Φ yarçekimi Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2010 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2010 Ay Karanlık Maviye/Maviye çalar gözlerin, Yangın mavisine/Rüzgarda asi, Körsem/Senden gayrısına yoksam Bozuksam/Can benim, düş benim, Ellere nesi? Hadi gel, Ay karanlık... İtten aç/Yılandan çıplak, Vurgun ve bela Gelip durmuşsam kapına Var mı ki doymazlığım? İlle de ille/Sevmelerim, Sevmelerim gibisi? Oturmuş yazıcılar Fermanım yazar N'olur gel, Ay karanlık... Dört yanım puşt zulası, Dost yüzlü, Dost gülücüklü Cıgaramdan yanar. Alnım öperler, Suskun, hayın, çıyansı. Dört yanım puşt zulası, Dönerim dönerim çıkmaz. En leylim gecede ölesim tutmuş Etme gel, Ay karanlık... Ahmed Arif Alıntı
Φ yarçekimi Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2010 Düş ve Dua yağmura,nisana ve yaşıma aldanıp uçurumları kıyı sanarak ve dağlar erişilmeyince acı verir sözünü unutarak kaf dağına gitmek istedim ırmak inadıyla yürüdüm uzaklara bir derviş olup yürüdüm uzaklara yanıldı denektaşım geriye döndüm Kutsal Sözler Panayırı'na sığınıp ipeksi bir sessizliğe büründüm: bir hayat,mahçup ve duru Tanrım,gülleri ve sessiz harfleri koru. İbrahim Tenekeci Alıntı
Φ yarçekimi Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2010 aynıydı gökyüzümüz savrulduk her birimiz İnsanlığa ne oldu masumdu gözlerimiz adildi kalplerimiz İnsanlığa ne oldu ormandık kül olduk İnsandık kul olduk kaybettik savrulduk ayrıldık ayrı kaldık bittik artık farklıydı seslerimiz aynıydı gerçeğimiz İnsanlığa ne oldu berraktı umutlarımız çekingendi hırslarımız İnsanlığa ne oldu? ormandık kül olduk İnsandık kul olduk kaybettik savrulduk ayrıldık ayrı kaldık ormandık kül olduk İnsandık kul olduk İnsanlığın kalbinde alnında kurşun olduk Bittik artık.. Şebnem Ferah. Alıntı
Φ yarçekimi Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2010 "Yıldızlar ateşböceği sanılmaktan korkmazlar" der Tagore... "Düşünüyorum da, sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek. Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi, naif yönlerimizin keşfedilmesi, cesaretsizliğimizin anlaşılması, korkularımızın paylaşılması sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti. Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız. Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında. Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden. İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler. Kirpiler ve kaplumbağalar gibi. Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk? Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi? Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize? Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi? Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu? Eğer bir yıldız gibi ışıl ışıl ışıldasam ve bir yıldız kadar parlak. Ne çıkar ateşböceği sansalar beni? Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin o uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna el kaldırmaya kıyamaz? Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi, korkaklığımı, sevgi isteğimi en insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup bir kuş gibi uçacağım özgürce. Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine. O da çözülecek belki. Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince. Oysa bir görebilsek bunu. Kalmadı böyle insanlar demesek. Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak. Kırılmaktan korkmasak. İncinsek, yaralansak. Ne olur bir darbe daha alsak. Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu. Denesek. Risk alsak. Yanılsak. Fark etmez. Tekrar, tekrar bıkmadan denesek. Ve kucaklaşsak yeniden. Tıpkı eskisi gibi. Ne olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi. O zaman fark edeceğiz. Ne kadar özlediğimizi birbirimizi. Neler biriktirdiğimizi, kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi. Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa. Vakit az, paylaşmak, sarılmak için. Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır. Yüreği daha fazla küstürmemek lazım. Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan. Ve koşullar bir türlü düzelmeyen. Sevgiye çok ihtiyacımız var. Ufukta kara bir kış görünüyor. Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri. Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı. Kurtulun bu yükten. Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize. Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri. Hem hepimiz bir yıldızız. Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi. " Tagore Alıntı
