Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2010 15 yıl Kim diyor TSK ile Fehtullah hocanin arasi kötü diye? Bakin SIZINTI dergisinin 1980 de cunta geldikten sonra yayinlanan 21. sayisinda 12 Eylülün fasist cuntacilari Fehtullah hoca tarafindan nasil selamlaniyor. Ehhh TSK'de tabiiki bu sevgi gösterilerine güzel karsilik verip ülkeyi cunta döneminde resmen dinci nesillerin yetismesi icin seferber etti. Saolsun Evren pasa, yani TSK sayesinde AKP zaman icerisinde büyüdü, gelisti ve iktidara gecti. Son Karakol - Sızıntı Karakol, sükunet’in, huzur’un ve emniyetin remzidir. Orada düzen, orada huzur ve onda gözlerin uyanık oluşu, umumi emniyet ve muvazenenin en büyük teminatıdır. Orada kargaşa ve bunalımlar ise, arkasındaki topluluklar için en büyük felakettir. Anadolu yıllar yılı, kendine bağlı dünyalara karakolluk vazifesini gördü. Geçmiş asırlarda, dünya emniyet ve muvazenesinde, en şerefli vazifenin ona ait olduğunda hiç şüphe yoktur. Sonra sırasıyla, onun livaları, sancakları birer birer kopup gitti. Fakat o, bütün rasanetiyle mevcudiyetini muhafaza etti ve yerinde kalabildi. Değişen bayraklar, yırtılan sancaklar yanında, asalet ve özünü koruma sadece ona müyesser oldu. Bütün bir geçmişiyle, ellibin defa, temiz bünyesine mikroplar saçıldı. Ve gülendam kameti yüzlerce defa ırgalandı; ama o, hiçbir zaman tamamıyla yerinden sökülemedi ve mağlup edilemedi. Haçlı zihniyetinin hortlatılmasından, Cizvit papazlarının zehirleyici ve öldürücü gayretlerine kadar, bu karakolu yıkma ve karakol erkânını uyutma adına ne kadar hareket varsa hepsi denendi; fakat hasımlarımız hesabına beklenen netice elde edilemedi. Düşman cefadan usanmıyor; karakol da “bu can bu uğurda’ deyip dayanıyordu. Bu mücadeleler karşısında onun sarsılmadığını iddia edemeyiz. Bu ulu ağaç bir kaç defa hazan gördü ve kurtlanan koca gövdesi bir kaç defa kabuğunu yeniledi; ama o, hiçbir zaman devrilmedi. Semasının kararıp, bağrına üst üste hançerlerin saplandığı günlerde dahi, milli - ruh kadranınada, kendine ait zaman anlayışı ve onu gösteren rakamlar daima duru ve seçkin olarak okunabiliyordu. Bu efsanevi ruh, asırlarca, bünyesini tahrip etmek isteyen binbir paradoks karısında, yerinden oynamamış ve hep Malazgirt’teki, Kosova’daki ve Çanakkale’deki aşılmaz ve anlaşılmazlığıyla kendini korumuştu. O’nun bu heybetli görünümü az dahi olsa ruhuna cemre düştüğü ve köküne yabancı bir kurdun, bir “dâbbet-ül arz ‘ın musallat olduğu ana kadar devam etmişti. O günden sonra ise, artık o, içten içe yanan ve kömürleşen bir ulu çınar haliyle, kendini yenileyemiyor ve dirilemiyordu. Yaşlanmıştı. Vefasız dostları, amansız hasımları vardı. ‘Dost bîvefa, felek bîrahm, devran bîsükün, Dert çok, derman yok, düşman kavi, talih zebun” Tam bu binbir kâbusun kol gezdiği dönemde idi ki; ortalığı bütün şiddetiyle beşincikol faaliyetleri kapladı. Erotik (1) düşünceye masumiyet hil’ati giydirildi. Şehvet, en merğub bir meta haline getirildi ve gençlik bir hezeyan topluluğu oldu. Artık kendi ruh köküne bağlı olanlar ‘dogmatist ve formalist (2) olarak damgalanıyor; millet ve vatanını sevmek ayıp sayılıyordu. Bir ‘Şirzime-i kalil’ (3) Allahın günü, çalakalem, milli ruhu ibtizal (4) edici yazılar yazıyor, milleti kendinden kaçar ve kendine yabancı hale getiriyordu. Bu olup bitenler karşısında, temiz Anadolu halkı, ya kendine has sabit ve tahammül içinde beklemede veya hüsn-ü niyetin verdiği duru anlayışla, bütün bu acaiblikleri ‘suskunlukla karşılamaktaydı. Birer ruh sefaleti ve aşağılık duygusu timsali, zavallı entelijansiyamızın durumu ise, tamamen yürekler acısıydı. Ona göre şahsiyet gamzeden öze ait her nağme ordubozanlık; müstağriblik hesabına söylenen her türkü, Türke yücelik kazandıran bir madalyaydı. Bu türlü kendinden kaçışlar ve harici asimilasyonlarla iç değişiklikler, endişe verici buudlara ulaşmıştı. Ve artık millet teknesi, sağa sola yalpa yapan bir vapur