Φ ''biji tirkiye'' Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2010 38. yıldır unutulmayan 'Üç Fidan' Özgürleştirmek istedikleri ülkenin yargıçları tarafından dar ağıcına gönderilen devrimci gençlik liderleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ı idam edilmelerinin üzerinden 38 yıl geçmesine rağmen unutulmadı. Türkiye tarihinin bir dönemine damga vuran Gezmiş ve arkadaşları günümüzde de demokratik birlikteliğin, 'Kürt Türk kardeşliğinin' sembol isimleri olmaya devam ediyor. 'Üç Fidan' olarak hafızalarda kalan devrimci gençlik hareketinin önde gelen liderlerinden olan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan 38 yıl önce 1972'nin 5 Mayıs gününü 6 Mayıs'a bağlayan gecede idam edildiler. 12 Mart 1971 Muhtırası'ndan üç gün sonra Yusuf Aslan Sivas Şarkışla'da, Deniz Gezmiş 16 Mart 1971'de Gemerek'te ve Hüseyin İnan da 23 Mart'ta Kayseri Pınarbaşı'nda yakalanmışlardı. Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi'ndeki yapılan yargılama sonunda Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan, Hüseyin İnan hakkında idam kararı çıkarıldı. İdam kararında İsmet İnönü ve Bülent Ecevit direnmiş, Süleyman Demirel ise idam kararına kabul etmişti. İdam edilenlerden Deniz Gezmiş, 1965'ten sonra, Türkiye'de gelişen gençlik hareketinin önemli önderlerinden ve Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun (THKO) kurucu ve yöneticilerindendir. 1965'de Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) Üsküdar İlçe Örgütü'ne üye oldu. İlk kez 31 Ağustos 1966'da Ankara'dan İstanbul'a yürüyen Çorum Belediyesi temizlik işçilerinin Taksim Anıtı'na çelenk koymaları sırasında işçileri destekleyen ve Türk-İş yöneticilerini protesto eden gösteri sırasında gözaltına alındı. Üniversite yılları 7 Kasım 1966'da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi. Ardından 19 Ocak 1967'de Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF) binasının yedd-i emine verilmesi sırasında çıkan olaylarda yakalandı ve bir gün sonra iki arkadaşıyla çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakıldı. 22 Kasım 1967'de öğrenci örgütlerinin düzenlediği Kıbrıs Mitingi sırasında Aşık İhsani ile birlikte ABD bayrağını yaktıkları gerekçesi ile gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan Deniz Gezmiş, Hukuk Fakültesi'nde birlikte okuduğu arkadaşlarıyla birlikte 30 Ocak 1968'de Devrimci Hukukçular Örgütünü kurdu. 7 Mart 1968'de İÜ Fen Fakültesi konferans salonunda düzenlenen AIESEC genel kurul toplantısında konuşma yapan Devlet Bakanı Seyfi Öztürk'ü protesto ettiği için tutuklandı. 2 Mayıs'a kadar tutuklu kalan Gezmiş, 30 Mayıs'ta 6. Filo'yu protesto ettiği için yargılandı ve beraat etti. 6. Filo eyleminde ön saflardaydı Öğrenci eylemleri içinde etkinliği giderek artan Deniz Gezmiş, 12 Haziran 1968'de İstanbul Üniversitesi'nin işgal edilmesinde önderlik etti. İşgal Konseyi adına İÜ Senatosu ile Baltalimanı'nda yapılan görüşmelere katılan öğrenci heyetinin içinde yer aldı, öğrenci haklarının elde edilip işgalin sona erdirilmesinde etkili oldu. İşgalden kısa bir süre sonra İstanbul'a gelen 6. Filo'yu protesto eylemlerinde yer alan Gezmiş, 30 Temmuz'da bu eylemlerden dolayı tutuklandı ve 20 Eylül'de serbest bırakıldı. Ekim 1968'de eylemlerde birlikte olduğu Cihan Alptekin, Mustafa İlker Gürkan, Mustafa Lütfi Kıyıcı, Devran Seymen, Cevat Ercişli, M. Mehdi Beşpınar, Selahattin Okur, Saim Kurul ve Ömer Erim Süerkan'la birlikte Devrimci Öğrenci Birliği'ni (DÖ kurdu. 1 Kasım 1968'de TMGT (Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı), AÜTB, ODTÜÖB ve DÖB'ün başlattığı Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal Yürüyüşü'nü düzenledi. Ardından 28 Kasım 1968'de ABD Büyükelçisi Kommer'in gelişi sırasında Yeşilköy Havaalanı'nda düzenlenen protesto gösterileri nedeniyle tutuklandı ve bir süre sonra serbest bırakıldı. İstanbul Üniversitesi'nde sağcı görüşlü öğrencilerin 16 Mart 1969'da girişmiş olduğu hareketlere öğrenci kitlesiyle birlikte karşı koyan Gezmiş, bu eylemi gerekçe gösterilerek 19 Mart'ta yeniden tutuklanarak 3 Nisan'a kadar hapis yattı. Filistin süreci 31 Mayıs 1969'da İÜ Hukuk Fakültesi öğrencilerinin, reform tasarısının gerçekleşmemesini protesto için giriştikleri işgale önderlik etti. Üniversitenin kapatılıp, polise teslim edilmesi nedeniyle çıkan çatışmalarda yaralandı. Hakkında gıyabi tutuklama kararı olmasına rağmen hastaneden kaçan Gezmiş, Haziran'ın sonunda Filistin'e gitti. Filistin'e gitmeden önce 23 Haziran 1969'da TMGT'nin topladığı 1. Devrimci Milliyetçi Gençlik Kurultayı'na kendisi gibi haklarında tutuklama kararı olan FKF Genel Başkanı Yusuf Küpeli ile birlikte bir mücadele programı gönderdi. Eylül'e kadar Filistin'de kamplarda kalan Deniz Gezmiş,1 Eylül 1969'da, 'üniversiteyi işgal' ettiği gerekçesiyle Hukuk Fakültesi'nden ihraç edildi. Hakkında tutuklama kararının olduğu bu dönemde gazetecilere gizlendiği yerden demeçler verdi. 23 Eylül 1969'da Hukuk Fakültesi'nde olduğu sırada haber verilen polislerin de fakülteye gelmesi üzerine teslim olan Gezmiş, 25 Kasım'da serbest bırakıldı. THKO'nun kuruluşu Yıldız Devlet ve Mühendislik Akademisi'nde Battal Mehetoğlu'nun sağcılar tarafından öldürülmesinden sonra okulda yapılan aramada, ele geçirilen dürbünlü bir tüfeğin Gezmiş'e ait olduğu öne sürülerek hakkında yeniden tutuklama kararı alındı. 20 Aralık 1969'da yakalanan Gezmiş, kendisiyle birlikte tutuklanan Cihan Alptekin'le birlikte 18 Eylül 1970'e kadar tutuklu kaldı. Bundan sonra öğrenci eylemlerinden uzaklaşarak, mücadelesini değişik alanlarda sürdürdü. Sinan Cemgil ve Hüseyin İnan'la birlikte THKO'yu kurdu. 11 Ocak 1971'de THKO adına Ankara İş Bankası Emek Şubesi'nin soygununu gerçekleştirenler arasında yeraldı. 4 Mart 1971'de dört ABD'li erin Balgat'taki Tuslog Tesisleri'nden kaçırılması eyleminde de bulundu. Kaçırılan erler daha sonra serbest bırakıldılar. Yakalanış ve idam 12 Mart darbesinin ilk günlerinden sonra Yusuf Aslan ile birlikte Sivas'a gitmekteyken motosikletleri bozuldu. Bir ihbar sonucu polislerin gelmesi üzerine çıkan çatışmada Aslan ile birbirlerini kaybettiler. Aslan o esnada, Gezmiş ise 16 Mart 1971 salı günü Sivas'ın Gemerek ilçesinde etrafı sarılarak yakalandı ve Kayseri'ye getirildi. Buradan Ankara'ya dönemin İçişleri Bakanı Haldun Menteşeoğlu'nun makamına götürüldü. Menteşeoğlu, Gezmişi makamında sorguladı. Mahkemesi 16 Temmuz 1971 günü Altındağ Veteriner Okulu binasında Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığında Baki Tuğ savcılığında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 no'lu Mahkemesi'nde başladı ve 9 Ekim 1971 günü bitti. Deniz ve arkadaşları 16 Temmuz 1971'de başlayan THKO-1 Davası'nda TCK'nin 146. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, 9 Ekim 1971'de 146/1 idam cezasına çarptırıldı. İdam cezaları o zamanlar senato tarafından onaylanmak zorundaydı. 'Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği' son sözü oldu İsmet İnönü 'Siyasi suçlar idamla cezalandırılmamalıdır' diyerek Bülent Ecevit ile birlikte red oyu kullanır. AP genel başkanı Süleyman Demirel ise infazdan yana oy kullanır. Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde, gece 1:00-3:00 arası, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde asılarak idam edildi. İdam edildiklerinde Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan 25, Hüseyin İnan ise 23 yaşındaydı. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının 1969'da öldürülen Taylan Özgür'ün yanına gömülme isteği, yerine getirilmez. ve apartopar gömülür. Deniz Gezmiş'in idam edilmeden önce söylediği son sözleri ise 'Yaşasın Marksizm-Leninizmin yüce ideolojisi! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Kahrolsun Emperyalizm!' olur. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2010 DENİZ GEZMİŞ NEDİR NE DEĞİLDİR? Dikkatinizi çekmiştir sayın okurlar, son günlerde neredeyse kahraman ilan edilen idam edilmiş bir şahıs hakkında konuşmayan kalmadı. Deniz gezmiş. Bir dönem sol hareketlerin Türkiye’de yarattığı bir gençlik önderimi? Bir kahraman mı? Yoksa asılarak ölümü sonuna kadar hak etmiş birimi? Hassas bir konuya girmek üzere olduğumun farkında olarak , bu ismi tabulaştırıp çocuklarına bu ismi veren ciddi sayıda bir kitle olduğunun bilincinde olarak konuyu ‘tamamiyle kişisel’ düşüncelerimle açmaya çalışacağım. Nasılsa yeterince övüldü, farklı bir açı da gerekli. Bu konuya girmek zorunda olduğumu hissettiren en önemli olgu, bir dizi ile başlayan tamamen yanlı ve mutlak kabullerle doğruluğu yada yanlışlığı tartışılamayan bir ortama sürüklenmiş olmamızdır. Çünkü idam edilerek cezalandırılan şahıs kimi çevrelerce bilinçli olarak yüceltildikçe , dönemin bu şahıs ve onun içinde bulunduğu siyasi ideolojik alana karşıt duran siyasal düşünceleri de alabildiğince aşağılanmaya çalışılmaktadır. Deniz gezmiş için yaratılmaya çalışılan mağduriyet denizinde o dönem ülkücü hareketi de boğdurulmaya çalışılmaktadır. Bu ülke kendi Başbakanı’nı bile idam sehpasına götürmüştür. Bu idam sehbaları yanlız bu 3 kişiden ibaret değildir. Sanki Sağ hareketin hiçbir ferdi darağacına gönderilmemiş gibi!!!! İşkencede ölenler haricinde AHMET KERSE, ALİ BÜLENT ORKAN, CENGİZ BAKTEMUR, CEVDET KARAKAŞ, FİKRİ ARIKAN, HALİL ESENDAĞ, İSMET ŞAHİN, MUSTAFA PEHLİVANOĞLU, SELÇUK DURACIK, ŞEHABETTİN OVALI da idam edilenler içerisindedir. İstanbul Üniversitesi hukuk fakültesi yıllarında (1968) okuduğu okulu işgal etmiştir.İşgal edilen okulun içi orak çekiçli kızıl bayraklarla donatılmış işgal günlerce sürdürülmüştür. Bu gün neredeyse anti emperyalist vatansever bir kahraman muamelesi gören Deniz Gezmiş’in işgal ettiği okulun hiçbir koridorunda nedense Orak çekiçli rus bayrağı varken, Türk bayrağı hiç yoktu. 6. Filo gösterilerinde ABD yi protesto edenler ne hikmetse dönemin Sovyetler Birliğine laf söyletmemekte idiler. Atatürk’ün yolundan gittiklerini söyleyenler çok önemli bir ayrıntıyı hala bu gün bile anlayamamaktalar. Atatürk Marksist veya Leninist değildi. Bu fikirlerede olabildiğince karşı idi. Komünizm, Türk Dünyası'nın en büyük tehlikesidir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir." Demiştir.