Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2010 15 yıl Sevgili okurlar; bu hafta sizlere Anayasa değişiklikleri ile ilgili bazı noktaları sunmak istiyorum. Siyasete atılarak CHP Parti Meclisi’ne seçilen anayasa profesörü Süheyl Batum’un hazırladığı “AKP Anayasası ile ilgili sorular cevaplar” niteliğindeki çalışmasını sizlerle paylaşmak istiyorum. Batum’un saptamaları referandum konusunda ufkunuzu açacaktır. Hepinize şimdiden iyi haftalar dilerim... ANAYASA NEDEN ÖNEMLİDİR? Çünkü toplumun, toplumdaki değişik grupların, katmanların isteklerini yansıtır. Onların ayrı ayrı haklarını korur. İşçilerin haklarına yer verir. Sendikaların haklarına yer verir. Sendikasız çalıştırılanların, emeklilerin, işverenlerin, kadınların, çocukların, engellilerin, değişik mezheplerdeki yurttaşların, öğrencilerin, küçük esnafın, yargının, basın emekçilerinin, gazilerin ve bu ülke için canını vermiş şehit ailelerinin, TEKEL işçilerinin, çiftçilerin, tarım kesiminde çalışanların haklarını korur. ANAYASA NASIL YAPILIR? Yapar; Anayasa’yı yaparken, tüm bu grupların temsilcileri çağrılır, görüşleri alınır, talepleri alınır. Anayasa bu taleplerin tümüne yer verebildiği oranda demokratik bir anayasa olur. Ve anayasa, ancak böylece bir “toplum sözleşmesi” olur. AKP ANAYASASI BÖYLE Mİ YAPILDI? Hayır. AKP tek başına Anayasa’yı yaptı. Hiçbir partinin görüşlerini almadı. Tüm sivil toplum örgütlerine “üç gün süre” verdi. CHP’nin “üç maddeyi ayırıp, diğerlerini beraber oylama” önerisine cevap bile vermedi. Bugüne kadar yapılan tüm çalışmalara, diğer partiler ya da sivil toplum örgütleri tarafından hazırlanan taslaklara dönüp bakmadı bile. ANAYASA TEK PARTİ TARAFINDAN YAPILABİLİR Mİ? Hayır. Çünkü o zaman “toplum sözleşmesi” olmaz, “parti anayasası” olur. “AKP anayasası” olur. 1982 ANAYASASI İLK KEZ Mİ DEĞİŞTİRİLİYOR? Kesinlikle hayır. 1982 Anayasası, bundan önce tam 16 kez değiştirildi. Bu sonuncusu ise, 17’inci değişiklik oluyor. Yani darbe Anayasası’nı ilk kez değiştirdikleri tam bir “yalan”, tam bir “göz boyamaca”. Üstelik bu değişikliklerin yedi tanesi, daha AKP iktidara gelmeden yapılmıştı. Hem de o dönemde TBBM’de bulunan tüm siyasal partilerin katılımları ile... Yani AKP’nin ve yandaş aydınların(!) iddia ettiği gibi, 1982 Anayasası, ilk kez değiştirilmiyor. Bundan önceki değişiklikler de yine aynı kişilerin iddia ettikleri gibi “makyaj niteliğinde” değişiklikler değil. DEĞİŞİKLİKLERE AKP YAPTIĞI İÇİN Mİ KARŞI ÇIKILIYOR? Buna da kesinlikle hayır. AKP iktidarı, bugüne kadar tam 9 kez Anayasa’yı değiştirdi. Bu son yapılan da 10’uncusu oluyor. Ve bugüne kadar yapılan bu 10 değişiklikten sadece 3’ü toplumda tartışma yarattı. Çünkü üçü de, diğer siyasal partileri, sivil toplum örgütlerini ve tartışmaları dikkate almadan, tamamen “baskıcı bir anlayış” ve “benim çoğunluğum var, her istediğimi yaparım” mantığı içinde yapılmıştı. Aynen şimdi tartıştığımız son değişiklik gibi. TÜRKİYE’DE BUGÜNE KADAR NELER TARTIŞILDI? Kısaca