Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2009 (düzenlenmiş) 'Kürt intifadası'nın eşiğinde DTP’nin kapatılması tabii ki çözüm değil. Parti kapatma, yasaklama hiçbir zaman çözüm değildi. Bu anlayışın hâkim olduğu siyasetin sonu nihayet geldi. Ama kötü geldi. Doğrusu, parti kapatmanın, sindirmenin çıkar yol olmadığını kavramış, bu anlayış ve yöntemlerin vicdanlarda mahkûm olduğu bir toplum ve siyaset ortamın hâkim olması idi. Türkiye’deki tablo bu değil. Artık, parti kapatılamıyorsa, birçok nedenden dolayı, bu imkânsız hale geldiği için kapatılamıyor. Belli ki, DTP siyaseti de, bu zeminde belirleniyor. Siyaseti, parti kapatmanın devre dışı kalacağı bir demokrasi zeminine taşımak gibi bir hedef yok. ‘Sıkıysa kapatın!’ tavrı var. DTP’nin siyasetini gözü kara bir meydan okumaya endekslemesi, eğer fazla düşünülmemiş bir tavır olarak ön alıyorsa, bu gidiş birlikte bir gelecek ufkunu imkânsız hale getirecek. Çıkış noktası bu değil, daha hesaplanmış bir siyasi tercih ise durum daha da kötü. Zira, bu gidişin sonu Kürt meselesinin, doğrudan ‘uluslararasılaşması’dır. Doğrusu, önce iktidar, Kürt meselesinin uluslararası pazarlıkla kolayca halledebileceği sanıp, Kürtler adına siyaset yapanları fazla ‘muhatap’ almadan yol alabileceğini düşündü, bu süreç, büyük ölçüde bu mantık ile başladı. Şimdi, karşı taraf iktidarı, bu yolla köşeye sıkıştırmayı hedefliyor olabilir. Ancak, ‘Kürt intifadası’na giden yolun sonu, İsrail-Filistin meselesine benzer bir çekişme kısırdöngüsü olur. Bu gidişle, Türkiye’nin, Türklerin, Kürtlerin hepimizin geleceği, büyük ve karanlık bir ipotek altına girer. Bunları telaffuz etmemek için çok direndim, ama korkunun ecele faydası yok. Dahası, Kürt meselesinin bu çıkmaza girmemesinin bir nedeni devlet mantığının görmezden gelme, gözünü, kulağını kapatma anlayışı idiyse, diğer nedeni de, demokratikleşme umudu adına hepimizin ısrar ettiği bir ‘görmezden gelme’ anlayışı idi. Devlet mantığı görmezden gelmeyi sindirme siyasetleri ile tahkim etti. Biz demokratlar, görmezden gelmeye umut bağlayarak, Kürt siyasetlerinin çıkmazlarını sorgulamak yerine tahkim etmiş olduk. Demokrat arkadaşlarımızın bir kısmı halen umutlarını bu seçilmiş körlüğe bağlamaya devam ediyor. Bence bu çıkar yol değil. Kürt açılımı gündeme geldiğinde, ‘bölünmeyi konuşmak’ gerektiğini yazdığım için, ‘süreci sabote etmek’le suçlandım. Oysa, amacım, çok net ve açıktı. İktidarın açılımdan beklediği ile, Kürtlerin veya onlar adına siyaset yapanların beklentileri arasındaki muazzam farkı görmezden gelerek yol almanın imkânsız olduğunu düşünüyordum. Geldiğimiz noktada, bu husus fazlasıyla ortaya çıktı. Kürtler adına siyaset yapanlarla, hedefledikleri kolektif hakları hatta bölünmeyi, bunların hepimiz için getiri ve maliyetlerini konuşmayı reddettiğimiz sürece yol alamayacağız. ‘Silahlı siyasal mücadele’ konusunda ciddi bir tartışma yapmadığımız sürece de aynı şey olacak. Aslında doğrusu, tüm bu tartışmaları çok daha önce yapmamız idi. Şimdi, birilerinin ‘terörist başı’, ‘terör örgütü’ diğerlerinin ‘irademiz’ dediği yerde, asgari konuşma, uzlaşma zemini bulmak