Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Bu ayet ancak bu kadar çarpıtılabilir...

Şimdi bu ayetin öncesine ve sonrasına bakalım ne diyor...

................

 

Nereyi çarpıtmışım? Sizin yazdıklarınız benim söylediklerimi doğruluyor. Hiç köle ile zengin bir olur mu?

  • Cevaplar 59
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

Ayeti cımbızla alarak öncesini görmeyerek bütünlüğü göz önüne almayarak ve kasıtlı davranarak o ayeti nasıl çarpıttığınız gül gibi ortadayken,, bana seni doğruladığımı söyleme...Siz de biliyorsunuz islamın köleliğe bakış açısını,, bknz. bilal nasıl müslüman olmuştur...

 

İslam kölelere ayrım yapmak yerine var olan ayrımı en aza indirmiştir,, onları da insan saymıştır,, Allah (cc) için esas olan zenginlik-fakirlik ,, hür-köle vb. durumlar değildir,, onun nezdinde imanlı olmak ona kulluğumuzu yerine getirmek esastır...

Gönderi tarihi:

Ayeti cımbızla alarak öncesini görmeyerek bütünlüğü göz önüne almayarak ve kasıtlı davranarak o ayeti nasıl çarpıttığınız gül gibi ortadayken,, bana seni doğruladığımı söyleme...Siz de biliyorsunuz islamın köleliğe bakış açısını,, bknz. bilal nasıl müslüman olmuştur...

 

İslam kölelere ayrım yapmak yerine var olan ayrımı en aza indirmiştir,, onları da insan saymıştır,, Allah (cc) için esas olan zenginlik-fakirlik ,, hür-köle vb. durumlar değildir,, onun nezdinde imanlı olmak ona kulluğumuzu yerine getirmek esastır...

 

Hiç bir zaman ayetleri cımbızla çekmek gibi bir niyetim olmamıştır. Sanırım yine o ayet o anlama gelmez gibilerinden yorumlar yapılıyor... Açık açık söyler misiniz, aşağıdaki ayet öncesiyle ve sonrasıyla ne demek istemiştir?

 

75- Allah, özgürlüğünden yoksun, hiçbir şey yapmaya gücü yetmeyen, bir köle ile kendisine bağışladığımız güzel nimetlerin bir bölümünü başkalarına veren kimseyi size örnek veriyor. Hiç bunlar bir olur mu? Allah'a hamdolsun ki, gerçek meydana çıktı. Fakat onların çoğu bunu bilmez.

 

"İslam kölelere ayrım yapmak yerine var olan ayrımı en aza indirmiştir,, " demişsiniz. Peki İslam köleliği neden tamamen kaldırmamıştır sorusuna verilebilecek bir cevabınız var mı?

Gönderi tarihi:

Sevgili yam-yam

Çok rica ediyorum ayetler üzerinde yorumlar yapmayınız çünkü bu konu sizide benide aşar bu çok ciddi bir mevzu olduğundan bu sorularınızı işin uzmanı olan kişilere sorunuz yada islami kaynaklardan yararlanın çünkü ayet yorumlamak herkesin yapabileceği bir iş değildir,öyleki bizim algıladığımızdan çok farklı olabilir.

 

İSLAMDA KÖLELİK

 

Kölelik, harpler yoluyla oluşur ve sonra devamını isteyen milletler içinde devam edip gider. Müreffeh bir hayat yaşamayı hedef almış Roma, kendi tarihinin şehadetiyle, bir zevk ve safa devleti idi; elbise­lerin en güzelini giyerek, sofralarını çeşit çeşit süsleyerek, insanı utandırıcı en sefil arzular içinde, behimî bir hayat yaşıyordu. Bu israf ve sefahatin, bu lüks ve debdebenin devam etmesi için de, bitmeyen servet, sürekli ganimet, esirler ve hizmetçiler gerekti. Bunun için, Romalı harp ediyor, müstemlekeler (sömürgeler) kuruyor ve bu istikamette dünya üzerindeki hakimiyetini sürdürmek istiyordu.

 

Müslümanlar, Mısır’ı fethettiklerinde bu havayı, bütün çirkinliğiyle orada müşahede etmişlerdi. Ticarî emtia mal pazarları gibi esir pazarları, kadın-erkek esirlerin en haysiyetsiz şekilde zincirler içinde o pazarlara götürülmesi ve açık-saçık olarak müşterilerin önünde teşhir edilmesi, akşamları dönüp evlerine gidenlerin, pis kokulu ve haşeratın gayet bol bulunduğu izbe ve dehlizlerde yatırılması, hattâ çok defa böyle bir yerde dahi, onlara yatıp istirahat etme imkânının verilmemesi, 50’sinin 100’ünün üst üste yığılıp bir yerde kalması, Müslümanların bilmediği ve görmediği şeylerdi. Ve, bundan da çok müteessir olmuşlardı. Onlar, uğradıkları her yerde, İslâmî prensiplerle bu yarayı tedavi etmelerine karşılık, Batılı, eski Roma ve Mısır’ın bu çirkin mirasını, her hangi bir rötuşlamaya tâbi tutmadan, olduğu gibi alıyordu.

