Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

İnsan hakları, Eşitlik, Kuran

 

"Verdikleriyle denemek için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve kiminizi kiminize derecelerle üstün yapan O'dur."

"Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık."

 

 

Eşitlik İlkesi İnsan Hakları beyannamesinde şu şekilde yer alır;

” Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin [...] bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. “

 

 

 

Aynı şekilde, 1982 Anayasasının 10’uncu maddesinde de;

“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep, ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”

 

 

 

Şimdi gelelim Kurana,

 

Kuranda ise yaradılıştaki farklılıklar birer ayrıcalık olarak ifade ediliyor ve eşitsizlik normal bir durum olarak görülüyor.

 

Enam Suresi, 165 ; Verdikleriyle denemek için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve kiminizi kiminize derecelerle üstün yapan O’dur.

 

Yani, kiminin zeki, kimin aptal, kiminin güzel , kiminin çirkin olması tamamen Allah’ın iradesi sonucu ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde Kuranda pek çok surede de Allah dilediğinin rızkını genişletip dilediğininkini azalttığını (Rum 37), dilediğini doğru yola ilettiğini (Bakara 213) söylemektedir ve Zuhruf Suresi 32. ayette olduğu gibi bir çok ayette de gelir dağılımındaki adaletsizlik Tanrısal yazgıya dönüştürülmektedir.

 

Ayrıca, köleler Kurana göre aşağı bir sınıfı oluşturan tabakayı temsil etmektedir.

 

Nahl Suresi, 74 ; Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir: Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah’tır, fakat çoğu bilmezler.

 

Rum Suresi, 28 ; Allah size kendinizden bir misal vermektedir: size verdiğimiz rızıklardan, emrinizde bulunan kölelerinizin de eşit surette hak sahibi olmalarina razı olur musunuz, ve birbirinizi saydığınız gibi bu ortaklarınızı sayar mısınız ki [...] bize ortak koşulmasina razı olasınız?

 

Kölelik günümüzde tarihe karışmış bir uygulamadır,fakat çağlara hitap ettiği söylenen Kuran kölelik uygulamasını kaldırmamış, insanı mal konumundan insan konumuna getirmemiştir.

 

İslam dini köle azat etmey teşvik eder ancak kölelik uygulamasını kaldırmayarak eşitlik bakımından önemli boşluklar, ihlaller yaratmıştır. İndiği dönemde kölelik önemli bir iş gücü olsa da geleceğin dünyasına da bir mesaj aktaracağı söylenen Kuranda bu konuda taviz verilmesi normal mi?

 

Örneğin Kuranda bazı ayetlerde kölelere iyi davranılması gerektiğine dair hükümler de vardır, fakat bunlar köleler lehine değil, köle sahiplerinin yararına olmak üzere koymuştur; sırf köleler, efendilerine karşı başkaldırma gereğini duymasınlar ve iyi hizmet versinler diye! Böylece kölelere, eşitsizlikten doğma durumlara tahammül olasılığını sağlamıştır.

 

Fakat, insan haysiyetiyle ve kişinin sağlık durumuyla bağdaşmayan kölelik kuruluşunu kökten yok etmemiştir.

 

Bu konuda Allahın bu durumu yavaş yavaş kaldıracağı veya kaldırdığı söylenir, bu bağlmada köle azat etme gibi hükümler koymus olmasını delil olarak sunarlar.Ancak, Allah köle edinmeyi yasaklamadığı için, köle azatlamanın anlamı olamayacağını hesap edemiyorlar.Yani, köle azat eden bir kimsenin, yeniden köle almasına karşı hiç bir durum yoktur.Ayrıca, Allah arapları bu köle alışkanlığından bir anda kurtacak güçte değil mi ?

 

Benzer soruları cariyelik uygulaması için sorabiliriz, Kuranda cariye kelimesini karşılamak amacıyla ellerinizin altındakiler, halayıklarınız gibi tuhaf ve aşağılayıcı ifadeler yer alıyor.

 

Nisa Suresi 24 ; Savaşta tutsak olarak ellerinize geçen cariyeler dışında, evli kadınlarla evlenmeniz haramdır.[Ayrıca bkn : Mearic 29-30]

 

Cariyelerin arapların cinsel ihtiyaclarını karşılamak üzere bir hak olarak tasvir edildiği açıkca görülmekte, fazla söze gerek yok.

 

Gelelim eşitlik ilkesinine en önemli vurgusuna, kadın erkek eşitliği. Kuranda yukarda verdiğim yasa konjonktürkeri ile uyuşmayan kadın-erkek ayrımına ,erkeklerin üstünlüğü söylemine sıkça raslanmaktadır. İnsanlığa seslenişler sürekli erkek üzerinden, yaptırımlar erkeğe dayalı. Kurana göre şahitlikte 2 erkek veya 1 erkek 2 kadın olması gerekir. Miras dağıtımlarında ise kardeşlerde erkeğe 2 pay düşerken kadına 1 pay düşmektedir.

 

Örneğin,

 

Bakara Suresi, 282 ; Şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir.

 

Nisa Suresi, 34; Erkekler, kadınlardan üstündür, çünkü Allah onları bir çok şeylerde kadınlardan üstün etmiştir.

 

İslamcılar tarafından sürekli aşağılanan, cahiliye diye tanımlanan devirde kadınlar daha yüksek haklara sahipti, kadınlar erkekler gibi eşini boşama hakkına sahipti, sadece erkeğin kadına yaptırımların bahsedilmiyordu. İslam ise kadını boşama hakkından yoksun kılıp bu hakkı erkeğin tekeline bırakmakla, erkeklerin kadınlar üzerindeki saltanatını kolaylaştırmıştır. (Bkn ;Bakara 226-233, Nisa 220 ).

 

Bakara Suresi ,230 ; Eğer erkek kadını üçüncü defa boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine helal olmaz.

 

Kuranda belirtilen bu uygulamaya talak-ı selase denilmektedir, bu uygulama ile erkeğin hanımına üç kez boş ol demesi onunla boşanması için yeterlidir. Muhammed kendine bu konuda da ayrıcalık tanımıştır,kendisini bu konuda istisna tutmuştur. Bakara 230′ da belirtildiği gibi boşanan erkeğin hanımını tekrar alabilmesi için, kadının yabancı bir erkekle evlenmesi, onunla cinsi münasebette bulunması ve sonra o adamının kendisini boşamasını beklemesi gerekir. Ve ancak bu takdirdedir ki, koca boşamış olduğu kadınla yeniden evlenme olasılığına kavuşur

 

Görüldüğü üzere böylesine acayip bir sistemin akla ve vicdana yatkın bir yönü olmadıktan gayrı, gerek kadın ve gerek erkek bakımından azap verici yönleri ortadadır.

 

İslam ve İnsan Haklarını Karşılaştıralım

 

İslam, İnsan Haklarıyla uyuşmaz!