hiç mümkün olmayacak. Önce, Kürt siyasetlerinin beklentileri, siyasal mücadelede silahların rölü gibi konularda, tam anlaşamasak bile bir noktaya varmamız lazım. Hiçbir demokrasinin silahların gölgesinde kurulması veya yol alması mümkün değil. Silahlı örgütün tedrici silahsızlanması süreci, farklı bir mecrada yürümek zorunda, o da ayrı mesele. Kürt meselesinin çözümü, tabii ki artık sadece demokratikleşmeyle mümkün değil. Ama onun ötesinde yapılacak olan, yönetilmesi son derece zor bir süreç. Bu zorluk ciddiye alınmadığı için, bu süreç ta başından Habur’da takıldı kaldı. Nihayet, Türkiye’nin Kürt meselesi ötesinde birbiri ile bu kadar kavgalı olması, demokratiklşmenin de, demokrasi ötesi süreçlerin başarılabilmesini de belirliyor, daha da belirleyecek. İkinci AKP iktidarının başında, ‘büyük bir dönüşüm arifesinde olan bir ülkede, Kürt meselesi gibi çetrefilli meseleler kapıda beklerken, asgari siyasal mutabakat zemini gerekir’ diyenler ‘vesayetçi’ ilan edildi. Tüm bu sorunlar şimdi teker teker karşımıza dikiliyor, ama belli ki, hiç kimsenin siyaseti bir bütün olarak kavrama ve tavrını sorgulamaya niyeti yok. Bu nedenle, dönüşü olmayan noktalara gidiş hız kesmiyor. ALINTI: 'Kanal A' Haber_Nuray Mert_08.12.2009 Tarih: 9 Aralık , 2009 Düzenleyen: Deluge Alıntı" bilgisi eklenmiştir.. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2009 Yazınızın haklı bir amaca dayandığı izlenimi vermesine karşın; Haksız ve güdümlü söylemler içermesi oldukça anlamlı ve tutarlı... "Anlamsız" ve "Tutarsız" demiyorum; Çünkü satır aralarına baktığımızda, kafa yapısının hala kayırmacılığa ve PKK ile Ordu'yu eşdeğer görmek, Aşiret Kültürü ile Ulus Toplumu'nu eşdeğer görmek, Demokrasi ile Kürt Irkçılığını eşdeğer görmek temeline koşullandığını görüyoruz. İktidarın açılımdan beklediği ile, Kürtlerin veya onlar adına siyaset yapanların beklentileri arasındaki muazzam farkı görmezden gelerek yol almanın imkânsız olduğunu düşünüyordum. Geldiğimiz noktada, bu husus fazlasıyla ortaya çıktı. Kürtler adına siyaset yapanlarla, hedefledikleri kolektif hakları hatta bölünmeyi, bunların hepimiz için getiri ve maliyetlerini konuşmayı reddettiğimiz sürece yol alamayacağız. ‘Silahlı siyasal mücadele’ konusunda ciddi bir tartışma yapmadığımız sürece de aynı şey olacak. Aslında doğrusu, tüm bu tartışmaları çok daha önce yapmamız idi. İktidarın açılımdan beklediği ile Kürtlerin gereksinimi olan güven ve hak ortamının gerçekleşmesi konusunda söz etmiş olsaydınız, bu daha gerçekçi olurdu. Fakat "İktidar" ile "Kürtler Adına Siyaset Yapanlar" konusunda, "Kürtler Adına Siyaset Yapanlar"ın "Kürtler'in Gereksinimi Olan Güven ve Hakları Ne Kadar Temsil Ettiği" konusuna değinmemişsiniz. Ayrıca diyorsunuz ki: "Kürtler adına siyaset yapanlarla, hedefledikleri kolektif hakları hatta bölünmeyi, bunların hepimiz için getiri ve maliyetlerini konuşmayı reddettiğimiz sürece yol alamayacağız.". İsterseniz "PKK ile masa başına oturun!" deyin de bari tam olsun... Hangi ülke, kim ile "Bölünebilmesi"ni oturup konuşur ve onların, o devleti "Bölmemesi" için taleplerde bulunur ya da bulunmuştur? Ayrıca