Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

  • Cevaplar 57
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

Tavşan kemirgenmidir,yoksa "PRİMAT" mı...

Timsah mı yumurtadan çıkar, yumurtamı timsahtan...

:excl:

 

Arkadaşım sen espri yapmadan da yeterince mizah konususun zaten. Şimdi sana "yukarıdaki şemadan ne anlıyorsun" diye soracağım.. İstersen mizah üstüne mizah katmamak için cevap vermeyebilirsin de... İyi düşün sonra cevap ver istersen..

Gönderi tarihi:

Arkadaşım sen espri yapmadan da yeterince mizah konususun zaten. Şimdi sana "yukarıdaki şemadan ne anlıyorsun" diye soracağım.. İstersen mizah üstüne mizah katmamak için cevap vermeyebilirsin de... İyi düşün sonra cevap ver istersen..

 

Anlaşılmıştır...

Mutlu ve umutlu bir yaşam dilerim,bütün sevdiklerinle beraber.

 

 

Muhabbetle.

 

 

:unsure:

Gönderi tarihi:

Anladın,anladın...

 

"TAVŞAN" kemirgenmidir,primatmıdır...

Tek kelime bahariye.

 

 

Tavşan kemirgen de değildir, primat da.. Hadi tavşan ile yanyana olmasından kemiriciyi sormanı anladım da, primatı nereden çıkardın? Tavşan, kemiricilere benzer karakterde evrimleşme geçirse de, zaman içinde kemiricilerden ayrılmıştır. Yukarıdaki resim biraz daha geniş olarak alınsaydı, tavşanların da kemiricilerden ayrı bir dalı olduğunu görecektin.

Gönderi tarihi:

Tavşan kemirgen de değildir, primat da..

 

Muhteşem bir cevap...

Teşekkür ederim.

Yani tavşanın ne olduğu belirsiz.

 

 

Yani olay şu;Genetik sürüklenme; doğal seçilim, mutasyon ve göçle birlikte evrimin temel mekanizmalarından biridir. Her nesilde bazı bireyler, tümüyle "RASLANTISAL" olarak, geriye diğer bireylerden biraz daha fazla sayıda torun (ve elbette gen!) "BIRAKABİLİRLER". Bir sonraki neslin genleri "ŞANSLI" bireylerin genleri olacaktır; ancak, bu bireyler daha sağlıklı ya da daha “iyi” bireyler olmak zorunda değildir. Bu olay, kısaca, genetik sürüklenmedir. Bu, TÜM popülasyonlarda gerçekleşen bir olaydır – "TALİHİN OYUNLARINDAN KAÇIŞ YOK.

Kaliforniya Berkeley Üniversitesi, Evrim Çalışkanları tarafından Türkçe'ye kazandırılmıştır.

 

Mubarek sanki milli piyango.

 

Muhabbetle.

Gönderi tarihi:

Muhteşem bir cevap...

Teşekkür ederim.

Yani tavşanın ne olduğu belirsiz.

 

- Türkiye Amerika kıtasında mıdır, yoksa Afrika mı?

- Ne Amerika'da ne de Afrika'da değildir.

- Öyleyse Türkiye'nin nerede olduğu belirsizdir..

 

Muhteşem bir tespit !!!

 

Diyorum ya, mizah konusu olmak için espri yapmanıza gerek yok diye..

 

Yani olay şu;Genetik sürüklenme; doğal seçilim, mutasyon ve göçle birlikte evrimin temel mekanizmalarından biridir. Her nesilde bazı bireyler, tümüyle "RASLANTISAL" olarak, geriye diğer bireylerden biraz daha fazla sayıda torun (ve elbette gen!) "BIRAKABİLİRLER". Bir sonraki neslin genleri "ŞANSLI" bireylerin genleri olacaktır; ancak, bu bireyler daha sağlıklı ya da daha “iyi” bireyler olmak zorunda değildir. Bu olay, kısaca, genetik sürüklenmedir. Bu, TÜM popülasyonlarda gerçekleşen bir olaydır – "TALİHİN OYUNLARINDAN KAÇIŞ YOK.

Kaliforniya Berkeley Üniversitesi, Evrim Çalışkanları tarafından Türkçe'ye kazandırılmıştır.

 

Mubarek sanki milli piyango.

 

Muhabbetle.

 

Siz de çekin bir tane.. Hatta mümkünse bir tavşana çektirin..

Gönderi tarihi:

"Lepus europeus" Yani namı diğer tavşan, ve adaşları " ada tavşanı, Amerika tavşanı, angora tavşanı, Ankara tavşanı, Arap tavşanı, deniztavşanı, yaban tavşanı" mubarek evrimleşirken, (kemirgen olarak bilinip) şans eseri ve tesadüfün ürünü pirimat olarak neşet etmiş,şimdi tavşan namı diğer,"Lepus europeus" tavşanlaşırsamı,tavşan,tavşanlaşamasamı tavşan...

Türkiye,ne amerika kıtasındadır,nede Afrika da...

Ve Türkiye nin nerede olduğu belli.

Yukarda yazdıklarım hamaset değil ve Türkiye nin ne Amerika,nede Afrika da olmaması,Türkiye nin belirsiz olduğu anlamına gelmez,coğrafi konumu bilinmez,bu itibarla mizah bile gerçekten ciddi bir iştir,çok uzun bir süre İnsanlara kemirgen olarak anlatılan tavşanın birden pirimat sınıfına dahil olması ve buna karşı şu yazının, yazılması;"Tavşan kemirgen de değildir, primat da.." o zaman nedir denilir,ezcümle,gel böyle.

Gönderi tarihi:

"Lepus europeus" Yani namı diğer tavşan, ve adaşları " ada tavşanı, Amerika tavşanı, angora tavşanı, Ankara tavşanı, Arap tavşanı, deniztavşanı, yaban tavşanı" mubarek evrimleşirken, (kemirgen olarak bilinip) şans eseri ve tesadüfün ürünü pirimat olarak neşet etmiş,şimdi tavşan namı diğer,"Lepus europeus" tavşanlaşırsamı,tavşan,tavşanlaşamasamı tavşan...

Türkiye,ne amerika kıtasındadır,nede Afrika da...

Ve Türkiye nin nerede olduğu belli.

Yukarda yazdıklarım hamaset değil ve Türkiye nin ne Amerika,nede Afrika da olmaması,Türkiye nin belirsiz olduğu anlamına gelmez,coğrafi konumu bilinmez,bu itibarla mizah bile gerçekten ciddi bir iştir,çok uzun bir süre İnsanlara kemirgen olarak anlatılan tavşanın birden pirimat sınıfına dahil olması ve buna karşı şu yazının, yazılması;"Tavşan kemirgen de değildir, primat da.." o zaman nedir denilir,ezcümle,gel böyle.

 

Tavşanın primat sınıfına dahil olması mı? wacko.gif

 

Arkadaşım belli ki bu konular sana ağır gelmiş, kaldıramamışsın. Masallarla gerçek dünya arasındaki farkı kavrayamıyorsun hala. Senin aklını bu kadar karıştıran her kimse ona git de, sana Ezop'tan içerisinde bolca tavşanlar geçen masallar anlatmaya devam etsin...

