Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

O yazilanlarin hicbirisi gercek degildir, Atatürk ve laiklik karsiti ser gücler tarafindan üretilmistir.Sözde müslümanlarin en büyük zaafi Atatürk'ü ona karsit olanlarin yazdiklariyla tanimaya calismaktir.Aynen basbakanin akrabasinin cikardigi SABAH gazetesini okuyup basbakani yere göge sigdiramayanlar gibi.

 

saygilarla

 

Bir önceki sayfada kendi sesi ve görüntüsüyle videosu var buda mı çakma ? yapmayın Allah aşkına devletin resmi sitesinde yayınlanıyor ve bunu hükümet yapmış oluyor biraz komik olmuş..:)

Gönderi tarihi:

''İnanan kullarıma söyle, namazı kılsınlar; alışveriş ve dostluğun olmayacağı günün gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıktan açık ve gizli sarfetsinler.'' İbrahim 31

 

''İnanan kullarıma söyle, en güzel şekilde konuşsunlar. Doğrusu şeytan aralarını bozmak ister. Şeytan şüphesiz insanın apaçık düşmanıdır.'' İsra 53

 

''Kullarım sana Beni sorarlarsa, bilsinler ki Ben, şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip Bana inansınlar ki doğru yolda yürüyenlerden olsunlar.'' Bakara 186

 

''Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!'' Fecr 29

 

''And olsun ki, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yeryüzüne ancak iyi kullarımın mirasçı olduğunu yazmıştık.'' Enbiya 105

 

''Kullarıma Benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azap olduğunu haber ver.'' Hicr 49

 

Mecazi anlamda bile olsa kul yerine çocuk manasını vermek çok yanlıştır aslı dururken suretiyle niye uğraşırız anlamış değilim..Ayrıca İsa as. hiç bir zaman kul için çocuk kelimesini sembolik olarak kullanmamıştır eğer öyle bir şey olsa buradaki ayette Allah; "insanlara, beni ve anamı Allah'dan başka iki ilah edinin diye sen mi söyledin?" tarzında hesap sorması üzerine İsa (a.s) 'hayır' dedikten ve uzunca açıklamalarda bulunduktan sonra şöyle bir açıklama getirmektedir: "Eğer kendilerine azap edersen, onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan şüphesiz sen izzet ve hikmet sahibisin" (5/Maide, 118) dikkat ettiysen ister mecazi olsun isterse sembolik olsun Kur'anın hiç bir ayetinde kullar çocuk ile ifade edilmemiştir..

 

Çok güzel..Fakat eksik bıraktığın birşeyler var..

 

52. İsa, onların inkârlarını sezince, “Allah yolunda yardımcılarım kim?” dedi. Havariler, “Biziz Allah

yolunun yardımcıları. Allah’a iman ettik. Şahit ol, biz müslümanlarız

 

İlk önce sözü edilen kişilerin müslüman olabilmesi için Muhammed'in olması gerekirdi..Kırmızının İncildeki karşılığı Göklerin egemenliğine giren Tanrı çocukları..

 

Bir nebi geldiği zaman ondan bir sonrakisi bir öncekine dair bazı açıklamaları hep yapmış ve yapacaktır..Allah'ın buyurduğu gibi

 

"Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada, “Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne

de bir uyarıcı” demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. "

 

İsada önceki eserlerden bir çoğunu açıklamıştır..

 

 

Mesih'in söylediği bir söz olarak geçer Kur'anda onuda vereyim "Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin"

 

Tanrı çocuğu tabiri İsa ile başlamış Muhammed ile son bulmuştur..İsayı okumadığın belli çünkü her ayeti hemen hemen sembolik anlatımda..Bunu kendiside belirtmiştir..

 

Aynı bu şekilde İsanın Allah ile arasındaki Baba-oğul da semboliktir..Hiçbiri fiziksellikten yana değildir..Gerçek olarak tabikide hepimiz kuluz..

Gönderi tarihi:

Senin anladığın şekilde bir Cehennem yoktur..Sana söylerimki Tanrı'nın Cennetide Cehennemide buradadır..Bu gibi ayetlerin hepsi Muhammed zamanı ve sonrasında yaşanmış ve bitmiştir..

 

Son olarak şöyle diyeyimki şüphe eden bir insan bana göre dini anlamaya bir adım atmış olur...

 

Burada olan cennet ve cehennem anladığım kadarı ile burada yani yaşarken dünyada yaşıyoruz yanlışsam düzeltirsin..Bu ayetler dediğin üzere Peygamber zamanında yaşayanları kapsayıp geçerliliği kalmadıysa sorun yok, herkes yakalanmadığı sürece yaptığı yanına kar kalır misali her şeyi yapmakta serbesttir..Bu sonuç çıkıyor ortaya..:) Faili meçhul cinayetler,haram yemeler,kul hakkı vs. her yol mübah..:)

 

2.bir kısım ise söylediklerin kıyamete ve hesap gününe ters düşüyor, halbuki Ayetlerle kıyamet ve hesap günü olduğu bildirilmiştir şimdi burada Allahın indirdiğinemi inanacağız yoksa senin sözünemi ?

 

Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki; onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onu tam vaktinde koparacak olan O'ndan başkası değildir. Onun ağırlığına göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki, onun bilgisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. (A'RAF/187)

 

(Ey Muhammed!) De ki: "Allah sizi diriltir. Sonra sizi o öldürür, sonra da geleceğinde şüphe olmayan kıyamet gününde (diriltip) bir araya toplar. Fakat insanların çoğu bilmezler. (CASİYE/26)

 

İnsanların hesab (görme) zamanı yaklaştı. Onlar ise hâlâ gaflet içinde, yan çizip aldırmıyorlar. (ENBİYA/1)

 

Sûr'a üflenince, Allah'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar! Zumer 68

 

Yeryüzü, Rabbinin nûru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez. zumer 69

Gönderi tarihi:

Ne zamandan beri Ugur Mumcu sizler icin önemli oldu onu yok edenler kimlerdi?

 

Doğruyu söyleyen ateist te olsa doğru doğrudur..Ayrıca Hizbullahı biraz araştırmanı tavsiye ederim kimler tarafından kullanılmıştır Ülkemizin hangi teşkilatı tarafından kullanılmıştır biraz araştır...

Gönderi tarihi:

Çok güzel..Fakat eksik bıraktığın birşeyler var..

.

.

.

Aynı bu şekilde İsanın Allah ile arasındaki Baba-oğul da semboliktir..Hiçbiri fiziksellikten yana değildir..Gerçek olarak tabikide hepimiz kuluz..

 

Müslüman demek Allahın ayetlerine meleklerine peygamberlerine emir ve yasaklarına iman eden demektir Müslümanlık bir din değildirki ! Bizim dinimiz İslamdır

 

Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim. Maide 3

 

Bana Kur'anda Allahın kulları için çocuklarım terimini kullandığı veya ifade ettiği bir ayet gösterirmisin..

Gönderi tarihi:

Karandiu güzel dostum..Sizi bilinçlendirmek neden imkansız ?

 

Bahsi geçen konuyu sanırım anladınız fakat müslüman ırkçılığı yüzünden bir haklısın bile diyemediniz sanırım...

 

Neyse benim cevapsız kaldığım hiçbir konu yoktur..Bunlarada cevabım var fakat sorun şu " kime anlatıyorum,kim ne anlıyor "

 

istersen cevaplarım ama kendine bir sorgula bence ..

Gönderi tarihi:

Karandiu güzel dostum..Sizi bilinçlendirmek neden imkansız ?

 

Bahsi geçen konuyu sanırım anladınız fakat müslüman ırkçılığı yüzünden bir haklısın bile diyemediniz sanırım...

 

Neyse benim cevapsız kaldığım hiçbir konu yoktur..Bunlarada cevabım var fakat sorun şu " kime anlatıyorum,kim ne anlıyor "

 

istersen cevaplarım ama kendine bir sorgula bence ..

 

Bir çok şey söyleyip delile dayalı hiç bir şey anlatmamak,ispatlayamamak bunu nasıl beceriyorsunuz..?

Gönderi tarihi:

Müslüman demek Allahın ayetlerine meleklerine peygamberlerine emir ve yasaklarına iman eden demektir Müslümanlık bir din değildirki ! Bizim dinimiz İslamdır

 

Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim. Maide 3

 

Bana Kur'anda Allahın kulları için çocuklarım terimini kullandığı veya ifade ettiği bir ayet gösterirmisin..

 

 

 

 

İsa Mesih'in baba,çocuk,oğul gibi sembolik ifadeleri tıpkı Allah'ın müminler KARDEŞTİR demesi gibidir..Muhammed'ten önceki güneşte bu tabirler kullanıla gelmiştir ve sadece İsa tarafından kullanılmıştır..

 

Yine üstüne basarak söylüyorum..Gerçek olarak ne müminler KARDEŞTİR, nede Tanrının çocukları vardır..

 

Umarım anlamışsındır..

Gönderi tarihi:

İsa Mesih'in baba,çocuk,oğul gibi sembolik ifadeleri tıpkı Allah'ın müminler KARDEŞTİR demesi gibidir..Muhammed'ten önceki güneşte bu tabirler kullanıla gelmiştir ve sadece İsa tarafından kullanılmıştır..

 

Yine üstüne basarak söylüyorum..Gerçek olarak ne müminler KARDEŞTİR, nede Tanrının çocukları vardır..

 

Umarım anlamışsındır..

 

Neden sembolik ifade olarak baba,oğul,çocuk kavramları kullanılıyor anlamış değilim,buradaki maksadın Allahın kullarına karşı şevkati,merhameti ise bizde,Allahın kullarına şevkati bir Anne,Babanın çocuğuna olan şevkatinden merhametinden daha fazla olduğu vurgulanır buda insanlara bahşedilen bu özelliğin bile Allahın şevkati merhameti yanında yetersiz kaldığının göstergesidir buda baba,oğul,çocuk kavramlarıyla ifade edilmesi yetersiz ve eksik kalır..

 

Eğer Allahın yaratıığı olarak bu kavramlar kullanılıyorsa Gepetto ustanın Pinokyo masalı gibi olur ki buda pek mantıklı değildir..

 

Şimdi istersen 4 farklı incilden baba,oğul hikayesine bakalım..;

 

Tanrı Kuzusu yuhanna 1

 

Yahya ertesi gün İsa’nın kendisine doğru geldiğini görünce şöyle dedi: “İşte, dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu!

Kendisi için, ‘Benden sonra biri geliyor, O benden üstündür. Çünkü O benden önce vardı’ dediğim kişi işte budur.

Ben O’nu tanımıyordum, ama İsrail’in O’nu tanıması için ben suyla vaftiz ederek geldim.”

Yahya tanıklığını şöyle sürdürdü: “Ruh’un güvercin gibi gökten indiğini, O’nun üzerinde durduğunu gördüm.

Ben O’nu tanımıyordum. Ama suyla vaftiz etmek için beni gönderen, ‘Ruh’un kimin üzerine inip durduğunu görürsen, Kutsal Ruh’la vaftiz eden O’dur’ dedi.

Ben de gördüm ve ‘Tanrı’nın Oğlu budur’ diye tanıklık ettim.”

 

Burada kırmızıyla işaret ettiğim şey ile senin bahsettiğin çok farklı şeyler..eğer maksad hepimiz çocuklarıysak İsa as. işaret edilerek neden sadece Tanrının oğlu budur denmiştir.?

 

 

İsanın Öğrencileri Yuhanna 1

 

İsa, Natanel’in kendisine doğru geldiğini görünce onun için, “İşte, içinde hile olmayan gerçek bir İsrailli!” dedi.

 

Natanel, “Beni nereden tanıyorsun?” diye sordu.

İsa, “Filipus çağırmadan önce seni incir ağacının altında gördüm” yanıtını verdi.

 

Natanel, “Rabbî, sen Tanrı’nın Oğlu’sun, sen İsrail’in Kralı’sın!” dedi.

 

İsa ona dedi ki, “Seni incir ağacının altında gördüğümü söylediğim için mi inanıyorsun? Bunlardan daha büyük şeyler göreceksin.”

 

Burada da sen tanrının oğlusun vurgusu var..

 

Yuhanna 2

İsa Satıcıları Tapınaktan Kovuyor

 

Bundan sonra İsa, annesi, kardeşleri ve öğrencileri Kefarnahum’a gidip orada birkaç gün kaldılar.

 

Yahudiler’in Fısıh Bayramı yakındı. İsa da Yeruşalim’e gitti.

Tapınağın avlusunda sığır, koyun ve güvercin satanları, orada oturmuş para bozanları gördü.