 

İslâm’ın köleliği ele alış tarzı

İslâm, evvelâ, köleliği bir vaka olarak ele aldı. Sonra, onların ne ticaret ne de eğlence metaı olmadığını hatırlattı ve insan olduklarına dikkati çekti: “Sizin bazınız bazınızdandır” (Nisa: 25) “Kim kölesini öldürürse onu öldürürüz; kim onu hapseder veya gıdasını keserse onu hapseder ve gıdasını keseriz; kim onu hadım yaparsa onu hadım yaparız” (Buharî, Müslim, Tirmizî) gibi İlâhi prensipleri ilân ederek, düşünceye istikamet verip, inhirafın önüne geçti. “Siz Âdem oğullarısınız. Âdem de topraktandır”(Müslim). “Biliniz ki, hiç bir Arabın Arap olmayana ve hiç bir Arap olmayanın da Arap olana, hiçbir beyazın siyaha hiç bir siyahın da beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük takva iledir.” Yani bütün üstünlük ve meziyet, Yaratan’ın insana bakışı ve insanın bu bakış karşısında tavır ve davranışlarını düzeltmesine bağlanıyordu. İslâm’ın bu yumuşak havası sayesinde bütün bir mazisi esarette geçmiş, hadisin ifâdesiyle nice saçı başı dağınık (ve kapılardan kovulan, fakat Allah katında muhterem) kimseler vardı ki, eşraf ve ileri gelenlerden hep tazim (saygı ve ululama) görmüşlerdir.

 

Hz. Ömer (r.a.), “Bilâ1 efendimiz, ve onu efendimiz Ebu Bekir (r.a.) hürriyete kavuşturdu” derken, bu manâya saygısını ifade ediyordu. İslâm, onları da, âlemşümûl kardeşliği içinde mütalâa ediyor ve her şeyden evvel, “Hizmetçi ve köleleriniz kardeşlerinizdir. Kardeşi elinin altında bulunan her fert, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onların yapamayacakları işleri emredip onlara yüklemesin. Eğer zor işler teklif ederseniz, behemehal onlara yardım ediniz” (Buharî); “Sizden hiçbiriniz, bu kölemdir, bu câriyemdir, demesin. Kızım veya oğlum, yahut kardeşim desin” (Müslim, Ebu Davud) prensiplerini vazediyordu. Buna binaen, Hz. Ömer (r.a.) Mescid-i Aksa’nın teslim alınması için yaptıkları seyahatlerinde, Medine’den oraya kadar hizmetçisiyle bineği nöbetleşe kullanmışlardı. Hz. Osman (r.a.) devlet reisi olduğu devrede kölesinin kulağını çektiği için, halkın gözünün önünde, kulağını kölenin eline verip çektirmişti. Ebû Zer (r.a.), takım elbisesinin bir parçasını hizmetçisine giydiriyor, bir parçasını da kendi sırtına alıyordu... Bütün bunlarla kölenin de bir insan olduğu, hatta diğer insanlardan farkı olmayan bir insan olduğu anlatılıyor ve böylece bu birinci merhale sağlama bağlanıyordu.

 

 

 

 

 

Bir büyük inkılâp

Tekrar hatırlatmak gerekirse, dünyanın en terk edilmiş, en ücra bir yerinde, duyguları itibariyle bâkir bir topluluk için, bu büyük bir inkılâptı. Zira muasır (o çağdaki) millet ve devletlerin, kölenin insanlığı hususunu düşünmeye bile yanaşmadıkları bir dönemde, arenalardaki vahşi boğuşmalara, iş yerlerindeki insafsız kırbaçlara ve onların insanlıklarıyla istihza ve alay edilmesine karşılık en çaplı, en tutarlı ve en müsbet bir davranış, maşerî vicdanın (kamu vicdanı) kabulüne takdim ediliyordu. Bu yapıcı ve müsbet muamelenin köleler üzerinde de değişik bir tesiri olmuştu. Köle, müsavat (eşitlik) prensibiyle insanlığına kavuşup, efendisinin yanında yerini almasına, hattâ hürriyetini elde edip serbest bırakılmasına rağmen, efendisinden ayrılmak istemiyordu. Zeyd bin Harise ile başlayan bu durum, devam edip gitmişti. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Zeyd’i hürriyete kavuşturup, babasıyla gidebilme hususunda serbest bırakmasına rağmen o, Efendimiz’in yanında kalmayı tercih etmişti. Ve daha sonra bir sürü köle de hep aynı şeyleri yapmışlardı. Zira, bunlar o kadar güzel muamele görmüşlerdi ki, kendilerini, efendilerinin ailelerinden birer fert sayıyorlardı. Efendileri de öyle biliyor ve titizlikle onların hukukuna riayete çalışıyorlardı. Esasen başka türlü yapamazlardı da. Çünkü bugün onlara malik görünseler bile, yarın kimin kime malik olacağını kestirmek mümkün değildi. Kaldı ki, prensipler de çok sağlam ve bu anlayışı ayakta tutacak güçte idi. “Kim kölesini öldürürse onu öldürürüz, kim kölesini hapseder veya gıdasını keserse onu hapseder ve gıdasını keseriz” (Buhari, Müslim). Bu türlü cezaî müeyyideler karşısında efendi, ihtiyat ve tedbir içinde, köle ise gayet emindi. Bütün bunlar, evvel ve âhir, tarihte eşi gösterilemeyecek büyük hadiselerdi ki, bu mevzûda İslâm’ın getirdiği şeylerin birinci merhalesini teşkil ederler.

 

Hürriyete kavuşturma merhalesi

İkinci merhale, hürriyete kavuşturma merhalesidir. İnsanda asıl olan hürriyettir. Hür olan bir insanı köleleştirme büyük günahlardan sayılır ve bundan elde edilen geliri kullanmak ve istifade etmek ise, katiyen haramdır. Hürriyete dokunan her hareket ve davranış kınanmış olmasına mukabil, ona hizmet edici her hamle de, İslâm nazarında takdir görmüştür. Bir insanın yarısını hürriyete kavuşturmak, hürriyete kavuşturan için vücudunun yarısını âhiret azabından kurtarmak, bütününü azat etmek ise, vücudunun tamamını teminat altına almak sayılmıştır. İslâm’da köleleri hürriyete kavuşturma, uğrunda bayrak açılan bir mevzûdur. İslâm, yerinde onu bir vazife sayar, yerinde fazilet der, teşvik eder; yerinde efendi ve köle arasındaki anlaşma ve mukavelelerle ona giden kapıları açık tutar.