Gönderi tarihi:

Değişerek türeme sürecinin sonunda Dünya'daki yaşamın ortak atasından bugün fosillerde ve etrafımızdaki canlılarda gördüğümüz inanılmaz çeşitlilik oluştu: İnsanlar ve meşe ağaçları, serçeler ve balinalar... Evrim hepimizin uzaktan akraba olduğu anlamına geliyor.

 

Kaliforniya Berkeley Üniversitesi, tarafından hazırlanan Understanding Evolution sitesi, Evrim Çalışkanları tarafından Türkçe'ye kazandırılmıştır.

 

Yeni keşfettim,sağolsun evrim çalışanları,(çalışkanları) yeni bir akrabamız olduğunu " MEŞE AĞAÇLARI" ACABA UZAKTAN AKRABANIN ÇAĞDAŞÇASI "KUZEN'Mİ" oluyor,bundan sonra "KUZEN" meşe,gürgen,çam,kestane,vs vs bayağı bir akrabamız varmış, "ortak atadan" vay canına sayın seyirciler...

 

 

Ortak atadan bir akraba çeşidi de benden...

:cat:

 

 

Muhabbetle.

Gönderi tarihi:

Kim ne kadar dalga geçmeye çalışmaya çalışmaya çalışırsa çalışsın, Evrim denilen şey olmasaydı bugün o dalga geçmeye çalışmaya çalışmaya çalışan insanların inandıkları şeyleri ortaya atan insanlar varolmazdı. Aklı başında hiçbi bilim adamı evrim varlığını yokluğunu tartışmaz bile. Evrim bir gerçeklik. Sadece onun nasıl gerçekleştiği sorgulanıyor. Darwin'in teorisi yanlış olabilir, Lamarck'ınki de yanlıştır diyelim. Hadi biraz daha ıkındık Dawkins'i filan da yalanladık. Evrimin umrumda olmaz bu. Evrim dediğimiz şey Darwin dedi diye var olmadı.

Siz evrimi allah gibi soyut bi çıkarım mı sanıyosunuz? Allah dediğinizin, Muhammed ve onun yazdığı Kuran var dedi diye var olduğu düşünülüyor. Onlar var olduğunu düşünüyor diye var olacak değil. Evrimin allahla namazla niyazla alakası olmaz. Ne derseniz deyin allahın varlığı bilimsel falan değil. Ona şuna bakıp 'anaaaaa, allah diye bişey varmış yaaaa' demekten başka bişey değil. Basit bi mantık çıkarımı sadece. Evrim koccamaaaaaaan bir gerçeklik olarak dim dik kalır karşınızda.

 

Bugün solucandan tutun, mantara kadar, çam ağacından pireye kadar herşey taaaaa o ilk tek hücreden geliyor elbette, bunun neresi anlaşılamıyor? ne olmasını bekliyordunuz? Uzaylılarla aynı atadan gelcek değildik ya? Böcek de, çam da, solucan da, insan da oksijen, protein temelli dna sahibi yaratıklar. Ne olmasını bekliyordunuz, tabii ki genleri de cartı da curtu da benzeyecek.

 

Elinizde tuttuğunuz telefonun plastiğinin hammaddesi petrol ama bak telefonu yakıt olarak kullanamıyosun di mi? Arabadaki benzinle aynı kaynaktan geliyor. Yazdığın kalemin ucu da karbon, milyarlarca lira eden elmaslar da karbon. Bunu bilmeyen adam elbette 'anaaaa bak kalemin ucu ile elmas aynı köktenmiş' der de şaşar kalır. Hatta inanmaz ama evinde yaktığı kömür de aynısıdır, karbondur. Ama elmasla bağını anlatamazsın ona. Hatta güler. 'bak bak kömür de elmasın akrabasıymış' der.

 

Daha da ileri gidelim o zaman. Karbon dediğin şey canlı organizmaların da yapısında var örneğin. Ağaçlar ve canlılar, yüksek sıcaklık ve basınçta karbona dönüşür. Geçen senelerde birisi ölen eşinin cesedini yüksek basınçta ve sıcaklıkta işleme koydurup elmas yaptırmıştı, külünü savurmak yerine, kolye olarak taşıyodu. Bak şimdi kömürle, kurşun kalemin ucuyla, elmasla da akraba çıktık, şimdi ne diceksiniz? Tabi ki akraba çıkacaksın, aynı doğa da yaşıyorsun. Ne bekliyordun ki? Koy bakalım bu dünyaya bu dünyanın metabolizması ile aynı kökenden gelmeyen bir organizmayı, mesela uzaydan gelmiş bir organizmayı; dünyada tek bir canlı iki gün sağ kalabiliyo mu? Neye şaşırıyosunuz, tabi ki her canlı ve cansız bu dünyada var olan diğer her canlı ve cansızla akraba, aynı kökenden geliyor. Bunun neyine şaşırıyorsunuz da dalga geçmeye çalışıyorsunuz. Bi canlı diğerine akraba olmasaydı, tamamen yabancı olsaydı ya o organizma bi an bile yaşayamazdı ya da biz. Bu bile tüm canlıların aynı kökenden geldiklerini kanıtı zaten. Aynı doğaya sahip olduklarının kanıtı. Neye gülüyorsunuz?

 

Gönderi tarihi:

Kainat her daim hareket halinde ve duran bir "ZERRE" yok,çok doğru bir tesbit (durağan evrencilerin kulakları çınlasın).Fakat bu değişim (hareket) illa bir teoriye "DELİL" teşkil edecek diye de bir kural yok, bu itibarla,değişmeyen tek şey değişimdir,düstürü nu evvela "evrimciler" anlamalı ve uygulamalıdır.

Şimdi;Soyoluşsal bir sınıflandırma sisteminde, bu ağaç üzerindeki her bir dala ayrı bir isim verebiliriz. Örneğin, Testudines (Kaplumbağaların içinde bulunduğu takım), Squamata (pullu sürüngenler takımı), Archosauria (kuşlar ve timsahlar)ve Crocodylomorpha (timsahlar) gruplarının her biri ayrı bir dal oluşturuyor. Fakat dallanma grafiğinde görüldüğü üzere, “sürüngenler” bir dal oluşturmuyor. Buradan iki sonuç çıkarabiliriz: Ya “sürüngenler” geçerli soyoluşsal bir dal değildir ya da "KUŞLARI DA SÜRÜNGEN OLARAK DÜŞÜNMEYE BAŞLAMALIYIZ. Soyoluşsal sınıflandırmadaki ilginç bir başka şey ise, dinozorların nesillerinin aslında tükenmediğidir! Kuşlar aslında dinozordur (yani Dinosauria dalının bir parçasıdır). Gerçekten çok etkileyici olan şu ki, kuşları inceleyerek meşhur T. rex hakkında bir şeyler öğrenebililiriz!

Kaliforniya Berkeley Üniversitesi tarafından hazırlanan Understanding Evolution sitesi, Evrim Çalışkanları tarafından Türkçe'ye kazandırılmıştır. Olay bu, Kâinatta ki "ZERRELERİN" değişim böylemi oluşur,buradan bir "TAD" almak gerekir, yoksa? ağuyu,altın tas içinde verirler, kabahati de kuzen "MEŞE" ye çıkaramayız.

