Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

İflâs eden 'Diyarbakırspor projesi' ve 'Euro 2016' şansımız

 

 

‘Euro 2016’ kulislerine, Almanya’dan başlayan federasyon son dönemde ‘içeride’ yaşanan olaylar karşısında zorda kalacak. FOTOĞRAF: aa

 

 

Bilindiği gibi Türkiye, futbolda bir Avrupa Şampiyonası’na ev sahipliği yapma konusunda son derece istekli. Malumunuz üzre bu hedef için çoktan yola çıkıldı. ‘Euro 2016’nın, İtalya ve Fransa’yla birlikte üç ‘resmi’ heveslisinden biri de biziz. Federasyon Başkanı Mahmut Özgener ve kurmayları, ne kadar istekli olduklarını göstermek ve bu uğurda diğer ülke federasyonlarını ikna etmek için, temaslara başladılar bile. İlk ‘yakın temas’ cuma günü, Alman Futbol Federasyonu’yla oldu. Lakin Özgener ve ekibi, Germenlerle ve başkanları Dr. Theo Zwanziger’le birlikte oturup yemek yerken ve pozlar verirken, Manisa’da oynanan Türkiye-Rusya 19 Yaş Altı Milli Takımları maçı sonrası, iki ekibin oyuncuları birbirine giriyordu. Kim haklı, kim haksız bilemem, ama ortaya çıkan tablonun gazete sayfalarına yansımış ifadesi şu şekilde: Hastanelik olan bazı Rus futbolcular ayakta tedavi edildi. Yeniden ‘tarihi’ İsviçre Meydan Muharebesi’ne dönmek istemiyorum ama o maç sonrasında yaşananların ‘gerçek suçluları’nı ifşa edebilseydik ve bu suçlular ortaya çıkıp, “Bakın yaptığımız çok ayıp bir şeydi, bundan böyle bu tür bir olayın yaşanmaması için bütün bir ulustan ve futbolun kendisinden özür diliyoruz” deseydi, belki gerçeğin yolunda ‘gerçek’ bir adım atabilirdik. En üstteki isimlerin cezalandırılmadığını ve bu işin, ülke geleneğinde böyle ele alındığını düşünen o zamanın 14-15 yaşındaki genci, ‘19 Yaş Altı’na geldiğinde de, milli maçta bir kavgaya girerken, ‘geçmişten’ cesaret alıyor olabilir.

Aynı gün İstanbul’da oynanan Fenerbahçe-Beşiktaş voleybol maçında iki takım taraftarları birbirine girmiş, hakem 3. sette küfür edenleri dışarı çıkardıktan sonra mücadele devam etmiş, keza yine aynı gün İzmir’de oynanan Karşıyaka-Fenerbahçe basketbol maçında ev sahibi takımdan Smith’le konuk ekipten Oğuz Savaş arasındaki yaşanan tartışmanın ardından iki oyuncu da ihraç edilmişler, bu sırada ev sahibi takım taraftarları sahaya yabancı madde yağdırmışlar ve mücadele 15 dakika durmuş; tabii bütün bunlar artık ‘sıradan’ bir ayrıntıya dönüşüyor...

 

