Φ sardunyam Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 12 Aralık 2009 günü gazeteler Reşadiye’de katliamı yapan PKK’lıların TELSİZ KONUŞMALARINI YAYIMLADI. Bu konuşmalar bir gün önce Genelkurmay tarafından bir basın toplantısıyla açıklanmıştı... Medyanın ıskaladığı ama Hikmet Çiçek’in yakaladığı basit gerçek mi? TELSİZ KONUŞMALARI TÜRKÇEYDİ.. TEK BİR KÜRTÇE SÖZCÜK YOKTU. Hikmet Çiçek yazısına şu espriyi ekliyor: ‘PKK acaba ANAYASA’DA KÜRTÇENİN RESMİ DİL olarak sayılması için uğraşacağına ÖNCELİKLE KENDİ ÖRGÜTÜNDE KÜRTÇEYİ ZORUNLU DİL KABUL ETSE İYİ OLMAZ MI?’ Melih Aşık..Milliyet Not: Gel de, "Kanlı terörüne tek gerekçe olarak dil ayrılığını gösteren PKK’NIN, KENDİ İÇ İLETİŞİMİNİ TÜRKÇE YAPMASI BOŞUNA DEĞİLDİR" diyen aşağıdaki yazıya hak verme ***************************** (3)Peki bir VERNAKÜLER DİL OLAN KÜRTÇE EĞİTİM VE KİTLE İLETİŞİM DİLİ OLABİLİR Mİ?" (Vernaküler Dil: Basit iletişime yönelik, kelime hazinesi kısıtlı, doğal ihtiyaçları karşılama amacını taşıyan bir konuşma dili) Sevgili Dostlarım, Bu sorunun cevabı HAYIR’DIR. Çünkü, KÜRTÇE ÖZGÜN BİR DİL OLMAYIP, TOPLAMA BİR DİLDİR. KÜRTÇE, ağdalının ağdalısı bir OSMANLICA'dır. Kürtçe çok sınırlı sayıda sözcüğe sahiptir ve kullanılan sözcüklerin, % 40’I TÜRKÇE, %35'İ ARAPÇA, %15 -20'Sİ FARSÇA’DIR. Tıpkı Osmanlıca gibi, KÜRTÇENİN DE KENDİNE ÖZGÜ BİR DİLBİLGİSİ (GRAMER) YAPISI YOKTUR. Dilbilgisi kurallarının TÜRKÇE, FARSÇA VE ARAPÇADAN alınması ZORUNLUDUR. Şimdi bir-iki somut örnek ile Kürtçenin bu özelliğinin ne gibi önemli sonuçları birlikte getirdiğine bakalım: Örneğin, "ANLAMAK" için Arapçadan "FEHM" ("fa'am" biçiminde bozarak da olsa) sözcüğünü almakla iş bitmemektedir: Arapçanın "fehm" kökünden türettiği "TEFHİM", "TEFEHHÜM", "İFHAM", "MEFHUM", "FEHİM", "FEHMİ",.. sözcüklerini de olduğu gibi ARAPÇADAN ALMAK ZORUNDADIR KÜRTÇE! Ya da Türkçe "ANLAMAK" sözcüğünü kullanacaksa, Türkçenin dilbilgisi yapısına göre türetilen, "ANLAM", "ANLAYIŞ", "ANLAYIŞLI", "ANLAK", "ANLATIM", "ANLATIŞ", "ANLATILIŞ", "ANLAMLI", "ANLAMSIZ" ... sözcüklerini de OLDUĞU GİBİ ALMAK ZORUNDADIR KÜRTÇE! Çünkü KÜRTÇE, bu kelimeleri kendi içinde -YANİ AYRI BİR DİL OLUŞTURACAK BİÇİMDE- üretmesi için gerekli olan DİLBİLGİSİ YAPISINDAN YOKSUNDUR. Bu nedenle de "FEHM" ya da "ANLAMAK" kökünden türetilen ONCA SÖZCÜĞÜN ANLAMLARINI BİLMEK, ANCAK ARAPÇA YA DA TÜRKÇE ÖĞRENMEKLE OLANAKLIDIR! FARSÇA ASILLI SÖZCÜKLER İÇİN DE AYNI ŞEY GEÇERLİDİR. İşte bu nedenle KÜRTÇE, kitle iletişimi- yapılmaya kalkışıldığında, ORTAYA AĞDALININ AĞDALISI BİR OSMANLICA ÇIKACAKTIR. Bu ise bir ulusun dili olmadıktan başka, o eğitim ve iletişim gereçlerini okuyup dinleyecek OLAN KÜRT ÇOCUĞU YA DA YETİŞKİNİNİN, TIPKI OSMANLI MEKTEP VE MEDRESELERİNDE ZORUNLU OLDUĞU GİBİ, HEM TÜRKÇE, HEM ARAPÇA, HEM DE FARSÇA ÖĞRENMESİ GEREKECEKTİR. Kanlı terörüne tek gerekçe olarak dil ayrılığını gösteren PKK’NIN, KENDİ İÇ İLETİŞİMİNİ TÜRKÇE YAPMASI BOŞUNA DEĞİLDİR.! Osmanlıcanın bu özelliği nedeniyle 600 yıllık yönetimin sonunda Osmanlı mektep ve medreseleri Türk ulusunun ancak % 9'una -onun da çoğu ancak 'elifi beye çatacak kadar'- okuma-yazma kazandırabilmişti. Çünkü Arapça ve Farsça dilbilgisi öğretmek zorunlu idi. Zavallı Anadolu halkı, yüzlerce yıl boyunca "BENİM OĞLUM BİNA OKUR; DÖNER, DÖNER YİNE OKUR!" diyerek ne yapacağını şaşırmıştı. (BİNA=Arapça dilbilgisi/ gramer) Bir süre önce gazete haberlerinde çocuğuna "POLA" adı vermek isteyen Kürt asıllı bir yurttaşımızdan söz ediliyordu. Ve bu adın Kürtçe "ÇELİK" demek olduğu yazılıyordu. Gazetecinin bilgisizliği ya da kasıtlı kışkırtıcılığı! Oysa "POLA" Farsça 'çelik' anlamına gelen "POLAT" sözcüğünün BOZUK SÖYLENİŞİNDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. Kürtçedeki sözcüklerin hemen tümü için durum budur. Nasıl Trabzon'da örneğin 'BIYIK' için "PİYUK" deniyor diye bunu ayrı bir dil saymak saçmalık ise, Farsça 'POLAT' için 'POLA', Arapça 'FEHM 'için 'FA'AM', Farsça 'ŞEB' için 'ŞEV', 'RUZ' için 'ROJ', Türkçe "BURA" yerine "VRA" … DEMEKLE KÜRTÇENİN, üstelik kendine özgü bir dilbilgisi olmadığı da ortada iken, ayrı bir BİLİM, SANAT, EĞİTİM, YÖNETİM, UYGULAYIM (TEKNOLOJİ) DİLİ OLDUĞUNU ÖNE SÜRMEK DE O DENLİ ZORLAMADIR. Ve bunu bilerek yapanların amacı, "BÖL, YÖNET" DİYE BİLİNEN SÖMÜRGECİ OYUNUNU OYNAMAKTIR. tuncay erciyes Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 Ahmet Türk 20 yıldır PKK’nın yasal partilerinin lideri Öyle bir hava yaratılıyor ki, Ahmet Türk ılımlı olarak tanındığı için, PKK tarafından bir maşa olarak kullanılmış ve bir makyaj olarak DTP’nin başına konmuş! Ama Ahmet Türk ilk kez PKK yanlısı bir partide bulunmuyor ki! Ahmet Türk bölücü hareketin yıllardır önde gelen isimlerinden biri oldu. Unutulmuş galiba, hatırlatalım... Ahmet Türk’ün Apo’yla kol kola olduğu bir resim vardır. Hani şu Apo’nun Talabani’yle birlikte 1993’te sözde ateşkes ilan ettiği o toplantıda. Talabani ve Apo ne kadar ılımlıysa Ahmet Türk de işte o kadar ılımlıdır. Ahmet Türk’ün Kürt siyasetindeki misyonu zaten “PKK’nın yasal temsilcisi” olmaktır. Önce bir yanlışı düzeltelim: PKK ve DTP farklı hareketler değildir. Türkiye’de tek bir Kürt hareketi vardır. Ve bu hareketin değişik alanlarda örgütlenmeleri vardır. PKK bu Kürt hareketinin silahlı kanadıdır. Doğal olarak yasadışıdır. Bölücülerin bir de silahlı olmayan, yasal olanakları kullanacak bir kanada ihtiyacı vardır. DTP işte o kanattır. Yasal bir parti olduğu için söylemi tabii ki PKK’yla aynı değildir. Ama PKK gibi Apo tarafından yönetilir ve yönlendirilir. İşte Ahmet Türk Kürt bölücülüğünün bu yasal kanadının hep ön saflarında yer almıştır. PKK’nın ilk yasal partisi HEP’i 1990’da kuran milletvekillerinden birisidir. 