 

 

;)

 

Muhabbetle.

Gönderi tarihi:

En basit canlı bile birçok proteinden oluşur; üstelik canlının DNA’sı, tüm bu proteinlerin şifresini içermekte olup bütün proteinlerin toplamından daha komplekstir. Paul Davies sırf bütün proteinlerin tesadüfen oluşma olasılığını 1040000’de 1 olarak hesaplamaktadır. Tüm uzaydaki atom-altı parçacıkların sayısının 1090’dan az olduğu düşünülürse, bu sayının nasıl imkansız bir olasılığı ifade ettiği görülecektir. E. coli gibi çok basit bir tek hücreli canlıda bile 4289 tane protein vardır. Bu canlının proteinlerinin her birinin vazifesini yapacak doğru yerde bile bulunmasının olasılığı imkansız denecek kadar azdır. E. coli’nin hareketini sağlayan bakteri kamçısı (flagellum) 50 kadar proteinden oluşur. Bu proteinlerin her birinin vazifesini diğer 10 proteinin yapacağı gibi bir olasılığı kabul etsek bile, bu 50 proteinin yerinde olmasının olasılığı 1066’da 1 dir.Eğer 4289 proteinin her birinin yerinde olması için bu olasılık hesabını tekrarlarsak karşımıza daha da inanılmaz bir sonuç çıkacaktır. Paul Davies, The Origin Of Life, s. 73.

William A. Dembski, No Free Lunch, s. 292.

 

Şimdi;ne yapmak gerekiyor,illa "evrimcimi" olacağız, en basit canlının; " ilk tek hücre " bile haykırıyor ki BİR YARATAN VAR, dolayısı ile gel böyle.

 

 

smile.gif

Gönderi tarihi:

İsterse trilyonda bir olsun proteinin ya da dna'nın oluşma olasılığı. Evren o tek bir olasılığı gerçekleştirecek potansiyele ve onun gerçekleşmesi için gerekli zamana, süreye sahip. İçindeki varlıklar da o olasılığı gerçekleştirecek yapıya ve özelliklere sahipler. Zaten o olasılık gerçekleşmemiş olsaydı, bugün var olamazdık. Piyangodan 7 tane rakamı tutturmak da bilmem kaçta bilmem kaç ihtimale denk gelir o numaraları tutturan kişi için. Ama mutlaka birisi tutturur di mi? Olasılığın az olması ya da çok olması sorun değil. Trilyonda bir olması da hiçmi hiç sorun değil. Sonuçta o olasılık gerçekleşti ki bugün varız.

 

 

Hem bugünün hücresi ile milyar yıl önce ortaya çıkan ilk hücre aynı şey değil. Bugün 'uçak' dediğimizde aklımıza Boeing gelebilir ama yüz yıl önce bildiğin kıytırık tek motorluyu biliyoduk. Bugün insanlar uçakların mühendisliğini öğrenirken o tek motorluyu geliştirmeye bakmazlar, en son üretileni geliştirmeye eleştirmeye bakarlar. Hücre içinde böyle. Milyarca yıldır evrilmiş ve bugünkü formuna ulaşmış hücreyi inceleyip 'amanın bak bugün bu hücre pek bi karmaşık, demek ki milyar yıl önce birden oluşması imkansız' diyemezsiniz. İlk hücreler, hiçbi hücrenin bulunmadığı ortamda, en mükemmel organizmadır. Bugünün gelişmiş organizmalarına göre çok çok basit bi yapıda olsa bile.

 

 

Bugün hücre dediğin şeyde mitokondri var, bilmem neler var neler. İlk ortamda bunlar tek bi hücrede ortaya çıkmamış da olabilir. Farklı zamanlarda farklı biçimlerde evrilip, tek bi bünyede birleşip bi ortak yaşam sürdürmüşde olabilirler. Bugün bi hücrede çok farklı alet edevat var di mi? bunlar hücrenin parçası falan ama milyarlarca yıl önce belkide ortak yaşayabilerek yaşamda kalmış daha küçük hücrelerde olabilirler. İnsan bile bağırsağında k vitamini üreten bakterilerle ortak yaşam sürüyo. Köpeklerde c vitamini üreten bakteriler var. Ortak yaşam sürüyolar. Bu hücre düzeyinde de mümkün. İnsan farklı ünitelerin ortak yaşamından ibaret olabilir büyük olasılıkla.

 

 

Evrim sandığınızdan çok daha güçlü. Boşuna hafife almayın bence.

Gönderi tarihi:

Evrim sandığınızdan çok daha güçlü. Boşuna hafife almayın bence.

 

Sayın 'Buckminster',

 

Evrim sizin ve sizin gibi inananların sorunu, hafife alma olayı ise, size karşı yazılan cevaplara, verdiğiniz yanıtlarda gizli,neymiş H.Y. amcan, o'da kimmiş,masallar, vs vs daha da beterleri var ama hiç gereği yok,kişi her kim olursa,yazışmalarında muhatabını hafife almamalı,çok doğru biraz empati işi çözer.

 

İlk hücreler, hiçbi hücrenin bulunmadığı ortamda, en mükemmel organizmadır.

 

Tek bir kanıt,ilk hücre nasıl oluşmuştur, zamanımızda,ilk hücrelerin benzeri varmıdır (evrim geçirmemiş) hiç bir hücrenin bulunmadığı bir ortamda hücre nasıl olur.

Kısa ve öz.

 

 

Hem bugünün hücresi ile milyar yıl önce ortaya çıkan ilk hücre aynı şey değil. Bugün 'uçak' dediğimizde aklımıza Boeing gelebilir ama yüz yıl önce bildiğin kıytırık tek motorluyu biliyoduk.

 

Tek motorlu uçak, kendi kendine tesadüfenmi "BOEİNG" oldu. Ve o tek motorlu kıytırık uçak'ı kim yaptı,yoksa o'da genetik sürüklenmenin şanş,tesadüf ürünümü.

Kimse kendini fazla hırpalamasın (FİKRİ) evrimcilik bir teori dir,üstelik ne matematiksel, nede ispatlanmış bir alt yapısı var.

Olay bu.

Gönderi tarihi:
Sayın 'Buckminster',

 

Evrim sizin ve sizin gibi inananların sorunu, hafife alma olayı ise, size karşı yazılan cevaplara, verdiğiniz yanıtlarda gizli,neymiş H.Y. amcan, o'da kimmiş,masallar, vs vs daha da beterleri var ama hiç gereği yok,kişi her kim olursa,yazışmalarında muhatabını hafife almamalı,çok doğru biraz empati işi çözer.

