahramanıydı. Atatürk dışında hiç bir paşa nın halkı sakinleştirecek direnişe son vermelerini öğütleyecek gücü yoktu. ve Atatürk samsuna ayak basana kadar hiç bir zaman açık vermedi) Nutuk, Giriş Bölümü. 1919 daki türkiyenin hali üzerine. “…milleti ve memleketi 1. dünya savaşına sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek, memleketten kaçmışlar, saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceği alçakça tedbirler araştırmaktadır…” Nutuk’un giriş bölümünden de anlayacağımız üzere Atatürk’ün Vahdettin’in ihaneti konusundaki tavrı nettir. Bu gerçeği kabul etmemek Atatürk’e ve Kurtuluş Savaşı’nda kan döken binlerce şehide ihanettir. Alıntı
Φ KaRaKuRt Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2005 (düzenlenmiş) Vahdettin bir vatan hainidir. payitaht işgal altındayken işgalcilere karşı savaşan kuvay-ı milliyecilerin üzerine ipten kazıktna kopma . . . . Nutuk, Giriş Bölümü. 1919 daki türkiyenin hali üzerine. “…milleti ve memleketi 1. dünya savaşına sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek, memleketten kaçmışlar, saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceği alçakça tedbirler araştırmaktadır…” Nutuk’un giriş bölümünden de anlayacağımız üzere Atatürk’ün Vahdettin’in ihaneti konusundaki tavrı nettir. Bu gerçeği kabul etmemek Atatürk’e ve Kurtuluş Savaşı’nda kan döken binlerce şehide ihanettir. Tarih elbette doğruyu gün yüzüne çıkartır ve o gün siz de utanırsınız... Haaa bu arda iyi okuyun Timur öz be öz Türktür... Tarih: 8 Kasım , 2005 Düzenleyen: Admin Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2005 Vahideddin vatan haini değildir... Vahideddin ulu hakan da değildir... Devlette aktif rol oynamış, ciddi bir biçimde saltanatını sürdürmüş son hanedan üyesi bana göre 2.Abdülhamid dir... Daha öncede söylediğim gibi ondan sonrası ittihatçıların dönemi olmuştur... Bu tartışmayı çok yersiz buluyorum... Ekstra bir katkısı olduğu kanıtlanmamış ya da etrafındakilerin etkisinden arınarak devleti yönetmemiş bir insanın, Osmanlığı hanedanlığı üyesinin arkasından böyle tartışmalar yapmak lüzumsuzdur... Vahideddin kesinlikle hain değildir ama bir efsane olduğu da söylenemez... İçinin nasıl olduğunu asla bilemediğimiz, belki de hiç öğrenemediğimiz bir insandır kendisi... Siyasi görüşlerle yoğurulmuş yorumlarla bu insanın kemiklerini titretmein derim ben... Alıntı
Φ lena Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2005 Allah rağzımı olsun demek lazım, koskoco imparatorluğu sıfırladığı için öylemi. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2005 (düzenlenmiş) Tarih elbette doğruyu gün yüzüne çıkartır ve o gün siz de utanırsınız... Haaa bu arda iyi okuyun Timur öz be öz Türktür... timur moğoldur önce moğolların türklerle akrabalığı çinlilerin türklerle olan akrabalığından daha zayıfıtr. ayrıca timurun osmanlı topraklarında yaptıkları ve türklere karşı aşağılamları. padişahı dmeir kafesin içinde hayvan gibi gezdirmesi, osmanlı lirasının üstüne resmini bastırma uygulaması. tarih zaten herşeyi açığpa çıkarmıştır vahdettinin nasıl bir adam olduğunuda. hem türkçüyüm diye geçin hemde türklere karşı ingilzileri destekelyen vahdettine övgüelr düz. zaten sizin türün türkçülüğü ve milliyetçiliğide bu kadardır. Tarih: 7 Kasım , 2005 Düzenleyen: CYRANO Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2005 Allah rağzımı olsun demek lazım, koskoco imparatorluğu sıfırladığı için öylemi. 2.Abdulhamid sonrası esas düşüş başlıyor ve bu düşüş döneminde yönetim ittihatçıların elinde sayılır... Koskoca İmparatorluğu bir adam sıfırlayamaz... Fazla duygusal yaklaşmışsınız... Alıntı