 

Bu hususta gösterilen en çalımlı gayret de, her gayret gibi yine İslâm’ın zuhuruyla başlamış ve devam etmiştir. Peygamberimiz’in (s.a.s.) ve Hazret-i Ebu Bekir’in (r.a.) köle alıp âzat etme mevzuundaki gayretleri ve bu uğurda tükettikleri servet, herkes tarafından bilinen hususlar­dandır. Önceleri şahsî mal ve servetlerle sürdürülen bu faaliyet, daha sonraları devletçe ele alınıp yapılan vazifeler arasında mütalâa edilmeye başlandı. Peygamberimiz (s.a.s.) 10 kişiye okuyup yazma öğreteni hürriyete kavuşturuyor ve bunu malî imkânsızlıklar içinde kıvrandığı bir devrede yapıyordu. Daha sonraki devre, hususiyle Ömer b. Abdülaziz döneminde ise, zekâtın sarf yerlerinden biri şekliyle tatbikat zemini buluyor ve sağdan soldan gelen yığın yığın esir, hazineden paraları ödenerek hürriyete kavuşturuluyordu. Bunlardan başka, bazı dinî vazi­felerdeki hatalar, bazı davranışlardaki inhiraflar ve bir kısım günah irtikapları, hep köle hürriyete kavuşturma mükellefiyetini getiriyordu. Yemin edip, sonra da yemini bozmada, zıhar muamelesinde (o zamanki Araplar arasında meşhur olan, hanımına “annemin sırtı gibi ol” deyip, onunla münasebeti kesme), adam öldürme cinayetinde hep bir tutsağın âzat edilmesi tavsiye ediliyordu. “Kim hataen bir mü’mini öldürürse, onun keffareti bir mü’min kölenin âzâdı ve ölenin ehline teslim edilmek suretiyle ödenecek bir diyettir” (Nisâ: 92). Bir cinayetin hem cemiyete, hem de öldürülenin ailesine bakan yönleri bulunduğundan, diyet, maktûlün ehline verilmiş bir tarziye vesilesi olduğu gibi, esiri hürriyete kavuşturmak da, topluma hür bir fert kazandırma ölçüsüyle cemiyete ödenmiş bir hak sayılmaktadır. Buna göre de, bir ölü karşılığında diğer bir insanın hürriyete erdirilmesi, âdeta bir ferdi diriltmeye denk tutulmuştur.

 

Bunlardan başka İslâm’da “mükâtebe (yazışma)” ve “tedbir” yolları ile de, köleler hürriyete kavuşturulur. Bunlardan birincisi; efendisiyle köle arasında, üzerinde anlaşabilecekleri bir miktar mal vermek şekliyle yapılan yazışmadır. Böyle bir yazışma ile köleye hürriyet yolu açılır. Kur’ân’ın bu mevzudaki açık beyanından anlıyoruz ki, kölenin bu hususta getireceği teklifi, efendi kabûl ettikten sonra, geriye, üzerinde anlaşmaya varılan paranın kazanılıp getirilmesi kalmaktadır. İkincisi ise, efendinin vefatı veya herhangi bir hadiseye bağlamakla yapılan hürriyet vadidir ki, “ben vefat edince sen hürsün” şeklinde, söz verdikten sonra, tedbir yapılmış ve esire artık hürriyet yolu açılmıştır.

 

Bundan başka, sevap maksadıyla hürriyete kavuşturma faaliyeti, her türlü tavsifin üstünde geniş bir yer işgal etmektedir. Geçmişte yüzlerce tutsağı birden salıverip de, bununla Allah’ın ihsan ve lûtfunun umulduğu devirler olduğu gibi, mübarek aylar ve mübarek gün ve geceler gözetilerek, esirlerin alınıp hürriyete kavuşturulduğu devirler de olmuştur. Burada denebilir ki, kölelerin hürriyete kavuşturulması ve onlara insanca muamele yapılmasında ne kadar ileriye gidilirse gidilsin, hattâ isterse hepsi birden hürriyete kavuşturulsun, yine de köleliğin kabûl edildiğini, hükümlerin buna göre getirilmiş olduğunu ve fıkıh kitaplarında da ahkâmın bu istikamette cereyan ettiğini görüyoruz ki, bu da, köleliği kabûllenmekten başka bir şey değildir.

 

İnsanlığın dem ve damarına işlemiş pek çok fena huy ve âdetleri, bir hamlede kaldıran İslâm’ın köleliği kaldıramaması düşünülemez. Kaldırabilirken kaldırmaması, onu tahkir etme manâsına gelmez mi?

 

Uluslararası savaş hukuku sonucu kölelik

Her şeyden evvel bilinmelidir ki, İslâm köleliği icat etmediği gibi, onun koruyucusu ve devam ettiricisi de olmamıştır. Kölelik, devletlerin ve milletlerin savaşlar münasebetiyle oluşturdukları bir müessesedir. Devletler arasında harpler devam ettiği müddetçe – ki, insanlık tabiatını değiştirmedikten sonra kıyamete kadar devam edecektir – esirlik ve köleliğin önüne geçmek de, tek başına hiçbir milletle mümkün olmayacaktır.

Gönderi tarihi:

Sevgili yam-yam

Çok rica ediyorum ayetler üzerinde yorumlar yapmayınız çünkü bu konu sizide benide aşar bu çok ciddi bir mevzu olduğundan bu sorularınızı işin uzmanı olan kişilere sorunuz yada islami kaynaklardan yararlanın çünkü ayet yorumlamak herkesin yapabileceği bir iş değildir,öyleki bizim algıladığımızdan çok farklı olabilir.