1993’te HEP kapatılınca kurulan DEP’in de genel başkanlığını üstlenmiştir. Leyla Zana’ların ünlü Meclis’te Kürtçe yemin etme eylemi Ahmet Türk’ün genel başkanlığı döneminde gerçekleşmiştir. DEP kapatılınca kurulan HADEP’te genel başkan olmamıştır, ama bütün kongrelerde HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak’ın arkasında olduğunu göstermiş ve HADEP yönetimini desteklemiştir. O dönem seçimlere girmek için Saadet Partisi, ÖDP, Emek Partisi gibi partilerle yürütülen bütün ittifak görüşmelerinde HADEP heyetlerinde yer almıştır. Yani HADEP’in resmi genel başkanı değildir, ama HADEP’in temsilcisidir. HADEP kapatıldıktan sonra kurulan DTP’nin de kuruluşundan itibaren genel başkanlığını yürütmüştür. Anlayacağınız, Ahmet Türk PKK’nın kurduğu yasal partilerin tümünde en ön saflarda yer almıştır. Hepsinin kurucusu, ikisinin de genel başkanıdır. Bu mudur ılımlılılık? Ahmet Türk, Apo’nun sözcüsü, PKK eylemlerinin savunucusudur Üstelik Ahmet Türk 1989’dan beri yürüttüğü “yasal” bölücülük faaliyetlerinde bir an bile PKK’nın çizgisinden çıkmamıştır. Sürekli Apo’nun kontrol ve denetiminde çalışmış, Apo’nun gayriresmi sözcüsü gibi davranmıştır. Bunun bir örneği yukarıda da bahsettiğimiz gibi Apo’nun 1993’te sözde ateşkes ilan ettiği toplantıdır. Bir diğerini ise Zaman gazetesine verdiği bir röportajda Ahmet Türk’ün kendisi itiraf ediyor: “Biz rahmetli Özal’ın mesajını götürmek üzere Öcalan’la görüştük. Özal, bize ‘Akan kanın durması için çaba içinde olmanız gerekir.’ deyince, kendisine ateşkesin sürmesi için Bekaa’ya gitmeyi düşündüğümüzü söyledik. ‘Elbette’ dedi.” Bir de geçtiğimiz seneyi hatırlayalım. PKK’lıların Apo hapishanede öldürülüyor bahanesiyle sokaklara döküldüğü o günlerde, PKK eylemlerini şöyle savunmuştu Ahmet Türk: “Bugün bizleri buraya toplayan neden, PKK lideri sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan fiziksel şiddettir. 2006 yılında zehirlenerek yavaş yavaş öldürülmek istendi. Görüşüne uzun aralıklarla izin verilmedi. Hücrede kalmasına rağmen, hücre cezası verildi. 2008 yılının başında bu kez saçları zorla kazıtıldı. Halk yine refleksini gösterdi. Bugün ise, yönelimler fiziksel şiddet boyutuna çıkarılmıştır. Bir sonraki adım ne olacak? Ölüm mü? Abdullah Öcalan’a dönük geliştirilen her türlü politikanın Kürt halkına yönelik olduğunu, oradaki en ufak onur kırıcı, irade kırıcı uygulamanın Kürtlerin onur ve iradelerini kırmaya olduğunu hepimiz biliyor, görüyoruz.” Fazla söze gerek yok. Görüldüğü gibi Ahmet Türk, PKK’nın “yasal” alandaki bölücü faaliyetlerini rahatlıkla teslim edebildiği bir liderdir. Apo’nun sözcüsüdür. “Yasal bölücülüğün başı”dır. Üstelik son yıllarda değil. 