İpten bir kamçı yaparak hepsini koyunlar ve sığırlarla birlikte tapınaktan kovdu, para bozanların paralarını döküp masalarını devirdi.

Güvercin satanlara, “Bunları buradan kaldırın, Babam’ın evini pazar yerine çevirmeyin!” dedi.

 

Burada da tuhaflık var senin söylemini baz alırsak sembolik dahi olsa burada BABAMIZIN denmesi gerekmezmiydi..?

 

Yuhanna 3

“Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.

Tanrı, Oğlu’nu dünyayı yargılamak için göndermedi, dünya O’nun aracılığıyla kurtulsun diye gönderdi.

O’na iman eden yargılanmaz, iman etmeyen ise zaten yargılanmıştır. Çünkü Tanrı’nın biricik Oğlu’nun adına iman etmemiştir.

 

Matta 1

 

İsa Mesih’in Doğumu

 

İsa Mesih’in doğumu şöyle oldu: Annesi Meryem, Yusuf’la nişanlıydı. Ama birlikte olmalarından önce Meryem’in Kutsal Ruh’tan gebe olduğu anlaşıldı.

Nişanlısı Yusuf, doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan sessizce ayrılmak niyetindeydi.

Ama böyle düşünmesi üzerine Rab’bin bir meleği rüyada ona görünerek şöyle dedi: “Davut oğlu Yusuf, Meryem’i kendine eş olarak almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh’tandır.

Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak.”

 

Bütün bunlar, Rab’bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu:

“İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacaklar.” İmmanuel, Tanrı bizimle demektir.

 

Yusuf uyanınca Rab’bin meleğinin buyruğuna uydu ve Meryem’i eş olarak yanına aldı.

Ama oğlunu doğuruncaya dek Yusuf ona dokunmadı. Doğan çocuğun adını İsa koydu.

 

Kutsal Ruhtan gebe olduğu anlaşıldı kelimesi herhalde sembolik olsa gerek..

 

Matta 2 Mısır’a Kaçış

 

Yıldızbilimciler gittikten sonra Rab’bin bir meleği Yusuf’a rüyada görünerek, “Kalk!” dedi, “Çocukla annesini al, Mısır’a kaç. Ben sana haber verinceye dek orada kal. Çünkü Hirodes öldürmek için çocuğu aratacak.”

 

Böylece Yusuf kalktı, aynı gece çocukla annesini alıp Mısır’a doğru yola çıktı.

Hirodes’in ölümüne dek orada kaldı. Bu, Rab’bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu: “Oğlumu Mısır’dan çağırdım.”

 

Allah da bu kelimeyi sembolik kullanmıştır herhalde..

 

herneyse bu örnekler devam eder gider son söz olarak;

 

Katolik Kilisesinin ve Vatikan'ın ileri gelenleri ve bilim adamlarından meydana gelen bir heyetin 7 yıllık bir araştırma sonucunda hazırladığı Evrensel Kateşizm adlı el kitabında, Katoliklerin de İslamiyet’teki gibi "Tek Allah" inancında olmaları gerektiği belirtildi. Papalığın direktifi ile hazırlanan bu kitap 1992’de Fransa'da piyasaya çıktı. Hıristiyanların bu yeni el kitabının, şimdiye kadar bu amaçla hazırlanan diğer papalık yayınları arasındaki en önemli farkı, Allah inancının "Baba-oğul-Ruhül-Kudüs" şeklinde olmaması gerektiğinin açıkça belirtilmesidir. Kitapta (Allah’a yaratılmış varlıkların sıfat ve suretlerinin hiçbirisi yakıştırılamaz; çünkü Allah, tek yaratıcı olup ne erkek, ne kadın ne de insandı) denmekte..

Gönderi tarihi:

Öncelikle şunuda belirteyeyimki bu tabirin kullanılması İsa'nın BABASIZ doğan tek kişi olmasıdır..İsa Mesih Tanrı tarafından gönderilmiştir ve babasızdır..

 

Şunuda belirteyeyimki üçlük inancı İncilde yoktur..Katolik veyada protestan mezhepleri ilede konumuzlada hiçbir alakası yoktur..Sizin bu yaptığınızı aynısını onlar kendi sitelerinde müslümanlara karşı yapıyorlar..

 

Yok incil şöyle bozuldu yok hristiyan spikerleri deli ettiler böyle çocukça şeyleri bırakalım..

 

İsa kalabalıkları görünce dağa çıktı. Oturunca öğrencileri yanına geldi.

İsa konuşmaya başlayıp onlara şunları öğretti:

 

“Ne mutlu ruhta yoksul olanlara!

Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.

 

Ne mutlu yaslı olanlara!

Çünkü onlar teselli edilecekler.

 

Ne mutlu yumuşak huylu olanlara!

Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar.

 

Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara!

Çünkü onlar doyurulacaklar.

 

Ne mutlu merhametli olanlara!

Çünkü onlar merhamet bulacaklar.

 

Ne mutlu yüreği temiz olanlara!

Çünkü onlar Tanrı’yı görecekler.

 

Ne mutlu barışı sağlayanlara!

Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek.

 

 

Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere!

Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.

 

Eğer buradada anlayamadıysan :

 

Yeryüzünün tuzu sizsiniz. Ama tuz tadını yitirirse, bir daha ona nasıl tuz tadı verilebilir? Artık dışarı atılıp ayak altında çiğnenmekten başka işe yaramaz.

 

 

“Dünyanın ışığı sizsiniz. Tepeye kurulan kent gizlenemez.

Kimse kandil yakıp tahıl ölçeğinin altına koymaz. Tersine, kandilliğe koyar; evdekilerin hepsine ışık sağlar.

Sizin ışığınız insanların önünde öyle parlasın ki, iyi işlerinizi görerek göklerdeki Babanız’ı yüceltsinler!”

 

Eğer buradada anlamadıysan :(buradada farklı bir sembol kullanıyor)

 

Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim.

Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa’dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak.

Bu nedenle, bu buyrukların en küçüğünden birini kim çiğner ve başkalarına öyle öğretirse, Göklerin Egemenliği’nde en küçük sayılacak. Ama bu buyrukları kim yerine getirir ve başkalarına öğretirse, Göklerin Egemenliği’nde büyük sayılacak.

Size şunu söyleyeyim: Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisiler’inkini aşmadıkça, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz!”

 

 

Eğer bunuda anlamadıysan :

 

 

 

“Yine atalarımıza, ‘Yalan yere ant içmeyeceksin, ama Rab’bin önünde içtiğin antları yerine getireceksin’ dendiğini duydunuz.

Oysa ben size diyorum ki, hiç ant içmeyin: Ne gök üzerine, çünkü orası Tanrı’nın tahtıdır; ne yer üzerine, çünkü orası O’nun ayak taburesidir; ne de Yeruşalim üzerine, çünkü orası Büyük Kral’ın kentidir.

Başınızın üzerine de ant içmeyin. Çünkü saçınızın tek telini ak ya da kara edemezsiniz.

‘Evet’ iniz evet, ‘hayır’ ınız hayır olsun. Bundan fazlası Şeytan’dandır.”

 

Eğer bunuda anlamadıysan :

 

Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin’ dendiğini duydunuz.

Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin.

Öyle ki, göklerdeki Babanız’ın oğulları olasınız. Çünkü O, güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur; yağmurunu hem doğruların hem eğrilerin üzerine yağdırır.

Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri de öyle yapmıyor mu?

Yalnız kardeşlerinize selam verirseniz, fazladan ne yapmış olursunuz? Putperestler de öyle yapmıyor mu?

Bu nedenle, göksel Babanız yetkin olduğu gibi, siz de yetkin olun.”

 

 

Eğer anlamakta hala güçlük çekiyor isen:

 

Beni,

Rab! Rab!' diye çağıran herkes Göklerin Egemenliğine girecek değildir. Ancak göklerde olan Babamın isteğini yerine getiren girecektir. O gün birçokları bana diyecek ki, Rab! Rab! Biz senin adınla peygamberlik etmedik mi? Senin adınla cinler kovmadık mı? Senin adınla birçok mucize yapmadık mı?' O zaman ben de onlara açıkça şöyle diyeceğim: Ben sizi hiç tanımadım. Çekilin önümden, ey kötülük yapanlar!'

 

Eğer İncil,Tevrat tahrife uğramış ve bozulmuş gözüyle bakıyor iseniz...

 

Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına

indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden

verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.”

 

İncil ehli Allah’ın onda indirdiği ile hükmetsin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta

kendileridir.

 

Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Rableri tarafından kendilerine indirileni (Kur’an’ı) gereğince

uygulasalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (bol bol rızık) yiyeceklerdi. Onlardan orta

yolu tutan bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı ne kötüdür!

 

 

 

Elinizdeki Tevrat’ı tasdik edici olarak indirdiğimize (Kur’an’a) iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki

olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının.

 

 

Bunlar gibi daha bir sürü ayetlerde vardır..Eğer önceki kitapların değişti bozuldu yalanlarına benzer bakışınız varsa bunu yok edin bence..En son yazdığım ayetteki "değişmeyin" sözünü yanlış anlama..Onun gibi sözlerden maksat kitaptaki manaları değiştirmeyin maksadıdır..Günümüz İslamında görüldüğü gibi..Parantez içine bir kelime sokulur ve sonra ayetin gerçek manası bir anda değiştirirler..

 

 

Not olarak şunuda belirteyeyimki İsa "Rab,Tanrı oğlu,peygamber,kurtarıcı,ışık" gibide isimlendirilmişliği vardır..Daha doğrusu İsa'nın sözleride başlı başına sembol kaynar,anlamak için sözlere değil sözlerdeki sırlara bakılır..

 

İsa'nın annesiyle kardeşleri O'na geldiler, ama kalabalıktan ötürü yanına yaklaşamadılar. İsa'ya, «Annenle kardeşlerin dışarıda duruyor, seni görmek istiyorlar» diye haber verildi.

İsa haberi getirenlere şöyle karşılık verdi: «Annemle kardeşlerim, Tanrı'nın sözünü işiten ve uygulayanlardır

 

 

Bir başka yerde de

 

İsa, bu benzetmenin anlamını kendisinden soran öğrencilerine, «Tanrı Egemenliğinin sırlarını anlama yeteneği size verildi» dedi. «Ama başkalarına benzetmelerle sesleniyorum. Öyle ki,

`Gördükleri halde görmesinler,

duydukları halde anlamasınlar.'

Gönderi tarihi:

Hizbullahi hangi teskilat kullanmistir gibi bir suali soran kisinin dilinin altindaki baklayi cikarmasina gerek yok.Bu, 2008 yili itibariyle Türkiye'nin gündemine sokulan bir senaryonun her halükarda millete hazmettirilmeye calisilmasindan öte birsey degildir.Türkiye'nin birlik ve bütünlügüne kastetmis olan ser güclerin hazirlayip uygulamaya koyduklari hain planin bir parcasidir.

 

AKP iktidarina kadar hicbir iktidar,teröristbasi Barzani'yi bagrina basmamistir.AKP iktidarina kadar ki sürecte Barzani ve onun pesmergeleri TSK'nin emrinde calisirdi.AKP ile bu durum degismis ve Barzani serefli bir insan olarak kabul görmeye baslamistir.Her konusmasinda Türkiye'nin bölünmesinden bahseden Barzani yakinda yapilacak olan AKP'nin kongresine "SEREF MISAFIRI"olarak davet edilmistir.Barzani'nin Israil ve ABD ile yaptigi isbirligini ortaya cikaran Ugur Mumcu ve ayni sekilde Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti kurulmasi icin ABD'nin yaptigi calismalari ortaya cikaran ESREF BITLIS Pasa bir hafta aralikla öldürülmüslerdir.Simdi Hizbullahin hangi teskilat tarafindan kullanildigini biliyormusunuz diye soru sorarak demagoji yapmaya calismak gercekleri sümen alti etmek demektir.Hizbullah hicbir teskilat tarafindan degil devlet tarafindan PKK'ya karsi kullanilmistir ve bunun yanlisligi anlasilip bundan vazgecilmistir.Bunun arkasinda teskilat arayarak Ugur Mumcu ve Esref Bitlis'in siyasal Islamcilar ve CIA tarafindan öldürüldügünü yok saymak günesi balcikla sivamak demektir.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Evet kaynak yazma alışkanlığım fazla yoktur..Boş keseden sallamadık ya :)

 

Sırasıyla:

 

Matta 5.1-12 veyada luka 6:20 -23

 

Matta 5.13 - 16 veyada Markos 9:50 veyada luka 14:34-35

 

matta 5.17-20

 

Matta 5.33-37

 

Matta 5.43-48

 

Matta 7.21-23

 

Bakara Suresi 136.Ayet

 

Maide Suresi 47.Ayet

 

Maide Suresi 66.Ayet

 

Bakara Suresi 41.Ayet

 

Matta 12:46-50

 

Markos 4.11

Gönderi tarihi:

''Sonra bunların izinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik ve ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlığa gelince onu, biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükafatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.'' Yunus 27

 

Kur'anın bu ayetine göre İsa Peygambere İncil verilmiştir halbuki şu anki 4 incilde İsa peygamberden sonra yazılmıştır yazılırken yanlarında değildir ve yunancadır halbuki İsa as.mın dili ibranice-aramice dir hiç birinin asıl nüshaları yoktur eldekiler nüshadır..

