Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 EVRİM KÖŞESİ _ ATALARIMIZ ... ATALARIMIZ ... İnsangillerin gelişim zinciri Etiyopya’da 4,2 milyon yıllık yeni hominid (insangiller) kalıntıları bulundu. Bu kalıntılar daha önceleri yalnızca Kenya’dan biliniyordu. Bilim adamlarının tahminlerine göre bu kalıntılar "Lucy"nin de dahil olduğu insan türüne ait. Modern insanın soyu bu iki türe uzanıyor gibi. Bölgede bulunan yeni fosiller, bilim adamlarına Australopithecus’un kökenini araştırmak ve izini sürmek için yeni ipuçları veriyor. Söz konusu yeni kalıntılar, Australopithecus anamensis’in en eski temsilcilerine ait. İki hipotez : Birinci hipotez, Australopithecus’un bundan 4.4 ve 4.1 milyon yıl önce doğrudan doğruya ve hızlı bir şekilde Ardipithecus ramidus’tan geliştiğine dayanmakta. İkinci hipoteze göreyse Ardipithecus ramidus’un soyu, Australopithecus ile aynı zamanda tükenmiş. Bu hipotezin kontrol edilebilmesi için diğer buluntu yerlerindeki diğer fosillere ihtiyaç duyulmakta. Sonuçta şimdiye dek bilindiği kadarıyla, Ardipithecus ve Australopithecus aynı tabakada görülmemiş. Dişlerin analizi sonucunda da araştırmacılar son derece önemli bilgiler edindiler. Australopithecus anamensis daha büyük dişleri nedeniyle, bir hepçildi ve sık sık yaşanan kuraklık dönemleriyle daha iyi başa çıkabiliyordu. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 EVRİM KÖŞESİ _ ATALARIMIZ ... DAHA ÖNCE BULUNANLAR ... Australopithecus - Homo habilis - Homo neanderthalensis - Homo Sapiens Orta Awash’ta Australopithecus anamensis’in araştırıldığı alan, insan evriminin en uzun bölümünü yansıtan bir bölge. Burada altı milyon yıl öncesine kadar tarihlenen ve üstü üste bulunan 12 farklı tabakada tam 248 hominid insangiller- örneği bulundu. Araştırma ekibinin daha önceleri bulmuş olduğu ve yeniden değerlendirdikleri hominidler şunlar: Homo sapiens sapiens: Yaklaşık olarak 80.000 yıllık insan kafatası mezolitik dönem aletlerle birlikte Aduma da bulundu. Homo sapiens idaltu: Herto’da ortaya çıkarılan üç kafatası anatomik olarak modern insana yakın insanların burada 160.000 yıl önce yaşadıklarını gösterdi. Homo erectus: Bouri Daka’da Aşölyen taş aletlerle birlikte bulunan Homo erectus’un üç uyluk kemiği ve kafatasının üst kısmına ait bir parça bir milyon yıl öncesine tarihlendirildi. Australopithecus garhi: Australopithecus’un 2.5 milyon yıl önceki bir türü olan bu hominid, Bouri Hata’da erken taş alet üretimi ve büyük hayvanlarının kesilip parçalanmaya başladığını gösteren kanıtlarla birlikte bulundu. Australopithecus afarensis: "Lucy"nin de dahil olduğu bu türe ait 3.4 milyon yıllık dişler, çene ve baldır kemiği Maka’da bulundu. Ardipithecus ramidus: Bugün artık bir düzine hominid örneğiyle temsil edilen 4.4 milyon yıllık bu tür Aramis’in ormanlık alanında ortaya çıkarıldı. Ardipithecus kadabba: Çad ve Kenya’da bulunan örneklerle benzer zaman dilimlerine ait 5.7 milyon yıllık hominid Orta Awash’ın batı kayalıklarından çıkarıldı Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 EVRİM KÖŞESİ _ ATALARIMIZ ... DAHA ÖNCE BULUNANLAR ... Australopithecus anamensis: Çok maymun, az insan: Doğu Afrikalı, 4,2 ile 3,9 milyon yıl öncesi. Bu fosil, maymun ile insana benzer özellikler taşıyordu. Kafatası milyonlarcça yıl önce yaşayan maymun insanlara benziyor. Buna karşılık, ayakları çok daha sonra ortaya çıkan insan benzerlerini andırıyor. Büyük bir olasılıkla dik yürüyordu. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 EVRİM KÖŞESİ _ ATALARIMIZ ... DAHA ÖNCE BULUNANLAR ... Australopithecus afarensis: Ailesi olan insansı: Doğu Afrika. 3,9-3 milyon yılları arasında yaşadı. İnsansıların ilk ata anası olduğu ileri sürülen Lucy, Etiyopya bölgesinin maymunlarındandı. 207 iskelet kemiğinden 47’si ele geçirildi. 13 benzeri daha bulundu. İlk aile kuran, ailesi olan insansı sayılıyor. Tanzanya’da bulunan 69 ayak izi, dik yürüdüğünün kesin kanıtı. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 EVRİM KÖŞESİ _ ATALARIMIZ ... DAHA ÖNCE BULUNANLAR ... Kenyanthropus platyops: Gizli dolu düz kafalı insansı: Doğu Afrika, 3,5 milyon yıl önce yaşadı. "Düz yüzlü Kenya insanı"nı paleoantropolog Meave Leakey ve arkadaşları, Turkana Gölü’ kenarında buldu. İskeletini insansı öncesi fosiller arasında saydılar. Bazı bilim adamları da düz yüzün aslında parçalanmış olabileceğini belirtiyor ve fosilin sınıflandırılmasının zor olacağını düşünüyor. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 EVRİM KÖŞESİ _ ATALARIMIZ ... DAHA ÖNCE BULUNANLAR ... Australopithecus africanus: Avcı değil av oldu! Güney Afrika’da 3-2,3 milyon yıl önce yaşadı. Australopithecus türleri gibi iskelet yapısı inceydi orman bölgelerinde yaşardı, hızlı koşamadığı için vahşi hayvanlardan ağaçlara tırmanarak kurtulurdu. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 EVRİM KÖŞESİ _ ATALARIMIZ ... DAHA ÖNCE BULUNANLAR ... Paranthropus boisei: Cevizkıran! 2,1-1,1 milyon yıl önce Doğu Afrika’da yaşadı. Bize daha yakın insansılarla karşılaşmış olmalı. Çiğneme dişleri ve kasları güçlüydü, kırıcı dişi vardı, arka dişleri ile en sert çekirdekleri bile kırabilirdi. Buna rağmen, soyu tükendi ve ondan bugüne uzanan bir nesil yetişmedi. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 EVRİM KÖŞESİ _ ATALARIMIZ ... DAHA ÖNCE BULUNANLAR ... Homo rudolfensis: İlk insan: Doğu Afrika’da 2,5-1,8 milyon yıl önce yaşadı. Büyük kemikli geniş ve düz yüzlüydü. İnsanoğlunun ilk temsilcisi sayılır. Keskin taşlarla hayvanları parçalar ve besin kaynağı yaratırdı. Bunun yanısıra bitkilerle de beslenirdi. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 EVRİM KÖŞESİ _ ATALARIMIZ ... DAHA ÖNCE BULUNANLAR ... Homo habilis: Alet yapan insansı: Doğu Afrika, 2,1- 1,6 milyon yıl önce yaşadı. Bu "yetenekli insan" pek de insana benzemiyor henüz. Derin göz çukurlu alnının ardında 650 cm küplük beyni var. 1,40 metre boyunda ve Afrika kıtasının güneyine yayılmıştı. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 EVRİM KÖŞESİ _ ATALARIMIZ ... DAHA ÖNCE BULUNANLAR ... Homo erectus: Keşifçi; Afrika ve Asya’da yaşadı, 1,8 milyon- 40.000 yıl öncesi yaşadı. Moden insanın akrabası. Boy 1.65 cm. Tabii ki dik yürüyordu ve ayrıca alet kullanmayı beceriyordu, ateşi keşfettiği ve içinde yaşayacağı doğal malzemelerden, otlardan vb kulübeler yaptığı biliniyor. Yaşadığı bölgenin dışındaki dünyayı keşfetme merakı vardı. Asya’da en eski yaşam izi 1,8 milyon yıl öncesine gidiyor. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 EVRİM KÖŞESİ _ ATALARIMIZ ... DAHA ÖNCE BULUNANLAR ... Homo neanderthalensis: İnsanoğlunun baş rakibi: Avrupa ve Önasya’da, 200.000-27.000 yılları arasında yaşadı. Homo sapiens, yani bizlerin kuzeni sayılıyor. 1.60 boyunda 80 kg ağırlığında. Tarihçiler bizlerin ortaya çıkışıyla onlarla belirli zamanlarda ortak bölgeleri ve zamanı kullandığımızı belirtiyor. Kasları güçlü, kemik yapısı iriydi. Avcı olup etle besleniyordu. Bu türün neden kayıp olduğu bilinmiyor. Bir teoriye göre, bizler daha çabuk çoğaldık ve onlara yaşam alanı kalmadı.. *** Kaynaklar : - GEO/kultur/Evolution: Interaktive Ahnen - Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Evrim Teorisi’nin yasaları ve matematiksel bir modeli varmıdır.. "BİLİMSEL KANITLANMIŞ". Bir adaya tamamen izole bir şekilde,evrim teorisine yarayacak her şey bırakılsa? mesela,Kurbağadan tut,orongutan,Tavuktan tut,solucana kadar,primatların da her türlüsü!! ve; evrim Teorisi’ne dayanarak bu canlılardan hangi tür bir canlının türeyeceğine dair bir iddiada bulunabilirmi evrimciler... Yani; bu canlılardan şu kadar yıl sonra at, şu kadar yıl sonra insan, şu kadar yıl sonra bir kuş oluşur diyebilirlermi... Devamı gelecek. Muhabbetle. Zürih Üniversitesi'nce yapılmış bir Neandertal çocuk rekonstrüksiyonu. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Bir adaya tamamen izole edilmiş bir şekilde konuşmayı, yazmayı, okumayı öğrenmemiş bir grup çocuk bırakılsa. Bu çocuklar erişkin haline geldikten şu kadar yıl sonra yazıyı icat edecekler, şu kadar yıl sonra karasabanı bulacaklar, şu kadar yıl sonra buharlı makineyi icat edecekler, şu kadar yıl sonra interneti icat edecekler gibi bir iddia da bulunabilir mi ? Belki bizden daha kısa bir sürede , belki daha uzun bir sürede, belki de hiç yapamazlar. Bir adada izole edilmiş bu insanların nasıl bir gelişim izleyeceğini bilemeyiz. Ama biz nasıl bir gelişim izlediğimizi aşama aşama biliyoruz. Önce karasabanı, sonra buharlı