kolektif haklar dediğiniz nedir? Kürtlere Özgü Haklar mı? Demokrasiler de "Kitlelere Özgü Haklar" tanımlamak gibi bir anlayış mı vardır? Kaldı ki devletin demokratikleşmesini isterken, demokratik olmayan bir anlayışı kabul etmek için masa başına oturmasının çözüm getireceğine inanıyor musunuz gerçekten? Türkiye'de demokratik sürecin başlaması, sadece Kürtlerin değil, tüm toplumun bünyesinde bütün unsurların kültürel haklarını önemseyen bir parti ya da devlet anlayışı ile mümkün olur. Demokrasi de budur zaten. DTP ve AKP bir demokratikleşme sürecinin öğesi olmak konumundan oldukça uzaktırlar. Kaldı ki DTP önde gelenleri yani Aşiret önde gelenleri, kendi geleneksel/kültürel söz sahipliliklerini/egemenliklerini kendi halklarına teslim etmek konusunda ne kadar samimidirler. Şimdi, birilerinin ‘terörist başı’, ‘terör örgütü’ diğerlerinin ‘irademiz’ dediği yerde, asgari konuşma, uzlaşma zemini bulmak hiç mümkün olmayacak. Önce, Kürt siyasetlerinin beklentileri, siyasal mücadelede silahların rölü gibi konularda, tam anlaşamasak bile bir noktaya varmamız lazım. Hiçbir demokrasinin silahların gölgesinde kurulması veya yol alması mümkün değil. Silahlı örgütün tedrici silahsızlanması süreci, farklı bir mecrada yürümek zorunda, o da ayrı mesele. Yeryüzünde terörizme taviz vererek demokratikleşmiş hiçbir devlet yoktur. Yeryüzünde, kimi Kürtçülerden ve Akp'den başka, terörizmi pozitifleştirerek demokratikleşebileceğini düşünen bir başka ikinci unsur daha yoktur. Demokrasi, demokratik taleplerde bulunanlar ile demokratikleşme niyetinde olanlar arasında yapılır. Türkiye'nin tüm etnik-unsurlarına kültürel haklarını teslim etmesi gerektiği zorunluluğu vardır. Fakat bu "haklı talebi" sadece "Kürtler adına" yaptığınızda, işte bu demokratik bir talep olmuyor ne yazık ki. O yüzden Devleti, bu ayrıcalığın tanınmaması konusunda haksız kılarken, Dtp'nin ise "birazcık" sert söylemlere kaçmasından dolayı hatalı olduğunu söylemek ('Aa sonuçta hatalı ama değil mi? Bak ona da hatalı diyebiliyorum!' mantığı) ne kadar adilcedir? Terörizm'in niyeti zaten uzlaşmak değildir ki. Uzlaşma siyasi ve toplumsal alanda yapılır ya da gerçekleştirilir. Terör, dağdan tamamen inmedikçe ve Pkk, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı bir yapılanmayı sürdürdükçe bu böyle sürüp gidecektir. Demokrasinin gerçekleşmesinin koşulunu silahların bırakılmasına bağlayanların, Silah bırakacak taraf olarak Devleti söylemeleri Ve Pkk'nın tümüyle dağdan inmesi gerektiğini dile getirmemeleri zaten samimiyetlerini de göstermektedir. Pkk artık kendisini "Zorunlu" hisseden bir terör örgütüdür. Yani Pkk, kendisini, demokratikleşme sürecinin olmazsa olmazı olarak görmektedir. Devlet ise çok doğal olarak Pkk'yı bir terör örgütü olarak tanımlamaktadır. Kaldı ki niteliği açısından da öyledir. Pkk'nın niyeti hiçte "demokratikleşme ortamının olgunlaşması ile dağılmak" değildir, kendimizi kandırmayalım. Kısaca yazmak gerekirse: Türkiye'de demokratikleşme; Pkk ve Apo'nun zerre kadar muhatap kabul edilmemesi, Dtp yerine, tüm Ulusun etnik-unsurlarının ortak kaygılarını ve haklarını gözeten bir