 

Dört İncilden ikisi, Markos ile Yuhanna, Hz.İsa'nın nesebinden hiç bahsetmezler. Diğer iki İncil, Matta ile Luka, onun neşeinden bahsetmekle beraber, verdikleri soy kütüğü bakımından bu iki İncil arasında açık bir çelişki vardır.

Matta İncili, Hz.İsa'nın soy kütüğünü Hz.İbrahim'e kadar götürmekte, ondan ileriye götürmemektedir. Luka İncili ise Hz İsa'nın nesebini Hz.Adem'e kadar ulaştırmaktadır. Mat-ta'da Hz.İsa'dan Hz.İbrahim'e kadar kırk kişi sayılırken, Luka'da elli beş kişi sayılmaktadır. Luka, Hz. İbrahim'den Hz. Adem'e kadar ayrıca yirmi kişi saymaktadır, bu kısım Mat-ta'da yoktur. Luka'nın verdiği soy kütüğünde toplam isim sayısı yetmiş beşe ulaşmaktadır. Burada akla şöyle bir ihtimal gelebilir: Matta'nın vermiş olduğu listede bazı isimler unutulmuş olabilir, Luka, Matta'nın unutmuş olduğu isimleri listesine ilâve ederek sayıyı yetmiş beşe çıkarmış olabilir. Fakat gerçek böyle değildir. Matta'nın birden kırka kadar saymış olduğu isimlerle, Luka'nın birden elli beşe kadar saydığı isimler arasında büyük farklılıklar vardır. Matta'nın, Hz. İsa'nın atası olarak zikrettiği isimlerden yirmi üç tanesini Luka hiç zikretmiyor.

 

Luka'nın, Hz.İsa'nın atası olarak zikrettiği isimlerden otuz sekiz tanesini de Matta hiç zikretmiyor. İki İncilde yer alan iki farklı ve ayrı soy kütüğü vardır ve bunların birbirini tamamlaması imkânsızdır. Bu durumu daha açık bir şekilde göstermek için her iki İncilde verilen soy kütüğünü karşılıklı olarak bir tablo halinde takdim etmemiz mümkündür.

Hz.Isa'nın Ataları:

Matta İnciline göre Luka İnciline Göre

1- Yusuf Yusuf

2-Yakub Heli

3-Mattan Mattat

4-Eleazar Levi

5-Eliud Melki

6-Ahim Yannay

7-Sadok Yusuf

8-Azor Matta tya

9-Elyakim Amos

10-Abiud Nahum

11-Zerubbabel Esli

12-Şealtiel Naggay

13-Yekonya Maat

14-Yoşiya Mattatya

15-Arnon Semeih

16-Manasse Yoseh

17-Hizkiya Yoda

18-Ahaz Yoanarı

19-Yotam Risa

20-Uzziya Zerubbabe]

21-Yoram Şealtiel

22-Yehoşafat Neri

23-Asa Melki

24-Abiya Addi

25-Rehoboam Kosam

26-Süleyman Elmadam

27- Davud Er

28-Yesse Yeşu

29-Obed Eliezer

30-Boaz Yorim

31-Salmon Mattat

32-Nahşon Levi

33-Amminadap Simeon

34-Ram Yehuda

35-Hetsron Yusuf

36-Perets Yonam

37-Yehuda Elyakim

38-Yakub Melea

39-Ishak Menna

40-İbrahim Mattata

41- Natan

42- Davud

43- Yesse

44- Obed

45- Boaz

46- Salmon

47- Nahşon

48- Amminadap

49- Aram

50- Hetsron

51- Perets

52- Yehuda

53- Yakub

54- İshak

55- İbrahim

Görüldüğü gibi iki listede yer alan isimlerin büyük bir çoğunluğu birbirine uymadığı gibi, uyan isimlerin sıradaki yerleri farklıdır.Tabloda açıkça görüldüğü gibi Luka'nın ilâve ettiği isimler, Matta'nın eksik bıraktığı isimler değildir, iki İncil farklı farklı soy kütükleri vermişlerdir. Burada özellikle Matta'nın verdiği soy kütüğünde Hz. Süleyman, Hz. İsa'nın atası olarak zikredilirken, Luka'da Hz. Süleyman'ın kütükte yer almamakta olduğunu belirtmek gerekir.

Aslında her iki İncil, Hz. İsa'nın nesebini vermekle beraber ayrıca onun babasız olarak doğduğunu, annesi Meryem'in, Tanrı'dan hamile kaldığını, Tanrı'nın onun rahmine ruhu üfürmesi ile İsa'nın dünyaya geldiğini belirtmişlerdir. Yani bu iki İncile göre Hz.İsa'nın İnsan cinsinden babası yoktur. Buna rağmen İnciller, Hz. İsa'nın nesebini annesi Meryem tarafından değil de, üvey babası Yusuf tarafından yürütmektedirler, bu açık bir çelişkidir. Hz.İsa, Yusuf'un oğlu değilse, onun sulbünden meydana gelmemişse, Yusuf nasıl Hz.İsa'nın babası olabiliyor? Hz. İsa Marangoz Yusuf'un sperminden hasıl olmadığı halde bu iki İncilde Yusuf, onun babası sayılarak Hz. İsa'nın soy kütüğüne katılıyor. Hz. İsa'ya bir soy kütüğü tesbit edilecekse, bunun üvey baba Yusuf tarafından değil, annesi Hz.Meryem tarafından olması gerekirdi. Eğer ona bir soy kütüğü yazılması gerekli ise, bunun: İsa, Meryem'in oğlu, Meryem, İmran'ın kızı(218), İmrân... oğlu gibi neseb; Meryem, İmrân...tarafından yürütülmeli idi. Dolayısı ile Matta ve Luka İncillerinin, Hz. İsa'ya üvey babası Yusuf tarafından yürütmüş oldukları neseb, gerçekte Hz.İsa'nın nesebi değildir. Bu İncillerin verdikleri soy kütüğü yanlış bir soy kütüğüdür. Bu iki İncildeki Hz.İsa'mn soy kütüğü listeleri, aynı incillerin diğer yerlerindeki haberlerle çelişki göstermektedir.

Matta ve Luka İncillerinde yer alan soy kütüğü listelerinde Hz. İsa'dan Hz. İbrahim'e kadar iki İncilin ittifak edebildiği sadece on sekiz isim vardır. Diğer isimler birbirinden farklıdır. Matta'da kırk isim varken, Luka'da bu isim listesi nasıl elli beşe varabiliyor? Bu İncil yazarları Allah'tan nasıl bir vahiy almışlar ki, birbirlerinden bu kadar farklı şeyler yazabilmişlerdir? Matta İncilinin birinci babının 1-17 'nci ayetleri arasında verilen listede Yusuf'un, Hz.İsa'nın babası olduğu söyleniyor. Aynı İncilin aynı babının 18-25'nd ayetleri arasında Hz.Meryem'in Allah'tan nasıl hamile kaldığı anlatılıyor. İnciller arasında çelişki olduğu gibi, bir İncilin aynı babındaki ayetler arasında, aynı bapta, aynı sahifede çelişkilere rast gelmekteyiz. Bundan sonra Hristiyan yazarlar dört İncilin, yazarlar tarafından Tanrı'nın vahyi ile yazıldığını ileri sürebiliyorlar.

Hz. İsa'nın doğum olayına bağlı olarak Matta ve Luka incillerinde tesbit edilen diğer bir çelişki, o sırada Roma imparatoru olan kişi ile, Suriye ve Filistin bölgesi yöneticileri hakkında verilen haberlerdir. Matta'ya göre Hz.İsa'mn doğduğu sırada kral olan kişi Hirodes'tir. O sırada herhangi bir nüfus sayımı sözkonusu değildir.

Hirodes, kahinlerin kehaneti yüzünden Yahudilerden doğacak bir çocuğun kendi tahtını elinden alacağını öğrenmiştir. "Doğudan gelen bu kahinler, kral Hirodes'e "Yahudilerin kralı olarak doğan çocuk nerede?" diye sorunca, Hirodes kendi tahtını tehdit eden Hz.İsa'yı öldürmek için aramaya başlamış ve bu yüzden üvey babası, annesi ile birlikte onu Beytlehem'den Mısır'a götürmüştür. Bu habere göre Hz.İsa'nın doğum hadisesi kral Hirodes zamanında cereyan etmiştir. Halbuki Luka'ya göre olay daha başka türlü cereyan etmiştir.

Ona göre Hz.İsa, Roma imparatoru Augustos zamanında dünyaya gelmiştir. Hz.İsa'mn üvey babası Yusuf, Yahudiye'nin Beytlehem şehrindendir. Augustos imparatorluğunun her tarafında nüfus sayımı yapılmasını emretmiş, Yusuf bunun üzerine nişanlısı Meryem'le beraber sayılmak üzere Beytlehem'e gelmiştir. Hz.İsa bu sırada dünyaya gelmiştir. O sırada Roma İmparatorluğunun Suriye valisi Kirinius'tur. Luka İncilinde Hirodes ismi hiç geçmemekte, dolayısı ile Hirodes yüzünden Mısır'a kaçıştan da bahsedilmemektedir. Aksine bu İncilde nüfus sayımı var, anne ile babanın çocuğu önce Kudüs'e, sonra kendi kentleri Galile'nin Nasıra şehrine götürmeleri var. Mat-ta'da Yahudiye'den Mısır'a gidiş ve Mısır'dan Nasıra'ya dönüş varken, Luka'da Beytlehem'den Kudüs'e, Kudüs'ten de Nasıra'ya dönüş vardır. Matta'da kral Hirodes zikredilirken, Lu-ka'da İmparator Augustos ve vali Kirinius isimleri geçmektedir.

Hz.İsa'nın doğumu hadisesinde Hirodes'in ismini hiç ağzına almayan Luka, daha sonraki bölümlerde ondan bahsetmekte, İmparator Tiberius zamanında Hz. Yahya'nın vaftize başladığı sırada Hirodes'in, Galile'nin dörtte birini yönettiğini haber vermektedir.

Bu noktada sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Hz. İsa Matta'ya göre imparator Tiberius zamanında Hirodes'in krallığı sırasında dünyaya gelmiştir; Luka'ya göre ise imparator Augustos zamanında vali Kirinius döneminde dünyaya gelmiştir. Acaba birbiri ile çelişen bu iki rivayetten hangisi doğrudur?

 

Muharref İncillerin Hz. Yahya ile ilgili olarak verdikleri haberler çoğunlukla birbirleri ile çelişkilidir. Bu çelişkilerin başında Yahya'nın, İlya olup olmadığı hususunda verilen bilgilerdeki farklılıklardır. Matta İncilinde Yahya'nın İlya olduğu belirtilirken, Yuhanna İncilinde ise tam tersi söylenerek Yahya'nın İlya olmadığı ifade edilmektedir. Matta'da Yahya hakkında şöyle haber verilmektedir: "İsa, 'İlya gerçekten gelecek ve herşeyi yeniden düzene koyacak' diye cevap verdi. 'Size şunu söyleyeyim. İlya zaten gelmiştir, ama onu tanımadılar, ona yapmadıklarını bırakmadılar... O zaman öğrenciler İsa'nın kendilerine vaftizci Yahya'dan sözettiğini anladılar". Matta İncilindeki bu ifadeden, Yahya'nın İlya olduğu açıkça anlaşılıyor. Ancak dördüncü İncilin yazarı Yuhanna, Matta ile aynı fikirde değildir. O, bu konuda şu bilgiyi veriyor: Yahudiler Yahya'ya, 'Sen kimsin?' diye sormak üzere Kudüs'ten kahinlerle Levilileri gönderdikleri zaman, Yahya'nın tanıklığı şöyle oldu: 'Ben peygamber değilim' diye açıkça konuştu. Onlar kendisine, 'Öyleyse sen kimsin? İlya' mısın? ' diye sordular. O da 'Değilim' dedi.' Sen peygamber misin?' sorusuna da 'hayır' cevabını verdi". Matta'ya göre, Hz.İsa, Yahya'nın İlya olduğunu söylerken; Yuhanna'ya göre bizzat Yahya'nın kendisi, kendisinin İlya olmadığını söylüyor. Yahya İlya mı, değil mi? Hangi İncile inanalım ve nasıl karar verelim?