 

Ben inanmıyorum ki. Evrim de zaten bi inanç değil zaten. İnanç, bilimi kavrayamayan kandırılmaya müsait zihinlerin işidir. H.Y. ve onun C.T. versiyonu sözlerden fazlası değil söyledikleriniz. Evrim bilimsel bi gerçeklik. Vallayi kapı gibi duruyo, kimse de yıkamıyo onu. Biyolojiden tut antropolojiye kadar ne kadar canlılıkla ilgili bilim varsa, içinden bitanesi bile evrimi reddetmez. Evrimin sınıflandırmasını temel alırlar. Evrimi değil, evrimin nasıl gerçekleştiğini tartışırlar. Evrimi kabul ederler.

 

Tek bir kanıt,ilk hücre nasıl oluşmuştur, zamanımızda,ilk hücrelerin benzeri varmıdır (evrim geçirmemiş) hiç bir hücrenin bulunmadığı bir ortamda hücre nasıl olur.

Kısa ve öz.

 

İlk hücre nasıl oluştu bilemem ama bilim dururken, 1500 yıl önce birinin sandığı gibi topraktan, çamurdan ortaya çıkmadığı kesin. Ya da yoktan var olmadığı da kesin. Sahi Kurana göre insan yoktan mı var oldu, çamurdan mı yaratıldı? Sen bana insanın topraktan nasıl yaratıldığını kanıtlarmısın? Örneği nedir mesela? Geçende insan vücudundaki bazı şeylerin toprakta da var olduğu ile ilgili bi şema vermişsiniz. Kusura bakmayın ama o şemayi çizen sanırım eğlence olsun diye yapmış bunu. Toprakta yetişen besinlerle besleniyoruz, toprağın üzerinde yaşıyoruz ve bu doğanın parçasıyız. Tabii ki topraktaki mineraller vücudumuzda da olacak. Ona bakarsanız vücudumuzun %70/80i su. Sudan gelmemiz daha mantıklı. Topraktaki minerallere bakıp bi de insan bedenine bakıp 'bak bak topraktan geldiğimizin kanıtı' diyosunuz ama Şempanzelerle aramızda %99luk gen benzerliğine bakınca aynı kökenden geldiğimize inanmıyosunuz. Böyle şey olur mu? Şimdi gidip patatesi soğanı da örnek göstermeyin yok geni benziyo falan diye. Gidip de Alf'e ya da Alien'e benzicek değil genleri. Aynı doğada yaşıyoruz, tabi ki bize benzicek gen kökeni, kimse benzicek yoksa?

 

 

Tek motorlu uçak, kendi kendine tesadüfenmi "BOEİNG" oldu. Ve o tek motorlu kıytırık uçak'ı kim yaptı,yoksa o'da genetik sürüklenmenin şanş,tesadüf ürünümü.

Kimse kendini fazla hırpalamasın (FİKRİ) evrimcilik bir teori dir,üstelik ne matematiksel, nede ispatlanmış bir alt yapısı var.

Olay bu.

 

Tek motorlu uçak Boeing'e dönüşmüş demedim ben. Siz evrimi de böyle kuşun canı sıkılıca yılana, solucanın canı sıkılınca ahtapota, kerkenezin canı sıkılınca balinaya dönüşebileceği bi sistem olarak algıladığınızdan dolayı evrimi anlatamıyoruz zaten.

 

Hem cansız ile canlıyı nasıl benzetiyosunuz? Boeing, insan üretimi cansız bi nesne. Benzinini koysan bile insan olmazsa uçamaz. İnsan ya da canlı öyle değil. Tek başına kendi varlığını sürdürmek için çaba harcayabilir. Yapısının gerektirdiği şeyleri yapabilir. Hem uçağı parçalayın, parçaladığınız her noktası canlılardaki gibi bi yaşam ve uyum özelliği taşıyor olsaydı, kesinlikle o da evrim geçirirdi.

Gönderi tarihi:

Ben inanmıyorum ki. Evrim de zaten bi inanç değil zaten. İnanç, bilimi kavrayamayan kandırılmaya müsait zihinlerin işidir. H.Y. ve onun C.T. versiyonu sözlerden fazlası değil söyledikleriniz

 

Evrimcilik; tamamen hayal mahsülü,varyasyonlara dayalı bir teoridir. Örnek; 1.Evrim Teorisi, geçmişte var olan türlerden sonradan gelen türlerin oluştuğunu söylemektedir.

 

2.Oysa bu açıklamanın öngörüde bulunma gücü yoktur. Çünkü mutlak veya olasılıksal bir yasa ile önceki türler bir arada ele alınıp, bunların sonraki türlerin oluşumu için ‘yeterli koşul’ (sufficent condition) olduğu söylenememektedir.

 

3.Evrim Teorisi, bir tek önceki türlerin sonrakilerin açıklaması olduğunu söyler. Nedenden sonuca da sonuçtan nedene de öngörü yapmak, Evrim Teorisi ile mümkün değildir. Bu ise Evrim Teorisi’nin rakip teorilere göre daha çok kabul edilebilir olması için bilimsel veri sunamadığı anlamını taşır.

Buradan hareketle “EVRİMCİLİK” bir inanç değil diyebilir İnsanlar,ama ortaya bilimsel verilerle desteklenen, hiçbir argüman,delil,kanıt sunamayan bir teori ancak bir inanç olabilir,bu inanç düzeyi de anca hayal mahsülü sanal bir inanç olur.

 

 

H.Y. ve onun C.T. versiyonu sözlerden fazlası değil söyledikleriniz. Evrim bilimsel bi gerçeklik. Vallayi kapı gibi duruyo, kimse de yıkamıyo onu. Biyolojiden tut antropolojiye kadar ne kadar canlılıkla ilgili bilim varsa, içinden bitanesi bile evrimi reddetmez.

 

 

H.Y. ve C.T. konusunu tartışmam,zira biri “doçent”,biri Dünya çapında Bilim İnsanlarının makale,buluş,yazı, deney, vs vs lerini yaynlayan iki İnsan,dolayısı ile bu iki İnsan reddetmek için,onlar ayarında ve örnek verdiği İnsanlar kalitesinde karşı görüş ortaya koymak gereklidir,gerisi teferruat.

Kapı konusu; kapı; hayal mahsülü olduğu halde? Ne menteşesi var,nede kapı kolu,anlayacağın yemin etmeye gerek yok,çünkü gerçek bilim 19. Yüzyıl pozitivist kolaycılığını terk etti, şimdiki durum 21. Yüzyıl bilgi çağı, bu itibarla evrimcilikle,evrilebilir,evrimciler.

 

 

 

İlk hücre nasıl oluştu bilemem ama

 

 

Evrimcilerin, ilk canlı hücresinin kökenini anlatan senaryolarına göre, canlılık "ilkel bir çorba"da, yani organik bazı moleküllerin birarada bulunduğu sıvı bir ortamda başlamıştı.

Evrimcilerin hiçbir bilimsel dayanağı olmayan bu senaryosuna göre, ilkel hücrenin temelini oluşturan ilk molekülleri içine alarak koruyabilecek bir zarın, yani hücre zarının da, diğer hücre organelleri ve molekülleri ile eş zamanlı olarak tesadüfen oluşması gerekmektedir.