(Faruk Şükrü Yersel, Eskişehir Gazetesi, 1926). Ancak en büyük Atatürkçü dedikleri Deniz’in son sözleri ‘yaşasın Marksizm ,Leninizm olmuştur’. Onun inandığı Marksist ve Leninist ideoloji Atatürk’ün kurduğu üniter Türkiye Cumhuriyetini bir devrimle yıkıp yerine sosyalist Rus uydusu çok etnikli bir devleti hedefliyordu. Yada birileri Denizleri fena halde kandırmışlardı!!!!! Okul işgali sonrasında üniversitenin kapatılıp polise teslim edilmesi sırasında çıkan olaylarda yaralanıp tedavi için getirildiği hastaneden kaçan Gezmiş soluğu nerede aldı biliyormusunuz? Filistinde…. Filistinde kim tarafından , hangi amaçlarla eğitildiğine burada değinmeyeceğim. Ama şu bir gerçektir ki Filistin dönüşü Deniz Gezmiş asla eskisi gibi değildi. Filistindeki kamplarda ideolojik ve askeri eğitimini tamamlayan şahıs ,artık ,önceleri gibi tamamıyle romantik bir sosyalizm özlemi ile yanıp tutuşan üniversiteli şahıs değildi. Artık banka soyan , adam kaçıran biri idi ,yani tamamı ile militarize olmuştu. Uyduruk bir ABD li askerlerin kaçırılması olayı ve bir müddet sonra serbest bırakılmaları??? Eminim zaman bu soruları cevaplayacaktır. Neden bu askerler kaçırılmış, ve neden bir müddet sonra kendilerine çok iyi bakıldıktan sonra tek bir fiske bile vurmadan serbest bırakılmışlardı. Bunun Filistindeki kamplarda tanıştıkları başkaca gizli servislerle bir alakası varmıydı? Kendi kaynaklarına bakarsanız Deniz Gezmiş hayatını anlatırken jandarma ile girdiği silahlı çatışmayı anlatıyor: Yalnızsın. Gemerek’in dışında bir benzin istasyonunun arkası. Yerler ıslak. Çamur. Zifiri bir karanlık. Bir yamaçtasın orada. Yalnızca jandarmaların attıkları mermilerin alevlerini görüyorsun. Ateş etsen yerin belli olacak; ateş edemiyorsun. O anda bombayı atmak aklıma geldi. Kafan çalışıyor. Mantığın tıkır tıkır işliyor. Soğukkanlısın. Pimini çekip bombayı elinde tutuyorsun bir iki saniye. Pimi çektikten dört saniye sonra bombanın patlaması gerek. Vakit geçirmemek gerek. Bomba elinde patlayabilir; bunun korkusu var içinde; elinde patlarsa diye. Fırlatıyorsun bombayı. Sinip bekliyorsun. O andaki bekleme müthiş işte. Müthiş uzun geliyor o süre; zaman bir türlü geçmiyor; saniyeler dolmuyor bir türlü. Bomba, savunma bombası. Patlayınca bayağı etkili patlar. Havada birtakım kollar bacaklar göreceğini sanıp bekliyorsun.Diyor ve devam ediyor . Vukuatları yalnız bunlarla sınırlıda değil. — üniversitede yapılan bir aramada dürbünlü tüfekle (suikast tüfeği, bu tüfek türü kesinlikle savunma amaçlı kullanılamaz.) yakalandı. -31 ağustos 1966'da İstanbul - taksim'de, çorum'dan İstanbul'a kadar yürüyen adamlarıyla birlikte ayaklanma başlattı ve ortalığı birbirine kattı. bu kargaşada çok vatandaş yaralandı. - 19 ocak 1967'de o zamanki bir öğrenci yurdunun devir edilmesi sırasında adamlarıyla birlikte ayaklanma yaptı ve yine çok sayıda vatandaş yaralandı. - 12 haziran 1968'de İstanbul üniversitesini adamlarıyla birlikte işgal edip pek çok öğrenciyi öldürdü. - 7 mart 1968'de İstanbul üniversitesi'nde yapılan aiesec genel kurul toplantısında adamlarıyla birlikte salonu savaş alanına çevirdi. - 16 mart 1969'da karşıt görüşlü bir öğrenci hareketinin İstanbul'da bir miting yapması üzerine adamlarıyla birlikte bu miting yapan öğrencilere saldırdı... - 31 mayıs 1969'da İstanbul üniversitesi'ni adamlarıyla birlikte işgal etti. bu işgal sırasında polisle girdikleri çatışmada yaralandı. - 11 ocak 1971'de adamlarıyla birlikte İş bankası, Ankara - emek şubesini soydu. Sivas’ta yakalanıp tutuklandıktan sonra mahkeme süreci ve idam. İdama giderken Deniz Gezmiş imam istemediğini ifade etmiştir. Çünkü onun uğruna ömrünü adadığı ideolojisinde Allah’a yer yoktu.Onun imamına ise hiç gerek yoktu. Ancak darağacında söylediği son sözler bir gencin hangi noktalara geldiğinin bir özeti idi.Yitik bir hayatın özeti. ‘Yaşasın Marksizm-Leninizmin ‘yüce’ ideolojisi, yaşasın Kürt ve Türk halklarının Bağımsızlığıi, kahrolsun emperyalizm.’(Şimdilerde ise bu sözleri yaşasın Kürt ve Türk halklarının kardeşliği ‘’ diğe yumuşatıp yutturulmaya çalışılıyor. Ona göre Marksizm uğruna kolayca hayatın feda edilebileceği yüce bir ideoloji idi. Bu ideolojiyi bir Türk gencinin gözünde bu kadar yüce kılan ne idi? Karl Marks isimli bir yahudiyi Atatürk’ten Türk devletinden ve onun ilkelerinden daha yüce kılan her ne idiyse kahrolsun diyorum. Elbette şahsen tek bir Türk gencinin bile öldürülmesinden yana olabilmem mümkün değildir. Ancak Deniz Gezmiş’in kurduğu THKO terör örgütünün uzantısı bu günkü TİKKO - DHKPC dir,bu terör örgütlerinin ne kadar kan akıttığını da kimsenin unutmaması gerekmektedir. Bu gün hala Tokat yaylalarında, yada Tunceli kırsalında kimi zaman askerle kimi zaman polisle çatışan ve kimi zamanda devlet yanlısı olmakla suçladıkları vatandaşları öldürmekten çekinmeyen bu örgütlerin temelleri ne yazık ki bu şahısın zamanında atılmıştır. Deniz PKK için de ,TİKKO için de,DHKPC için de bir kahramandır. Çünkü Deniz son sözlerinde de ifade ettiği gibi tüm yaşamı boyunca tek milletli bir ulus devlete inanmamıştır. Bunu etkin bir dille Kürt ve Türk halklarının kardeşliği olarak ifade ederken aslında geliştirdiği retorik Türk milletini ayrıştıran ilk çalışmaları oluşturmuştur. Nitekim PKK da ilk kuruluş yıllarında Marksist ve Leninist bir parti olduğunu deklare etmiştir.Deniz de bu ülkenin belkide ilk Marksist-Leninist idolu olmuştur. Emperyalizme karşı duruş salt ABD emperyalizmi mi olmalıydı?Yoksa SSCB iyi emperyalist, ABD kötü emperyalist mi idi? Yoksa Türk Milliyetçilerinin o zamanlar da ve bu günde dediği gibi tamamen ve tam bağımsız Türkiye olması gerekenmidir? Gerçek anti emperyalist duruş bu değilmidir.? O gün Deniz Gezmiş’in arkadaşı ve yoldaşı olanlar bu gün her türlü emperyalizme çanak tutabilmektedir. O yılların Yoldaşı YAŞAR KAYA(bu günün pkk basını GÜNDEM GAZETESİ’NİN sahibi,Anılarında Seniz gezmişi anlatıyor zaten)Hasan Cemal, Ertuğrul Özkök,Ali Kırca, M.A.Birand vb. SSCB nin çöküşü ile sallayacak bayrağı kalmayanların bu gün AB ve ABD ci olmaları ne kadar manidardır değilmi? Türk milliyetçilerinden hiç idam edilen olmamışmıdır? İmamı reddedip Marksizmin uğruna ölmeye hazırım diyenler, ellerine Rusun orak çekiçli bayrağını alanlarmı mübarektir, yoksa ipe salavat getirerek giden son anlarını abdestli geçirip ‘Bu ezan dinmeyecek, bu bayrak inmeyecek’ diyenlermi???? İpte 52 dakika can veremeyenler mi(Deniz Gezmiş’in idamı tam 52 dakika sürmüştür), yoksa bir gül bahçesine girer gibi şehadete gidenlermi??? Halil Esendal mı Selçuk Duracık mı??? Kominist militan Necdet Adalı asıldıktan sonra sırf denge olsun diye asılan Mustafa Pehlivanlıoğlu mu???? Mustafa Pehlivanlıoğlu’nun ölmeden önce yazdığı son mektup; Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz.Benim sizlere karşı işlemiş olduğum hatalarımı ve suçlarımı affedin.Hakkınuızı helal edin. Ben sizlerin evladı olarak bu güne kadar Cenab-ı Hakkın ve onun Resulunun., yüce peygamberimizin yolundan ayrılmadım.Alın yazımız böyle yazılmış.Kader ne ise onu çekeceğiz.Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah’ın huzuruna çıkacağım Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah’ın huzurunda çekmeye hazırım.Yok, bir yanlışlık sonucuölümüme karar verenler ,idam edenlerAllah’tan bulsunlar. Şunu hiçbir zaman unutmasınlar ki Mustafa’lar ölür, Allah davası ölmez,milliyetçilik yaşar.Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır.Zafer her zaman Allah’a inananlarındır. Bunun için hiç üzülmeyin .Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır.Sizden ricam ağlamayın.Anne sizlerle helalleşmek isterdim,fakat olmadı.Hakkım varsa hepinize helal olsun,sizde helal edin. Son olarak, ağabeyme ,yengeme,yiyenime,bacıma selam eder,haklarını helal etmelerini isterim.Nişanlıma da selam eder , Cenab-ı Allah’ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim Oğlunuz Mustafa 7 Ekim 1980 Son söz olarak sanırım şunlar söylenebilir. Deniz Gezmiş üzerinden diziler yapıp sağcıları vahşi birer katil gibi gösteren zihniyet bilmelidir ki; Biz kimsenin anası ağlasın isteyenlerden değiliz.Hiç bir Türk genci ölmesin. Ancak meselelere birazda hakkaniyet çerçevesinde bakmanın çok önemli olduğuna inanıyorum. Alıntı. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2010 Bu konuda en özlü ve akıllı sözü Süleyman Demirel etti: "Devletin tasarrufudur." Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2010 Sinsiliğin en iyi yapabildiği şey; Doğru argümanları kullanarak, güdümlü ve art niyetli savunuları gerçekleştirmesidir... Örneğin; İktidarımızda gördüğümüz üzere, masumu oynayıp, faşist bir yönetim gerçekleştirmek gibi... Faşizmin kötü bir eğilim olduğu doğru önermesini kullanarak, Faşizm yapılması gibi... Ya da Irkçılığın kötü olduğu söylemini kullanarak, Irkçılık yapmak ve bunu hümanizmanın gereği gibi lanse etmek gibi... Deniz Gezmişleri severim; Hele hele öldürülmeleri, yapılabilecek en olumsuz kararlardan biriydi. Fakat haksız yere asılmış olmaları, Veya bu ülkenin bağımsızlığını savunduklarına inandıkları değerler uğruna ölmüş olmaları, Onların her söylediklerini haklı ve doğru kılmaz. Nasıl ki yeri gelince Mustafa Kemal'in algılarını ve tanımlarını da eleştiriyoruz; Deniz Gezmişleri, O'nun yanında hayli hayli eleştiririm... Deniz Gezmişlerin "Türk ve Kürt Halkları" tanımları, Türklük ve Kürtlük üzerine yapılabilecek en hatalı, en hasarlı, en temelsiz, en geçersiz; Gerçeklikten en uzak bir karşılaştırma ve tümcedir... Velev ki aynı ifadeyi Ülkücüler de kullanır; "Türk - Kürt kardeştir, ayıran kalleştir" diyerek... Aynı derece saçma bir söylemdir... Birisi "Ulusal", diğer "Etnik" birer adlandırma olan iki tanım Birbirine eşdeğer kabul edilemez. Kavramların mantığı, böyle bir saçmalığa izin vermez. Deniz Gezmişlerin asılmış olmaları bir yana; Eğer bu kavramların ayrımlarını farkedemedilerse, Çok da gözümüzde büyüttüğümüz kadar bilgi birikimleri olduğunu söylemeye vicdanım elvermez... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2010 O, onun en guzel yuz metresini kostu en sekmez luverin namlusundan firlayarak ... en hizlisiydi hepimizin, en once gogusledi ipi... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2010 Birisi "Ulusal", diğer "Etnik" birer adlandırma olan iki tanım Birbirine eşdeğer kabul edilemez. Kavramların mantığı, böyle bir saçmalığa izin vermez. Yani ne diyeyim dostum gerçekten büyük bir kavram karmaşası ve Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına haksızlık gördüm yazında. Deniz Gezmiş'in bu söylediği Atatürk'ün sürekli vurgu yaptığı ve söylediğinden farklı birşey değildir. Atatürk, Nutuk'ta, Meclis konuşmalarında, gönderdiği emirlerinde sürekli "Kürtler ve Türklerin kardeşliği"ne vurgu yapmamış mıdır ? Türkiye Cumhuriyeti yasalarınca "Türk" kavramı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi tanımlıyor olması üzerinden yanlış bir mantık yürütüyorsun. Zira, Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce bu kavram neyi tanımlıyordu ? Hem Türk, hem de Kürt elbette etnik birer adlandırmadır aynı zamanda. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olmayan, Kırgızlar, Azeriler, Türkmenler, Kazaklar, Özbekler Türküz dediklerinde Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olduklarını mı ifade etmiş oluyorlar ? Bu insanlara ne diyoruz biz? Ne diye tanımlıyoruz onları? Onlara Türk dediğimizde ulusumuzun bir parçası mı oluyorlar ? Polis, izni olmadan Türkiye'de çalışanları yakalayınca sınırdışı ediyor... Bir ülkenin, ilkeleri, mili konularda kabul ettiği esasları, vatandaşlık tanımı ayrı bir konudur. Bu işin yasal ve devlet nezninde ilkesel, yaklaşımsal boyutudur. Ancak yasalarda "Türk" ismi, tüm vatandaşları ifade eden bir isim olarak kabul edildi diye, etnik anlamını yitirmez. Türk ismi, devlet ve sözcüleri tarafından zikredildiğinde ifade ettiği anlam ile, onlarca ülkenin vatandaşını kapsayan bir insan kütlesini etnik olarak ifade eden isim olma özelliği birbirinden farklıdır. Kavramların mantığı, senin eleştirini kabul eder mi dostum ? "Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği" söylemine getirdiğin eleştiriyi gerçekten son derece zorlama ve ilgisiz buldum ne yazık ki. Deniz Gezmiş, Bu konudaki yaklaşımı budur. İki halkın kardeş olduğunu, ve bu iki kardeş halkın, emperyalistlerin propagandalarına, teşviklerine rağmen "Tam bağımsız Türkiye" için birlikte mücadele edip, birlikte savaşmaları gerektiğini savunmaktadır. Ve bu yaklaşım, hem Milli Mücadele'nin, hem de Atatürk'ün yaklaşımından zerre farklı bir yaklaşım değildir. Zira aynı şeyi Deniz Gezmiş'ten onlarca yıl önce Atatürk söylemiştir. Daha doğrusu sürekli bunu vurgulamıştır. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Arkadaşımızın kopyaladığı yazı alışık olduğumuz tarzda "ne anlatılıyor" diye baktığımızda sonuç elde edemeyeceğimiz bir yzı. Deniz gezmiş için yaratılmaya çalışılan mağduriyet denizinde o dönem ülkücü hareketi de boğdurulmaya çalışılmaktadır. Bu ülke kendi Başbakanı’nı bile idam sehpasına götürmüştür. Bu idam sehbaları yanlız bu 3 kişiden ibaret değildir. Bu ülkede idam edilenlerin bu 3 kişiden ibaret olmaması Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını haklı ve meşru mu kılıyor. Haa tamam o zaman mı dememiz gerekiyor ? İstanbul Üniversitesi hukuk fakültesi yıllarında (1968) okuduğu okulu işgal etmiştir.İşgal edilen okulun içi orak çekiçli kızıl bayraklarla donatılmış işgal günlerce sürdürülmüştür. Bu gün neredeyse anti emperyalist vatansever bir kahraman muamelesi gören Deniz Gezmiş’in işgal ettiği okulun hiçbir koridorunda nedense Orak çekiçli rus bayrağı varken, Türk bayrağı hiç yoktu. Yalan ve iftira. Devasa bir Türk bayrağı asmışlardı Okulun çatısından aşağıya doğru. Hayır 68 döneminin en ünlü fotoğraflarından birisi olmasa, belki bilmiyordur bu yazıyı hazırlayan diyeceğim ya... 6. Filo gösterilerinde ABD yi protesto edenler ne hikmetse dönemin Sovyetler Birliğine laf söyletmemekte idiler. Yine yalan ve iftira ; Ben Amerikan emperyalizmine, Sovyet revizyonizmine, Romen soytarılığına, Bulgar dalkavukluğuna karşı bir Türk devrimcisiyim. Deniz Gezmiş ve arkadaşları Çekoslovakya'nın işgalinin ertesi günü Sovyet Büyükelçiliğinin önünde protesto düzenledi. Atatürk’ün yolundan gittiklerini söyleyenler çok önemli bir ayrıntıyı hala bu gün bile anlayamamaktalar. Atatürk Marksist veya Leninist değildi. Bu fikirlerede olabildiğince karşı idi. Komünizm, Türk Dünyası'nın en büyük tehlikesidir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir." Demiştir.(Faruk Şükrü Yersel, Eskişehir Gazetesi, 1926). Atatürk'ün Sosyalizm hakkındaki yaklaşımı bu rejimin iyi ve uygun bir rejim olduğu, ancak Türkiye'de sosyalist sistemin ihtiyaç duyduğu bir işçi sınıfı olmadığı için, Türkiye'de söz konusu tarihlerde uygulanmasının mümkün olmadığı yönündedir. Herkes açıp, Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik rejiminin ne olacağının tartışılıp karara bağlandığı, İzmir İktisat Kongresi konuşmalarını okuyabilir. Ayrıca kalınlaştırdığım cümleler Atatürk'e ait değildir. Eskişehir Gazetesi'nin tüm nüshaları da milli kütüphanede saklanmaktadır ve ne böyle bir haber vardır. Ne de böyle bir söz. Yıllar sonra uydurulmuş bir efsanedir. Onun inandığı Marksist ve Leninist ideoloji Atatürk’ün kurduğu üniter Türkiye Cumhuriyetini bir devrimle yıkıp yerine sosyalist Rus uydusu çok etnikli bir devleti hedefliyordu. Yada birileri Denizleri fena halde kandırmışlardı!!!!! Bu bayat söylemi, daha önce bu forumda da çok gördük. Fakat "neye dayanarak bunu söylüyorsunuz" dediğimiz her seferinde bireylerin kendi hayal dünyaları dışında hiçbir dayanak ortaya koyduklarını göremedik. Deniz Gezmiş ve arkadaşları anti-sovyetiktir. "Yok aslında değillerdi ben biliyorum bana malum oluyor"u aşan bir bilgisi veya dayanağı olanı da hiç görmedik. Okul işgali sonrasında üniversitenin kapatılıp polise teslim edilmesi sırasında çıkan olaylarda yaralanıp tedavi için getirildiği hastaneden kaçan Gezmiş soluğu nerede aldı biliyormusunuz? Filistinde…. Filistinde kim tarafından , hangi amaçlarla eğitildiğine burada değinmeyeceğim. Filistin'de, El Fetih kampında FKÖ komutanları tarafından eğitilmişlerdir. Tüm Ortadoğu ve hatta Avrupa ülkelerinden gençler gönüllü olarak Filistin'e gelmekte, ve İsrail'e karşı savaşmak için El Fetih kamplarında eğitim almakta idi. Deniz Gezmiş'in, hangi kampta kaldığı, hangi Filistinli komutanlar tarafından eğitildiği, binlerce kaynakta bahsedilen bilgilerdir. Bu yazının yazarı, "burada değinmeyeceğim" diyerek aklınca kara çalmaya çalışmış. Buna benzer uydurmaları daha öncede duyduk. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Suriye'de Sovyet kamplarında eğitildiğini idda edip, doğrusu yazılınca ne laf oyunlarıyla durumu kurtarmaya çalıştıklarını da gördük Ama şu bir gerçektir ki Filistin dönüşü Deniz Gezmiş asla eskisi gibi değildi. Filistindeki kamplarda ideolojik ve askeri eğitimini tamamlayan şahıs ,artık ,önceleri gibi tamamıyle romantik bir sosyalizm özlemi ile yanıp tutuşan üniversiteli şahıs değildi. Artık banka soyan , adam kaçıran biri idi ,yani tamamı ile militarize olmuştu. Keşke bu gençlerin barışçıl protesto ve boykotlarına karşı gösterilen şiddetin, işkencenin ve cinayetlerin bu gençleri ne kadar militarize ettiğini vurgulayan gerçekçi bir yaklaşım görseydik. 68 Kuşağı dünyanın hemen hemen heryerinde boy göstermiştir. Ancak dünyanın her yerinde 68 kuşağı gençlerine, silahla, işkence ile, infaz ile yanıt verilmemiştir devletler tarafından. 68 Kuşağı gençleri, kendilerine nasıl işkence yapılacağını polise öğretmesi için CIA'dan Türkiye'ye gelen uzmanları (Bkz. Comer), eski Nazi Generalleri tarafından, özel işkencecilerin yetiştirildiğini (Bkz Gehler) öğrenince, yürüyüş, boykot gibi barışçıl eylemlere katıldıkları için, ağır işkencelerden geçirilip, üniversite pencerelerinden atılıp, kurşunlanıp öldürülünce elbette eskisi gibi olmazlar. Bu tüm dünyada bilinen bir gerçektir. Gençlik hareketlerinin üstüne, silahla, infazla işkenceyle gitmek onları militarize etmek, şiddete sevketmektir. Modern devletler, gençlik hareketlerine fikirlerini özgürce ifade edebilecekleri ortamı açar ve bunu engellemezki, gençler farklı yollara başvurmasın. Uyduruk bir ABD li askerlerin kaçırılması olayı ve bir müddet sonra serbest bırakılmaları??? Eminim zaman bu soruları cevaplayacaktır. Neden bu askerler kaçırılmış, ve neden bir müddet sonra kendilerine çok iyi bakıldıktan sonra tek bir fiske bile vurmadan serbest bırakılmışlardı. Bunun Filistindeki kamplarda tanıştıkları başkaca gizli servislerle bir alakası varmıydı? Kendi kaynaklarına bakarsanız Deniz Gezmiş hayatını anlatırken jandarma ile girdiği silahlı çatışmayı anlatıyor: Emperyalizme karşı duruş salt ABD emperyalizmi mi olmalıydı?Yoksa SSCB iyi emperyalist, ABD kötü emperyalist mi idi? Yoksa Türk Milliyetçilerinin o zamanlar da ve bu günde dediği gibi tamamen ve tam bağımsız Türkiye olması gerekenmidir? Yav hiç girmeyeyim diyorum da. Yahu, o zamanlar Ülkücü camianın en önde gelen şahsiyetleri olup bugün anılarında hangi gizli servisle işbirliği yaptıkları, hangi gizli servis tarafından silah ve para yardımı gördüklerini, hangi gizli servisin adamlarıyla yurtdışında iş yaptıklarını yazanlar aynı kişiler değil mi ? Yahu bu nasıl bir mantık. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının herhangi bir gizli servisle işbirliği yaptığına, silah aldığına, para aldığına vs dair bir bilgi, bir belge var mı? Hadi tarafsız kaynakları geçtim, devletin istihbaret servisleri, emniyeti böyle bir delil buldular mı? Öte yandan Ülkücü harekete bakıyorsun en önde gelen adamları kendileri anlatıyor. Hangi gizli servilerin kendilerini nasıl kullandığını ayrıntılarıyla anlatıyorlar... O gün Deniz Gezmiş’in arkadaşı ve yoldaşı olanlar bu gün her türlü emperyalizme çanak tutabilmektedir. O yılların Yoldaşı YAŞAR KAYA(bu günün pkk basını GÜNDEM GAZETESİ’NİN sahibi,Anılarında Seniz gezmişi anlatıyor zaten)Hasan Cemal, Ertuğrul Özkök,Ali Kırca, M.A.Birand vb. SSCB nin çöküşü ile sallayacak bayrağı kalmayanların bu gün AB ve ABD ci olmaları ne kadar manidardır değilmi? Yani Deniz Gezmiş'in arkadaşlarının o gün ne dediği ve ne yaptığı değil, 40 yıl sonra ne dediği ve ne yaptığı üzerinden Deniz Gezmiş'i mi yargılıyor bu yazının sahibi ? Bunun ciddiye alınır bir yanı var mı ? Bugün MHP'nin vatanı satıyorlar, bölücülerle işbirliği yapıyorlar, yüce divanda vatana ihanetten yargılanacaklar dediği AKP'lilerin ne kadar eski ülkücü ? Kominist militan Necdet Adalı asıldıktan sonra sırf denge olsun diye asılan Mustafa Pehlivanlıoğlu mu???? Mustafa Pehlivanoğlu'nun savcılığa verdiği ifade ; "genel merkez'de abdullah çatlı'nın emrindeydik. hepimiz onun emrinde öldürme ve yaralama eylemlerini gerçekleştirdik. benim karıştığım balgat katliamı, çatlı'nın emriyle gerçekleştirildi. olayda kullanılan 12'li beretta tabancayı abdullah'tan aldım. silahları isa armağan niğde'den getirerek abdullah'a veriyor, abdullah da örgüte dağıtıyordu. balgat olayından sonra yakalanmamızın ardından isa armağan'ın bir arkadaşı 3,5 milyon lira parayı abdullah çatlı'ya götürerek bizim serbest bırakılmamızı sağlamasını istemiş. ancak çatlı istanbul'a yerleşip o parayla kuyumcu dükkanı açmış." Balgat Katliamı; silahsız, sivil tek suçları kahvehanede çay içmek olan insanların vahşice katletildikleri eylem. Bir katliam failini "sırf denge olsun diye asılan bir masum" olarak sunmak! yorum yapma ihtiyacı dahi duymuyorum. Bu katliama katılan İsa Armağan ve Mustafa Pehlivanoğlu suçlarını itiraf etmiş. Ve hem savcılıkta, hem mahkemede eylemi nasıl gerçekleştirdiklerini en ince ayrıntısına kadar anlatmıştır. Ayrıntılarda yer alanlar, bırakalım insan olanın yapamayacağı türden olamsını, insan olanın okumaya bile tahammül edemeyeceği türdendir. Ancak insanlıktan çıkmış barbar canavarlar böyle bir katliam düzenleyebilir. Bir insan ülkücü olabilir ancak, sırf ülkücü diye, sivillerin katledildiği bir katliamın faillerine "şehit" yakıştırması yapabiliyorsa söylenecek söz bulamam. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Arkadaşımızın kopyaladığı yazı alışık olduğumuz tarzda "ne anlatılıyor" diye baktığımızda sonuç elde edemeyeceğimiz bir yzı. Bu tüm dünyada bilinen bir gerçektir. Gençlik hareketlerinin üstüne, silahla, infazla işkenceyle gitmek onları militarize etmek, şiddete sevketmektir. Modern devletler, gençlik hareketlerine fikirlerini özgürce ifade edebilecekleri ortamı açar ve bunu engellemezki, gençler farklı yollara başvurmasın. Yav hiç girmeyeyim diyorum da. Yahu, o zamanlar Ülkücü camianın en önde gelen şahsiyetleri olup bugün anılarında hangi gizli servisle işbirliği yaptıkları, hangi gizli servis tarafından silah ve para yardımı gördüklerini, hangi gizli servisin adamlarıyla yurtdışında iş yaptıklarını yazanlar aynı kişiler değil mi ? Yahu bu nasıl bir mantık. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının herhangi bir gizli servisle işbirliği yaptığına, silah aldığına, para aldığına vs dair bir bilgi, bir belge var mı? Hadi tarafsız kaynakları geçtim, devletin istihbaret servisleri, emniyeti böyle bir delil buldular mı? Öte yandan Ülkücü harekete bakıyorsun en önde gelen adamları kendileri anlatıyor. Hangi gizli servilerin kendilerini nasıl kullandığını ayrıntılarıyla anlatıyorlar... Yani Deniz Gezmiş'in arkadaşlarının o gün ne dediği ve ne yaptığı değil, 40 yıl sonra ne dediği ve ne yaptığı üzerinden Deniz Gezmiş'i mi yargılıyor bu yazının sahibi ? Bunun ciddiye alınır bir yanı var mı ? Bugün MHP'nin vatanı satıyorlar, bölücülerle işbirliği yapıyorlar, yüce divanda vatana ihanetten yargılanacaklar dediği AKP'lilerin ne kadar eski ülkücü ? Mustafa Pehlivanoğlu'nun savcılığa verdiği ifade ; "genel merkez'de abdullah çatlı'nın emrindeydik. hepimiz onun emrinde öldürme ve yaralama eylemlerini gerçekleştirdik. benim karıştığım balgat katliamı, çatlı'nın emriyle gerçekleştirildi. olayda kullanılan 12'li beretta tabancayı abdullah'tan aldım. silahları isa armağan niğde'den getirerek abdullah'a veriyor, abdullah da örgüte dağıtıyordu. balgat olayından sonra yakalanmamızın ardından isa armağan'ın bir arkadaşı 3,5 milyon lira parayı abdullah çatlı'ya götürerek bizim serbest bırakılmamızı sağlamasını istemiş. ancak çatlı istanbul'a yerleşip o parayla kuyumcu dükkanı açmış." Balgat Katliamı; silahsız, sivil tek suçları kahvehanede çay içmek olan insanların vahşice katletildikleri eylem. Bir katliam failini "sırf denge olsun diye asılan bir masum" olarak sunmak! yorum yapma ihtiyacı dahi duymuyorum. Bu katliama katılan İsa Armağan ve Mustafa Pehlivanoğlu suçlarını itiraf etmiş. Ve hem savcılıkta, hem mahkemede eylemi nasıl gerçekleştirdiklerini en ince ayrıntısına kadar anlatmıştır. Ayrıntılarda yer alanlar, bırakalım insan olanın yapamayacağı türden olamsını, insan olanın okumaya bile tahammül edemeyeceği türdendir. Ancak insanlıktan çıkmış barbar canavarlar böyle bir katliam düzenleyebilir. Bir insan ülkücü olabilir ancak, sırf ülkücü diye, sivillerin katledildiği bir katliamın faillerine "şehit" yakıştırması yapabiliyorsa söylenecek söz bulamam. Bu konularda objektif yorum yapmak için insanda önce kör bir ideoloji saplantısı olmamalı. Ondan sonra ancak gerçeği görebilir, öncelikle şunu kabullenmemiz gerekir o dönemde insanlar kullanıldı… Bu gün bu gerçekler su yüzüne çıkıyor bunu inkar etmek akıl mantık işi değildir. Mustafa Pehlivanoğlu da kullanıldı, Deniz Gezmişte kullanıldı. Bu gün sağcısı solcusu demeden herkes darbecilerin yargılanmasını ve gerçeklerin ortaya çıkmasını istiyor. Bir kesim’de nedense bu gerçeği isteyeceğine eski yaraları kaşıyıp nifak tohumları ekiyor. Sıkıyönetim Mahkemesi Hakimi Ali Fahir Kayacan, anılarını anlatırken Solcu gençlerden Adalı'nın infazından sonra denge sağlanmak için Mustafa Pehlivanoğlu asılmıştır diyor. Atatürk ün kominizim ile ilgili sözlerine, gerçekle alakası olmayan sonradan uydurulmuş sözler deyip te bu gerçeğe gölge düşürenler nedense Mustafa Pehlivan oğlunun savcılıktaki itirafına bu gözle bakmıyor. Oysa daha düne kadar bas,bas bağırarak söylüyordu rahmetli Muhsin Yazıcı oğlu, üzerime bir çok iftira atıldı tam 7,5 sene, hakkımda hiçbir yargı kararı olmadan ‘tutuklu’ olarak zindanlarda yattmı. Üstelik bunun da 5,5 senesini 2,5 metrekarelik bir hücrede geçirdim insanlık dışı işkenceler gördüm. Diyordu. Bana iftira atanlar benden özür dilediler, işkence altında bana bunu söylettiler dediler. Onlar hala hayattalar, konuşturun bu iftiraları üzerimden kaldırın diyordu. Yine aynı olay Sivas katliamı, Muhsin Yazıcıoğlunun yaptırdığı yaygarası verildi oysa 30 insanın hayatını bbp nin kurtardığı ortaya çıktı. Nedense kimse bundan söz etmedi. Yine Bir canlı yayında Rahmetli Muhsin Yazıcı oğlu arayın ve Arif sağ ile görüşün o canlı şahittir o 30 kişinin içinde Arif sağ da vardı, dedi. Bu güne kadar neredeyse sevgili Arif Sağ?Böylesi bir minnet borcunda bile ideolojiler daha ağır gelebiliyorsa insanlık ölmüş demektir. En son bir gazetenin röportajında açıkladı bbp bize yardımcı oldu diye. Şimdi Mustafa Pehlivan oğlunun ailesi diğer arkadaşlarını yakalatmak için işkence altında ifade alındığını söylüyor. Şimdi buna ne diyeceksiniz? Bir gerçek var ki bu insanlar kullanıldılar… Bu gün kullanılmadıklarını iddia edenler kesinlikle her hangi bir yerden bir menfaati vardır, ya da nemalanıyordur. Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Sayin kaplan-200, sunu unutmayin, Türkiye'de insanlar mafya ceteleriyle, kiralik katiller toplulugu ile, taseronluk yapanlar ile gercekten halkin yaninda olanlari iyi ayirt edebiliyor. Cetelerin, taseron gruplarin ve katil topluluklarinin acisi Deniz Gezmis ve arkadaslari gibi dürüst ve halkin asla unutamadigi, her dönem bagrina bastigi genclerinin olmamasi. Hazmedemeyip, olup olamdik camur atacaklarina Deniz Gezmis ve arkadaslarinin hayatini iyi kavrayip kendilerine örnek alsalar bu üllede cok seyler kolay ve hizli degisecek ammmaaaaa. Adamlarin övdükleri ve arkalarindan gittikleri Nihal Atsiz gibi irkciligini itiraf eden bir fasist, Catli gibi kiralik mafya babasi, Agca gibi her para veren icin adam öldüren kafayi yemis bir katil,...... Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Arkadaşımızın kopyaladığı yazı alışık olduğumuz tarzda "ne anlatılıyor" diye baktığımızda sonuç elde edemeyeceğimiz bir yzı. Bu ülkede idam edilenlerin bu 3 kişiden ibaret olmaması Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını haklı ve meşru mu kılıyor. Haa tamam o zaman mı dememiz gerekiyor ? Yalan ve iftira. Devasa bir Türk bayrağı asmışlardı Okulun çatısından aşağıya doğru. Hayır 68 döneminin en ünlü fotoğraflarından birisi olmasa, belki bilmiyordur bu yazıyı hazırlayan diyeceğim ya... Yine yalan ve iftira ; Ben Amerikan emperyalizmine, Sovyet revizyonizmine, Romen soytarılığına, Bulgar dalkavukluğuna karşı bir Türk devrimcisiyim. Deniz Gezmiş ve arkadaşları Çekoslovakya'nın işgalinin ertesi günü Sovyet Büyükelçiliğinin önünde protesto düzenledi. Atatürk'ün Sosyalizm hakkındaki yaklaşımı bu rejimin iyi ve uygun bir rejim olduğu, ancak Türkiye'de sosyalist sistemin ihtiyaç duyduğu bir işçi sınıfı olmadığı için, Türkiye'de söz konusu tarihlerde uygulanmasının mümkün olmadığı yönündedir. Herkes açıp, Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik rejiminin ne olacağının tartışılıp karara bağlandığı, İzmir İktisat Kongresi konuşmalarını okuyabilir. Ayrıca kalınlaştırdığım cümleler Atatürk'e ait değildir. Eskişehir Gazetesi'nin tüm nüshaları da milli kütüphanede saklanmaktadır ve ne böyle bir haber vardır. Ne de böyle bir söz. Yıllar sonra uydurulmuş bir efsanedir. Bu bayat söylemi, daha önce bu forumda da çok gördük. Fakat "neye dayanarak bunu söylüyorsunuz" dediğimiz her seferinde bireylerin kendi hayal dünyaları dışında hiçbir dayanak ortaya koyduklarını göremedik. Deniz Gezmiş ve arkadaşları anti-sovyetiktir. "Yok aslında değillerdi ben biliyorum bana malum oluyor"u aşan bir bilgisi veya dayanağı olanı da hiç görmedik. Filistin'de, El Fetih kampında FKÖ komutanları tarafından eğitilmişlerdir. Tüm Ortadoğu ve hatta Avrupa ülkelerinden gençler gönüllü olarak Filistin'e gelmekte, ve İsrail'e karşı savaşmak için El Fetih kamplarında eğitim almakta idi. Deniz Gezmiş'in, hangi kampta kaldığı, hangi Filistinli komutanlar tarafından eğitildiği, binlerce kaynakta bahsedilen bilgilerdir. Bu yazının yazarı, "burada değinmeyeceğim" diyerek aklınca kara çalmaya çalışmış. Buna benzer uydurmaları daha öncede duyduk. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Suriye'de Sovyet kamplarında eğitildiğini idda edip, doğrusu yazılınca ne laf oyunlarıyla durumu kurtarmaya çalıştıklarını da gördük Meşru kılmıyor ama idam yanlız bu 3 kişiye yapılmış gibi gösterilmesinin art niyetini göstermeye çalışıyoruz. Sistematik ve danışıklı yazılarla medyada sokalarda bir ideoljinin simgesine getirilip karşı tarafında aynı acıları yaşadığını,yani iki tarafında nasıl oyuna getirildiğinin gösterilmesi tarafındanım . O dönemi bugüne uyarlayıp yumuşatmak için 68 kuşağının en ünlü fotoğrafı diye kamufle etmeye açlışıyorlar.. O günün kuşakları hala yaşıyor sıradan insanlara sorun bakalım elinden orak çekiçli sovyet bayrakları varmıydı yokmuydu diye. O nedenlemi Filistinden geldikten sonra rus silahları ile birlikte yakalandı. ‘’Komünizm, Türk Dünyası'nın en büyük tehlikesidir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir’’ Tarihe yenilikmi getiriyorsunuz nerden çıkardınız Atatürk böyle birşey söylememiştir diye. Sizce Atatürk kominizmi isteyen bir lidermiydi ? Atatürk'e atılan iftiradan başka birşey değildir bu söylediğiniz. Atatürk özellikle komünist ideolojinin zararı üzerinde durmuş ve komünizmi “ezilmesi gereken” bir unsur olarak tanımlamıştır bu söz yalnız ''Komünizm, Türk Dünyası'nın en büyük tehlikesidir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir''sözleriylede ibaret değildir.bunun gibi bir çok sözlerine raslaya bilirsiniz. Türkiye hiç bir zaman komünist olmayacaktır. Çünkü Türk hükümetinin ilk amacı halka özgürlük ve mutluluk vermek, askerlerimize olduğu kadar sivil halka da iyi bakmaktır.” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt 3, S. 99)Daha önce bunun gibi bir çok yazılar yazdık konuyu uzatma gereği duymuyorum. Onun inandığı Marksist ve Leninist ideoloji Atatürk’ün kurduğu üniter Türkiye Cumhuriyetine ters dediğimizde karşı geliyorsun... Ya arkadaşım hani sizin yerinize başkası olmuş olsaydı ''ya bilmiyor, ama kendini kanıtlamak için birşeyler anlatmaya çalışıor, eline yüzüne bulaştırıyor diyeceğim''Sizde biliyorsunuzki Deniz gezmişin ideolojisi açık ve nettir. Ölürken bile son sözlerinde söylemiştir ‘Yaşasın Marksizm-Leninizmin ‘yüce’ ideolojisi diye, Oysa Atatürk’ün kurduğu üniter Türkiye Cumhuriyetini yıkma amacı olmadığını düşünmek kusura bakmayın ama dünyaya kör bakmak demektir. Şimdi bu durumu bu hale getirip anlatmak kadar komik birşey olamaz. Yahu arkadaşım Adam ceza evinden kaçıp filistine yardım için gidecek öylemi !Ya dam kendi üklesinde devrim yapacam diye savaş veriyor zaten, kendi ülkesinde sorunları varken filistine israile karşı gitti demeniz kadar komik birşey olamaz. .inanın çok komik bir durum..Düşünün kendi ülkende devrim yapmaya kalkıyor müebbet hapis alınca kaçıyorsun ve başka bir ülkeye üstelik KOMİNİZM İÇİN CANINI BİLE VERENLER Filistinde Müslümanlara yardıma gidiyor... Ya arkadaşım insanları siz ne olarak görüyorsunuz,kör ideolji saplantısı haricinde hangi aklı selime böyle bir sebep suna bilirsin. Üstelik eğitim bittikten sonra kendi ülkende uyguluyorsun bu aldığım eğitimi !Üstelik rus silahları ile !! Buna benzer uydurmaları daha öncede duyduk. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Suriye'de Sovyet kamplarında eğitildiğini idda edip, doğrusu yazılınca ne laf oyunlarıyla durumu kurtarmaya çalıştıklarını da gördük Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Deniz Gezmis ve arkadaslarina tahammülsüzlük devlet görevlileri icerisinde halaa devam etmektedir. Bu devlet ilericileri ve demokratlari ezelden beri cine sindirememistir. Denizleri överseniz, linç edilirsiniz Muğla Milas'ta, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) üyeleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın 38. ölüm yıldönümünde düzenledikleri anma etkinliği için afiş asıp el ilanları dağıtmak isteyince kaymakamlık 'Dur' dedi. Anma etkinliğinin ‘suç ve suçluyu övme’ anlamına geleceğini savunan Mi-las Kaymakamlığı, ÖDP’lilere “Bunları dağıtır ve asarsanız linç edilirsiniz” diye ‘uyarıda’ bulundu. Radikal gazetesinden İsmail Saymaz’ın haberi şöyle: ÖDP Milas İlçe Örgütü; Gezmiş, Aslan ve İnan’ın 38 yıl önce idam edilmelerinin yıldönümünde ilçede amfi tiyatroda gerçekleştirdiği etkinlik için afiş ve el ilanı bastırdı. Afiş üzerinde üç gençlik önderinin fotoğrafları, fotoğrafın üzerinde ise ‘Geçmişten Geleceğe Denizlerce Çoğalarak’ yazıyordu. El ilanında ise yine Gezmiş ve arkadaşlarının bir fotoğrafı ile şair Sunay Akın’a ait ‘Kim bilir kaç yunus görmüş, kaç Deniz Gezmiş’ dizeleriyle biten şiir vardı. ÖDP’liler afişleri ilçede asabilmek, el ilanlarını dağıtabilmek için kaymakamlığa başvurdu. Fakat Milas Kaymakamlığı, Gezmiş ve arkadaşlarını anma etkinliğinin ‘Suçu ve suçluyu övme suçu’ oluşturacağını iddia etti. ÖDP’lilerin ‘linçe uğrayabileceğini’ savundu: “Son günlerde meydana gelen olaylar göz önünde bulundurulduğundan; halkın genel kullanımına açık olan yerlerde bu ibareli afişlerin ve el ilanlarının asılması ve dağıtılması halinde farklı görüşlere mensup gruplar başta olmak üzere başka şahıslarca sözlü veya fiili saldırıda bulunulabileceği ve afiş ve el ilanların asan ve dağıtanlara karşı olumsuz tepkilerin oluşabileceği, müessif olaylara sebebiyet verilebileceği değerlendirildiğinden...” Buna göre Milas Kaymakamlığı, yasaklama getirdi. Tunceli’de anma serbest Geçen yıl Tunceli’de, parti binasının dış duvarına Gezmiş, Aslan ve İnan’ın fotoğraflarının olduğu afişi astığı için yargılanan Emek Partisi (EMEP) İl Başkanı Hüseyin Tunç, beraat etmişti. Kaynak:-http://www.birgun.net/actuels_index.php?news_code=1273224921&year=2010&month=05&day=07- Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Deniz Gezmis ve arkadaslarinin cellati tek basina kaldi, ölümü dahi sanki bir ilahi gücün cezasi gibi bogazinda kemik kalip bogularak ölmesi, o nun ne kadar zavalli oldugunun göstergesi. Ama Deniz'ler hala binlerce seveni tarafindan coskuyla aniliyorlar. Cellat yalnız, Denizler binlerle... Denizler dün birçok ilde yapılan etkinliklerle anıldı. Yapılan etkinliklerde Denizlerin mücadelesinin bugüne ışık tuttuğu ifade edildi. Üç Fidan, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan bir 6 Mayıs’ta daha, Karşıyaka Mezarlığı’nda adeta miting gibi bir katılımla anıldı. Binlerce kişi hep bir ağızdan “Devrim ve sosyalizm” diyerek, Denizlerin yolundan gideceğini ilan ederken, üç fidanın idam emrini veren Ali Elverdi’nin gazete köşelerinde ancak yer bulabilen ölümü akıllara geldi. Denizlerin yoldaşı Aydın Çubukçu, Denizlerin celladının sessiz, sedasız gömülmesine atıfta bulunarak, “egemenlere hizmet ne kadar sefil bir şeymiş” dedi. Denizleri anmak için gelenler dün sabahtan itibaren Karşıyaka Mezarlığı’nı, Denizlerin mezarlarını adeta miting alanına çevirdiler. Gün boyunca gruplar halinde ya da bireysel olarak gelenler Denizlerin mezarını çiçek bahçesine çevirdiler. Ankara’daki ortak anma için Ankara’nın dört bir köşesinden gelenler saat 11.30’dan itibaren 2 No’lu Kapı’da buluştular. Emek Partisi, Barış ve Demokrasi Partisi, EDP, SDP, ESP, TÖP, KESK Ankara Şubeler Platformu, 78’liler Girişimi, Kızılırmak Yerel Dernekler Federasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Alevi Bektaşi Federasyonu’nun ortak anmasına, Denizlerin “Şekibe Ablası” Şekibe Çelenk de geldi. BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak, Eş Başkan Yardımcıları Tuncer Bakırhan ve milletvekilleri Şerafettin Halis, Sebahat Tuncel, EMEP Genel Başkan Yardımcıları Haydar Kaya, Selma Gürkan ile Denizlerin yoldaşı Mustafa Yalçıner, Maden Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Torun, SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun, Tüm Bel-Sen Genel Başkanı Vicdan Baykara’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi de katıldı. Keçiören’in Ovacık Mahallesi’nden vatandaşlar ve atık kağıt işçileri de anmaya pankart açarak katıldılar. ‘BUGÜNE IŞIK TUTUYORLAR’ Özellikleri liseli gençlerin yoğun katıldığı anmaya, Emek Gençliği kitlesel katıldı. Emek Gençliği üyeleri Denizlerin son sözlerinin Türkçe ve Kürtçe yazıldığı pankartlar taşıdılar. Deniz, Yusuf ve Hüseyin için yapılan saygı duruşunun ardından kurumlar adına ortak açıklamayı 78’liler Girişimi Sözcüsü Hüseyin Gevher okudu. Gevher, “Bizler Denizlerin, Hüseyinleri, Yusufların önderlik ettikleri ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesini, özgürlük, demokrasi sosyalizm ideallerini yarına taşıma görevi ve sorumluluk bilinciyle bir aradayız” dedi. Denizlerin 38 yıldır kurtuluşu uğruna can verdikleri işçiler, emekçiler ve ezilen halklar tarafından büyük bir coşkuyla kutlandığını vurgulayan Gevher, onların emperyalizme ve sömürüye karşı mücadelede işçi sınıfı ve emekçi halkı birleştirme çabalarının bugüne de ışık tuttuğunu söyledi. Gevher, “İşte TEKEL, Sinter işçileri, taşerona direnen belediye ve hastane işçileri, Çemen Tekstil işçileri, üretici köylüler, besiciler...Bugün Deniz, Yusuf, Hüseyin olmanın yolu işsizliğe, yoksulluğa, örgütsüzlüğe karşı mücadeleden geçmektedir” diye konuştu. ‘O KÖPRÜ BİZİ HALKLARIN KARDEŞLİĞİNE TAŞIYACAK’ Gevher’in ardından Denizlerin avukatı, ağabeyi Halit Çelenk’in mesajını “Denizlerin ablası” Şekibe Çelenk okudu. Ardından Denizlerin yoldaşları Aydın Çubukçu ve Mustafa Yalçıner kürsüye birlikte çıktılar. Aydın Çubukçu’nun ardından konuşan BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak, “Denizler öyle bir mücadele mirası ektiler ki, tüm devrimciler aynı mirastan beslenerek güçlendiler” diye konuştu. Mazlum Doğan, Haki Karer ve Kemal Pir’in de Denizlerin mücadelesini mücadelelerinde yaşattıklarını kaydeden Kışanak, bu ortak mücadele mirası nedeniyle tüm provokasyonlara, tüm ırkçı kışkırtmalara rağmen halkların kardeşliğinin zedelenmediğini söyledi. Kışanak, “Bu ülkede halkların kardeşliğinin mayası öylesine güçlü çalınmıştır ki, bozmaya kimsenin gücü yetmez” dedi. Deniz Gezmişlerin Zap Suyu üzerine yaptıkları kardeşlik köprüsünün kontgerilla tarafından yıkıldığını hatırlatan Kışanak, “O köprü bilincimizde, mücadelemizde yaşıyor. O köprü bizi aydınlık Türkiye’ye, halkların kardeşliğine, eşitlik ve demokrasiye taşıyacak. Önümüz, yönümüz, ufkumuz, devrimci yoldaşlarımızın önümüze koyduğu hedeftir” diye konuştu. Kışanak, Denizlerin hayalini kurduğu emeğin hakkının alındığı, adalet, eşitlik ve halkların kardeşliğinin yaşandığı bir Türkiye’ye ulaşmak için güç birliği çağrısı yaptı. BİLGİ VE DEMİRKOL’DAN MESAJ Daha sonra Kapital’in çevirmeni yazar Alaattin Bilgi’nin 1 Mayıs öncesi gazetemizde de yayınlanan mesajı okundu. Anmada, yazar Vedat Demirkol’un 6 Mayıs dolayısıyla Emek Partisi’ne gönderdiği mesaj okundu. Mesajında, sağlık sorunları nedeniyle anmaya katılamamanın üzüntüsünü yaşadığını belirten Demirkol şunları ifade etti: “Partili yoldaşlarım bilsinler ki, düşüncelerim ve duygularımla bu 3 fidanın savaşımını desteklemekteyim. Onlar hiç kimseyi öldürmeden savaşmışlardı. Suçları halkların ezilmemesi için savaşmaları idi. Tüm dostlarımın savaşımına candan katılır, saygılar sunarım”. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmeden önceki son sözleri hep bir ağızdan okundu. SEVGİ SELİ Anmanın ardından kitle Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın mezarlarına karanfiller bıraktılar. Kimileri onlar için birer sigara yakarak mezarının başına koydu, kimi de onlar için türküler, marşlar söyledi. Kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk binlerce kişinin oluşturduğu kalabalık nedeniyle mezarlarının başında zaman zaman izdiham yaşandı. Emek Gençliği üyeleri de Denizlerin mezarları başında onların bağımsız, demokratik bir Türkiye, sınıfsız, sömürüsüz bir dünya özlemleri hayat bulana kadar mücadele sözü verdiler. EMEP üyeleri de taşıdıkları dövizlerde 26 Mayıs genel grevine güçlü katılım çağrısı yaptılar. Anmaya Türk-İş’e bağlı Tez Koop-İş Ankara 2 Nolu Şube, Petrol-İş Ankara Şube ve Yol-İş Ankara 3 Nolu Şube yöneticileri, ASMMMO Yönetim Kurulu üyesi Erkan Arslan ve Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay da katıldı. DİSK’e bağlı Genel-İş ve Sosyal-İş üye ve yöneticileri de anmada yer aldılar. Diğer yandan ortak anma öncesi CHP üyeleri de Denizlerin mezarını ziyaret etti. CHP’nin katılımı geçmiş yıllara göre kalabalık olurken, CHP gençlik kollarının “Denizlerin yolundayız” sloganı atması dikkat çekti. TKP, ÖDP, EHP ve Halkevleri ise ayrı anma düzenlediler. (Ankara/EVRENSEL) ‘ONLAR O BÜYÜK GÜNDE DE ANILACAK’ Denizlerin mücadele arkadaşı, EMEP Genel Başkan Yardımcısı, Hayat Televizyonu Genel Yayın Yönetmeni Aydın Çubukçu’nun Karşıyaka Mezarlığı’ndaki konuşması: Denizlerin kardeşleri merhaba. Bir 6 Mayıs’ta yine beraberiz. Büyüyerek beraberiz, çoğalarak beraberiz, güçlenerek beraberiz. Önümüzde ne kadar zorlu ve uzun bir yol olursa olsun, er geç sosyalizm hedefine ulaşacağımızın bilinciyle her 6 Mayıs’ta Denizleri, binlerce çoğalarak, yanımıza katarak ilerliyoruz. Denizler çoğalıyor, Denizler güçleniyor, Denizler her gün daha genç, her gün daha güçlü olarak sosyalizmin, devrimin yolunda ilerlemeye devam ediyor. Onları asanlar ‘ibreti alem olacak’ demişlerdi. Yani ‘bundan sonrakiler korkacaklar, bundan sonrakiler yılacaklar. Onların ipte sallanışını görenler bir daha bu yola girmeyecekler’ demişlerdi. Ne kadar yanılmışlar, ne kadar korkakmışlar aslında. İşçiler ve emekçiler yılmadılar. Onların istediği gibi bir ibret almadılar. Daha da güçlenerek ilerlediler. Ama tarihte eğer ibret almak diye bir şey varsa biz yakın bir zamanda çok acı bir ibret aldık. Hakim sınıflara hizmet etmek ne sefil bir şeymiş arkadaşlar. Ne acınacak bir şeymiş. (Ali Elverdi’yi kastederek) siyah bir tabutta doğru dürüst helalleşmeden gömüldü cellat. Böyle bir ibret, böyle bir dersi acaba onlar alacaklar mı? İşte Denizler, Hüseyinler, Yusuflar, Mahirler, İbrahimler dimdik ayaktalar. Halkın kalbinde ve mücadelesinde her geçen gün daha diri, daha canlı ayaktalar. (Cellatları kastederek) Ama onların yaşadığından bile haberimiz yoktu, ölünce duyduk ki yaşıyorlarmış. Meğer yaşıyorlarmış. Hizmetlerinde kullandıkları bir aracıyı nasıl değer bilmezce gömdüler, nasıl ibreti alem olsun diye önümüze koydular. Büyük derstir ve bilelim ki egemen sınıflara hizmet ancak böyle ödüllendirilir. Hayattaki bütün değerleri çiğneyen, gençliği, kadınları, işçileri, emekçileri ezilen halkları hiçe sayan, bir zihniyetin hizmetinde olmanın sonucu ancak onların kendilerine verdiği değer kadardır. Biz, bizim için mücadele edenleri, bizim için ipi göğüsleyenleri; niçin savaştıklarını bilerek bilincimizle olduğu kadar sevgimizle de sonsuza kadar yaşatırız. Biz halkız, biz işçileriz, biz ezilen halklarız. Kadınlarız, gençleriz, çocuklarız. Siz kimsiniz? siz kimsiniz? Hiç, hiç, hiç. Tarihin önünde bir çöpten fazla değeriniz yok. Unutulacaksınız ve şimdiden unutuldunuz. Biz intikam peşinde değiliz ama tarih öcünü almayı biliyor. Deniz, Yusuf, Hüseyin her zaman olduğu gibi yine önümüzde, yine yanımızda güçlenerek bu mücadelenin zafere kadar gitmesinde bizimle beraber olacaklar. Tarih, kendisini ileri doğru çeviren o büyük tekerlek, işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen halkların büyük gücü egemen, barış ve sonsuz özgürlük dünyasını kurana kadar biz, sizi anacağız. Ondan sonra da anılacaksınız. O büyük günü görenler geriye dönüp baktıklarında, ‘işte’ diyecekler, ‘işte hayaliniz gerçekleşti’. Bu büyük güne ulaşana kadar, her gün daha büyük bir çığ halinde, ezilenlerin kavgası, ezenleri ebediyen tarihten silerek devam edecek. Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm. Yaşasın Deniz, Yaşasın Hüseyin, Yaşasın Yusuf DENİZLERİN MÜCADELESİ EGEMENLERİ KORKUTUYOR Halit Çelenk’in 6 Mayıs 2010 Mesajı (Şekibe Çelenk okudu) Denizseverler, Yusufseverler, Hüseyinseverler, Hepinize sevgilerimi sunuyorum. Düştüm ve sol bacağım beş yerden kırıldı. Ameliyat oldum. Üç buçuk aydan beri evimde yatıyorum. Yürüyemiyorum. Bu nedenle çok istediğim halde sevgili Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in mezarına bugün gelemedim. Oysa infazlardan bu yana her 6 Mayıs sabahı oraya gelir, sevgili dostlarımla ve sizlerle birlikte olurdum. Bu kez bu beraberlikten yoksun kaldığım için çok üzgünüm. Bursa’da Nilüfer Belediyesi tarafından Denizler anısına yaptırılan Üç Fidan heykelinin açılışına da davetli olduğum halde bu durumum nedeniyle gidemedim. Karl Marx’ın Kapital adlı yapıtını dilimize kazandıran Çevirmen/Yazar Alaaddin Bilgi Evrensel gazetesinin 28 Nisan 2010 tarihli sayısında bu olayı ve bu toplantıya katılamayışımın nedenlerini anlattı. Tarihsel önemli kişiliğe sahip olan büyük insanlarla Denizleri karşılaştıran bu yazıda geçen yıl 6 Mayıs’ta Deniz’lerin mezarında çekilen benim, Deniz’lerin ablaları Şekibe’nin ve Alaaddin Bilgi’nin fotoğrafları yayınlandı. Bugün o fotoğraftaki yerimi alamamanın acısını yüreğimde taşıyorum. Bundan sonra her 6 Mayıs’ta beraber olacağız. Son yıllarda Denizlerle ilgili hemen her etkinlikle ilgili dava açılıyor. Onların onurlu duruşları, dünya görüşleri, inançları ve sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için verdikleri mücadele, aradan bunca yıl geçmesine rağmen, sermaye sınıfı ve onun temsilcisi siyasal iktidarları korkutuyor. Ve yine bu nedenle, Denizler Türkiye emekçi sınıfının yükselen bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinde bayrak olmaya ve her yeni direnişte bir kez daha yeşermeye devam ediyorlar. Deniz’i, Yusuf’u, Hüseyin’i kucaklarken sizlere de en içten sevgilerimi sunuyorum. Kaynak: -http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=68949- Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 bogularak ölmesi, Bu hiç bir şeyi göstermez. Hepimiz bir nedene bağlı olarak öleceğiz. Hele belli bir yaşa gelince çok sıradan şeyler de neden olabilir. Hatta bunlar neden olmaktan çıkar, bahane durumuna gelir. Adı anılıp anılmama konusuna gelince, bu hep böyledir. Çok eskiye gitmeye gerek yok, Öcalan'ın hükmünü veren hakimin adını daha bugün kim hatırlıyor? Kimse hatırlamaz. Öcalan'ın adını ise Türkiye'de bilmeyen çocuk bile yoktur. İdam cezası kalkmamış olsa uygulanacaktı. İkide bir bu sakat örnek verilip durulur. Bunda hiç bir keramet yoktur, bu her zaman böyle olur. İnsanların işi gücü yok da hakimin adını mı aklında tutacak? Görevini yapan bir görevli işte, akılda tutacak bir şey yok. Şimdi bu Öcalan'ın bir cani ve onu mahkum eden hakimin yerinde bir karar vermiş olması gerçeğini değiştiriyor mu? Hayır... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Bütün bu tartismalarla nereye varilmaya calisiliyor.Dün Deniz Gezmislerin yapmaya calistigini bugün AKP yaptigi icin mi o günün Denizcileri simdi AKP'nin yanindalar? Gercekten saglikli bir tartisma olursa herkes faydalanir. saygilarla Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Yani ne diyeyim dostum gerçekten büyük bir kavram karmaşası ve Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına haksızlık gördüm yazında. Deniz Gezmiş'in bu söylediği Atatürk'ün sürekli vurgu yaptığı ve söylediğinden farklı birşey değildir. Atatürk, Nutuk'ta, Meclis konuşmalarında, gönderdiği emirlerinde sürekli "Kürtler ve Türklerin kardeşliği"ne vurgu yapmamış mıdır ? Türkiye Cumhuriyeti yasalarınca "Türk" kavramı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi tanımlıyor olması üzerinden yanlış bir mantık yürütüyorsun. Zira, Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce bu kavram neyi tanımlıyordu ? Hem Türk, hem de Kürt elbette etnik birer adlandırmadır aynı zamanda. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olmayan, Kırgızlar, Azeriler, Türkmenler, Kazaklar, Özbekler Türküz dediklerinde Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olduklarını mı ifade etmiş oluyorlar ? Bu insanlara ne diyoruz biz? Ne diye tanımlıyoruz onları? Onlara Türk dediğimizde ulusumuzun bir parçası mı oluyorlar ? Polis, izni olmadan Türkiye'de çalışanları yakalayınca sınırdışı ediyor... Bir ülkenin, ilkeleri, mili konularda kabul ettiği esasları, vatandaşlık tanımı ayrı bir konudur. Bu işin yasal ve devlet nezninde ilkesel, yaklaşımsal boyutudur. Ancak yasalarda "Türk" ismi, tüm vatandaşları ifade eden bir isim olarak kabul edildi diye, etnik anlamını yitirmez. Türk ismi, devlet ve sözcüleri tarafından zikredildiğinde ifade ettiği anlam ile, onlarca ülkenin vatandaşını kapsayan bir insan kütlesini etnik olarak ifade eden isim olma özelliği birbirinden farklıdır. Kavramların mantığı, senin eleştirini kabul eder mi dostum ? "Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği" söylemine getirdiğin eleştiriyi gerçekten son derece zorlama ve ilgisiz buldum ne yazık ki. Deniz Gezmiş, Bu konudaki yaklaşımı budur. İki halkın kardeş olduğunu, ve bu iki kardeş halkın, emperyalistlerin propagandalarına, teşviklerine rağmen "Tam bağımsız Türkiye" için birlikte mücadele edip, birlikte savaşmaları gerektiğini savunmaktadır. Ve bu yaklaşım, hem Milli Mücadele'nin, hem de Atatürk'ün yaklaşımından zerre farklı bir yaklaşım değildir. Zira aynı şeyi Deniz Gezmiş'ten onlarca yıl önce Atatürk söylemiştir. Daha doğrusu sürekli bunu vurgulamıştır. Cyrano, Atatürk'ün, "Ulusal Kimlik" oluşmadan önce bu tür söylemlerde bulunduğunu biliyorum; Fakat daha sonrasında, Ulusal Kimlik oluştuktan sonra dile getirilen böyle bir yaklaşımın da çok gereksiz olduğunu düşünüyorum. Baktığımız zaman Türkiye'de sadece Türk etnisitesi yok... Yalnızca Kürt etnisitesi de yok... Fakat sadece bu iki etnisite üzerinden bir savununun gerçekleştirilmesini, en azından gereksiz buluyorum. Deniz Gezmiş, iki halkın kardeş olduğunu ifade edebilir; Bende Türkiye'de bunlardan başka halkların da var olduğundan hareket ederek, Gereksiz bir yaklaşım olarak tanımlıyorum bunu. Çünkü büyük bir kavram karmaşasına yol açıyor gibi geliyor bana; Senin söylemek istediğini ben kavrıyorum, Fakat Kürt Etnik Milliyetçisi birisi, bunun karşısında şöyle bir ifade sergiliyor: "Bak görüyor musun, Deniz Gezmiş bile ne söylemiş! Kürtler ayrı millet, Türkler ayrı millet!" Buradan senin ifade ettiğin gibi bir anlamı algılamıyor işte. Bu açıdan rahatsız edici bir tanımlama olarak düşünüyorum. Ama o zaman şöyle bir algıyı yeniden irdelemem lazım sanırım: Mustafa Kemal'in, örneğin Kürtler ile ilgili söylemleri de bugün kimi kesimlerce yanlış anlamlandırılarak "O bize otokrasi tanıyacaktı" biçiminde yorumlanıyor... Ben de özeleştiri yapacaksam eğer; Öyle görünüyor ki Deniz Gezmiş'in bu ifadesini yanlış anlamlandırmış olmalıyım onlar gibi! Olabilir... Dur bir yeniden düşüneyim ben bunu... Uyarın için teşekkürler dostum... Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Deniz Gezmis ve arkadaslarinin cellati tek basina kaldi, ölümü dahi sanki bir ilahi gücün cezasi gibi bogazinda kemik kalip bogularak ölmesi, o nun ne kadar zavalli oldugunun göstergesi. Ama Deniz'ler hala binlerce seveni tarafindan coskuyla aniliyorlar. Siz ilahi adalete inanıyormusunuz? Alıntı
Φ ''biji tirkiye'' Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2010 Cyrano, Atatürk'ün, "Ulusal Kimlik" oluşmadan önce bu tür söylemlerde bulunduğunu biliyorum; Fakat daha sonrasında, Ulusal Kimlik oluştuktan sonra dile getirilen böyle bir yaklaşımın da çok gereksiz olduğunu düşünüyorum. Baktığımız zaman Türkiye'de sadece Türk etnisitesi yok... Yalnızca Kürt etnisitesi de yok... Fakat sadece bu iki etnisite üzerinden bir savununun gerçekleştirilmesini, en azından gereksiz buluyorum. Deniz Gezmiş, iki halkın kardeş olduğunu ifade edebilir; Bende Türkiye'de bunlardan başka halkların da var olduğundan hareket ederek, Gereksiz bir yaklaşım olarak tanımlıyorum bunu. Çünkü büyük bir kavram karmaşasına yol açıyor gibi geliyor bana; Senin söylemek istediğini ben kavrıyorum, Fakat Kürt Etnik Milliyetçisi birisi, bunun karşısında şöyle bir ifade sergiliyor: "Bak görüyor musun, Deniz Gezmiş bile ne söylemiş! Kürtler ayrı millet, Türkler ayrı millet!" Buradan senin ifade ettiğin gibi bir anlamı algılamıyor işte. Bu açıdan rahatsız edici bir tanımlama olarak düşünüyorum. Ama o zaman şöyle bir algıyı yeniden irdelemem lazım sanırım: Mustafa Kemal'in, örneğin Kürtler ile ilgili söylemleri de bugün kimi kesimlerce yanlış anlamlandırılarak "O bize otokrasi tanıyacaktı" biçiminde yorumlanıyor... Ben de özeleştiri yapacaksam eğer; Öyle görünüyor ki Deniz Gezmiş'in bu ifadesini yanlış anlamlandırmış olmalıyım onlar gibi! Olabilir... Dur bir yeniden düşüneyim ben bunu... Uyarın için teşekkürler dostum... Peki ben sorayım ozaman; Atatürk kurtuluş savaşı olup,ülke toprakları kurtuluncaya kadar neden ''Tek Dil,Tek Bayrak,Tek Millet'' dememiştir? Atatürk neden ''Kuracağımız yeni ülke Laik olacak,kız çocuklarınız başörtülü olarak okullara alınmayacak dememiştir? Atatürk neden yaşadığınız bölgenin ismini,şehir,kasaba ve köylerinizin ismini değiştireceğiz dememiştir? Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Bütün bu tartismalarla nereye varilmaya calisiliyor.Dün Deniz Gezmislerin yapmaya calistigini bugün AKP yaptigi icin mi o günün Denizcileri simdi AKP'nin yanindalar? Gercekten saglikli bir tartisma olursa herkes faydalanir. saygilarla Sağlıklı bir tartışma olması için, sağlıklı bilgier ortaya koymak gerekir. Deniz Gezmiş çok geniş bir öğrenci kitlesinin lideri idi. Deniz Gezmiş'lerin o zamanlar yapmaya çalıştıkları, karşı devrim ile durdurulan Atatürk devrimlerini (burjuva devrimi) tamamlamaktır. (bu arada kavramın anlamını bilmeyenler gelip bana vay efendim Atatürk burjuva mıydı gibi şeyler söylemesinler. Burjuva devrimi; feodalizmi, yapıları, kurumları ve sosyal etkileriyle ortadan kaldırıp, dini ve dini özneleri, siyasal, hukuki alandan temizleyip, demokratik bir siyasal rejim ile kapitalist bir ekonomi yaratmak için yapılan köklü değişiklere verilen isimdir sosyolojide) Zira Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının benimsediği aşamalı devrim teorisine göre, bir ülkede feodal yapı tamamen parçalanıp, kapitalist sistem tamamen gelişmeden o ülkede sosyalist devrim yapılamaz. Eğer AKP bugün, durdurulan Atatürk devrimlerini tamamlamaya çalışıyorsa, feodalizmin kalıntılarını temizlemeye çalışıyorsa, dini ve dini özneleri siyasal, hukuki alandan temizlemeye çalışıyorsa o zaman Deniz'lerin yaptığını yapmaya çalışıyor diyebiliriz. 