 

Önce İnsan Hakları Beyannamesinden ilgili maddeleri yazıp sonra islamcı anlayışla karşılaştıralım ve olayı iyice netleştirelim;

MADDE 1: Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar.

 

 

 

İslamda kadın ve erkeğin hakkı birbiriyle eşit değildir. Kadının şahitliği erkeğinkinin yarısı kadardır ve mirastan yarı pay alır. Yine islamda insanlar özgür olarak değil, allahın kulu olarak değerlendirilir ve allaha secde etmek/boyun eğmek zorunda bırakılırlar. Yine islamda tüm insanların kardeşliği düşüncesi değil, sadece müminlerin kardeşliği düşüncesi vardır. Hatta ''Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin'' diye ayet vardır. Görüldüğü gibi islam, İnsan Hakları Bildirgesinin ilk maddesiyle çelişki halindedir.

MADDE 2: Herkes; ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka inançlarına bakılmaksızın eşit haklara sahiptir. İnsanlar ulusal ve toplumsal kökenleri, zenginlikleri, doğuş farklılıkları ya da herhangi başka bir ayrım gozetılmeksizin bu bildirgede belirtilen tüm haklardan ve özgürlüklerden yararlanabilirler.

 

 

 

Görüldüğü gibi bu maddede de insanların cinsiyet ve inançlarına bakılmaksızın eşit hakları olması gerektiğine değinilmektedir. Oysaki islamın kadınlara ve gayrı-müslimlere tanıdığı haklar eşitlikten çok uzaktır. İslam bu eşitliğin arasına kara bir çarşaf ve kanlı bir kılıç çekmiştir. Dolayısıyla islam, İnsan Hakları Bildirisinin ikinci maddesiyle de uyuşmamaktadır.

MADDE 3: Yaşamak, özgürlük ve kışı güvenliği herkesin hakkıdır.

 

 

 

İslamda ne yaşama, ne özgürlük ne de kişi güvenliği hakkına saygı gösterilmektedir. Kadınlar saçlarını rüzgarda özgürce savurma hakkından bile alı konmakta, ''allaha küfretti'' gerekçesiyle insanlar öldürülebilmekte, ''gerekli görülen durumlarda'' ölüm cezasına onay verilmektedir. İslam, İnsan Haklarının üçüncü maddesiyle de uyumsuzdur.

MADDE 4: Hiç kimse kölelik ya da kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü biçimiyle yasaktır.

 

 

 

İşte islamın en uyumsuz olduğu madde! İslam tüm insanları allah adlı bir hayaletin kulu olmaya zorlamakta ve kuran denen kitapda kölelik kurumundan bahsedilmektedir. Hatta, ''kölelerinize iyi davranın'' türü öğütlerle köle sahipleri sevimlileştirilerek köleliğin devamı sağlanmaya çalışılmaktadır.

MADDE 5: Hiç kimseye işkence yapılamaz; kıyıcı, insanlık dışı, onur kırıcı ceza ve davranışlar uygulanamaz.

 

 

 

Bir yandan bu maddeyi okuyup diğer yandan şeriatla yönetilen ülkelerdeki ceza pratiklerini düşününce insanın yüzünde acı bir gülümseme beliriyor değil mi? El kesme, kafa kesme, herkesin içinde kırbaçlama gibi insanlık onurunu kırıcı işkenceler, islamın çarpık ve ilkel adalet anlayışının özünü oluşturmakta. İslamın bu maddeyle de uyumsuz olduğu çok açıktır.

MADDE 7: Herkes yasalar karsısında eşittir ve ayrımsız olarak yasaların koruyuculuğundan eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin, bu bildirgeyle belirtilen haklarına ters düşen ayırt edici davranışlar için yapılacak kıstırtmalara karşı eşit korunma hakkı vardır.

 

 

 

Çok açıktır ki, kadınların şahitliğini bile erkeklerin yarı değerinde gören islam, kadınları ve erkekleri yasalar önünde eşit görmemekte ve İnsan Hakları Bildirisinin bu maddesiyle de çelişmektedir.

MADDE 8: Herkesin, kendisine anayasa ya da yasalalarla tanınan temel haklarının yok edilmesi ya da zedelenmesi girişimine karsı ulusal mahkemelere başvuru hakkı vardır.

 

 

 

Şeriat ülkelerinde yaşayan insanların böyle bir hakkı var mıdır? Hiç sanmıyorum. Ulema ne derse o! O halde bu madde de islamın anlayışıyla çelişmektedir.

MADDE 10: Herkes, haklarının, görevlerinin ya da kendisine cezai sorumluluk yükleyecek herhangi bir suçlamanın belirlenmesinde tam bir eşitlikle, davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adilane ve acık olarak gorulmesi hakkına sahiptir.

 

 

 

İslamda kadınların erkeklerle ''hak'' ve ''görev'' açısından ''tam bir eşitlik'' talep etmeye hakları var mıdır? Elbette yoktur. İslam, erkeği kadın üzerinde ''yönetici ve hakim'' kılmıştır. İslama göre bu iki cins eşit olamaz. İslamın, bu maddeyle de çelişki halinde olduğu açıktır.

MADDE 12: Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesıne, konut dokunulmazlığına ya da yazışma özgürlüğüne keyfi olarak karışılamaz; kimsenin onur ve ününe karşı kötü davranışlarda bulunulamaz. Herkesin bu karışma ve kötü davranışlara karşı yasalarla korunma hakkı vardır.

 

 

 

İşte islamın çuvalladığı bir madde daha! İslam ve kuran herkesin aile ilişkilerine de ev yaşamına da dokunur, hatta cinsel hayatın nasıl yaşanacağına kadar karışır ve sözünün dinlenmediğini tespit ettiğinde de cezalandırır. İslam, müslüman olmayan herkesin ''onur ve ününe karşı kötü davranışlarda'' bulunur. ''Kafir'' der, ''beyinsiz'' der, ''dilini sarkıtmış deve'' der(tümü kuranda geçmektedir). İslam insanların yazışma özgürlüğüne de dokunur, kendisini eleştiren yazıların yazımına tahammül edemez. Arabistan'da ''allah yoktur'' yazarsanız, ''allaha küfretmek'' suçundan kafanızı keserler.

MADDE 13:a) Herkesin, herhangi bir devletin toprakları uzerınde serbestçe yolculuk yapma ve yasama hakkı vardır.

 

 

 

İslam anlayışında kadınlar sokakta serbestçe dolaşamaz, istedikleri gibi(mesela dekolte giyinerek) yaşayamaz, erkeğinin izni olmadan seyahat edemez. Yani islam bu maddeden de sınıfta kalmaktadır.

MADDE 16: a) Evlilik cağına varan her erkek ve kadın, ırk, vatandaşlık ya da din bakımlarından hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın evlenmek ve aile kurmak hakkına sahiptir. Evlilik bakımından, kadın ve erkek evliliğin sürdürülmesinde, bozulmasında eşit haklara sahiptir.