Φ lena Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2005 Ama sıfırdan bir mileti bir adam yaratıyor bu nasıl oluyor. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2005 Ama sıfırdan bir mileti bir adam yaratıyor bu nasıl oluyor. Öncü oluyor... Alıntı
Φ jhonywalker Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2005 Resmen VI. Mehmed diye bilinen ve halk arasında Sultân Vahîdüddin ünvanıyla tanınan Sultân VI. Mehmed Vahîdüddin Hân, Şubat 1861 yılında Dolmabahçe Sarayı’nda, Sultân Abdülmecid’in IV. Kadınefendisi Gulistû (Gülistan) Hanımefendi’den dünyaya geldi. İttihâdcıların, asıl veliahd olan Sultân Aziz’in oğlu Yusuf İzzeddin’i intihar süsü vererek katletmeleri üzerine Osmanlı veliahdı oldu ve 4.7.1918 tarihinde Osmanlı tahtına oturdu. İyi bir İslâm hukukçusu, Almanya İmparatorluk mareşali ve Osmanlı müşiri ünvanlarına sahip iyi bir asker ve de musikiye âşık bir bestekâr idi. Almanya ve Avusturya seyahatlerinde kendisinin yaveri olan Mustafa Kemal, Padişah olduktan sonra da bir süre fahrî yaverliğini sürdürdü. Padişah olduğunda Hz. Ömer’in kılıcını maneviyât eri Mehmed Bah’aaddin Veled Çelebi kuşattı. Maneviyâtı güçlü bir padişahdı. 18 Kasım 1922’de İstanbul’u terk edinceye kadar geçen sıkıntılı saltanat yıllarında, onunla birlikte vazife ifa eden sadrazamlar arasında, İttihâdcıların reisi Mehmed Tal’at Paşa ve 5 defa hükümeti kuran Dâmâd Ferid Paşa; Şeyhülislâmlar arasında ise, Kuvay-ı Milliye aleyhine mecburen fetvâ veren Dürrî-zâde Abdullah Efendi ve Hürriyet ve İ’tilâf Partisinin adamı olan Mustafa Sabri Efendi, özellikle zikredilmelidir. Sultân Vahîdüddin’in saltanatından 4 ay geçmeden 30 Ekim 1918 tarihinde uğursuz Mondros Mütârekesi imzalandı. Bunu Osmanlı topraklarının i’tilaf devletleri tarafından işgali takip etti. İngilizler Kasım 1918’de Musul’u işgal ettiler; müttefik filo Kasım 1918’de İstanbul’a geldi ve 16 Mart 1920’de İstanbul resmen işgal edildi. Bu tarihten sonra sâdır olan Padişah İrâdelerini ve hatta hükümet kararlarını, sanki Sultân Vahidüddin’in arzusu ve kararı gibi görmek, tarihi yanlış yorumlamak demektir. Bu tarihten sonra Sultân Vahidüddin, hem işgal kuvvetlerini oyalamaya ve hem de elden geldiği kadar Kuvay-ı Milliye’yi destekleyerek yeni Türk Devletinin ortaya çıkmasını, şahsı aleyhine de olsa desteklemeye karar vermiştir. Artık yeniden Osmanlı Devleti’nin hayat bulamayacağının farkındadır. Yapılan bütün icraatlar bunu göstermektedir. Sultân Vahidüddin, İstanbul’un düşman filoları tarafından kuşatıldığını ve topların Saraya çevirdiğini görür görmez, hemen yakın kumandanlarla Anadolu’da istiklâl tohumlarının nasıl atılacağını müzâkere etmeye başlamıştır. Filonun geldiği Kasım 1918’den Mayıs 1919’a kadar devam müzâkereler sonucunda, Mustafa Kemal ile defalarca görüşmüş ve Yıldız Sarayı’ndaki son ve gizli görüşmede, Anadolu’ya görevli olarak gitmesine ve milli bir idare kurulmasına karar verilmiştir. Neticede İtilaf Devletleri Yüksek Komiserliğinden Mustafa Kemal’in vizesini alan, elindeki