Burada detaya girmeye gerek yok,evrimciler ilk hücre ve zarını sabun köpüğü gibi (deney sonucu) gösterip işi basitliğe indirgemek istediler ama sökmedi ,ünlü bir evrimci; W. H. Thorpe; "canlı hücrelerinin en basitinin sahip olduğu mekanizma bile, insanoğlunun şimdiye kadar yaptığı, hatta hayal ettiği bütün makinelerden çok daha komplekstir" demek zorunda kalmıştır.

Öğrenmek iyi bir şeydir.

 

 

 

1500 yıl önce birinin sandığı gibi topraktan, çamurdan ortaya çıkmadığı kesin. Ya da yoktan var olmadığı da kesin. Sahi Kurana göre insan yoktan mı var oldu, çamurdan mı yaratıldı? Sen bana insanın topraktan nasıl yaratıldığını kanıtlarmısın? Örneği nedir mesela? Geçende insan vücudundaki bazı şeylerin toprakta da var olduğu ile ilgili bi şema vermişsiniz. Kusura bakmayın ama o şemayi çizen sanırım eğlence olsun diye yapmış bunu. Toprakta yetişen besinlerle besleniyoruz, toprağın üzerinde yaşıyoruz ve bu doğanın parçasıyız. Tabii ki topraktaki mineraller vücudumuzda da olacak. Ona bakarsanız vücudumuzun %70/80i su. Sudan gelmemiz daha mantıklı. Topraktaki

 

 

Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

 

Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık.

Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.

Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.

(Müminun Suresi, 12-14)

Amenna ve Saddakna.

İnsan ın Çamurdan yaratıldığının,delili; “BİLİNÇ VE İRADE DİR” , ve öyle raslantısal,şanş,gereklilik diye bir şey yoktur. Varmı başka izah tarzı.

 

 

Topraktaki minerallere bakıp bi de insan bedenine bakıp 'bak bak topraktan geldiğimizin kanıtı' diyosunuz ama Şempanzelerle aramızda %99luk gen benzerliğine bakınca aynı kökenden geldiğimize inanmıyosunuz. Böyle şey olur mu? Şimdi gidip patatesi soğanı da örnek göstermeyin yok geni benziyo falan diye. Gidip de Alf'e ya da Alien'e benzicek değil genleri. Aynı doğada yaşıyoruz, tabi ki bize benzicek gen kökeni, kimse benzicek yoksa?

 

 

Ona bakarsan ,tavuk ve timsah İnsana şempanzeden daha yakın aynı “PATATESİN” olduğu gibi,şimdi bunların hepsi ile akrabamıyız,aynı kuzen “MEŞE” ile olduğu gibi.

Alf,ve Alien in kökenleri ilede bağlantı kurabilirsin nede olsa aynı Evrende yaşıyoruz ve mineraller de aynıdır, varmı Evrende başka mineral,yoksa alf ve alien,takyonlar alemindenmi, ne dersin ,takyonlar aleminde de evrimcilik varmı yoksa.

 

 

Tek motorlu uçak Boeing'e dönüşmüş demedim ben.

 

 

Ne dersen de, tek motorlu uçak kend,kendinemi oluştu, ilk oluşan "HÜCRE" nin oluştuğu ortam canlımıydı,yani; su,canlımıdır, ilkel çorba canlımıdır, ilk oluşan hücre de bilinç varmıdır,yani nereden bakarsan bak, evrimcilik,tutarsız bir teoridir,vesselam.

 

 

Muhabbetle.

 

Not.

Bilgisayar arıza yaptı,yoksa bu kadar bekletmezdim sizi.

Gönderi tarihi:

YARATILIŞTAKİ ÇİFTLER

 

Yerin bitirmekte olduklarından, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) yücedir. (Yasin Suresi, 36)

 

Erkeklik-dişilik, "çift" kavramının bir karşılığı olmakla birlikte, ayette bahsedilen "bilmedikleri nice şeylerden" ifadesi daha geniş bir anlam içermektedir. Nitekim günümüzde ayetin işaret ettiği anlamlardan biri ile karşılaşmaktayız. Maddenin çiftler halinde yaratıldığını ortaya koyan İngiliz bilim adamı Paul Dirac, 1933 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü kazanmıştır. "Parité" adı verilen bu buluş, maddenin anti-madde denilen bir çifti olduğunu ortaya koymuştur. Antimadde, maddenin tersi özellikler taşır. Örneğin maddenin tersine antimaddenin elektronları artı, protonları da eksi yüklüdür.

Yaratılıştaki çiftlere bir diğer örnek de bitkilerdir. Botanikçiler bitkilerde cinsiyet ayrımı olduğunu ancak 100 sene evvel keşfedebilmişlerdir. Halbuki bitkilerin çiftler halinde yaratıldığı Kuran'da 1400 sene önce aşağıdaki ayette açıkça bildirilmiştir:

 

"Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı, onda sizin için yollar döşedi ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık." (Taha Suresi, 53)

Gönderi tarihi:

Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

 

Canlıların ve insanın yaratılışı konusundaki ayetlere baktığımızda, bu yaratılışların mucizevi şekilde olduğunu açıkça görürüz. Bu mucizevi yaratılış şekillerinden biri, canlıların sudan yaratılmasıdır. Pek çok ayette açıkça ifade edilen bu bilgiye insanların ulaşmaları ise, yüzyıllar sonra mikroskobun icadı ile mümkün olmuştur.

Bugün en temel ansiklopedilerde "Su, canlı maddenin en büyük öğesidir. Canlı organizmaların ağırlığının %50-90'ı sudur" ifadeleri yer almaktadır. Ayrıca bütün biyoloji kitaplarında bahsi geçen standart bir hayvan hücresinin sitoplazması (hücrenin temel maddesi) da %80 sudan oluşur. Sitoplazmanın analiz edilip bilimsel kayıtlara geçirilmesi, Kuran'ın indirilmesinden yüzyıllar sonra gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bugün bilim dünyasının kabul ettiği bu gerçeğin Kuran'ın indirildiği dönemde bilinmesi kuşkusuz ki mümkün değildi. Ancak buna rağmen insanların keşfinden 14 yüzyıl önce Kuran'da bu bilgi apaçık ortadadır..

Gönderi tarihi:

Karar verin, sudan mı yaratıldık yoksa topraktan mı? yoksa sudan sebeplerden mi? Hem gidip arapça sözcükleri tıbbi terimlerle alakası olup olmadan karşılamak çok ilginç. Embryo'nun arapça karşılığına baktım (جنين, حالة جنينية, جرثومة) İslami siteler hariç hiçbi yerde de embryo'nun karşılığı olarak 'alak' kelimesini vermiyo. Bazı sitelerde 'asılı duran şey' demekmiş de 'alak', neymiş, bebek anne karnında asılı duruyomuş! yersen. Sonra 'alak' kan pıhtısı demekmiş, insanın ilk aşamaları kan pıhtısına benzermiş aman aman. Ha bi de sülük demekmiş de, insan anne karnında sülük gibi kandan beslenirmiş, ondan 'alak' demiş, vah ki ne vah! Benzetmedeki sanata bak. Koskoca allah, insanı sülüğe benzetiyo. Sülüğün beslenmesi ile ceninin beslenmesi arasındaki farkı lise öğrencisi bile bilir. Hem allah madem o kadar bilimsel, her zaman diyosunuz, neden açıkça bilimsel tabir kullanmadı? O zaman hiç şüphe etmezdik di mi? 1500 yıl sonra insanların o aşamalara ne ad vereceğini bilemedi mi? Yoksa muhammed, o dönemlerde araplar doğumu nasıl anlıyorlardıysa onu mu yeniden pişirip sundu?