 

 

Ayetler bazılarının tekeline mi bırakılmıştır? Ayetleri yorumlamaktan neden bu kadar çok korkuyorsunuz? Yoksa Kur-an apaçık değil mi? Yine aynı nakarat... O zaman bakalım uzmanlar nasıl açıklamışlar...

 

"Allah size kendinizden bir temsil getirmektedir: Mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinde, size verdiğimiz rızıklarda -birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz derecede sizinle eşit (haklara sahip)- ortaklarınız var mı? İşte biz ayetlerimizi, aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz" (Rum Suresi 30)

 

 

Diyanet Vakfı Meali 28. Ayet Açıklaması

 

Âyette, insanların, kendi cinslerinden ve aynı yaratılış evsafına sahip olan kölelerini bile kendilerine denk tutmaya, geçici dünya mülklerine ortak etmeye rıza göstermedikleri gerçeğine işaret edilerek; eşi ve benzeri olmayan Yüce Allah’a şirk koşmanın, O’nun mutlak mülkiyetine ortaklık atfetmenin ne kadar akıl almaz bir iş olduğu temsil yoluyla anlatılmakta ve kölenin efendisine ortak olamayacağı gibi kulun da Allah’a ortak olamayacağı vurgulanmaktadır. Ayrıca Kur’an âyetlerinin, düşünen kafalara hitap ettiği de özellikle belirtilmektedir.

 

İslam'ın kölelik konusunda savunulabilir tek tarafı yoktur... İslam köleliği yasallaştıran bir kurumdur. Gerisi laf, gerisi hikaye...

Gönderi tarihi:

Ayetler bazılarının tekeline mi bırakılmıştır? Ayetleri yorumlamaktan neden bu kadar çok korkuyorsunuz? Yoksa Kur-an apaçık değil mi? Yine aynı nakarat... O zaman bakalım uzmanlar nasıl açıklamışlar...

 

"Allah size kendinizden bir temsil getirmektedir: Mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinde, size verdiğimiz rızıklarda -birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz derecede sizinle eşit (haklara sahip)- ortaklarınız var mı? İşte biz ayetlerimizi, aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz" (Rum Suresi 30)

Diyanet Vakfı Meali 28. Ayet Açıklaması

 

Âyette, insanların, kendi cinslerinden ve aynı yaratılış evsafına sahip olan kölelerini bile kendilerine denk tutmaya, geçici dünya mülklerine ortak etmeye rıza göstermedikleri gerçeğine işaret edilerek; eşi ve benzeri olmayan Yüce Allah’a şirk koşmanın, O’nun mutlak mülkiyetine ortaklık atfetmenin ne kadar akıl almaz bir iş olduğu temsil yoluyla anlatılmakta ve kölenin efendisine ortak olamayacağı gibi kulun da Allah’a ortak olamayacağı vurgulanmaktadır. Ayrıca Kur’an âyetlerinin, düşünen kafalara hitap ettiği de özellikle belirtilmektedir.

 

İslam'ın kölelik konusunda savunulabilir tek tarafı yoktur... İslam köleliği yasallaştıran bir kurumdur. Gerisi laf, gerisi hikaye...

 

Eminim bilirsin bi fıkra vardır;iki adam bi kadın bi adaya düşerler .....sonunda haa buradan böyle görülüyormuş demek sözü ile biter.Senin oradan da öyle görülüyor herhalde.Kuran'ın yoruma açık olmasının neticesi böyle konuşabiliyorsun.Yam yam kendi cinsini yiyenlere denir diye biliyorum,sende kendi cinsini yesende bizde kurtulsak şu anlamsız tartışmadan.Allah(c.c) vardır ve Muhammed(s.a.v) onun elçisidir.Sen ne yazarsan yaz ne düşünürsen düşün.. B)

Gönderi tarihi:

Eminim bilirsin bi fıkra vardır;iki adam bi kadın bi adaya düşerler .....sonunda haa buradan böyle görülüyormuş demek sözü ile biter.Senin oradan da öyle görülüyor herhalde.Kuran'ın yoruma açık olmasının neticesi böyle konuşabiliyorsun.Yam yam kendi cinsini yiyenlere denir diye biliyorum,sende kendi cinsini yesende bizde kurtulsak şu anlamsız tartışmadan.Allah(c.c) vardır ve Muhammed(s.a.v) onun elçisidir.Sen ne yazarsan yaz ne düşünürsen düşün.. B)

 

Umarım artık İslam'da köleliğin olmadığı, ya da İslam'ın köleliği kaldırmaya çalıştığı gibi iddialar ortaya atılmaz. Bir arkadaş foruma veda hutbesini aktarmış.. Ne demiş orada Muhammed ;

 

"Zina edenin çoçuga sahip olma hakki yoktur.Babasininkinden baska bir soy idda eden soysuz,yahut efendisinden baskasina baglilik öne süren nankör,Allah'in gazabina,meleklerin lanetine ve bütün müslümanlarin ilencine ugrasin!"

 

Veda Hutbesi'nde bile kölelik kurumu meşrulaştırılmış... Bunun oradan öyle, buradan böyle görülmesiyle alakası yok. İşinize gelsin, ya da gelmesin...

Gönderi tarihi:

Umarım artık İslam'da köleliğin olmadığı, ya da İslam'ın köleliği kaldırmaya çalıştığı gibi iddialar ortaya atılmaz. Bir arkadaş foruma veda hutbesini aktarmış.. Ne demiş orada Muhammed ;

 

"Zina edenin çoçuga sahip olma hakki yoktur.Babasininkinden baska bir soy idda eden soysuz,yahut efendisinden baskasina baglilik öne süren nankör,Allah'in gazabina,meleklerin lanetine ve bütün müslümanlarin ilencine ugrasin!"