1989’dan beri. Yani 20 yıldır! Şimdi, Ahmet Türk ılımlıdır, güvercin kanadındandır diyenlere sormak lazım. Ahmet Türk PKK’nın yasal partilerini 20 yıldır yönetiyor. Bu 20 yıl süresince: PKK terörü arttı mı azaldı mı? PKK’nın etkinliği arttı mı azaldı mı? PKK’nın terör eylemleri, silahlı saldırıları ve bu eylemlerin şiddetinde herhangi bir azalma oldu mu? PKK’nın taleplerinde herhangi bir ılımlılaşma oldu mu? PKK bir anda barış güvercini kesilip silah mı bıraktı? Tabii ki hayır. PKK özellikle AKP iktidarı döneminde (ki bu dönemde Ahmet Türk de DTP lideridir) askeri gücünü hiç yitirmedi, son Tokat eyleminde de görüldüğü gibi, kanlı eylemlerine devam etti. Peki Ahmet Türk’ün bu eylemlere yönelik herhangi bir tepkisi, eleştirisi oldu mu? Tabii ki hayır. Hatta her fırsatta savundu. Öğretmenevlerinin taşlandığı, Türk bayraklarının indirildiği gösterileri, vatandaşın evine, esnafın işyerine, belediye otobüslerine molotof atılan eylemleri her fırsatta savundu. Örneğin daha geçen hafta, Türkiye’yi kan gölüne çeviren eylemleri şöyle savunmuştu: “Bazı illerde yaşanan gösteriler devletin ve hükümetin yanlış ve haksız uygulamalarına gösterilen demokratik tepkidir ve devletin bütün kurumlarıyla buna tahammül göstermesi gerekmektedir.” Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 Sorun güvercin-şahin Kürtler değil Devekuşu “Türk”ler Ancak, sorunumuz Ahmet Türk güvercin mi değil mi tartışması değil. Çünkü, bölücülük bölücülüktür. Biz bölücülüğe silahlı eylem yaptığı için değil, ülkemizi bölmek istediği karşı çıkıyoruz. Bu açıdan Ahmet Türk ılımlı olmuş, güvercin olmuş, barış yanlısı olmuş bizi ilgilendirmez. Apo’nun yanına oturan, Apo’dan talimat alan, Apo’dan “Sayın Öcalan” diye bahseden herkes bizim için aynıdır. Ancak baştan beri bahsettiğimiz gibi Ahmet Türk’ün ılımlı olmak, gibi bir kaygısı zaten yoktur. 20 yıldır Kürt siyaset sahnesinin en ön planında yer alan, PKK’nın ve Apo’nun sözcülüğünü üstlenen ve bütün açıklamalarıyla “gerginliği artıran” Ahmet Türk’ün ta kendisidir. Vahim olan, Ahmet Türk’ün hiç de güvercin olmadığını anlatmak zorunda kalmamızdır. PKK’nın yasal bir partisinin genel başkanının ılımlı olacağını düşünmek, ondan PKK terörünü bitirmek için medet ummak, siyasi körlükten başka nedir ki? Öyleyse karşımızdaki sorunu doğru koyalım: Sorun kimin güvercin ya da şahin olduğu değil, kimin “devekuşu olduğudur.” Bugün ülkemizi tehdit eden en büyük tehlike nedir sizce? Şahin bölücüler mi? Güvercin bölücüler mi? Hayır! Devekuşları! Çünkü, DTP’nin ne olduğu ortadadır. Ulaşabileceği güç de sınırlıdır. Son 1-2 aydır yaşananlar DTP’nin ülkemizin batısına, Türk bölgelerine sızamayacağını göstermektedir. DTP’nin bir bölge partisi olmaktan kurtulması ve ülkemizin batısına da sızması ancak DTP’nin barışçı bir misyona sahip olduğu, DTP içindeki ılımlı kanadın desteklenmesi gerektiği söylenirse mümkündür. Çünkü bu şekilde Türk milletinin bölücülüğe karşı direnci kırılacaktır. DTP’nin ne olduğunu, PKK’yla ilişkilerini, ne amaçla kurulduğunu, Ahmet Türk’ün neden genel başkan olduğunu bütün Türk milleti biliyor. Oynanan bir “iyi polis - kötü polis” oyunudur. Ahmet Türk’ü “iyi PKK’lı” haline getirip Türk milletinin bu sözde “iyi