Galatasaray-Juventus örneği

Demeye kalmadan ertesi gün, ‘az gelişmişler’in bu aralar o çok sevdiği ‘janjanlı’ tanımlamayla, ‘marka değeri’ çok çok yüksek Süper Lig’imizin bir maçında yaşananlara göz atalım: Diyarbakır-spor’la Bursaspor sahaya çıkıyor, biri düşmemeye diğeri şampiyonluğa oynuyor: Lakin oyunun dışındaki tüm etmenler araya gidiyor ve maç, 17. dakikasında tatil ediliyor. Elbette bu maçı ve yaşananları, klasik bir gözle okumak mümkün değil. Lakin önceki gün, Diyarbakırspor’un resmi ağızlarını ve konuya hep ezilmişler tarafından bakıp, bugüne kadar Kırmızı-Yeşilli ekibe yapılan haksızlıklara karşı gelenleri, (futbolun jargonuyla söyleyeyim) ‘kontrpiye’de bırakacak şeyler yaşandı, Atatürk Stadı’nda ve dahi şehirde. Sonuç? PKK kazandı, çünkü örgüt futbolun ‘afyon’ özelliğinin devreye girmemesini ve Diyarbakır halkının bu yolla uyutulmamasını (!) istiyordu. Hedeflerine vardılar. Ülkenin faşist dinamikleri de bu takımı, PKK’nın temsilcisi olarak göstermek istiyordu ve her fırsatta, tribünlerde bu yolda hamlelere soyunuyordu; onlar da hedeflerine vardılar. Federasyon, ‘Euro 2016 projesi’nde, maçların oynanacağı yerleri ilan ederken Diyarbakır’ı dışarıda

bırakmıştı, bir anlamda onlar da haklı çıktı.

Öte yandan ‘Diyarbakırspor’ bir devlet projesiydi. Rahmetli Gaffar Okkan döneminden bu yana, ‘orada’ bir takım yaratmak ve futbolun ‘birleştirici’liğiyle şehri ve dinamiklerini, gündelik hayatın içinde yoğurmak ‘resmi’ bir hedefti. Son yaşananlar, bu hedefin de iflası anlamına geldi. Çünkü yöre insanı, bu takımın kendini temsil etmediğini düşünüyordu. O taşları atanların hepsinin ‘örgüt üyesi’ olduğunu söylemek zaten mümkün değil. Dolayısıyla, “Madem bu bir devlet projesi, bu benim takımım değil. Ama bu tribün sesimi duyuracağım, kendimi göstereceğim bir yer; atayım taşı, ne olursa olsun. Zaten zararı kulüp görecek” psikolojisi hâkim olmuş olabilir.

Peki bütün bu ortamda ‘devlet’ ne yaptı? Maça, uzak geçmişteki ‘Galatasaray-Juventus’ ya da yakın geçmişteki ‘Türkiye-Ermenistan’ müsabakalarındaki ‘güvenlik zihniyeti’yle yaklaşabilirdi. Onca taş ve dahi yabancı madde, stada nasıl girmiş olabilir? Üstelik yörenin hassasiyeti bilinen bir gerçekken. O halde, niye bu maç ‘özel’ bir güvenlik kıstasıyla ele alınmadı ve önlemler gerçekleştirilmedi? Devlet, bence bu maçta kendi yarattığı ‘Diyarbakırspor projesi’ne sahip çıkmamış ve adeta, provokasyona zemin hazırlamıştır.

 

Ulusoy eşittir Sümer

Diyarbakırspor Başkanı Çetin Sümer’e gelince; yaptığı komik ve akla hayale sığmayan açıklamalar, kendisini bu kaotik ortamda, daha da çıkmaza sürüklemiştir. “Yardımcı hakemin sırtına gelen taşı başına gelmiş gibi göstermeye çalışması” açıklaması, yıllar önce Otto Bariç’e atılan taş konusunda, “Ne oldu, adam mı öldürdüler” yorumunda bulunan dönemin federasyon başkanı Haluk Ulusoy’u akla getirmiştir. Türkiye’de yıllar geçer, zihniyetler ve açıklamaların seviyesi bir türlü değişmez. Sümer’e düşen, “Bugün, Diyarbakır kent

tarihi ve futbol için kara bir gündür, bu lekeyi temizleme yönünde hiçbirimiz başarılı olamadık. Bazı şeyler beni ve yönetimimizi aştı, zaten aşıyordu” demekti. Lakin başkan günü kurtarmayı ve kendisine olan inancı, yıkmayı yeğledi. Ona da bundan sonraki hayatında başarılar dilerim...