İncillerde Yahya ile ilgili olarak geçen çelişkili haberlerden bir diğeri de, onun Hz. İsa'yı baştan beri tanıyıp tanımadığı konusunda verilen haberlerdir. Yuhanna'ya göre Hz. Yahya, Hz. İsa'yı vaftiz ettiği günden itibaren tanımakta ve onun Mesih olduğunu bilmektedir. Çünkü o, ruhun gökten Hz. İsa'nm üzerine bir güvercin biçiminde indiğini görmüş ve onun "Tanrı'nın Oğlu" olduğuna o andan itibaren tanıklık etmiştir. Yuhanna İnciline göre Hz. Yahya şöyle söylemiştir: " Ben su ile vaftiz ediyorum, ama aranızda biri duruyor. Benden sonra gelen odur. Ben onun çarığının bağını bile çözmeye layık değilim...Yahya ertesi gün İsa'nın kendisine doğru geldiğini görünce şöyle dedi: İşte dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı'nın kuzusu... Benden sonra biri geliyor, o benden üstündür, çünkü o, benden önce vardı, dediğim kişi işte budur". Yuhanna'da geçen bu ifadelere göre Yahya(A.S.), ilk gördüğü andan itibaren Hz. İsa'nın, "Tanrı'nın Oğlu" olduğunu bilmektedir. Diğer incillerde ise bunun tersine, Hz. Yahya'nın, Hz. İsa'yı iyice tanımadığı, onun Mesih olup olmadığı konusunda tereddütlerinin bulunduğu, hatta bu tereddüdü gidermek için öğrencilerini Hz. İsa'nın bulunduğu yere gönderip işi tahkik ettirdiği haber verilmektedir. Luka ve Matta bu mevzuda şu bilgiyi veriyorlar: "Yahya'nın öğrencileri bütün bu olup bitenleri kendisine bildirdiler. Öğrendlerden ikisini yanına çağıran Hz. Yahya, 'Gelecek olan sen misin, yoksa başkasını mı bekleyelim?' diye sormaları için onları rabbe gönderdi". Luka ve Matta'da verilen bu bilgiye göre, Yahya, Hz. İsa'nın kim olduğunu tam bilmemektedir ve onun gelecek olan Mesih olduğundan emin değildir. Bu yüzden kendisine "Sen Mesih misin, değil misin?" diye sordurmaktadır. Halbuki Yuhanna İncilinde, Yahya'nın, Hz. İsa'yı daha vaftiz etmeden önce tanıdığı ve onun "Tanrı'nın oğlu" olduğunu bildiği haber verilmektedir.

Kilise tarafından sahih olduklarına ve vermiş oldukları bütün haberlerin doğru olduğuna hükmedilen dört İncilde, mevcut olan çelişkiler öylesine içiçe ve karmaşıktır ki, bunları tek tek saymakla bitirmek mümkün değildir. Mesela, Yahya konusundaki bir diğer çelişki, Hz. Yahya'nın, Hz. İsa'ya onun kim olduğunu öğrenmek üzere göndermiş olduğu öğrencilerin sayısı konusundaki çelişkidir. Matta'ya göre öğrencilerin sayısı belli değildir. Bu İncil, Yahya'nın Hz. İsa'ya kaç kişi gönderdiğini rakamla belirtmiyor. Luka İncilinde ise rakam verilmek sureti ile iki öğrencinin gönderildiği belirtiliyor.

Hz. Yahya'nın , Hz. İsa'yı tanıyıp tanımadığı konusunda Luka ve Matta incilleri verdikleri haberlerde kendi içlerinde çelişkiye düşmektedirler.Bu iki İncilden aktarmış olduğumuz yukardaki pasaja göre Hz. Yahya, Hz. İsa'yı tanımamaktadır. Fakat bu iki İncil, çok kısa olarak naklettikleri Hz.İsa'nın, Yahya tarafından vaftiz edilmesi hikayesinde, sanki Yahya'nın, Hz. İsa'yı daha vaftiz olayından önce tanıyıp bildiği şeklinde bir imaj vermektedirler". İşi biraz daha derinleştirerek incele yecek olursak; Matta. 3: 13-15 ve Luka. 3: 16-22'ye göre, Yahya'nın vaftiz sırasında Hz. İsa'nın kim olduğunu bildiğini; fakat bunun tam tersine. Matta, l1: 2-3 ve Luka. 7:18-19'a göre, vaftiz olayından çok sonra, Yahya hapse atıldığı sırada Yahya'nın, Hz. İsa'nın kim olduğunu bilmediğini görürüz. Acaba Yahya, önceleri Hz. İsa'yı tanıyordu da sonraları unuttu mu?

 

Hz.İsa'nın Tutuklama Gecesinde Meydana Gelen Hadiselerle İlgili Olarak Görülen Çelişkiler

Dört İncil, Hz.İsa'nın tutuklanma gecesinde meydana gelen hadiseleri çok geniş bir şekilde anlatmasına rağmen, bu anlatımda büyük farklılıklar ve çelişkiler vardır. İnciller, Hz. İsa'nın tutuklandığı gece Yehuda tarafından ele verilişini farklı farklı anlatmaktadırlar, Hz. İsa'nın bu gece Havarileri ile konuşmasını ve vaazını Sinoptik İnciller çok kısa bir biçimde verdikleri halde, Yuhanna İncilinde bu konuşma ve vaaz dört bölüm halinde çok geniş bir biçimde veriliyor. Yuhanna'ya göre Hz.İsa'nın tutuklandığı yer, Kidron vadisinin ötesinde bir bahçedir. Kidron vadisi ismi, diğer incillerde geçmiyor. Yuhanna'ya göre Hz.İsa'yı tutuklamaya gelen Yehuda'nın yanmda bir bölük asker vardı. Hz. İsa, gelenlere kimi aradıklarını sorunca onlar "Nasıralı İsa'yı" cevabını vermişler, İsa da onlara "İsa benim" cevabını vermiştir. Bu cevabı alan askerler, geri çekilip korkudan yere düşmüşlerdir. Diğer İncillerde bu yere düşme hadisesi yoktur. Bu sırada Petrus, üstünde taşıdığı kılıcı çekerek baş kâhinin kölesinin kulağını kesmiştir. Ancak, Hz.İsa Petrus'a müdahele ederek, "Kılıcını kınına koy" demiş ve ona mani olmuştur. Matta ve Markos İncillerine göre Hz. İsa, Getse-mani bahçesinde tutuklanmıştır.

Bu İncillere göre Hz. İsa, öğrencileri ile beraber Fısıh Yemeğinden sonra Getsemani bahçesine gitmiş ve orada tutuklanmıştır. Luka İnciline göre ise Hz. İsa, Fısıh yemeğinden sonra öğrencileri ile beraber Zeytin Dağına çıkmış ve orada tutuklanmıştır. Luka İncilinde Kidron vadisi olmadığı gibi, Getsemani bahçesi de yoktur. Matta ve Markos'a göre İsa'yı tutuklamaya gelen kalabalık onu tanımamaktadır, onları getiren Yehuda, Hz.İsa'yı onlara tanıtmak için onlarla gizli bir anlaşma yapmıştır. Yehuda onlara, "Kimi öpersem İsa odur, hemen onu tutuklayın"diye tenbih etmiştir. Olay da aynen bu şekilde cereyan etmiş, Yehuda, hemen İsa'ya sarılarak gelenlerin onu tanımalarını sağlamıştır. Bu hadise Yuhanna'da hiç yoktur. Hz.İsa'nın tutuklandığı sırada onun öğrencilerinden, kılıcını çekip askerlere saldıran kişinin adı Yuhanna'da Petrus olarak geçer, diğer üç İncilde isim verilmez. Hz İsa, Dört İncile göre de tutuklandığı sırada kendi adamlarının gelenlere karşı kılıç kullanmasına mani olmuştur. Ancak bu hususta Luka İncilinde diğer İncillerde bulunmayan bir haber mevcuttur. Bu İncile göre Hz.İsa, kulağı kesilen kölenin kulağına dokunmak sureti ile onu tedavi etmiştir.Fısıh Yemeğinden sonra tutuklanacağını Havarilerine haber veren Hz.İsa, diğer İncillere göre kendi tutuklanışını engellemek üzere hiçbir şey yapmamış, askerlerlere karşı hiç direnmemiştir.

Ama Luka İnciline göre, tutuklanacağını bilen İsa, tutuklanmasını engellemek ve tutuklamaya gelenlere karşı direnmek için bazı tedbirler almıştır. Tutuklanacağını öğrencilerine haber verdiği konuşmasının sonunda o, öğrencilerine şöyle talimat vermiştir: "Şimdi kesesi olan onu yanına alsın, torbası olan onu da yanına alsın, kılıcı olmayan, abasını satıp bir kılıç alsın... Rab işte burada iki kılıç var dediler. O da onlara,' yeter ' dedi". Lukadaki bu ifadeye göre, Hz. İsa Havarilere, kendisini korumaları için abalarını satıp kılıç almalarını emretmiştir. Nitekim kılıçlı öğrencilerden biri, tutuklamaya gelenlerden birine saldırarak onun kulağını kesmiştir. Mademki Hz. İsa, Havarilerine kendisini kılıçla korumalarını emretmiştir, öyleyse neden kendisini korumak üzere kılıçlarına davranan bu öğrencilerine engel olmuştur? Öğrencilerine "Abalarınızı satıp kılıç alın ve beni koruyun" dediği halde, niçin kulağı kesilen adamın kulağını tedavi etmiştir?

Diğer üç İncile göre Hz. İsa'yı tutuklamaya gelenler, Ferrisilerin ve başkâhinlerin adamlarıdır, gelenlerin arasında Ferrisiler ve başkâhinler yoktur. Ama Luka İnciline göre tutuklamaya gelenlerin arasında, başkâhinler, mabedin koruyucularının komutanları ve ihtiyarlar vardı. Bu noktada da Luka İncili diğer üç İncil ile çelişkiye düşmektedir. Luka İncilinde görülen başka bir tenakuz da Hz. İsa'yı tutuklamaya gelenlerin bizzat Ferrisiler ve komutanlar olmalarına karşılık, bunların Hz.İsa'yı tanımadıkları, bu yüzden Yehuda'nın öptüğü kişinin Hz. İsa olduğunu anlamaları konusudur. Çünkü Hz. İsa, mabedde vaaz etmekte ve sürekli Ferrisilerle münakaşa etmekteydi. Bu yüzden Ferrisilerin, mabedin koruyucularının ve komutanların onu tanımamaları imkânsızdı. Bu yüzden Yehuda'nın, onlara Hz.İsa'nın yerini gösterdikten sonra, onu öpmek sureti ile onlara tanıtmasına ihtiyaçları yoktu.

Hz İsa nerede tutuklandı, Getsemani Bahçesinde mi, Zeytin Dağında mı, yoksa Kidron Vadisinin ötesinde bir bahçede mi? Onu tutuklamaya gelenler, Hz. İsa'yı karşılarında görüp onun İsa olduğunu anlayınca dehşete kapılarak geri çekilmiş ve yüzüstü yere düşmüşler mi, yoksa böyle bir hadise meydana gelmeyip, Yehuda, Hz. İsa'yı öpmek sureti ile tutuklamaya gelenlere onu bu surette mi tanıtmıştır? Başkâhinin kölesinin kulağını koparan kim, Petrus mu, yoksa başka bir öğrenci mi? Tutuklama gecesinde tutuklamaya gelenlere karşı koymak ve Hz. İsa'nın tutuklanmasına engel olmak için Havariler abalarını satıp kılıç aldılar mı, almadılar mı? Eğer Hz. İsa onlara kılıç almalarını söylememişse niçin o anda orada kılıç bulundurmuşlardır? Eğer kılıç almalarını onlara emretmişse, o zaman oraya gelenlere kılıçla karşı koydukları sırada öğrencilerine Hz. İsa niçin engel olmuştur? Kulağı kesilen kölenin kulağını Hz. İsa tedavi etmiş mi yoksa etmemiş mi? Bütün bu sorular, "İncillerimiz vahiy ürünüdür ve bunlar hatasız olarak yazılmışlardır" diyen kimseler tarafından cevaplanması gereken sorulardır.