PKK”ya razı olmasını istiyorlar. Kendileri bölücülükle mücadele etmekten korkmuş, kafalarını devekuşu gibi toprağa gömmüşler. Gerçekleri görmezden geliyorlar. Türk milletinin de kendileri gibi yapmasını istiyorlar. Başarılı olabilirler mi? Türk milleti olarak 5 bin yıllık tarihimizde bütün zorlukları, işgalleri, katliamları atlattığımız düşünülürse, devekuşu olmayı hiçbir zaman kabullenmediği ortada... özgür erdem (türksolu) Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 12 Aralık 2009 günü gazeteler Reşadiye’de katliamı yapan PKK’lıların TELSİZ KONUŞMALARINI YAYIMLADI. Bu konuşmalar bir gün önce Genelkurmay tarafından bir basın toplantısıyla açıklanmıştı... Medyanın ıskaladığı ama Hikmet Çiçek’in yakaladığı basit gerçek mi? TELSİZ KONUŞMALARI TÜRKÇEYDİ.. TEK BİR KÜRTÇE SÖZCÜK YOKTU. Hikmet Çiçek yazısına şu espriyi ekliyor: ‘PKK acaba ANAYASA’DA KÜRTÇENİN RESMİ DİL olarak sayılması için uğraşacağına ÖNCELİKLE KENDİ ÖRGÜTÜNDE KÜRTÇEYİ ZORUNLU DİL KABUL ETSE İYİ OLMAZ MI?’ Demekki Türkiye asimilasyon politikasinda bayagi yol almis ve basiraya erismis diyede yorumlayabiliriz. Bosuna Kürt halki Kürtce egitim hakkini istemiyorlar. 85 yildir kac nesil gecmis ve bu insanlar kendi ana dillerini sadece kulaktan duyma biciminde ailelerinden ögreniyorlar. Birde bir cok Kürt köylerinin Türk bölgelerine (zorla) göclerini düsünün. Anadoluda yüzlercesine sahitiz. Gecmiste zorla göc ettirilen Kürt'lerin varligini. Bizler buradan devamli bu politikanin asimilasyon oldugunu ve zaman icerisinde yeni Kürt nesillerin dogal olarak dillerini Türkce gibi rahat ve akici konusamayacagini söylemistik. Ne güzel bir yaklasim, önce insanlara dillerini konusmasini ve gelistirmesini yasakla, önüne kanuni engeller koy, dahada yetmiyormus gibi belirli bir kismini zorla Türk bölgelerine göce zorla (38 döneminde Anadoluya dagitilan Kürt'ler), simdide kalk yok efendim bunlar kendi dillerini kendileri konusamiyorlar ve birde zorunlu Kürtce egitim istiyorlar diye cikis yapalim. Bunun ismi sark kurnazligidir. Alıntı
Φ MonDieu Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 Aslinda bence sorun ne kurtcenin bir resmi dil olmasi yada kurt kokenli vatandaslarin kurtce konusmasi. Ulkede halen en buyuk sorun konusulan kurtcenin ister toplama olsun ister cok koklu bir dil olsun sorun halen toplumun bunu kabul etmemesidir. Tamam diyelimki kurtce toplama ve ulkedeki kurtler bu dili uydurmustur. Peki turkiyede yasayan Ermeni, Rum, cerkez kokenli vatandaslarimiz bulunmaktadir peki onlara neden anadilde egitim hakki verilmemekte tipki bir almanyadaki gibi turk kokenlere anadilde egitim gibi. PKK kendi aralarinda turkce konusuyorlarmis telsiz konusmalarinda peki bu sakin sizi yaniltma amacli olmasinmi yani kurtce konusmus olsalardi ne dediklerini nereden anlayacaktiniz . Madem pkk kurtce konusmuyor neden yillardir kurt kokenli vatandaslara pkkli damgasi vurdunuz ? Ahmet Turkun siyaset hayatina bakarsaniz Ahmet Turk bildigim kadariyla bir donemler CHP'de milletvekilligi yapmadimi. Bu bana sunu hatirladiyor Turkiyede aydinim diye gecinen insanlar halkin aklini bulandirip gruplasmaya suruklemekte sagolsun halkta koyun misali kim nederse oraya gidiyor yolun sonunu gormeden. Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 Aslinda bence sorun ne kurtcenin bir resmi dil olmasi yada kurt kokenli vatandaslarin kurtce konusmasi. Ulkede halen en buyuk sorun konusulan kurtcenin ister toplama olsun ister cok koklu bir dil olsun sorun halen toplumun bunu kabul etmemesidir. Tamam diyelimki kurtce toplama ve ulkedeki kurtler bu dili uydurmustur. Peki turkiyede yasayan Ermeni, Rum, cerkez kokenli vatandaslarimiz bulunmaktadir peki onlara neden anadilde egitim hakki verilmemekte tipki bir almanyadaki gibi turk kokenlere anadilde egitim gibi. PKK kendi aralarinda turkce konusuyorlarmis telsiz konusmalarinda peki bu sakin sizi yaniltma amacli olmasinmi yani kurtce konusmus olsalardi ne dediklerini nereden anlayacaktiniz . Madem pkk kurtce konusmuyor neden yillardir kurt kokenli vatandaslara pkkli damgasi vurdunuz ? Ahmet Turkun siyaset hayatina bakarsaniz Ahmet Turk bildigim kadariyla bir donemler CHP'de milletvekilligi yapmadimi. Bu bana sunu hatirladiyor Turkiyede aydinim diye gecinen insanlar halkin aklini bulandirip gruplasmaya suruklemekte sagolsun halkta koyun misali kim nederse oraya gidiyor yolun sonunu gormeden. Güzel bir aciklama yapmissiniz. Keske hepimiz sizin söylediginiz gibi Kürtcenin veya baska bir dilin konsulmasini hazmedebilsek. Ne kadar acayip bir is bu bizim yaptiklarimiz. Kallariz Kürtce dilini arastiririz ve cok hizli bir bicimde aslinda Kürtcenin olmadigini, sagdan soldan toplama ile "ne idiü belrisiz bir lehce" oldugunu "blimsel" olarak tesbit dahi ederiz. Sanki KürtLerin dilleri bizi cok ilgilendiriyorda, onalra yardimci olmak amaciyla belirli tesbitlerde bulunuyoruz. Kürtce dili varmi yokmu, Kürt'ler dillerini konusabiliyormu konusamiyormu gibi bizi ilgilendirmeyen sorularla kendimizi oyalayana kadar bizler gercekten Kürtce veya baska etnik bir dilin konusulmasina tahammül ediyormuyuz bu soyruyu kendimize yöneltip cevap aramamiz gerekli. Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 12 Aralık 2009 günü gazeteler Reşadiye’de katliamı yapan PKK’lıların TELSİZ KONUŞMALARINI YAYIMLADI. Bu konuşmalar bir gün önce Genelkurmay tarafından bir basın toplantısıyla açıklanmıştı... Medyanın ıskaladığı ama Hikmet Çiçek’in yakaladığı basit gerçek mi? . . . Şimdi bir-iki somut örnek ile Kürtçenin bu özelliğinin ne gibi önemli sonuçları birlikte getirdiğine bakalım: Örneğin, "ANLAMAK" için Arapçadan "FEHM" ("fa'am" biçiminde bozarak da olsa) sözcüğünü almakla iş bitmemektedir: Arapçanın "fehm" kökünden türettiği "TEFHİM", "TEFEHHÜM", "İFHAM", "MEFHUM", "FEHİM", "FEHMİ",.. sözcüklerini