 

 

 

İslamın bu maddeyle de tezat içinde olduğu çok açıktır. İslamda, kadın ve erkeği, evliliğin sürdürülmesi ve bozulmasında eşit gören bir anlayışın a'sı bile yoktur. İslamda koca karısı üzerinde mutlak bir efendidir ve kadının boşanma hakkı bile yoktur. Hatta kadının tek eş olmak ve kocasını başka kadınlarla paylaşmamak hakkı bile yoktur.

MADDE 18: Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Buna göre, herkes din ya da inanç değiştirmekte özgürdür. Ayrıca dinini ya da inancını tek başına ya da toplulukla birlikte açık olarak ya da özel olarak öğretim, uygulama, ibadet ve ayinlerle açıklama özgürlüğüne sahiptir.

 

 

 

Bu madde de islamla zıtlık içerisindedir, çünkü islamda -özellikle de savaş durumunda- din değiştirenler öldürülüyor. Dolayısıyla islamın din değiştirenlere yönelik özgürlükçü bir tutumu tam olarak yoktur. Din değiştiren herkesi ''karşı tarafa geçmiş'' sayarak cezalandıran, yani dinden çıkan insanları ''düşmanla işbirliği yapmak'' türü bir davranıştan ötürü değil de sadece düşüncesinden ötürü cezalandıran bir zihniyet vardır. İslam, insanları sırf düşünce ve inançlarından ötürü yaftalar ve yargılar.

MADDE 19: Herkesin düsünme ve anlatma özgürlüğü vardır. Buna göre, hiç kimse düşüncelerinden dolayı rahatsız edilemez. Ayrıca ülke sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve düşünceleri her türlü araçla aramak, sağlamak ve yaymak hakkına sahiptir.

 

 

 

İslam karşıtı düşünceler, -sadece düşünce düzeyinde olsalar ve eyleme dökülmeseler bile- müslümanlar tarafından küfür olarak algılanır ve şiddetle cezalandırılır. İslamı eleştiren her ses, ''islama küfür etti'' bahanesiyle kısılır. İslam, İnsan Hakları Bildirisinin bu maddesiyle de uyuşmamaktadır.

MADDE 20: a) Herkes barışçıl yollarla toplantı yapmak, dernek kurmak ve derneğe katılmak hakkına ve özgürlüğüne sahiptir.

 

 

 

Şeriatla yönetilen islam cumhuriyetlerinde komünist dernekler kurulamamakta ve bu tür dernekler şiddet uygulanarak kapatılmaktadır. Bu tür derneklerin üyeleri de cezalandırılmaktadır. Dolayısıyla islam, bu maddeyle de uyuşmamaktadır.

 

MADDE 21: (...........) c) Hükümet yetkisinin temeli halkın iradesidir; halk bu iradesini gizli ya da açık bir şekilde özgürce oy vermelerinin sağlandığı devreli ve dürüst seçimlerle belirtir.

 

 

 

İslam devletlerinde hükümetlerin yetkisi halkın iradesine değil, allaha dayandırılmaktadır. Yani islam, egemenliği halktan alarak dine havale etmiştir. Dolayısıyla bu maddeyle de uyuşmamaktadır.

MADDE 25: (...........) B-) Analık ve çocukluk, özel koruma ve yardım görme hakkına sahiptir. Bütün çocuklar, evlilik içinde ya da dışında doğsunlar aynı sosyal korunmadan yararlanırlar.

 

 

 

İslama göre, evlilik dışı doğan çocuklar çok kötü bir kelimeyle yaftalanır ve gerek annesine gerekse çocuğa kötü gözle bakılır. Ayrıca evlilik dışı çocuk doğuran bir kadın recmedilerek öldürülür. Dolayısıyla islam, bu maddeyle de karşıttır.

MADDE 26: (......) B-) Eğitimin amacı, insan kişiliğinin tam ve özgürce gelişmesi, insan hak ve özgürlüklerine saygının güçlenmesi olmalıdır. Bütün milletler, ırk ve din grupları arasındaki anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın sürdürülmesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.

 

 

 

İslamda eğitimin amacı, insan kişiliğinin özgür gelişimi değil, insanın kişiliğini ve çeşitli doğal arzularını ''allah yolunda'' baskılamak, yasaklamak ve törpülemektir. İslam, kul olarak gördüğü insanların kişiliklerinin özgür gelişimini şeytan işi olarak değerlendirir ve bundan ürker. Dolayısıyla islam, İnsan Hakları Bildirisinin bu maddesiyle de uyumsuzdur.

MADDE 29: (..........) B-) Herkes, haklarını kullanmak ve ozgurluklerinden yararlanmak konusunda; ancak yasalarla sırf başkalarının hak ve özgürlüklerinin tanınmasını ve bunlara saygı gösterilmesini sağlamak amacıyla ve toplumun ahlak, düzen ve genel gönencinin gereklerini karşılamak için belirlenmiş kurallara bağlıdır.

 

 

 

İslamda başkalarının(özellikle de inançsızların) hak ve özgürlüklerine saygı söz konusu değildir. Müslümanlar, tüm insanların allahın kanunlarınca yönetilmesi ve islama boyun eğmesi gerektiğine inanmaktadırlar. Dolayısıyla islam, bu maddeyle de çelişmektedir.

 

Görüldüğü gibi islam dini, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde yer alan pek çok maddeyle tezat halindedir. Bu yüzden islam, insan haklarına aykırı bir dindir. Hiç kimse, insan haklarına aykırı bir dine hoşgörü göstermek veya tahammul etmek zorunda değildir. Çünkü insan haklarını tanımayan bir inanç gayrı-meşrudur. İslam, gayrı-meşru bir inançtır. Bu yüzden ona karşı mücadele etmek her aklı başında ve duyarlı insanın meşru görevidir. İslama karşı insan haklarını savunmak gerekir. Hiçbir din, kendi sözde kutsallığını bahane ederek, insan haklarına ters düşen görüşleri savunmaya kalkamaz.

Gönderi tarihi:

İnsan hakları, Eşitlik, Kuran

 

"Verdikleriyle denemek için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve kiminizi kiminize derecelerle üstün yapan O'dur."

"Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık."

 

Eşitlik İlkesi İnsan Hakları beyannamesinde şu şekilde yer alır;

” Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin [...] bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. “

 

 

 

Kusura bakmayın ama karşılaştırma yaptığınız bu iki durumu yeniden okumanızı tavsiye edeceğim.İlkinde,kimi insanın kimi insana göre daha üstün özellikler taşıdığı(birinin bir yönü üstünken,farklı bir konuda başka birinin üstün olabileceği gibi),bu sayede de geçimliklerinin yani iş sahalarının Allah tarafından paylaştırıldığı sözkonusu.