partinin kurulması, Pkk'nın, Kürtlerin haklarından ziyade, bu haklara büründürülmüş Ayrıcalık talebinde bulunduğunun kanıksanması ile mümkün olacaktır. Siz belki "Ulus Toplumu" yapısını reddediyor olabilirsiniz. Fakat bu ülkenin, Kürtlerin belirli kesiminden başkası o birlikteliği kanıksamış durumdalar. Siz, "biz öyle istemiyoruz" diyerek, bu birlikteliğe karşıt bir ayrıcalık ve diğerlerini göz ardı eden bir hak talebinde bulunamazsınız. Gelecekte belki çökecek bile olsa Ulus-Toplumu, bu çağın gerçekliğidir. O yüzden çözüm, Ulusun diğer unsurlarının da kaygıları gözönünde bulundurulduğu an gerçekleşecektir. Siz bir ayrıcalık ya da size özgü bir hak talep ettiğinizde, Diğer unsurlar bunu öncelikle kendilerine yapılmış bir haksızlık olarak görecekler Ve sonunda da "eğer sen bu ülkede hepimize haksızlık yapıyorsan, karşılığına da katlanırsın" bilinci doğacaktır. Zaten Dtp'nin yapmak istediği de bu toplum psikolojisini yerleştirmektir... Zaten Pkk'nın yapmak istediği de bu karmaşayı iç savaş haline bürümek, o sürece değin de silahlanmaktır. Eğer siz, silahlı bir terörist grubu, toplumun bir kesiminin "Öncüsü" ya da "Koruyucusu" olarak tanımlarsanız, Toplumun diğer kesimi de kendisine bir "Öncü" ve "Koruyucu" bulacaktır. O noktaya gelindiğinde hiç merak etmeyin; Ordu'yu yıpratma ve sindirme çalışmalarından umutlananlara söylemek isterim ki; Halk her şeye rağmen orduyu ortak bilinç olarak kabul edecektir. Böyle bir çatışma ortamında kim mi zararlı çıkacaktır? Bence mantık, böyle bir iç savaş sonunda, artık Kürtlerin tümünün bu ülkede yaşamak istemedikleri izleniminin verilip, Uluslararası arena da bunun propagandasının yapılması Ve devletin bu sayede bölünmesi sürecinin başlatılmasıdır... Pkk, amacına, aynen geçmişte ayrıcalık isteyen Aşiret Ağalarının yaptıkları gibi Kendi halkını piyon olarak kullanarak ve ateşe iterek ulaşacaktır... Pkk'nın, silahlı bir terör örgütü olduğu unutulmamalıdır. Eğer demokrasi silahsızlanma ile gerçekleşecek ise; Bu, bir devletin ordusunun silahsızlanması ile değil, Terör örgütünün silahsızlanması ile olacaktır... Terör örgütünün dağdan inmesi, Toplumun tümünde keskin bir düşünceyi yıkacak ve Kürt Olmayanların, Kürt Olanlara güvenini arttıracaktır. Devlet ve Toplum, böylelikle birlikte hareket edip, terörün yeniden doğmaması için demokratikleşme sürecine etkin olarak katılacaktır. Demokratikleşme, her zaman savaşlar sonunda kurulmuştur... Yani çatışma ortamı çok büyük oranda tükenmiş, halk kendisini güvende hissetmiş ve böylelikle demokrasiyi geliştirebilecek özgüveni hissetmiştir. Fakat Pkk dağda olduğu sürece, Kürt Olmayanlar, Kürt Olanlara hep bir soru işareti ile yaklaşacaktır... Pkk oldukça halk, Ordu'nun gü kullanımını her zaman destekleyecektir... Çünkü halk, kendisini güvensiz hissetmektedir... Bir kesimin güvenliğini sağlamak amacı güderken, diğer kesimin güvenlik kaygısını umursanmıyorsa Orada demokrasi gerçekleşemez... Şu halde şunu kabul etmeniz gerekmektedir: Kürtçü kesim, Etnik-kültürel hakları sadece Kürtler açısından önemsemekte ve diğer unsurları umursamamaktadır... Kürtçü kesim, toplumun güvenlik kaygısını sadece Kürtler açısından önemsemekte ve Kürt Olmayanları umursamamaktadır... Böyle çözüm olmaz... 