makineyi, sonra nükleer enerjiyi geliştirdik. Bilimi, felsefeyi bulduk. Aya gittik, okyanusların dibine indik. Diyebilir miyiz bu çocuklar şu kadar bin yıl sürede, önce karasabanı, sonra buharlı makineyi bulacaklar, önce krallıklarla sonra cumhuriyetle yönetilecekler, yasaları şöyle olacak, aile yapıları böyle olacak, ata/anaerkil olacaklar. Hayır. Hiçbirini bilemeyiz. Peki bu, insanoğlu hakkında, mızrakla mamut avlamaktan, canlı kopyalamaya nasıl geldiği hakkında bildiklerimizin yanlış olduğu anlamına mı gelir ? Yani mesela; Biliyoruz ki, insanoğlu önce ilkel toplumlarda yaşıyordu, sonra feodal toplum düzenine geçildi, ve şimdi kapitalist toplum düzeni var. Yine biliyoruz ki, insanoğlu önce küçük klanlar halinde yaşıyordu. Bu klanların birleşmesiyle kabileler oluştu. Daha kalabalık birşekilde yaşayan insanlar, ortak kurallar geliştirdiler. Böylece devletler kuruldu. Peki bu bildiklerimizin gerçek olması için, izole edilmiş bir adaya bırakılacak bir grup çocuğun, çocukları, torunları, büyük büyük torunlarının ne kadar sürede hangi tipte devletler kuracağını, hangi tipte ekonomiye sahip olacaklarını, hangi tipte hukuk sistemine sahip olacakları ve hangi icatları yapacaklarını söyleyebilmemiz mi gerekiyor? İnsanoğlunun bugüne kadar nasıl bir sosyal evrim geçirdiği hakkındaki bilgilerimizin doğru olabilmesi için, izole edilmiş adadaki çocukların da nasıl bir sosyal evrim geçireceğini söyleyebilmemiz mi gerekiyor? Denizlerin nasıl oluştuğu, dağların ovaların platoların yanardağların nasıl oluştuğu, kıtaların birbirinden nasıl ayrıldığı, kıtaların bugünki şekillerini nasıl aldığı, kutup buzlarının nasıl oluştuğu, iklimlerin nasıl oluştuğunu biliyoruz. Coğrafi evrimin aşamalarını biliyoruz. Peki bunun doğru olabilmesi için, tekrar bir büyük patlama yaşandıktan sonra, şu kadar sürede yeryüzü soğuyacaktır, şu kadar sürede, kıtalar birbirinden ayrılacaktır, şu kadar sürede buzul çağına girilecektir, şu kadar sürede okyanuslar oluşacaktır, şu kadar sürede şu yükseklikte şu kadar sayıda dağ oluşacaktır. Şu kadar deprem gerçekleşecektir. Şu kadar noktada mağma yeryüzüne çıkacak ve yanardağ oluşacaktır diyebilmemiz mi gerekiyor? Nesli tükenen binlerce canlı türünü biliyoruz. Hergün nesli tükenmiş canlılardan bazılarının neslinin neden tükendiğini öğreniyoruz. Peki bunun gerçek olabilmesi için, izole edilmiş bir adaya bırakılmış, şu kadar çeşitte hayvandan, şu şu türlerin nesli, şu kadar yıl sonra tükenecek diyebilmemiz mi gerekiyor? Sosyal evrim, coğrafi evrim, biyolojik evrim; Üçü de yasalar yapılabilecek şekilde, belli aralıklarla baştan sona tekrar eden süreçler değildir. Eğer her on yılda bir kıtalar birleşip tekrar ayrılsaydı o zaman bir yasa yapılabilirdi. Eğer her yirmi yılda bir dünya buzla kaplanıp sonra buzlar çözülseydi bir yasa yapılabilirdi. Eğer her elli yılda bir okyanuslar kuruyup sonra tekrar oluşsaydı bir yasa yapılabilirdi. Eğer her 70 yılda bir atmosfer yok olup tekrar oluşsaydı bir yasa yapılabilirdi. Eğer her 80 yılda bir yeryüzü dümdüz olup, sonra tekrar ovalar, kanyonlar, platolar, dağlar oluşsaydı bir yasa yapılabilirdi. Eğer her yüzyılda bir insanoğlu tüm bildiklerini unutup tekrar mağaralarda yaşayara mamut avlamaya başlasa, sonra tekrar tek tek aynı adımları atıp bugün ki teknolojik, düşünsel ve sosyal seviyeye gelse bir yasa yapılabilirdi. Eğer dinazolar, mamutlar, uzun dişli kar kaplanları gibi onbinlerce canlı her 50 yılda bir tekrar ortaya çıkıp, tekrar nesilleri tükense bir yasa yapılabilirdi. Oysa biz tüm bunların bugüne kadar nasıl olduğunu bilebiliriz ancak. Bundan sonra nasıl olacağını bilemeyiz. Çünkü dediğim gibi bunlar belli dönemlerde baştan sona tekrar eden süreçler değildir. Başladıkları günden beri devam eden süreçlerdir. Ve şu anda gerçekleşenler, ileride olacakları belirler. Bir adam çıkar ortaya yeni bir düşünce, yeni bir ideoloji geliştirir. Yeni bir sanat akımı doğar. Yeni zevkler, yeni kültürleri doğurur. Büyük bir gök olayı gerçekleşir, dünyanın ısısı değişir, denizler yükselir, ya da alçalır, yeni kara parçaları çıkar ortaya, yeni yanardağlar, ovalar. Bir virüs türer, bir avcı türün besin kaynaklarını kurutur, neslinin tükenmesine yol açar. Bilemeyiz. Canlıların evrimi de