40 yıl önce Deniz Gezmiş ile aynı görüşleri paylaşan insanların bazılarının bugün farklı görüşleri paylaşıyor olması üzerinden Deniz Gezmiş'e ithamlarda bulunmak akıl karı değildir. Yani böyle bir mantık olmaz. Bakın dün Deniz Gezmiş'le birlikte mücadele eden şu kişiler, bugün şu partiye mensup, bu görüşe sahip vs... Atatürk'ün en yakın silah arkadaşları arasında yer alıp da, daha sonra ona suikast düzenlemeye çalıştıkları için idam edilen kimseler var. Şeyh Sait ayaklanmasından sorumlu tutulup kapatılan partiye mensup olan insanlar var. Hem de, en yakın silah arkadaşları diyebileceğimiz kimseler. Ya da farklı bir örnek vereyim, Atatürk devrimlerinin durdurulduğu dönemin mimarı olan Demokrat Parti'nin kurucusu, başkanı Celal Bayar kimdi ? Dolayısıyla sağlıklı bilgilerle sağlıklı mantık yürütelim. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Cyrano, Atatürk'ün, "Ulusal Kimlik" oluşmadan önce bu tür söylemlerde bulunduğunu biliyorum; Fakat daha sonrasında, Ulusal Kimlik oluştuktan sonra dile getirilen böyle bir yaklaşımın da çok gereksiz olduğunu düşünüyorum. Ne kadar gerekli olduğunu açıklayayım dostum. Baktığımız zaman Türkiye'de sadece Türk etnisitesi yok... Yalnızca Kürt etnisitesi de yok... Fakat sadece bu iki etnisite üzerinden bir savununun gerçekleştirilmesini, en azından gereksiz buluyorum. Deniz Gezmiş durup dururken, "Kürt ve Türk halklarının kardeşliği"ne vurgu yapmıyor ki. Bir yanda emperyalistlerin Cumhuriyet'in kuruluşundan beri bir strateji olarak önlerine koyduğu, Türkiye'de Kürt etnisitesi üzerinden nüfus etme politikaları var. Öbür yanda, "ne mozaği lan"a benzer bir devlet yaklaşımı var mevcut iktidarlar tarafından. Deniz ve arkadaşları " Oğuzlar'ın bir kolu olan Dağ Türkleri'ne Kürt diyerek bölücülük yapmak"la itham edilmişlerdir mahkemede savcı tarafından. Sence, Türkiye Cumhuriyeti'nin savcısının yaptığı "Oğuzlar'ın bir kolu olan Dağ Türkleri" Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olanları mı ifade ediyor ? Deniz Gezmiş, iki halkın kardeş olduğunu ifade edebilir; Bende Türkiye'de bunlardan başka halkların da var olduğundan hareket ederek, Gereksiz bir yaklaşım olarak tanımlıyorum bunu. Türkiye'de başka hangi halk üzerinden bir emperyalist strateji üretiliyor ? Başka hangi halk üzerinden emperyalist ülkelere bağlı bir uydu devlet yaratma projesi var? Başka hangi halkın dili üzerinden tartışma çıkıyor ? Başka hangi halkın çocuklarının nüfus kağıdında yazan ismiyle, arkadaşlarının, ailesinin kullandığı isim farklıydı? Yapma dostum o yüzden, evet başka halklarda var ama her halkla ilgili etnik sorunlar yoktu değil mi? Nüfus kağıdında ismi, Jan, Janberk, Janset, Dijan, Tijen, Berkan vs olan, baya yaşlı amca, teyze var benim tanıdığım. Aynı şeyi her halk için söylemeyemiyoruz değil mi ? Çünkü büyük bir kavram karmaşasına yol açıyor gibi geliyor bana; Senin söylemek istediğini ben kavrıyorum, Fakat Kürt Etnik Milliyetçisi birisi, bunun karşısında şöyle bir ifade sergiliyor: "Bak görüyor musun, Deniz Gezmiş bile ne söylemiş! Kürtler ayrı millet, Türkler ayrı millet!" Buradan senin ifade ettiğin gibi bir anlamı algılamıyor işte. Bu açıdan rahatsız edici bir tanımlama olarak düşünüyorum. Ya sevgili Tengeriin sence de çok zorlama olmamış mı bu şimdi ? Ama o zaman şöyle bir algıyı yeniden irdelemem lazım sanırım: Mustafa Kemal'in, örneğin Kürtler ile ilgili söylemleri de bugün kimi kesimlerce yanlış anlamlandırılarak "O bize otokrasi tanıyacaktı" biçiminde yorumlanıyor... Ben de özeleştiri yapacaksam eğer; Öyle görünüyor ki Deniz Gezmiş'in bu ifadesini yanlış anlamlandırmış olmalıyım onlar gibi! Olabilir... Dur bir yeniden düşüneyim ben bunu... Uyarın için teşekkürler dostum...[/b] Zorlama derken bunu kastettim işte, Atatürk'ün kimi sözlerinin neyin üstüne ve niçin söylendiğinden bağımsızlaştırıp, alıp, bir de üstüne çarpıtılması ne kadar Atatürk'ün sorumluluğundaysa bu da o kadar Deniz Gezmiş'in sorumluluğundadır. Deniz'in yaklaşımı hem, Türkiye'de etnik temelli bir iç çatışma yaratmaya yönelik emperyalist stratejiye hem de, Atatürk'ün tarif ettiği ulusal kimlikle alakası olmayan dönemin "Azınlıklar dışındaki herkes Türk boylarının torunlarıdır" şeklindeki resmi yaklaşımı eleştirmektedir. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Meşru kılmıyor ama idam yanlız bu 3 kişiye yapılmış gibi gösterilmesinin art niyetini göstermeye çalışıyoruz. Sistematik ve danışıklı yazılarla medyada sokalarda bir ideoljinin simgesine getirilip karşı tarafında aynı acıları yaşadığını,yani iki tarafında nasıl oyuna getirildiğinin gösterilmesi tarafındanım . Hiçkimseyi öldürmemiş gençlerin idam edilmesiyle, Türkiye tarihine geçen vahşi bir katliamın faillerini kıyaslayıp "bakın bunlar da idam edildi" demek bu dediğin pek hizmet etmez dostum. O dönemi bugüne uyarlayıp yumuşatmak için 68 kuşağının en ünlü fotoğrafı diye kamufle etmeye açlışıyorlar.. O günün kuşakları hala yaşıyor sıradan insanlara sorun bakalım elinden orak çekiçli sovyet bayrakları varmıydı yokmuydu diye. Hiçbir şeyi kamufle etmeye çalıştığım yok. Alıntıladığın yazıda iddia edilenin yalan olduğunu söylüyorum. Sen iddiayı da değiştirmişsin artı bu iddia ettiğin de farklı değil Deniz Gezmiş’in işgal ettiği okulun hiçbir koridorunda nedense Orak çekiçli rus bayrağı varken, Türk bayrağı hiç yoktu. Bu iddia yalandır. Bu da bu kadar basittir. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının işgal ettiği üniversitede her yerde Türk Bayrağı vardı. Artı, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının düzenlediği herhangi bir gösteride, yürüyüşte, ellerinde "orak çekiç"li bayrak olmamıştır. Bu yalandır. 68 kuşağının düzenlediği, protestolar, mitingler, gösteriler, işgaller, boykotlara ait onbinlerce görsel döküman vardır. Hangisinde gençlerin elinde "orak çekiç"li bayrak vardır görebilir miyiz lütfen ? O nedenlemi Filistinden geldikten sonra rus silahları ile birlikte yakalandı. E ama dostum gerçekten sıkıldım ben artık ya Nereden okuyorsunuz bunları. Deniz Gezmiş, Thompson ile yakalandı. Ki Rus menşeili bir silahla yakalansa ne farkederdi. Biz dönemin önde gelen ülkücü şeflerin bazılarının hangi gizli servislerle ne gibi işbirliğine girdiğini nereden biliyoruz? Kendi anılarını itiraflarını falan da boşver. Yerli ve yabancı tarafsız kaynakların yaptığı araştırmalardan, istihbarat raporlarından, mahkeme sonuçlarından, soruşturmalardan vs. Yahu diyoruz üzerinden 40 yıl geçti, bu gençlerin herhangi bir gizli servisle ilişkisi olduğuna dair bu 40 yıl içinde, binlerce araştırma, rapor, mahkeme sonucu, soruşturma, istihbarat, anı, itiraf yayınlandığı, hazırlandığı halde bir tane bile delil var mı ? Sovyetler çöktü KGB'nin bütün arşivleri ortaya çıktı. Adamların ABD'de 50 yıl önce hangi ajanın nerede kahvaltı ettiği, hangi işbirlikçiye hangi ne kadar para verildiğine kadar herşeyi kayıt etmişler ve hepsi dünya gazetelerinde pehlivan tefrikası gibi yayınlandı. Eee? "Rus silahı ile yakalandı" gibi bir şey söylemiş arkadaşımız. Onun da aslı yok ya ben böyle bir argüman ortaya konmasına gülüyorum. Silah alacak parası olan insan bu dünyada, istediği ülkenin, istediği marka ve model silahını alır kullanır. Silah kaçakçıları müşterilerinin kim olduğu, nereden geldiği, o silahla ne yapacağı gibi konularla hiiiç ilgilenmezler. AK-47 ile kahvehane tarayan ülkücüler yok muydu ? ABD, İngiltere menşeili silahlarla Irak'ta, ABD'de Amerikan ve İngiliz askerlerine karşı savaşan militanlar yok mu ? Rus menşeili silahlarla Rus askerlerine karşı savaşan Çeçen militanlar yok mu ? İsrail menşeili silahlarla savaşan Filistin'li militanlar yok mu ? ‘’Komünizm, Türk Dünyası'nın en büyük tehlikesidir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir’’ Tarihe yenilikmi getiriyorsunuz nerden çıkardınız Atatürk böyle birşey söylememiştir diye. Sizce Atatürk kominizmi isteyen bir lidermiydi ? Nereden mi çıkardım ? Başka internet forumlarında her okuduğumu doğru sanıp başkalarına yazmadığım için okuduğumda, Atatürk'ün böyle birşey söyleyip söylemediğini başka kaynaklardan yine internet üzerinde bir bakayım dedim taa yıllar önce ve bu konunun daha önce de gündeme geldiğini, Eskişehir Gazetesi'nin hiçbir sayısında ya da başka hiçbir kaynakta böyle bir sözün yer almadığının anlaşıldığını okudum. Ben niye tarihe yenilik getireyim ki ? Yıllar sonra uydurulan bir söyleme inanmadım diye mi ? Atatürk'e atılan iftiradan başka birşey değildir bu söylediğiniz. Atatürk özellikle komünist ideolojinin zararı üzerinde durmuş ve komünizmi “ezilmesi gereken” bir unsur olarak tanımlamıştır bu söz yalnız ''Komünizm, Türk Dünyası'nın en büyük tehlikesidir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir''sözleriylede ibaret değildir. Bu söz Atatürk'e ait değildir tekrar söylüyorum. Yıllar sonra Atatürk söyledi diye uydurulan bir efsanedir. Eskişehir Gazetesi'nin ilgili sayısında ne böyle bir söz ne de böyle bir haber vardır. Ki Atatürk'ün yaptığı açıklamalar tüm büyük gazeteler tarafından mutlaka yayınlanırdı. Oysa ne Türk Tarih Kurumu'nun kayıtlarında, ne gazete arşivlerinde böyle bir haber yoktur... Atatürk'ün komünizm hakkındaki diğer sözleri daha öncede bahsettiğim gibi bu sistemin o yıllardaki Türkiye'nin şartlarına uygun olmadığı yaklaşımındadır ; Türkiye hiç bir zaman komünist olmayacaktır. Çünkü Türk hükümetinin ilk amacı halka özgürlük ve mutluluk vermek, askerlerimize olduğu kadar sivil halka da iyi bakmaktır.” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt 3, S. 99)Daha önce bunun gibi bir çok yazılar yazdık konuyu uzatma gereği duymuyorum. İşte böyle Atatürk'ün sözleri kırpılırsa ne anlattığı da anlaşılmaz. Sorabilir miyim alıntı yaparken niye baş kısmını alıntılamama ihtiyacı duydun dostum Ya da senin altıntı yaptığın kaynak sadece bu kadarına yer veriyorsa umarım alttaki alıntımı okuduktan sonra bu soruyu sen sorarsın; Komünizm sosyal bir konudur. Ülkemizin durumu, sosyal koşullar, dinsel ve ulusal geleneklerimizin baskısı, Rusya'daki komünizmin bizde uygulanmasının elverişli olmadığı inancını doğrular niteliktedir. Biz ne Bolşevikiz, ne de komünist. Ne biri, ne öbürü olamayız. Çünkü biz milliyetçi ve dinimize saygılıyız. Bizim hükumet biçimimiz tam bir demokrat hükumettir Evet şimdi tekrar okuyalım alıntıyı... Onun inandığı Marksist ve Leninist ideoloji Atatürk’ün kurduğu üniter Türkiye Cumhuriyetine ters dediğimizde karşı geliyorsun... Memlekette her şeyden evvel emeği hakim kılmak , zararlı mücadeleleri ve bilhassa bürokrasi tahakkümünden ibaret olan hükümet kuvvetlerini ortadan kaldırarak, bütün kudret ve salahiyeti halkın çalışan kısmına vermek lazımdır.Ancak emek erbabı, yeni tabiriyle emekçiler, genel hizmetler meselelerinde cahil bulunmaları hasabiyle iyi kullanamayacakları için süreç gerekmektedir.Mesleki Temsilin düzenli uygulanması durumunda sosyalizm kaidelerinin bütün esaslarının, memlekette kolaylıkla ve verimli bir surette tatbiki mümkün olacaktır. Hakimiyeti Milliye Gazetesi 24 Ekim 1920 M. Kemal Atatürk sosyalizmin zararlı, kötü ve yanlış bir sistem olduğundan bahsetmemektedir. Cumhuriyet dönemi Türkiye'nin sosyal, ekonomi ve kültürel yapısının sosyalist bir modele uygun olmadığını, sosyalizmin