gibi, batması her an mukadder görünüyordu. Dillerde binbir yabancı türkü, dudaklarda binbir öldürücü şarap.. Kimi erotizmle sarhoş; kimi libido ile kimi existansiyalizmden meded umuyor; kimi hezeyan felsefesine dilbeste. Durmadan mihrab değiştiriliyor ve mabuddan mabuda (!) koşuluyordu. İşte tam bu esnada, yabancı bir kısım eller, hipnoz” görmüş bu ruhları metrolara bindirip harıl harıl kendi dünyalarına taşımağa başladılar. Cinnet nöbetleri içinde bütün bir nesil, Hasan Sabbahın yalancı cennetlerine benzeyen bu cennetlere davet ediliyordu. Dün bir şaşkınlık içinde Mehlika Sultana aşık toy delikanlılar yerinde, bugün eli kan üstü kan, bağrı kan ve ne yaptığım çok iyi bilen kanlıdeli bir nesil vardı. Artık dıştaki kargaşa ve hercümerce başka sebep aramağa gerek var mı? Tatmin edilememiş, doyurulamamış ve hatta terkedilmiş bir neslin, çeşitli kamplara ayrılması ve birbirini kıran kırana öldürmesi gayet normal değil mi?.. Bu güne kadar onun iç inkırazını sezebildik mi? Onu soysuzlaştıran sebeplere inebildik mi? Halbuki, ona canavarlık öğreten tiranlar karşısında, siyanet meleği gibi onun yanında olmalı değil miydik.. Heyhat!. Binbir vahşet senaryosunun sahnelendirilmesi karşısında, sessiz ve infialsiz kaldık.. Evet.. Bütün bir millet olarak arenalardaki kavgayı seyreder gibi, bu kanlı boğuşmadan hiçbir şey anlamadık. Sahnenin bu rengarenk aldatıcılığı, ortalığı inleten valsin korkunç uyutuculuğu ve kostümün göz bağlayıcılığı karşısında, oynanan oyunun gerçek yüz ve vahşetini ilk sezen, son karakolun kahraman bekçileri oldu. Bu sezme, ümit dünyamızla yeniden kendimize gelmemizi ve kendi kendimizi idrak etmemizi temin etti. Aslında, buna bir (sezmek) demekte uygun değildir. Bu düşman kıskıvrak yakalama.. Ve bir zaferdir. İçtimaî bünyenin harici bir kısım eracifden temizlenme, arındırılma düşüncesiyle onu aslına irca zaferidir. Bu zafer, kendinden ümit edilenleri getirdiği takdirde, Türk’ün zaferler hanesinde en mualla yeri işgal edecektir. Böyle bir ilk tefahhüs ve sezişe, bir evvelki sene selam durulmuş ve gaziler ocağının yiğit eri Mehmetçik’e teşekkürler sunulmuştu. Ne var ki, yıllardan beri, binbir saldırı ile rehnedar olmuş bir bünye, böyle hemen bir mualece ile iyi edilemeyeceği de muhakkaktı. Daha köklü ve daha gönülden bir hareket gerekliydi ki, milli bünyeyi kemiren yıllanmış seretanlar (5) berteraf edilebilsin. Ve, işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tuluû saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz. Kaynak: -http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/son-karakol.html-
Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2010 15 yıl 1980 yiliyla ilgili, Fetulahin nasil bir darbe yandasi oldugunu defalarca yazdik. Bunu TSK diyerek kasten tüm kuruma mal etmek gercekten elestiri olmaktan cikiyor. Askere bu kadar karşi olmanin nedenlerini ben sadece 12 Eylül'le sinirlandirmiyorum.Bu 12 Eylül disinda tamamen farkli bir amaca yönelikdir. Hala 12 Eylülde kalip yerinde sayanlarin gercekten amaclarinin darbecilerle hesaplasilmasi mi yoksa samimi olarak askere karsi olmalarindan mi oldugunu aciklama cesaretini göstereceklerini sanmiyorum. saygilarla
Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2010 15 yıl Yazar 1980 yiliyla ilgili, Fetulahin nasil bir darbe yandasi oldugunu defalarca yazdik. Bunu TSK diyerek kasten tüm kuruma mal etmek gercekten elestiri olmaktan cikiyor. Askere bu kadar karşi olmanin nedenlerini ben sadece 12 Eylül'le sinirlandirmiyorum.Bu 12 Eylül disinda tamamen farkli bir amaca yönelikdir. Hala 12 Eylülde kalip yerinde sayanlarin gercekten amaclarinin darbecilerle hesaplasilmasi mi yoksa samimi olarak askere karsi olmalarindan mi oldugunu aciklama cesaretini göstereceklerini sanmiyorum. saygilarla Sayin politika, 12 eylülü dogru irdelemeden, sorgulamadan asla günümüzdeki sorunlari anlayamayizda cözemeyizde. Bizler hala 12 eylülün anayasi ile yasiyoruz. 