 

Veda Hutbesi'nde bile kölelik kurumu meşrulaştırılmış... Bunun oradan öyle, buradan böyle görülmesiyle alakası yok. İşinize gelsin, ya da gelmesin...

 

 

Lena uzaylılara takmış sen köleliğe,Allah aşkına ataların içinde köle mi var.Bu takıntı niye?Zamanımızda kölelik var mı,varsa islamiyettemi?Cevap verde bizde bişeyler yazalım...

Gönderi tarihi:

Lena uzaylılara takmış sen köleliğe,Allah aşkına ataların içinde köle mi var.Bu takıntı niye?Zamanımızda kölelik var mı,varsa islamiyettemi?Cevap verde bizde bişeyler yazalım...

 

Kur'an'ın evrensel olduğunu, tüm dönemlere hitap ettiğini iddia eden sizlersiniz. Biz ise artık İslam'da yer eden bazı uygulamaların çağdışı kaldığını anlatmaya çalışıyoruz. Şeriat kanunları,cariyelik,kölelik, kadınlar ile ilgili hükümler vs.vs. Günümüzde artık kölelik yok (!) ama, bunun nedeni de islam değildir. İslam, insan onuruna yakışmayan uygulamaları kaldıramamıştır, köleliği yasaklayamamıştır. Bunu kaldıran yine insanın kendisidir. Hem de dine rağmen....

Gönderi tarihi:

bizzat peygamber efendimiz kendisi köleleri azat etmiş ve dostlarına da bunu uygulattırmıştır. Onun Kuran dışı bir haraketi olmadığına göre görün ki İslam köleliğin kalkması için yol gösterici olmuştur. kim islamın köleliği savunduğunu söylüyorsa o yalan söylüyordur.

 

bir kişi bir günah işlediğinde bir köleyi azad etmesi emrolunmuştur, kaldı ki siz hala neyi savunuyorsunuz. o dönem sadece arablarda değil tüm dünyada kölelik vardı özellikle amerikalıların afrikalılara neler yaptığını biliyoruz. bugün kölelik uygulanmıyorsa bunda İslamın katkısı büyüktür.

 

taurusmutis, bekir, suheda, hearten, ve diğer inanan kardeşlerim hepinize saygılar

:clover:

Gönderi tarihi:

bizzat peygamber efendimiz kendisi köleleri azat etmiş ve dostlarına da bunu uygulattırmıştır. Onun Kuran dışı bir haraketi olmadığına göre görün ki İslam köleliğin kalkması için yol gösterici olmuştur. kim islamın köleliği savunduğunu söylüyorsa o yalan söylüyordur.

 

bir kişi bir günah işlediğinde bir köleyi azad etmesi emrolunmuştur, kaldı ki siz hala neyi savunuyorsunuz. o dönem sadece arablarda değil tüm dünyada kölelik vardı özellikle amerikalıların afrikalılara neler yaptığını biliyoruz. bugün kölelik uygulanmıyorsa bunda İslamın katkısı büyüktür.

 

taurusmutis, bekir, suheda, hearten, ve diğer inanan kardeşlerim hepinize saygılar

:clover:

 

Yine mi "bla bla bla bla" ? :D:D

Gönderi tarihi:
"Zina edenin çoçuga sahip olma hakki yoktur.Babasininkinden baska bir soy idda eden soysuz,yahut efendisinden baskasina baglilik öne süren nankör,Allah'in gazabina,meleklerin lanetine ve bütün müslümanlarin ilencine ugrasin!"

 

Veda Hutbesi'nde bile kölelik kurumu meşrulaştırılmış... Bunun oradan öyle, buradan böyle görülmesiyle alakası yok. İşinize gelsin, ya da gelmesin...

 

İnandığın sapkınlığın seni ne duruma soktuğunun farkında bile değilsin. Gördüğün ve gördüğünün miktarı kadar inanıyorsun. Bir cümle ile bütün dünyayı yakmaya hazırsın. Çünkü materyalist düşünce bu. Varolan sadece görünendir.

 

Hiç düşünmüyormusun bu cümlenin altında yatan nedir? Anlatmak istediği nedir? Mana nedir? Hoş maddecinin manadan anladığı ne olur da yinede o eleştirdiğin Kur-an' ın bir sözüne uysaydın. """Akletmezmisiniz???"""

Gönderi tarihi:

İnandığın sapkınlığın seni ne duruma soktuğunun farkında bile değilsin. Gördüğün ve gördüğünün miktarı kadar inanıyorsun. Bir cümle ile bütün dünyayı yakmaya hazırsın. Çünkü materyalist düşünce bu. Varolan sadece görünendir.

 

Hiç düşünmüyormusun bu cümlenin altında yatan nedir? Anlatmak istediği nedir? Mana nedir? Hoş maddecinin manadan anladığı ne olur da yinede o eleştirdiğin Kur-an' ın bir sözüne uysaydın. """Akletmezmisiniz???"""

 

Aklederim.... Fakat benim aklım kalbimde değil, beynimde...

Gönderi tarihi:

sanırım anlatımda gösterilmeyen dikkat bu gibi ithamlara sebep olabiliyor. Kuran evrensel ve zaman üstü hükümler ve fikirler taşır ancak bu genel olarak tüm ayetlerde görünen bi özellik değil. Kuran ın bir tarihselliği mevcuttur (prof. ömer özsoy'un "kuran tarihselliği" kitabını incelemenizi tavsiye ederim).

 

kölelik sistemi de o dönemin önemli ticari unsurlarındandır ve islam olan her zengin kişi, bu müesseseye (köle alıp azad ederek) zarar vermiştir. kaldı ki köle azad etmek en fazla sevap kazandıran unsurlardan olduğu pek çok hadiste defalarca vurgulanmıştır.