Sinoptik incillerden Matta ve Markos'ta haber verilen, İncir ağacının, Hz. İsa'nın lanetlemesinden sonra kuruması olayı, bu iki İncilde birbirinden farklı şekilde anlatılmaktadır. Matta'ya göre sabah erkenden kente dönen Hz. İsa, yürürken yolun kenarındaki bir incir ağacını görmüş, onda İncir var zannederek ağacın yanına gitmiş ve ağaçta İncir olup olmadığını kontrol etmiştir. Onda meyve olmadığını görünce canı sıkılarak ağaca, "Sonsuza dek artık meyve vermeyesin" demiş ve bu sözü söyler söylemez ağaç kurumuştur. Markos ise hadiseyi Matta'dan daha farklı anlatmaktadır. Markos'a göre Beytanya'dan çıkan Hz. İsa, yolda giderken uzaktan yaprakları yeşil bir incir ağacı görmüş, kendisi çok acıktığından meyve bulmak umudu ile ağacın yanına gitmiştir. Ancak meyve mevsimi olmadığı için ağaçta yapraktan başka bir şey bulamayınca "Artık senden hiç kimse bir daha meyve yemesin" diye ağacı lanetlemiştir. Markos'a göre bu sözün arkasından ağaç hemen kurumamıştır. Hz.İsa ve öğrencileri ertesi günü kentten geri dönerlerken aynı İncir ağacının yanından geçmişler, o sırada ağacın kuruduğunu görmüşlerdir.

Hz. İsa'nın lanetlediği bu ağaç, yolun hemen kenarında mıydı, yoksa uzakta mıydı? Ağaç, Hz. İsa beddua ettiği gibi hemen mi kurudu, yoksa ertesi gün mü kuruduğu görüldü? Hadiseyi nakleden iki İncil bu noktalarda çelişkiye düşmektedirler.

 

 

Hz. İsa'nın kendi nefsi hakkındaki şehadeti konusunda Yuhanna İncilinde açık çelişki vardır. Yuhanna İncilinin beşinci babında Hz. İsa'nın şöyle söylediği nakledilmektedir: "Ben kendiliğimden bir şey yapamam... Eğer ben kendim için şehadet edersem bu şehadetim sahih olmaz". Aynı Yuhanna İncilinin bu defa sekizinci babında Hz. İsa'nın, "Ben kendim için şehadet ediyorsam da şehadetim doğrudur " dediği ifade edilmektedir. Bir şehadet aynı anda nasıl hem makbul, hem de gayri makbul oluyor, hem hak, hem de batıl olabiliyor? Hristiyanlar bu çelişkiyi nasıl edebilirler, merak etmemek mümkün değildir.

Gönderi tarihi:

Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı`yla birlikteydi ve
Söz Tanrı`ydı
.

Yuhanna 1:1

Söz, insan olup aramızda yaşadı
. O`nun yüceliğini - Baba`dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul`un yüceliğini - gördük.

Yuhanna 1:14

 

Matta 2 Mısır’a Kaçış

 

Yıldızbilimciler gittikten sonra Rab’bin bir meleği Yusuf’a rüyada görünerek, “Kalk!” dedi, “Çocukla annesini al, Mısır’a kaç. Ben sana haber verinceye dek orada kal. Çünkü Hirodes öldürmek için çocuğu aratacak.”

 

Böylece Yusuf kalktı, aynı gece çocukla annesini alıp Mısır’a doğru yola çıktı.

Hirodes’in ölümüne dek orada kaldı. Bu, Rab’bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu: “Oğlumu Mısır’dan çağırdım.”

 

Bunları açabilirsen sevinirim..

Gönderi tarihi:

Hizbullahi hangi teskilat kullanmistir gibi bir suali soran kisinin dilinin altindaki baklayi cikarmasina gerek yok.Bu, 2008 yili itibariyle Türkiye'nin gündemine sokulan bir senaryonun her halükarda millete hazmettirilmeye calisilmasindan öte birsey degildir.Türkiye'nin birlik ve bütünlügüne kastetmis olan ser güclerin hazirlayip uygulamaya koyduklari hain planin bir parcasidir.

 

AKP iktidarina kadar hicbir iktidar,teröristbasi Barzani'yi bagrina basmamistir.AKP iktidarina kadar ki sürecte Barzani ve onun pesmergeleri TSK'nin emrinde calisirdi.AKP ile bu durum degismis ve Barzani serefli bir insan olarak kabul görmeye baslamistir.Her konusmasinda Türkiye'nin bölünmesinden bahseden Barzani yakinda yapilacak olan AKP'nin kongresine "SEREF MISAFIRI"olarak davet edilmistir.Barzani'nin Israil ve ABD ile yaptigi isbirligini ortaya cikaran Ugur Mumcu ve ayni sekilde Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti kurulmasi icin ABD'nin yaptigi calismalari ortaya cikaran ESREF BITLIS Pasa bir hafta aralikla öldürülmüslerdir.Simdi Hizbullahin hangi teskilat tarafindan kullanildigini biliyormusunuz diye soru sorarak demagoji yapmaya calismak gercekleri sümen alti etmek demektir.Hizbullah hicbir teskilat tarafindan degil devlet tarafindan PKK'ya karsi kullanilmistir ve bunun yanlisligi anlasilip bundan vazgecilmistir.Bunun arkasinda teskilat arayarak Ugur Mumcu ve Esref Bitlis'in siyasal Islamcilar ve CIA tarafindan öldürüldügünü yok saymak günesi balcikla sivamak demektir.

 

saygilarla

 

 

Biraz hafızamızı tazeleyelim;

 

Cinayetin işlendiği akşam saatlerinde, Cumhuriyet gazetesine bir telefon geldi:

- "Uğur Mumcu, İslam adına cezalandırılmıştır!..“

- Yine aynı gün Berlin’den Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu adına imzasız bir mektup gönderildi:

- "İslamlara zulmedenler, ne hissediyorlar!.."

Daha sonra yapılan soruşturma çerçevesinde cinayet ne olduğu belirsiz İslami Hareket Örgütü’ne ihale edildi, arkasında ise İran gizli servisi ile bağlantılı SAVAMA’nın olduğu açıklandı!..

Uğur Mumcu’nun cenaze töreni, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun ve Bahriye Üçok cinayetlerindeki gibi planlanan şekilde gerçekleşti!..

Sokağa dökülen kalabalıklar, şöyle haykırıyordu:

- "Türkiye laiktir laik kalacak!..“

- - "Türkiye İran olmayacak!.."

- Cumhuriyet gazetesi, Mumcu’nun ölümünden sonra bir çok yazısını tefrika halinde yayınladı!..

- Bir tek yazı hariç:

- "MOSSAD ve Barzani“

- Medya, uzun yıllar Uğur Mumcu’nun laiklik ve Cumhuriyet üzerine kaleme aldığı yazılardan dolayı katledildiğini kamuoyuna pompaladı!..

- Oysa, bakın Ceyhan Mumcu, 16 Mayıs 2006 tarihli açıklamasında neler diyor:

- "Suikastla aynı gün medyanın büyük bir bölümü suikastın İran devleti tarafından yapıldığı konusunda çok yoğun bir propaganda eylemine giriştiler.

- Oysa ki, Uğur Mumcu, İran’ı eleştiren tek bir yazı yazmadığı gibi, bugün de tesettür özelinde sürdürülen laiklik tartışmalarına ilişkin 1992 yılından sonra herhangi bir yazısı yoktur.

- Bu yüzden, İran’ın Uğur Mumcu’yu öldürmek için mantıksal bir nedeni de bulunmamaktadır.

- Kamuoyunda bu suikastin kaynağının İran olduğu yolundaki düşünce hala değişmemiştir.

 

JITEM DEN UGUR MUMCU YA, ERGENEKON DAN HIZBULLAH A YOL GIDER

 

Ergenekon operasyonu cercevesinde ortaya atilan iddialar sasirtici bir hal aliyor ve yakin donemin son derece karanlik gecmisine iliskin dosyalari tekrar onumuze suruyor. Bunlarin ne kadarinin dogru oldugunu elbette bilmiyoruz.

Ancak 1993 yilinda oldurulen Binbasi Cem Ersever’in Jitem’e iliskinin arsivinin Tuggeneral Veli Kucuk’un evinde bulunduguna dair iddialar, Ergenekon operasyonunun yirmi yillik sorulari ve supheleri tekrar bugune tasidi.

Tutuklanan emekli Binbasi Zekeriya Ozturk’e ait evraklar arasinda “Ugur Mumcu’yu MİT ve Ozel Kuvvetler Oldurttu” ifadesinin yer aldigi dort sayfalik bir belgenin olduguna iliskin iddialar (Taraf gazetesi 31 Ocak) ise sok edici. Tabi bunlar simdilik sadece iddia.

Ancak, ister istemez hafizalarimizi tazelemeyi, gecmisin kirli ve karanlik olaylarina iliskin sorularimizi tekrarlamayi zorunlu kiliyor. Mumcu suikastinden sonra Turkiye’de nasil bir toplumsal travma yasandigini, on binlerce insanin “Kahrolsun seriat” sloganlariyla sokaklara cikarildigini, bu ve benzeri krizler uzerinden ne tur siyasi senaryolarin uygulandigini az cok hepimiz biliyoruz.

Ben bir baska guncel gelismeden geriye dogru kucuk bir hatirlatma yapacagim. Israil’in Guney Lubnan’a saldirdigi donemdi. Daha dogrusu saldirilarin sona erdigi gunler. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, guvenlik amaciyla bilinmeyen bir yere goturulmustu.

Kimse nerede oldugunu bilmiyor; bazilari Lubnan icinde bazilariyla ulke disinda oldugunu iddia ediyordu. Tam o sirada İsrail’de yayinlanan Maariv gazetesi, Turk istihbaratinin Nasrallah’in yerini İsrail istihbaratina bildirdigini iddia etti. İddia Sark-ul Evsad gazetesinde de yayinlandi. Turkiye iddiayi yalanladi. Ancak dikkatli bir arastirma bambaska iliskiler agini ortaya koydu.

(Ferhat Unlu-Haftalik) Maariv gazetesinin sahibi Yaakov Nimrudi Mossad mensubuydu. İsrail istihbarati adina İran’la ozellikle Kuzey İrak’la iliskin calismalariyla biliniyordu.

Ayni isim Ugur Mumcu’nun, oldurulmesine sebep gosterilen İsrail-Kuzey İrak baglantisini iceren yazilarinda da geciyordu. 7 Ocak 1993′te Nimrudi’nin Mossad ile Barzani arasindaki iliskileri saglayan kisi oldugu ifade ediliyordu. Mumcu, iddialarini konuyu irdeleyen bir kitaptan almisti.

O da Cem Ersever gibi 1993′te olduruldu. Bolgedeki kirli ve karanlik iliskiler agini sorgulayan yazilari yuzunden oldurulmustu. Olumune sebep olan olaylar bugun artik herkes tarafindan biliniyor. İsrail istihbaratinin 1967′den bu yana K. Irak’taki faaliyetleri kitaplara, itiraflara konu oldu. Irak isgalinden sonra ise ayni bolgedeki İsrail varligi cok ileri noktalara ulasti. Bu yeni bir dalgaydi ve Turkiye’de en ciddi tartisma konularindan biriydi.

Israil’in Lubnan’a saldirdigi, Nasrallah’in yerini ihbar etme tartismasinin surdugu gunlerde bir konuya dikkat cektim ama asla bir cevap bulamadim. Turkiye’den bazi elit timler, ayni donemde hem Israil’e hem de Lubnan’a gonderiliyordu. Neden? Bunun cevabini kimse bilmiyor. Bu kadar mi?

Bu koseyi izleyenler, o gunden bu yana K. İrak’tan Turkiye’nin degisik bolgelerine silah ve patlayici sevkiyatlari ile ilgili cok sayida yazi yazdigimi, sorular sordugumu hatirlayacaktir. Bunlarin hangi sebeple bu ulkeye sokulduguna iliskin hicbir cevap bulamadim. İsin tuhafi, K. İrak’ta bu kadar etkin olan İsrail ve ABD istihbaratinin bu sevkiyatlarla da baglantisi olduguna dair iddialardi.

Hatta, Turkiye’yi mensup bazi askeri unsurlarin İsrail’den K. İrak’a yapilan sevkiyatlara guvenlik sagladigi, ayni birimlerle birlikte yabanci istihbarat mensuplarinin K. İrak’tan Turkiye’nin degisik yerlerine yapilan sevkiyatlari birlikte yuruttukleri gibi dehsetengiz tezler hep yanitsiz kaldi. Son yirmi yilda Turkiye’nin sordugu bir cok sorunun cevabinin bulunamamasi gibi� Aslinda butun sorularin cevaplari bu trafikteydi. Ama kim soracakti!