12 eylülün sorumlulari hala eller üzerinde tasiniyor. 12 Eylülü dogru irdelemeden nasil AKP ve onun seriat düzeni istemine karsi mücadele edecegiz. TSK kurum olarak 12 eylülü yapanlardan kendisini soyutladimi? Koskoca bir HAYIR. TSK 12 Eylül'ün komutanlarina övgü yagdirmiyormu hala? Koskoca bir EVET. 12 Eylülde kalip yerimizde sayiyormusuz. Yerinde sayan Türkiye malesef. Dünya Marsi kesf etti, bizler hala uckurumuzlka ugrasiyoruz, katilleri, iskencecileri, cuntacilari savunuyoruz, kolluyoruz. Tüm sorunlarimizi gecmiste birakip hali alti ediyoruz. Evet yerimizde sayiyoruz. Tabiiki TSK'ni elestirmek sadece 12 eylül ile sinirli degil. Bunu bilmek icinde kain olmaya gerek yok. 61 ve 72 cuntalarinida unujtmadik. Dersim katliaminida unutmadik. Sivas'ta seriat isterüüüzz diye haykiranlari, oteli atese verenleri sadece seyreden TSK'ni unutmadik, .... Dogru TSK'i elstirmek sadece 12 eylül ile sinirli olamaz. Fehtullah'in 12 eylde TSK'ni övdügünü defalarca yazmisiz. Ama birde irdeledikmi acaba? Neden öyledi ve simde neler farkli? Kim ne kazandi ve kaybetti. Bunu irdelemeden, sadece destekledigini biliyoruz demekle gecistiriyoruz. Dogru irdelesek günümüze bizi kimlerin getirdigini cok rahat görecegiz, ama isimize gelmiyor.
Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2010 15 yıl Sayin politika, 12 eylülü dogru irdelemeden, sorgulamadan asla günümüzdeki sorunlari anlayamayizda cözemeyizde. Bizler hala 12 eylülün anayasi ile yasiyoruz. 12 eylülün sorumlulari hala eller üzerinde tasiniyor. 12 Eylülü dogru irdelemeden nasil AKP ve onun seriat düzeni istemine karsi mücadele edecegiz. TSK kurum olarak 12 eylülü yapanlardan kendisini soyutladimi? Koskoca bir HAYIR. TSK 12 Eylül'ün komutanlarina övgü yagdirmiyormu hala? Koskoca bir EVET. 12 Eylülde kalip yerimizde sayiyormusuz. Yerinde sayan Türkiye malesef. Dünya Marsi kesf etti, bizler hala uckurumuzlka ugrasiyoruz, katilleri, iskencecileri, cuntacilari savunuyoruz, kolluyoruz. Tüm sorunlarimizi gecmiste birakip hali alti ediyoruz. Evet yerimizde sayiyoruz. Tabiiki TSK'ni elestirmek sadece 12 eylül ile sinirli degil. Bunu bilmek icinde kain olmaya gerek yok. 61 ve 72 cuntalarinida unujtmadik. Dersim katliaminida unutmadik. Sivas'ta seriat isterüüüzz diye haykiranlari, oteli atese verenleri sadece seyreden TSK'ni unutmadik, .... Dogru TSK'i elstirmek sadece 12 eylül ile sinirli olamaz. Fehtullah'in 12 eylde TSK'ni övdügünü defalarca yazmisiz. Ama birde irdeledikmi acaba? Neden öyledi ve simde neler farkli? Kim ne kazandi ve kaybetti. Bunu irdelemeden, sadece destekledigini biliyoruz demekle gecistiriyoruz. Dogru irdelesek günümüze bizi kimlerin getirdigini cok rahat görecegiz, ama isimize gelmiyor. Bugün 12 Eylülden kalan seriat yasasi mi var? 12 Eylül´ü dogru irdelemeden nasil AKP ve onun seriat düzeni istemine karsi mücadele edecegiz: Diyorsunuz böyle birsey olabilir mi.. En azindan su gercegi görmeni tavsiye ederim Avrupa Birligi'ne uyum sürecinde sürekli yasalarda degisiklik yapan TBMM var ve hergün yeni tasarilar sunulan bu tasarilar üzerinde calisan TBMM var bu gercekten en azindan yola cikmani tavsiye ederim. Türkiye Demokrasiye sahip bir ülkedir demokrasisini kaybetmeyecektir.
Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2010 15 yıl Hay saolasın dominik... Ben de bu yazıyı arıyordum. Daha çok yağdanlık örnekleri var da, bu bir tanesi... İyi işte, bu şimdiki psikolojik asimetrik savaşın da tam olarak kaynağı burası. Maske düştü, niyet sırıtıyor, kimin kime ne adına destek verdiğini düşünmek için iyi bir başlangıç. İşin sonunun nereye varması planlanıyor, örneğin İran'da sol devrimciler destek verdikleri dinciler tarafından Tahran caddelerinin elektrik direklerinde dizi dizi nasıl sallandırıldılar filan diye de düşünmek gerek. Bunların allah bir dediğini on kere düşüneceksin...
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.