Gönderi tarihi:

yamyam

senin aklının nerde olduğu konusu muammadır bize göre, biz çok akıllı geçinen akılsızlar gördük, dünyada kendi zekasına güvenen diğer zekalarla alay edenlerin sonunuda gördük. İşine gelmeyince bla bla.....

sen kendine zeki mi diyorsun?

Gönderi tarihi:

yamyam

senin aklının nerde olduğu konusu muammadır bize göre, biz çok akıllı geçinen akılsızlar gördük, dünyada kendi zekasına güvenen diğer zekalarla alay edenlerin sonunuda gördük. İşine gelmeyince bla bla.....

sen kendine zeki mi diyorsun?

 

Sardunya,

Tartışma, kişilikleri konuşarak değil de,

fikirlerle olursa daha sağlıklı, daha değerlidir...

 

Yam yam arkadaşın yazılarını dikkatle okuyorum.

Hemen her kelimesi öğretici ve düşündürücü nitelikte...

Üstelik hem zeki hem de akıllı...

Yiğidin hakkını vermek gerek.

 

İyi dileklerimle...

Gönderi tarihi:

yam-yam bozuk plak gibi bu kölelik kavramına takılıp kaldın bir önceki sayfada islamın köleliğe bakışını açıkladık daha neyin derdindesin?

kabul et artık tuttuğun her dal elinde kalıyor gel inat etme sende bizimle beraber ol inananlar safına katıl.....

Gönderi tarihi:

kişisel konuşmaktan hiç hoşlanmıyorum ama bazen kişiselleştiriliyor konular. kim zeki kim değil onu ben bilemem, ama akıllı geçinen çok deli gördük biz....

 

Sardunya arkadaşım,

 

Kişisel konuşmaktan hoşlanmıyorsun ama,

iletilerine bakıyorum çoğu kişisel.

Çelişki 1

 

Bir önceki iletinde vatandaşın zeki olmadını,

Bir sonraki iletinde kimin zeki olduğunu/olmadığını bilemediğini...

Çelişki 2

 

Akıllı geçinen çok deli gördük diyosun;

Akıllı, yada deli olanı biz normal insanlar nasıl belirleyeceğiz ?...

Psikologmuyuz, akademik kariyermiz mi, bir ölçü birimimizmi var?...

Ölçü birimin ahlaksa eğer, bu lokal (yakın kültür) özellikler taşır. Somut değil...

Ölçü birimin pozitif değerler ise şayet o da akademik kariyer gerektirir.

(özür dilerim akademik kariyerini bilmiyorum)

Bunlar yoksa eğer...

Çelişki 3

 

Sardunya arkadaşım,

 

Şimdi gel artık bir prensip edinelim seninle.

Veya forumdaki arkadaşlarla...

Eğer yukardaki olgular ortamda mevcut değilse,

Kişilere asla ithamda bulunmayalım.

Hiç bir zaman...

Asla sen şusun sen busun demeyelim...

Hakkımızda yok zaten...

Karşı taraf kötü bir ithamdamı bulundu ?

Yanlış yapıyosun arkadaş,bu konuda bilgin yok,

doğrusu bu denildiğinde en doğru alternatif oluyor...

Doğru bilgi yanlışı çürütüyor.

Ahlaki olarakta öyle...

Sağlıklı iletişim bu değil mi ?

Yangına körükle gidilen alternatifler hep yanlış olmuyormu?...

(Bazı yapınızdan dolayı sizi tenzih(ayırmak)ederim. Genel konuşuyorum.)

Çağımız, bilgili kültürlü ve demokratik olma çağı...

Buyurun birlikte öncülüğünü yapalım...

 

İyi dileklerimle...

Gönderi tarihi:

Sayın Bilimselci ve sayın lena;

 

öncelikle hakkımdaki güzel ifadeleriniz için teşekkür ederim. Uzun sayılabilecek bir süredir bu forumda fikirlerimi yazıyorum. Hemen her yazdığım fikir için de bir kaynak, bir kanıt göstererek yazdıklarımı desteklemeye çalışıyor, boş ve anlamsız ifadelerden olabildiğince uzak durmaya çabalıyorum. Zaman zaman burada düzeyli tartışmalarda bulunsak da, maalesef en büyük sıkıntım, benim gösterdiğim özeni karşımdakinden görememem oluyor. Fikire fikirle karşılık vermek yerine, dogmatik kalıplaşmış cümleler ya da içinde hemen hiç yorum bulunmayan uzun copy-paste ler yapılıyor. Bunlara bile sabırla karşılık verdiğimde de, cahillik, aptallık ve ukalalık gibi ithamlara maruz kalıyor, ya da bir başka uzun copy-paste ile karşılaşıyorum. Hiç bir zaman "en iyisini ben bilirim" in imasında bile bulunmadığım halde, bununla bile suçlanabiliyorum.

 

Arkadaşlar; düşünce yapımızdaki en büyük sorunumuz fikir üretememek. Hep kendi düşüncemize uygun hazır fikirleri kullanmaya alışmışız. Halbuki olması gereken, yeni fikirler üretmek ya da benimsenen fikri kendi fikirlerimizle birleştirip bir adım öteye götürmek olmalı. Ne zaman bunu anlayıp uygulayacağız, işte o zaman üretken olacak, kısır tartışmalar yerine kendimizi faydalı paylaşımların içinde bulacağız.