böyledir. Başladığı günden beri devam eden bir süreç. Diğer tüm süreçler gibi, o ana kadar gerçekleşenleri bilebiliriz. İleride neyin nasıl gerçekleşeceğini değil. Hem sosyal, hem coğrafi, hem de biyolojik evrimin şeklini belirleyen binlerce etken vardır. Devam eden süreçlerin hiçbirinin modeli ve yasası yoktur. Olamaz da. Bilim bize insanoğlunun bugüne kadar hangi adımları atarak günümüz seviyesine ulaştığını aşama aşama, adım adım açıklayabiliriz. Ama böyle bir yasa yapamaz. Çünkü gelişim devam etmektedir. Ve ileride nasıl gerçekleşeceğini kimse bilemez. Bilim, Türkiye Cumhuriyeti 86 yıl önce Cumhuriyet Rejimine geçti der. Cumhuriyete geçişte şunlar şunlar etkili olmuştur, şu şekilde gerçekleşmiştir der. Ama 86 yıl sonra nasıl bir yönetime sahip olacağımız 86 yıl boyunca yapacaklarımız neticesinde belli olacaktır. Bilim, 1 milyon yıl önce hangi canlının neslinin tükendiğini söyleyebilir. Ama bir milyon yıl sonra hangi canlının neslinin tükeneceği, bir milyon yıl içinde gerçekleşeceklerle belli olacaktır. Bilimsel yasalar başı ve sonu gözlenebilen olgular hakkında yapılabilir. Deney ortamında baştan sona gözlenebilenler için. Maddenin üç hali olduğu bilgisi yasa haline getirilebilir. Bir maddenin katı halden sıvı hale, sıvı halden gaz haline gelişini gözleyebilirsiniz deney ortamında. Deney ortamında o maddeyi tekrar tekrar katı, sıvı, gaz haline getirebilirsiniz. Tekrar eden, başı ve sonu belli bir süreçtir. Modeli kurarsınız, şu ısı derecesinde sıvı hale gelir. Şu ısı derecesinde katı hale gelir. Ama siz insanoğlunun gelişimi üzerine bir yasa yapamazsınız. Çünkü, insanlığın hem başını hem sonunu gözlemlemiş olmanız gerekir. Ve buna tutarlı şekilde test edebilecek sayıda şahit olmanız gerekir. Yani, insanoğlunun en az bir kaç kez ortaya çıkışı, ve sonuna tanıklık etmiş olmanız gerekir. Her seferinde aynı şeyler oluyorsa. Yaparsınız bir yasa. Siz evrenin gelişimiyle ilgili bir yasa yapamazsınız. Çünkü yine evrenin hem oluşumunu hem de, sonunu incelemeniz gerekir. Yine en az bir kaç kez, big bang gerçekleşir, sonra evren yok olur, sonra tekrar big-bang gerçekleşir. Ve siz bunu bir yerden gözlemleyip bir yasa hazırlarsınız. Tutarlı bir şekilde her seferinde evren şöyel oluşuyor, şöyle gelişiyor ve şöyle sona eriyor diye. Biyolojik evrim hakkında bir yasa yapamazsınız. Çünkü yine, hem canlının ortaya çıkışına, hemde yok oluşuna tanıklık etmeniz gerekir. Yani yeryüzünde canlı yaşamı bir kaç oluşup, sonlanıp sonra tekrar oluşacak ve siz bunu bir yerden gözleyeceksiniz ki, evet canlı yaşamı şu şekilde ortaya çıkıyor, şöyle gelişiyor ve şöyle sonlanıyor diye bir yasa yapabilesiniz. Bunun içinde dünyanın dışında bir yerde yaşayıp, dünyayı bir deney tüpü gibi gözleyip, asgari 10 milyon yıl falan yaşayabilmeniz gerekir. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Eğer her 70 yılda bir atmosfer yok olup tekrar oluşsaydı bir yasa yapılabilirdi Atmosfer yok oldu... Yasa yapacak kim... Bir adaya tamamen izole edilmiş bir şekilde konuşmayı, yazmayı, okumayı öğrenmemiş bir grup çocuk bırakılsa. Bu çocuklar erişkin haline geldikten şu kadar yıl sonra yazıyı icat edecekler, Başka bir canlı "TÜR" oluşturmasınlarda? yazıyı nasılsa icad ederler... Nesli tükenen binlerce canlı türünü biliyoruz. Hergün nesli tükenmiş canlılardan bazılarının neslinin neden tükendiğini öğreniyoruz. Peki bunun gerçek olabilmesi için, izole edilmiş bir adaya bırakılmış, şu kadar çeşitte hayvandan, şu şu türlerin nesli, şu kadar yıl sonra tükenecek diyebilmemiz mi gerekiyor ? Canlıların neslinin neden tükendiğini,tükeneceğini değil orongutan dan,İnsan olurmu,bir canlı başka bir canlıya evrim geçirip dönüşebilirmi... Denizlerin nasıl oluştuğu, dağların ovaların platoların yanardağların nasıl oluştuğu, kıtaların birbirinden nasıl ayrıldığı, kıtaların bugünki şekillerini nasıl aldığı, kutup buzlarının nasıl oluştuğu, iklimlerin nasıl oluştuğunu biliyoruz. Coğrafi evrimin aşamalarını biliyoruz. Peki bunun doğru olabilmesi için, tekrar bir büyük patlama yaşandıktan sonra, şu kadar sürede yeryüzü soğuyacaktır, şu kadar sürede, kıtalar birbirinden ayrılacaktır, şu kadar sürede buzul çağına girilecektir, şu kadar sürede okyanuslar oluşacaktır, şu kadar sürede şu