imkânlarla onu destekleyen ve Samsun’a çıkması için yeterli bir vapur hazırlatan Sultân Vahidüddin, Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ulaşmasından sonra da, hükümetleri vasıtasıyla ve şifrelerle Mustafa Kemal’i desteklemeye devam etmiştir. Sayın Murad Bardakçı’nın yayınladığı Şah Baba isimli eser ve Osmanlı Arşivlerindeki belgeler, bütün bunları doğrulamaktadır. Sultân Vahidüddin’in Mustafa Kemal’e ayrılırken söylediği son söz, “Cenab-ı Allah muvaffak etsin” sözüdür. 16 Mart 1920’de İstanbul işgal edilince 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi Ankara’da toplanmıştır. Düşmanlar Sevr Muâhedenâmesini, ne işgal altındaki Osmanlı Devleti’ne ve ne de Ankara Hükümetine imza ettirememişlerdir. Anadolu’da imanlı milletin desteğiyle muvaffakiyetler kazanan Kuvay-ı Milliye ekibi ve özellikle de Mustafa Kemal ve arkadaşları, Başvekil Rauf Orbay’ın muhâlefetine rağmen, Anadolu’ya saltanat ve hilâfeti kurtarmak için geldiklerini çeşitli nutuklarında söylemelerine rağmen, evvela saltanata cephe almaya başlamışlardır. Cumhuriyet İdaresi kurarak Cumhurreisi olmak isteyen Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisine 1 Kasım 1922’de saltanatı ilga ettirmiştir. Bu arada kendi nâzırlarından ve meşhur Osmanlı gazetecilerinden Ali Kemal Bey’in, bazı kimseler tarafından İzmit’e kaçırılarak linç edilmesi, Sultân Vahidüddin’in Ankara’daki havayı sezmesine yardımcı olmuştur. Ankara’nın niyetini anlayan Sultân Vahidüddin, hem yeni kurulacak olan devlete zorluk çıkarmamak ve hem de daha fazla hakaretlere maruz kalmamak için, 18 Kasım 1922’de İstanbul’u terk etmiştir. Zaten 5 Kasım 1922’de resmen Osmanlı Devleti tarihe gömülüyor ve İstanbul Ankara’da kurulan milli devletin hâkimiyeti altına giriyordu. Malta, Hicâz ve Mısır’a uğradıktan sonra İtalya’nın San Remo şehrine gelen Sultân Vahidüddin, 16 Mayıs 1926 tarihinde aynı şehirde, kederinden vefat etmiştir. Cenazesi Şam’a nakledilerek Yavuz Sultân Selim Camii Haziresine defn olunmuştur. CANUĞUR'A beyanen okumasını tawsiye ederim... Mustafa Kemal kendi başına mı Samsun’a çıkmıştır? Önemle ifade edelim ki, Cumhuriyet de Osmanlı da, iyisiyle kötüsüyle, Müslüman Türk milletinin malıdır. Bir insan ecdadını kötülemekle hiç bir yere varamaz. Tarihin her döneminde iyi şahsiyetler de kötü şahsiyetler de gelebilir. Ayrıca iyi şahsiyetlerin kötü ve yanlış tasarrufları ve kötü şahsiyetlerin de iyi ve güzel tasarrufları bulunabilir. Bir şeyi toptan reddetmek veya kabul etmek, aklın işi değildir. İşte bu esaslar çerçevesinde, Mustafa Kemal’in başarılarını saymak, Sultân Vahidüddin düşmanlığı sayılmamalı; Sultân Vahidüddin’in yaptıklarını anlatmak da Mustafa Kemal düşmanlığı olarak görülmemelidir. Bu gözle bakıldığında, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı ve Sultân Vahidüddin’in şahsiyeti ile ilgili Cumhuriyet döneminde yazılanlar, çizilenler ve yapılan değerlendirmelerin tek taraflı olduğu hemen göze çarpacaktır. Biz, bunu yapmayacağız. Zaten bu kitabımızı da, Cumhuriyet ile Osmanlı’nın buluşacağı milli buluşma kitabı olarak görüyoruz. Ayrıca bizim için önemli olan, şahıslar değil, devlet ve milletin devam ve bekasıdır. Bu genel esaslardan sonra şunları bilmekte yarar vardır: 1) Mustafa Kemal ve onun silah arkadaşları, tamamen Osmanlı generalleridirler. Hele Mustafa Kemal, Sultân Vahidüddin Hân’ın hem şehzâdeliğinde ve hem de padişahlığında yaverliğini yapmış bir Osmanlı subayıdır. 