Diğerini bununla karşılaştırmak şuna benziyor.Sanki Allah ayetinde kızıl saçlılar sadece yemek yapacak,gözü çekik olanlar okula gidemeyecek,sadece araplar dil öğretmeni olacak falan.İyi, insan hakları beyannamesine göre ben mühendislik okuyayım,matematik ve teknik resim ile alakası olmayan liseyi bitirememiş farzedelim bir amele olsun, bütün hak ve özgürlüklerden yararlanma adına siz ameleye çizim yaptırın ,bana da tuğla taşıtın.Kısacası ,Ayetteki anlam ile İnsan Hakları Beyannamesindeki anlamlar aynı değilki bu şekilde harmanladınız.

 

 

Aynı şekilde, 1982 Anayasasının 10’uncu maddesinde de;

“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep, ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”

 

Şimdi gelelim Kurana,

 

Kuranda ise yaradılıştaki farklılıklar birer ayrıcalık olarak ifade ediliyor ve eşitsizlik normal bir durum olarak görülüyor.

 

Enam Suresi, 165 ; Verdikleriyle denemek için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve kiminizi kiminize derecelerle üstün yapan O’dur.

 

 

 

Yine aynı karşılaştırma hatası. Aslında verdiğiniz 10.madde ,elbette Kuran ile çelişiyor,ancak sizin verdiğiniz yaratılış farklılıkları anlamında değil.E siz şimdi bir beyin özürlü ile normal bir vatandaşı,idare makamlarında eşit haklara mı kavuşturacaksınız?Normal bir vatandaşın memur olabilmesi gibi o da mı memur olacak?Kanun önünde eşitlik,yani bu iki kişi hırsızlık yapsa ya da ,kanun önünde eşit yargılanmalı öyle mi?Hele hele altta verdiğiniz örnekler,ha kiminin zeki kiminin aptal oluşu ile dereceler,çalışma sahaları, kısacası dünyada döngüyü sağlayan her kavram oluşmuyor yani öyle mi?Herkes aynı ve aynı olduğu için aynı derecede olmalı?Ya biz ne karınca, ne arıyız ki onlarda bile kraliçe falan var.İnsanlardaki derece farklılığı kavramını daha derin düşünmenizi önereceğim.

 

 

Yani, kiminin zeki, kimin aptal, kiminin güzel , kiminin çirkin olması tamamen Allah’ın iradesi sonucu ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde Kuranda pek çok surede de Allah dilediğinin rızkını genişletip dilediğininkini azalttığını (Rum 37), dilediğini doğru yola ilettiğini (Bakara 213) söylemektedir ve Zuhruf Suresi 32. ayette olduğu gibi bir çok ayette de gelir dağılımındaki adaletsizlik Tanrısal yazgıya dönüştürülmektedir.

 

Ayrıca, köleler Kurana göre aşağı bir sınıfı oluşturan tabakayı temsil etmektedir.

 

Nahl Suresi, 74 ; Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir: Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah’tır, fakat çoğu bilmezler.

 

Rum Suresi, 28 ; Allah size kendinizden bir misal vermektedir: size verdiğimiz rızıklardan, emrinizde bulunan kölelerinizin de eşit surette hak sahibi olmalarina razı olur musunuz, ve birbirinizi saydığınız gibi bu ortaklarınızı sayar mısınız ki [...] bize ortak koşulmasina razı olasınız?

 

Kölelik günümüzde tarihe karışmış bir uygulamadır,fakat çağlara hitap ettiği söylenen Kuran kölelik uygulamasını kaldırmamış, insanı mal konumundan insan konumuna getirmemiştir.

 

İslam dini köle azat etmey teşvik eder ancak kölelik uygulamasını kaldırmayarak eşitlik bakımından önemli boşluklar, ihlaller yaratmıştır. İndiği dönemde kölelik önemli bir iş gücü olsa da geleceğin dünyasına da bir mesaj aktaracağı söylenen Kuranda bu konuda taviz verilmesi normal mi?

 

Örneğin Kuranda bazı ayetlerde kölelere iyi davranılması gerektiğine dair hükümler de vardır, fakat bunlar köleler lehine değil, köle sahiplerinin yararına olmak üzere koymuştur; sırf köleler, efendilerine karşı başkaldırma gereğini duymasınlar ve iyi hizmet versinler diye! Böylece kölelere, eşitsizlikten doğma durumlara tahammül olasılığını sağlamıştır.

 

Fakat, insan haysiyetiyle ve kişinin sağlık durumuyla bağdaşmayan kölelik kuruluşunu kökten yok etmemiştir.

 

Bu konuda Allahın bu durumu yavaş yavaş kaldıracağı veya kaldırdığı söylenir, bu bağlmada köle azat etme gibi hükümler koymus olmasını delil olarak sunarlar.Ancak, Allah köle edinmeyi yasaklamadığı için, köle azatlamanın anlamı olamayacağını hesap edemiyorlar.Yani, köle azat eden bir kimsenin, yeniden köle almasına karşı hiç bir durum yoktur.Ayrıca, Allah arapları bu köle alışkanlığından bir anda kurtacak güçte değil mi ?

 

 

 

Elbette Allah bu güce sahiptir.Ama kabul edin ya da etmeyin,kölelik biraz şekil değiştirmiş haliyle hala devam etmektedir ve nice insan başka bir insanı adeta mal yerine koyup,üzerinden resmen geçinmektedir.Hatta insan pazarlayanlar bile var hala günümüzde.Hadi kolaysa ellerindekini alın,ne ellerindeki cesaret ediyor,ne başkası gidip kurtarıyor.Gerek birebir insan ticareti,gerek daha hafifletilmiş haliyle insan satın alma ve çalıştırma aynen devam etmektedir ve devam etmekte zorundadır aslında.Bu yüzden kaldırılamayacak bir olguyu neden kaldırmadı sorusu,bence sorulması zaten yanlış olan bir soru.

Gönderi tarihi:

Benzer soruları cariyelik uygulaması için sorabiliriz, Kuranda cariye kelimesini karşılamak amacıyla ellerinizin altındakiler, halayıklarınız gibi tuhaf ve aşağılayıcı ifadeler yer alıyor.

 

Nisa Suresi 24 ; Savaşta tutsak olarak ellerinize geçen cariyeler dışında, evli kadınlarla evlenmeniz haramdır.[Ayrıca bkn : Mearic 29-30]

 

Cariyelerin arapların cinsel ihtiyaclarını karşılamak üzere bir hak olarak tasvir edildiği açıkca görülmekte, fazla söze gerek yok.

 

 

Ve yine burada unutulan çok çok önemli bir kelimeyi tekrarlıyorum "evlenmek".Surede,ele geçen cariye ile evlenmek sözkonusu. Siz bilmezsiniz belki ama,İslamda kadın ve erkek evlenirken,tam 3 kere "kabul ettim" yani evlenmeyi kabul ettim demelidir.Bu bizim bildiğimiz imam nikahı.Kadın kabul ettim demedikçe kimse onu zorlayamaz,üzerinde mahalle baskısı dediğimiz baskıyı uygulayamaz,bu yüzden zulüm göremez.Ama gelgelelim bi de uygulamalara bakın.Uygulamalardaki kadın-erkek savaşının suçu,Kuran üzerine atılamaz.