sıralayalım; dokunulmazlıklar, cumhurbaşkanının yetkileri, kadın hakları, partilerin iç işleyişlerinin demokratik olmaması, lider sultası, YÖK, yargının dosya çokluğu nedeniyle geç işlemesi, yolsuzluklar, Alevilerin hakları, etnik kökenli vatandaşlarımızın kültürel hakları, sendikal haklar, grev hakkının sınırları, yüzde 10’luk insafsız seçim barajı, kültürel haklar, HSYK’da bakanın ve müsteşarın yer almaları. İşte tüm bunlar, 1982’den bu yana tartışıldı. Tüm partilerin, siyasal grupların, sivil toplum örgütlerinin talepleri olarak ortaya çıktı. AKP ANAYASASI BU TALEPLERE YER VERİYOR MU? Hayır. Hiçbirine yer vermiyor. AKP Anayasası’nda ne dokunulmazlıklar sınırlanmış, ne partilerin iç işleyişi ile ilgili bir düzenleme var, ne YÖK değiştirilmiş ne kadınlara kota getirilmiş, ne sendikalara bir hak getirilmiş, ne işçilerin insanca yaşam hakları güvenceye alınmış. AKP Anayasası, bunların herhangi birine yer vermiş mi? Hayır. AKP ANAYASASI’NDA NE VAR? Sadece “göz boyamacılık” var. “Hak getiriyoruz” görüntüsü altında “hiçbir hak, özgürlük, yenilik” getirmemek var. Bir tek “AKP iktidarının yargıya tek başına egemen olması” var. Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamını iki kişinin seçmesi var. Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ın tüm Anayasa Mahkemesi üyelerini seçmesi var. İleride kendilerini Yüce Divan olarak yargılayacak mahkemenin tüm üyelerini kendilerinin seçmesi var. Böylece Yüce Divan’dan kaçma yolu var. KADINLARA POZİTİF AYRIMCILIK VAR MI? Hayır. Sadece “bu maksatla alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı sayılamaz” diye bir ibare ekleniyor. Bu ne anlama geliyor? Hangi tedbirler? İleride alınacak tedbirler. Peki süresi ne bu tedbirlerin? Yani ne zaman alınacak bu tedbirler? Belli değil, “alınacak” demiş ya. Böyle bir pozitif ayırımcılık olur mu? Örneğin kadınlar bu düzenlemeden sonra TBMM’de ne kadar oranda temsil edilecek? Ya diğer örgütlerde? Böyle bir oran yok. Çünkü “gerçek bir pozitif ayrımcılıktan” söz eden yok. TOPLU SÖZLEŞME HAKKI VAR MI? Yok. Eski düzenlemede yer alan “toplu görüşmenin” adı toplu sözleşme yapılmış o kadar. “Toplu sözleşme yapılması sırasında” memurlar idare ile uzlaşırlarsa iş tamam, ama ya uzlaşmazlarsa? AKP Anayasası şöyle diyor: “Uyuşmazlık çıkması halinde taraflar kamu görevlileri hakem kuruluna başvurabilir”. Nasıl bir kurul bu? Bürokratlardan oluşan bir kurul. Yani memurlar idare ile anlaşamazlarsa, idarenin kurduğu “hakem kurulu” karar veriyor. Peki nasıl bir sözleşme bu? Sonucu yine idareye bağlı. Acaba “kamu görevlileri hakem kurulunun” kararlarını beğenmezlerse, memurların yargıya gitme hakları var mı? Hayır. AKP Anayasası onu da engellemiş: “Kurulun kararları kesindir” diyor. Yani tam bir yalan. Ortada ne toplu sözleşme var. Ne uzlaşma olmazsa grev hakkı ne de yargıya gidebilme hakkı var. ÇOCUKLAR KORUNUYOR MU? Anayasa aynen şöyle bir düzenleme getirmiş. “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır”. Peki bu düzenleme