1 Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2009 Yazınızın haklı bir amaca dayandığı izlenimi vermesine karşın; . . . Böyle çözüm olmaz... Gercekci olmanin zamani geldi diyor yazarimiz. Turkiye Kurtleri ve onlarin buyuk cogunluklariyla detekledikleri bir PKK ve DTP'siz Turkiye'de Kurt Sorunu'nun asilamayacagini soyluyor ve uyariyor. Cok gec olmadan ve Kurt Sorunu bir Intifadaya donmeden aklimizi basimiza alalim diyor. Ve cok ta hakli. Bakin sayin Tenqeriin, su an bir suru sehirlerimizde neler olup bildigine siz de sahit oluyorsunuz. Cidden onemsenmesi gereken ve urkutucu bir patlama oldu olacak gibi geliyor bana. Iki tarafta yillardir yapilan propaganda sonucu birbirini hic taniyamamis ve kutuplasmis durumda. Devletin kalkip artik bir takim aci gercekleri gozler onune sermesinin zamani geldi. Ancak o sekilde bu yol ayirimindan donebiliriz. Acikcasi, Turk Kurt catismasi cikti cikacak diye ben de korkuyorum. ulke bu gidisle cidden bolunmenin esigine gelmis durumda. Yazik oluyor... Ben sahsen bir Kurt olarak Turkiye'den ya da Turklerde ayri yasamak istemiyorum... 1 Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2009 Gercekci olmanin zamani geldi diyor yazarimiz. Turkiye Kurtleri ve onlarin buyuk cogunluklariyla detekledikleri bir PKK ve DTP'siz Turkiye'de Kurt Sorunu'nun asilamayacagini soyluyor ve uyariyor. Cok gec olmadan ve Kurt Sorunu bir Intifadaya donmeden aklimizi basimiza alalim diyor. Ve cok ta hakli. Bakin sayin Tenqeriin, su an bir suru sehirlerimizde neler olup bildigine siz de sahit oluyorsunuz. Cidden onemsenmesi gereken ve urkutucu bir patlama oldu olacak gibi geliyor bana. Iki tarafta yillardir yapilan propaganda sonucu birbirini hic taniyamamis ve kutuplasmis durumda. Devletin kalkip artik bir takim aci gercekleri gozler onune sermesinin zamani geldi. Ancak o sekilde bu yol ayirimindan donebiliriz. Acikcasi, Turk Kurt catismasi cikti cikacak diye ben de korkuyorum. ulke bu gidisle cidden bolunmenin esigine gelmis durumda. Yazik oluyor... Ben sahsen bir Kurt olarak Turkiye'den ya da Turklerde ayri yasamak istemiyorum... Diyarbakırlı, bu yazına, bir-iki nokta dışında imzamı atarım... Fakat dediğim gibi; Pkk'nın muhatap kabul edilmesi gerektiği dikte edildiği zaman, Kürt Olmayan kitle, Kürtleri temsil eden kesimin sıradan bir parti değil, bir terör örgütü olduğunu düşünmek durumunda kalıyor. Nitekim de öyle. Türkiye'de etnik-unsurların kültürel hakları verilmesin ya da kısıtlansın demiyorum; Demeye de hakkım yok... Fakat bir terör örgütü, Kürtler'i temsil etmek noktasında lanse edilip muhatap kabul edilince, halk, Kürtleri de teröristler ile aynı kefeye koyuyor... Bu bir toplum psikolojisidir; kaçınılmazdır... Çözüme yaklaşılacak bile olsa çözümsüzlüğü getirir... Bu yüzden Pkk'nın varsa haklı talepleri, elbette ki dile getirilmeli ve önemsenmeli; Fakat Pkk bir taraf, Kürtleri temsil eden taraf olarak kabul edilemez... Edilirse, bu çözüm olamaz... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.