 

 

 

Gelelim eşitlik ilkesinine en önemli vurgusuna, kadın erkek eşitliği. Kuranda yukarda verdiğim yasa konjonktürkeri ile uyuşmayan kadın-erkek ayrımına ,erkeklerin üstünlüğü söylemine sıkça raslanmaktadır. İnsanlığa seslenişler sürekli erkek üzerinden, yaptırımlar erkeğe dayalı. Kurana göre şahitlikte 2 erkek veya 1 erkek 2 kadın olması gerekir. Miras dağıtımlarında ise kardeşlerde erkeğe 2 pay düşerken kadına 1 pay düşmektedir.

 

Örneğin,

 

Bakara Suresi, 282 ; Şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir.

 

Nisa Suresi, 34; Erkekler, kadınlardan üstündür, çünkü Allah onları bir çok şeylerde kadınlardan üstün etmiştir.

 

 

Siz ne derseniz deyin,erkeklerin uygulamalrdaki hataları yine Kuran a mal edilemez.Kadın ve erkek asla eşit değildir ,olmayacaktır. Kadının düşünce algılama kurgulama şekli ile erkeğin hayata bakışı ve algıları asla bir değildir,olmayacaktırda. Kadının bedensel hormonel bütün özellikleri, biyolojik yapısı,asla ve asla erkek gibi olmasına izin vermeyecektir.Hele güçsel ve iş konularını elimize alırsak,bir erkeğin kalın bir evrak dosyasını taşıması ile kadının aynı dosyayı taşıması asla bir olmayacak, kadın daha çok enerji tüketecek ve daha çok yorulacaktır.Günümüzde,kadınlar o kadar çok eşit haklar isteminde bulundu ki, metrolarda orda burda hem kadın hem yaşlı bile olsalar,oturan erkeklerin tepesinde ayakta gitmeye başladılar.Yani erkekler o derece erkek olduklarını unuttular kadınlar sayesinde.Hayır efendim,kadın kadındır ,kadın narindir, erkek bal gibi kadınına bakmakla yükümlüdür. Kadın ister çalışır ister çalışmaz.Ama yok,olur mu?Şimdi kadın,adamın eline bakıyorsa adam hemen ne yapmalı, ikinci üçüncü eşi almalı durumuna göre, kadına kötü davranmalı,kadına vurabilmeli,aşalayabilmeli falan filan.Kuran mı söylüyor bunu?Hayır,yaratılışları söylüyor.İnsan tabiatı söylüyor.Biraz güç,hemen bin tepesine.

 

 

İslamcılar tarafından sürekli aşağılanan, cahiliye diye tanımlanan devirde kadınlar daha yüksek haklara sahipti, kadınlar erkekler gibi eşini boşama hakkına sahipti, sadece erkeğin kadına yaptırımların bahsedilmiyordu. İslam ise kadını boşama hakkından yoksun kılıp bu hakkı erkeğin tekeline bırakmakla, erkeklerin kadınlar üzerindeki saltanatını kolaylaştırmıştır. (Bkn ;Bakara 226-233, Nisa 220 ).

 

 

Kolaylaştırmıştır diyorsunuz,çünkü direk bir saltanat kurma asla söz konusu değildir Kuranda.Erkeğin böyle bir salatanat lüksü olması Kurandan değil, erkek alimlerin alimce hadislerinden kaynaklanır.Dini İslam olan ve müslüman olan hiç bir kadın,zulüm görmek zorunda değildir,erkeğinin kölesi olmak zorunda değildir. Erkeğe itaat etmek ile,asla yapmak istemediği bişeyi erkeğin zorla yaptırması farklı kavramlardır. Sorunların bütün kökeni erkekliklikle alakalıdır,dinle değil.Ballandıra ballandıra huriyi bile bayan olarak ,sanki görmüşçesine anlatanlar,erkeklerimiz değil mi yine?Kurandan kanıtları ne,hiçbirşey..

 

 

Bakara Suresi ,230 ; Eğer erkek kadını üçüncü defa boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine helal olmaz.

 

Kuranda belirtilen bu uygulamaya talak-ı selase denilmektedir, bu uygulama ile erkeğin hanımına üç kez boş ol demesi onunla boşanması için yeterlidir. Muhammed kendine bu konuda da ayrıcalık tanımıştır,kendisini bu konuda istisna tutmuştur. Bakara 230′ da belirtildiği gibi boşanan erkeğin hanımını tekrar alabilmesi için, kadının yabancı bir erkekle evlenmesi, onunla cinsi münasebette bulunması ve sonra o adamının kendisini boşamasını beklemesi gerekir. Ve ancak bu takdirdedir ki, koca boşamış olduğu kadınla yeniden evlenme olasılığına kavuşur

 

Görüldüğü üzere böylesine acayip bir sistemin akla ve vicdana yatkın bir yönü olmadıktan gayrı, gerek kadın ve gerek erkek bakımından azap verici yönleri ortadadır.

 

 

 

Ya niye önyargılı kestirip atıyorsunuz. Adam 3 kez boşadı,kadın başka biriyle evlendi.Bi durun ve kalın bu noktada.Bu kadın artık başkasının karısı. Bu bir evlilik kurumu ,hemde İslamda evlilik,yani benim algımla Kuranın İncil in Tevratın yani Allahın emrettiği kutsal kıldığı evlilik. Arapların genelevlerindeki evlilik değil yani.Arapların uygulamalrı gibi bakıyorsunuz sureye.Üzerinde hızla geçiyor,durumun ciddiyetine,zorluğuna inmiyorsunuz.Sanki pat kavga pat boşadı adam, haydi adam geri istedi karısını pişman, bak yine kavga ,aaa yine boşadı.Ay dur üçüncü kez boşayımda sen bi bizim komşuyla evlen boşan geri gel.Yazık adamın ihtiyacı var biraz kadına.Ya bi ayet nasıl bu derece üzerinde düşünmeden algılanır ve uygulanır.Elbette azap verir, o halde sakınsınlar,düşünsünler erkek milleti.

Gönderi tarihi:

MADDE 1: Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar.

 

Aynen öyle,hepimiz Adem den geldik,kardeşiz.

 

İslamda kadın ve erkeğin hakkı birbiriyle eşit değildir. Kadının şahitliği erkeğinkinin yarısı kadardır ve mirastan yarı pay alır.