olmazsa, “devlet çocukları istismara ve şiddete karşı” koruyamayacak mı? Engel mi var? Anayasa’da zaten 41. maddede “çocukları korur” diye bir düzenleme yok mu? Bunun yeni getirilenden farkı ne? Hiçbir farkı yok. Amaç zaten “yeni bir hak getiriyormuş” gibi yapmak ve göz boyamak. Esas amacı saklamak. KAMU DENETÇİLİĞİ GELİYOR MU? AKP Anayasası şöyle diyor: “Kamu denetçiliği kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler.” Bu kadar. Tabii bir de “iktidar partisi çoğunluğunun tek başına seçeceği” getirilmiş. Peki kurumun yetkileri, görevleri? Bunların hiçbiri Anayasa’da yok. Örneğin ne zaman başvurulur? Kararları yargı ile çatışabilir mi? Çatışırsa ne olur? Şikâyetleri inceler incelemesine de, sonra ne yapabilir? AKP iktidarı neden bunları düzenlememiş? Acaba unutmuş mu? Oysa dünyadaki örneklerinde de, en çok sıkıntı yaratacak konular bunlar. Anayasa’da bunlara çözüm getirilmesi gerekir. Acaba AKP iktidarı, tüm bu konuları ve dünyadaki örnekleri ve uygulamaları bilmiyor olabilir mi? Bu denli “yetersiz bir düzenlemeyi” sakın bilerek, isteyerek getirmiş olmasın? EKONOMİK SOSYAL KONSEY VAR MI? AKP Anayasası şöyle diyor: “Hükümete istişari nitelikte görüş bildirmek üzere ekonomik ve sosyal konsey kurulur.” Şimdi burada “yeni bir kurum mu” kurulmuş? Kesinlikle hayır. Ekonomik Sosyal Konsey zaten var. Bakan istediği zaman toplanıyor, istemediği zaman toplanmıyor. AKP Anayasası’nda bu değişiyor mu? O da hayır. Görüş bildirmekten öte bir görev ya da yetki verilmiş mi? Ona da hayır. AKP iktidarı neden bunları düzenlememiş? Acaba unutmuş mu? Acaba AKP tüm bu konuları ve dünyadaki örnekleri ve uygulamaları bilmiyor olabilir mi? Bu denli “yetersiz bir düzenlemeyi” Anayasa’ya koymuş olmanın bir artısı var mı? Kesinlikle hayır. O halde sakın bilerek, isteyerek yapmış olmasın? Yani diğer maddeler gibi, sadece “dostlar alışverişte görsün” düşüncesi ile getirilmiş olmasın? SON SÖZ: Şimdi bir kez daha düşünelim. Yukarıda söylediklerimiz doğru değil ise, eleştirilerimiz haklı değil ise, unutulanların gerçekten unutulduğunu düşünüyorsanız, Anayasa’ya “evet” verin, ama söylediklerimiz doğru ise, Anayasa’ya “hayır” verelim. Can ATAKLI / Vatan Gazetesi 02.08.2010
Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2010 15 yıl Süheyl Batum çok güzel hazırlamış. Bence bu soru cevapları il il, ilçe ilçe gezip halka anlatmalı. Boşuna MKYK üyesi olmadı. Anlatımı ve ikna kabiliyeti de iyi. Parti izin vermeli. Çok yararlı olur kanaatindeyim.
Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2010 15 yıl Yazar Süheyl Batum çok güzel hazırlamış. Bence bu soru cevapları il il, ilçe ilçe gezip halka anlatmalı. Boşuna MKYK üyesi olmadı. Anlatımı ve ikna kabiliyeti de iyi. Parti izin vermeli. Çok yararlı olur kanaatindeyim. Sayın Pröfesör yıllardır anlatıyor, anlamayana davul zurna çalsan duymuyor! Ama şu anayasa değişikliğinde bir anayasa profesörünü CHP kullanmalıydı, çünkü anayasa onun işi. Sahiden mitinglere niye götürülmüyor? saygılar...
Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2010 15 yıl Eskiden bu ülkeyi ordu, yargı ve meclis yönetiyordu. Şöyle ki: Hükümet karar alır > Ordu masaya vurur hösst! der. Hükümet karar alır > Yargı masaya vurur yasanın reddine der. Hükümet ülkeyi tek başına yönetmek için orduyu ve yargıyı yargıdan başlayarak kendine bağlamak istedi. Buna da demokrasinin üstünlüğü dedi. (Madem demokrasi barajı kaldır ) Yapması gereken ülkeyi tek başına yönetmek için orduyu ve yargıyı:(hakimleri seçerek) kendine bağlamaktansa onları ülkeyi yönetmekten men etmekti. Buna cesaret edemedi yanlış olanı yaptı: yargıyı siyasallaştırdı. Bu yüzden "hayır". Git düzelt tekrar gel
Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2010 15 yıl Cavusesku,bir diktatördü,sonu bir duvar dibinde hanimi ile birlikte sakagina sikilan bir kursun oldu.Cavusesku ve onun yandaslari zevk sefa icinde yüzüyordular.Para servet alabildiginceydi.Romanya halkini sömüre sömüre onlari sefalete kendilerini refaha kavusturdular.Halkin konusma özgürlügü yoktu.Agzini acan polisin dayagi ile susturuluyor ve iceri atiliyordu.Hep ülkenin kalburüstü sinifi ön plandaydi.Halk unutulmustu.Hakkini arayanlara "ANANIDA AL GIT"hesabi yapiliyordu.Cavusesku diktatördü ve etrafi özel bir koruma duvari ile cevriliydi cünkü haölktan korkuyordu yani kendi halkindan,yani haklarini gaspettigi halktan koutuyordu kendini.Ama sonunda o koruma duvarinin yerini bir ölüm duvari almis dün kendisini koruyanlar onun ölüm fermanini imzalamistilar. Diktatörlerin yasama haklari olamaz.Halki sefalete sürükleyip,kendisi ve ailesi hisim akrabasi refah icinde yasayan yöneticilerin insan haklari olamaz. Referanduma HAYIR denmelidir cünkü HAYIR Türkiye'nin kurtulusudur. saygilarla
Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2010 15 yıl Yazar . . . Bakın bir vatandaş “neden evet diyeceğini” ironik biçimde açıklamış. İlle de “evet” diyeceğini söyleyenlerin de okumasında yarar var: * Yetim hakkı yemekten dosyaları bulunan Recep Bey’le AKP’lileri yargıdan kurtarmak için EVET (!) * Yargıyı, yasamayı ve yürütmeyi tek elde toplayıp, padişahlığı geri getirmek amacıyla Cumhuriyeti yıkmak için EVET (!) * Kenan Evren’e ve 12 Eylül’e rahmet okutturacak biçimde diktatörlüğe yol açacağı için EVET (!) * Taliban’ın önünde eğilenler için EVET (!) * “Kul hakkı yedirtmem” diyen Recep Bey’in, eşini, Katar Emiri’nin kızının düğününe devletin uçağıyla götürüp getirmesi için EVET (!) * Müslüman kadınların rahibe gibi örtünmesi için EVET (!) * Kadının eve kapanması, hiç çalışmaması ve erkeklere köle olması için EVET (!) * Askerlerimizi katleden PKK’ya Habur’da kucak açmak için EVET (!) * PKK’yla savaşan askerlerimizi cezalandırmak için EVET (!) * Bebek katilini serbest bırakmak için EVET (!) * Parçalanacak topraklarımızda Kürdistan’ın kurulması için EVET (!) * Anadolu’yu Türksüzleştirmek için EVET (!) * Ulu önderimiz Mustafa Kemal’i tarihten silmek için EVET(!) . . . Can Ataklı/ Vatan Gazetesi 04.08.2010
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.