2) Kuvay-ı Milliye’nin tohumları, Kasım 1918’de müttefik düşman filolarının Boğaz’a girmesiyle atılmıştır. Kuvay-ı Milliye bir şahsın değil, bir milletin eseridir. Bu milletin içinde Mustafa Kemal de vardır, Sultân Vahidüddin de vardır. Düşman toplarının Saray’a çevrildiğini gören Vahidüddin ve Osmanlı kurmayları, bütün gayretlerini, Anadolu’ya gönderilecek bir komutanla bağımsızlık tohumlarının yeşertilmesi için harcamışlardır. Nitekim Osmanlı kurmayları Mart 1919’un bir gecesinde Erenköy’de yaptıkları bir toplantıda liderliğin Nuri Paşa’ya mı, Miralay Re’fet Bey’e mi yoksa Çanakkale’de göz dolduran Mustafa Kemal’e mi verileceğini tartışmışlardır. Sadrazam, Mustafa Kemal Paşa’yı Padişah’a götürmüş ve askerlerin istediği insan olarak takdim etmiştir. Sami Bey ve Harbiye Nâzırı Şâkir Paşa, Mustafa Kemal’in Cumhuriyetçi olduğunu ve Hânedânı devre dışı bırakabileceğini hatırlatmışlarsa da, Padişah önemli olanın Hânedân değil vatan ve devlet olduğunu ifade etmiştir. İşte bu şartlar altında 9. Ordu Kıtaları Müfettişi kisvesiyle Anadolu’ya gönderilmesi kararlaştırılan Mustafa Kemal ile Sultân Vahidüddin defalarca özel olarak görüşmüşlerdir. Bunun üzerine Sultân Vahidüddin, İngilizleri de Mustafa Kemal konusunda ikna etmiştir. 6 Mayıs 1919 tarihli Mustafa Kemal’in yetkilerini belirten Tâlimat hemen yayınlanmıştır. Tam bir diplomasi oyunu oynanmaktadır. Bandırma Vapuruna Mustafa Kemal ile birlikte kimlerin bineceği tesbit edilmiş ve bunların vizeleri temin edilmiştir. Bütün bunlar, Sultân Vahidüddin’in emriyle olmuştur. Her türlü masraf, Padişahın özel imkânları ve gizli ödenekten karşılanmaktadır. Mustafa Kemal, 15 Mayıs 1919’da Sultân Vahidüddin ile yaptığı son görüşmede, Sultân’ın kendisine ‘Paşa, Paşa, Şimdiye kadar devlete çok hizmet yaptın. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, devleti kurtarabilirsin’ dediğini bizzat Mustafa Kemal nakletmektedir. Mustafa Kemal, 16 Mayıs sabahı Osmanlı Devleti’nin temin ettiği Bandırma Vapuruna binmeden evvel, önce Osmanlı kurmaylarıyla görüştü ve onlardan milli bir idare kurulması konusunda tavsiyelerini aldı. Buradan son defa görüşmek üzere Yıldız Sarayı’na geldi. Padişah’ın “Cenab-ı Allah muvaffak etsin” sözlerinden sonra, Mustafa Kemal, “Bazı fesâd ehlinin kendisi hakkında yanlış şeyler nakledebileceklerini ve bunlara inanıp sadakatinden şüphe etmemesini arz eyledi”. 16 Şa’ban 1338/16 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal yolda iken, onun Yetki Tâlimatnâmesi, Meclis-i Vükelâ’da ittifakla kabul edildi. İlk dönem masraflarının tamamı örtülü ödenekten karşılanmak üzere karar alındı. Arşiv vesikalarından anlıyoruz ki, Mustafa Kemal Paşa’nın yeni bir devlet kurması için her türlü tedbir alınmış ve hatta görev alanında meydana gelen her çeşit önemli gelişme ile ilgili Osmanlı hükümeti tarafından kendisine şifre ile bilgi verilmiştir. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında, halkın gösterdiği büyük alaka üzerine, İngilizler, Osmanlı Devleti tarafından başka maksatla gönderildiği konusunda ciddi manada şüphelenmişlerdir. 