 

Ben müslümanım ve hiç sakıncası yok.Bir hesap kitap işi,borçlu alacaklı varmışta,onların hesabına gel şahit ol demişlerde, bi de yanımda bi bayanı daha şahit yapmak için getirmişlerde.Ya ben şu şahitliği yapmasamda ,bi erkek buluverseler.Aman çok lazım değil.Miras.. Dedim ya ,ben müslümanım,abim benden çok miras alacakmış,eşim daha çok miras alacakmış. Havadan gelen para,sırf ailem biriktirdi diye.Annem babam kocam ölecekte ,vay yarı miras almışım.E benimde mehir hakkım var,hayatımı sağlama alma hakkım var.Evlendiğimde yemeğimin giyimimin karşılanması hakkım var. Çocuklarımın hakkı var.Çocuklarıma lafımı nazımı geçirme hakkım var.

 

 

Yine islamda insanlar özgür olarak değil, allahın kulu olarak değerlendirilir ve allaha secde etmek/boyun eğmek zorunda bırakılırlar. Yine islamda tüm insanların kardeşliği düşüncesi değil, sadece müminlerin kardeşliği düşüncesi vardır. Hatta ''Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin'' diye ayet vardır. Görüldüğü gibi islam, İnsan Hakları Bildirgesinin ilk maddesiyle çelişki halindedir.

 

Evet Allahın kuluyuz,boyun eğince hiç gocunma hissettiğimi hatırlamıyorum,içimden taşıyor boyun eğmek ,secdelere kapanmak.Çok güzel bi duygu.İnanılmaz bir rahatlama.Dost değil veli edinmeyiz.Ya hepimiz insan hepimiz kardeşiz,ama Allah esirgesin kardeşimi öldüren kardeşim değil.Niye anlamları karıştırıyorsunuz sürekli.Herkes gerçekten kardeştir.Ama kardeşim sağ ben solcuyumdur.Ben üyesi olduğum partide onun felsefesini benimseyip kendime onu veli yapamam.Mümin müminin kardeşi olunca,diğerlerine saldır mı deniyor,denmiyor.Diğerlerine nefret kus mu deniyor ? denmiyor.Ben ben gibi olanın yanında daha farklı hissederim,ben ben gibi olmayanın yanında daha daha başka hissederim.Hayır niye okuldaki Ayşe en iyi arkadaşımda ,Fatma yla fazla samimi olamıyorum.Eşit olmadıklarından ve farklı özellikler taşıdıklarından olabilir mi?

 

MADDE 2: Herkes; ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka inançlarına bakılmaksızın eşit haklara sahiptir. İnsanlar ulusal ve toplumsal kökenleri, zenginlikleri, doğuş farklılıkları ya da herhangi başka bir ayrım gozetılmeksizin bu bildirgede belirtilen tüm haklardan ve özgürlüklerden yararlanabilirler.

 

Görüldüğü gibi bu maddede de insanların cinsiyet ve inançlarına bakılmaksızın eşit hakları olması gerektiğine değinilmektedir. Oysaki islamın kadınlara ve gayrı-müslimlere tanıdığı haklar eşitlikten çok uzaktır. İslam bu eşitliğin arasına kara bir çarşaf ve kanlı bir kılıç çekmiştir. Dolayısıyla islam, İnsan Hakları Bildirisinin ikinci maddesiyle de uyuşmamaktadır.

 

Bu madde üzerine epey konuştukta,şu kara çarşaf ve kılıç tam anlamıyla sizin düşüncenizdir,Kuranın değil.

 

 

MADDE 3: Yaşamak, özgürlük ve kışı güvenliği herkesin hakkıdır.

 

 

İslamda ne yaşama, ne özgürlük ne de kişi güvenliği hakkına saygı gösterilmektedir. Kadınlar saçlarını rüzgarda özgürce savurma hakkından bile alı konmakta, ''allaha küfretti'' gerekçesiyle insanlar öldürülebilmekte, ''gerekli görülen durumlarda'' ölüm cezasına onay verilmektedir. İslam, İnsan Haklarının üçüncü maddesiyle de uyumsuzdur.

 

Bahsettiğiniz bütün uygulamalar Kuran dışıdır.İslama mal edilemez.

 

MADDE 4: Hiç kimse kölelik ya da kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü biçimiyle yasaktır.

 

 

 

İşte islamın en uyumsuz olduğu madde! İslam tüm insanları allah adlı bir hayaletin kulu olmaya zorlamakta ve kuran denen kitapda kölelik kurumundan bahsedilmektedir. Hatta, ''kölelerinize iyi davranın'' türü öğütlerle köle sahipleri sevimlileştirilerek köleliğin devamı sağlanmaya çalışılmaktadır.

 

Açıkladım.Ayrıca Allah hayalet olmayıp,bizimle ilgilen bir kavramdır.Yani neredeyse somut diyeceğim elle tutulur tarafı olsa.O derece hayatımızda.

 

MADDE 5: Hiç kimseye işkence yapılamaz; kıyıcı, insanlık dışı, onur kırıcı ceza ve davranışlar uygulanamaz.

 

 

Bir yandan bu maddeyi okuyup diğer yandan şeriatla yönetilen ülkelerdeki ceza pratiklerini düşününce insanın yüzünde acı bir gülümseme beliriyor değil mi? El kesme, kafa kesme, herkesin içinde kırbaçlama gibi insanlık onurunu kırıcı işkenceler, islamın çarpık ve ilkel adalet anlayışının özünü oluşturmakta. İslamın bu maddeyle de uyumsuz olduğu çok açıktır.

 

İyi ya,eli kesilen kırbaçlananlarda,insanlık dışı hareket etmesinler o zaman.Başkasının malına dokunmasınlar,eşlerini aldatmasınlar.İnsan olsunlar,insan gibi çözümler üretsinler.Hırsızlığa koşacak,akıl erdireceklerine iş peşinde akıl üretsinler.Eşlerine yalanları ile ihanet edip gündüz biriyle akşam diğeriyle oynaşmadan,anlaşamıyorlarsa ayrılsınlar ondan sonra baksınlar başkasına.Onur kırmasınlar yani,karşılarındakini kendine güvendi diye aşağılamasınlar,kandırmasınlar.

 

 

MADDE 7: Herkes yasalar karsısında eşittir ve ayrımsız olarak yasaların koruyuculuğundan eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin, bu bildirgeyle belirtilen haklarına ters düşen ayırt edici davranışlar için yapılacak kıstırtmalara karşı eşit korunma hakkı vardır.

 

Çok açıktır ki, kadınların şahitliğini bile erkeklerin yarı değerinde gören islam, kadınları ve erkekleri yasalar önünde eşit görmemekte ve İnsan Hakları Bildirisinin bu maddesiyle de çelişmektedir.

MADDE 8: Herkesin, kendisine anayasa ya da yasalalarla tanınan temel haklarının yok edilmesi ya da zedelenmesi girişimine karsı ulusal mahkemelere başvuru hakkı vardır.

Şeriat ülkelerinde yaşayan insanların böyle bir hakkı var mıdır? Hiç sanmıyorum. Ulema ne derse o! O halde bu madde de islamın anlayışıyla çelişmektedir.