Afyon’a getirilen patlayici ve fuzelerin Ankara ve İstanbul’a gonderilmesi gibi. Pesmergeleri egiten İsrailli uzmanlarin, Turkiye sinirina bir takim uydu cihazlari ve bunlara ait ekipmanlar yerlestirmesi gibi. Trafikte yer alan bazi kisilerin sik sik İsrail’e gitmeleri gibi. 21 Eylul Cuma gecesi 01:40 sularinda bir tonunu uzerinde C-3 ve C-4 patlayici tasiyan bir aracin İstanbul’a gonderilmesi gibi.

Hicbir zaman yazmaya cesaret edemedigim cok onemli liderlere suikastler planlandigi iddialari gibi. Dikkatimi ceken, bu iddialardan bir sure sonra yeni bir cete operasyonu yapilmasi oldu.

Tekrar soralim: Bu trafigi kimler yonetiyor? Icinde yer alan resmi gorevliler kimler? Trafigin Turkiye tarafindan hangi gucler yer aliyor? Turkiye’deki ortaklari hangi cevreler? Hangi taseron ceteleri kullaniyorlar? Amaclari ne? Bu cokuluslu orgutlenmenin kodlari ne kadar cozulebilir? Bilmiyoruz. Ancak, Turkiye’de sokaklari bolen, kamplasmalara/catismalara yol acan, gorduklerimizin disinda bir baska iradenin var oldugunu biliyoruz sadece. Gorduklerimiz kadariyla izliyoruz ama sadece izliyoruz Bir operasyon, Cem Ersever, Jitem ve Mumcu suikastine iliskin nice sorulari bugune tasidi. Tasiyacak da. Ama 15 yil onceki olaylarin disinda son bes yilda bu bolgede neler oluyor sorularina isik tutacak bilgilere ihtiyacimiz var.

Cesaretle sorular sormaya. Son iki yilda gerceklesen operasyonlarin cok buyuk olaylari, saldirilari, suikastleri engelledigine inaniyorum. Onleyici operasyonlar oldu. Ama bu kirli, karanlik iliskiler agini aydinlatacak buyuklukte degil.

Geriye dogru etkili bir temizlik cok zor ama mumkun. Okyanus otesi, kita Avrupasi ve bolge ulkeleri baglantili gayri mesru iliskiler agi cozulemezse, her iki ayda bir cete operasyonu yapilmak zorunda kalinacaktir. Tabi bu arada yeni Mumcu suikastleri olmazsa, bunlara bagli olarak toplumsal travmalar yasanmazsa

JITEM DEN UGUR MUMCU YA, ERGENEKON DAN HIZBULLAH A YOL GIDER

( * ) İbrahim Karagul

 

 

 

 

2.yazdığına gelirsek;

''Hattı Müdefaa Yoktur Sath ı Müdafaa Vardır''

 

Misak-ı Milli sınırları içinde görmeye ve düşünmeye alıştırılmış bir toplum olduğumuzu söylüyorsunuz. Misak-i Milli haritası, fikirlerimizi nasıl sınırlıyor?

Misak-ı Milli 1919 şartlarında hazırlanmış olan ve bütün yaşama hakları elinden alınmış Türkiye halkının asgari hak ve sınırlarını ifade eden bir kavramdır ve zannedildiği gibi bir harita değildir. Nitekim bunu Lozan görüşmelerinde bizzat Atatürk ifade etmiştir. Misak-ı Milli, demiştir, harita marita getirmez, o milletin menfaati ve ‘isabet-i nazar’ı neyi gerektiriyorsa odur.

 

Osmanlı Devleti çökmüş, onun içinden Araplar ayrılmış, gayri Müslimler ayrılmış, başka etnik gruplar da var olmakla birlikte esas olarak geriye Kürtler ve Türkler kalmıştır. İşte bunların toparlanabileceği ve içinde güvenli bir haklar manzumesi ve toprak talebidir Misak-ı Milli.

 

Misak-ı Milli 1919 şartlarında anlamlı bir taleptir, çünkü işgal altındaki bir ülkenin insanlarına asgari bir yaşama alanı kazanmak için oluşturulmuş bir prensipler yekûnudur ve bu özel şartlarda üretilmiş olan bu ‘konjonktürel’ belge, yüzlerce yıl geçerliliğini koruyamazdı, nitekim koruyamıyor da.

 

Hâlbuki biz 1919’da yaşamıyoruz. Türkiye 1919’daki Türkiye değil; milli geliri olarak değil, nüfusu olarak değil, ekonomisi olarak değil, sanayisi olarak değil, tarımı olarak değil. Dolayısıyla 1919’daki bu asgari yaşama alanı ve bu alanı garanti altına alacak prensipler bugün için çok geride kalmış, aşılmış durumda.

 

Dünya da değişti; bakın o zaman üzerinde güneş batmayan imparatorluk denilen İngiltere vardı ama şimdi İngiltere yok; var ama IMF’ye muhtaç bir İngiltere var. “Shrinking Britannia” diye Newsweek’e kapak olan İngiltere var. 1919’da İngiltere süper güç Türkiye işgal altındaydı durum şimdi tam tersine dönmese de büyük ölçüde değişti. Evet, İngiltere dünyada yine büyük bir güç ama artık dördüncü, beşinci sırada. Türkiye de dünyanın 16. büyük ekonomisi nüfusu, yetişmiş insan gücü olarak hatırı sayılır bir ülke.

 

Dolayısıyla biz hala 1919’un mantığı ile yolumuza devam ettiğimiz zaman insanlarımızın ufuklarını daraltmış oluruz. Artık Türkiye dünyaya açılıyor ve dünyaya açıldığı zaman kendisinin gerçek gücünü görüyor ve gösteriyor. Dolayısıyla Misak-ı Milli sınırlarını bugün fikri planda savunmak yanlıştır. Atatürk’ün “Hatt-ı müdafaa yoktur sath-ı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır” dediği gibi şimdi o satıh bütün dünyadır diyoruz. Böyle bir çağda Misak-ı Milli’ye sıkı sıkıya yapışmak insanımızın vizyonunu daraltmaktan başka bir işe yaramaz.

 

Yani Türkiye’de olmamız için Avrupa’da, Amerika’da, Asya’da, dünyanın her yerinde olmamız gerekir.

Tabii, dünyada olduğunuz zaman burada olursunuz. Osmanlı da dikkat ettiyseniz aynı şeyi yaptı. Kimisi diyor ki: “Efendim Viyana’da ne işimiz vardı.” Yahu Osmanlı Viyana’ya gitmeseydi İstanbul’da da tutunamazdı. Bunu bilmiyorlar. İstanbul’da kalmış olsaydık, 18.-19. yüzyıllarda kabaran o haçlı dalgası bizi tutar mıydı bu topraklarda? Belki de bizi daha 19. yüzyılda İran’a kadar atmıştı. Dolayısıyla Osmanlı Viyana’ya gidebildiği için İstanbul’da kalabildi.

 

Enteresandır, Osmanlının Viyana’ya kadar gitmesini eleştirenler, onu işgalcilikle itham edenler aynı zamanda Amerika’ya gitmemekle, haddi zatında bir işgal olan keşiflere ilgi duymamakla suçluyorlar.

 

Evet, çok enteresandır. Aslında 17. yüzyıl sonlarına kadar Amerika’nın o kadar cazibesi yoktur. Hatta biliyorsunuz, Amerika’yı keşfeden İspanyollar ekonomik bir felakete uğradı Amerika’nın zenginliklerinden: Gemilerle altınlar gelip de müthiş bir enflasyon dalgası başlayınca altında ilk kalan İspanyollar oldu. Düşünün; 16. yüzyılda Kanuni ile başa baş mücadele eden Habsburgların İspanya’sı 17.yüzyılda yok, bitti. Amerika’yı keşfetmek en başta kâşiflerine yaramadı. Yine 17. yüzyılda Fas Kralı İngiliz Kraliçesi Elizabeth’e “Beraber gidelim, Amerika’yı beraber işgal edelim, İspanya’dan kurtaralım” diye teklifte bulunuyor. Hâlbuki Kraliçe “Ne işimiz var orada, gittiğimize değmez” diye cevap veriyor. Dolayısıyla Amerika’nın önemi büyük ölçüde 18. yüzyılda fark edilmişti.

Gönderi tarihi:

Şimdi biz müslüman olarak doğduğumuz için ve Kur'an-ı okumak üzerinde sürekli durduğumuz sanı var..Sanımıza göre Hz.İsaya verilen şu İncil tıpkı Kur'an gibi Allah'ın İsaya verdiği vahiyler olmalı..Şunu da belirtmek gerekki İncil'in gerçek manası Sevindirici Haberdir..Sevindirici Haber nedir ? İsa Mesih'in zuhurudur..Yeni bir Güneşin doğuşudur..Yine belirteyimki Mesih İsa zuhurundan önce gelmesi beklenen bir şahıs..Tıpkı şimdiki Mehdi gibi..Ve tabikide geleceğine olan belirtiler sembolik şekilde yazılmıştır..

 

"Bir de dediler ki: “Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacaktır.” Sen onlara de ki: “Siz

bunun için Allah’tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-. Yoksa siz Allah’a

karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” " Bakara 80

 

 

 

Ayeti yazmamın manası içinde geçen " deki" sözcüğünün bize ne kazandırdığı..Buradan şu anlamı kazanabiliyoruz Allah Muhammedin yani resulünün diyaloğunada hüküm verdiğini görüyoruz..Bunun gibi birçok ayet yok mu zaten karandiu :) Bir bakımdan Kur'an Muhammed'in sözleridir..Çünkü Tanrı kudretinin göğünden gelen sözler Muhammed'in ağzından insanlara açılmıştır..Doğru mudur ? Evet..

 

Özelliklede İncilden bir parça getirmek gerekirse

 

“Dünyadan bana verdiğin insanlara senin adını açıkladım. Onlar senindiler, bana verdin ve senin sözüne uydular.

Bana verdiğin her şeyin senden olduğunu şimdi biliyorlar.

Çünkü bana ilettiğin sözleri onlara ilettim, onlar da kabul ettiler. Senden çıkıp geldiğimi gerçekten anladılar, beni senin gönderdiğine iman ettiler. Yuhanna 17.6-8 17.

 

"Çünkü bu dünyanın egemeni geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur.

Ama dünyanın, Baba’yı sevdiğimi ve Baba’nın bana buyurduğu her şeyi yerine getirdiğimi anlamasını istiyorum. Haydi kalkın, buradan gidelim.” " Yuhanna 14.30-31

 

 

Doğal olarak tabiki Mesihte Tanrı hikmetinin buyruklarını yerine getirmiş ve bunu kendi ağzıylada belirtmiş..Olayı daha iyi anlatmak gerekirse

 

"Beni sevmeyen, sözlerime uymaz. İşittiğiniz söz benim değil, beni gönderen Baba’nındır." Yuhanna 14. 24 (ayrıca bu ayetleri aklının bir köşesinde tut )

 

Mesela şöyle olsa " De ki : Beni sevmeyen sözlerime uymaz.İşittiğiniz söz benim değil,beni gönderenindir" Sana bir açıklık muhakkak getirecektir..

 

İncil=Sevindirici Haber=İsa'nın zuhuru..Tam noktası şu İncil=İsa Mesih'in sözleri,öğretisi..Çünkü Onun sözleri gerçekte Allah'ın hikmetinden,öğretileri Allah'ın hüküm ve hikmet göklerinden gelmiştir..Kim İsaya veyada Muhammede inanırsa Allah'ada inanmış olur..(senden isteğim bunları aklında tutman)

 

 

Şimdi Tanrı ilhamı ile yazılmış ve kevser şarabı fışkırtan 4 tane İncil var..Mantıklı düşünecek olursak soyu bir tek kişiye dayanır oda Kutsal şahıslara..Çünkü Babasız birisi,soyunu Tanrı nebilerine bağlanmış olacağını düşünüyorum..Matta soyu yazarken Yusuf'un oğlu olarak yazmış,Luka ise (kendisi bir araştırmacı ve tıp insanıdır ayrıca mattadan sonraki zamanda yazmıştır) Yusuf'un oğlu olduğu sanılıyordu yazmış.. Ve soyu farkındaysan kutsal şahıslara yönlendirilmiş..Oradaki birçok isimler Tevrat ve diğerlerinde hep yazılan kişiler..Mesela Muhammedinde İbrahim soyundan olduğu vardır..Bence hepsinin soyu fiziksellikten yana İbrahim veyada Ademden gelmemektedir..Kutsal şahıslar oldukları için soyu kutsal kişilere dayandırılmış..Büyük ihtimalle böyle..Ayrıca Yusuf oğlu denmesi kütükten dolayı..