 

Hala uçak canlı mıdır, biri mi yapmıştır diyor arkadaş. Canlı olsaydı, uçak da evrim geçirirdi canınızı sıkmayın lütfen.

 

Evrimde rastlantı tesadüf yoktur diyoruz, hala insan tesadüfle olmamıştır diyosunuz. Bizde tesadüfle olmadı diyoruz zaten. Olasılık tesadüf demek değil.

 

Hepsini bırak, çamurdan yaratılmıştir diyosun. Çamurdan! Buna gerçekten inanıyomusunuz, bi oturup düşünelim üzerine. Çamur?

 

Sonra da o çamur, bilinç kazandı he mi?

 

Bilinç evrimin kanıtı, yaratılışın değil. Çünkü tüm canlıları incelersen, bilincin sadece insanda olmadığını ama en gelişmişinin insanda bulunduğunu görürsün. Bilinç en son evrilen yapı olduğu için çok zayıftır ve eter koklarsan önce onu kaybedersin. Bilinçsizce çırpınırsın, bunlar da bilinçten önce evrilen, bilince göre de daha kuvvetli olan motor reflekslerdir çünkü. En sonunda eter ona da etki eder ve onu da kaybedersin. Sonunda da sadece yaşamsal faaliyetlerin sürer, kalbin çarpmaya devam eder, nefes alışı verişin devam eder. Çünkü eter onlara etki edecek kadar güçlü değil ve yaşamsal aktiviteler ilk evrilen en güçlü aktivitelerdir. yeterli dozda morfin verirsen, onları da kaybedersin.

 

Bilinç öyle ruhla falan ilgili bişey değil. Öyle olsa kaza yapan birisi bilincini yitirmezdi. Ruh zarar mı görüyo kaza yapınca da bilinç kayboluyo. Hafıza kaybı denilen şey ruh diye bişeyin olmadığının en basit kanıtı.

 

Muhammed'in yazdıkları öyle yüzlerce yıl sonra anlaşılmış şeylerde değil. Onun söyledikleriyle bilimin söyledikleri arasında çok fark var. Muhammedin söyledikleri bilimsel olsaydı, bilim onlar destekleseydi, Muhammed yeryüzündeki ilk evrimcilerden sayılırdı.

Gönderi tarihi:

Karar verin, sudan mı yaratıldık yoksa topraktan mı? yoksa sudan sebeplerden mi

 

İlkel çorbadan raslantıSAL ve olasılık’”SAL”olarak şans eseri,olarak tesadüfün bir ürünü , üstelik “TAVUK” kuzenimiz gibi YUMURTA bağlantılı değil, tamamen varyasyonel (ne olduğu belli değil) Üstelik AĞAÇ kuzenlerimizle ,ayrılmanın hüznünü yaşarken, yumurtaSAL olarak oluşmayacağımızı,çifleşme diye evrimsel bir dönüş olayı yaşayacağımızı,hangimizin dişi,hangimizin de erkek olacağını da mutasyonlarımızSAL olarak belirleneceğini MİŞ ,oluştuk.

Ama su ve toprak karışımın ın “ÇAMUR” olduğunu evrimSEL döngü bilmediğinden olayı 21. Yüzyıl evrimciliğine olasılıkSAL olarak havale edip raslantıları beklemeye başladık.

 

 

Hem gidip arapça sözcükleri tıbbi terimlerle alakası olup olmadan karşılamak çok ilginç. Embryo'nun arapça karşılığına baktım (جنين, حالة جنينية, جرثومة) İslami siteler hariç hiçbi yerde de embryo'nun karşılığı olarak 'alak' kelimesini vermiyo.

 

 

Arapça sözlüklerde “ALAK”, ın embriyo olduğunu evrimcimiz uydurmuş,şimdi aslına bakalım; Embriyo, (Yunanca: έμβρυο'[tohum]) çok hücreli diploid ökaryotlarda gelişimin ilk basamaklarından biri.

Yaratan Rabbin adıyla oku. O, insanı bir alak'tan (asılıp tutunan şeyden) yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. (Alak Suresi, 1-3).

 

İnsan, "kendi başına ve sorumsuz" bırakılacağını mı sanıyor? Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi? Sonra bir alak oldu, derken (Allah, onu) yarattı ve bir "düzen içinde biçim verdi." Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı." (Kıyamet Suresi, 36-39)

 

Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz?" (Zümer Suresi, 6.

 

Zigotun, arka arkaya mitoz bölünme geçirip hücre sayısının artmasına embriyo denir.

Embriyo, (< İngilizce: Embryo < Eski Yunanca: ἔμβρυον ( embrüon) [tohum]) çok hücreli diploidökaryotlarda gelişimin ilk basamaklarından biri.

Yumurta ve sperm hücrelerinin birleşmesiyle oluşan zigot, çift sarmallı DNA moleküllerini içerir. Bitkiler,hayvanlar, ve bazı protistlerde zigot mitozla bölünerek çok hücreli canlıyı oluşturur. Embriyo terimi, bu gelişimin zigotun bölündüğü zamanla, gelişim basamağının başka basamağa geçmesine kadar olan ilk zamanlarını anlatmak için kullanılır.

İnsanlarda, ilk sekiz haftalık döneme embriyonal dönem denilir. Embriyonal dönemde 3 germyaprağından çeşitli organ sistemleri oluşur.

Vikipedi.

 

Şimdi; Arapça yazılan yazı ; جنين, حالة جنينية, جرثومة ve karşılığı; Jenin, embriyonik bir sahne, bakteri, burada “ALAK” kelimesini aramak absürd değimli.

 

Olay bu,yoksa burada da bir raslantıSAL,olasılıkSAL,şanş faktörümü aramış evrimci kardeşimiz.

 

 

 

Bazı sitelerde 'asılı duran şey' demekmiş de 'alak', neymiş, bebek anne karnında asılı duruyomuş! yersen. Sonra 'alak' kan pıhtısı demekmiş, insanın ilk aşamaları kan pıhtısına benzermiş aman aman. Ha bi de sülük demekmiş de, insan anne karnında sülük gibi kandan beslenirmiş, ondan 'alak' demiş, vah ki ne vah! Benzetmedeki sanata bak. Koskoca allah, insanı sülüğe benzetiyo. Sülüğün beslenmesi ile ceninin beslenmesi arasındaki farkı lise öğrencisi bile bilir. Hem allah madem o kadar bilimsel, her zaman diyosunuz, neden açıkça bilimsel tabir kullanmadı? O zaman hiç şüphe etmezdik di mi? 1500 yıl sonra insanların o aşamalara ne ad vereceğini bilemedi mi? Yoksa muhammed, o dönemlerde araplar doğumu nasıl anlıyorlardıysa onu mu yeniden pişirip sundu?