 

Aklımızı küçümsemeyin arkadaşlar... İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğimizdir çünkü. "İnsan" sak, aklımız olduğu için insanız. Kendimizi bizden çok güçlü bir varlık olduğuna inandırıp da, o varlığa ulaşılamamasının nedenini de ufacık beynimize yüklemek, ona yapılabilecek en büyük haksızlık olacaktır. Çevrenize bir bakın... Diğer canlı türleri ile kendinizi bir kıyaslayın. Atalarımızın mağaralarda yaşadığı, ucu sivriltilmiş taş mızraklarla avlanarak beslendiği dönemi düşünün. Avlanma tekniği dışında diğer hayvanlardan bir farkımız olmadığı dönemlerden, insanlığın geldiği noktayı görün. Neden kendimizi ulu bir varlığa inandırıp da, insanlığımızı aciz kılalım? Mağara dönemlerinden bu güne o varlığın insanlığa ne katkısı olmuş? İnsanlığı bu günlere getiren tanrı mı, yoksa küçümsediğiniz aklımız mı?

 

Ahlaksızlığı öne sürüp de, gelinen noktayı da küçümsemeyin. Ahlak dediğimiz olguyu da oluşturan toplum ve toplumsal şartlardır. Toplumsal şartlar sürekli değişim/gelişim gösteriyorsa, ahlak ve görgü kuralları yapısının da değişmesi kaçınılmazdır. Çatalın, kaşığın olmadığı bir ortamda elle yemek yemeyi yadırgayamazsınız. Kuralları oluşturan nesneler ve olgulardır. Nesnelerin/olguların varlığı ya da yokluğu kuralla doğrudan ilişkilidir çünkü. Kuralın değişebileceği en kolay şey nesne olduğu halde, en zoru da kafamızdaki olgulardır. Sokakta mayoyla dolaşan birini yadırgarsınız da, deniz kenarında mayo giyen birini yadırgayamazsınız. Yadırgayanlar da, kafalarındaki olgu yüzünden yadırgarlar. İşte burada değişmesi gereken mayo değil, düşünce yapımızdır. Gelişen toplumsal koşullar karşısında düşünce yapımızda değişiklik yapamadığımız için bocalıyoruz. Fikir üretmek yerine, binlerce yıl öncenin toplumsal koşulları için üretilmiş fikirleri bugüne uyarlamaya çalıştığımız için bocalıyoruz... İnsanlığın varoluşundan bu güne gösterdiği değişimin nasıl ve nedenlerini göz ardı ettiğimiz için bocalıyoruz...

 

Sonuç : Bu bocalama içerisinde de kanlar döküyoruz, göz yaşları döküyoruz, ölüyoruz/öldürüyoruz... İnsan olarak olmamız gereken noktanın çok uzağında kalıyoruz.

 

Bilmem anlatabildim mi?

Gönderi tarihi:

Çok şükür müslümanım.

İslam dini insanları her türlü kötülüklerden men etmiştir daima sevgiyi ve hoşgürüyü ön planda tutmuştur. Kainat'in Efendisi Hz MUHAMMED (S.A.V) buyurduğu gibi "Sizin en hayırlı olanınız güzel ahlaklı olanınızdır"diyerek bunu dahada pekiştirmiştir şimdi;

İçki içmeyiniz zira içki tüm kötülüklerin anasıdır.

Zina yapmayınız.

Haram yemeyiniz.

Kul hakkı yemeyiniz

Yetimleri koruyun ve gözetiniz.

Cömert olunuz.

Anne ve babanıza saygıda kusur etmeyiniz.

Daima yüzünüzde bir tebessüm olsun.

Bağırarak konuşmayınız.

Hiç kimseye hatalarını herkesin içinde söylemeyiniz.

Gıybet(dedikodu)etmeyiniz.

Fakirleri doyurunuz.

Malınız,ırzınız,dininiz tehdit edilmediği müddetce kimseyi incitmeyiniz.

Karşınızdakinin sözü bitmeden konuşmayınız.

Temizliğinize dikkat ediniz.

Çok uyumayınız,çok yemek yemeyiniz.

Eğer birini seviyorsanız ona söyleyiniz.

Kibirli olmayınız.

Sabırlı olunuz.

Vs.vs. vs. devam eder gider bu sözün kısası dinimiz bize hep güzelliği ve iyiliği öğretmiştir.

bana göre Allah'ın varlığını ve onun hak dinini inkar eden kimseler bu yukarda yazdığım herşeyede muhaliftir kısacası ister inanan olsun ister inanmayan içinde Allah korkusu olmayan herkesten ALLAH'a sığınalım ve onları hidayete erdirmesi için dua edelim.

Amin ... Ve paylaşımın için tekrar teşekkürler suheda Allah Razı Olsun...

 

100 bin kere şükür müslüman değilim.

 

Şükürü kime ediyorsun acaba :unsure:

 

:D

Gönderi tarihi:

Bence en büyük sorun başkalarını engemenliğimiz altına katma çabamız...

 

İnsanların inançlarına saygılı olamıyoruz. Bunu hep dilimizde telafuz ediyoruz ama nedense bir türlü pratikte bu gerçekleşemiyor. Ve malesefki bunun farkında bile değiliz çoğu zaman...

 

Öncelikli hedefimiz şu olsun; inanca saygı ne demektir? Ne yaparsak kişinin inancına saygı göstermiş oluruz yada inanca saygısızlık etmiş oluruz. Daha bu bilinmiyor ki? Evet inanca saygı ama nasıl? Bunun bilincine varmak gerekiyor. Özellikle hiçbir kural-sınır tanımadan istedikleri gibi başkalarını eleştirme haklarına sahip olduklarını zanneden ateist arkadaşların ivedilikle buna ihtiyacı var.

 

Diğer problem samimiyet. Ne yazıkki yazılan 100 mesajın 98 i samimiyetsiz. Geri kalan 2 ise zannedersem yanlışlıkla yazılmış...

Gönderi tarihi:

Sayın Bilimselci ve sayın lena;

 

öncelikle hakkımdaki güzel ifadeleriniz için teşekkür ederim. Uzun sayılabilecek bir süredir bu forumda fikirlerimi yazıyorum. Hemen her yazdığım fikir için de bir kaynak, bir kanıt göstererek yazdıklarımı desteklemeye çalışıyor, boş ve anlamsız ifadelerden olabildiğince uzak durmaya çabalıyorum. Zaman zaman burada düzeyli tartışmalarda bulunsak da, maalesef en büyük sıkıntım, benim gösterdiğim özeni karşımdakinden görememem oluyor.