 

Şunuda not etmeliyimki Tanrı vahiyi İsaya,öğrencilerine ise Tanrı ilhamı isabet etmiştir..

 

"Luka İncilinde Hirodes ismi hiç geçmemekte, dolayısı ile Hirodes yüzünden Mısır'a kaçıştan da bahsedilmemektedir"

 

Sanırım okumadınız,Hirodes ismi zikredilmiş ve hattada Luka Yahyaya yapılan zulmüde konu almıştır..

 

Yazılarınıda okudum ve yinede hata yapmamak için bir kez daha gözden geçirdim..İki yazarda Beytlehem (Yahudiyenin bir bölgesi) içinde doğduğu yazmışlardır..Luka Mattada yazmayan farklı bir olayı dile getirmiş..Musa yasasına göre İsa'nın sünnet edilmesi gerekir bu yüzden yeruşalime yani Kudüse giderler..Oysa Matta sünnet olayını kendisine nasip olan İncil'e almamıştır..Yani burada bir çelişki yok,Luka yazmayan fakat gerçek olan başka olaylarıda kaleme almış..

 

İlyas :) Yahya İsayı müjdeleyendir..İsa vaftizlikten çok çok sonra öğrencilerine anlatır,beklenen İlyas Yahyadır kimse onu göremedi der..İsa'nın bu anlatması Yahyanın ben İlyas değilim demesi bir çelişki değil..Çünkü İlyasta gelmesi beklenen kişilerden ve İsa buna açıklık getirerek gelmesi beklenen İlyas Yahyadır,gelmesi beklenen peygamber kendisidir diyerek açıklık getirmiştir..

 

İsa Yahya tanışmazlığı konusunda çelişkinize karşı..

 

"Ne var ki Yahya, “Benim senin tarafından vaftiz edilmem gerekirken sen mi bana geliyorsun?” diyerek O’na engel olmak istedi." Matta 3.14

 

 

Diğer kitaplardada bu karşı çıkılmamıştır..Yahyanın İsayı tanıması onu müjdeleyen ayetlerden dolayıdır..Yani İsa belirtisine olan ayetlerden..Ve gelecek kişi sen misin yoksa bir başkasını mı gözlemeliyiz sorusu "gelecek olan peygamber sen misin yoksa sende mi peygamberi müjdeleyicisin denilmesi gibidir"

 

İsanın tutuklanmasındaki yerler zeytinlik dağı,kidron valisi ve getsamani zaten birbirleriyle bitişik olan çok fazla farkı bulunmayan yerler..İsa'nın buralardan yürüyerek geçmesi var ve öğrencilerde buna göre belirtmişler düşünüyorum..Yani getsemani bahçesinde tutuklanmış fakat kidron vadisinden yürüyerek geçtiği yazılıdır..

 

Ama Luka İnciline göre tutuklamaya gelenlerin arasında, başkâhinler, mabedin koruyucularının komutanları ve ihtiyarlar vardı. "

 

Hayır Luka İncilinde böyle birşey yazmaz..

Matta olayı eksik anlatmıştır..Doğru olarak İsa İncir ağacını lanetledikten sonra yeruşaleme gitmiştir ve oradan dönüp incir ağacının kuruduğunu görmüşlerdir..Halbuki Matta eserinde İsa'nın bu sırada Yeruşalame gittiğini hiç yazmamıştır ve yzamadığı içinde kuruyan incir ağacını peşine eklemiştir..Bu bir çelişki değil aslında ikiside doğru fakat Matta yeruşalemdeki konuyu yazmamış bunu markos tamamlamıştır..

 

Şimdi yukarıda sana aklında tut diye söylediklerim vardı hatırlamanı isterim..

 

Nebilerin "Ben Tanrıyım" sözüne benzer tavırlarda hepsi birebir haklıdır..Çünkü Allah ne demiş ise onlarda onu buyurmuşlar,Allah ne istemiş ise onlarda bunu yapmışlardır..Yani bu yüce kişiler bir bakımdan Allah'ın yeryüzündeki yüzüdür..Ceosu gibi :) Kim onlardan istekte bulunursa Allah'tan istekte bulunmuş olur.

 

Buna istiladen "Ben oyum O ben" mantığı kullanılmış ve yine buna istiladen "Tanrı olmadan ben birşey yapamam(hiçim) " yazılmıştır..

 

Sizinde Kitabı Mukaddes şirketinin yayınladığı bir İncili okumanız gerek..Google'dan araştırıp bedava bulabilirsin..Bu gibi soruları daha öncede birisi sormuştu..

Gönderi tarihi:

Ayrıca ilave etmeyi unuttum..Şu en son yazdıkların "başlangıçta söz vardı" ile başlayanları yukarıda yazdıklarımdan dolayı anlayabilirsin..

 

Yani İsa (gelmesi beklenen şahıs) =Başlangıçta Söz vardı

 

Söz insan olup aramızda yaşadı=Yani Tanrı emri gerçekleşti,beklenen yüce Mesih yeryüzüne zuhur etti..

 

Diğer kısımlarıda Tanrı kudretinden,hikmetinden,yüceliğinden gelen ve bunlarla birlikte yüce,kudretli olan Mesih'in zuhurunun görülmesi..

 

 

"Ben oğlumu mısırdan çıkardım" sözüde İsa'nın zuhurundan önce İsaya ilişkin yazılmış eserin bir parçası..İncilde bu gibi ayetler çok çok kullanılmıştır..

Gönderi tarihi:

Öncelikle şunu belirtim,Biz Allah tarafından gönderilen Musa ,İsa Peygamberlere geçmişteki tüm nebi ve Peygamberlere onunla gönderilen tüm Kitaplara iman ettik hiç birini diğerinden ayırmayız..

 

İşin özünde Allahın Kur'an ın bir çok ayetinde belirttiği üzere akıl vardır Yaradan sorgulamamızı aklımızı kullanmamızı düşünmemizi söylemektedir ;

 

2:44 - İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitab (Tevrat)ı okuyorsunuz. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?

2:242 - İşte akıllarınız ersin diye, Allah size âyetlerini böylece açıklıyor.

2:269 - Dilediğine hikmet verir, hikmet verilene ise pek çok hayır verilmiş demektir. Ve bunu ancak üstün akıllılar anlar.

3:65 - Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?

6:32 - Dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız?

8:22 - Çünkü yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en kötüsü anlamayan ve düşünmeyen sağırlarla dilsizlerdir.

38:29 - Bu, sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki, insanlar onun âyetlerini düşünsünler ve temiz akıl sahipleri ibret alsınlar.

 

43:3 - Apaçık kitaba andolsun ki biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur'an yaptık.

 

Bunu gibi Ayetler çoğaltılabilinir..

 

Gelelim Allahın Peygamber ve Kitap gönderme sebebine;

 

Bir peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.”(İsra, 17/15 )

 

mealindeki ayet, bu gerçeğe dikkati çekmektedir.

 

Ayrıca, şu koca evrenin yaratılmasının elbette bir çok gayesi vardır. Her tarafı hikmetlerle donatılmış evrenin gayesiz, abes, lüzumsuz olduğunu tasavvur etmek için deli olmak lazımdır. Bu gayelerin başında her şeyden önce Allah’ın kendini tanıtması ve kullarından bunu öğrenmelerini istemesidir.

 

“Cinleri ve insanları beni tanımaları ve bana kulluk etmeleri için yarattım.”(Zariyat, 51/56)

 

mealindeki ayette bu hakikate işaret edilmiştir. Kulların bu tanıma ve kulluk işini öğrenmesi de muallimsiz ve kitapsız olamaz...

 

Allah’ın isim ve sıfatlarını yansıtan, onları ders veren, sonsuz ilim ve kudretini yansıtan, mücessem bir Kur’an olan kâinat kitabıdır. Kâinat kitabının derin manalarını, ince nakışlarını, Yüce Yaratıcıyı tanıtan mesajlarını öğrenmek için, onu ders veren bir muallime ihtiyaç vardır. Aksi takdirde, bir kitap ne kadar harika olursa olsun, onun manaları bilinmiyorsa ve onu ders veren bir muallimi de yoksa, onun boş bir tomar kâğıttan farkı yoktur.

 

Semavî kitablar; hacim itibariyle ister büyük ister küçük olsun, gerek tedvin edilmiş olarak gönderilsin, gerek tedvin edilmeden indirilsin; kendisi ile gönderilen peygamberin içinde bulunduğu milletin diliyle indirilir. Çünkü Allah her millete çeşitli asırlarda birer peygamber göndermiştir.

 

"Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur.” (Fâtır, 35/24);

 

"Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez" (Yunus, 10/47);

 

"Biz her peygamberi, kendilerine iyice açıklasın diye yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik..." (İbrahim, 14/4).

 

İlâhi kitapların bazılarında i'câz özellikleri bulunur. Kur'an-ı Kerim ise pek çok i'câz özelliklerini içermektedir.

 

Şimdide Kitapların indirilişen bakalım;

 

Semavî Kitab, Hz. İbrahim (as)'e sahifeler içinde, Hz. Musâ (as)'ya elvah (levhalar) üzerinde yazılı olarak indirilmiştir. Hz. Muhammed (asv)'e Kur'an-ı Kerim peyderpey (tedricen) çeşitli vahiy şekilleriyle lafızlar olarak indirilmiş, Hz. Peygamber (asv) de bunları sırasına göre vahiy katiblerine yazdırmıştı.

 

Semavî Kitapların hepsi şu noktaları zikretmede ittifak etmişlerdir:

 

1. İman ve Tevhid'in esaslarını bildirmede birleşirler.

 

2. Allah Teâlâ, zat ve sıfatlarında tektir. O, yegane Halık (Yaratıcı) ve müessirdir. Allah'dan başkasına ibadet edilmez.

 

3. Namaz, zekat, oruç gibi ibadet asılları. Bunların şekilleri değişik olabilir. (Enbiyâ, 21/73; Bakara, 2/183).

 

4. Zina, adam öldürme, hırsızlık gibi ırz, namus, can ve mal haklarına tecavüz haram ve büyük günahtır.

 

5. Bütün hayırlar ve güzel ahlâk esasları emredilir.

 

6. Hz. Muhammed (asv)'in Allah'ın Rasûlü olarak geleceğini ve sıfatlarını haber verirler.

 

7. Allah yolunda can ve mal ile cihada teşvik etmektedirler.

(Alıntıdır)

 

Yukarıdada anlatıldığı üzere Kitaplar Peygamberler kendi kavminin diliyle ya vahiy yolu sayfa sahife halinde veya levha halinde verilmiştir.Şimdi soru şu ?

 

1- Eğer İncil müjde anlamını taşıyıp Hz.İsayı ifade ediyorsa Kur'an Hz. İsa (a.s)'a "indirilmiş", ahkâm ihtiva eden bir İncil'den söz ettiğine göre burada bir çelişki mevcut olur Ayetler;

 

3:3 - O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip doğrulayan bu kitabı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat'ı ve İncil'i de yine O indirmişti.. Evet bu Furkan'ı da O indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardır. Allah çok güçlüdür, intikamını alır.

 

3:48 - Allah ona kitab (okuma ve yazmay)ı, hikmeti ve Tevrat ile İncil'i öğretir.

 

3:65 - Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?

 

5:46 - O peygamberlerin ardından, yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur olan, kendinden önceki Tevrat'ı tasdik eden ve Allah'dan korkanlar için bir hidayet rehberi ve bir öğüt olan İncil'i verdik.

 

Buradaki Ayetlere göre birimizden biri yanılıyor ya buradaki Ayetler yalan yada İsa as. senin dediğin gibi zuhur değil..

Gönderi tarihi:

 

Ayeti yazmamın manası içinde geçen " deki" sözcüğünün bize ne kazandırdığı..Buradan şu anlamı kazanabiliyoruz Allah Muhammedin yani resulünün diyaloğunada hüküm verdiğini görüyoruz..Bunun gibi birçok ayet yok mu zaten karandiu smile.png Bir bakımdan Kur'an Muhammed'in sözleridir..Çünkü Tanrı kudretinin göğünden gelen sözler Muhammed'in ağzından insanlara açılmıştır..Doğru mudur ? Evet..

 

 

Burada yanılıyorsunuz Peygamberler sadece aracılardır tebliğ ile memurdular Kur'an Hz. Muhammed (sav) sözleri değil Allahın kelamıdır aksi düşünülürse Peygamberin her sözü Kur'anda olması gerekirdi.Peygamberin kendi sözlerine hadis yaptığı işlerede Sünnet deniyor bunlar Kur'an nın özünden farklı olmamakla beraber farz değildir Allahın Kelamı farz dır yapılması şarttır.