yükseklikte şu kadar sayıda dağ oluşacaktır. Şu kadar deprem gerçekleşecektir. Şu kadar noktada mağma yeryüzüne çıkacak ve yanardağ oluşacaktır diyebilmemiz mi gerekiyor Bütün bu aşamaların tabii sonucu olarak bir yasa, matematiksel bir modeli vardır... Sosyal evrim, coğrafi evrim, (biyolojik evrim;) Üçü de yasalar yapılabilecek şekilde, belli aralıklarla baştan sona tekrar eden süreçler değildir. Biyolojik evrim (teorisinde) yasa,metematiksel bir model varmıdır? Sosyal evrim ve coğrafi evrimin yasaları vardır... Fazla yazıya bile gerek görmüyorum. Eğer her yüzyılda bir insanoğlu tüm bildiklerini unutup tekrar mağaralarda yaşayara mamut avlamaya başlasa, sonra tekrar tek tek aynı adımları atıp bugün ki teknolojik, düşünsel ve sosyal seviyeye gelse bir yasa yapılabilirdi Yahu binlerce senelik bir geçmiş ve deney var niye her 100 yılda bir mağaraya girme luzumu oluşsunki,üstelik sosyal bilimler diye koskoca ilim dalı var... Üstelik bahsettiğimiz "EVRİM TEORİSİ" ismi üzerinde "TEORİ" ve canlıların başka bir halden başka bir hale geçiş sorunu... Bir adam çıkar ortaya yeni bir düşünce, yeni bir ideoloji geliştirir. Yeni bir sanat akımı doğar. Yeni zevkler, yeni kültürleri doğurur. Büyük bir gök olayı gerçekleşir, dünyanın ısısı değişir, denizler yükselir, ya da alçalır, yeni kara parçaları çıkar ortaya, yeni yanardağlar, ovalar. Bir virüs türer, bir avcı türün besin kaynaklarını kurutur, neslinin tükenmesine yol açar. Bilemeyiz. Bunları "bilememek" canlıların "EVRİMİ" bir canlının başka bir canlıya dönüşümünün cevabı değil... Şimdi alıntılayacağım yazıyı dikkatle okunmasını tavsiye ediyorum; Oysa biz tüm bunların bugüne kadar nasıl olduğunu bilebiliriz ancak. Bundan sonra nasıl olacağını bilemeyiz. . Çünkü dediğim gibi bunlar belli dönemlerde baştan sona tekrar eden süreçler değildir. BURAYA DİKKAT; Başladıkları günden beri devam eden süreçlerdir. Başladığı günden beri devam eden "ŞÜREÇ" in, belli "DÖNEMLERİ OLMAZMI" mesela buzul çağı,kıtaların ayrılması vs vs... VE; VE ŞU ANDA GERÇEKLEŞENLER İLERİDE OLACAKLARI BELİRLER. Hadi şu anda gerçekleşenlerin ileride olacakları belirlemesine dair bize evrim teorisi hakkında "yasa" ve, "matematiksel bir model" BELİRLE... BAŞKA BİR ŞEY YAZMAYA GEREK YOK. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Bir grup bilim adamı, İnsanoğlunun bilgi birikimine katkı sağlamak için emek sarf ediyor ve birtakım bulgular ortaya koyuyor. Fakat bu sonuçlar, bilgi üretmeyen, bilim karşıtı durumundaki "Yaratılışçılar" tarafından, Darwin ve Evrim Kuramını karalamak için sömürülüyor. Bilimsel çalışmalar bilim dünyasının görmeye pek alışık olmadığı bir şekilde, yaratılışçılar tarafından çarpıtılıyor... *** Formun bir çok başlığında karşılaştığım yaratılışçıların anlatılanlar üzerine yazdıklarına ve sordukları sorulara, propaganda dokümanlarına baktığımda aklıma hep, Çöl yaşamının güçlü ve mağrur hayvanı deveye atfedilen ve çoğumuzun bildiği küçük öykü geliyor. Hani, "Boynun neden eğri?" diye sorulduğunda, onun "Nerem doğru ki!" dediği öykü. BAŞKA BİR ŞEY YAZMAYA GEREK YOK. Bence de... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Adamın biri hastahane de yaralı vaziyette,gelen polis ifadesini alacak! "NASIL YARALANDIN" diye. Adam başlamış anlatmaya; çalıştığım inşaat ın 6. katındayken paydos zamanı geldi, (inşaat belediyenin)baktımki, çalıştığım yerde tuğlalar kalmış ,(250,kilo kadar) bunları da aşağıya indireyim demiş!,nasıl indirecek? aşağıya bakmış,aşağıda bir fıçı,çalıştığı kata bir çıkrık kurmuş, çıkrığa ipi dolamış,ipin iki ucunu da salmış aşağıya ve kendi de inmiş, ipin bir ucunu fıçıya bağlamış,fıçıyı yukarı 6. kata kadar çıkarmış ve ipin öbür ucunuda aşağıda bir yere bağlamış,ve çıkmış 6.kata,tuğlaları fıçıya doldurmuş tekrar aşağıya inmişki,bağladığı ipi çözsün,fıçı aşağıya insin. İpi çözmüş bizim inşaatçı fakat ipi bırakmamış,tabii ki 250 kiloluk tuğla ve fıçı,70 kiloluk inşaatçıyı yukarı çekmiş ve bizim inşaatçı demiş; yarı yola geldiğimde!fıçı ile çarpıştık,galiba iki kaburga kemiğim orada kırıldı,orayı geçtim parmaklarım çıkrığa takıldı,galiba parmaklarım orada kırıldı,fıçı yere düştüğünde,fıçının altı çıkıp tuğlalar boşalınca,bu sefer, fıçı hafif,inşaatçı ağır,adam aşağı düşerken,yarı yolda bir daha karşılaşmışlar? galiba demiş ayağım orada kırıldı, ve inşaatçı yere düşeceğine yakın, ipi bırakmak aklına gelmiş? ipi bırakmış ve boşta kalan fıçı inşaatçının kafasına düşmüş,galiba demiş kafatasım orada kırıldı... Ve eklemiş; Allah görünmez kazalardan saklasın,olay böyle oldu. Kısadan hisse. İnsan var herşey var,fakat birde aklıselim ile davranmak var,sen,sen ol der eskiler, öyle havayi tiplerin dedikler ve yaptıklarına aldanma,yani ne yaptıklarını yap,ne söylediklerine kulak ver... Muhabbetle. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Kısadan hisse. İnsan var herşey var,fakat birde aklıselim ile davranmak var,sen,sen ol der eskiler, öyle havayi tiplerin dedikler ve yaptıklarına aldanma,yani ne yaptıklarını yap,ne söylediklerine kulak ver... Saygıdeğer Turkish-Medya.com forumu okuyucuları düşünebiliyor musunuz, bir grup bilimci, bilgi birikimine katkı sağlamak, gerçeğe ulaşmak için emek sarf ediyor ve bir takım bulgular ortaya koyuyor, insanlığın bilgi birikimine katkı yapmak amaçlı bilimsel çalışmalarda bulunuyor... Ama; İnsanlığın bilgi birikimine katkı yapabilecek olan bu sonuçlar, yaşamsal algılamasına aykırı, inançsal değerlerini sarsıyor diye düşünen bir bakış açısının ifade ettiği hikayecikten çıkarımsadığı kıssadan hisse yaklaşımlarla bizlere diyor ki; "Bu havai tiplerin dediklerine inanmayın, ortaya attıkları, ürettikleri bilgilere aldanmayın, ne yaptıklarını yapın,ne söylediklerine kulak verin, bilginin bilimin üretilmesine karşı durun, bu bilgilerin yerine , bilim karşıtı durumundaki Yaratılışçılar tarafından öne sürülen bilime aykırı da olsa inançlarımıza uygun çarpıtma ve yaklaşımlar sizin için daha uygundur. Çünkü en azından ben öyle olduğunu düşünüyorum..." BAŞKA BİR ŞEY YAZMAYA GEREK YOK. Sayın 'sarıgöl' ün yukarıdaki ifadesi, gerçekten de doğru bir saptamaydı.. Çok da doğru söylenmişti... Ancak; Saptama yapmak başka, .. illaki bir şeyler yazmalıyım dürtüsüyle "Söz gümüşse sukutun altın olduğunu" unutarak yapılan saptamalara uygun davranmak başka bir şey demek ki... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 havai tiplerin dediklerine inanmayın, ortaya attıkları, ürettikleri bilgilere aldanmayın, ne yaptıklarını yapın,ne söylediklerine kulak verin, bilginin bilimin üretilmesine karşı durun, bu bilgilerin yerine , bilim karşıtı durumundaki Yaratılışçılar tarafından öne sürülen bilime aykırı da olsa nançlarımıza uygun çarpıtma ve yaklaşımlar sizin için daha uygundur. Çünkü en azından ben öyle olduğunu düşünüyorum..." Aslında yazdıklarım arasında sayın GeceKuşu nun şu yazdığı yok;"bilginin bilimin üretilmesine karşı durun,"ve İnanan insanında ilim,bilim yapacağı Dünya da herkesin malumu bu itibarla yazmadığım bir yazı üzerinden itham edilmek "ETİK" olarak doğru değil,ne yapalım elden yazmaktan başka bir şey gelmiyor olay bu... Hangi alanda olursa olsun bilimle ciddi şekilde ilgilenen herkes, bilim mabedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır: 'İman et.' İman bilim adamının vazgeçemeyeceği bir özelliktir. Max Planck. J.De Vries, Essential of Physical Science, Wm.B.Eerdmans Pub.Co. Grand Rapids, SD 1958, s. 15. Zannedersem yukarda ismi olan bilim adamının sözleri bazı şeyleri açıklar,üstelik buraya bir sürü isimde yazabilirim. Muhabbetle. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Max Planck: Hangi alanda olursa olsun bilimle ciddi şekilde ilgilenen herkes, bilim mabedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır: 'İman et.' İman bilim adamının vazgeçemeyeceği bir özelliktir. J.De Vries, Essential of Physical Science, Wm.B.Eerdmans Pub.Co. Grand Rapids, SD 1958, s. 15. Zannedersem bir tek bilim adamı yazmam yeter. Yazdıklarınız size göre.. Tartışmaya da açık... Ve yine Yaratılışcıların bilimi reddetmek adına bilimi sömüren yaklaşımlarını ortadan kaldıran bir açıklama ve savunma olamaz... Neyse konu gittikçe sayenizde başlığın içeriğinin dışına yeterince taşmış oldu... Bu tür saptırmalara artık yanıt vermek istemiyorum. Ancak; Hani olaki, bilime ve bilim adamlarının ürettiklerine saygılı olduğunuzu belirtmek adına bu son yazdıklarınızı yazdınız... O zaman da şunu yanıtlamak zorundasınız... Havai tip olarak lanse etmeye çalıştığınız kişi ya da kişiler kimler... Üstü kapalı Evrimi burada paylaşamaya çalışanları mı kastediyorsunuz? Diğer başlıklarda başkalarının haddini aştığını düşünürken, burada kendinizin ne yaptığını düşünüyorsunuz? Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Ancak; Hani olaki, bilime ve bilim adamlarının ürettiklerine saygılı olduğunuzu belirtmek adına bu son yazdıklarınızı yazdınız... O zaman da şunu yanıtlamak zorundasınız... Havai tip olarak lanse etmeye çalıştığınız kişi ya da kişiler kimler... Üstü kapalı Evrimi burada paylaşamaya çalışanları mı kastediyorsunuz? Diğer başlıklarda başkalarının haddini aştığını düşünürken, burada kendinizin ne yaptığını düşünüyorsunuz? Sayın GeceKuşu, Yazdığım fıkrada ki anlatımdan yola çıkarak havai tiplemesi yaptıklarım "GENEL" eğer anlayamadıysanız suç benim değil,bu demek değildirki evrimciler "doğru",neyse, şimdi size yazdığım fıkranın sonuna eklediğim yazıyı alıntılayacağım;"Ve eklemiş; Allah görünmez kazalardan saklasın,olay böyle oldu." Kısadan hisse. Şimdi;yorum yine sizin,ama bu yazdığımla bağlantılı okuyun. Muhabbetle. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Şimdi;yorum yine sizin,ama bu yazdığımla bağlantılı okuyun. Bence yeterince başlığın konusu dışında kaldığımızı için devam etmeye çalıştığınız yönde istediğiniz yorumu yapmayacağım... BAŞKA BİR ŞEY YAZMAYA GEREK YOK. Ama siz konunun içeriğine dair neden karşı olduğunuzu açıklayan görüş ve düşüncelerinizi yazabilirsiniz elbette... Başlığın konusu içinde kaldığınız sürece gerek görürsem bende yanıtlarım. saygılar Alıntı
Φ ibn-i meymun Gönderi tarihi: 11 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2010 Benim için önyargılarla insanın ulaştığı bilgilere, bilime karşı duranlar çoğunluğu oluştursa da söyledikleri önemli değil. Mutlaka arada bilime çomak sokanlar olmuştur. Karşılıklı alıntı yazılardan böyle olduğu anlaşılıyor. Ekvatoral kuşaklar ve dünyanın her yerinde binbir emek ve kısıtlı desteklerle toprak eşeleyenleri kutluyorum. Çocukken insanın sorduğu sorulara çevresinin verdiği tabletlerde yanıt bulamayıp, çocuksu meraklarını yitirmemiş, köreltmemiş, insanın öğrenme özelliğini kendilerine yutturulan zırvalara feda etmemmiş kişiler bu insanlar. İçlerinde 90 yaşına ulaşmış ama hala çöllerde kökenlerimizi öğrenmek için çalışanlar var. Antroplolojide şu an kesinlik yok. Birbirine yakın farklı birkaç görüşten hangisinin doğru olduğu, bu varsayımların taraftarlarının elbirliğiyle araştırılmakta. Buluntuların yetersizliği, bunlara ulaşmanın güçlüğü, ve bulanan birkaç kemik parçası ile o canlıların ürettikleri çanak çömlek dahi olmayan aletlerden, sadece türlerin dallanmasını değil davranışlarımızın kökenlerini de öğrenmek için çaba gösteriliyor. Kesin bilgilere hala sahip değiliz ama birkaç bin yıl önceki insan beyin ürünlerine göre, o zaman yazılmış senaryolarla kıyaslanmayacak duruma gelindi. Tarihlendirmede, geç tarihlerde artık kullanılmayan karbon14 izotopu yerine nötron bombardımanı ile izotop potasyum40ın ,izotop argon39 ve 40 a bozulumlarına dayanan yöntemler, elektron spin rezonans yöntemi ve; bu kadar kısa sürede, yukarıda yazılı türlerin yanına son yıllarda eklenen 20 den fazla tür ve binlerce kemik buluntusu yanında; insanın yağmur için duaya çıktığı, 2-3000 yıl önce yaratılmış masalları öne sürenlerin haklı olabilmesine imkan var mı? " Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 11 Mart , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 11 Mart , 2010 Benim için önyargılarla insanın ulaştığı bilgilere, bilime karşı duranlar çoğunluğu oluştursa da söyledikleri önemli değil. Mutlaka arada bilime çomak sokanlar olmuştur. Karşılıklı alıntı yazılardan böyle olduğu anlaşılıyor. * ** Kesin bilgilere hala sahip değiliz ama birkaç bin yıl önceki insan beyin ürünlerine göre, o zaman yazılmış senaryolarla kıyaslanmayacak duruma gelindi. * ** insanın yağmur için duaya çıktığı, 2-3000 yıl önce yaratılmış masalları öne sürenlerin haklı olabilmesine imkan var mı? " Var mı?... Bence çok zor, hatta hiç yok... Alıntı