uygulanabilmesi için, işçi sınıfının gelişmesi gerektiğini söylemektedir. Devam edelim ; “ Komünizme karşı çare vardır. O da komünizmin ilke ve kurallarını ülkemizde uygulanabilirliğini anlamak ve tüm ulusumuza anlatmaktır. Bu gerçekler ulusumuzun çoğunluğunca tam olarak anlaşılırsa, ya yeteneğimiz vardır yaparız ya da uygulanabilir değildir, anlarız. Korkar, yapmayız. Ancak uygulanabilirliği olmadığı halde uygulamaya kalkışacak olanlara karşı hükumet her yola başvurmakta kendini haklı sayar. Atatürkün sosyalist modelle ilgili yaklaşımı, uygulanabilir olup olmadığı merkezlidir. Bir sistemin yapı ve nitelik itibariyle, kötü, zararlı, yanlış olduğunu söylemek ile, faydalı ve iyi olduğunu kabul edip, uygulanamaz olduğunu söylemek birbirinden farklıdır. Atatürk'ün sosyalizm konusundaki yaklaşımı açıktır ve özetle ; Türkiye'de işçi sınıfı gelişkin değildir, bilinçli değildir, dini ve kültürel baskılar vardır bu nedenle, varolan konjonktürde bu modelin uygulanması mümkün değildir. Ya arkadaşım hani sizin yerinize başkası olmuş olsaydı ''ya bilmiyor, ama kendini kanıtlamak için birşeyler anlatmaya çalışıor, eline yüzüne bulaştırıyor diyeceğim''Sizde biliyorsunuzki Deniz gezmişin ideolojisi açık ve nettir. Ölürken bile son sözlerinde söylemiştir ‘Yaşasın Marksizm-Leninizmin ‘yüce’ ideolojisi diye, Oysa Atatürk’ün kurduğu üniter Türkiye Cumhuriyetini yıkma amacı olmadığını düşünmek kusura bakmayın ama dünyaya kör bakmak demektir. Dostum ben gerçekten senin bazı kavramlara oldukça yabancı olduğunu görüyorum. Birincisi Üniter devlet ile sosyalizmin ne alakası , ne çelişkisi var ? Milli Demokratik Devrim teorisi, Atatürk'ün sosyalizm konusundaki yaklaşımından farklı bir yaklaşım değildir. Türkiye'de sosyalist modelin uygulanabilmesi için, işçi sınıfının gelişmesi gerekir. Bunun şartı olarak kapitalizmin gelişmesi gerekir. Bunun için önce Atatürk devrimleri tamamlanmalıdır. Atatürk devrimlerinin tamamlanmasıyla ülke hem gelişkin bir işçi sınıfının olduğu sanayi ülkesi haline gelecektir. Hem de burjuva demokrasisi tam olarak tesis edilecektir. Ancak o zaman "sosyalist devrim" mücadelesinin başlayabileceğini savunur MDD'ciler. Bugün bu modeli savunan sadece İşçi Partisi kalsa da, 68 kuşağının en yaygın doktrini idi bu model. Dolayısıyla Denizler Atatürk Cumhuriyeti'ni yıkmayı, onun devrimlerini yok etmeyi değil. Aksine güçlendirmeyi ve sürdürmeyi savunur. Şimdi bu durumu bu hale getirip anlatmak kadar komik birşey olamaz. Yahu arkadaşım Adam ceza evinden kaçıp filistine yardım için gidecek öylemi !Ya dam kendi üklesinde devrim yapacam diye savaş veriyor zaten, kendi ülkesinde sorunları varken filistine israile karşı gitti demeniz kadar komik birşey olamaz. El insaf ya Ama gerçekten lütfen önce adı geçen dönemle ilgili biraz oku. 68 Kuşağından çok genç Filistin'de İsrail'e karşı savaşmaya gitmiştir. Sen bunu bilmiyorsan ve ilk defa duyuyorsan komik olan bu olur Orada çatışmada ölenler, yıllarca İsrail zindanlarında yatanlar olmuştur. Mesela bugün Ortadoğu uzmanı olarak gazetecilik yapan Faik Bulut İsrail'e karşı savaşmaya gitmiş, çatışmada yaralı yakalanmış ve 7 yıl İsrail'de hapis yatmıştır. .inanın çok komik bir durum..Düşünün kendi ülkende devrim yapmaya kalkıyor müebbet hapis alınca kaçıyorsun Gerçekten nereden okuyorsun bunları ? Ne müebbeti? ve başka bir ülkeye üstelik KOMİNİZM İÇİN CANINI BİLE VERENLER Filistinde Müslümanlara yardıma gidiyor... Filistin mücadelesini başlatan örgütlerin de marksist olduğunu biliyorsun değil mi Ne sanıyordun sen dostum? Filistin mücadelesinin 80'li yıllarda HAMAS'ın kurulmasıyla başladığını mı? Sana tavsiyem bu döneme ilişkin biraz okuman... Alıntı
Φ Karhan Marcal Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Sinsiliğin en iyi yapabildiği şey; Doğru argümanları kullanarak, güdümlü ve art niyetli savunuları gerçekleştirmesidir... . . . Çok da gözümüzde büyüttüğümüz kadar bilgi birikimleri olduğunu söylemeye vicdanım elvermez... Gezmişlerin gençlik yıllarında o tabirleri kullanmalarının altında yatan şey bölücülük hortlasın diye değildir sevgili boşig. Masumane bir tepkidir onlarınki. Hani kürtlere ayrımcılık yapılmadan Kürdü,Türkü birleştirmeyi amaçlar söylemlerdir. Keşke bu gençlerimiz asılmasaydı da türkiye'de SOL anlayış ülkeyi toparlayabilseydi. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Hiçkimseyi öldürmemiş gençlerin idam edilmesiyle, Türkiye tarihine geçen vahşi bir katliamın faillerini kıyaslayıp "bakın bunlar da idam edildi" demek bu dediğin pek hizmet etmez dostum. Komünizm sosyal bir konudur. Ülkemizin durumu, sosyal koşullar, dinsel ve ulusal geleneklerimizin baskısı, Rusya'daki komünizmin bizde uygulanmasının elverişli olmadığı inancını doğrular niteliktedir[/b][/u]. Biz ne Bolşevikiz, ne de komünist. Ne biri, ne öbürü olamayız. Çünkü biz milliyetçi ve dinimize saygılıyız. Bizim hükumet biçimimiz tam bir demokrat hükumettir[/i] 68 Kuşağından çok genç Filistin'de İsrail'e karşı savaşmaya gitmiştir. Sen bunu bilmiyorsan ve ilk defa duyuyorsan komik olan bu olur Orada çatışmada ölenler, yıllarca İsrail zindanlarında yatanlar olmuştur. Mesela bugün Ortadoğu uzmanı olarak gazetecilik yapan Faik Bulut İsrail'e karşı savaşmaya gitmiş, çatışmada yaralı yakalanmış ve 7 yıl İsrail'de hapis yatmıştır. Filistin mücadelesini başlatan örgütlerin de marksist olduğunu biliyorsun değil mi Ne sanıyordun sen dostum? Filistin mücadelesinin 80'li yıllarda HAMAS'ın kurulmasıyla başladığını mı? Sana tavsiyem bu döneme ilişkin biraz okuman... Yahu arkadaşım adam kendi anılarında söylüyor zaten jandarma karakoluna nasıl baskın yaptığını el bombasını attığını ve yaptıkları vukuatlarını yazdım bir daha yazmaya gerek varmı? O zaman,bu üç kişi haricinde idam edilen diğer solcuların idamı hak ettiğini söyleye biliyor musun !? Asılan sağ görüşlüler yalnız Mustafa pehlivanoğlundan da ibaret değildir ki pehlivan oğluna bile baskı altında söyletildiği gerçeğini ailesi tarafından söyleniyor. Elbette biz bu idamları onaylamıyoruz konuyu saptırmadan geri dönelim ve diyorum ki bu insanlar kandırıldı sağcısıda solcusuda kullanıldılar. Eğer yaşasalardı onlarda bunun farkında olacaklardı. Şimdi yaşayanlara bakın, örneğin Deniz Gezmişlerle o dönemde Filistin kampında eğitim alanlardan; Cengiz Çandar: ne yapıyor, şimdi dün sözde karşısına savaşmaya gitmişti İsrail in bugün dilinden ABD düşmüyor. Bu gün AKP döneminde Yeni şafak ta yazılar yazmaya başladı. Yine başka bir Yoldaş Şahin Alpay :Fettulah gülen yakınlığı ile bilinen Hatta Fetuulah Hoca ile aynı madada ‘’Denizler bugün yaşamış olsaydı o da bu gün burada olurdu diye haberlere çıkan ve bu gün Zaman gazetesine olan biri. Diğer yoldaş; Faik bulut:PKK'ya terör örgütü demek yanlıştır” diyen ve bu gün kapatılan DTP nin Genel başkanı olarak düşünülen isim. Muzaffer Oruçoğlu: o dönemin tkpml-tikko kurucularındandır, İbrahim Kaypakkaya nın arkadaşlarıdır ve Avusturya da yaşıyor. Onların haricindekiler ya öldüler ya da tarihlerinden silindiler, Ölenlerden birini sembol yaparak her yıl mayıs ayında üzerinden siyaset yaparlar. Bu insanlarla örnekleme olmaz fakat sonuçte aynı yolun yoldaşları bunlar…. Ayrıca şu çokbilmişlikten vaz geçin karşınızdaki insanları sizin gibi görmeyin, kör bir saplantıyı kabul görmez her insan. Yalnız kendi zihniyetinden okuduğunu mu doğru sanıyorsun sen. Filistin mücadelesini başlatan örgütlerin de marksistmiş nereden çıkarıyorsun bunları bilmiyorsanız öğrenin. Filistin davasının ilk lideri ve hareketin kurucusu ve Kurtuluş Mücadelesini Başlatan Hacı Emin el-Hüseyni dir. 1917'de Kudüs'ün İngilizlerin denetimine geçmesiyle kendi bağımsızlıklarıyla uğraşan Arapları, buna sahip çıkmaları için harekete geçerek mücadeleye başlar . 2 Haziran 1964 tarihinde Mısır devlet başkanı Cemal Abdülnasır'ın yoğun desteği Filistin Kurtuluş Örgütü kurulmuştur . Arap-İsrail savaşından sonra 1967 yılında FKHC diye kendisini Marksist nitelikli bir örgüt olarak tanımlamıştır. Bu dönemde ise Türkiye’den Atıl Ant, Şahin Alpay, Cengiz Çandar, Müfit Özdeş, Kerim Öztürk, Ayhan Özer, Ali Mercan, Abdülahat Muhittin, Cem Somel, Ali Turan, İsmet Tufan Yazıcı, Sabetay Varol, Fuat Karasu, Mümtaz Çeltik, İrfan Çelik, Muzaffer Oruçoğlu, Hasan Sakarya Gidenler arasındadır. Ayrıca Deniz Gezmiş kaç ay Filistin de kaldı ve kaç ay eğitim aldı..! Eğitimi sırf israile 1 aylık savaş içimi aldı sizce ? Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Özür... Fakat haksız yere asılmış olmaları,Veya bu ülkenin bağımsızlığını savunduklarına inandıkları değerler uğruna ölmüş olmaları, Onların her söylediklerini haklı ve doğru kılmaz. ... Birkaç gün önce, bu ifadeyi de içeren bir ileti yazmıştım. Ardından Cyrano'nun eleştirisi geldi ve bu konuda birşeyleri yanlış anlamlandırdığımı düşündüm. Cyrano'nun yazısını okuduğumdan beridir yeniden sorguluyorum ve bu iletimdeki ifadelerimin yanlış, İzlenimlerimin hatalı olduğunun farkına vardım. Yazımdaki yanlış ifadeler için özür diler, Buna dikkati çeken Cyrano'ya teşekkür ederim... İletiyi sildirmektense, düzeltmeyi diledim... Ee her insan hatalı düşünebilir ne de olsa... Gezmişlerin gençlik yıllarında o tabirleri kullanmalarının altında yatan şey bölücülük hortlasın diye değildir sevgili boşig. Masumane bir tepkidir onlarınki. Hani kürtlere ayrımcılık yapılmadan Kürdü,Türkü birleştirmeyi amaçlar söylemlerdir. Keşke bu gençlerimiz asılmasaydı da türkiye'de SOL anlayış ülkeyi toparlayabilseydi. Hak veriyorum Karhan Marcal... Cyrano'nun da dediği gibi, zorlama bir anlam çıkarmışım. Gerçekten bu açıdan mahcup oldum, kusura bakmayın. Ne yazık ki bu insan bünyesi dediğimiz organizma, Yanlış saptamalara da kayabiliyor. Uyarabilen ve doğrusunu gösterebilenler var ne mutlu ki. Teşekkür ederim... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Siz ilahi adalete inanıyormusunuz? Kendi emellerine faydası olduğunda inanırlar. Fakat bu mantığa göre "Güler Zere yaptıklarının cezasını buldu, öldürdüğü insanların ahı sonucu kanser oldu, hak ettiği yeri boyladı" desek biz kötü oluruz. Halbuki kendileri 12 Eylül'ü dini yasaklamadı diye suçlarken, sevmedikleri kişiler için inanç yönüne çark etmek şeklinde Makyavelist bir yaklaşımı kendileri için serbest görüyorlar... Diğer yandan, 12 Mart olmasaydı burada övülen kişilerin ellerine aldıkları silahlarla, "silahsız olmayacak, dağa çıkmadan olmayacak" diyerek ellerine aldıkları silahlarla ne yapacaklarını anlamak için 12 Eylül öncesi Türkiye'sine bakmak gerek. 12 Eylül olmasaydı ise, aynı yoldan gidenlerin ne yapacaklarını anlamak için de 12 Eylül sonrası PKK ya, o dönemim hızlı önüne geçilmez Marksisti olup bugün liboşlukla iştigal eden, eski efendilerinin baş düşmanının ve onun sığıntısı kişinin bugün emrine giren yazar çizer takımına bakmak yeterli olacaktır... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2010 zorlama bir anlam çıkarmışım. Böyle düşündüysen kendin bilirsin, bence bu kadar hızlı vaz geçmemeliydin ama, karışmıyorum... Bu konuyu fazla kurcalamakta bir yarar görmediğimden ve daha önce görüşlerimi açıklamış olup, tekrar etmek istemediğimden... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.