Gelelim, girişte açılan parantezi kapatma faslına... Özgener, Avrupa’da ikna turlarına koyulurken ülkesinin hem futbol, hem de spor ortamında yukarıda özetlediğimiz şeyler yaşandı. Şimdi, İtalya ve Fransa federasyonları bütün bu yaşananlardan bir broşür yapsa ya da görüntüleri bir cd’ye kaydedip, diğer ülke federasyorlarına gönderse ve sadece şu soruyu sorsa: “Böyle bir ülkede düzenlenecek turnuvaya katılır mısınız?..”

 

Avrupa’da da şiddet var ama...

Elbette ki İtalya ve Fransa sütten çıkmış ak kaşık değil. İtalya’da iki sezon önce Catania-Palermo maçında yaşanan olaylar ve ardından da 38 yaşında bir polisin hayatını kaybetmesi hâlâ akıllarda. Ama çok değil, üç hafta önce Paris Saint Germain-Marsilya maçında yaşananlar da akıllarda. Söz konusu maçı konuk ekip 3-0 kazanmış, karşılaşma öncesi iki takım taraftarları arasında çıkan kavgada bir PSG taraftarının ağır yaralanması üzerine, Paris kulübünün yöneticileri, taraftarlara deplasman maçı biletlerinin satılmamasına karar vermişti. Kulübün internet sitesindeki açıklamasında, “Şiddet aldı başını yürüdü, kent gerillasının yeni bir boyutuyla karşı karşıyayız” diyen başkan Robin Leproux, yeni bir duyuruya kadar deplasman maçları için taraftarlara bilet satılmayacağını söylemişti. Başkan Leproux, aynı açıklamada “Geniş kapsamlı ve üzücü bir karar, ancak herkesin emniyetini sağlamak zorundayım. Taraftar ofisleri kapatılacak” ifadelerini de kullanmıştı. 2016’ya kadar Leproux türü yöneticileri bulur ya da yetiştirir miyiz, bence futbolumuzun asıl meselesi, ‘marka değeri’nden çok burada önem kazanıyor derim.

‘Euro 2016’ kulislerine, Almanya’dan başlayan federasyon son dönemde ‘içeride’ yaşanan olaylar karşısında zorda kalacak. FOTOĞRAF: aa

 

 

Bilindiği gibi Türkiye, futbolda bir Avrupa Şampiyonası’na ev sahipliği yapma konusunda son derece istekli. Malumunuz üzre bu hedef için çoktan yola çıkıldı. ‘Euro 2016’nın, İtalya ve Fransa’yla birlikte üç ‘resmi’ heveslisinden biri de biziz. Federasyon Başkanı Mahmut Özgener ve kurmayları, ne kadar istekli olduklarını göstermek ve bu uğurda diğer ülke federasyonlarını ikna etmek için, temaslara başladılar bile. İlk ‘yakın temas’ cuma günü, Alman Futbol Federasyonu’yla oldu. Lakin Özgener ve ekibi, Germenlerle ve başkanları Dr. Theo Zwanziger’le birlikte oturup yemek yerken ve pozlar verirken, Manisa’da oynanan Türkiye-Rusya 19 Yaş Altı Milli Takımları maçı sonrası, iki ekibin oyuncuları birbirine giriyordu. Kim haklı, kim haksız bilemem, ama ortaya çıkan tablonun gazete sayfalarına yansımış ifadesi şu şekilde: Hastanelik olan bazı Rus futbolcular ayakta tedavi edildi. Yeniden ‘tarihi’ İsviçre Meydan Muharebesi’ne dönmek istemiyorum ama o maç sonrasında yaşananların ‘gerçek suçluları’nı ifşa edebilseydik ve bu suçlular ortaya çıkıp, “Bakın yaptığımız çok ayıp bir şeydi, bundan böyle bu tür bir olayın yaşanmaması için bütün bir ulustan ve futbolun kendisinden özür diliyoruz” deseydi, belki gerçeğin yolunda ‘gerçek’ bir adım atabilirdik. En üstteki isimlerin cezalandırılmadığını ve bu işin, ülke geleneğinde böyle ele alındığını düşünen o zamanın 14-15 yaşındaki genci, ‘19 Yaş Altı’na geldiğinde de, milli maçta bir kavgaya girerken, ‘geçmişten’ cesaret alıyor olabilir.