 

Bu ne demek anlamadım,sizin ulemanız ile onların uleması farklı o kadar.Sonuç yine üst gurup bir insan kararı.Sizin ulemanızı üstün kılan ne.Ha pardon,birinin adı ulusal mahkeme.Yapılan şey aynı,biri diğeri adına karar veriyor o kadar.Bizim ülkede de,bizim mahkememizin sonucunu beğenmeyen,AİHM ye gidiyor,tersi karar alınıyor diyelim.Yani?? Biri işinize geliyor diğeri gelmiyor.Ha AİHM de bazen bu tarafın işine gelmiyor.Ne yaparsanız yapın yasa adı altında insan insanı değerlendiriyor.Biri bunu din yasaları altında yapıyor.Ne farkı var.

 

 

MADDE 10: Herkes, haklarının, görevlerinin ya da kendisine cezai sorumluluk yükleyecek herhangi bir suçlamanın belirlenmesinde tam bir eşitlikle, davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adilane ve acık olarak gorulmesi hakkına sahiptir.

 

İslamda kadınların erkeklerle ''hak'' ve ''görev'' açısından ''tam bir eşitlik'' talep etmeye hakları var mıdır? Elbette yoktur. İslam, erkeği kadın üzerinde ''yönetici ve hakim'' kılmıştır. İslama göre bu iki cins eşit olamaz. İslamın, bu maddeyle de çelişki halinde olduğu açıktır.

 

 

 

MADDE 12: Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesıne, konut dokunulmazlığına ya da yazışma özgürlüğüne keyfi olarak karışılamaz; kimsenin onur ve ününe karşı kötü davranışlarda bulunulamaz. Herkesin bu karışma ve kötü davranışlara karşı yasalarla korunma hakkı vardır.

 

 

 

İşte islamın çuvalladığı bir madde daha! İslam ve kuran herkesin aile ilişkilerine de ev yaşamına da dokunur, hatta cinsel hayatın nasıl yaşanacağına kadar karışır ve sözünün dinlenmediğini tespit ettiğinde de cezalandırır. İslam, müslüman olmayan herkesin ''onur ve ününe karşı kötü davranışlarda'' bulunur. ''Kafir'' der, ''beyinsiz'' der, ''dilini sarkıtmış deve'' der(tümü kuranda geçmektedir). İslam insanların yazışma özgürlüğüne de dokunur, kendisini eleştiren yazıların yazımına tahammül edemez. Arabistan'da ''allah yoktur'' yazarsanız, ''allaha küfretmek'' suçundan kafanızı keserler.

 

Tabii,aile ilişkisine dokunup anne babaya saygı der, pat diye başkasının odasına dalmanı engeller,normal yoldan cinsel ilişkiye gir der(bak bak adamın canı anormal istedi,Kuran niye bunu dedi ki),tabii yasalarda cezalar yok Kuranda olunca suç.Küfür algısını bilmem ama Kuran da yazıyor değil mi şunlar bunlar küfürdür,kafalarını kesin diye.

 

 

MADDE 13:a) Herkesin, herhangi bir devletin toprakları uzerınde serbestçe yolculuk yapma ve yasama hakkı vardır.

 

 

İslam anlayışında kadınlar sokakta serbestçe dolaşamaz, istedikleri gibi(mesela dekolte giyinerek) yaşayamaz, erkeğinin izni olmadan seyahat edemez. Yani islam bu maddeden de sınıfta kalmaktadır.

 

Hayır ,bu madde İslamla çelişmez.Alıntıladığınız olaylar,erkeklerin uygulamalrıdır,İslamın değil.

 

 

MADDE 16: a) Evlilik cağına varan her erkek ve kadın, ırk, vatandaşlık ya da din bakımlarından hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın evlenmek ve aile kurmak hakkına sahiptir. Evlilik bakımından, kadın ve erkek evliliğin sürdürülmesinde, bozulmasında eşit haklara sahiptir.

 

 

İslamın bu maddeyle de tezat içinde olduğu çok açıktır. İslamda, kadın ve erkeği, evliliğin sürdürülmesi ve bozulmasında eşit gören bir anlayışın a'sı bile yoktur. İslamda koca karısı üzerinde mutlak bir efendidir ve kadının boşanma hakkı bile yoktur. Hatta kadının tek eş olmak ve kocasını başka kadınlarla paylaşmamak hakkı bile yoktur.

 

O benim kocamdır,efendim değil.Efendim Allahtır.Kimse Allaha aykırı eylemde bulunamaz üzerimde.Eşit olarak eşit kelimelerle evleniriz,mehir olarak güvencem sağlanır,evliliğin sürdürülmesinde bakılma hakkım ,sözün iyisinin söylenmesi hakkım,iyi muamele görme hakkım vardır.Erkek çalışıp çabalayıp ihtiyaçlarımı karşılamakla mükelleftir.Boşanma hakkım ,din dışı durumlarda her zaman vardır. Dediğim gibi dinime uygun davranan bir müslümandan neden boşanmak isteyim, dine uygun davranmıyorsa neden boşamayım veya boşanma talep etmeyim.Durduk yere adamın kafasına esip mi beni boşama hakkı var ya da ben mi kafama göre insan boşayabilirim.Kim kimi neden boşar.Kuranda kutsal sayılan ve ayrılmanın zinaya yol açacağı İncil öğretileri varken,niye illa bizim boşanmamız üzerinde yoğunlaşıyorsunuz.Tek eş olmak hakkımdır.Kuran bu konuda açıktır. İkinci eş erkek için Kuran ayetiyle imkansızdır.Çünkü asla eşit davranamayacağı açık ve net yazılmıştır.Kocam müslümansa,biz birbirimizle tek vücuduz demektir.Çünkü din bunu emreder.

 

MADDE 18: Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Buna göre, herkes din ya da inanç değiştirmekte özgürdür. Ayrıca dinini ya da inancını tek başına ya da toplulukla birlikte açık olarak ya da özel olarak öğretim, uygulama, ibadet ve ayinlerle açıklama özgürlüğüne sahiptir.

 

 

 

Bu madde de islamla zıtlık içerisindedir, çünkü islamda -özellikle de savaş durumunda- din değiştirenler öldürülüyor. Dolayısıyla islamın din değiştirenlere yönelik özgürlükçü bir tutumu tam olarak yoktur. Din değiştiren herkesi ''karşı tarafa geçmiş'' sayarak cezalandıran, yani dinden çıkan insanları ''düşmanla işbirliği yapmak'' türü bir davranıştan ötürü değil de sadece düşüncesinden ötürü cezalandıran bir zihniyet vardır. İslam, insanları sırf düşünce ve inançlarından ötürü yaftalar ve yargılar.

 

Asılsız iddialar,Ne Kuran ne diğer Kitaplarımızla tamamen alakasız yorumlar.