 

Örnek verilirse farz Namazların öncesinde veya sonrasında kılınan Sünnet namazlarıdır Allah bunu şart koşmamakla beraber Peygamber kendi isteği ile bunları yapmıştır Peygamber ümmeti de Paygamberin bu hareketini devam ettirmiştir..

 

Peygamber efendimizin eşine sormuşlar ''Peygamberin Ahlakı nasıldı' diye Peygamber efendimizin hanımıda 'Onun Ahlakı Kur'an dı ''cevabını vermiş..Sünnetler Hayatını Kur'ana göre yaşamış Peygamberi bir anlamda izinden gitmektir..

Gönderi tarihi:

 

 

Şimdi Tanrı ilhamı ile yazılmış ve kevser şarabı fışkırtan 4 tane İncil var..Mantıklı düşünecek olursak soyu bir tek kişiye dayanır oda Kutsal şahıslara..Çünkü Babasız birisi,soyunu Tanrı nebilerine bağlanmış olacağını düşünüyorum..Matta soyu yazarken Yusuf'un oğlu olarak yazmış,Luka ise (kendisi bir araştırmacı ve tıp insanıdır ayrıca mattadan sonraki zamanda yazmıştır) Yusuf'un oğlu olduğu sanılıyordu yazmış.. Ve soyu farkındaysan kutsal şahıslara yönlendirilmiş..Oradaki birçok isimler Tevrat ve diğerlerinde hep yazılan kişiler..Mesela Muhammedinde İbrahim soyundan olduğu vardır..Bence hepsinin soyu fiziksellikten yana İbrahim veyada Ademden gelmemektedir..Kutsal şahıslar oldukları için soyu kutsal kişilere dayandırılmış..Büyük ihtimalle böyle..Ayrıca Yusuf oğlu denmesi kütükten dolayı..

 

 

İsa as.Sonuçta Peygamber ve İnsandır bu vasıfalarıda İnsanlar için yeterde artar bile bir soya bağlamak ise çok saçmadır..Özde o soydan gelmediği aşikardır..

Gönderi tarihi:

Son Olarak şu alıntıyı paylaşim;

 

Joseph Barnabas İsa aleyhisselama ilk inananlardandır. Kıbrıs'ta doğdu. Önceleri Yahudi dininde idi. İsa aleyhisselamı görünce iman etti. İsa aleyhisselama inandığı ve çok sevdiği için, Havariler ona "Barnabas" ismini verdiler. “Barnabas” lakabı, nasihat verici, iyiliğe teşvik edici anlamına gelmektedir.

Fransızlar Saint Barnabe derler ve 11 Haziranda yortusunu yaparlar.

 

Bolüs adındaki bir Yahudi, İsa aleyhisselamın dinine inanmış görünüp Barnabas'a yanaştı. Yıkıcı fikirlerini aşılamak için, kendisi ile senelerce arkadaşlık etti. Kandıramayacağını anlayınca, düşmanlığını açığa vurdu. İsa aleyhisselamdan sonra Bolüs'ün ilk işi, hakiki İncili yok ettirmek oldu. İsa, Allah'ın oğludur, dedi. Şarabı ve domuzu helal etti. Barnabas bu yalanlara aldanmadı. İsa aleyhisselamdan gördüklerini ve işittiklerini doğru olarak yazdı. Bu durumda İseviler ikiye ayrıldı.

Bolüsçüler (Pavlosçular), Avrupa krallarını elde edip, kuvvetlendiler. Barnabas tarafını tutanlar ise çoğaldı. Bunlardan Antakya piskoposu Lucian, teslise inanmadığı için 312'de öldürüldü. Barnabas'ın yolunda olanlar İsa aleyhisselam insandır, Ona tapılmaz diyorlardı. Mücadele senelerce devam etti. Lucian'ın talebesi Libyalı Aryüs de Barnabas gibi; İsa insandır, Ona tapılmaz dediği için İznik toplantısında aforoz edildi. Barnabas İncilinin yok edilmesine ve bu İncili okuyanların öldürülmelerine karar verildi. Aryüsçüler yok edilmeye başlandı. Roma İmparatoru Büyük Kostantin pişman olup Aryüs'ü İstanbul'a davet ettiyse de gelirken öldürüldü.

 

Barnabas'ın yazdığı İncil, miladın 325. senesine kadar İskenderiye kiliselerinde okunuyordu. Papa Beşinci Sixtus,1585-1590 arasındaki papalık zamanında, bunu İbranice’den İtalyanca’ya tercüme ettirdi. Prusya kralının müşaviri J.F. Cramer, bunu bulup 1713'te Osmanlılarla yaptığı muharebeleri ile meşhur olan kitap meraklısı Prens Eugén'e hediye etti. Prens 1736'da öldükten sonra, kütüphanesi Viyana (Hofbibliyothek) Kütüphanesine katıldı. Bu el yazma İncil hâlâ, Viyana İmparatorluk Kütüphanesindedir.

 

Bu İncilde Hazret-i İsa diyor ki:

Ben günah affedemem, günahları ancak Allah affeder. (71. bab)

 

Ben, Allah’ın resulünün yolunu hazırlamak için geldim. Bu Resul, sizden birkaç yıl sonra, İncil tahrif edilip hakiki inananların 30 kişi kadar kalacağı bir zamanda gelecektir. O zaman, Cenab-ı Hak, elçisini gönderecektir. Onun başının üzerinde beyaz bir bulut bulunur. O, putları kırar. Onun sayesinde, insanlar Allah’ı tanır ve ben de hakiki olarak tanınırım. (72. bab)

 

O resul güneyden gelecektir. (96. bab)

 

O resulün adı Ahmeddir. (97. bab)

 

Görüldüğü gibi, Barnabas İncilinde, Hazret-i İsa’nın, son Peygamberin geleceğini, isminin [Muhammed ile aynı manadaki] Ahmed olacağını) bildirdiği açıkça yazılıdır. Bu husus, Kur'an-ı kerimde de bildirilmektedir:

(Meryem oğlu İsa, "Ey İsrail oğulları, benden önce gelmiş olan Tevrat’ı tasdik eden, benden sonra gelecek ve ismi Ahmed olan bir Peygamberi müjdeleyen, size gönderilmiş bir Peygamberim" demişti. Ancak, o kendilerine apaçık delillerle [mucizelerle] gelince, bu apaçık bir sihirdir dediler.) [saf 6]

 

Gayri müslimler, Peygamber efendimizin mucizelerine sihir dedikleri gibi, Hazret-i Musa ve Hazret-i İsa’nın mucizelerine de sihir demişlerdi.

 

Hazret-i İsa, peygamber olduğunu bildirince, yahudiler, mucize göstermesini istediler. "Bu hastayı iyileştir" dediler. O da mübarek elini sürünce hasta iyileşti. "Şu körün gözünü aç" dediler. O da mübarek elini sürünce gözleri açıldı. Baktılar dedikleri oluyor. Daha zor bir şey istediler. "Şu ölüleri dirilt" dediler.

Hazret-i İsa, dua edince, istedikleri ölüler de dirildi. Daha zor bir şey aradılar. "Çamurdan bir kuş yap, memeli ve dişleri olsun, hayz görsün, yavru doğursun" dediler.

 

Hazret-i İsa, çamurdan yaptığı şekle üfürünce, bildirdikleri vasıfta bir hayvan [yarasa] meydana geldi. (Al-i İmran 4)

 

Hazret-i İsa beşikte konuştu ve çeşitli mucizeler gösterdi. Peygamber efendimizin de bin kadar mucizesi görüldü. Buna rağmen yahudiler ve diğer kâfirler "Bu bir sihir" diyerek inanmadılar.

 

Hazret-i İsa, son peygamber Muhammed aleyhisselamı müjdeleyince, havariler, Onun ümmetinin nasıl olacağını sual ettiler. Hazret-i İsa da (Bizden sonra gelecek ümmet, âlim, hakim, takva ehli iyi insanlardır. Allahü teâlâdan gelen az rızka razı olacaklar. Allahü teâlâ da, onların az ameline razı olacaktır) buyurdu. Bu vasıfların hepsi Eshab-ı kiramda var idi. (Tibyan)

 

Bütün tahriflere rağmen

İsa aleyhisselamdan sonra, bir son Peygamber (aleyhissalatü vesselam) geleceği İncilde bildirilmişti. Bu haber, bütün tahriflere rağmen bugünkü bozuk İncillerde bile vardır. Yuhanna İncilinin 14.babının 16.âyetinde İsa aleyhisselam;

(Allah size, sizinle beraber kalacak bir teselli edici gönderecektir) demektedir.

 

26. âyetinde ise, (Bu hakiki tesellici size her şeyi öğretecek ve size benim öğrettiklerimi de hatırlatacaktır) demektedir.

 

16.babın 13.âyetinde ise, (O, size her hakikate yol gösterecektir. Zira O, size kendiliğinden bir şey söylemeyecek, fakat Allah’ın söylediklerini size bildirecektir) demektedir. [Hıristiyanlar (Tesellici) kelimesini (Ruh) diye tercümede ısrar ederler.]

 

[Kur’an-ı kerimde de iki âyet-i kerime meali şöyledir:

(Resulullahta sizin için [uyulması gereken] güzel örnekler vardır.) [Ahzab 21]

(Resulüm, kendi arzusu ile konuşmaz. Onun [dini hükümlere ait her] sözü vahiydir.) [Necm 3, 4]

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:

(Yemin ederim ki, ben size ancak Allahü teâlânın emrettiğini emrediyor, nehyettiğini nehyediyorum.) (Taberani)]

 

Bundan başka, Kitab-ı mukaddesin Eski Ahd (Tevrat) kısmında Arap ırkından bir Peygamber geleceği yazılıdır. Tesniyenin 18.babının 15.âyetinde, Musa aleyhisselamın İsraillilere, (Rab sizin için aranızdan, kardeşlerinizden benim gibi bir Peygamber “aleyhissalatü vesselam” çıkaracaktır) dediği yazılıdır. Burada bahis konusu olan İsraillilerin kardeşleri, İsmaililer yani Araplardır. İşte İncil’de ve Tevrat’ta yazılı olan ve Arap ırkından geleceği müjdelenen bu son Peygamber, Muhammed aleyhisselamdır..

Gönderi tarihi:

Barnabas İncilinin foyası çıktı..Öyle bir İncil'in eskiye ait bir kalıntısı olmadı zaten üzerinde hiç araştırılmada yapılmamıştır..Hristiyan forum siteleri daha kaynaklı konuşmaktalar bu konuda..

 

Alıntıladığın ilk paragrafta yanıldığımı söylemişsin..Peki soruyorum..Muhammed ağzından o işittiği ayetler çıkmasaydı kim ne bilirdi Kuran-ı ?

 

İsa'nın ağzından çıkmasaydı sözler kim ne bilirdi İncili ?

 

 

İsa veyada Muhammed..Bunlar kutsal kişiler oldukları için kutsal kişilerin soylarına bağlanmıştır..Ben ikisininde İbrahimden geldiklerini düşünmüyorum..

Gönderi tarihi:

3:3 - O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip doğrulayan bu kitabı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat'ı ve İncil'i de yine O indirmişti.. Evet bu Furkan'ı da O indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardır. Allah çok güçlüdür, intikamını alır.

 

 

 

Evet İncil'ide Allah indirmiştir..Ne dedik İncil İsa Mesih'in sözleri ve öğretisidir..Nereden geliyor İsa sözleri ve öğretileri= Tanrıdan..

 

 

3:48 - Allah ona kitab (okuma ve yazmay)ı, hikmeti ve Tevrat ile İncil'i öğretir.

 

 

Evet..İsa Mesih'in İncildeki ayetlerde buna benzer tanımlamalar vardır..İncilde birçok kez Tevrat ayetlerini kullanarak Ferisilerin yanlış yolda olduklarını ispatlamıştır..İncilide yani İsa Mesih sözler ve öğretileride Tanrıdan gelmiştir..

 

 

3:65 - Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?

 

Evet doğrudur..İkiside İbrahimden sonra meydana gelmiştir..

5:46 - O peygamberlerin ardından, yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur olan, kendinden önceki Tevrat'ı tasdik eden ve Allah'dan korkanlar için bir hidayet rehberi ve bir öğüt olan İncil'i verdik.

 

 

 

Evet buda doğru..Yazdığın ayetlerdeki sorun ne ? Yazdıklarımı iyi oku..

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.