Φ ibn-i meymun Gönderi tarihi: 13 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 13 Mart , 2010 İlk homindilere ait bulunan kemik parçalarından onların vücut biçimleri, boyları, nasıl hareket ettikleri, beslendikleri yiyecekleri, yaşları anlaşılabilmekte, toplumların evrimi kurgulanmakta. Bulunan bir tek diş, kafatası kemiği parçası ya da parmak kemiğinin dili 100 yıldır çözülmüş durumda. Küçücük bir buluntu üzerine onun hakkında oluşturulan tanımları, daha sonra ona ait bulunanlar da desteklemekte, daha çok şeyler söylenebilmesini sağlamakta. Eski çağları çözmeye çalışan dedektifler artık ileri teknoloji ile de donandıklarından söylediklerine karşı çıkanlar bizimki gibi toplumlarda kaldı. Cehaletimizi, kişiliğimiz durumuna gelmiş önyargılarla birleştirince apaçık doğruları görebilmek olanaksız oluyor. Ayrıntılı düşünebilmek ise bu insanlardan çok uzak. Burada darwinizmle ilgili bir konuyu hızla geçerken rastladım, ben Afrikaya gitsem 1 milyar yıl yaşasam zenci olmam imkansız derken, önyargılarının onu ulaştırdığı mantıksızlığın farkına varamaz. O da haklı tabii ki kendine göre, cehaleti ve sınırlandırılmış düşüncesi, 6000 yıl önce dünyaya geldiği iddia edilen bir Adem Havva çiftinden Norveçlinin ve Afrikalının bunca kısa sürede nasıl oluştuğunu aklına soru olarak getirtemez, anlatıldığında ise bunu düşünebilmesini bırakın duymaz bile. İstediğiniz kadar anlatmaya çalışın kesinlikle duymaz, yazı ile verseniz yazıyı göremez. Familyamıza ait şu an tek türüz. Bu bazı canlılarda dar bir bölgede bir familyaya ait tek türün varlığına rastlanmakla birlikte, genelde aynı türe ait birkaç tür bir arada yaşamlarını sürdürüyor. İnsanın bilinç, dil ile geliştirdiği kültürel değerler farklı bir tür ile birlikte yaşayabilmesini güçleştirmiştir. Aynı türe ve ırka ait insanın oluşturduğu devletler arası ve bir millet içindeki farklı görüşlerin birbirine böylesine düşmanlığı, belki de familyamıza ait tek türün dünyada kalmasını sağlamada rolü oldu ve sadece biz kaldık. Şimdi de birbirimizi yemeye çalışıyoruz. Dünya küçüldükçe veya insan nüfusu arttıkça şiddetin yoğunluğu artmakta. Geçmişte birçok olaylar, savaşlar oldu şimdi bu konuda daha uygar olduğumuzu sanmayın. Tarihten öğrendiğimiz savaşların aralarında genelde on yıllar var, ve bunlar bölgesel. Yaşamı boyunca hiç savaş görmemiş nesiller oldu. Bu savaşlarda ordular, askerler birbirini öldürürdü. Orta Asya’daki talancı toplulukların şehirleri basma yakma olaylarını ayıracak olursak kitaplarda okuduğunuz savaşlar açık arazilerde iki ordunun birbirine girmesidir. 1. ve 2. Dünya savaşlarındaki ve şimdi olduğu gibi eski savaşlarda yerleşim bölgelerinde yaşayan kadın ve çocukların etkilenmesi nadir olaylardı. İnsanın evrimi ile ilgili konu başında sunulan türler geçmişimizle ilgili her şeyin bulunduğu iddiasında olunduğunu kanısı uyandırabilir. Fosiller eskilerde bu canlıların yaşamış olduğunun kanıtıdır. Şimdi ya yok olmuş, ya da bunlar değişerek başka türleri oluşturmuştur. Değişim geçirerek ortama ayak uyduranlar bir süre daha dünyada var olabilmiş diğer bireyleri soylarını sürdürememiştir. Sadece insanın değil, her türün evriminde incelenen 3 konu var. -Patern denilen filogenetik geçmiş, yani soy ağacı. -Bulunan bir fosilin süreci. Yani daha sonra bu tür ne oldu hangi dallara bölündü, hala var mı, ne biçimlere girdi. Sonraki yıllarda atası bu olan fosilden hangi zamanlarda hangi türler oluştu, kimler bu güne gelebildi hangileri çıkmaz sokağın sonunda kaldı? -Biyolojisi, yaşam biçimi nasıldı, nelerle beslenir, nasıl hareket eder, boyu posu, beyni vs nasıldı. Bu konulardaki kurgular fiziksel değerlerin tam olarak ölçülmesi gibi kesin değildir. O fosilin geçmiş ve geleceği hakkındaki bilgileri o zamanlar yazılmış bir kitabı açarak okumak olanaksızdır. Biyolojisi hakkında dahi doğru kararı verebilmek son 50 yılın bilimine ait. Genelde Darwini destekleyen, şimdi yüzde birin altında da olsa Lamarc'tan bir şeyler ekleyen. Bu iş bir milyon parçadan oluşmuş bir puzzle’dır. Puzzle’ın tüm parçaları henüz bulunmadı ki yerlerine oturtulabilsin. Fakat yerlerine oturtulanlardan resimdeki dağları, ormanları, hayvanların kaç ayak üzerinde yürüdüğünü, dedeler ve torunlar bir arada yaşayan büyük aileyi görebiliyoruz. Eyvah okunmayacak kadar uzun olmuş, İtiraf; ben de okumuyorum böyle uzun yazılmışları. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.