 

 

BURAYA ASACAĞIM YAZININ, DİKKATLE OKUNMASINI TAVSİYE EDİYORUM;

Embriyo yapıştırma bir teknik veya bir işlem değildir. Embriyolar rahim iç duvarına yapıştırılamaz. Embriyo (eğer sağlıklı ise) rahim iç duvarına tutunma işlemini kendisi gerçekleştirir. Tutunma potansiyeline sahip olmayan bir embriyonun herhangi bir işlem veya bir madde aracılığı ile rahim iç duvarına yapıştırılması söz konusu olamaz (en azından günümüzde ve yakın gelecekte). Embriyonun rahim iç zarına tutunmasının sırrını henüz bilmiyoruz. Bilebildiklerimiz sadece bu dönemde rahim içerisinde veya embriyoda bazı maddelerin salgısının arttığı veya bazı maddelerin eksikliği halinde tutunmanın gerçekleşmediğidir. Bilimin yaptığı şey, bu indirekt bilgileri kullanarak tedavinin verimliliğini arttırmaktır. Hyaluronan veya daha önce gündeme gelmiş olan "lösemi inhibe edici faktör (LIF) de bunların örnekleridir. Bu konuda sebep-sonuç ilişkisini bilmediğimizden sadece olası eksikleri telafi ederek başarı şansımızı arttırmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla hyaluronan eklenmiş olan kültür sıvısı ile yapılan transferler tüp bebek uygulamalarındaki başarı şansını %100e çıkarmayacaktır. Belki de sadece belirli bir hasta grubunda etkili olacak, tüm hastalarda fayda vermeyecektir. Bu soruların cevaplarını beraber göreceğiz. Ancak başarı şansını %1 veya %5 arttıracak bir gelişme bile bizler ve sizler için çok büyük bir değer taşımaktadır.

Amerikan Hastanesi Üreme Sağlığı Ünitesi.

 

Başka bir şey yazmaya gerek yok,yalnız EMBRİYO’YU şans,olasılık,rastgele,katagorisinde “EVRİMCİLER” gibi değerlendirmek yanlış,bu itibarla; “ALAK” doğru bir kelimedir…

Teferruatlarla evrimciler uğraşabilir.

 

 

Bilinç evrimin kanıtı, yaratılışın değil. Çünkü tüm canlıları incelersen, bilincin sadece insanda olmadığını ama en gelişmişinin insanda bulunduğunu görürsün.

 

Madde’de “BİLİNÇ” varmıdır…

İlkel havuz denilen,ilk hücrenin oluştuğu ortam? “BİLİNÇLİMİDİR”…

İlk “HÜCRE” BİLİNÇLİMİDİR…

“BİLİNÇ” evrilmişmidir,yahut nasıl evrilmiştir,misal “AĞAÇ” ortak atadan “KUZEN” olduğuna göre (evrimcinin uydurması) ağaç’ın “BİLİNÇ” düzeyi nedir.

 

 

Evrimde rastlantı tesadüf yoktur diyoruz, hala insan tesadüfle olmamıştır diyosunuz. Bizde tesadüfle olmadı diyoruz zaten. Olasılık tesadüf demek değil.

Hepsini bırak, çamurdan yaratılmıştir diyosun. Çamurdan! Buna gerçekten inanıyomusunuz, bi oturup düşünelim üzerine. Çamur?

 

Sonra da o çamur, bilinç kazandı he mi?

 

 

 

Genetik sürüklenme; doğal seçilim, mutasyon ve göçle birlikte evrimin temel mekanizmalarından biridir. Her nesilde bazı bireyler, tümüyle rastlantısal olarak, geriye diğer bireylerden biraz daha fazla sayıda torun (ve elbette gen!) bırakabilirler. Bir sonraki neslin genleri “şanslı” bireylerin genleri olacaktır; ancak, bu bireyler daha sağlıklı ya da daha “iyi” bireyler olmak zorunda değildir. Bu olay, kısaca, genetik sürüklenmedir. Bu, TÜM popülasyonlarda gerçekleşen bir olaydır – talihin oyunlarından kaçış yok. ancak bu durum doğal seçilimden farklı olarak tümüyle raslantısal bir biçimde gerçekleşmektedir.

Kaliforniya Berkeley Üniversitesi tarafından hazırlanan Understanding Evolution sitesi, Evrim Çalışkanları tarafından Türkçe'ye kazandırılmıştır.

Al sepetten bir yumurta,çek bir milli piyango,ya tutarsa.

OLASILIK; Herhangi bir biyolojik olayın tekrarlanma şansı. Örneğin: Kalıtsal özelliklerin dölden döle geçme şansının veya tesadüfünün matematiksel hesaplanması. İhtimaliyet.

Yani; ya tutarsa, veya hayalde “OLASILIK’SAL”.

Bilinçsiz “MADDE” den bilinç üreten “EVRİMCİLER” ÇAMUR’A gönderme yapıyor, en azından ilkel havuz da tesadüfün ürünü değil,gerçek.

 

 

 

Bilinç en son evrilen yapı olduğu için çok zayıftır ve eter koklarsan önce onu kaybedersin. Bilinçsizce çırpınırsın, bunlar da bilinçten önce evrilen, bilince göre de daha kuvvetli olan motor reflekslerdir çünkü. En sonunda eter ona da etki eder ve onu da kaybedersin. Sonunda da sadece yaşamsal faaliyetlerin sürer, kalbin çarpmaya devam eder, nefes alışı verişin devam eder. Çünkü eter onlara etki edecek kadar güçlü değil ve yaşamsal aktiviteler ilk evrilen en güçlü aktivitelerdir. yeterli dozda morfin verirsen, onları da kaybedersin.

 

 

Bilinç en son evrilen yapı imiş, ve çok zayıfmış,eter koklarsan o’nu kaybedersinMİŞ,BİLİNÇTEN ÖNCE EVRİLEN “ÇIRPINMALAR” OLDUĞUNDAN ÇIRPINIR’MIŞ İNSAN, iyi çırpınmalar…

Şimdi de “MORFİN” verelim olsun İNTİHAR,bu intihar olayının “EVRİMİ” varmı.

Ha, bu eter olayın da İnsan “RÜYA “ görürmü,bu rüyalar yenirmi,içilirmi,Morfin olayından sonra,oluşan “ÖLÜM” halinin “EVRİLMESİ” hakkında bir önerileri varmı evrimcilerin.

 

 

 

Bilinç öyle ruhla falan ilgili bişey değil. Öyle olsa kaza yapan birisi bilincini yitirmezdi. Ruh zarar mı görüyo kaza yapınca da bilinç kayboluyo. Hafıza kaybı denilen şey ruh diye bişeyin olmadığının en basit kanıtı.

 

 

Kaza yapan birisi (bilincini yitiren) YEMEK YERMİ…

Hafıza kaybı olan kişi “ÖLÜRMÜ” bak yukarda “MORFİN” vermeden önce “ETER” verip çırpınması sağlanan niye çırpınıyor.