Φ yarçekimi Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2010 Aşk... Aşk Yusuf'un Kenanında saklıdır. Yusuf'un kuyusuna inmeden... çözemezsin... Aşk denen şeyi... Yusuf'un kuyusuna saklanmıştır Aşk... Yakub'un gözlerine bakmadan... göremezsin... Aşk denen şeyi... Yakub'un gözlerine saklanmıştır Aşk... İnlemeden anlayamazsın Yakub gibi... Aşkın ne olduğunu... Malum bir meçhule sarılmaktır Aşk... Sıkı sıkıya sarılmak... Uçurumdan düşen insanın sarıldığı bir dal parçası gibi belki de... O dalı bırakmaktır bazen... Uçurumun dibinde bekleyen Maşuğa kavuşmak için... Baktığın her yerde Maşuğu görmek... Duyduğun her seste O'nu dinlemek... Söylediğin her şeyi O'nun için yapmaktır Aşk... Her yönde O'nu görmek... Her yönde O'na gitmek... O'nun için gülmek... O'nun için ağlamak... Yemek.. İçmek... Uyumak... Yakub kadar yakın olmak özlediğine... Bir o kadar da uzakta bulunmaktır sevdiğine... İstese dünyaları yıkacak imkana sahip olmak... Ellerini uzatsan tutacak kudrete sahip olmak... Nazı geçen olmak... Ama ellerini uzatmamanın sırrıdır Aşk... Seslensen ses alacak makama sahip olmak... Ama hamuş(sus-pus)olup beklemenin adıdır... Sırrıdır Aşk... Bazen bulmak Yusuf'unu... Bazense kaybolmak beraberce Kenan ilinde... alıntı... Alıntı
Φ yarçekimi Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2010 Seyyah Bu şehirden bana acılar kaldı Şarap sundum aya ben ayrılık tattım Seyyah oldum şu alemde öyküler yazdım Oturup anlattım kendi halimce Seyyah oldum şu alemde türküler yaktım Oturup söyledim kendi halimce Gözlerinden mektup ellerinden su Bekledim durdum ben ne zor yolmuş bu Seyyah oldum sözüm bildim gizlendim içime Çığlık oldu gözlerim kendimi vurdum Seyyah oldum şu alemde niceler gördüm Anladım ki insan kalbine yolcu Bana aşk lazım Aşkta ateş ararım Kapanmış kapılardan geçtim Yanmayan bedenlerden güzelim ben yolumu sildim Dünyanın hali Çeker giderim Yalnızlık yolcusu gönlüm Bir garip seyyahıM ama kendime göçerim Alıntı
Φ yarçekimi Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2010 Bu kentin tüm yalanlarını alıp yanıma gitmek istiyorum çok uzaklara. Unutabilecek,unutulabilecek kadar uzağa. Kazanacak zaferlerim yok artık. Hevesimde. Kağıtttandı bütün umutlarım rüzgar alıp götürdü. Geriye gölgem ve ben kaldım. Bu kentin tüm yalnızlığını alıp yanıma gitmek istiyorum çok uzaklara. Unutmak,unutulmak için. Simsiyaha boyadığım gözlerimle üzerime hiçbir zaman düşmeyecek yağmur damlalarını toplayıp avuçlarıma kendime söve söve gidiyorum. Gölgemi ve beni unutun sokaklar. Vazgeçtiğim ne varsa alın hepsi sizin olsun. Bir bekleyenim olmadığını bile bile gidiyorum. Haydi şimdi yakın tüm ışıklarını şehrin. Panayır alanı olsun her yer. Tüm duvarlarını ör arkamdan yavaş yavaş. Yalandan da olsa arkamdan son bir kez el salla. Gölgemi alıp yanıma gidiyorum..... Sustu içimde çırpınıp duran tüm çığlıklarım. Sana içi boş bir dolu avazımı bırakıyorum. Alıntı Alıntı
Φ yarçekimi Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2010 AN VE MASAL Güneşin ve suyun tadıyla Uçunca bulutların tarlasına Orada gece yok Gece olmuyor uzaklarda Boynumda gümüş bir kafes Sadakatsiz bir cariye gibi Uzanıp kıvrıldım ayın ortasına O bir dede Ben bir tanrıça Günlerce uçtuk alacakaranlıkta Boynum ince Kalbim boş Sürdüm yüzümü ağaçlara Rüzgâra sürdüm gözlerimi acıyla Geçtiğim yollar Ve uçtuğum O gecesiz gökyüzü Bulutların tarlasında oturan Tanrı kadar yorgun Fısıldadılar: An ve masal An ve masal Bejan MATUR Alıntı
Φ Muziçko Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2010 güzel seçimler .ibrahim tenekeci bambaşka. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.