 

.................

 

Sonuç : Bu bocalama içerisinde de kanlar döküyoruz, göz yaşları döküyoruz, ölüyoruz/öldürüyoruz... İnsan olarak olmamız gereken noktanın çok uzağında kalıyoruz.

 

Bilmem anlatabildim mi?

 

Yam_yam arkadaşım,

 

Çok güzel bir duygu,

Çok güzel bir yazı...

Üç kez okudum.

Diğer arkadaşlara da içtenlikle,

okumalarını tavsiye ederim...

 

İyi dileklerimle...

Gönderi tarihi:

Sayın Bilimselci ve sayın lena;

 

öncelikle hakkımdaki güzel ifadeleriniz için teşekkür ederim. Uzun sayılabilecek bir süredir bu forumda fikirlerimi yazıyorum. Hemen her yazdığım fikir için de bir kaynak, bir kanıt göstererek yazdıklarımı desteklemeye çalışıyor, boş ve anlamsız ifadelerden olabildiğince uzak durmaya çabalıyorum. Zaman zaman burada düzeyli tartışmalarda bulunsak da, maalesef en büyük sıkıntım, benim gösterdiğim özeni karşımdakinden görememem oluyor. Fikire fikirle karşılık vermek yerine, dogmatik kalıplaşmış cümleler ya da içinde hemen hiç yorum bulunmayan uzun copy-paste ler yapılıyor. Bunlara bile sabırla karşılık verdiğimde de, cahillik, aptallık ve ukalalık gibi ithamlara maruz kalıyor, ya da bir başka uzun copy-paste ile karşılaşıyorum. Hiç bir zaman "en iyisini ben bilirim" in imasında bile bulunmadığım halde, bununla bile suçlanabiliyorum.

 

Arkadaşlar; düşünce yapımızdaki en büyük sorunumuz fikir üretememek. Hep kendi düşüncemize uygun hazır fikirleri kullanmaya alışmışız. Halbuki olması gereken, yeni fikirler üretmek ya da benimsenen fikri kendi fikirlerimizle birleştirip bir adım öteye götürmek olmalı. Ne zaman bunu anlayıp uygulayacağız, işte o zaman üretken olacak, kısır tartışmalar yerine kendimizi faydalı paylaşımların içinde bulacağız.

 

Aklımızı küçümsemeyin arkadaşlar... İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğimizdir çünkü. "İnsan" sak, aklımız olduğu için insanız. Kendimizi bizden çok güçlü bir varlık olduğuna inandırıp da, o varlığa ulaşılamamasının nedenini de ufacık beynimize yüklemek, ona yapılabilecek en büyük haksızlık olacaktır. Çevrenize bir bakın... Diğer canlı türleri ile kendinizi bir kıyaslayın. Atalarımızın mağaralarda yaşadığı, ucu sivriltilmiş taş mızraklarla avlanarak beslendiği dönemi düşünün. Avlanma tekniği dışında diğer hayvanlardan bir farkımız olmadığı dönemlerden, insanlığın geldiği noktayı görün. Neden kendimizi ulu bir varlığa inandırıp da, insanlığımızı aciz kılalım? Mağara dönemlerinden bu güne o varlığın insanlığa ne katkısı olmuş? İnsanlığı bu günlere getiren tanrı mı, yoksa küçümsediğiniz aklımız mı?

 

Ahlaksızlığı öne sürüp de, gelinen noktayı da küçümsemeyin. Ahlak dediğimiz olguyu da oluşturan toplum ve toplumsal şartlardır. Toplumsal şartlar sürekli değişim/gelişim gösteriyorsa, ahlak ve görgü kuralları yapısının da değişmesi kaçınılmazdır. Çatalın, kaşığın olmadığı bir ortamda elle yemek yemeyi yadırgayamazsınız. Kuralları oluşturan nesneler ve olgulardır. Nesnelerin/olguların varlığı ya da yokluğu kuralla doğrudan ilişkilidir çünkü. Kuralın değişebileceği en kolay şey nesne olduğu halde, en zoru da kafamızdaki olgulardır. Sokakta mayoyla dolaşan birini yadırgarsınız da, deniz kenarında mayo giyen birini yadırgayamazsınız. Yadırgayanlar da, kafalarındaki olgu yüzünden yadırgarlar. İşte burada değişmesi gereken mayo değil, düşünce yapımızdır. Gelişen toplumsal koşullar karşısında düşünce yapımızda değişiklik yapamadığımız için bocalıyoruz. Fikir üretmek yerine, binlerce yıl öncenin toplumsal koşulları için üretilmiş fikirleri bugüne uyarlamaya çalıştığımız için bocalıyoruz... İnsanlığın varoluşundan bu güne gösterdiği değişimin nasıl ve nedenlerini göz ardı ettiğimiz için bocalıyoruz...

 

Sonuç : Bu bocalama içerisinde de kanlar döküyoruz, göz yaşları döküyoruz, ölüyoruz/öldürüyoruz... İnsan olarak olmamız gereken noktanın çok uzağında kalıyoruz.

 

Bilmem anlatabildim mi?

 

Evet anlattınız üstelik çok iyi anlattınız sevgili yam yam...

Yazın, düşüncen, mesajların ve varılmak istenen sonuç (insan olarak) mükemmel...

Yüreğimizdeki izlerle örtüşen bu yazıyı bizlerle paylaşmandan dolayı size teşekkür ediyor ve sizi alkışlıyorum Dost sevgiler...

Sevgiler...

 

.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.