Aynı gün İstanbul’da oynanan Fenerbahçe-Beşiktaş voleybol maçında iki takım taraftarları birbirine girmiş, hakem 3. sette küfür edenleri dışarı çıkardıktan sonra mücadele devam etmiş, keza yine aynı gün İzmir’de oynanan Karşıyaka-Fenerbahçe basketbol maçında ev sahibi takımdan Smith’le konuk ekipten Oğuz Savaş arasındaki yaşanan tartışmanın ardından iki oyuncu da ihraç edilmişler, bu sırada ev sahibi takım taraftarları sahaya yabancı madde yağdırmışlar ve mücadele 15 dakika durmuş; tabii bütün bunlar artık ‘sıradan’ bir ayrıntıya dönüşüyor...

 

Galatasaray-Juventus örneği

Demeye kalmadan ertesi gün, ‘az gelişmişler’in bu aralar o çok sevdiği ‘janjanlı’ tanımlamayla, ‘marka değeri’ çok çok yüksek Süper Lig’imizin bir maçında yaşananlara göz atalım: Diyarbakır-spor’la Bursaspor sahaya çıkıyor, biri düşmemeye diğeri şampiyonluğa oynuyor: Lakin oyunun dışındaki tüm etmenler araya gidiyor ve maç, 17. dakikasında tatil ediliyor. Elbette bu maçı ve yaşananları, klasik bir gözle okumak mümkün değil. Lakin önceki gün, Diyarbakırspor’un resmi ağızlarını ve konuya hep ezilmişler tarafından bakıp, bugüne kadar Kırmızı-Yeşilli ekibe yapılan haksızlıklara karşı gelenleri, (futbolun jargonuyla söyleyeyim) ‘kontrpiye’de bırakacak şeyler yaşandı, Atatürk Stadı’nda ve dahi şehirde. Sonuç? PKK kazandı, çünkü örgüt futbolun ‘afyon’ özelliğinin devreye girmemesini ve Diyarbakır halkının bu yolla uyutulmamasını (!) istiyordu. Hedeflerine vardılar. Ülkenin faşist dinamikleri de bu takımı, PKK’nın temsilcisi olarak göstermek istiyordu ve her fırsatta, tribünlerde bu yolda hamlelere soyunuyordu; onlar da hedeflerine vardılar. Federasyon, ‘Euro 2016 projesi’nde, maçların oynanacağı yerleri ilan ederken Diyarbakır’ı dışarıda

bırakmıştı, bir anlamda onlar da haklı çıktı.

Öte yandan ‘Diyarbakırspor’ bir devlet projesiydi. Rahmetli Gaffar Okkan döneminden bu yana, ‘orada’ bir takım yaratmak ve futbolun ‘birleştirici’liğiyle şehri ve dinamiklerini, gündelik hayatın içinde yoğurmak ‘resmi’ bir hedefti. Son yaşananlar, bu hedefin de iflası anlamına geldi. Çünkü yöre insanı, bu takımın kendini temsil etmediğini düşünüyordu. O taşları atanların hepsinin ‘örgüt üyesi’ olduğunu söylemek zaten mümkün değil. Dolayısıyla, “Madem bu bir devlet projesi, bu benim takımım değil. Ama bu tribün sesimi duyuracağım, kendimi göstereceğim bir yer; atayım taşı, ne olursa olsun. Zaten zararı kulüp görecek” psikolojisi hâkim olmuş olabilir.