16 Mart 1920’de İstanbul Mütâreke şartlarına aykırı olarak işgal edildiğinde, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara’da toplanmıştır. Ancak Yunanlıların İzmir’i işgal etmeleri, Anadolu’da meydana gelen gelişmeler ve Rauf Bey gibi bazı farklı görüşlere sahip şahsiyetlere rağmen Mustafa Kemal’in Cumhuriyet istemesi, tek taraflı olarak Mustafa Kemal ile Sultân Vahidüddin’in arasını açmıştır. 1920 ila 1922 tarihleri arasında, fiilen idare Büyük Millet Meclisinde olmasına rağmen, Sultân Vahidüddin Kuvay-ı Milliye ve Büyük Millet Meclisi aleyhine bir tek şey yapmamıştır. Bilakis İşgal Kuvvetlerini yatıştıracak bazı tasarruflar dışında, gizlice ve imkânlarının ölçüsü nisbetinde onların işlerini kolaylaştıracak desteklerde bulunmuştur. Ankara’daki yayın organlarının bütün aleyhteki yayınlarına ve Damad Ferid Paşa’nın İngilizler nezdindeki bazı girişimlerine rağmen, onu hiç bir kuvvet Anadolu’nun bağımsızlığı aleyhine geçirtememiştir. Hatta Balıkesir Valiliğinin Kuvay-ı Milliye’ye yardım edenlerin cezalandırılıp cezalandırılmayacağı konusunda Dâhiliye Nezâretine yazılan bir yazının cevabında cezalandırılmaması tâlimatı verilmiştir. Dolayısıyla Sultân Vahidüddin vatan hâini değil; vatanın istiklali için tacını ve tahtını terk eden bir vatanperverdir. Bütün gayretlerine rağmen İstanbul’u işgalden kurtaramayınca, Kuvay-ı Milliye’ye de köstek olmamıştır. İstanbul’u terk ettikten sonra, İngilizler ve İtalyanlar, bütün gayretleriyle onun taşıdığı hilâfet sıfatını Anadolu’daki Kuvay-ı Milliye aleyhine kullanmak istemişlerse de, Sultân Vahidüddin’in iman kuvveti ve vatan sevgisi buna mani olabilmiştir. DİP NOT:Nitekim vefâtını duyan Mustafa Kemal Paşa’nın şu sözleri de, bu cümleleri destekler mahiyettedir: “Çok namuslu bir adam öldü. İsteseydi, Topkapı Sarayı’nın bütün mücevherlerini götürür ve öyle bir ordu kurup dönerdi ki..” Şİmdi CANUĞUR iyi düşün....SEnin we siizn gibi İSLAM düşmanları ATATÜRKÇÜ lüğün arkasına saklanmasın...ECDADLARIMIZI KARALAMASIN..... ELEŞTİR AMA WAATAAN HAİNİ OLARAK TANIMLAMA... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2005 haddini bil vahdettin bir vatan hainidir, bunu söyleyenler islam düşmanları değildir, bunu söyleyen bizzat Atatürktür. "Saltanat ve hilâfet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta." Nutuk Giriş Bölümü M. Kemal Atatürk Alıntı
Φ jhonywalker Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2005 “Çok namuslu bir adam öldü. İsteseydi, Topkapı Sarayı’nın bütün mücevherlerini götürür ve öyle bir ordu kurup dönerdi ki..” Bu sözüde söleyen AAATATÜRk nasıl oluyorda çelişkiye düşüyor... Ayrıca sende haddini BİL wahdettin hainse unuttmaa bana göre sende hainsin... ATATürkü senle aynı kefeye koymam saygı duyarım... Sonra bana ATATürk düşmanı dersin ne olur ne olmaz.. Alıntı
Φ KaRaKuRt Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2005 timur moğoldur önce moğolların türklerle akrabalığı çinlilerin türklerle olan akrabalığından daha zayıfıtr. ayrıca timurun osmanlı topraklarında yaptıkları ve türklere karşı aşağılamları. padişahı dmeir kafesin içinde hayvan gibi gezdirmesi, osmanlı lirasının üstüne resmini bastırma uygulaması. tarih zaten herşeyi açığpa çıkarmıştır vahdettinin nasıl bir adam olduğunuda. hem türkçüyüm diye geçin hemde türklere karşı ingilzileri destekelyen vahdettine övgüelr düz. zaten sizin türün türkçülüğü ve milliyetçiliğide bu kadardır. benim milliyetçiliğim seni de senin gibileri de bir kaşık suda boğmaya yeter aslanım yeter..... ve timur türktür bunu da iyi araştır..... sen ve senin gibiler hah.... ifadelerin gülünç beni tanımadan hemde...... son olarak..... YOLUMUZ HAK YOLU SOYUMUZ KURT SOYU....... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2005 seninki sadece ümmetçilik, türkçülük falanda değil, vahdettin devrin tüm türkçüleri içinde vatan hainidir zaten. Moğul hükümdarı içinde türktür diye laflar etmeden önce biraz araştırmalı insan moğollar kimlerdir türklerle akrabalıkalrı var mıdır diye. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2005 seninki sadece ümmetçilik, türkçülük falanda değil, vahdettin devrin tüm türkçüleri içinde vatan hainidir zaten. Moğul hükümdarı içinde türktür diye laflar etmeden önce biraz araştırmalı insan moğollar kimlerdir türklerle akrabalıkalrı var mıdır diye. Devrin Türkçüleri bizim düşüncelerimize ya da gerçeklere yön kesin bir yön nasıl kazandırabilir??? Moğol-Türk konusu tartışmalıyken iki taraf da kendisine biraz fazla güveniyor galiba... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2005 birisi eğer kendini türkçülük konusunda başkalarını bir kaşık suda boğacak kadar yeterli görüyorsa bir takım şeyleri de bilmeli tabi. başta ümmetçilik ve türkçülük arasındaki farkı. evet moğolların ve türklerin tarihi hakkında kendime güveniyorum. gerçi moğolların türklerle olan akrabalığının çinlilerden daha zayıf olduğunu bilmek için kendine güvenmekte gerekmiyor ya. Alıntı
Φ KaRaKuRt Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2005 birisi eğer kendini türkçülük konusunda başkalarını bir kaşık suda boğacak kadar yeterli görüyorsa bir takım şeyleri de bilmeli tabi. başta ümmetçilik ve türkçülük arasındaki farkı. evet moğolların ve türklerin tarihi hakkında kendime güveniyorum. gerçi moğolların türklerle olan akrabalığının çinlilerden daha zayıf olduğunu bilmek için kendine güvenmekte gerekmiyor ya. fazla güvenden hata doğar.... timur türktür iyi araştır... ayrıca ümmetçi değil türkçüyüm.... son olarakda bana bir milliyetçi göster ki vahideddine hain desin... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2005 başta Mustafa Kemal Atatürk ardından devrin tüm türkçüleri. cumhuriyet devrinin türkçüleri, Atatürk'ü Vahdettin'in ingiliz gemisiyle kaçmasına izin verdiği için sitem etmişlerdir. şaşmıyorum ama slognalarla konuşanlar öncek endi tarihlerini bile bilmezler. neticede varacağınız notkada budur türkçülük değil ümmetçilik. Alıntı
Φ KaRaKuRt Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2005 başta Mustafa Kemal Atatürk ardından devrin tüm türkçüleri. cumhuriyet devrinin türkçüleri, Atatürk'ü Vahdettin'in ingiliz gemisiyle kaçmasına izin verdiği için sitem etmişlerdir. şaşmıyorum ama slognalarla konuşanlar öncek endi tarihlerini bile bilmezler. neticede varacağınız notkada budur türkçülük değil ümmetçilik. tarih bilgim hakkında zerre kadar şey bilmiyorsun... boş konuşuyorsun... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2005 tarihini bilseydin bana böyle sorular sormazdın. Alıntı
Φ KaRaKuRt Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2005 tarihini bilseydin bana böyle sorular sormazdın. emin konşuyorsun.... ama bilmiyorsun.... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.