MADDE 19: Herkesin düsünme ve anlatma özgürlüğü vardır. Buna göre, hiç kimse düşüncelerinden dolayı rahatsız edilemez. Ayrıca ülke sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve düşünceleri her türlü araçla aramak, sağlamak ve yaymak hakkına sahiptir.

 

 

 

İslam karşıtı düşünceler, -sadece düşünce düzeyinde olsalar ve eyleme dökülmeseler bile- müslümanlar tarafından küfür olarak algılanır ve şiddetle cezalandırılır. İslamı eleştiren her ses, ''islama küfür etti'' bahanesiyle kısılır. İslam, İnsan Hakları Bildirisinin bu maddesiyle de uyuşmamaktadır.

 

Yine Kuran ile asla alakalandırılamayacak yorumlar.

MADDE 20: a) Herkes barışçıl yollarla toplantı yapmak, dernek kurmak ve derneğe katılmak hakkına ve özgürlüğüne sahiptir.

 

 

 

Şeriatla yönetilen islam cumhuriyetlerinde komünist dernekler kurulamamakta ve bu tür dernekler şiddet uygulanarak kapatılmaktadır. Bu tür derneklerin üyeleri de cezalandırılmaktadır. Dolayısıyla islam, bu maddeyle de uyuşmamaktadır.

 

şeriatla yönetim ile İslam asla aynı olmamıştır,İslamın adını hemen bir topluma mal edemezsiniz.İslam ,bütün Kitapların dinidir,yani Tevrat ın İncil in Kuran ın.Siz tutar Kitaplarda olmayan bişey yüzünden İslama laf söylerseniz,bunun kapsamına ,yol açacağı başka konulara inanamazsınız.Bir ateist adam öldürdü diye,ateistlik bir katillik ideolojisidir demek gibi bişey. Kitap başka şeydir,uygulama ve insandaki şekli başka bişeydir.Yasaların olması durumu kadar,rüşvet ile adaletsizlik durumunun oluşu gibidir bu.Yasaya değil, rüşveti yiyene tepki verirsiniz.Yani rüşvet yiyenin hukuk okuması,hukuğu suçlu duruma düşürmez,suçlu olan bunu yapan kişidir.

MADDE 21: (...........) c) Hükümet yetkisinin temeli halkın iradesidir; halk bu iradesini gizli ya da açık bir şekilde özgürce oy vermelerinin sağlandığı devreli ve dürüst seçimlerle belirtir.

 

 

 

İslam devletlerinde hükümetlerin yetkisi halkın iradesine değil, allaha dayandırılmaktadır. Yani islam, egemenliği halktan alarak dine havale etmiştir. Dolayısıyla bu maddeyle de uyuşmamaktadır.

 

Aynen öyle.Sözkonusu din ise,Allahın kanunları geçerli olmak durumundadır.Bu kanunlarda,müslümanlar arası olduğuna göre,dolaylı olarak yine halk iradesi geçerlidir.Kimse Şeriat ülkesi dediklerinizde,içki içen müslüman ile içki içen hristiyanı aynı kefeye koymuyor.

MADDE 25: (...........) B-) Analık ve çocukluk, özel koruma ve yardım görme hakkına sahiptir. Bütün çocuklar, evlilik içinde ya da dışında doğsunlar aynı sosyal korunmadan yararlanırlar.

 

 

 

İslama göre, evlilik dışı doğan çocuklar çok kötü bir kelimeyle yaftalanır ve gerek annesine gerekse çocuğa kötü gözle bakılır. Ayrıca evlilik dışı çocuk doğuran bir kadın recmedilerek öldürülür. Dolayısıyla islam, bu maddeyle de karşıttır.

 

Hayır,Recm cezası Tevratta olup,İncil de kuralları konmuş ve Kuranda kural dışı durumlar nezdinde sopa cezası gelmiştir.Ayrıca asla çocuklar için yafta sözkonusu olamaz.Anne için olumsuz düşünceye sebebiyet konusunda haklı olabilir ama asla direk bir kınama yazısı göremezsiniz

 

MADDE 26: (......) B-) Eğitimin amacı, insan kişiliğinin tam ve özgürce gelişmesi, insan hak ve özgürlüklerine saygının güçlenmesi olmalıdır. Bütün milletler, ırk ve din grupları arasındaki anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın sürdürülmesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.

 

 

 

İslamda eğitimin amacı, insan kişiliğinin özgür gelişimi değil, insanın kişiliğini ve çeşitli doğal arzularını ''allah yolunda'' baskılamak, yasaklamak ve törpülemektir. İslam, kul olarak gördüğü insanların kişiliklerinin özgür gelişimini şeytan işi olarak değerlendirir ve bundan ürker. Dolayısıyla islam, İnsan Hakları Bildirisinin bu maddesiyle de uyumsuzdur.

 

Özgürlük anlayışınızdan neyi kasdettiğinize bağlı.Ben gayet özgür bir kadınım .Özgür kadın olmam anne babaya saygısızlık,zina(eş aldatma),hırsızlık,aşırılık anlamlarına mı geliyor?Avrupa ülkeleri dediklerimizde özgür ama sıkıysa bangır bangır korna çalın ya da yerlere ata ata çekirdek çitleyin.Nedir yani size özgür hissettirip Kuranın yasakladığı şey?

MADDE 29: (..........) B-) Herkes, haklarını kullanmak ve ozgurluklerinden yararlanmak konusunda; ancak yasalarla sırf başkalarının hak ve özgürlüklerinin tanınmasını ve bunlara saygı gösterilmesini sağlamak amacıyla ve toplumun ahlak, düzen ve genel gönencinin gereklerini karşılamak için belirlenmiş kurallara bağlıdır.

İyi ya,herkes herkese saygılı olsun.Kuran bu durumda kime satışıyor ki?

İslamda başkalarının(özellikle de inançsızların) hak ve özgürlüklerine saygı söz konusu değildir. Müslümanlar, tüm insanların allahın kanunlarınca yönetilmesi ve islama boyun eğmesi gerektiğine inanmaktadırlar. Dolayısıyla islam, bu maddeyle de çelişmektedir.

 

hayır,müslümanlıkta kimin müslüman olup olmayacağı bile Allahın takdiridir.Dinde zorlama yoktur.

Görüldüğü gibi islam dini, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde yer alan pek çok maddeyle tezat halindedir. Bu yüzden islam, insan haklarına aykırı bir dindir. Hiç kimse, insan haklarına aykırı bir dine hoşgörü göstermek veya tahammul etmek zorunda değildir. Çünkü insan haklarını tanımayan bir inanç gayrı-meşrudur. İslam, gayrı-meşru bir inançtır. Bu yüzden ona karşı mücadele etmek her aklı başında ve duyarlı insanın meşru görevidir. İslama karşı insan haklarını savunmak gerekir. Hiçbir din, kendi sözde kutsallığını bahane ederek, insan haklarına ters düşen görüşleri savunmaya kalkamaz.

 

göremedim

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.