Hafıza’sı kaybolan kişi; “GÖRÜRMÜ” …

Hafizasi kaybolan kişi; elini “ATEŞ’E” tutarmı…

Olay bu kadar basit,”RUH’U” “NÖRON’MU” zanneder evrimciler,bak sinapsları’da unutma…

Hafızası kaybolan kişi; “TAD” alma duygusunu da kaybedermi…

Neyse…

 

 

 

Muhammed'in yazdıkları öyle yüzlerce yıl sonra anlaşılmış şeylerde değil. Onun söyledikleriyle bilimin söyledikleri arasında çok fark var. Muhammedin söyledikleri bilimsel olsaydı, bilim onlar destekleseydi, Muhammed yeryüzündeki ilk evrimcilerden sayılırdı.

 

 

Kur’an, ALLAH c.c. Kelamı’dır, Hz. Peygamberimiz,Muhammed,Mustafa’ya a.s.v. Vahy edilmiştir .

Dolayısı ile Şeksiz,ve Şüphesiz doğrudur.

Amenna ve Saddakna.

"Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz, (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47)

 

 

Muhabbetle.

 

:)

Gönderi tarihi:
İlkel çorbadan raslantıSAL ve olasılık’”SAL”olarak şans eseri,olarak tesadüfün bir ürünü , üstelik “TAVUK” kuzenimiz gibi YUMURTA bağlantılı değil, tamamen varyasyonel (ne olduğu belli değil) Üstelik AĞAÇ kuzenlerimizle ,ayrılmanın hüznünü yaşarken, yumurtaSAL olarak oluşmayacağımızı,çifleşme diye evrimsel bir dönüş olayı yaşayacağımızı,hangimizin dişi,hangimizin de erkek olacağını da mutasyonlarımızSAL olarak belirleneceğini MİŞ ,oluştuk.

Ama su ve toprak karışımın ın “ÇAMUR” olduğunu evrimSEL döngü bilmediğinden olayı 21. Yüzyıl evrimciliğine olasılıkSAL olarak havale edip raslantıları beklemeye başladık.

Yazmak istediklerinizi her zamanki gibi başkalarından alıntılarsanız tutarsız olsalar da en azından daha kolay anlarım. Şu yazdığınızdan hiçbişey anlamadım vallayi.

 

'Alak' kelimesini aramak absürd değil. Daha çok alıntı yaptığında daha çok inandırıcı olmazsın. Daha çok bilimsel de olmazsın. Sadece daha çok alıntı yapmış ve yanlış bildiğin şeyi unutturmaya çalışmış olursun. Elbette 'Alak' kelimesinin karşılığını arıcam, çünkü o ayette embryodan söz edildiğini iddia ediyosun. Embryonun karşılığına bakıyom. Ne göreyim? Meğer karşılığı Alak değilmiş. Hatta karşılığı Sülük bile değilmiş. Aaa aaa havada asılı duran şey demek bile değilmiş Embryonun karşılığı! Neymiş? İnsan yavrusunun belirli bi aşamasına verilen bilimsel bi ad. Kökeni de latinceymiş. Alak neymiş? 1500 yıl önce bi bedevinin eskilerden duyup söylediği lafmış sadece. Kuzenime söylesem kuranın karnındaki çocuğu sülüğe benzettiğini, iğrenirdi sanırım. Iyy ne kötü ya.

 

'Şanş' diye bi kelime yok. Hem olasılık ile rastlantı aynı şey değil. Ayrıca evrimde rastlantı yok.

 

Evrimciler Embryoyu rastlantı olarak değerlendirmez. Hem olasılık ile rastlantı aynı şey değil. Ayrıca evrimde rastlantı yok.

 

Maddenin bilinçli olması ile konunun ne alakası var?

 

Bilinç ile ilgili yazdıklarım bilimsel. En kısa zamanda bi nöroloğa başvurabilirsin mesela bilgi almak için. Birisi konuyu dalgaya vurduğunda, konuyla ilgili bişey bilmediğini düşünürüm hep. Ha bunu ilgili ilgisiz alıntı yapanlar hakkında da düşünürüm.

 

 

Bilinç yitimi ile yemek yeme, elini ateşe tutma, tad alma duyusu arasında alaka yok. Hafıza Semantik ve Epizodik hafızadan oluşur. Epizodik hafıza anıları yer ve zamana göre saklar. Semantik ise yetenekleri saklar. Hafıza kaybı denilen olay Epizodik Hafızadaki hasardır. Semantik Hafızaya bişey olmadıkça rahat rahat yemek yersiniz, ölürsünüz, elinizi ateşe tutarsınız ya da tutmazsınız. Acı biberin tadını da alırsınız. Hafıza kayıplarında da Semantik Hafızaya bişey olmaz.

 

Daha çekici sorular sormayı dener misiniz?

 

Kuranda tek bi bilimsel bilgi kırıntısı yoktur. Şeksiz mi çeksiz mi bilmem ben ama bilime bakınca geçersiz olduğu belli. Kuran 1500 yıl önceki eskilerin uydurmalarıdır. Aaaa Kuran kendi gibi düşünmeyenler için bunu derdi di mi? Bak sen aynı kefeye kendi düşmüş şimdi.

 

Kuran bilimsel olsaydı evrimin gerçek olduğunu söylerdi. Dağların çivi gibi yerleri sabitlemek için çakılmadığını da söylerdi. Embryonun sülükle alakasız olduğunu söylerdi. Embryonun havada asılı durmadığını, biyolojik bi sıvının içinde yüzdüğünü söylerdi [doğum yapan her kadın bunu bilir]. İnsanın çamurdan mı sudan mı topraktan mı kendisinden mi yoktan mı var edildiği konusunda bi karara varırdı. Ademi ensest ilişkiye zorlamak yerine başka çiftler yaratabilirdi. Muhammed 9 yaşındaki kızla evlenebilsin diye ilahi emirler yağdırmazdı. Kadın ile erkeğin eşit olduklarını söylerdi. Dahası eğer tanrısal olsaydı kutsal olurdu, muhammedin keyfine göre ayet göndermezdi.

Gönderi tarihi:

Yazmak istediklerinizi her zamanki gibi başkalarından alıntılarsanız tutarsız olsalar da en azından daha kolay anlarım. Şu yazdığınızdan hiçbişey anlamadım vallayi.

 

Aaa aaa havada asılı duran şey demek bile değilmiş Embryonun karşılığı! Neymiş? İnsan yavrusunun belirli bi aşamasına verilen bilimsel bi ad. Kökeni de latinceymiş. Alak neymiş? 1500 yıl önce bi bedevinin eskilerden duyup söylediği lafmış sadece. Kuzenime söylesem kuranın karnındaki çocuğu sülüğe benzettiğini, iğrenirdi sanırım. Iyy ne kötü ya.

 

 

 

 

Teşekkür ederim sayın 'Buckminster' sizinle olan tartışmamızda çok şey öğrendim, dolayısı ile bir "DİN" inananı olarak bir şey daha tecelli etti (tevafuk) yazışmamızda,evrim bağlılarının doğal yaklaşım tarzlarında hiç bir değişiklik yokmuş, bunu görmekte beni mutlu etti,ezcümle size,istediğiniz gibi bir yaşam temenni ederim.

 

 

 

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.