de olduğu gibi ARAPÇADAN ALMAK ZORUNDADIR KÜRTÇE! . . . Su tesadüfe bakin, ben Türkce, Arapca ve Farsca bildigim icin, Kürtceyide cok basit bir sekilde cözdüm. Birisi yanimda Kürtce, yani Türkce, Arapca ve Farscanin karisimini konusurken Kürt olmadigim halde ve bu dili özel bir okulda da öygrenmedigim halde tümünü anlayiverdim. Kürt vatandaslarimiza ve onlarin dillerine ne kadar tahamülsüz oldugumuz her halimizle günde güne artiyor. Aynaya bakmayanbir millet olarak belirli komplekslerimiz olacak tabiiki. Simdiki komplekslerimizde Kürtcenin olmadigini isbatlama cabalarimiz. Dün Kürcceyi yasakladik olmadi, simdi de inkar ederek deniyoruz. Ama bosuna bu taktikte tutmayacak. Nasrettin Hocanin göle maya atmasina benziyor. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2009 Yanlış yorumlar... Kimse demiyor ki "Kürtçe toplama, uydurma bir dildir, o yüzden eğitim dili olarak kabul edemeyiz." Böyle bir savlama yok. Sayın sardunyam'ın yaptığı alıntılarda böyle bir savlama yapılmıyor, düşülen çelişkiden bahsediliyor ve işin ironisi ortaya konuyor. Yoksa savlama, elbette ulusal dilin Türkçe olduğu ve eğitim dilinin de Türkçe olduğudur. Bunun değişmesi, çok başlılık düşünülemez. Önce dinci bölücüler "çok hukukluluk" garabetini ortaya attılar, o tutmadı, şimdi etnik bölücüler "ana dilde eğitim" safsatasını ortaya atıyorlar. "Bakın burası Kürt okulu, buraya Kürt çocukları gider, burası da Türk okulu, buraya Türk çocukları gider" diye bir ayrımcılık asla düşünülemez, düşünülse de kabul edilemez. İnsanların giderek birbirini anlamalarını engellemek değil, giderek anlamalarını sağlamaya yönelik eğitim hamleleri yapılması gerekiyor. Üstelik Zaza, Çerkez, Laz çocukları hangi okula gidecek, asimile olmayacaklar mı? Asimile filan yok. Dil, kültür serbest, bangır bangır her yerde Kürtçe çalınıyor. TRT şeş olmasa da çalınıyordu. Kültürü isteyen istediği gibi geliştirir, isterse uydurma dil konuşur, isterse arkadaş gurubu arasında anlaşır, sözcükleri tersten okuyarak konuşma kararı alırlar, uygularlar. Kimse "ne bu uydurukça böyle?" de demez yani... Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2009 Yanlış yorumlar... Kimse demiyor ki "Kürtçe toplama, uydurma bir dildir, o yüzden eğitim dili olarak kabul edemeyiz." Böyle bir savlama yok. Sayın sardunyam'ın yaptığı alıntılarda böyle bir savlama yapılmıyor, düşülen çelişkiden bahsediliyor ve işin ironisi ortaya konuyor. Yoksa savlama, elbette ulusal dilin Türkçe olduğu ve eğitim dilinin de Türkçe olduğudur. Bunun değişmesi, çok başlılık düşünülemez. Önce dinci bölücüler "çok hukukluluk" garabetini ortaya attılar, o tutmadı, şimdi etnik bölücüler "ana dilde eğitim" safsatasını ortaya atıyorlar. "Türk Solu" dergisini iyi irdeleyince niyetlerinin ne oldugunu bilmek icin kain olmaya gerek yok. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.