Peki bütün bu ortamda ‘devlet’ ne yaptı? Maça, uzak geçmişteki ‘Galatasaray-Juventus’ ya da yakın geçmişteki ‘Türkiye-Ermenistan’ müsabakalarındaki ‘güvenlik zihniyeti’yle yaklaşabilirdi. Onca taş ve dahi yabancı madde, stada nasıl girmiş olabilir? Üstelik yörenin hassasiyeti bilinen bir gerçekken. O halde, niye bu maç ‘özel’ bir güvenlik kıstasıyla ele alınmadı ve önlemler gerçekleştirilmedi? Devlet, bence bu maçta kendi yarattığı ‘Diyarbakırspor projesi’ne sahip çıkmamış ve adeta, provokasyona zemin hazırlamıştır.

 

Ulusoy eşittir Sümer

Diyarbakırspor Başkanı Çetin Sümer’e gelince; yaptığı komik ve akla hayale sığmayan açıklamalar, kendisini bu kaotik ortamda, daha da çıkmaza sürüklemiştir. “Yardımcı hakemin sırtına gelen taşı başına gelmiş gibi göstermeye çalışması” açıklaması, yıllar önce Otto Bariç’e atılan taş konusunda, “Ne oldu, adam mı öldürdüler” yorumunda bulunan dönemin federasyon başkanı Haluk Ulusoy’u akla getirmiştir. Türkiye’de yıllar geçer, zihniyetler ve açıklamaların seviyesi bir türlü değişmez. Sümer’e düşen, “Bugün, Diyarbakır kent

tarihi ve futbol için kara bir gündür, bu lekeyi temizleme yönünde hiçbirimiz başarılı olamadık. Bazı şeyler beni ve yönetimimizi aştı, zaten aşıyordu” demekti. Lakin başkan günü kurtarmayı ve kendisine olan inancı, yıkmayı yeğledi. Ona da bundan sonraki hayatında başarılar dilerim...

Gelelim, girişte açılan parantezi kapatma faslına... Özgener, Avrupa’da ikna turlarına koyulurken ülkesinin hem futbol, hem de spor ortamında yukarıda özetlediğimiz şeyler yaşandı. Şimdi, İtalya ve Fransa federasyonları bütün bu yaşananlardan bir broşür yapsa ya da görüntüleri bir cd’ye kaydedip, diğer ülke federasyorlarına gönderse ve sadece şu soruyu sorsa: “Böyle bir ülkede düzenlenecek turnuvaya katılır mısınız?..”

 

Avrupa’da da şiddet var ama...

Elbette ki İtalya ve Fransa sütten çıkmış ak kaşık değil. İtalya’da iki sezon önce Catania-Palermo maçında yaşanan olaylar ve ardından da 38 yaşında bir polisin hayatını kaybetmesi hâlâ akıllarda. Ama çok değil, üç hafta önce Paris Saint Germain-Marsilya maçında yaşananlar da akıllarda. Söz konusu maçı konuk ekip 3-0 kazanmış, karşılaşma öncesi iki takım taraftarları arasında çıkan kavgada bir PSG taraftarının ağır yaralanması üzerine, Paris kulübünün yöneticileri, taraftarlara deplasman maçı biletlerinin satılmamasına karar vermişti. Kulübün internet sitesindeki açıklamasında, “Şiddet aldı başını yürüdü, kent gerillasının yeni bir boyutuyla karşı karşıyayız” diyen başkan Robin Leproux, yeni bir duyuruya kadar deplasman maçları için taraftarlara bilet satılmayacağını söylemişti. Başkan Leproux, aynı açıklamada “Geniş kapsamlı ve üzücü bir karar, ancak herkesin emniyetini sağlamak zorundayım. Taraftar ofisleri kapatılacak” ifadelerini de kullanmıştı. 2016’ya kadar Leproux türü yöneticileri bulur ya da yetiştirir miyiz, bence futbolumuzun asıl meselesi, ‘marka değeri’nden çok burada önem kazanıyor derim.

 

 

Kaynak:-http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=984390&Yazar=U%D0UR&Date=08.03.2010&CategoryID=103-

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.